19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı. Cumhunyel Malbaacıhk \e Gaz«ecılık Turk Anonıtn Şırkelı adına >Mİir ,N*di # Genel Yavın Muduru Hısan Omal. Muessese Muduru. Emiac Lşaklıgil. Vazı Işterı Muduru OVay GoaensM. • Haber Mcrkezı Muduru Yalçın Baycr. Sayfa Duzenı Yonrtmenı Mi Ac»r. 0 Temsılcıler ANKARA. V«lçın Dogan, İZMİR Hikmtl Çelinkaya, ADANA Cdal TAKV1M: 24 OCAK 1989 İmsak: 5.46 Islanbul Haberterı Erhan Ak>ıldız. Dış Haberler. KrRiin Balcı, Ekonomı: Onıtiz Turhan. Kullur Ccial LsKr. Spor Danışmanı Abdalkadir Yunlmaa. Du?eltme Rrfik Durbaş. Araştırma Şahin Alpıy, IjSendıka >«kraı KcMaci, Vurl Haberlerı: Ntcdrt Doga>, Dı/ı Yazılar. Kerrm Çalışkan. 9 Koordınaıor Ahmef Konıbu, • Malı IŞICT F.rol Eriıut. • Muhasebe. Buknl Vnıer • BulçcPlanlama. Scvci Anm • Reklam AyştTorua, Ek Yaymlar: H«lv» Akyol # Idarc: H.stvi» f.urrr. Işietme Onder Çelik. Bılgı!;lem: Nail Inal. Öğle: 12.21 Ikindi: 14.53 Akşam: 17.17 Yatsı: 18.40 Basan ve Yavan <umhun>«n Maıbaacılık vt OaTetealtlc T A Ş Turk Ocagı Cad 39/41 CmgaJogh) '4334 Isi PK 24Alstanbui Tc! ! 1 2 05 05 (20 hat). Teta 2224* Fajı (I) 5 2 * 60 72 0 Bumlar Ankara. /jya Cokalp Blv Inkılap S N o 19/4, Tcl 133 II 4147, Tete» 423*4 Fa* 14) 151 II 41 428 # I n a i r H 7ıya Blv I 3 5 2 S 2 / 3 . TH: 13 12 30, Tdtx 52359 Fa* (5!) I9 5 3 M # Adaaa; Inonu Cad 119 S N I Kal 1. Tcl M45501I973I. Tcte» 62155, Fa» (71) 328 056 Güneş: 7.14 Dali'nin Ressam öldü. Dali'yle birlikte dolar açgözlüsü, ün düşkünü, söylediği yalanlara kendi de inanmayan insan da öldü. Ama 20. yüzyılın en önemli sanat akımıydı gerçeküstücülük. Dali ise bu akımın en önemli ressamı FERİT EDGÜ Ölümsüz felsefeler, ölümsüz sanat akımları yoktur. Dünyaya bakışımızı, algılayışımızı sarsan, değiştiren felsefeler ve sanat akımları vardır. EvTensel kültür ve sanat üzerinde deriıı izler bırakarak giderler. Yerlerini, kendilerinden öncekilerden yola çıkan ya da onlara karşı çıkan yeni düşünce akımları, yeni sanat oluşumlan alır. Gerçeküstucülüğün serüveni de böyle olmuştur. Iki dünya savaşı ortasında ortaya çıkan bu akımın etkisi ve önemi ancak Rönenas ile ölçülebilir. Bu öylesine bir akımdır ki, yalnız resmi ya da şiiri değil, tüm sanatları, tüm bir yaşamı kapsar. Hem estetik hem etiktir. Hem toplumsaldır hem bireyseldir. Sanatta devrimdir. Ama aynı zamanda siyasada da. Insanın, varlıksal, toplumsal, bireysel, ruhsal, cinsel, düşünsel, düşsel... Yaşamının her alanında başkaldırısıdır. Gerçekliği, üstüyle, altıyla, sağıyla, soluyla, gundüzüyle, gecesiyle, özellikle de duşleriyle kuşatır. Gerçeküstücülükte, düşgucü tüm sınırsızlığı içinde baş köşeye oturtulmuştur. Yaratmanın, duşünmenin hiçbir kuralı yoktur. Doğayı betimleyen, yorumlayan sanatlara sırtını döner ve duşlerin, düşlemlerin dünyasının kapısım açar. Başdüşmanı rasyonalizm ve onun türevleridir. Salvador Dali'yi, onun sanatının "«it olduğu yeri" belirlemek için, gerçeküstücülüğü kısaca da Dünyayı şaşırttı, düşündürdü ve kızdırdı. Her şeyiyle "Önce ressam, sonra insan"dı... jstii 'ne uçuşu le, kusamıyla. Bıyıklanyla. Yediği sinekler ve içtiğini söylediği spermalarla. Gala'sıyla. Yazdığı, büyük bir çoğunluğu saçmasapan kitaplanyla. Resim sanatında, bir yıldız isteyen, resimden çok ressamı ve gariplikleri merak edenlere karşı, Picasso'nun ününe karşı, "ben de vanm" diyerek varlığım (unünü, resmini, resminin geçerakçeliğini, borsasını) surdürerek. Gerçeküstücülüğün kurucusu Andre Brelon, Dali'nin, bu ün ve para düşkünlüğü karşısında, ona "Avida Dollars" (dolar açgözlüsü) adım takmış ve 1939 yılında gerçeküstüculer arasından adım sildirmişti. Gerçeküstücülük, yukarda da değindım, yalnız estetiği değil, etiği de olan bir akımdı. Daha doğrusu, etikle estetiği, sanatçıyla yapıtını birbirinden ayırmayan bir akım, bir dünya görüşü. Gerçeküstücüler, hiçbir zaman, bir ödül (bu ödül Nobel de olsa), bir nişan, bir madalya almayı kabul eden sanatçıları aralannda barındırmadılar. Kilisenin adım ağzma alan bir saire, bir ressama hiçbir zaman kapılannı açmadılar. Içlerinden birisi bu yola saptığında onu, hemen gerçek anlamda aforoz ettiler. Dali dcgerçeküstüculüğün kurucuları tarafından aforoz edilmişti. Brelon, ölene değin onun adım ağzına almadı. Gerçeküstücülüğün kurucularından bugün yaşayan tek şair, Philippe Soupaolt, 1980'de, Paris'te, Pompidou Sanat Merkezi'nde gerçekleştirilen Dali Retrospektifı için "Bir skandal bu" diyordu. "Dali, hiçbir sirk yöneticisinin ise almayı duşünemeyeceği kötü bir palyaçodur." RSoupault, gerçeküstücü ahlâk anlayışı gereği, gözlerini kapayıp (kuşkusuz söz konusu sergiye gitmemisti bile) Dali'yi reklamcı, teşhirci, iki yüzlü gibi sıfatlarla resim sanatının mezarlığına gonderiyordu. Ama gereeküstücu estetikten de, etikten de etkilenmiş olan ben, söz konusu sergiyi görduğumde, gerçeküstücülerin yargılayıcı ahlâklannı bir kıyıya koyuF^ve bu re(Arkası 15. Sayfada) Ekmekçi taburcu oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz yazarlarından Mustafa Ekmekçi, geçirdiği kalp krizi sonucu yattığı tbni Sina Hastanesi'nden dün taburcu oldu. Ekmekçi, günlük yazılanna bir süre daha devam edemeyecek. Evinde bakıma ahnan Ekmekçi'nin sağlık durumunun iyi olduğu, ancak "yorulmadan günde bir saat kadar çalışmasma" doktorlarca izin verildiği bildirildi. Bu nedenle Ekmekçi için telefon ve ev ziyaretlerine izin verilmiyor. Mustafa Ekmekçi, 20 Aralık 1988 tarihinde geçirdiği trafik kazasında sağ kolu üç yerinden kırılmış ve alçıya alınmıştı. İHD, Avrupa'da ö'düle aday BRÜKSEL (ANKA) Belçıka 'daki Barış ve Kalkmmaya Yardım örgütleri Uyum Komitesi tnsan Hakları Derneği'ni (İHD) Avrupa Konseyi'nin "1989 yılı Avrupa tnsan Hakları Ödülü"ne aday gösterdi. Komitenin A vrupa Konseyi Genel Sekreterliği'ne gönderdiği yazıda tHD'nin tanıtımı yapıldı ve ödüle aday gösterme gerekçeleri sıralandı. Komitenin adaylık önerisinde, ÎHD'nin Turkiye ve Dünya kamuoyunu Türkiye'de insan hakları sorunlarıyla ilgili olarak bilgilendirmek iizere, 1987 ve 1988'de siyasal tutuklularm işkence görmesi, cezaevleri koşullanmn düzeltilmesi ölüm cezalarınm kaldınlması amacıyla duzenlediği kampanyalar nedeniyle aday gösterildiği belirtildi. Salvador Dali'nin İllumirtated Pleasures (Aydınlatılmış Hazlar) tablosu (New YorkSidney Janis Galerisi, 1928) olsa özetlemem gerekti. Çünkü Salvador Dali'nin sanatını, gerçeküstüculüğun dışında değerlendirmenin olanağı yoktur ve en gerçek gerçeküstücü ressam da, kanımca odur. Ne Picabia, ne Tobey, ne Miro, ne Masson, ne Chirico, hatta ne bir Max Ernst, gerçeküstucülüğün gerçek ya da düşsel dünyasına (daha doğru bir deyişle düşselgerçek dünyasına) Dali kadar yak!aşabilmişlerdir. Burda, resmi resim yapan plastik öğelerden söz etmiyorum. Gerçeküstücü akımın felsefesinden ve onun resim sanatına yansıyan özelliğinden söz ediyorum. Her sanatın kendine özgü niteIikleri vardır. Sanatlar birbirlerinden etkilenseler de, bu özgunlüklerini korurlar. Örneğin, gerçeküstücü resim, ister istemez anlatım yönü ağır basan bir resimdir. Gerçekustücülerin, özellikle şiirde denedikleri "otomatizm" sözcuklerinin hiçbir bilinç denetiminden geçmeden kâğıda dökülmesi anlamına geliyordu. Bunun, resim sanatındaki karşıhğı, olsa olsa lekecilik (tasizm) olabilirdi. Ne gariptir ki, bu akım gerçeküstucülüğün izlerinin silinmeye başladığı 1950'lerde ortaya çıkmıştır. Ve hiç de gerçekustücülüğe bir gönderide bulunmadan. Salvador Dali'nin resmi, aslında klasik Batı resminin diliyle konuşur. Sanki plastik sanatlarda, Ingres'den, Millet'den bu yana bir devrim olmamıştır. İzlenimciler yaşamamış, Monet ya da Cezanne resim sanatına yeni açılımlar getirmemiştir. Onların uzantısı olarak görulebilecek Kübizm de yaşanmamıştır sanki. öğelerine bırakmıştır. Bu resimlerde artık bir "aaturemorte" göremezsiniz. Ne de bir manzara. Ne bir çıplak. Ne de bir portre. Oysa bunların tümü vardır Dali'nin tuvallerinde. Ama öylesine bir ilişkiler ağı içinde ki, artık çıplak, yalnız bir çıplak değildir: Bir nesne (bir tabak ya da bir telefon; bir saat ya da bir araba) o nesne değildir. Tümü değişmiştir ve kendilerinden baska bir şeye dönüşmüştür. Saatler erimekte, arabalar bitkiye dönüsmekte, tabaklar tabak, ekmekler ekmek olmaktan çıkmaktadır. Yalnız biçim değişikliklerine uğradıklan, "deforme" olduklan için değil, kendi gerçekliklerinden uzaklaştıklan, ressamın düş dünyasında yer aldıklan için. Eriyen saatler Dali'nin resimlerindeki Klasik resmin dilini kullanır "deformasyon" ile, Picasso ya da Dali'nin resimleri, ama dış dünya Matisse'in resimlerindeki "defornın öğeleri, yerlerini düş dünyanın raasyon"u birbirine karıştırma Dali, aykınlığını yaşamında da surdüren bir sanatçıydı. mak, hatta birbiriyle karşıiaştırmamak gerektir. Picasso ve Matisse için (ve kuşkusuz tüm gerçek ressamlar için) aslolan resimdir. Onların tüm sorunsalı resimde ve resmin kendine özgü dilindedir. Dali'de ise resim dünyasının dışından öğeler söz konusudur. larından bıri bisiklet tekerleğı olan atlar, bedeni bir yelkenliye dönüşmüş ademler, saydam insan bedenleri, bedenleri çekmecelerden oluşmuş canlılar ya da ölüler görmedim. Sanınm, karabasan ve sannlar dışında hiçbir düşte böylesi görüntüler yer almaz. Dolayısıyla bu resimler bizi, duşlerin dünyasına değil, gerçeğin dünyasına götürüyor. Burdaki gerçek, kuşkusuz sanatın gerçeği. Daha doğru bir deyişle, gerçeküstü sanatın dış dunyayı değiştiren ve bu değişikliğe katılmamızı isteyen çağrısı. ' Bu görüntuler, yarım yüzyılı aşan bir süre, tüm Batı dunyasında kendisinden söz ettirdi. Çunkü bu görüntülerin "sahibi" ressam Salvador Dali, aykırılığını yalnızca resimlerinde değil, yaşamında da sürdurdü. Kitle iletişim araçları için, sürekli haber konusu oldu. Gariplikleriyle. Giyimiy Alevli düşler Dali'nin resimlerinin buyük bir çoğunluğunun kaynağı da duşlerin ve fantazmların yattığı yazılmıştır. Bu yorum, genelde gerçeküstucülüğün, ozelde Dali'nin Freud'çu eğilimlerinden kaynaklanıyor olsa gerektir. Ne var ki, yaşamında ve yazdıklarında düşün oldukça önemli bir yeri olan ben, gerçek düşle, Dalinin gerçeküstü resmi arasında hiçbir zaman tam bir bakışım kuramamışımdır. Düşlerimde, onun resimlerindeki gibi, yanan zürafalar, eriyen saatler, telefonlar, ayak Subaylara terfi barajı ANIC4RA (AS'KA) Subay ve astsubaylarm terfi işlemlerinde uygulanan baraj sistemi yeniden düzenlenerek, Yüksek Askeri Şura'nın belirleyeceği baraja 4 kez takılan subay ve astsubaylarm bir daha terfi işlemine tabi tutulmaması ve bulundukları rütbede yaş haddini tamamlamalan hükmü getirildi. Milli Savunma Bakanlığı'nm subay ve astsubay sicil yönetmeliklerinde yaptığı değişiklikler Resmi Gazete 'de yayımlanarak yürürlıiğe girdi. Buna göre Yüksek Askeri Şura, her yıl terfi ettirilmeyecek subay ve astsubay sayısını hesaplamada kullanılacak "baraj yüzde oranı" belirleyecek. Bu oran her rütbede sıra bekleyen personel sayısıyla çarpılarak, elenecek subay ve astsubay sayısı bulunacak. Dtinya basınında tekelleşmeye tepkiler ABÜ'DE Murdoch, aldığı gazeteyi verdi Rupert Murdoch, aynı İngiliere'de olduğu gibi satm aldığı gazetelerin yöneümlerine karışmama sözü verdi, ama Amerikalı Demokratlann, "Bugün söz verenlerin yarın sözlerini tutacakları beklentisine bağlı bir demokrasi olamaz" şeklindeki itirazlarıyla engellendi. ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK lngiltere'de yaptığı gibi ABD'de de bir basınyayın tekeli oluşturmaya girişen "basın kralı" Rupert Murdoch, geçen yıl düşünce özgürlüğuııun dokunulmazlığmı koruyan yasalar yüzünden büyük bir yenilgiye uğradı. Murdoch, aynı şehirde birden fazla basın ve yayın kuruluşuna sahip olunmasını "düşünce özgüriüğünün engellenmesi" olarak niteleyen FCC (Federal İletişim Komisyonu) kurallarınca yasadışı ilan edildi ve satın aldığı The New York Post Gazetesi'ni elinden çıkarmak zoıunda kaldı. ABD'de basınya>ın haklarım düzenleyen Federal İletişim Komisyonu'nun kurallarına göre "basınyayın özgürlügü gereği" çifte mulkiyet yasak. Anayasadaki duşunce özgurluğü maddesince korunan FCC kuralları, basınyayın tekelini "tek görüşlulük" yaratacağı nedeniyle engelliyor. Kurallar, basıııya>ın mülkiyetinin çok çeşitli ellerde olmasını.demokrasininçoğulculuk ilkesi gereği sayıyor. Söz konusu kurallar, okurlann istedikleri görüşleri seçme özgüriüğünün mülkiyetle kısıtlanamayacağını belirtiyor. Zarar etmekte olan basın kurumlannı ucuz fiyatlarla alarak ve teşviklerle canlandırarak dünya çapında bir basınyayın tekeli haline gelen Murdoch, ABD pazarına el atabilmek için önce Amerikan vatandaşı oldu. Çeşitli yayınevlerini hisse senedi piyasasında oynayarak satın aldı. 1986'da Boston ve New York'taki televizyon kuruluşlanm almaya başladı. WNYW ve 5. Kanal'ı alarak Fox Broadcasting'i kurdu. Daha sonra Boston'da VHF ve Hıristiyan yayıncılık kuruluşu WXNE'yi alarak Fox Broadcasting'i genişletti. Murdoch, yine 1986'da New York Post Gazetesi'ni, 1982'de The Herald .American'ı aldı. Post'un adım değiştirmedi, ancak Herald'ı, Boston Herald olarak değiştirdi. Bütün bu alımsatımlarda, Murdoch yasa boşluklanndan yararlandı. Ancak Demokrat Senator Edward Kennedy ve Ernesl Hollings, Murdoch'u Kongre'ye şikâyet edince basın tekeli kralının işlerı bozuldu. Bunun uzerine New Yorklu Cumhuriyetçileri kendi tarafına kazanan Murdoch, geçeri yılbaşı oncesinde Kongre'nin tenha olduğu zamandan yararlanıp bir oldubittiye getirerek, FCC kurallarını etkisiz kılacak yasa değişikliğini onaylatmaya kalkıştı. Murdoch lngiltere'de de benzer şekilde basın tekelini engelleyen yasalar olmasına rağmen, hükumeti, yazılı olarak gazetelerin yönetimine karışmayacağı sözu vererek ikna etmiş ve The Times ve Sunday Times'ı satın almıştı. Verdiği söze rağmen, "kasten kendisini verdiği söz hakkında sınamak için kışkırtan" The Times editörunü işten atmıştı. Murdoch aynı şeyi, Cumhuriyetçi Senatör Moynihan ve D'Amato tarafından hazırlanan bir yasa değişik ANTİ TEKEL YASASI'NIN SONUCU INGİLTERE'DE Maxwett'in TV atağına engel Robert Maxwell, basın imparatorluğu yarışında Murdoch 'îan sonra ikinci sırada. Yakında bir günlük A vrupa gazetesi yayımlamaya başlayacak olan Maxwell'in, sahip olduğu 6 gazetenin yanı sıra TV kanallarına da göz dikmesi yoğun eleştirilere yol açıyor. Maxwell'in bir fuîbol takımı da var. EDtP EMtL ÖYMEN LONDRA "Ben iki numarayım. Demek ki daha çok çalışmam lazım"... Çekoslovak asıilı İngiliz basınyayın imparatonı Robert Maxwell, kendini rakibi Avustralyalı basınyayın imparatoru Rupert Murdoch'la karşılaştırınca böyle demiş. tngiltere'de halen "Mirror Grubu" gazetelerini çıkartan, aynca yerel gazete, dergi, yayınevi, basımevleriyle, uydu haberleşme şirketi, bir de futbol takımının patronu; radyo ve televizyon şebekelerinde de değişik oranlarda hisse sahibi olan Robert Maxwell, 28 ülkede emrinde 40 bin kişi çalışan bir imparator. Şimdi de Londra'da ve Fransa'da da iki ayrı yerde basılacak olan bir Avrupa gazetesinin son çalışmalarını yürütüyor. "The Europcan" (Avrupalı) adlı gazete ile Avrupa Tek Senedi'nin yürurlüğe gireceği 1992 yılına, rakiplerinden once hazırlanıyor. Başlangıçta 300 bin, daha sonra 500 bin satması planlanan gazete 40 sayfa kadar olacak. Maxwell, gazetesinin ilk deneme baskılarını, geçen aralık ayında Rodos'ta toplanan Avrupa Topluluğu Doruğu'nda bizzat dağıttı. Bu sayıdan 7 milyon basıldı ve Avrupa'da havaalanlarında, istasyonlarda bedava dağıtıldı, bazı Avrupa gazetelerine ek olarak kondu. Robert Maxwell'in basınyayın dünyasındaki bu ilerlemesi yakınlarda kendisini tngiltere hükümetiyle karşı karşıya getirdi. Hukümetin, önümüzdeki yıllarda İngiliz televizyonunda BBC ve Bağımsız Televizyon Kurumu'nun bürokratik denetim ve müdahalesini zayıflatarak, "piyasa koşullanna uygun, halkın istedigi tiirdeo" yayınlara geçmeye karar vermesi üzerine Maxwell, televizyonun "Channel4" olarak bilinen bağımsız 4. kanalına talip oldu. tçişleri Bakanı Douglas Hurd derhal, "Birkaç mültirailyarder ile uluslararası holdingin tngiliz yayınalığı üzerinde söz sahibi olması kabul edilemez" diyerek, hukümetin "zayıf denetime rağmen, televizyonun yayın kalitesini korumaya kararlı olduğunu" vurgulamış oldu. Ingiltere Gazeteciler Cemiyeti (NUJ) yayın organı "Journalist" Gazetesi tarafından yapılan bir incelenıede, "Fulbol Federas>onu. Maxwell'in sadece bir lek futbol lakımına sahip olabileceğine karar vermişken, ülke çapında basılan ve dağıtılan 6 gazeteye birden sahip olmasına kim nasıl izin veriyor?" diye soruldu. Halen lngiltere'de basınyayın, üç büyük elde toplanmış durumda; Murdoch, Maxwell ve yüzde 20 hissesine Murdoch'un sahip olduğu Pearson grubu. Bu üçlü gündelik gazetelerin yüzde 73'üne, pazar günleri yayımlanan gazetelirin de yüzed 82'ine sahip. NUJ araştırmasında, "Basının tekellerde toplanması, daha az heyecan verici, daha az bilgilendirici bir basın yaratıyor. Basın, Amerika'dakine benzeyerek, kamu yaranna bir görrv yapmaktan çok, çok PATRONUN GÖZÜEKRANDA 3 çocuk ynnarak öldü BtLEClK (Cumhuriyet) Merkeze bağlı Başköy'de önceki gün saat J6.uO sıralarında bir evde çıkan yangmda üç çocuk yanarak öldu. Anneleri evde bulunmadığı sırada sobadan ateş sıçraması sonucu çıktığı sanılan yangmda Gamze (1), Cemre (3) ve Cem Kıran (5) isimli kardeşler yangın sonucu çoken evin enkazı altmda kaldılar ve yanarak öldüler. Olayın duyulmasından sonra anne Fatma ile baba Sedat Kıran fenalık geçirince kaldırıldıklan hastanede tedavi altına alındılar. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. Murdoch Avustralyalı basın ımparatoru ABD'de yasaya çarptı. liği ile ABD'de yapmaya çalıştı. Ancak Kennedy ve Hollings tarafından engellendi. Kennedy yasaya karşı yaptığı konuşmada, "Basın son derece hassas bir biitündür. Kimsenin böyle büyük bir tekele sahip olmasına izin verilemez. Aynı anda kamunun bütün iletişim birimlerine sahip olmak, kamunun bilgiye ulaşma hakkını büyük bir tehlikeye sokar. Bugün soz verenlerin yann sözlerini tutacaklan beklentisine bağlı bir demokrasi olamaz. Düşünce özgüriüğü, mülkiyetin bu arsızca tutumu>la tehlikeye atılamaz" diyerek büyük ilgi topladı. Yasa ile ilgili tartışmalar uzun sürdü. Ancak sonunda FCC kuraHannın geçerliliği ağır bastı ve Murdoch kâr eden televizyon kanallarım elinde tutmaya, buna karşın gazeteleri elinden çıkarmaya zorlandı ve New York Post'u sattı. Maxwell Avrupa gazetesi ile 1992 ATsine yatırımını yapıyor. uluslu şirketerin çıkarlarına hizmet etmeye başlıyor. Bunun sürmesi demokrasi ve özgürlükler açısından sağlıksızdır" dendi. "Uluslararası Basın Federasyonu", tekelleşme surecini önümüzdeki ay Avustralya'da Sydne>'de, yıl içinde de Londra'da ele alacak. Ilk toplantının, Avustralya'lı basınyayın imparatoru Rupert Murdoch'un ülkesinde yapılması anlamlı. Toplantıda "Murdochvari" tekelleşme girişimleri üzerinde durulacak. Yalnızca basınyayın mulkiyeti değil, dağıtım konusundaki temelleşme de endişe ile izleniyor. İngiltere'deki en büyük iki dağıtım şirketinden biri olan "TNT" hemen hemen Murdcoh'un, diğeri "Newsflow" da Maxwell'in, NUJ araştırmasında bu konuda da, "Haber, kâr edilecek bir meta olarak görüldüğü sürtce. bu durum basın özgurlüğünün alünı oymava devam edecektir" go(Arkası 15. Sayfada) 'Hormonlu eVte AT yumuşuyor BRÜKSEL (AA) AT ülkeleri, ABD ile aralannda devam eden "hormonlu et savaşı "na ara verme kararı aldı. A T üyesi ülkelerin dışişleri bakanları dün Brüksel'de yaptıklart toplantı sonunda, yeni ABD yonetiminden, "Reagan yönetiminin A vrupa 'dan ihraç edilen maddelere uyguladığı yüzde yüz oranındaki verginin askıya almmasını" istediler ve "ticari misilleme önlemlerini önümüzdeki aya ertelemeye" karar verdiler. Toplantıda A T'nin, yürütme organı olan Avrupa Komisyonu tarafından ahnan ve "ABD'den gelen kuru meyveler ve cevize karşı yüzde yüz vergi uygulanmasım" öngören karann yurürlüğu konulup konulmaması konusunun 20 şubatta gorüşulmesi karariaştınldı. Ajıaııııı rVla kapluınbağa için önlem TBÜINI Çevre Komisyonu'nun devreye girmesi üzerine, Anamur Kaymakamhğı plajdan kum çekilmesinin yasaklandığını açıkladı. Sultançayı'ndaki kum şantiyesine bir yıl izin verildi. HAKAN KARA İZMİR Denizkaplumbağalarının yumurtladıklan Anamur'daki kum yağmasına karşı önlem alındı. "Cumhuriyet"te yayımlanan "Anamur'da kaplumbaga yumurtasına dozer" haberinin ardından TBMM Çevre Komisyonu, Anamur Kaymakamhğfna yazı göndererek buradaki gelişmeler hakkında bilgi istedi. Anamur Kaymakamlığı'nca hazırlanan rapor, geçen günlcde TBMM Çevre Komisyosalda 1988 yılı haziran ve eylül aylannda araştırma yapan Dünya Doğayı Koruma Vakfı görevlileri, burada denizkaplumbağalarının yumurtalarını bıraktıkları yuvalann plajdan kum alan dozerler tarafından tahrip edildiğini, nu'na ulaştı. Raporda, Anamur Plajı'nda ya kumsalın ise yağma edildiğini saptamışlardı. şanan kum yağmasına karşı gereken önlem Anamur'da eylül ortasında göreve başlayan alındığı belirtilerek, "plajdan kamyonlarla yeni kaymakam Ardahan Totuk, plajlarda arkum çekilmesine kesinlikle izin verilmediği" tık sıkı bir denetim uygulandığını ve hiçbir vurgulandı. kamyonun buradan kum almasına izin verilBuna karşıhk, uzmanlar tarafından sapta mediğini açıkladı. "Plajdan kum alınması, sanan Sultançayı'mn denize dökülduğu alanda dece buraya her yıl gelen ve kumsala >umurtvalilik izniyle kum şantiyesi kurulduğu belir layan denizkapiumbağalannı efkilemi>or. A>tildi. Bu kum şantiyesinin de, ancak bir yıl ça nı zamanda buradaki doğal dengeyi de lışmasına izin verileceği açıklandı. bozuyor" dı>cn Totuk, Ancak kum şanti>eAnamur'da Pullu Orman Kampı ve Ana sinin de sadece 1 yıl çalışmasına izin verilemuryum arasında kalan 13 kilometrelik kum cek" »cklüiJc konu^ıu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle