18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 KASIM 1989 •••* OGRETMENLER GUNU HABERLERİN DEVAMI «I CUMHURİYET/19 . Mevlitli kutlamaya engel olunamadı Burhaniye'de kutlama etkinlikleri arasında yer alan toplu cuma namazı kılma ve mevlit törenine yaklaşık 20 öğretmen katıldı. Menemen'de önceki gece mevlit okundu. Haber Merkezi 24 Kasım öğretmenler Günü dün 71 ilde düzenlenen törenlerle kutlanırken Menemen ve Burhaniye'de tlçe Milli Eğitira Müdürlükleri'nce mevlitler okutuldu. Ankara'da 71 ilin temsildsi öğretmenler ile davet edilen emekli öğretmenler ve KKTC'den gelen öğretmenler, dün sabah Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol'u ziyaret ettiler. Akyol önümttzdeki yîldan itibaren öğretmenler Günü'nün "Ögretmenler Bayramı" olarak kutlanmasının düşünüldüğunü söyledi. Akyol ile birlikte Başögretmen Atatürk Anıtı'na çelenk koyan öğretmenler daha sonra Arutkabri ziyaret ederek saygı dunışunda bulundular. öğretmenler, daha sonra Başbakan Yıldmra Akbulnt, TBMM Başkanı Kaya Erdem ve Cumhurbaşkanı Turgul Özal'ı ziyaret ettiler. Muhalefet liderleri de Öğretmenler Günü nedeniyle mesajlar yayımladılar. SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, 24 kasım nedeniyle dün yayımladığı mesajda, "Öğretmenler Günü'nün bir anlam tasıması için ögretmenlerimize orgütlenme hakkı verilmelidir, siyasal ve ekonomik baskılar kaldırılmalıdır" dedi. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ise yaptığı açıklamada, "Onurlu meslek yıllanna yeni bir 24 kasım eklenmesinin mtıtluluğunn biz de ögretmenlerimide birlikte paylaşıyoruz" dedi. Burhaniye'deki öğretmenler Günü kutlama etkinlikleri arasında yer alan toplu cuma namazı kılma ve mevlit törenine yaklaşık 20 öğretmen katıldı. Bu grupta ilçenin değişik okullarında çalışan din dersi öğretmenlerinin çoğunluk olduğu göruldü. Bu arada Menemen'de 23 kasım gecesi okunan mevlite de öğretmenler arasında katılımın çok olmadığı bildirildı. Mevlitle ilgili olarak "Böyie bir etkinlik varsa programdan çıkartılacak" biçiminde önceden açıklama yapan tzmir Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri bu kez şu bilgileri verdiler: "Mevlitle UgUi gereken inceleme yapıldı ve Menemen Milli Eğitim tlçe Miidürlügü'ne Öğretmenler Günü kutlama törenlerinde yer alan mevliün, programdan çıkanlması bildirildi, tavsiye niteliginde. Ancak Ögretmenler Günü Kntlama Komitesi, Kaymakandık başkanlığında oluşlugundan daha farklı bir mndahale olmadı..." olarak ilan edildi. Üniversitenin düzenlediği 24 Kasım Öğretmenler Günü törenini terk eden bine yakın öğrenci, Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve Milli Eğitim Bakanlığı'na protesto telgrafı çekti. 24 Kasım öğretmenler Günü nedeniyle dün Dicle Üniversitesi tarafından Kültür Sarayı'nda düzenlenen törende kendilerine söz hakkı verilmemesini protesto eden bine yakın öğrenci, Rektör Prof. Dr. Sedat Antnrk konuşma yapmak üzere kürsüye çıktığı sırada salonu topluca terk etti. Öğretmenler Günü Istanbul'da da kutlandı. lstanbul Valisi Cahit Bayar Öğretmenler Günü dolayısıyla bir grup öğretmeni makamında kabul ederek göruştü. UGUR MIJMCU GOZLEM Öğretmenlere gazete yasagı Bu arada okullarda gazete okunmasınm yasaklanması ve ardından bu karardan vazgeçilmesi tartışmalan sürerken Balıkesir'de bu kez de öğretmenevinde Comhnriyet, Hürriyet, Milliyet ve Gnnaydın gazetelerinin okunması yasaklandı. "Bizlere tanınan böyle bir günde baskılann yogunlasması çok anlamlı" diyen bir öğretmen, "Coşknlu olmamız gerekir, ama içimiz bunık" görüşunü dile getirirken, baskı yöntemleri de değişik biçimlerde sürüyor. GÖSTERİ Sultanahmet'te toplanan kalabalık "Türbana uzanan eller kınlsın", "Kahrolsun başcrtüsü düşmanlan", "Yaşasın evrensel tslami mücadele" gibi sloganlar attı. (Fotoğraf: Erdoğan Köseoglu, Vedat Yenerer, Esat Pala) DövüleR öğretmen öldti Balıkesir'in Susurluk ilçesine bağlı Yahya köyünde bir hafta önce saldınya uğrayan 28 yıllık öğretmen Remzi Kuskaya dün sabaha karşı öldü. Fehmi Afacan tarafından sopayla dövülen öğretmenin ölümü üzüntü yarattı. öte yandan lstanbul'da Kartal Lisesi öğretmenleri Gülhan Kabadayı ile Ülkü Erbay hakkında EğitDer'in bir imza kampanyasına katıldıkları gerekçesiyle soruşturma açıldığı büdirildi. EğitDer'in açıklamasına göre, imzaya açılan bildin, "Ögretmenlerin sendikalaşmasını ve bu dognıltuda girişimciler kurulu oluşlurulmasını destekliyonız" başlığını taşıyordu. TV'de Hodri Meydan programında dün gece ekrana gelen emekli öjretmen Fatma Aşan'ın konuşması beğeni kazandı. Aşan, disipKne verilen bir öğrenciyi cezadan kurtardığını, onunla ilgilendiğini, yıllar sonra onu karşısında doktor olarak gördüğünü söyledi. Aşan, genel af çıkanlmasıtu da istedi. Bu arada, Okmeydanı'ndaki tstiklal llkokulu bahçesindeki lojmanda kalan 30 yıllık öğretmen Özdemir Oral zorla sokağa atıldı. (Baftarafı 1. Sayfada) rüntülemek isteyen iki gazeteci hafıf yaralandı, 20'ye yakın kişi de gözaltına aJındı. Geçen salı günü Ankara'da 150 kişilik türbanlı bir grup, ellerinde Kuran'ı Kerimierle yürümek istemiş, ancak polisin müdahale etmesiyle 50 kişi gözaltına alınmıştı. tstanbul'da da bu olayı protesto etraek isteyen kalabalık bir grup, dün öğle namazından önce Sultanahmet Camisi'nin içinde ve çevresinde toplandı. öğle namazı sırasmda küçük gruplann gelmesiyle daha da kalabalıklaşan topluluk, namazın sona ermesinden sonra cami dışında bir araya gel Sultanahmet'te tekbir sesleri diler. Sultanahmet Camisi önündeki alanda toplanan çember sakallı ve kara çarşaflılarm ellerinde, "Türbana uzanan dler kınlsın", "Kahrolsan başörtüsü düşmanlan", "Yaşasın evrensel Islami mücadele", "Üniversilelerde türbana özgürlük" yazılı pankartların bulunduğu gözlendi. Gösteri olasılığına karşı Sultanahmet Camisi çevresinde bekletılen çok sayıda çevik kuvvet görevlisi de göstericilerin toplandığı alanı denetim altma aldı. Sultanahmet Camisi'ndeki cuma namazından çıkan gruplann da topluluğa katılmasından hemen sonra aralannda hareketlenme gözlendi. Kalabalık, hep bir ağızdan uzun süre tekbir getirdi. Bu arada, "Kamuoyuna ve Müslüman halkımıza" diye başlayan, "znlme boyun egmeyen Müslümanlar" imzalı bir bildiri dağıtıldı. Kalabalığın yüksek sesle koro halinde tekbir getirmesi üzerine çevrede önlem alan çevik kuvvet görevlileri, topluluğu dağıtmaya başladı. Çevik kuvvet görevlilerinin başta sadece kalabalığı dağıtmaya çalıştığı dikkat çekti. Ancak koşuşturmalar sırasmda polise laf atan ve küçük grupları tekrar örgütlemeye çalışan göstericilerden 20'ye yakını dağılmak üzereyken gözaltına almdı. Çevik kuvvet yetkililerinin, "Sakın adam almayın", "Kimseye vurmayın" diye sık sık görevlileri uyardıklan gözlendi. Bu arada türban gösterisini izleme>e çalışan gazetecilerden 2000'e Doğru muhabiri Hakan Bayhan ile Sabah Gazetesi muhabiri Ttıncer Kayalıoglu da göstericiler tarafından hafıf şekilde yaralandı. Sultanahmet Meydanı'ndan ara sokaklara kadar süren kovalamaca ve koşuşturma yaklaşık yarım saat kadar devam etti. Kalabalık, polisin müdahalesi üzerine Beyazıt yönüne dağıldı. İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA (Baştarafı I. Sayfada) O zaman da görevden alınır. Partileşme sürecini tamamlayamayan SHP'de dalgalanma sürecektir, bir süre. Bir kurultay, ardından bir kurultay daha. Belki iki kurultay sonra SHP siyasal parti kimliğine kavuşacaktır. Böylece parti içi dengeler siyasetin gereği biçiminde oluşacaktır. Kürt kökenli yedi milletvekilinin ihracı ve ardından altı milletvekilinin istifası ilk bakışta "parti bölünüyor" görüntüsünü verebilir. Ancak SHP'den istifa eden altı milletvekilinden bir tanesinin ilginç bir kışiliği vardır. Milletvekili mazbatasını aldığı için tutuklanrr.aktan kurtulan Türk Arap Bankası'ndan yönetim kurulu başkanlığı yaptığı şirketine milyonlarca lira kredi alan ve bunu bugüne dek ödemediğı için de, faiziyle birlikte 1 milyar liraya yakın borcu olan bu "yürekli milletvekili" beş arkadaşıyla birlikte çektirdiği fotoğrafta pek hüzünlü görünüyordu. Abdullah Baştürk, Fehmı Işıklar, Arif Sağ, Cüneyt Canver ve Mehmet Kahraman'ın, Türk Arap Bankası'ndan aldığı 250 milyon lirayı hâlâ ödemediğı için, ANAP'lı dostlarıyla sıkı ilişkıleri olan altıncı kişiyle "kader birliği" yapmalaVı biraz şanssızlık olmuştur. SHP'de bundan sonraki gelişmelerin tepeden aşağıya doğru inen çizgide yeni dalgalanmalara da gebe olacağı sanılıyor. Önce üye kayıt yenilenmesı gündeme gelecek. Genel Merkez bir genelgeyle tüm örgüte duyuru yapacak. İki fotoğraf ve ikametgâh kağıdı ile bireysel başvuru esas alınacak SHP'de yeniden yapılanma hem iyi hem de kötü sonuçlar çıkarabilir. Genel merkez yanlısı yerel yönetimler "kendi adamlan"nı üye yapma eylemine girişirse, SHP'den yeni kopmalar doğal karşılanmalıdır. Bu sayı, bir anda 2030 milletvekiline ulaşır. örgütte çözülmeler başlar. Abdullah Baştürk ve Fehmi Işıklar'ın SHP'den kopmalannın emekçi yığınların üzerinde şok etkisi yarattığını da bu arada belirtmekte yarar var. SHP uyesi çok sayıda emekçi, DİSK'in iki temsilcisinin ayrılmalarını üzüntüyle karşıladılar. Onlar da "Artık bize de bu partide yer yok" görüşüyle beklemeye basladılar. Baştürk ve Işıklar'ın SHP'deki sıkıntılannı bilmeyen yoktu. Genel merkez kadrosu, iki sendika İKJenni partıden dışlamak ve koparmak için elinden geleni yapmıştı. Onları yol ayrımına getiren nedenler, SODEP'in HP ile birteşmesinden sonra başlamış, son aşamada örgüt feshlerine dek uzanmıştı. SHP'de tüm bu getişmeler olurken, İnönü ne diyor: Giden gider... Ardından da ekliyor İnönü: Çekişmeyi kurultaya bırakmakta yarar görüyorum. İktidara yürüyen bir partide birlik ve beraberlik olması gerekir... iyi de şu kongre iptalleri niye? Bir geceyarısı Genel Sekreter Yardımcısı Erol Çevikçe faksla kongre iptal ediyor. Muhalefet kongreyi mahkemeye gotürüyor. Mahkeme, "kongre yapılacak" kararı veriyor. Kongre yapılıyor ve genel merkez seçimi yitiriyor. Göreceksiniz en geç on beş gün sonra seçim kazanan yönetim görevden alınacak. Asıl nedeni ise şu olacak elbet: Üye yazımlarında yönetimde adamlarımız olmalı... O zaman doğal olarak bu partiden kopmalar başlayacaktır. DSP'nin oy yüzdesi artıyor mu, artmıyor mu? Artıyor. SHP üst yönetiminin hizipcilik anlayışı, DSP'nin ekmeğine yağ sürüyor. Bu arada ANAP'ın da işine yarıyor. Trabzon, Artvin, Samsun, Gümüşhane ve Giresun il başkanları SHP içindeki gelişmeleri sanırız yanlış değerlendiriyorlar. Beş Karadeniz ilinde SHP'nin salt üç milletvekili bulunuyor. İl başkanlarının son olaylara yaklaşımları da "ANAP gözlüğüyle". Şöyle diyorlar: Genel başkan etrafında kenetienmiş siyasal gücü kırmaya, ne dış mihrakların ne de tahriklere kapılanlann gücü yetmeyecektir. Şimdi sormak gerekir: Siz SHP'yi nereye ve hangi siyasal çizgiye çekmek ıstiyorsunuz? Demek ki SHP'de "dış tahrikler ve odaklar" bulunuyor. 12 Eylülcülerin üslubuyla bildiri yayımlayan bu sosyal demokrat il başkanlarına birileri çıkıp "Ne yapıyorsunuz" diyecekler mi? Yoksa onlara alkış tutup destekleyecekler mi? izleyeceğiz bakalım ne yapacaklar? (Baftarafı 1. Sayfada) Zavallı elim! Sosyal demokratlar, 12 Eylül'den sonra ellerine geçen olanakları kullanamadılar. Kullanabilselerdi belki 1983 seçimlerini değil ama 1987 seçimlerini kazanabilirlerdi. Sosyal demokrat sol, önce "Halkçı Parti SODEP" ve "Ecevitçiler" olmak üzere üçe bölünmüştü. HP SODEP çelişkisi kısa sürede giderildi ve bu birleşmeden SHP doğdu. CHP'nin son Genel Başkanı Ecevit'in liderliğindeki DSP de SHP'den hep uzak durdu. DSP, SHP'deki erozyonu izliyor. Sosyal demokratlar iki başlıydılar, "Kürt sorunu" şimdi bir üçüncü baş daha doğuruyor. Kürt milletvekılleri ile DİSK yöneticilerinin başını çektikleri bir başka oluşum da gündeme geliyor. Marksist sol derseniz, Marksistler öteden beri baskı altındadırlar. Baskının kalktığı sanılan dönemlerde de Marksist sol, TİR TSİP, TİKP, SDR Emekçi Parti ve Vatan Partisi gibi çeşitli partilere bölünmüştü. örgütlerde "sol fraksiyon enflasyonu" yaşanmıştı. 141 ve 142'nci maddeler kalksa da Marksist sol, Yunanistan'da görüldüğü gibi Sovyet modelini izleyen Marksist parti ve bağımsız sosyalistler olarak en azından ikiye ayrılacaktır. Bugün dünyada şaşırtıcı gelişmeler yaşanıyor. "Marksizmin militarizasyonu" son buluyor; Leninist model, yerini Marksist literatürdeki "revizyonizm" adı verilen bu yüzden eleştirilen ve aşağılanan sistemlere bırakıyor. Demokratik sosyalizm, siyasal tarihin yol ayrımında işaretlerini veriyor. Soğuk savaş teorileri, etki alanlarını yumuşamaya bırakıyor. Bu süreç ile gelen, "Wall Street kapitalizmi" değil çağdaş özgürlüklerle donatılmış bir tür demokratik sosyalizmdir. Günümüzün sosyalist görüşü, her türlü "şcvenizme" ve "totalitarizme" karşı, insan haklarına dayalı bir çogulculuğu içeriyor. Fabrikalarda ve işyerierinde "yönetime katılma ilkesi" bu yeni çoğulculuğun belirgin özelliği olarak ön plana çıkıyor. Bu dönemecte SHP Genel Merkezi hizipcilik ve dar kadroculukla kısırdöngüler içine girmiştir, SHP solu da etnik görüşleri sosyalizm ile özdeşleştirecek bir yanılgı içindedir. Ortodoks ıdeolojik görüşlerin yıkıldığı böyie bir çağda, sosyalizm "azınlık şovenizmi" ile özdeş görülemez. Görülürse bu etnik görüş, "yeni ırkçılığa" yol açar. Irkçılık da bin bir türlü sorun yaratır. Kürt ve Ermeni sorunlarının, NATO'nun patronu ABD tarafından Türkiye'de askeri yönetimin etkileri bittiği sanıldığı bir dönemde gündeme getirilmesi bile tek başına düşündürücü bir olaydır. İnsan hakları, çok boyutlu bir kavramdır. İnsan haklarından, PKK teröristleridir diye vurulup öldürülen yoksul köylüler de PKK tarafından acımasızca kurşuna dizilen öğretmenler, polisler, erler, subaylar ve astsubaylar da eşitçe yararlanmalıdır. İnsan hakları, ne etnik kökene öncelik tanır ne göreve... Herkes evet herkes bu haklardan ayrım gözetilmeksizin yararlanır. İnsan haklarında ayrım gözeten, ırkçılık yapmış olur. Kürt kökenli milletvekilleri, "PKK teröristleridir" diye kurşuna dizilen masum yurttaşların da vekilleridir. PKK tarafından öldürülen genci, yaşiısı, kadını ve kundaktaki çocuğu ile yoksul köylülerin, öğretmenlerin, erlerin, polislerin, subayların ve astsubayların da! Türkiye, "ABD destekli Kürtçülük" ile tam bir yol ağzına sürükleniyor. SHP, tam bu aşamada bulunuyor. SHP'deki çalkantı, partiden kopanlan demokratik sosyalist bir parti oluşumuna mı sürükleyecektir? Yoksa devrimci makyajlı, etnik özellikleri çok daha ağır basan bir çeşit "ırkçı" ve "şoven" partiye mi? Diyarbakır'da yürüytiş 24 Kasım Öğretmenler Günü, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrenci Derneği'nce "yeterlilik sınavı ve YÖK'le mücadele günü" DUN^ADA BUGUN (Baftarafı 3. Sayfada) bu sunuşun oldukça garip olduğunu söylemelıyız. Her halde bir sosyal demokrat partinin en demokrat ve en solcu üyeleri arasında 40 köyu insanı ile alıp satabilen ağalar var ise ya bu sunuşta bir yanlışlık vardır ya da o parti sosyal demokrat değildir. Şimdi sol kanat denen (ki biz SHP'nin sağ kanadı olup, sol kanadı olmayan bir kuruluş olduğu görüşündeyiz) ve bir kaç üyesi dışında gürültüden başka bir şey üretmeyen, kendi içinde bile bir araya gelemeyen gruba gelelim. Eğer SHP'nin sol kanadı buysa, hemen belirtmek gerekir ki bu sol kanat şimdiye dek bir sosyal demokrat partide görülen en cılız ve en üretkenlikten uzak, en dağınık sol kanattır. Bugune dek bu sol kanadın ne bir araya gelip bir politika oluşturduklarını ne de herhangi alanda bir düşünce ürettiklerini söyleyebiliriz. ileri sürülenler ise gerçekle bağdaşmayan önerilerdir. Örneğin, Abdullah Baştürk'ün, cumhurbaşkanlığı seçimini engellemek için başkanlık divanını oluşturmamaya yönelik önerısi gerçekleşmesi hukuken olanaksız bir gırışım olduğu kadar, SHP'nin genel politikasıyla çelışen taktık bir yanlıştı da. Öte yandan önceki gün partiden ayrılan altı kişi, bir yandan sosyal demokrat hareketin birliğınden, bütünlüğünden söz ederken diğer taraftan da sosyal demokrat hareketi bir kez daha bölmüşlerdir. Önceki günkü istıfalar, hem ıhraç edilen yedi milletvekilinin geri dönüşü operasyonunu güçleştirmiş hem hizipçi kanadın ekmeğine yağ sürmüş hem de genel başkanın manevra alanını, hizipçiler yaranna daraltmıştır. Bir davranışla bu kadar çok yanlışı birden yapabilmek gerçekten hünerdir. Ama böylesi hünerler insana polıtıkada hiçbir şey kazandırmaz. SHP şu anda bir siyasi partiden çok, bir yanlışlıklar komedyasını andırıyor. Eğer durum böyle sürer giderse, SHP, halkın umudu olmaktan çıkacaktır. Bu gidişi engelleyebilecek tek davranış genel başkanın yeterli oyu sağlayarak olağanüstü kurultayı toplaması ve hastalıklara doğru tanı koyarak, bir an önce SHP'yi halkın kendisinden beklediğı düzeye, birliğe, bılınce ve üretkenliğe ulaştırmasıdır. AUSIRMEN EVET/HAyiR OKTflYAKBAL (Baftarafı 2. Sayfada) cagöz'ün anıları, okuru kırkelli yıl öncelerin havasına götürüyor. Özellikle o dönemi yaşayanlara bir kez daha gençlik yıllarının coşkulannı, umutlarını, umutsuzluklannı anımsatıyor. Önce, Kocagöz ailesinı, bu arada Samim'i tanıyoruz. Söke'li bir eşraf ailesidir Kocagözoğulları. Uzun bir geçmişe dayanan bir aile. Kocagöz, büyuk babasını, babasını, kardeşlerini anlatıyor. Bir yazarın yetişmesinde etkin olan kişileri, olayları. Her yaşam, bir romandır derler. Yazılırsa, hele lyı yazılırsa!. Kocagöz'ün yaşamı da nice roman öğeleriyle dolu. Kimı öykücü, konulannı kendı özel yaşamından çıkarır. Ya da onlardan yararlanir. Kocagöz, öykülerinde kendınden çok çevresinden, gözlemlerinden yola çıkar. Ama Kocagöz adlı bireyin iç dünyasına giremeyiz, çünkü sokmaz. Önem verdiği, toplum gerçekleridır. Çok yakından tanıdığı çevreleri, ınsanları anlatır. Uzun zamandır Kocagöz'ü görmedim. Dört yanı büyük yapılarla çevrıli bahçeli güzel evinde buluştuğumuz o güzel anları unutmuş değilim. Birkaç yıl önce Anday'la gitmıştik. Arada bir izmir'e bir iki günlüğüne gelip geçtiğimde hep Samim'e gıdeyim diyorum, olmuyor bir türlü. Samım Kocagöz 1940 kuşağının önde gelen bir öykücüsüdür. Sabahattin AliSait Faik çizgisinin hemen ardından, öyküleriyle kendinden sonrakileri etkileyen bir yazar... İlginç anılarvar Kocagöz'ün kitabında. Yalnızyazın ve yazarlar değil; 40'tan 70'e uzanan zaman parçasındaki siyasal olaylar, yazarlann bu güvensiz ortamda yaşadıkları acı anlar da var. Kocagöz, sınıf arkadaşı Nasır Zeytinoğlu ile konuşurken Emniyette saklı tutulan gizli dosyalardan söz açar. Zeytinoğlu, o günlerde İçişlerı Bakanı'dır. O parçayı olduğu gibi okurlarıma sunuyorum: "Değil mi ki şu sıra içişleri Bakam'sın, şu bizim dosyalara bir baksana. Çok merak ediyorum doğrusu. Zeytinoğlu gülmeye başladı: 'O görev yerıne getırildı. Sadece seninkini değil, merak ettiğim şair ve yazarlann birkaçınm dosyasını inceledim. Gereken yerden istedim de iki hademe dosyaları güç bela taşıd: getirdı', 'E, ne var dosyalarda' Her yazdığınız yazı, şıir var. Yitirdiğin olursa gel bizden iste, kopyasını verelım. Sonra çoğu satirların altı kırmızı kalemle çızilmış', O neden?' 'Suç arıyoruz'. 'Bulundu mu?" 'Otuz yıldır, kırk yıldır çoğunuzun dosyasında suça rastlanmamış, suç bulunamamış." Zeytinoğlu önce bir hukuk adamı olarak öfkelenmiş. Devlet Başkanı Gürsel'e gitmiş, 'bir adam yirmi otuz yıl suçlu olamaz' demiş. Gürsel de 'Yakın o dosyaları' emrini vermış. Sonra ne olmuş bilir misiniz? Gürsel'in gücü yetmemiş! Bir takım yetkilıler, Nasır Bey bu işi çok kurcalamayın, sizin de dosyanız var' demişler.. Kocagöz, çağdaşı tanınmış yazarlarla ilgili anılarını da yazmış: Sabahattin Ali, Sa'it Faik, Orhan Veli, Balıkçı, Halide Edip, Yakup Kadri, Vedat Günyol, Ataç, Fakir Baykurt vb. Anılarda her şey yazılır mı? Kocagöz'e göre Andre Gide bile 'her şeyi' yazmamıştır Yazar, kendine saklamak ıster birçok şeyi, gözler önüne sermekten kaçınır. Bunu doğal karşılamalı. Kaç kişi kendinde bu yürekliliği buiabilir? Nitekım Kocagöz de çağdaşı bazı yazarlarla olan ilişkilerındeki tatsızlıkların üstünde fazla durmarrıiş, kısa bir saptamayla geçmiş. Kocagöz'ün anıları 40 kuşağının yazın ve politika serüvenlerini anlamak isteyen okurlar, özellikle gelecek kuşaklar için ılgi çekicidir. 'Bu da Geçer Yahu'nun son bölümünde "Gerçi kubbede bir seda kalır kalmasına, ama bu kalan sedanın hoş olacağını kişı gittikten sonra kimse bilemez. kestiremez En iyisi biz kararı bizden sonrakilere bırakalım. Gözümüzü açıp kapayana dek. yaptıklanmız ettiklerımizle gelıp geçiveren yaşantımıza, bu da gectı yahu dıyelim. Eskiler teselli babında 'bu da geçer yahu demişler." 14Vi Avrupa'ya şikuyet TURAN YILMAZ ANKARA Kamuoyunda kaldırılıp kaldınlmaması uzun bir süredir tartışılan ve kaldınlması yönünde kamuoyu oluşan Türk Ceza Yasası'nın 141. maddesi, Avrupa Insan Hakları Komisyonuna yapılan kişisel bir başvuru ile Avrupa gündemine taşındı. TCK'nın 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle iki kez mahkum edilerek, toplam 12 yıl ağır hapis cezasına çarptınlan Yusuf Demirci, Türk yargı organlarında durumunun düzeltılmesi için yaptığı girişimlerden bir sonuç alamayınca kişisel başvuru hakkını kuUandı. 15 yıllık öğretmen, kapatılan TÖBDER'in uyesi 41 yaşındaki Yusuf Demirci, Ankara Sıkıyönetim Kornutanlığı (4) No'lu Askeri Mahkemesi'nde görülen Ankara TKP davasında sanık oldu. Dosyası ana davanın dışında görulen Demirci, ilki 1979 yıh öncesi, ikincisi de 198384 yıllanndaki faaliyetlerinden ötüru olmak üzere TCK'mn 141/5. maddesinin iki kez uygulanmasıyla toplam 13 yıl 4 a> ağır hapis cezasına çarptırıldı. Askeri Yargıtay 3. Dairesi, bu cezanın 6 yıl 8 ayhk iik bolümünu onarken, ikinci bölümunü ise Sıkıyönetim Yasası'ndan kaynaklanan ceza arttırımının uygulanmaması gerekçesiyle bozdu. Askeri mahkemenin bu bozmadan sonra cezayı 5 yıl olarak belirlemesi üzerine, bu ceza da onandı ve Demirci toplam 11 yıl 8 ay ağır hapis cezasına çarptınlmış oldu. Askeri mahkeme bu 5 yıllık ceza için suç tarihini de "1984 yılı ve öncesi" olarak gösterdi. Cezasının 6 yıl 8 ayhk bölümünden öturü 26 ay cezaevinde kalan ve daha sonra tahliye olarak kendisine yeni bir yaşam kuran Demirci, kesinleşen diğer cezanın da Hk ceza ile birleştirilmesi üzerine mayıs 1989'da ikinci kez cezaevine konuldu. Demirci'nin avukatı Ürel, ceza yargüamasında verilen karann bozulması sonucunu doğuran, "önemli bir eksiklik" olarak tanımlanan "sanıgın son sozü"nün, her iki cezanın birleştirilmesiyle ilgili duruşmada sorulmamasına Askeri Yargıtay'da itiraz etti. Ürel, müvekkilinin aynı suçtan iki kez mahkum edildiğini de bu başvurusunda belirterek, bunu da "adII bir hata" olarak niteledi. Ancak bu başvuru, Askeri Yargıtay 3. Dairesi'nce "eksikliğin sonucu etkiler nitelikte bulunmadığı" gerekçesiyle reddedildi. Askeri Yargıtay'ın bu ret kararı ile Türkiye'de durumun düzeltılmesi için başvurulabilecek yargı yollarını tüketen Demirci, Avrupa Insan Hakları Komisyonu'nca kişisel başvuru hakkını kullanarak. durumunu A\Tupa gündemine taşıdı. Demirci'nin avukatları Hasan Ürel ve Asım Hışıl tarafından 23 Kasım 1989 perşembe günü Avrupa Insan Hakları Komisyonu'na ıletilen kişisel başvuru dilekçesinde Türkiye'de yapılan tum başvuruların sonuçsuz kaldığı belirtilerek "Karan. düşünce ozgürlugüne, savunma hakkına ve uluslararası sözleşmelere aykırı bulduğumuz için, son olarak bu yasa yoluna başvunnak zorunda kaldık" denildi. Başvuruda bu talebe gerekçe olarak şöyle denildi: "Bu haksız karar nedeniyle 6 aydan beri cezaevinde bulunan müvekkilimizin daha fazla mağdnr edilmemesi için konnnun sayın komisyonunuzda acilen göriişülmesini talep ediyoruz. 30 ayhk tutukluluk suresinin önemli bir bölümü tamamlandıktan sonra vanlacak çözümün pratik bir öneminin kalmayacağını izninizle belirtmek istiyoruz." Sungurlu hukukçularla görüşecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, TCK'nın 141142 ve 163. maddeleriyle ilgili çahşmalann sürdüğünü, bugun İstanbul'da 4 hukuk profesöruyle bu konuda bir çalışma yapacağını söyledi. Uğur Dündar'ın sunduğu Hodri ^<eydan programına katılan Sungurlu. bu çalışmarun bugune kadar >upılan cahşmalarla birlikte Bakanlar Kurulu'na sunulacağını bildirdi. Sungurlu af ile ilgili bir soruya karşılık şu an hükümet programında bir af tasansı bulunmadığıru so>ledi. İdam cezasının Ceza Kanunu1 nundan kalkmasının şart olmadığını belinen Sungurlu, eskiden meydanlarda yapılan infazlan anımsattı ve Batı'daki uygulamaya en kısa zamanda eelınmesi dileğinde bulundu. 141142163 için Şırnak'ta (Baştarafı 1. Sayfada) lar da ele geçirüdi. Guvenlik guçlerince Mardin'in Cizre ilçesi ile Siııt'in Şırnak ilçesinde yapılan operasyonlarda PKK'ya yardım ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle 11 kişi gözaltına alındı. Olağanustu Hal Bölge Valiliği'nden yapılan açıklamada, 11 kişinin sorgulaması sonucu Şırnaik'ın Dereler bölgesinde bulunan sıgınakta, yiyecek, giyecek ve sağlık malzemeleri ele geçirildiği, soruşturmanın sürdurulduğü büdirildi. Tahminler 1. KOŞU: F: Emel IX (3), P: Çukuzbey (1), S: Adanaguzeli (2). 2. KOŞU: F: tmparator (2), P: Dalga (3), S: Coe (4). 3. KOŞU: F: Karakuşak (3), P: Eserim (1), P: Campari (5), S: Inebahtı (6). 4. KOŞU: F: Gülen II (7), P: Rüstemizal (4), P: Guçhan (2), S: Kırdemir (9). 5. KOŞU: F: Arkadaş (7), P: Taşbatur (1), P: Sonbatur (3), S: Kentbatur (4). 6. KOŞU: F: Akmurath (1), P: Sarıcan (11), P: Hazar 1 (3), S: Çaldıran Zaferi (6). 7. KOŞU: F: Türkay (5), Rüzgânnoğlu (1), P: Sakallı (6), S: Final (2). G.1 1 2 3 4 S Fırsat devam ediyor! Bütün AEG Soğutucular kısa bir süre daha peşin fiyatına taksitle! Ayın Baştarafı 18. Sdyfada lar altyapılarda çalıştık. Eksiklerimizi oralarda giderdik. Daha sonra spor akademisini de bitirdik. Yugoslav>a'da iyi bir antrenorun değeri altyapılardan yetiştirdigi futbolcularla ölçülur. Ben alt yapıdan 13 futbolcuyu A takım* çıkardım. Zelezniçar'da lOyılçalıştım. Bu süre boyunca tek futbolcu transfer etmedim. Hep alt yapıdan yetiştirdik. Buna karşın hiçbir zaman 6.1ıktan aşağı düşmedik ve bir de şampiyonluk kazandık. Zelezniçar'ın şampiyonluğunu küçumsememek gerekir. X . x 1 2 3 4 5 2 3 4 5 G4 G5 1 1 X GB 1 4 5 < X A 2 3 4 S 3 4 2 Yararlanın! Ayrıntılı bilgi AEG Yetkili Satıcılarında. t 7 a 7 TX a n 10 12 13 7 â 10 11 12 13 14 X 7 * K> 11 K> 11 K> AEG J M B M İS 12 13 15 ie 1 7 18 J7 >ft 18İ 17 18 VI 15 te 15 17 18 îe J4 ns 17 is 12 13 ^2 13 Vt 15 ^ 17 181 So
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle