25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Düşlem bu ya Mersin'e gidip Baro'da bir konuşma yapmışım ve oradaki bir kitabevinde imza gününe katılmışım. Başta Baro Başkanı olmak üzere hukukçu meslektaşlanmla ve eski öğrencilerimle söyleşilerde bulunmuşum. Beni Akdeniz kıyılannda uzunca süren bir geziye alarak Cennet ve Cehennem adlannı taşıyan, birinin içinde kilise kalıntısı ve büyük ağaçlar bulunan ünlü çukurlann yer aldığı yöreye götürmüşler. Yine ünlü Kızkalesi'nin bulunduğu adayı kıyıdan seyretme zevkini yaşatmışlar. Düşlem bu ya Tarsus'ta bir kitabevinde yine kitap imzalamışım. Düşlem bu ya Adana Cumhuriyet Kitap Kulybü'nde Atatürk'ün büyük Söylev'inin 60. yılı dolayısıyla bir konferans vermiş, kitap imzalamış ve okurlanmla söyleşmişim. Daha sonra eskiden beri tarudığım rahmetli Ahmet Remzi Yureğir'in Yeni Adana Gazetesi'nin şimdiki yöneticileriyle tanışmış ve gazeteyi ziyaret etmişim. Düşlem bu ya Guzel Hatay'ımıza kadar uzanmış, orada Antakya, tskenderun ve Samandağı'nı ziyaret etmişim; Antakya'da Ataturk Devrimi, îskenderun'da "Kişilik Hakları" konularında konferanslar vermiş, SamandağYnda, başta Belediye Başkaru olmak üzere yine dostlarla ve eski öğrencilerimle buluşarak doyumsuz söyleşilerde bulunmuş, Samandağı'nın yöresel sonınlan üzerine konuşmuşum. Antakya ve Iskenderun'daki akşam toplantılarında, hepsi evlat ve kimisi torun sahibi öğrencij lerimle ve eşleriyle karşılaşmaktan ötürü büyüî mutluluk duymuşum. Antakya'da başta Vali ve Ba* ro Başkanı olmak uzere bana gösterilen konukseverlikten ve yukarıda anlattıklarımda olduğu gibi çok duygulaıımışım. Düşlem bu ya Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında bizim için amaç kent olan tzmir'e yeniden gitmişim ve Insan Hakları Derneği'nin lzmir Şubesi'nde "lnsan Haklan" konulu bir konferans vermişim. Resmi kurumlann salonlarında yer esirgendiği için, emektar Ülkü Sineması'nda verdiğim bu konferanstaki dostluk ve ilgi rüzgârı ruhumu okşayıp serinleterek beni mutlu etmiş... Düşlem bu ya eski Türk evleriyle bezeli Muğla kentine gitmişim. Başta Belediye Başkanı olmak üzere dostlarla buluşarak söyleşmişiz. Küçük güzel kenti bana gezdinnişler. Orada "Türk Hukuk Devrimi ve Söylev'in 60. yılı" üzerine konferans vermiş ve kitap imzalamışım. Muğla Valisi'nin de hazır bulunduğu bu konferansta genclerle tanışmak beni mutlu etmiş! Düşlem bu ya 4 nisanda başlayıp 12 aralıkta sona eren bütün bu gezilerin ardından sağ salim Istanbul'a, evime dönmüşum. * * • Sevgili okurlanm; düş kunnanın sonu yok, ama şunu söyleyeyim ki bütün bu yazdıklanm düşlem degil, 1987 yılına sığdınlmış ve aylara göre sıralanmış gerçek olgulardır. Belki bazılannız 1989'un bu ilk yazısında bir övünme izi bulacaksınız. Övünme izi değil, övünmenin ta kendisi var bunda, bağışlayın. 1988 yılım boydan boya kaplayan hastane ve evdeki yatalak günlerimde ben hep bu güzel olgulan ve rastlaşmalan düşünerek oyalandım. Yataga mıhlanıp kalmanın verdiği üzüntüyü başka nasıl atlatabilirdim! Yıl yıldan utanır mı? Eger utanırsa, 1988 yılı, bana yukanda saydığım unutulmaz anılan ve mutluluklan saglayan 1987'den utansın! • • • Bir şey daha var: 1988 yıh enflasyon ve döviz değeri grafıklerine bakarak, 1987'den ve daha önceki yıllardan utansın. Artık yıl mı utanır, grafikleri bu biçime getirenler mi utanır, orasını bilemem. 1989 yılının ne getireceğini bilemiyorum, ama onun ülkemiz için vurgunsuz, soygunsuz, mali pisliklerden annmış olmasını; dost, okur ve sevdiklerim başta olmak üzere bütün insanlık için kutlu ve mutlu geçmesini diliyorum. / OCAK 1989 Düş Kurıııak!.. HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Düş kurmak güzel şeydir. "tnsan hayal ettiği müddetçe yaşar." 1988 yılım da geride bırakıp 1989'a ayak bastık. "Araan artık bitsin şu 88" diye söylenip duruyordum. İşte gitti, gitti ama bana da çok çektirdi. Kalıntıları hâlâ da çektirmeye çalışıyor. Neyse ki artık "tktidardan düştu", etkisiz oldu. Ne yapsa boşuna!.. O giderken ben de birçok düş kurdum. Bunları okurlanma da anlatmak isfiyorum. Yılın ilk günu olduğu için bu kişisel düşlerimi hoşgörü ile okurlar herhalde. Diişlem bu yt Trabzon'daymışım. Bu güzel beldedeki lisenin en yaşlı mezunu olarak kuruluşunun 100. yıldönümü törenlerine katılmak için oraya gjtmişim, törenin açüış çelengini Atatürk anıtına, bir kız öğıenci ile bırlikte ben koymuşum. Vaktiyle bahçesi portakal ağaçlarıyla dolu olan lise binasını gezerken, okul müzesi olan odadaki 65 yıllık öğrenci defterinde, fesli gençlik resmimle birlikte kaydımı bulmuşum. 65 yıl önce top koşturduğura Kabak Meydanı'nı o zamanki gibi yemyeşil bulmuşum. Okulun yaklaşık beş yüz metre ilerisindeki deniz feneri henüz yıkılmamış. Onun dibinde denize bakarak ders çalışırdım. Istanbul Hukuk Fakültesi'nden öğrencim olan yargıç, savcı ve avukatlar etrafımı sarmışlar; beni Maçka'ya o güzelim Değirmendere vadisine, Sümela Manastın'na, yeşillik ve güzellik diyarı Rize'ye götürüp gezdinnişler. Akşara sofralarında ne güzel ne doyulmaz söyleşilerde bulunmuşuz ve birkaç gün sonra beni o sevecen, küçük havaalanında, sevecen gözlerle uğurlanuşlar... Düşlem bu ya Ege'nin incisi tzmir'e gitmişim, sevdiğim doktorlarla buluşarak mutlu olmuşum. Daha sonra Bodrum, Turgut Reis ve Mannaris'e giderek bir hafta dinlenmişim. Marmaris'te Akyal:a Köyu'nde dostlann yöresel evlerini görmüşüm. Yeşil ve mavinin eşsiz bir alaşım içinde buluştuğu Marmaris koyunda motorla dolaşmışım... Diişlem bu ya uzun yıllardan beri görmediğim Eskişehir'e giderek Baro'da konferans vermişim; sevgüi eski öğrencilerimle buluşmuş kentin yemyeşil üniversite bahçesini, oldukça uzaktaki Seyyit Battal Gazi Türbesi'ni ziyaret etmişim. Daha sonra Frigyalıların Midas anıtına götürmüşler beni. Bir kitabevinde, okumayı severlere kitap imzalamışım. Diişlem bu ya Izmir'in ve Menemen'in kurtuluş günü olan 9 Eylül'de Menemen'e gitmişim. Orada dostlarla buluşup kitap imza günune katılmışım. Ayrıca Celil Gürkan, Samim Kocagöz, tlhan Selçuk, Menemen Belediye Başkaru ile Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılmış bir gaziden oluşan panele katılarak "Izmir'in kurtuluşu ve Kemalist devrim" konusunda bir konuşma yapmışım. Diişlem bu ya tzmit Fuan'na giderek oradaki standta kitap imzalamışım. Kırk yıl önce, 1947'de, Kars'ın Cilavuz Köy Enstitüsü'nde tanışmış olduğum bir öğretmenle ve daha nice dostla karşılaşıp tatlı söyleşilerde bulunmuşum. Düşlem bu ya Istanbul Gazeteciler Cemiyeti Salonu'nda Atatürk'ün büyük Söylev'i verişinin 60. yıl kutlamasında bir konferans vermişim. Diişlem bu ya Moda'da Cumhuriyet Kitap Kulübü'nde okurlarımla söyleşi yapmış ve kitap imzalamışım. Düşlem bu ya Atatürk'ün 49. ölüm yılında tstanbul'da TÜYAP Salonu'nda bir konferans vererek büyük önderi anmışım. PENCERE Dilek Akdeniz geceleri alabildiğineyıldızlıdır. Güneş battıktan sonra gök sabaha kadar karanlıklasmaz. İçinden dışına bir aydınlık vurur. Hem sık sık y.ldız kayar Nasıl olur bilemezsin. Sanki birisi seni dürter. Başını kaldırdın mı apışıp kalırsın. Kaymaktadır bir yıldız. İçin çekiliyor gibi olur. Nereye gıdiyor bu yıldız? Derter ki: Geceleyin yıldız kayarken içinden bir dilek tuttun mu, gerçekleşır. İlkgençliğimin kimi yıllarını güneyde geçırdim. Güneyde gün sıcak, gece ılıktır. Güneş battıktan sonra kendimizi dışarı atar, yıkjızlar başımızın üstünde kayarken dolaşırdık. O yıllarda öylesine şaşkındım ki ne zaman bir yıldız kaysa, bu güzelim şeyi seyretmekten dileği unuturdum. Bir gün, önceden dileğimi saptadım, unutmayayım diye belleğime yazdım... Yine de kayan yıldızla birlikte kaydım. • İnsanın yaşadığı olayı bilinçle duyumsama çabası, duyularını körletebilir. Herkes gibi ben de ilk kez bir kızı öptüğümde, yer yarılacak, gök çatlayacak diye bekliyordum. O güne kadar öpüşmeyi hep romanlarda okumuşum. Holivut usulü öpüş nasıl? Erkek kızı şöyle tutuyor, kendine çekiyor, yumuluyor; derken, sıcak bir yaz gecesi gökte yıldızlar kayarken, bir bahçede kendimi bir kızı öperken bulmayayım mı!.. Olayı yaşarken algılamaya çalışıyorum: Aklımı devreye sokunca olayın dışına kayıvermişim; ben nerde, kız nerde? Öpüş soğudu. * Haritalarda uluslararası sınırlar "bir nokta bir çizgi, bir nokta bir çizgi" gösterilir. Öğrenciliğım sırasında cografya ödevlerinde harita yaparken sıra sınırlara geldi mi, "bir nokta bir çizgi" anlam kazanırdı; düşünürdüm. Acaba sınırı geçmek nasıl olur? İlk kez uçakla yurtdışına çıktığımdan olayın tadına yeterince varamadım. Pencereden bakıyorum; bulutlar görünüyor; ama az sonra kendimi yabancı bir havaalanında bulduğumda çevremi biraz şaşkın gözlerle seyrediyorjm: Ben şimdi Türkiye'den uzakta mıyım? Yaşadığımı algılamak, önemine kendimi inandırmak istiyorum; birden Türkiye haritası gözlerımn önüne geldi, sınırlar bir nokta bir çizgi, bir nokta bir çizgi: Şimdi o haritanın dışındaym... Yılbaşı gecesi saat 24'te ışıklar söndürülür. Niçin? insanlar karanlıkta rahatça öpüşebilsin diye mi? Yoksa geleneğin kökeninde bir başka gerekçe mi var? Yılar boyu yılbaşıların gece yarılarında kendi kendimi inandırmaya çalıştım: İşte şimdi yeni yıla giriyoruz, gırdik... İnanamadım. Düşünmeye de zaman yok; şp diye yeni yıla giriveriyorsun. Zamanın akışı durdurulamaz k1. Zaman. ancak videoda durdurulabilir; elindeki komutun dügmesine basınca filmi dondu"rursun, başlarsın an'ı seyretmeye... Yılbaşının tadını belki bu yüzden hiç çıkaramadım; her yıl sonunun geceyarısı, ilk kez öpüşme gibi oldu; üstelik kimileri öğüt de veriyordu: Tam geceyarısı gözlerini ktpatıp bir dilek tutarsan, istediğin şey o yıl gerçekleşir. Pekı, ışıklar sönük değil mi? Karanlıkta gözleri kapatmanın anlamı ne? İnsan gözleri kapalıykei de karanlıkta mı aydınlıkta mı olduğunu duyumsar; ama her iksinde de kendi benliğine daha dönüktür, daha duyarlıdır, gizenli bir dünyaya bakıyor gibidir. Anımsadığım ilk yılbaşından bjgüne kadar uzun bir zaman gsçti; her yılbaşı gecesi saat 24'te gökyüzünde bir yıldız kayd; ama ben bir dilek tutamadım. 1988'i 89'a bağlayan yılbaşı gscesi de gözlerim yine kapalıyd; ama dilek tutmak için değil.. Uyumak için. Ben şimdi bir kızı öpüyorum ha?.. Ama kolay mı? OKT4YAKBAL EVET/HAYIR Yüzyıllık Bir Çınar... OKURLARDAN Sadist şoförü kınıyoruz 21 aralık çarşamba sabah 8.40'ta YenileventYenikapı arasmda gidip gelen 51 So'lu otobüse ilk duraktan bindim. Oldukça sinirli görunen şoförümüz, duraklarda inip binen yolcularla sürekli olarak "uğız kavgası' yapıyordu. Mecidiyeköy'e geldiğimizde, otobüs durağa tam yanaşmadan yolcu almaya başladı. Yolun sol tarafındaki durakta ise bir başka otobüs durmaktaydu Durum böyle olunca, iki otobüs arasından üçüncü bir aracın geçmesi olanaksızdı. Bu sırada bir ambülans siren çalarak arkadan yanastu siren durmak bilmiyor, ambülans şoförünün yanında oturan bir şahıs telaşla çırpınıyordu. Bizim otobüs ise sağda yanaşabileceği epey yer olmasına karşın, dakikalar geçiyor, şoför hiçbir tepki göstermiyordu. İnsanlık kayboldu. Şahit olduğum bu akıl almaz olayların etkisiyle otobüsün numarasım almayı akıl edemedim. Birçok yolcu Sonunda sağa yanaşıp yolu gibi ben de iki durak arasmda açmaya razı oldu, ambülans ok kaldığım için Mecidiyeköy'e gibi fırlayarak Şişli yönünde yürüdüm, başka bir araç bulup kayboldu. işime yetiştim. Az sonra onca gürultü arasmda Sorunlarını anlayışla karşıladığımız şoförün sadistçe şoförün, "Araba bozuldu der tutumunu onaylamıyor, bizleri bırakır giderim, kalırsımz " kişisel tercihine alet eden bu dediğini duydum. 100 metre görevliyi kınıyoruz. gitmiştik ki Ermeni Mezarlığı'nm duvarı yanında NURİYE ÖZONUR şoför, "Kapı kırık" diyerek Yenileventİstanbul anlayışt ile bağdaştıramadığımız bu tutum karşısında bizler kendisini uyarmaya çalıştık. "Mülkıye'nin birinci geleneği belli yapısalbiçimsel kalıplar çerçevesinde 'önce vatan' amacına ulaşmak için gerekli olan özgür düşünceli bir eğitim ve araştırmayı gerçekleştirmektir. Kurumlaşmış yapının işlevı, sözü edilen bu ereğe ulaşmak için gerekli özgüveni ve araçları sağlamaktır. İyi veya kötü niyetle bu yapının tepeden tırnağa değiştirilmesi, üstelik bir de kurumda çalışanların önemli bir bölumünün şu veya bu yoldan uzaklaştırılması, Mülkıye'ye özgüllüğünü temel geleneği ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Elbette Mülkiye, 12 Eylül fırtınasının hışmına uğrayan tek kuruluş değildir. Bütün üniversiteler yıkıma ugramıştır. Hem yalnızca üniversiteler değil, siyasal ve ekinsel üstyapının tümü depreme tutulmuştur. Ama bu üstyapı kuruluşları içinde köklü yapılara verilen zarar, toplum için gorece daha ağır sonuçlar yaratır. Yüzyıllık çınarlar kolay kolay yeniden yetiştirilemez." Mektebi Mülkiye', Atatürk'ün verdiği adla Siyasal Bilgiler Fakültesi 129 yaşına geldi. Yüzyıllık bir çınar gerçekten de... Üç büyük eğitim kurumundan biridir Mülkiye: Tıbbiye, Harbiye ve Mülkiye yüzyıllık çınarlardır; ülkemizin bugünlere ulaşmasında katkıları bulunan, hemen her alanda etkileri görülen üç kültür kaynağı... Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin 129.yılında "Mülkiyeliler Birliği Dergisi" bu konuya geniş bir yer ayırmış. Genel Başkan Alper Aktan 'Buruk Yıldönümü' başlıklı yazısında Siyasal Bilgiler'in günden güne daha olumsuz koşullar içine sürüklendiğini anlatıyor. Fakültenin eğitim kapasitesinin ancak 13CX) öğrenciye yeterli olduğu halde bugün fakültede 3500öğrenci bulundugunu, eğitim ve öğretimin geriledığini açıklıyor: "Yükseköğrenim kurumiarımız 1980'de, bugün anlamsızlığı ve .ifararlan açıkça ortaya çıkmış bir ideolojik saldırıya uğramışlardu Siyasal Bıigıler Fakültesi bu saldırıdan en çok yara alan kurumdur. Çağdaş ölçüleri yakalamaya çalışan bu toplumun öz kuruluşlarından biri yok edilmek istenmiştir." 12 Eylül olayının Türk toplumunun çağdaşlaşma savaşımında bir dönüm yeri, daha doğrusu bir duraklama, hatta geriye dönme sürecinin başlangıç noktası olduğu günden güne ortaya çıkmaktadır. Bilerek mı bilmeyerek mi, orası belli değil, bir el sanki Atatürk Türkiyesi'nin bütün sağlam temellerini çökertmeye kalkışmış, az çok da bunu başarmıştır. Atatürk devriminin en sağlam kaleleri, kültür kurumları, okulları, aydınları, yasaları, ilkeleri bir anda tepetaklak edilmek istenmiştir. Laik, halkçı, cumhuriyetçi, devletçi, gerçek anlamda milliyetçi, cumhuriyetçi ilkelerden vazgeçilmiş, bunların yerine çağdışı, gerici, Atatürk devrimine ters düşen bir anlayış egemen kılınmak istenmiştir. Bu anlayışın sahipleri vardı, bu çevreler gizliaçık biçimde Atatürk devrimine dayanan bir toplum arayışının, düzeninin karşısında idiler Ama bunları yıkmaya güçleri yetmiyordu. 12 Eylül öncesinde bir iki kez 12 Mart sonrasında olduğu gibi kötü niyetli davranışlarını toplumda etkin kılmaya kalkıştılarsa da başaramadılar. Ama 12 Eytül'den sonra Atatürk'e ve devrimine ne kadar ters düşen insan varsa hepsi yüreklilıkle ortaya çıkmış ve Türk ulusunun çağdaş uygarlık çizgisindeki ilerteyişini türtü suçlamalarla baltalamaya kalkışmışlardır. İşte baltalanan kurumlardan, köklü devrim çınarlarından birı de Siyasal Bilgiler Fakülter si'dir. 'Mülkiyeliler Birliği Dergisi', 125. 'buruk yıldönümü'nde ünlü r Mülkiyelilerin düşüncelerini sormuş. Bu yanıtlardan birkaçını • okurlanma sunmak istiyorum. Prof Dr. Alpaslan Işıklı diyor ki: "İş hukuku dersini okutma yetkisi TİSK Genel Sekreterine verilmiştir Bazı insanların uzun çabalar sonucu elde ettikleri akademik kalifikasyonların hiçbirine sahip olmayan bir kişi, bu kalifikasyonlara sahip olanların işgal etmesi gereken bir mevkiye oturtulmuştur." Dr. Baskın Oran kesin konuşmuş: "1983 yılında fakültemizde üniversite öğretimine son verilmiştir." Doç.Dr. Sina Akşin: "SBF bir zamanlar en gözde 23 yükseköğrenim kurumundan biriydi. Bugün bu konumunu yitirmiş durumdadır." Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin seçimle işbaşına gelen son dekanı Prof.Dr. Ceyat Geray gerçekleri şöyle dile getiriyor: "12 Eylül ve YÖK yüzünden öğretim üyesi açısından en çok kan kaybeden, yitiren fakülte Mülkiye'dir. Askeri yönetimin uzaklaştırma kararlarının uygulayıcısı olan YÖK rektör ve dekanlarının bu kan kaybı karşısında tüylerinin bile ürpermediği, bu konuda hiçbir davranış ya da tepki göstermedikleri bir gerçektir... Mülkiye'nin yaklaşık öğretim kadrosundan beşte ikisini yitirdiği düşünülürse, bu açığın özellikie bürokratlarca karşılanması yoluna gidildiği anımsanırsa, öğretim ve araştırma açısından ne düzeye indirgenebileceğini kestirmek olanaklıdır. Bugün YÖK düzeni tersine çevrilıp, gerçekten demokratik ve özerk bir üniversite dizgesi getirilmedikçe bu sorunlann çözülüp çağdaş bir yükseköğretimin yeniden kurulması olanaksızdır." HÜSEYİN BUCAK Tcim bir yıl oldu aramızdan aynlalı. Yokluğuna katlanmak ne zor. Eksikliğjne abşmak ne acı. Seni çok özledim. Kardeşin MUSTAFA BACAK Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden, annem 27 Arahk 1988 Salı günü öldü. Yasımıza katılanlara şükranlarımızı sunarız. OĞLU ERDOĞAN ALKAN SIDIKAALKAN BİLSAK'TA BU HAFTA 2 Ocak Pazartesi: 19.00 Konferans: Duşunce Yasaklanamaz. Murat ÇELIKKAN (İnsan Hakları Derneği) 3 Ocak Salı: 19.00 Konferans: Çağdaş Sinemanın Kaynakları 111. Orson VVclles, Citizen Kane. Onat KUTLAR 4 Ocak Çarşamba: 19.00 Dia Gösterisi: Ergun ÇAĞATAY 5 Ocak Perşembe: 19.00 Konferans: Düşünce Özgiiıiugunün Radikal Boyutu Ibrahım EREN (Radikal Demokratik Yeşil Parti) 6 Ocak Cuma: 19.00 Konferans Sosyal Demokral Kultur Politikasının Uygulanmasında Engeller ve Olasılıklar. Sabahattın Ç E T İ N (Sos\al Demokrat) 7 Ocak Cumartesi: 12.00 Sanatçılarla Sohbet: Onal KLTLAR 15.00 Konser: Ermeni Folk Miiziği Diran LOKMAGÖZYAN GÖRSEL S A N A T ATÖLYELERİ Mehmet GÜLERYUZ'le Resim Çalışmalan PerşembeCurna Ta'i Chi Ch'uan Hareketli Medilasyon Ilhan GÜNGÖREN'le Her salı 17.30 10.00 CAFEFOVER Yerli basınçay, kah\e, hafif içkiler. 17.00 CAFEBAR GitarVokalÇağatav 19.00 RESTAURANTBAR Ayten ALPMAN ve Korkmaz Akın BİLSAK. Sıraselviler, Soğancı Sok. No: 7 CİHANGIR 143 28 79 143 28 99 lngıllere'de AuPairlık yaparak Ingilızce oğrenmek ister misiniz? llgilenen genç bavanlar: Turkiye'nın ilk AuPair acenıesı Derin Lımılede basvurun. 1.158 53 42 4.213 68 67 Ingilizce'yiİngihere'de AuPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Bayanlar genel servisı arayın 1153 14 96 TEŞEKKUR Canımız, babamız, biricik varlığımız MESUFumuzun sonsuzluğa uğurlanışı sırasında bizzat gelerek, çiçek göndererek, telgraf ve telefonla acımızı paylaşan tüm dost ve sevenlere teşekkür ederiz. ULUTAŞ AİLESİ Topluluğumuzun dayanışma düşüncesinden yola çıkarak, katkılannız için DUYURU Başkanımız eşi Handan Ulutaş adına Turkiye İş Bankası İzmir Alsancak Şubesi'nde 0472357 nolu hesap açılmıştır. Üyelerimizi dayanışmaya çağınyor, topluluğumuza bağsağbğı diliyoruz. EMO İzmir Şubesi MESUT ULUTAŞ'ın Ingiltere'de AUPA1R organizasyonu TEK A.Ş. (1) 362 39 59362 40 96 Askeri kimliğimi kaybeıtim. Hukumsuzdur. Gu/can Bozkıırı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle