28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMÜZ 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR tSMAtı GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 $16. ULUSLARARASlİSTANBUL FESTİVALİ Modern tangonun yaratıcısı Astor Piazzolla Bugün grubuyla birlikte AKM'de çalacak olan Astor Piazzolla, modern tangonun yaratıcısı olduğu kadar, çağdaş müziğin de temsilcilerinden. Piazzolla'nın büyuk bir ustalıkla çaldığı "bandoneon"u, ünlü tango ozanı Enrique Santos Discepolo şöyle tanımlıyor: Tangonun lirik ruhu. Bir zamanlar geleneksel tangocular tarajından yadsınan Piazzolla'nın müziği "delilik" olarak nitelenmişti. FEHMİ AKGÜN Dinlemek için tango tstanbul 1986 Sinema Günleri kapanış gecesinde yarışma dışı gösterilmesi gereken, Fernando Solanas'ın " H Exilio de Gardel" (Gardel'in Sürgünü) veya "Tangolar" adlı filmi anlamsız bir sansür engeline takılmasaydı, Türk seyircisi 16. Istanbul Uluslararası Festivali'nde bugün dinleyeceği Aslor Piazzolla'nın müziğini daha yakından tanımış olacaktı. Solanas, bu çahşmasında, 1983 öncesinde Paris'te sürgünde yaşayan Arjantinli tango sanatçılannın trajik yaşamlanıu konu almış0. Filmin müzik yapımcılığını üstlenen Astor Piazzolla, bekleneni vermekte gecikmedi. "EJ Exiüo de Gardel", en iyi müzikal film ve en iyi film müziği olarak Venedik, Fransa ve Havana'da 5 ayrı ödül kazandı. Astor Piazzolla, modern tangonun yaratıcısı olduğu kadar, çağdaş raiiziğin terasilcilerindendir. Piazzolla'mn tangoda yaptığı değişikliği ancak Stravinsky ve Bartok'un yenileme çahşmalarıyla kıyaslayabiliriz. Onun bir zamanlar yadsınan ve gelenekçilere göre "delilik" olarak kabul ediien müziği, yeni, değişik besteleri ve alışılmamış çalış biçimi (tangonun temel sazı olan bandoneon virtüozudur) tangoyu bir hafif müzik türü olmaktan çıkararak klasik normlara paralel bir sanat etkinliğine dönüşturmüstür. Dans etmek için tango yerine, dinlemek için tango akımı Piazzolla ile başlar. muş olduğu topluluklar içinde en uzun ömurlü olanıdır ve bazı elemanları değişerek günumüze kadar gelir. tstanbul'da dinleyeceğimiz de bu formasyondur. Piazzolla'mn yanında şu elemanlar bulunmakta: Kemanda Fernando Snarez Paz, piyanoda Pablo Zigler, basta Hector Console ve elektrogitarda Horado Malvicino (gnıbun asıl gitarcısı Oscar Lopez Ruiz yerine). Piazzolla'mn 1965'te Nevv York Philharmonic Hall'deki konserlerini yeni yapılan balad ve sonatlar, Melek ve Şeytan dizi tangoları, Borges'in bir öyküsü üzerine bale müziği ve "Maria de Buenos" adh küçük opera izler. Piazzolla'nın günumüze kadar uzanan yıllannı Avrupa, Arjantin ve ABD'de verilen konserler, "Armageddon", "Viaje de Bodas", "Lumiere", " 4 . Henry", "Tangolar" gibi 50*ye yakın film müziği, sonatlar, vals ve suitler, orkestra ve bandoneon için bir konçerto doldurmakta. 1985'te ünlü şarkıcı Milva ile sahneledikleri "El Tango" adh müzikal gösteri geçen yıl Monte Carlo'da 100 dolar giriş ücretiyle tekrarlanırken, gene 1987 eylülünde Verona'da Maria Callas anısına düzenlenen geceye renk katan Milva ve Piazzolla grubu, 20 dakika ayakta alkışlanıyordu. P I K N İ K PİYALE MADRA *~~ ^ SİZl'DUVDUM HIZLJ GAZETECI SECDET ŞE* ŞUNU MSRAK , ÖEVRİMCİ KıZlAI? NEOEN BÖİi£ 6İİİHİR.? tp 0LDU6UM, BU fOftUNUN MH6 Ç YA PA 0OS'<JAKıT MN.VA İLE "EL T A K O " Astor Piazzolla'mn 1985 yıhnda ünlü Italyan şarkıcı Milva'yla sahnelediği "El Tango" adlı muzıkal gösteri, geçen yıl Morttecarlo'da 100 dolar ginş ücretıyte tekrartanmışti. Yine gecen yılın eytülünde Mana Callas anısına üüzenlenen geceye renk katan Piazzotla ve Milva yirmi dakika ayakta alkışlanmışlardı. 11 Mart 1921'de Arjantin'de ttalyan asıllı bir ailenin çocuğu olarak Mar del Plata kentinde doğan Astor Piazzolla, Liberto Paulini ve Alberto Ginestra gibı unlu hocalann oğrencisi olmuş. Miguel Calo ve Anibal Troilo orkestralarında bandoneon çalarak tekniği ve düzenlemeleriyle dikkati çekmiştir. 1950'li yıllara kadar geleneksel tangonun belirh çizgisini pek aşamayan sanatçı, 1954'te Paris'te kurduğu bir topluluk ve yaptığı bir plak ile ilk çıkısını yapar. Neden Paris'te? Çünkü 1953'te yazdığı "Buenos Aires Tres Movimientos Sinfonicas" (Buenos Aires Üç Zamanlı Senfoni) adlı yapıtıyla Buenos Aires Fabian Sevitsky ödulünü ve Paris Konservatuarı'nda bir burs kazanmıştır. Orada Nadio Boulanger'den kompozisyon dersleri alır. 1955'te Buenos Aires'e dönen Piazzolla, Octeto Buenos Aires adlı sekizlisini, 1958'de ise Orquesta de Cuerdas Yayhlar Orkestra sı'nı kurdu. Ve her yenilik gibi biraz da ş'mşekleri üzerine çekti. Bir polemik açılmış ve "Piazzolla miiziğinin" tango olup olmadığı tartışılmaya başlamıştı. Zira Piazzolla, her şeyi durmadan değiştiriyordu: Tangoyu, düşüncelerini ve dostlannı. Bu değişimler onu uzaklara götürüyordu. Kendini izlemek cesaretini bulamayanlardan çok uzaklara. "Sinfoaietta", "Tango Ballet", "El Hombre de la Esquina Rosada" ve Montevideo'da ödul kazanan "Lo Que Vendra", "Contrabajeaado" gibi eserlerinin beğenilmesi ve tutulması için fazla zaman gerekmedi. Artık bütün Arjantin'in gurur kaynağı olmuştu. 1958'den 1960'a kadar New York'ta yaşayan Piazzolla, caztango adıyla çalışmalar yaptı. 196O'ta ise 'Yeni Tango Beşlisi'ni kurdu; Quinteto Nuevo Tango. Piyano, keman, bandoneon, elektrogitar ve kontrbastan oluşan bu kentet, Piazzolla'nın kur tstanbul seyircisinin " 4 . Henry" filminden ve Devlet Opera ve Balesi'nin 19851986'da sahnelediği 1 perdelik "Tangolar" adlı baleden tanıdığı, Radyo3 yayınlannda benim ve bazı yapımcı arkadaşların plaklarını dinlettiği Piazzolla müziginin temelinde klasik tangonun bütün öğelerine rastlamak mümkün. Modern müzik tekniğinin gerektirdiği kalıplar ve akorlar, bandoneon gibi yöresel bir sazın sesiyle birleşerek gene çok özel bir tür olan tangonun anlatımından kaynaklanırsa ortaya nasıl bir yapıt ve icra çıkacaktır? Bu Astor Piazzolla'nın özgün ve atipik müziğidir. Piazzolla'mn büyuk bir ustalıkla seslendirdiği enstrümana gelince; bandoneon, sadece bir tango sazı değil, Buenos Aires halkının değişik kuşaklannın arkadası, sırdaşı ve hayatının bir parçası olmuştur. "Hiçbir enstruman, hatta keman bile bizim huzunlerimizi, sevinçlerimizi, şarkılanmızda dile getirdiğimiz duygularımızı anlatmakta bandoneon kadar başanlı olamaz" diye yazıyor ünlu tango ozanı Enriguo Santos Discepolo. "Bandoneon, tangonun lirik ruhu.." ÇİZGİLtK KÂMİL MASARAC1 AĞAÇ YAŞKEN EĞtLİR KEMAL GÖKHA\ FESTİVALDE BUGÜ1S Kültür Merkezi Büyük Salonu, 18.30) Astor Plazz«lla (Atatürk Istaabal Tark Klasik *e Tasav^vf Maslktel ToplalagH (Atatürk Kültür Merkezi Küçuk Salonu 21.30) Sempozyont (Atatürk Kuitür Merkezi Küçuk Salonu) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Temmuz DÜNYAN/N EM BÜYÜK GÖSTER/S/.' 181O'DA SUGÖA/, UNLÜ /\Me&K*U ŞoyM£N VE SıRK USTASl PHfAlEAS TZYLOR 8ABNUM OOĞMOŞTV 2S yAŞINOA MSTELIKSI.Z SıR GENÇKEN, ^ASTLAOIĞl ZENCJ KAOIHLA SOSTE/SI yAPMAK AMACf/LA PoSTL/fS/A/ OOLAe 8Oeç ALMtŞ, B'/Z DOlAfk KAZAHMIŞn. BU IU£ tseoeee u/ASMGrou'a*/ JIAO/S/ VE i€ YAŞ/UOA 'GE£ÇEKTE OCOUGUMU /ODlA EDE^E/t: 8O 'A//A/OE S'tE Ğ i } SAGLAM'ÇT/ A Devlet Ttyatr*ları Sinan (Rumelihisarı, 21.30) FESTİVALDE YARIN BBC FUaraoni Orkestrası (Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu, 18.30) SempozyiMi (Atatürk Kültür Merkezi Küçük Salonu) AI di Meola (Açıkhava Tiyatrosu 21.30) I U l / I V V I U I I I 5 U H I U U I U d d e müzik yapan Sovyet Oktava topluluğu, Avrupa tumesim Türkiye konserteriyle surduruyor. Topluluk Ankara'da ve Çeşme'de verdiği konserlerden sonra bugun de saat 19.00'da Beyoğlu Dünya Sineması'nda çalacak Yedi müzisyenden oluşan Oktava'yı besteci Stasis Tamşunas yönetiyor. Topluluğun solistteri ise Dzeirana Kazlauskaıte ve Gytis Paskevicıus. 1871 y/UMPA, RA/ctgl SAILEY'LE *U/GDUĞÜ S//SK S/V SüYÜK. BAŞARtSt OLOU ZS4MAA//AJ/M "EM BtlYUK. GOSTEetSl " £>/YE SufJULAN Sİ£K, GEeç£ta~6N DE OLASAK/USTU füGÎ 'jUMgo"ADLI PİL ISE PABMAK 7Z>M (CVCE) S/e&H gAf HD ŞA£AMNILA BAÇLyARAK MLYAeDefZ OLMUÇ7U: 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 5 Temmuz 1938 feragat, fedekarlık, kahramanhk eserleri beklemez. Yalnız bazı vazifeler var ki onları yerine getirmekle mükellefiz. Asker oluruz, vergi veririz, Devlet bizim hislerimizi kontrole tenezzül etmez. Seve seve mi askerlik yapıyoruz? Vergimizi can ve gönülden mi veriyoruz? O bununla alakadar değildir. 193S1988 Diyerek karşılık beklemek yok. Yaptıklannı lütuf değil vazife telakki edeceksin. Bıkmayan bir hevesle ömrünun son gününe kadar didineceksin. Türk olmak ancak içinden gelen bir hevesle sevgile mümkün olabildiği içindir ki kanunun onu şekillendirmiyerek ferdlerin istidadlanna bırakmıştır. Bir insan topluluğunun millet halinde ileri hamleler yapabilmesi, ferdlerindeki bu ruhi kabiliyetin çokluğuna bağlıdır. Içinin bütün hızıle kendini Türk duyan her adam, ırkı veya dini ne olursa olsun yalnız formalite olarak değil ruhile de tam manasile Türk sayılır. Bu itibarla Türk olmak gençlikte ış, sonralanda eser demektir. Kalpleri cemiyet için çarpmıyan insanları bir ağaçtan veya bir inekten ayırd edemeyiz. NADtR NADİ Türk ohnak "Vatandaş"ın tarifi türlü şekillerde yapılıyor. Bir millete mensub olmayı muayyen bir ırkın evsafîle mukayyed küan, ferdlerin kanında mikroskopik deliller aramağa kadar varan rejimlerin yanında milliyeti ve vatandaşlığı inkar etmeğe çalışan nazariyeler de var. Bu arada demokrat memleketler birbirine oldukça uygun neticeler elde etmiş bulunuyorlar. Fakat buna rağmen onlar da tam bir ahenk bulmuş değildirler. Fransız babadan, Italyan anadan, Türkiyede doğmuş bir adam, Isviçrede bir Almanla evlenmeğe kalkarsa hangi meselelerle karşüaşılır? Gibi sualler, hukukçulara ter döktüren karışık davalara sık sık yol açar. Millet, vatan gibi uğrunda ölmeğe hazır olduğumuzu iddia ettığimız yüksek manah mefhumların yanında vatandaşı yani kendimizi iyi bilmezsek o iddialar bir deli saçmasından başka birşeye benzetilebılir mi? Şu adamlara soylarım soplarını soralınv Ecdadıma su katümamıştır. Türk oğlu Türküm. Büyük babam Arabdır. Annemin annesi Çerkesti. Ermeniyim. Yahudiyim. Fransltda doğdum. Anarn Türk, babam Cezayirliydi. Türkçe bilmiyorum. Bu adamlann hangisi Türktür, hangisi değildir; münakaşaya kalkarsak senelerce uğraşınz ve gene bir neticeye varamayız. Türkiye Cumhuriyetinin demokrat bir zihniyetle yapılan vatandaşlık kanunu meseleyi kestirme bir şekilde hallediyor. tşte en mühim maddest Türk tabiyetinde bir babadan veya anadan olan çocuklar Türkturler. Şu halde kanuna nazaran yukarıda sorguya çektiklerimiz ve silsilesinde akla gelmiyen karışıklıklar bulunan daha birçoklan da dahil, hepimiz Turk vatandaşıyız. Aaltara Saaat T i y a t r o s a Sonuncular (Harbıye Şehir Tiyatrosu, 21.30) Beleşe Emrah görmek yok Genç arabeskçi Emrah İpek, namı diğer Küçük Emrah gelecekti. Genç erkeklere kaset ya da fotoğraf imzalatmak yetecekti belki, ama genç kızlar bir anı fotoğrafi çektirmek ve "Emrah'tan bir yanak" almanın hesaplan içindeydiler. UFUK TEKİN ADANA Bayar Müzik Üretim Merkezi'nin önu o gün genç kız ve genç erkeklerle adeta işgal edilmiş gibiydi, Çukurova'nın ünlü "san sıcagY'na aldıran yoktu. Merkezin yetkilileri, giderek düzene sokulamaz hale gelen "hayranlar kalabalığı"nı yatıştırmak için polisten yardım istemek zorunda kalmışlardı. Genç arabestçi Emrah Ipek, namı diğer "Kiıçuk Emrah" gelecekti. Küçük Emrah'ı görmek, kasetlerini, fotoğraflanru imzalatmak için gelmişlerdi. Genç erkeklere kaset ya da fotoğraf imzalatmak yetecekti belki, ama genç kızlar, bir anı fotoğrafi çektirmek ve "Emrah'tan bir yanak" almanın hesabı içindeydiler. 13 yaşındaki Gökçe Kılıç, yalnızca görmeye geldiğıni söylüyordu. Hayran filan da degildi. Ama o da "arkadaşlannın ısranna dayanamayıp" soluğu Bayar Mü Küçük Emrah'ın imza gününde "beleşçiler" uyanldv 1 YMJKZ GÖRMEYE DEfiİl Küçük Emrah'ın imza günune katılanlar yalnızca plak, kaset ve fotoğraf ımzalatmaya gelenler değildi. Yalnızca görmek de değildi amaç. Ûzellikle kimi genç kızlar, "Emrah'ın yanağından bir makas aimak" ya da "kucaklayıp öpmek" amacıyla oradaydılar. zik (Jretim Merkezi'nin önunde almıştı. "Ben aslında Emrabçı degilim. Ama doğrusu merak da ettim. Mahalledeki bütun kızlar gelince ben de geldim. Hem a>ıp da olurdn. Taa tstanbul'dan Adana'ya gelmiş, gormemek olmazdı." Vedat Polat 19 yaşında bir "orta terk"tı. Bir butikte tezgâhtar olarak çalışıyordu. Gelis nedeni hayli şaşırtıcıydı: Rezillik! "Abi sen bizi yanlıs anladın, ben hayran filan degilim. Kaset raaset de imzalatmaj'a gelmedim. Kızlarımızın rezilliğini görmeye geldim. Bakalım ne yapacaklar, öpecekler mi, onu merak edivorum." Ahmet, arkadaşı Vedat gibi duşünmüyordu. "Sıkı bir Emrah hayranı"ydı. Sırasını bile şaşırmadan 6 kasetini de içindeki parçalarla birlikte sayarak gösteriyordu hayranlığım. "Yakında" diyordu, "Neşeliyim diye bir kaseti çıkacak. Bugün yann elimizde olur." 22 yaşındaki Leyla Atakay ise "sempatik bulduğu için" gelmışti Emrah'ı görmeye. "Yalnız görmeye değil" diye muzip bir şekilde güluyor ve şunlan söylüyordu: " O bizim kardeşimiz sayılır. Kucaklamak, öpmek geliyor içimden. Bilemiyonım nasıl anlatsara ki, kanımu kaynıvor Emrah'a. Çok içten söylüyor. Adana'ya gelmişken ona sevgimizi, hayranlığımızı ispat etmek istedik." Bayar Muzik (Jretim Merkezi belki de o gun tarihinin en fazla kaset satışını gerçekleştirecekti Emrah sayesinde. Kalabalıktan sıyrılmayı başarıp da yalnızca fotoğraf imzalatmak isteyen "beieşçi"leri uyarmak da merkezin yetkilisine düştü: "Sadece kaset alacak olanlan içeri alın. Kaset alacaklara bir de parasız fotoğraf veriyoruz. Başka kimseyi almayın. Öyle belese Emrah görmek yok." Türk olmak ne kadar basit tster sev, ister sevme, bu senin bileceğin şey. Çatlasan işmiş! da patlasan da vazifeni Diyebıliriz. Bu şekilde yapacaksın. Üst tarafına hakikaten öyledir. Devlet, karışmam. vatandaşın tarifini yapmış Der. bulunuyor. Tarifteki şartları haiz bulunan herkes istisnasız Ve biz taahhütlerimizi yerine Türktür. Üzerinde yaşadığımız getirdikten sonra Devlete ve millete karşı hiçbir vazi/e topraklar aynı derecede kaygusu duymaksızın yan hepimizin malıdır. Kanunun gelir, keyfımize bakabiliriz. çerçevesini aşmamak şartile keyfımizin istediği gibi • •• yaşamakta serbestiz. Devlet Kanun sarihtir ve bu şekil çok makuldür. Bizden itibarile Türk olmak işte budur. Fakat sevgili kardeşlerim, bu memleketin hududları içinde yaşayan ağaçlar, tavuklar ve inekler de bu kadar Türkturler. Cemiyetçe ileri hamleler yapabilmek için şeklin içinde çırpınan bir ruh lazım. Bunu yanımızdaki vatandaşlardan değil ancak kendi kendimizden istiyebiliriz. Ruh itibarile Türk olmak güç şey. Kimse senden birşey istemediği halde, hiçbir mükafat beklemeksizin cemiyet uğrunda çalışacaksın. Aynı fedekarlığı göstermeye lüzum görmiyenlerle bir hizada, ekseriye onlardan daha aşağıya hayat şartları içinde yaşamaya katlanacaksın ve bundan azap duymayacaksın. Yahu ben bu millete şu şu hizmetleri yaptım! KREM BALSAMiN rını Irrk b>id< uıklıran nıtdı e »•v.n. ır. n ad «II, » » 1 k b« B*tr\hk V m,,ı,r B d.f* rKREM BAISA MIM Uulianan b«>h« krrm kullan BEDAVA^NUMUNE lısnlju' p..f. lutLiku 223 »dr,, na or A. KUTİFX
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle