18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şekler çakmaya, gök gürlemeye ve bardaktan boşanırcasına bir yağmur yağmaya başlamıştı. 17 Eylül 1978'de Washington'da 22.30'da Camp David Anlaşması imzalanmasına karşın hâlâ Ortadoğu'da şimşekler, gök gürültüleri ve yağmurlar devam ediyor. Neden? Neden Camp David dlü bir metin olarak kaldı? Bunun için Camp David'in nasıl doğduğuna ve nelerin unutulduğuna bakmak gerekir. Camp David'de unutulanlar: Camp David'in gerçekleşmesinde iki kjşinin payı büyük: Sedat ve Carter. Sedat'ın nasıl olup da lsrail ile görüşme masasına oturduğunu, Sedat'ın ikinci bir Nasır olma emellerinde aramak gerekir. Ortadoğu banşını gerçekleştirmek bunu sağlayabilirdi. GOrüşmelerde Mısır üzerinde Suriye ve öbür radikal Arap ülkelerinin etkisini azaltmak amacıyla, çok taraflı görüşmeleri öngören 1 Ekim 1977 ABDSSCB Kominikesi'ne karşın 19 Kasım 1977'de tsrail'e gitti. Bu 10 yıl önce Hartum'da yapılan (ağustos 1967) Arap Birliği Zirvesi'nin lsrail ile hiçbir şekilde goruşmeme karannın da ihlali demekti. Böylece çok yanlı görüşme çabalannı ikili bir düzleme (IsrailMısır) indirgedi. Carter'a duşen bu ikili görüşmenin yapılmasını ve sonuçlanmasını sağlamak oldu. Sedat geri dönülemez bir yola girmişti. lşte Camp David'e gelinmesinde, Sedat'ın Arap dünyası ile bütün köprüleri yıkması ana faktör oldu. Sedat'ın önkoşullanmışhğı Camp David'den Araptsrail uyuşmazlığmın özünü oluşturan Filistin sorununa ilişkin hiçbir somut sonuç getirmedi. Dolayısıyla, Camp David'in en önemli eksikliği, Araptsrail u>"uşmazlığı gibi çok yanlı (Öbür Arap devletleri hariç tutulsa bile tsrail'in sınırdaşlarıyla birlikte en az 6 taraf vardır: tsrail, Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Filistinliler) bjr sorunu iki taraflı bir göruşmeye indirgemesidir. lsrail ve ABD'nin bugün de olduğu gibi o zaman da sorunun ana tarafı oîan Filistinlileri ve FKÖ'yü tanımamaları temel sorundur. Diyelim ki, bir kere ikili bir görüşme basladı. Acaba bundan Filistinlilere (Batı Şeria ve Gazze) bir sonuç çıkamaz mıydı? Yani ikili görüşmede öbür taraflar için de yeterli ve açık hükumler getirilemez miydi? Olmadı, çünkü Sedat ve Carter, Begin'i yanlış algıladılar. Sedat geri dönemedi ve Carter da Yahudi lobisine karşı çıkamadı. 7 yıl sonra Carter, "Camp David'in en büyük hatasının Begin'in yeni yerleşimlerin kurulmayacağı sözünün yazılı hale getirilmemesi"ni söylerken (Carter, 1985: 168); 9 yıl sonra Atlanta'da Emory Üniversitesi Carter Merkezi'nin bir toplantısmda da şöyle diyor: "Şunu belirtmeliyim ki, Camp David'de Ürdün, Suriye, Lübnan ve Filistinlilerin güvenlik problemierine, arzu, istek ve gereksinimlerine gereken önemi vermedik" (Carter, 1988: 191). Bu bir itiraf mı acaba? Göriildüğu gibi uluslararası anlaşmazlıklarda ne olursa olsun bir pazarlık alanı ve asıl alanın oluşturulması yetmez. Pazarlık alanı ve asıl alanın ve bunlann öğelerinin yerinde tanımlanması gerekir. Tersi durumda sonuç, Camp David'de olduğu gibi, Quandt ın deyimiyle, "ölü bir metin olarak kalacak bir vaat" olacaktır (1986:339). Camp David'in başka bir önemli eksikliği de, 242 sayıb güvenlik konseyi karannın zikredilraekten öte bir işlerliğe geçirilmemesidir. İsraıl'in nihai bir çekilmesinden söz edilmemiş, askerlerin yeniden yerleşmesiyle sürekli kalmasına olanak sağlanmıştır. Ayrıca deyimler ve kavramlar açıkiıkla tanımlanmamış, kanşık bırakılmıştır. Bugün tsrail'in kuruluşundan bu yana 40 yıl gecmesine karşın halen 6 sa>aşa karşılık sadece bir banş anlaşması (ve o da işlersiz) yapması duşündiiriiciidiir. Bunda şüphesiz Filistinlilerin hayat hakkının ve FKÖ'nün tanınmaması baş nedendir. İsrail ve Batılılar FKÖ'yü tanımazken, 1986'da Batı Şeria'da yapılan bir kamuoyu yoklaması ezici çoğunluğun FKÖ ve Arafat yanlısı olduğunu ortaya koyuyor. "FKÖ, Filistin halkının tek ve meşru temsilcisi mi?" sorusuna Vo 95 "evet" yanıtı verilirken, beğendiğiniz Filistinii lider sorusuna °h 78.6 Arafat yanıtı alınmıştır. (Shadid ve Seltzer, 1988: 2223). 1987 temmuzunda ElNajah Üniversitesi'nde öğrenci konseyi seçimlerini 3. kez ElFetih yanlıları kazanmıştır. (Jerusalem Post, 27 Temmuz 1987). öte yandan Israilliler de, hükumetleri gibi, Batı Şeria ve Gazze'de Filistinlilerin bağımsızlığına karşılar. Temmuz 1987'de yapılan bir kamuoyu yoklaması, İsraillilerin 2/3 çoğunluğunun Judea ve Samaria'nın (Yahudiler Batı Şeria ve Gazze'yi böyle adlandırıyorlar) denetimde tutulmasından yana, bunJann da çoğunluğunun ilhaktan yana olduğunu açığa çıkarıyor (Jerusalem Post, 16 Temmuz 1987). Bu da, başta tsrail olmak üzere, tarafların birbirlerinin hayat hakkını tanımaktan henüz uzak olduklanm gösteriyor. l 17 EYLÜL 1988 10. Yılında Canip David Bugün Israil'in, kuruluşundan bu yana 40 yıl geçmesine karşın halen 6 savaşa karşılık sadece bir barış anlaşması (ve o da işlersiz) yapması düşündürücüdür. Bunda şüphesiz Filistinlilerin hayat hakkının ve FKÖ'nün tanınmaması baş nedendir. Israil ve Batılılar FKÖ'yü tanımazken, 1986'da Batı Şeria'da yapılan bir kamuoyu yoklaması ezici çoğunluğun FKÖ ve Arafat yanlısı olduğunu ortaya koyuyor. PENCERE Bakkal HesabıL Ekonomi bir ummandır, tıp bir okyanustur; içine daldın mı bir ömürboyu çıkamazsın. Ancak tıbbın T'sinden habersiz de olsan, nabzın tekledi mi, bacakların kesildi mi, gözün karardı mı ne yapacaksın: Amanın bana bir şeyler oluyor... Ne oluyor? Bilmiyorum... Bilmek ayrı, kötüleşmek ayrı. Türkiye ekonomisi kötüleşiyor, tekliyor, tıkanıyor. Neden? Kimbilir neden? Eğer Batı'da ekonomi bilimini kuran, kuramlarını oluşturan ünlü hocalar bu hastalıkların nedenlerini bilselerdi, söyleselerdi; iyileşlirme yolfarını açık açık anlatsalardı; Latin Amerika'nın sonsuz kaynaklı o güzelim ülkeleri birbirine girer miydi? Darbeler birbirini izler miydi? Demokrasi darağacına çekilir miydi? Halklar yoksulluk içinde yaşarlar mıydı? Batı ekonomistleri, ya bilmiyorlar ya da bildiklerini açıklamıyorlar. 1989'a ulaşıyoruz, Türkiye'nin ekonomisi tekliyor, tıkanıyor, kötüleşiyor. Ister misinız durumu kurtarmak için bir askeri darbe daha tezgâhlansın? * 'Ak İktisat Ansiklopedisi'nin "Borç Yükü" başlıklı maddesinden altını çizdiğim sattrları okuyalım: "Dış borçlarda borç yükü milli gelir düzeyinde bir azalış şeklinde ortaya çıkar. Şöyle ki dış borçlarda gerek borcun ana kısmının, gerek faizinin ödenmesi dövız ile olacağından, ekonomiden dışanya net bir satınalma gücü transterine yol açar. Böylece dış borçların ödenmesi sırasında ekonomi üzerine net bir yük biner. Bu yük ekonomiden dışanya yapılan net gelir transferine eşittir" Bu "iddia"ya karşı fikirler olduğu ileri surülerek, konunun tartışmasız olan gerçeği şöyle vurgulanmaktadır: "Ancak borcun ödenmesi sırasında dış âleme yaptlan transfer (aktarma), dış âlemden yapılan transferden (alınan borçtan) faiz miktan kadar fazladır. Bu fazlalık milli gelirden net bir transferi (dışanya aktarmayı) ifade eder." * Hiç ekonomi bilmeyen, ama koşedeki bakkala veresiye alışverişi bilen bir yurttaş, kalemı kâğıdı eline alsın, yuvarlak sayılarla bir hesap yapalım: Türkiye 1988'de 7.3 milyar, 1989'da 7.2 milyar, 1990'da 7.5 milyar, 1991'de 7.3 milyar dolar dış borç ödeyecektir. Demek ki dört yıllık zaman diliminde 29.3 milyar dolar borç odenecektır. Biz buna 30 milyar dolar diyelim. Borçların hesabı karmaşık olduğundan ve zaman içinde hızla değiştiğinden bir şey yitirmeyiz. 1988'de diyelim ki 7 milyarlık dış borcun 3 mityar doları faizdir. Uzman olmaya da gerek yok, ansiklopedik bilgiye göre, Türkiye dışanya ulusal gelınnden net 3 milyar dolar aktanyor demektir. Özal iktidan bu yıl Türkiye'nin yüzde 7.5 oramnda kalkındığını soyiüyor. Kişi başına 1000 dolar gelin olan ülkemızde toplam ulusai gelir 55 milyar dolar dolayındadır. Yüzde 75 kalkınmanın yüzde 2'sini nüfus artışı emer; gerlye yüzde 5.5 kalır. Yüzde 5.5 kalkınmanın ulusal gelire yansıması yuvartak rakamla 3 milyar dolardır. 1988'de en iyimser hesapla 3 milyar dolar artacak ulusal gelirin 3 milyar dolarını dışanya faız olarak aktarmak zorunda kalıyoruz; sıfıra sıfır, elde var sıfır. Eline kalem kâğıt alan yurttaş, bu hesabı dört yıl için yürüttüğünde, "borç tuzağı"n\r\ anlamını bakkal hesabıyla ortaya dokebilir; ancak şunu bılmelı ki bu bakkal hesabı gerçekçi ekonomi mantığını içeriyor. * Peki, bu hesabı Ak İktisat Ansiklopedisi'ni çıkaranlar, ekonomi uzmanlan, ülkeyi vönetenler, bankacılar, finans çevreleri bilmezler mi? Çoğunun bildiğinden kuşkuluyum; ama bilerek Türkiye'yi borç tuzağına soktularsa, daha da kötü. Latin Amerika'nın kompradorları ülkelerini böyle sattılar. Emperyalizmin ve sömürünün bir boyutu da böyle vurgulanır Borç tuzağına giren bir ülkede bir sınıf alabildiğine zenginleşir, şışer, palazlanır; halk yoksullaşır, ileri endüstrı ülkeleriyle ara açılır, demokrasinin ekonomik altyapısı çürür. Ekonomik çöküntü ortamında siyasal kavga kızışınca, jandarma kuvveti olarak ordu devreye girer. A.Nuri YURDUSEV ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü görülen süreden 100 gün sonra) barış anlaşması imzalandı. Mısır Sina'yı geri alırken, tsrail de, diplomatik ilişkınin kurulmasıyla ilk (ve halen son) kez kuruluşundan 31 yıl sonra bir Arap (üstelik de en büyük) ülkesince tantnmış oldu. tkinci çerçeve anlaşması ise, Ortadoğu'da banşın kunılmasına yönelik ilkeleri içeriyordu. Kastedilen Israii'in 1%7'de işgal ettiği topraklar ve ana olarak da Batı Şeria ve Gazze idi. Buna göre barış anlaşması tsrail, Mısır, Ürdün ve "Filistin halkının temsilcUeri" arasında göruşülecek ve Batı Şeria ve " Gazze'de ikamct edenlere (Araplar denmiyor) tam özerklik" verilecekti. Buna ilişkin olarak özerk bir idari konsey oluşturulacaktı. tsrail askerlerinin bir kısmı çekilirken, kalanı "belli güvenlik bölgelerinde yeniden yerieşime" tabi tutulacaktı. Başka bir hükümle de, özerk idari konseyin oluşumuyla 5 yülık bir geçiş döneminin başiayacağı ve bu dönemin sonuna kadar Batı Şeria ve Gazte'nin sonuçsal statüsünün saptanacağı belirtiliyordu. Yalnız bu saptama " R listin halkının meşnı baklannı ve bunun meşru gerekliliklerini" tamyacaktı. Fakat birinci çerçeve anlaşmasının tersine, bu anlaşma uygulanma olanağı bulamadı, Mısırtsrail barış anlaşması gibi bir 10 yıl önce: lşte başlangıandan 30 yıl sonra ve Ortadoğu banş anlaşması imzalanamadı. Sadece bugünden 10 yıl önce, Araplsrail uyuşmazlığında Mısır'm Arap dünyasından izoiasyonunu sağladı. ilk (ve bugüne kadar da son) kez bir pazarlık ala Ürdün, Batı Şeria ve Gazze'de özerkliğin kurulmanı, içinde asıl alanı da bulunduracak şekilde, eylül sına ilişkin göruşmelere katılmadı. tsrail ve Mısır 1978'de Başkan Carter'uı gözetimi ve katıhmıyla, arasında (Ürdün, Filistinliler ve diğer partilerin kaCamp David'de lsrail ile Mısır arasında oluşturu tılımı olmadan) başlayan özerklik görüşmeleri solabilmiştir. tsrail ve Mısır (Begin ve Sedat) arasın nuç vermedi ve 1983'te Mısır görüşmeleri tatil etti. da 5 Eylül 1978'de Camp David'de başlayan görüşme süreci Başkan Carter'm olanca çabasıyla büyük bir gizlilik içinde 13 gün basına kapalı olarak Neden öltt doğdu? devam etmiş ve 17 Eylül 1978'de yerel saatle Kısaca özetlediğimiz Camp David Anlaşması'n18.00'de tamamlanmıştır. tki çerçeve anlaşmasından oluşan Camp David Anlaşması, Sedat ve Be dan görülduğu gibi Araplsrail sorununa ve onun gin arasında Carter'm da katılımıyla 22.30'da Be özündeki Filıstin sorununa bir çözum çıkmamıştır. Anlaşma ölü bir metin olarak kalmıştır. Sanki yaz Saray'da törenle imzalandı. sonucun böyle olacağını 17 Eylül 1978 akşamının Çerçeve anlaşmalarından birincisi lsrail ve Mı havası haber vermişti. 5 eylülden 17 eylül saat sır arasında bir banş anlaşmasının imzalanmasına 18.00'de görüşmelerin bitimine kadar açık olan hailişkin hükümleri içeriyordu. Bu çerçeve anlaşma va, 18.00'de göriışme komisyonlan irnza töreni için sı geregince, iki ülke arasında, 26 Mart 1979'da (ön VVashington'a hareket ederken, aniden bozmuş, şimUluslararası ilişkilerde uyuşmazlıklann çözümü için başvurulan yollann, empoze ve savaş (aslında bu da bir çeşit empozedir) dışında, hepsinin temelinde göriişme siireci vardır. Her görüşme (miizakere) bir pazarlığı da içerir. Bu durumda, uluslararası uyuşmazlıklann çözümü için yapılacak ilk iş, göriışme sürecinin başlatılmasıdır. Böyle bir sürecın başlayabilmesi içinse, ortak bir çıkar ya da çatışmanın olması, başka bir deyişle bir kesişmeçakışma noktası oluşması gerekir. Buna pazaıiık alanı denir. Taraflar bu pazarlık alanında göriişmelerini yaparlar, yani pazarlık ederler. Bu alanın dışına çıkılınca süreç durur. Pazarlık alanı kapsamında, tarafların minimum istemlerinin kesiştiği bölüm görüşmepazarlık sürecinin anlaşma ile sonuçlanabileceği kısmı oluştunır. Buna da «sıl alan denir. Asıl alanın dışında anlaşma olanaksızdır. Başka bir deyişle, eğer tarafların minimum istenıleri çakışmıyorsa (çauşma ilişkisi kapsamında maksimum istemlerin çakışması olanaksızdır) anlaşma olasılığı yoktur. Esasen asıl alanın dışında gerçekleşen pazarhklar da sonuçsuz ve politik olmak durumundadır. Sonuç Camp David'in 10. yılında Araplsrail uyuşmazlığının çözümüne ilişkin ne söylenebilir? Ayrıntıda söylenecekler elbette ki spekülatif olacaktır. Ama karşıdakirün de hayat haklunı tanımanın temel gereklilik olduğu yadsınamaz. tsrail'in Camp David'i Mısır'ı devreden çıkarma şeklinde görmesi ve bunu öbür ülkelere de yaymasının çözüm olamayacağı açıktır. 1979 Mısırİsrail banş anlaşması sadece hukuksal bir anlaşmadır. Anlaşma diplomatik ilişkilerin kurulmasını getirmiş, ama sosyalleşmemiştir. Bugün için 242 Sayılı Güvenlik Konseyi Karan'nın 21 yıl sonra bile uygulanımdan uzak olduğu diişiinülürse sorunun zaman istedigi açıktır. NOTLAR: Carter, Jimmy (1985): The Blood of Abnüum, Boston: Hougghton Mifflın Company (1988): The Middle East Comsultation: A look to the fuıure", Middle Easl Journal, vol. 42, na 2 Quandt, W.R (1986): Cunp D*vid: Peacc Maktag u d PoliÜcs, Washington, D.C., The Brookings Instıtution. Shadid, M. and Seltzer, R. (1988) "Polnical Amıudes of PalestiDİans in the Vfest Bank and Gaza Strip", The Middle Eut Joareal, vol. 42, ao.1. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Sanca'ya Nasıl Kıydılar? FİLİZ MÜCTEBA evlendiler mutluluklar dileriz NİKOZEHRA WOLFGANG ile Murat Sarıca'yı en son bir sinema gününde görmüştüm. Şişli'deki Kent Sineması'nda, Brel'le ilgili bir filmin gösterimınde.. Bastonuna dayanarak yürüyordu. Hastaydı. Ama yüzü gulen, gözlerinin içj pırıl pırıl bir kişi. Aydın kimdir, derseniz aklınıza hemen gelen bir insan! Her zaman bilinçli davranmış, hiçbir zaman toplum görevlerinden kaçmamış, sosyalist öğretiye bağlı, bu öğretiyj yerleştirmek için savaşım veren bir partinin önde gelen bir üyesi, bir yöneticisi... Devietler umurni hukuku doçenti, profesörü, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin kurucularından... jyi yetişmış, öğrencilerinin sevgisini kazanmış, kitaplar yazmış bir bilim adamı... İşte böyle bir insan 14 Şubat 1983'te İstanbul Üniversitesi Rektörü Cem'i Demiroğlundan şöyle bir yazı almıştır: "Birinci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 4 Şubat 1983 tarihli ve 71309983/SYNT.I.Ks.OK sayılı yazıları ile 1402 sayılı kanunun 28.12.1982 gün 2160 sayılı kanunla değişik 2. maddesi gereğince bir daha kamu hizmetinde çalıştırılmamak koşulu ile görevınize son verılmiştir." Dıkkat edin, 'bir daha kamu hizmetinde çalıştırılmamak koşulu ile'!.. 1926 doğumlu Murat Sarıca 1983'te 57 yaşındadır. Genç sayılacak bir yasta, yararlı, venmlı olacak, ülkesine, gençliğe, bilim dünyasına katkılar yapacak bir bilim adamı hem üniversite kürsüsünden atılıyor, bu yetmiyor, kamu hizmetinde çalışması da önleniyor... Niye? Gerekçe nedir? Bunlar yok! Durup dururken 57 yaşındaki bir profesöre hem üniversi te kürsüsü kapatılıyor hem de 'kamu' hizmetinin herhangi bir noktasında yer verilmeyeceği açıkça bildiriliyor... İnsan olan böyle bir karardan utanç duyar! Ama kim aldırış ediyor böyle utançlara? Koskoca bir rektör, hem hekim hem prcfesör olan bir rektör böyle bir 'işten atılma' yazısını nasıl onaylar, nasıl imzalar, nasıl ilgili kişıye verir ya da gönderir? Düşühdükçe şaşıyorum, öfkeleniyorum. Hele Sarıca'nın 14 Şubat 1983'te görevden uzaklaştırılmasından altı ay sonra, 14 Eylül 1983'te yaşamdan koptuğunu düşününce... 12 Eylül'ün kurbanlanndan biri de Murat Sarıca'dır. Sen git Galatasaray üsesı'ni bitir. hukuk fakültesini bitir, askerlığini yap, baroya kaydını yaptır, avukat olarak iki yıl çalış, sonra istanbul Hukuk Fakültesi'ne asistan ol Brükse ve Louvain üniversitelerınde araştırmalar yap, 1964'te TİP Yönetim Kurulu üyeliğine seçil, 1967'de doçent iken istifa etmek zorunda kal, 1969'da yeniden üniversiteye dön, hukuk fakültesinde siyasal tarih ve siyasal düşünce tarihi dersieri ver, 1982de profesörlüğün onaylansın. Sonra da.'.. Sonra da, 12 Eylül'den sonra dört satırlık bir yazıyla bilim dünyasının dışına itil. Bir daha hiçbir kamu hizmetinde görev alamaz diye!.. Ben bir yurttaş olarak utanç duyuyorum Hiç değilse yazar olarak böyle haksızlıklara karşı çıktığım için, yazarak, konuşarak hukuk dışı, insanlık dışı tutumlardan, kararlardan, uygulamalardan yana olanları, böyle kararları hazırtayanları, imzalayanları ayıpladığım için içimde bir rahatlık var. Hıç değilse karşı çıktım, bunlar yanlıştır, çirkindir dedim diye... Ama n<?ye yaradı ki! Neyi değiştirebildik, düzeltebildık ki! Hangi bıhni saymalı haksızlıklara, yanılgılara, düşmanlıklara kurban gidenlerin, hangi birinı saymalı?. Ozellikle bilim çevrelerinde kolaylıkla kıyılan, sürülen, atılan. yıldırılan, yoksulluğa, açiığa mahkum edilen, edilmek istenen öyle çok yurttaş var ki! 14 eylül Murat Sarıca'nın beşincı ölüm yılı. Daha dün gibi onunla karşılaşmamız, konuşmamız... Dünler, bugünter, yarınlar... Hepsi gelip geçiyor. Hepsı gelip geçecek. Buyurganlar, uygulayanlar, ezilenter. acılar çekenler, çektırenler hepsi bir anı olacak. (Arkası IK Sayfada) Barış ''88 BİLAR GÜZ ŞENÜĞİ A z İ Z NeSİn'in Açış Konuşmasıyla Reha İşyan Jülide Gülizar Gülsen Tüncer Katılan Sanatçılar SERPİL DAĞLIOĞLÜ (YEŞİL) ile TARIK DAĞLIOĞLÜ evlendifer. KADIKÖY 16.9.1988 Nilüfer Deniz Türkali Ünol Büyükgönenç Grup Çağrı Sadık Gürbüz Tülin Nutku BİZ KADEVLAR YANİ DÜNYANIN YARISI SAVAŞA KARŞIYIZ Açıkhava Tiyatrosu/Harbiye 17 Eylül Cumartesi Saat: 20.00 Davetiyeier BİLAR A.Ş. İstanbul Şb. Tünel Tel: 1494286 Dünya Sineması, Akademi Kitabevi, Moda Sineması ve Açıkhava Tiyatrosu gişesinden temin edilebilir. KADEV BARIŞ ŞENÜĞİ Gülebılmek ıçın barış Katuanlar: Sevebilmek ıçın banş Yafamak için barış ÖYLEYSE BİRUKTE OLAUM Ceiile Tovon Sennur Sczer Gnıp Merhaba İstanbul Sahne Baadı Hüse>in B a ş a n | n SAI1LIK DAİRE Bağlarbaşı İş Bankası arkasmda 3 oda 1 salon sobalı daire 20 milyon TL.ye satılıktır. Tel: 333 52 91 Ortaköy Tomurcuk Çaybahçesi TERTİP KOMİTESt ADINA 17 Eylül 1988 saat: 11.00 17.00 SEVTAP GENÇ SATILIK Bahçelievler'de lüks daire Tel: 557 11 36 50 Yıldızlı TWA, İstanbul New York seferlerine bugün başlıyor. Hello İstanbul TWA (TransWorldAirlines)Türkiye'de. 50 yıldızlı konforu ile bugünden itibaren İstanbul'dan Frankiurt ve New York'a uçmaya başlıyor. "Amenkan konforu.. 50 Yıldızlı" Merhaba New York 50 Yıldızlı TWA sizi New York'tan Amerika'nın ^ 100'den fazla şehrine ulaşorabilen tek havayoludur. Artık Amerika'ya gerçek Amenkan konforuyla uçun. İlkuçui: 17 Eyiül İ9&8 Cumartesi Yer. Ataturk Hava Limanı Sefer gunleri: Cumartesi PazarPazartesi Saat: 0730 Rota. istanbul<FrankfurtNew York(ıv Amerika'run 100'den fazia sebrine beklemesiz bağ/antı) Rezervasyonlantuz için: MüturTWA rezervasyon senisi: İstanbul: (1) 146 04 20 147 24 25 14H 22 15 İzmir: (51) 21 85 86 21 87 13 Ankara: (4) 118 20 15 • 118 57 48 ya da keruU seyahat acentanta amymtz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle