23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER luk gucune, haber alma orgutune guvenen, halk ovundan gelmiş poliukacısına guvenmeyen bu anlayış toplumdan kazınmadığı surece demokrasıde ilerlemek zor olacaktır. Bundan bır yıl kadar once bır Istanbul mıllenekilı, o gunlerin Başbakanı Ozal'ın gerçek sorunlan halkın gözunden kaçırma polıtikasına katkıda bulunucu nitelıkte parlamentoda gundem dışı bir konuşma yapınca"1 yukarıda anılan \asak kamuoyunun ilgisını çektı, ancak şımdı unutuldu Oysa bu konuşma, yapıidığından ıkı gun sonra bu yasağa çarptı'21. O halde bu \asağı ırdelemek gerekirdı. Konuşmanın ona> görucu nıtelikte olmayışı, bu sorunu tartışmayı unutturmamalıydı. En azından anayasadakı saçma vasakları irdelemek yönunden bir yarar elde edılebılırdi. Gelecekte bu anayasa ıle ilgili olarak daha başka saçma yasaklan göreceğiz. Örneğin, Anayasa Mahkemesi, parlamentoda temsilcisi olan bir partiyı kapattığında o partinın milletvekıllerinın uyelikleri de duşecektir. Bu ise ister istemez milletvekihni korkusuz biçımde duşuncelerini açıklamaktan ahkoyucu bır etkı yapacaktır. Ayrıca bır sendıkacı, TBMM uyesı olmayı duşunurse sendikacılığını bırakacaktır. O\sa çağdaş demokrasilerde milletvekilliği ile sendikacıhk bırlikte yurumektedır. Doğrusu da budur. Çunku demokrasi, her alanda"kı örgutlerın birbirleriyle ilişkıli olduğu bir yönetim bıçımıdır. görme olanağı en aza indirılmıştır. Ayrıca sol partilerin, bir anlamda politika tarlası olan sendikalarla, demokratık yığın orgutlerıyle bağ kurma yasağı en katı biçımde uygulanmaktadır. Demokratik duzlemin solu duvarlarla örulmek istenirken sosyal demokrat partılerin bu niteliklerine tam erişmeleri engellenmektedır. O zaman da "Muhalefet yok, muhalefet zayıf!" gıbi yakınmalar gorulmektedir. ıstenmiştır kı poütıka >apılmasın, yapılıyor gorunsun. Hele sol politika hıç yapılmasın. Kurulu duzen bozulmasın. Toplum pohtikadan uzaklaştırüıp parlamento da doğasına aykırı bıçimde daha az politika yapılan bır yer durumuna gelsin. Hatta torensel politika yerı olsun. Gudurr.lu ve urkek bır parlamento, göruntuyu kurtarmaya yeter sanılmaktadır. 1980 oncesınde dolaylı, sonrasında ise doğrudan devletçe yaratılan korku bulutları demokratik kurum ve örgutlerın başında yoğtınlaştınlarak bir fırtına estırılmış \e toplum da tumuyle iyice ıslatılmıştır. Bu arada milletvekiUerine sağlanan imrendirıcı kolayhklar halkın parlamentoya tepkisinı de çekmektedır. Parlamento, genç yaştakılerin, (33 yaşında) emeklilık kurumu göruntusune sokularak, bu kurumdan uyeleri yararlanır, halka bır yarar gelmez goruşu yaygınlaştırılmaktadır. Bu ortamda okul bıtirmiş, ama kulturden pay almamış, duzgun giyımlı paralı kimseler, gostermelık (figuran) olarak politika duzleminde yerlerinı almaktadırlar. Oyle olmasaydı, parlamentoda, en buyuk, halkın ise uçuncu duruma getırdiğı AN AP'tan ıçınde bulunduğumuz ve gittikçe tırmanan ulusal istenç bunalımını çözıicu sesler çıkardı. Bugün yasadığımız bunalımı, 1982 Anayasası'nın duzenlemesinın belırlediğı •kişilikli politıkacı bunalımı'nın bir yansıması olarak görmek gerekir. Böğürtlen Polirikacılardaıı Kıırtnlalını.»» Yasama kurumu üyelerinin, yasama çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, parlamentoda ileri sürdükleri düşüncelerden sorumlu tutulamayacağı kuralı, çağımız demokrasisinin yüz yıllar sonucu ulaştığı evrensel bir kuraldır. Bu kuralı 1961 Anayasası'nda yeterli boyutta algıladığımız halde, 1982 Anayasası'nda bu yönde gereken özenin bilerek gösterilmediğini görmekteyiz. Çünkü bu anayasanın yaklaşımı ile milletvekilinin bağımsız, korkusuz konuşma özgürlüğü sınırlandırılmıştır. PENCERE 6 ARALIK 1989* RAHMİ KUMAŞ Hukukçu, eski Daha çok bir "kışla yonergesi"nı andıran 1982 Anayasası bir haklar yasası olmaktan çok, >asaklar yasası durumundadır. Bu anayasa ıle polıtıka yapmaktan çok, yapmamak duzenlenmek ıstenmıştir. öyle ki genelde yurttaslara konan yasakların yanında, özelde de milletvekillenne yasaklar konmuştur. Bu yasaklar çağdışı bir nıteJıktedır. milletvekili Milletvekili yasaklan Demokrasılerde milletvekillerine de yasaklar konmaktadır elbette. Ancak bu yasaklar mıUetvekılleri siyasal erke karşı daha bağımsız olsun dıye konmuşlardır. Ulusun temsilcilerınin daha ozgur biçımde işlevlerini yerine getırmelerı için ongorulen bu yasaklardan, örneğin yurutmenin bır ışlemı ıle bir yasama liyesinin sureklı gorev aJmasını onleyen yasak çok anlamlı ve çarpıcı bır yasaktır. Çunku yurutme, yasama üyesıni elindeki olanaklarlagorevini bağımsız olarak yenne getirmekten alıkoyabılır. Işte, bunu önlemek için yasama kurumu uyesinı, elden geldığınce, yurutme kurumuna karşı bağımsız kılmak gerekmiştır. Nitekım eskıden 1789 Fransız Devrımi ertesınde milletvekillenne bakan olma yasağı konmuştu. Amaç, yurutmenin (kralın) mılletvekillerini bakanlığa atama yontemı>le kendınden (kraldan) yana bır tutum ıçıne gırmelerını önlemekti. Bugün bu yasağı kimse savunamaz Çunkü yurutmenin uyesı olan bakanlar >asamanın uveleri arasından atanmaktadır kura) gereğı; ayrık olarak da milletvekili olmayanlann bakan olmasına kımi anayasalar olanak tanımaktadır. Ama hıçbır zaman parlamento dışı bakanlann savısı bır ya da ıkıyı geçmemektedir. 1982 Anayasası'ndaki yasakçı anlayış, parlamenter demokrasinin bugün ulaştığı boyuttaki anlayıştan çok gerılerdedir. Çunku bu anayasa ile milletvekili, yurutmeye bağımlı bır duruma sokulmuştur. Bunun nedenı, anayasayı yapanların katında, vurütmenin devletle eş anlamlı kılınmasıdır. Hatta bunlara gore devlet, kolluk ve haber alma gucudur. Bunun için kolluk guçlerı ile haber alma orgutlerı yonunde guçlendirici kurallar konmuştur; ama yasama kurumu üyelerinin durumları daha zayıf kılınmıştır. Orneğin parlamento haber alma orgutumuzu Amerikan Kongresi'nin CIAVı denetlediği gıbı denetleyemez. 1982 Anayasası'nın milletvekiUerine koyduğu yasaklan kısaca irdelemekte yarar vardır. Önce anayasanın 83. maddesınin 1. dilimini okuyalım: "TBMM uyeleri, Medis çalışmalanndaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri surdukleri düşüncelerden, o otunıradaki baskanlık kurulunun onerisi uzerine Medisçe başka bir karar alınmadıkça bunlan Meclis dışında yinelemek ve açıga vurmaktan sorumlu tutulamaziar." Bu durum, anayasada "Gonışmelerin Açıklığı ve Va>ımlanması" başlıklı 97. maddenın son dıliminde de "Meclisteki açık gonişmelerin, o otunıradaki Baskanlık Kurulu'nun onerisi uzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça ber tuıiu araç ile yayımı serbesttir" diye yinelenerek pekiştirilmıştır. Oysa, yasama kurumu üyelerinin, yasama çalışmalanndaki oy ve sözlerinden, parlamentoda ılen surdukleri düşüncelerden sorumlu tutulamayacağı kuralı, çağımız demokrasisinin >uzyıllar sonucu ulaştığı evrensel bir kuraldır. Bu kuralı 1961 Anayasası'nda yeterli boyutta algıladığımız halde, 1982 Anayasası'nda bu yönde gereken ozenın bilerek gösterilmediğini görmekteyiz. Çünkü bu anayasanın yaklaşımı ile milletvekilinin bağımsız, korkusuz konuşma özgurluğu sınırlandırılmıştır. Milletvekıiıııı ne konuştuğunu bılemez duruma duşecek biri kabul edip soruna yaklaşma ilkelliğiru, kimı milletvekıllerının gelişigüzel konuşmuş olduklarının gözlenmış olması ya da ılende gözleneceği olasılığı aklayamaz. Çünku parlamento kursusunde konuşurken bıle "ya konuşmama yayın yasağı konursa?" dıye mılletvekiliru kendı kendinı sınırlamaya zorlamak doğru görülürse, herhangı bir yurttaşı da kendi kendini resmi duşuncenın dışma çıkmamaya zorlamaya yol açar. Bu anlayış ıse açıkça adı konmamış olsa bile fasist bir anlayıştır. Bu niteleme hiç de sert değildir. Gerçeğın ta kendisidir. Devletin kol Böğürtlen Söylencesi Bılındığı gıbi Israil'de yargıçlardan131 Gıdeon olunce. onun yasadışı çocuklanndan Abımelek, Şekemlilerin*41 yardımıyla yetmiş kardeşıni öldürmuş ve yargıç olmuş, boylece de îsrail'de soysal (irsı) krallığın yerleşmesınde bır aşama sağlamıştır. Ancak Abımelek'ın bu toplu kıyırrundan carunı kurtaran Yotam'ın Şekemlılere şöyle bir öykuyu anlattığı 1brani yazınında önemli bir vapıt olan Yargıçlar kitabında \azılmaktadır Boğurtlen Söylencesi budur (M Bu soylenceye göre ağaçlar kendılerine bir kral seçmek için bır araya toplanmışlar. Krallık tacını bırbıri ardınca zeytın ağacına, uzum asmasına ve incir ağacına sunmuşlar. Bunun uzerine uçu de "Bız ınsanoğluna yararlı ve hoş meyveler üretmekle uğraşıyoruz. İşimiz var" dıyerek krallık tacıru kabul etmemışler. O zaman böğurtlen ortaya atılmış, obur agaçları, "Beni dinlemezseniz sızi ateşe verirım ha!" dıyerek salaığı korku ile kralhğı ele geçirmış. Yargıçlar kıtabı buna dayanarak "Halk oyu" en \uksek ıktidara geçmek için en kötulen seçer, çunku en lyiler yanşmaya katılmaya yanaşmazlar" yazmaktadır. Bogurtlenlerimiz: İşte, ulkemızde de böğürtlenler korku salarak, yasak üreterek politikayı gerçek kaynağından uzaklaştırma planını 1982 Anayasası ıle gerçekleştırmışlerdir. Bir yandan yurttaşlara konan genel yasaklar, öte yandan milletvekillenne konan burada açıkladığımız ozel yasaklarla politika ve politıkacı kuşatılınca tutarlı, uygar milletvekili Sonuç Politika bir yaşam biçimidir demr, doğrudur da. Bize duşen, politikayı yapmamn değil, yapmamanın bir utanılacak durum olduğuna toplumu inandırabılmektır. Bunu da en çok sosyal demokrat politika yapanlar göstermek zorundadır. Geçmışi anımsayalım: Herhalde "Ben muhalefet olmam" diyerek, "Ben kenditne sabık başbakan dedirtmem" sözunu anımsatan, böğurtlenlerın desteğinde ıktıdarı ele geçiren, şimdilerde halk desteği "ty 15'lere düşen o gunlerin iktıdar başının, basını, aydını, çaiışanı 12 Eylul umacısı ıle korkutmaya kalkışması ve bu tutumunu ta basından beri izleyegelmesı, en böyuk böğurtlemn kendisi olduğunu göstermişti. Yerel seçimlerle epeyce böğurtlen politikadan ayıklanmıstır. Yapılacak ilk genel seçimde politikadan daha çok böğürtlenleri uzak kılmak tüm demokrasiye gönul verenlenn en temel ödevleri olmalıdır. (1) TBMM TUtanak Dergısı 10 ve 11. Bırlesım (19 ve 20 Ocak 1988) (2) TBMM Tutanak Dergısı 12 Bırleşım (21 Ocak 1988) (3) Israil'de o dönemde devletin başındakı kışıyc yargıç denırdı (4) Gaeıano Mosca. Sıyası Dokınnler Tanhi. 1963lstanbul s73 (5) Şekem Samınye'de bır Kenao kentı (Samirıye: Israıl'in başkentı) Insan kimı kıtabı bırsoluktaokur, kimı kıtabı bıtırmek ıstemez. Elimdeki ıkınci türden bır kıtap: Stefan Zweıg'\r\ "Dünya FikırMı^ mariarı" Çevıren Gürsel Aytaç (Iş Bankası Kultur Yayınları) Bırınci ciltte Zvveıg üç kışıyı anlatıyor Kleıst, Nietzsche, Hölderiin. Bu' yazıda bızı ılgılendıren Hölderiin, romantık Alman şaırı, "kendi, sıyle savaşan" ınsanlardan, ruhunu ve bedeninı şiırine yakıt yapanlardan, tutkufarının ateşinde yananlardan: Neyı yumuşatacaksınız, eğer zıncırlerinde > Çelık zamanın, yanıyorsa ruhum, i Neyı koparacaksınız. yalnız kavgalann kurtaracağı '; benden, •> Siz ey halim selım adamlar, benim kor saçan > özümu mü? * Hölderiin, bir gün Schiller'i zıyaret eder; orada bulunan "orta yaşta" bir adam kendisine "soğuk bır soru" yöneltır; genç şaır umursamadan bır yanıt verıp geçer, sonradan "dehşete kaptlarak"^ öğrenır ki ılk kez Goef/ıe'yı görmüstür * Görmuştür. ama tanımamıstır. ^ Pekı tanısaydı ne olacaktı? Stefan Zvveıg ne olacağını ya da ne olduğunu yazıyor ".. Eserler hep genç kalır, olgun ınsan için zaman mermerde: su gibi bulanmadan akar gıder, ama şair insanlar, kendilen, bu arada ıhtıyarlarlar. Schıller saray danışmanı olur, Goethe başda. nışman, Herder kardınaller danışmanı, Fichte profesör; hepsi işı' ne dalmıştır, hayata bağlanmıştır ve unutkan yaratık insana belki hıçbır şey kendi gençlıği kadar yabana değildir. Böylece de 'yanlış anlama' yıllar boyu 'nasip'tır'. Hölderiin onlardan coşku ister, oy, sa onlar itidal öğretırler, o, onlann yanında daha çok alevlenmek ister, onlar onu hafifışığa alıştırırlar; o, onlardan özgürluk kazanmak ister, duşünsel varlık, onlarsa ona bır burjuva mevkıı sağlamaya çalışırlar; o, muazzam kader kavgasına kendısını yüreklendınvek ister ve onlar onu (en iyi nıyetle) ucuz bir banşa ıkna ederler." Kıtabı okurken "unutkan yaratık insana belki hıçbır şey kendı gençlıği kadar yabana değildir" tümcesının altını çizdim. "İhtıyartığın" tanımı mı bu? Belki de orta yaşlılığın . Peki, insan kendı gençliğine nasıl yabancılaşır? Değışık türlerı var Kımısi gençlığını küçumser, vaktiyle yaptıklarını bılınçsızlığinın ürünleı rı gibı görür; kimisi de büyümser, gençliğine bir dev aynası tu^ tar, anılarını gerçek dışına taşan abartmalarla gundemınden eksik' etmez; sankı hep geçmışte yaşar. Her ıkı yaklaşım da yaşlanan kişinın gençliğine yabancılaş^ masıdır. j Pekı, insanın kendi gençliğine yabancılaşması kaçınılmaz bir yazgı mı? Yaşam bır butün değil midır? Bıçakla doğranır gibi parçalanabılır mi? Gençliğımıze eskı bır fotografa bakar gıbi dışarıdan ve uzaktan bır goz atmakla yetınebılir mıyız? Yaşlılar içııj gençlık ılle de bir şaşkınlık ya da bilinçsizlik döneminin yitik ve» uzak yılları mı sayılacaklardır? .* Hayır.. ^ Yaşam sürecı bırbırıne geçmış eklemlerden oluşur; her bir asaij ma daha öncesıni içerir ve sürekli gençlığin gızemi insanın b i k tün hayatını bir anda duyumsayabılmesıdır. * An'ın değerı işte bu noktada odaklaşıyor. Çünkü an, ne gecmiştir, ne gelecektır, her ıkısını de kapsayan özü, içinde yaşadı» ğımız zamanda bulabılırız î İçinde yaşadığımız an'da zamanı algılayıp duyumsamak gen<g liğın "iksiri"dk. J Çünkü zaman yaşlanmaz • j •k Zaman Yaşlanmaz EVET/HAYIR OKTffAKBAL 14021iklor Sorımn Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, devlet başkanları da dahil olmak üzere, siyasal ve yönetimsej sorumluluğu olan hiç kimseye tanınmamış olan bu yetkinin kullanılması ile ortaya çıkan haksızlığı "hukuka uygun" saymaya olanak yoktur. Böyle bir işleme maruz kalan kimsenin kişisel dramı bir yana, bundan dolayı hukuk düzeni ve hukuka bağlı devlet ilkesinin de ağır bir yara aldığı kuşkusuzdur. böyle bir yetki sağlayan hükmü koyn.uştur. Buna göre komutan neye dayandığı, kimin tarafından saptandığı ya da telkin edildığı, doğru olup olmadıgı bilinmeyen birtakım nedenlerle, kendisi gibı bir devlet memuru olan kışinın yirmı, otuz yıllık işıne bir kalemde son verebilmektedir. Sıkıyönetim suresince böyle bir tasarrufa karşı hıçbır başvuru yolu da yoktur. Ne idari yoldan ne de yargısal yoldan şıkâyet ya da ıtiraz hakkı kabul edilmiştir. Hatta, işinden atılanın, sıkıyönetim devam ederken derdini basın yoluyla anlatması da yasaklanmıştır. Bir satırlık haber dışında, işlemlerle sorunu devam etmektedır. ilgili açıklama, yorum, fotoğraf basma, kanîşlerınden çıkanlanların çoğu, sıkıyöneti katur yayımlama, sıkıyönetim hukukunca ayn min kalkmasından sonra bu işlemin sıkıyöne bır suç sayılrnıştır. tim süresıyle smırlı bir önfem olduğu gerekçesi>le ıdari yargıya başvurmuşlardır. Bu da Sonuç vaların buyuk bir bolumu yerel idare mahkeYukanda değındığımız gıbi, Türkiye Cummelerınde davacılar lehme sonuçlanmıştır. huriyeti tarihinde, devlet başkanları da dahil Ama idareler bu kararlar aleyhine temyiz is olmak uzere, siyasal ve yönetımsel sorumlutemıyle Danıştay'a gıtmış ve kararlann bozul luğu olan hıç kimseye tanınmamış olan bu yetmasını ıstemışlerdır. Danıştay'ın ilgili dairesi kinin kullanılması ıle ortaya çıkan haksızhğı 2/3 çoğunlukla, yerel idare mahkemelenmn "hukuka uygun" saymaya olanak yoktur. Böybu kârarlanru bozmuş ve dosyalann tekrar ye le bir işleme maruz kalan kimsenin kişisel drarel mahkemeye gondermeden, "nihai karar" mı bır yana, bundan dolayı hukuk duzeni ve da kurarak goreve donme ıstemlerını yasaya hukuka bağlı devlet ilkesinin de ağır bır yara aykırı saynuştır. Bunun tersıne verilmiş bir ka aldığı kuşkusuzdur. Bunun yanı sıra şimdi başrar dolayısıyla konu, yakında Danıştay lçti ka işlerle meşgul olan eski sıkıyönetim komuhadı Birleştirme Kurulu'nda göruşulecektir. tanlanrun bu işlemlerinin dayanağı olarak zikŞimdikı yargısal durum budur. Görülduğü gıbi rettiklen 'kaynak"ların ne derece "çfiruk" ve sorun yargı yoluyla da henuz çözume bağlan "sorumsuzca hszırlanraış" şey ler olduğu da mamıştır. son zamanların siyasal olaylanyla ortaya çıkBurada, konu ile ilgili önemli bir iki noktanın uzerinde durmak istiyoruz: Turk hukuk duzerunde, cumhuriyetin ilanından bu yana, hiçbir kamu görevlisine, bir başka kamu görevlisinin işine, bu tarzda, sorgusuz sualsiz son verme yetkisi tarunmış değildir. Yakın siyasal tarihimizde, hem siyasal hem de hukukı sorumluluğu olan bakanlann "gonilen lüzum uzerine" kamu görevlilennin ışlenne son verme işlemleri bile bir askeri müdahalenin (27 Mayıs) başlıca gerekçelerinden sayümıştır. Bunun ardından yapılan anayasa, hiç kimsenin hukuksal hesabuu vermekten bağışık tutulduğu bu tur işlemleri yapamayacağı ılkesi kabul edilmiştir. İşte, 1980 Eylul rejimi bu ilkeyi de çiğneyerek, 1402 sayılı yasaya, kendisinin sıfatı da bir "idare görevlisi" olmaktan ibaret olan sıkıyönetim komutanına mıştır. Ömeğin, bır genelkurmay başkanı hakkında, tamamen duzmece, gerçek dışı olaylara dayanan bır raporun haarlanabildigi gorulmuştür. Ozetle, cumhuriyet tarihimizin en geniş çaplı bu tasfıye hareketinin, haksız, keyfi, yanlış ve sırf bazı çevrelerin "gammaziığına" dayandığı sabit olmuştur. Bunun en açık göstergesı de, bu işleme maruz kalanlar hakkında, 12 Eylül rejimınin en "koyu" dönemlerinde bile, hiçbir adli kovuşturmanın yapılmamış olmasıdır. Bu olgu, yapılan tasarruflann, ciddi bir hukuksal dayanağı olmayan, sırf "siyasal" nıteliklı bir tasfıye hareketi olduğunu kanıtlamaktadır. Bu durumda yapılacak ış, kanayan bu hukuk yarasının kapatılması için yasal, yönetımsel ya da yargısal yoldan bir çözümün hiç vakit yitirilmeksizin bulunup uygulanmasıdır. Hangi "Merkez"? "Başka merkezden emır alıyorlar" Bu soz SHP genel sekreter yardımcılarından bırı tarafından söylendi. Partıden ayrılan dokuz milletvekilıdır suçlanan Suçlayan da Baykal yönetımının önde gelen bır kışısı Once, Mac Carthy kafasına pek yakışan bu gıbi eskımış suçlamaların günümüzde kendini göstermesinm ne kadar gulunç olduğunu belirtmek gerekir. Modası geçmış, paslanmış sılahlardır 'merkezden emır alıyorlar', 'yabancı mıhraklar' gıbi sözleri Eskiden sağcı yazarlar ve polıtıkacılar böyle sözlerı sık sık kullanırlardı. Başka merkez, yabancı mıhrak pıbı sözterle antetılmak ıstenen şuydır Efendım bunlar kökü dışarda mıhraklara bağlıdırlar, onlardan emır alırlar! Bir çeşıt ıhbarcılıktır bu Ama o gunlerde devlet görevlıleri bu gıbi jurnallere dört elle sarılırlardı. Pek çok insanın bu gibı karaçalmalarla başı dertlere girmiştır 'Başka Merkez' neresı? Moskova mı? Oysa herkes bıliyor, 1989'un son ayındakı Moskova artık eskı Moskova değil Stalın döneminin Moskovası tarıh sayfalarında kaldı. Stalın yöntemlerı unutuldu gıtti. Bugun Moskova açıklıktan, yeni bır yapılanmadan yana dünyada barışı sağlam biçımde kurmaktan yana. Daha üç gün once ABD Başkanı Bush ıle Gorbaçov Malta'da buluştular. Soğuk savaşm bittiğmı açıkladılar. Doğu Avrupa'dakı halk cumhuriyetlerı tepeden tırnağa değışıyor Sosyal demokrasi güç kazanıyor Moskova'ya bağlılık, 'başka merkez'den emır alma gibı suçlamalar en başta bu ülkelerde sılınıp gıdıyor Batı Avrupa1 nın Komünıst Partilerı bile kımseden emır almıyor. Zaten emır verecek 'merkez' de kalmadığına gore 1 . SHP yetkilısi diyor kı 'Onlar bızım partımızden emır almıyorlar. Başka merkezden emir alıyorlar' Ne demek 'emir almak'? Bir polıtıka adamı, hele hele halkın oylarıyla seçılmış bır milletvekili emirle, buyrukla davranabıhr mi? Davranmalı mı? Hangı partide yer alırsa alsın kışılik sahıbi bır kışı ne partı başkanından, ne de partı merkez yönetımınden emir alır, onun emrine boyun eğer. Evet, parti dısıplini diye bır şey vardır, ama bu kışılerı bırer robot haline sokamaz. Bır hızıp, partinın yönetımını şu ya da bu yolla elde edecek, sonra da herkes o kışılerin emrine uyacak, uymak zorunda kalacak' Hele hele o partinın üst yönetimı kendı partisının programına. yöntemine. ılkelerıne, yani demokratik uygulamaya süreklı ters duşmüşse, düşuyorsa .. Bir milletvekili önce kendı aklının, vıcdanının sesını dınler. Dınlemek zorundadır. En az kırk ellı bın kışının temsilcisi olan bır milletvekili kimsenın emır kulu olamaz. Denecek kı saçlı sakallı, yaşlı başlı polıtıkacılann, milletvekıllerinın, cumhurbaşkanlarının, başbakanların elını öpup başına koyduğunu hemen her gun görmüyor muyuz. Bu gıbıler de bir başka türlü emır kulu değıller mi? Öyledir, Bay Özal'ın elını opmek ıçın sıraya giren ANAP mılletvekilleri, hem de en az Özal yaşında ınsanların el öpme gösterılerı insanın mıdesıni bulandırıyor. Tıpkı SHP üst yö1 netıcısının, mriletvekıllerını 'emır kulu' sayması gıbi .. SHP'den ayrılan mılletvekilleri 'başka merkezden emır alma' suçlamasına hak ettıkleri yanıtı vermekte gecıkmedıler. Cüneyt Canver ışkence olaylarını dıle getirdığı, yennde ıncelemeler yaparak gerçeklerı kamuoyuna açıkladığı ıçın 12 Eylülcülerce suçlanmıştı, şımdt de kendı partisının yönetıcılen tarafından 'başka merkezden emir almakla' suçlanıyor. Canver diyor ki ''Bu suçlamalarla Türkeş'in SHP'ye yönelık suclamaları arasında fark yok..." Fehmi Işıklar ıse en doğru sözü soylemış: "SHP yöneticilerinin DGM savcısı Üslubu ıle verdıklerı demeçler basında yer aldıkça bu partiden neden ayrıldığımız daha lyı anlaşılacaktır." Fikri Sağlar da haklı olarak şöyle konuşmuş "SHP'de böyle bir yöneticinin olması sosyal demokrasıye bel bağlayanlar adına üzüntüden çok utanç verıcıdır." Anlaşılan şudur: SHP, içinden zor çıkılır bir bunalımadüşmüştür. Partı yönetımıne egemen olanlar her tUrlü sağduyu ölçüsünü kaçırmışsa benzıyorlar Genel Başkan'ın bu gibı çırkın ve 'utanç verici' soz ve davranışlara seyırcı kalması ıse büsbütün üzücü, kırıcı oluyor. ProfDr. AYDIN AYBAY "1402'likler sorunu" olarak anılan sorun, kısaca, 1980 Eylulunden sonraU dönemde, 1402 sayılı Sıkıyönetım Yasası'na dayanılarak ışlerine son verilen kamu görevlilennin sorunudur. Işten çıkanlma işleminın yapılış biçimı şöyledir: Sıkıyönetim komutanı kendi bölgesinde çalışan bır kamu görevhsinin görevını surdurmesini "sakıncalı" gorurse, çalıştıran ıdareden bu kimsenin görevıne son verılmesini ister. Bu ıstek uzerine o kışiye, çalıştıran ıdareden ıki satırlık bır yazı ıle, "bir daha kamu hizmelinde çahşmamak üzere" işınden atılmış olduğu tebliğ edilir. Göreve son verme işlemiyle ilgili başka bir incelik veya ozellik yoktur; işlem yukanda açıkladığımız, kaba ve yalın biçımde cereyan eder. (Bu arada, işınden atılana yaptığj bîldirimde, o idarenin amiri, atılan kışi isterse otuz yıllık devlet memuru olsun, o zamana kadar geçen hızmetleri için kuçucuk bir teşekkür ya da uzüntü ibaresi kullanmamaya özen gösterir!) Bu mekanizma ile ışten çıkanlan kamu gorevlilerinın sayısı hâlâ tam olarak belli değildir. Bunun beş bin civannda olduğu "tahmin" edilmektedır. Bunların (bırtakım "ozel" gırışımlerle haklannda yıne "ötel" işlem vapılan az sayıdaki kişi dışında) sıkıyönetimin kalkmasından sonra görevlerine dönmelerinin sağlandığı yolundaki haberler doğru değildir. Bugune kadar böyle bır çozumü sağlayacak ne bir yasal duzenleme ne de objektıf aıtelikte bir idari işlem yapılmıştır. Son zamanlarda basında yer alan "sorunun çözulmesi için girisiraler yapıldıgı" yolundaki haberler kamuoyunda, bunun gerçekleştığı şeklinde bir ızlenım yaratmıştır. Bu izlenim yanlıştır; sorun çözulmüş değildir. 12 Eylul rejımınin en ınsafsız ve haksız tasarruflarından bıri olan 1402'lıkler ANMA Canımız kardeşimiz değerli öğretmenimiz Sezgin Yolcu'nun ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz. M AiaVeysel Uçum LeylaNaımGokharvAtalayGunay AtıllaCevatOğuz Uzunkaya Ha$ım Taşöemır Muzaffer Orhan AyftanSeytettınTeymenErdoğanTurarı Çepeftı Yavuz Ismaıl Yofcu Kenan Karasu VEEAT ve TEŞEKKÜR tnsan sevgisıni ve halka hızmeti yaşam bıçımi olarak seçen, onurlu insan, guzel babamız Eüi.Hv.Alb. (195169) MUSTAFA DURGUN'u 27.11.1989 günO trafık kazası sonucu yitirdik. Acımızı paylaşan dost, akraba ve resmı kuruluşlara tesekkdr ederız. AİLESİ Çagdışı bır ulajım duzenının kurbanı olarak genç yaşında aramızdan ayrılan sevgılı varlığimız TEŞEKKÜR GÜNER KUZULUGİL'in ebedı>eıe ujurlanjnasında gosıerdıklerı vakın ılgı ve kadırjınasJık dolayısijla, mensubu olduğu Ataturk Lnıversıtesı camıasına, telefonla, telgrafla ve bızzat zıyaretlerı ıle buyuk acımızı paylaşan dost, arkadas ve akrabalara minnet ve şükraıılarımızı sunarız 40. yılımızı kutlamaya hazırlanırken... Gururluyuz İLAN KONYA 3. SULH CEZA HÂKÎMLİĞİNDEN: Esas No: 1989/185 Karar No: 1989/553 Sanık: Ömer Küçükkoç, Ahmet oğlu 1936 D.lu Konya Karatay Uluırmak Burhandede Mahaliesı'nde kayıtlı olup, halen Dr. Zıya Barlas Mahallesı Maraş Caddesı No: 70'te oturur. Suç: Taklit ve tağşiş edilmiş gıda maddesı ımal edip, satmak. Suç Tanhi: 11.1.1989 Sanığın ımal edip sattığı pekmezlerin içensinde %68 nısbetınde sakkaroz ve gılikoz ^015 nisbetinde sitrit asit bulunduğundan, gıda maddeleri tuzuğune muhalefet etmekten sanık hakkında kamu davası açıldığı ve yapılan duruşma sonunda sukut bulup hareketine uyan TCK'nın 398, 402, 647 sk. 4. maddesi gereğince 465.000 üra ağır para cezası verildıği ve ayrıca 3 ay sure ile meslek, sanat ve tıcaretınin menine, 7 gun süre ıle ış yerınin kapatılmasına karar verilmekle keyfiyet ilan olunur Basın: 39660 4NNESİ AYSEL KUZULUGlL BAB4SI OSMAN KLZULUGİL \BL\LARI A\TER KUZULUGlL I Ğ I R KIZILLGİL 1989 yılında ürettiğimiz tüm diş ünitleri ve koltuklan satılmıştır. 1990 yılı Ocak ayında teslim edilmek üzere yeni siparişleri kabul ediyoruz. Lrünlerimize gösterilen güven ve ilgiden ötüıü tüm dişhekimlerimize... MALTEPE HUKUKÇULAR VE İDARECİLER SİTESİ İLE İLGİLİ SON ÇAĞRI Kartal Maltepe'de nefıs denız manzaralı, hava kırlenmesı olmayacak sekılde cam korusu yakınında arsamızdakı mımarı yerleştırme son şeklını almış, ek 38 ortaklık yer saptanmıştır Imar durumu hazır olup yakında ınşaata başlanabılecekiır. Daha oncekı ılanlarımızda da belırttığımız bu yerde 10.000.000.TL peşın 28.600.000. TL (Toplam (38.600.000. TL) 20 ay vadelı odeme ıle, Konut sorununuzu konforlu ve yeşıl alanlı bır daıre ıle çozmekle kalmayıp, her turlu gereksınımı karşılayan tesıslerı ıle (Acıbadem Hukukçular ve Idarecıler Srtesı orneğı) guzel bır sosyal çevrede oturma olanağı bulacaksınız Hukukçu ve yonetıcılerın basvuruda gecıkmemesını onerınz. S.S. MALTEPE ILKE KONUT YAPI KOOPERATİFİ'NIN Hesap Numaralan T C Zıraat Bankası Kadıköy Sb 2210 HALKBANKASI Usküdar Sb 17057 Goruşulecek kışıler ve adres Av. Dr. Metin ŞEKERCİOĞLU Öğr. Serpll ŞEKERCİOĞLU Av. Dursun All AYDIN Av. Huseyin LAÇİN Öğr. Coşkun AYDIN TELEFONLAR 340 22 23 361 28 41 Acıbadem Hukukçular sıtesı Çarşı Bloku No: 28 KADIKÖY / İST. Ayrıca Bağdat Caddesı 476/1 Teşekkür ediyoruz Güney Dis Deposu KIRALIK DAIRE MODA TEL; 333 05 09 DENEYLMLİ düzeltmen iş arıyor K I R MI Z I GU L 1727 Yaşında Bayanlara INGILTERE'de INGILIZCE'yi ucuza oğrenmek ıçın guvenılır tek yol AU PAİR'lık yapmaktır DERIN LIMİTED ŞTI Barfcaroı Bul MtıhMrpmşt Sotc. 2/9 B«flk1a«lst Tel 161 43 8687 Ankarl 213 68 67 Izmlr 22 38 86 10 YIL SONRA MERHABA ÇIKTI!.. SALTUK P l * n Ka«ç*k 513 7Î69 Tel: 149 75 91 Koşuyolu'nda 1 yas.ind.iki bebeğe bakacak deneyimli ve ku'ltürlü BAYAN aramyor. Tel: 143 08 38 (13.C017.00 arası) 342 25 50 (18.3021.30 arası)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle