Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER hi, kimseyi suçlayamazsanız, hediye verilmesinden de asıl amaç, açıkça ortada olmasına karşın, hediyeyi verenin çıkar beklentisinde olduğunu, somut öğelere dayalı ispatlamak ve yasal açıdan işleme koyacak, hukuki haklılık tablosuna oturtabilmek mumkün olamaz. Aile bireyleri ve dostluklar arasında karşıhklı hediye verilmesi güzel bir olgudur. Birbirlerinden çıkar beklemeyen kişiler arasmda hediye verilmesi, kişıleri mutlu eden bir davranıştır. Hediye verilen kişi şahsına değer verilmesinin duygusal çoşkusunu yaşar. Temiz duygulara dayalı böyle bir kompozisyonda, hediyeyi veren kimse de alan kadar mutly olmanm hazzını yaşar. Tamtım ve reklam amacına dönük ve serbest rekabetin gereği, firmalarca uretilen malın satılması, tanıtılması ve pazar bulunmasma yönelik her hangi bir ön hesap ve düşunceye dayalı olmayan, esasen, görüntüsu ile de bu husus ve amacı açıkça sergileyen, tamamen ticari tamtım gayesine yönelik, küçük hediye ve eşantiyonlar konumuz dışıdır. Burada, veriliş yolu ve amacı yukardaki tanımlamalara uymayan, firma ve iş sahiplerinden almış olduğu hediyelerin, cins ve niteliğini, sorulduğunda rahatlıkla söyleyemeyen, söylemekten kaçınan, kamu görevlilerine verilen hediyeleri ve getırdiği sonuçları konu etmek istiyoruz. Devlet memurunun, çalıştığı kurumla iş Uişkisi içindeki, kuruluş ve şahıslardan borç para almasımn yasak olduğu, yasada açık olarak belirtilmiş bulunmaktadır. Borç miktarı için, şu kadardan aşağısı borç sayılmaz gibi bir hüküm yasada yer almadığına göre on bin, yirmi bin lira gibi bir meblağın da, bu yasak kapsamı içine girdiği açıkça ortadadır. Böyle bir durumda, bırakın otomobili, bir altın saatin, bir altın çakmağın, bir gümüş pasta takımımn, bir çamaşır maki.ıesi ve buzdolabının, kamu görevlisince hediye olarak kabul edilmesinin, normal olduğunu kim söyleyebilir? Söylese de, hangi mantık, hangi vicdan kabul eder bunu? On bin lirayı dahi borç olarak almaya yasa musaade etmezken, bir milyon değerindeki bir videoyu, müzik setini, hiç çekinmeden evinin köşesine yerleştiren kamu görevlisine, bu hakkı kim, hangi yasa hukmüne göre verebilir?.. • Yüz, iki yüz bin lira gibi bir paraya muhtaç kalmanın çaresizliğini, ömür boyu alnmda taşıyacağı damga ile soğuk cezaevi duvarlan arasında, aylarca, yıllarca kalarak, körpe çocuklannı, okul arkadaşları yamnda boynu bukük bırakan, "hırsız babalara", fakirliğin, sefaletin getirdiği suçlann cezası, yasalar gereği en ağır şekilde ödettirilirken, bu miktarların kat kat üstünde değer taşıyan hediyeleri alıp evine göturen kamu görevlisine, "gemisini yürüten kaptan" gözüyle bakılarak geçit verilirse, namus, dürüstlük, adalet kelimelerinin, sözlüklerde yeniden tanımlanması gerekir... Kamu görevlisinin, iş sahiplerinden hediye kabul etmesinin normal olmadığını savunan göruşe, günümuzde her türlu olumsuzluğu haklı gostermeye yönelik, hangi çağda yaşıyoruz moda deyimini arkaya alarak, alaya gözle vegulerek bakılması, yıllık maaş tutarımn çok üstündeki değerlerde ve her an paraya çevrilebilir kıymette hediyelerin, bazen altın bir kolye, bazen puianta bir yüzük, bazen de şık bir paketteki astragan kürk olarak, kamu görevlisinin evine girmesinin, daha sonra da, kuyumcu ve kurkçü dukkânımn yolunu tutmasının normal olduğunu bilerek ve önceden kabulü demektir. Hediye verilmesinde, illa gelecekte çıkar beklentisi olamaz diye ısrar edüirse, minnet duygusu da yok mudur yamtı verilir. 5 TEMMUZ 1988 Rüşvet, Hedîye Adı Altuıda Masomlastırılaıııaz Toplumdaki en büyük sosyal yara ruşvetle gerçekçi olarak savaşmamn yolu doğru, söyleyeni dokuz köyden kovmakla değil gerçeklere açık olmak, yasalara harfiyen uymakla olur. Hediye, rüşvetin kamu görevlisine kolayca verilmesinin en rahat yoludur. Rüşvet hediye adı altında masumlaştınlamaz, meşrulaştınlamaz. PENCERE Boğazlanan Boğaz İkinci Boğaz Köprüsü'nün açılış töreni. Sıcakhk 30 derece. Pankartlar dalgalanıyor: "Gazi Başbakanımız." Eh, savaşa girmeden "gazi" olan Özal, belki askeri yönetim altında iktidara oturduğu için bu sınıfa layık görülmüştür. Hem daha ağır basan pankartlar da var: "Fatih'ten İstanbul özal'dan köprü." Çanakyalayıcılık sanatı dalkavuklukla rjirteşti mi, turetimi parmak ısırtıyor. Törende İtalyanı, Caponu da nutuk atıyor; adamlar hem para kazanıyoriar hem söylev çekiyorlar. Sonunda Başbakan ve bakanlar siyah otomobillere binerek ileriiyoriar. İlk kez köprüyü geçecekler, ama o ne? Arabalar duruyor; köprü ayağında kurban kesiliyor, kıtır krtır; boğazlanan hayvanların kanları şıpır şıpır... * Fatih Sultan Mehmet Köprüsü... Sanryoruz ki italyan ve Caponun yardımlanyta bu çefikten köprüyü canım Boğaz'ın orta yerine oturtunca, Fatih Sultan'a saygı gösteriyoruz... Ama gerçek öyle mi? Sultanahmet Meydanı'na 30 katlı gökdelen dikmekle Sultan Ahmet'e rahmet mi okumuş oluruz? Süieymanıye Camii'nin yanına yirmi katlı iş merkezini oturtmak, Mimar Sinan'a en büyük saygısızlık değil mıdir? Uygar dünyanın her yerınde tarihsel anıtlann çevresi kentsel estetiğe göre düzenlenir. Herkes bilir kı eski bir kilise, cami, saray, hisar, sebil, su kemeri, köprü, çağımız teknolojisinin yanında boyutları bakımından cucedir. Eğer bir ulus tarihine saygılıysa, eski kentlerde ataların yadigârları gözetilir. Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı güzelim Rumelihisarı'nın tepesine Japon teknolojisiyle "çelik lenduha"y\ asmak, istanbul'u fetheden padışahı yüceltmez; küçültür. Ayaklan doğrudan Boğaz tepelerine oturduğundan, ikinci köprünün görüntüsu birinciden çirkindir. Boğazın tarihsel ve şiirsel havasını köprü giyotin gibi ikiye biçiyor. Eğer köprüler tuzağında bundan sonra da debelenirsek ne İstanbul kalacak ne İstanbul Boğazı... Hem Türkislam sentezi hem Osmanlı propagandası hem Fatih Sultan Mehmet edeoiyatı yaparız; hem de üç buçuk kuruşluk çıkarımız için tarihimizin canına okuruz. Arabesk goygoyculuk toplumu öylesine sardı ki, bu çirkinliği vurgulamaktan da çekinir ve ürkeriz. Özal savaşa girmediği için gazi olamaz, ama Fatih gerçekten fatihtir; ona saygımızı İstanbul'un doğasını ve tarihini koruyarak gösterebiliriz. Oysa canına okuyoruz İstanbul'un... • Birinci Boğaz Köprüsü yapılırken Mimarlar Odası bilimsel görüşünü açıklamıştı: Köprü, İstanbul trafiğini cehenneme çevirecek. Boğaz sırtlannı betonlaştıracak, kenti kuzeye doğru yayarak "köprüler tuzağı" oluşturacak. Çözüm tupgeçittir, bir an önce bu çözüm için hazırlık yapılmalı... Bakla falı açmıyordu Mimarlar Odası; bilimsel bir yaklaşımını vurguluyordu; söylenenler bir bir çıktı... Ama hırstan gözü dönmüş çevreler, bilim milim dinlemezler; sanat manat, estetik mestetik onlara vız gelir; bir yandan din sömürüsü yapacaklar, öte yandan trilyonluk arsa ve apartman vurgununda İstanbul'u boğazlayacaklar. Şimdi ikinci köprüden sonra ücüncüyü, üçüncüden sonra dördüncüyü gündeme getirecekler... Gün olur, Fatih istanbul'u fethettiğine pişman olur; gün olur, gelecek kuşaklar istanbul'u bu kadar çirkinleştirenlere beddua eder; ama bugün çevre yollarını bile yaptırmadan ikinci köprüyü açanların böylesine kaygıları yoktur. Onlann yaşam felsefesi aldımşattım üzerine kuruludur, istanbul'u Fatih aldı, onlar satıyor; İstanbul Boğazı gözlerimizin önünde boğazlanıyor. BURHAN ÖZBEY SEKA Başmüfettişi Devlet memuru konumunda görev yapan kamu çalışanının, devlette işi olanlardan, yasalara aykırı olarak, kişisel çıkar sağlamak yoluna gitmesi riişveti oluştunır. Kamu görevlisinin, mevkii ve görevini kötüye kullanarak, fertlerden haksız kazanç ve çıkar sağlaması, adı ne olursa olsun, yasalar çerçevesinde suç, insanlık açısından utanç verici bir olgudur. Gunumüzde kamu görevlileri yönünden üzerinde önemle durulması gereken başka bir olgıı da kurumlann iş Uişkisi içersindeki kişi ve kuruluşlardan, hediye (ilgili yasada armağan diye geçtiği için Türk çe olmayan hediyeyi kullanıyorum) adı altında çıkar sağlama hususudur. 657 sayüı Devlet Memurları Kanunu'nun "Hediye alma, menfaat sağlama yasağY' başlığı altındaki, 29. maddesi hukmü şöyledir: "Devlet memurlarının doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemeleri ve görevleri sırasında olmasa dahi, menfaat sağlamak amacı ile hediye kabul etmeleri veya iş sahiplerinden borç para istemeleri ve almalan yasaktır:' Bu maddenin yasada yer alması amacım, bir yazanmız, "Açıklamalı Devlet Memurları Kanunu" adlı kitabında şöyle yapmaktadır. (*) "Türk Ceza Kanunu, rüşvet irtikap gibi suçlan, ağır cezalarla cezalandırmıştır. Hediye alma rüşvete ve irtikaba açüan bir kapıdır. Atalanmız, "El insan, esirül ihsan=insan hediyenin esiridir" demişlerdir. Kanunun bu maddesi ile ahlaken zayıf olan insanlann, doğru yoldan ayrılmaması sağlanmak istenmiştir. Devlet memurlan resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olacaktır. Görevlerinin dışında dahi olsa, menfaat sağlamak amacı gütmeyecekler, hediye kabul etmeyeceklerdir. tnsanlar psikolojik yapısı icabı, basit hediyeler kabul etmekle, gelecekte, hedi>le verene karşı başı eğik olurlar. Kanunun bu fıkrası memurların şerefli, haysiyetli, başı dik insanlar olarak kalmasını sağlamak istemiştir. Devlet memurunun hediye kabul etmemesi, biraz da devletin itiban meselesidir." Yasada açık olarak belirtilmiştir Kamu görevlilerine, iş sahipleri ve firmalar tarafından verilen hediyelerin, birkaç ytlz liralık anahtarl'ktan başlayıp, otomobile varan değerlere ulaştığını, zaman zaman basındaki haber ve yorumlardan okuyor, öğreniyoruz. "Hatır sektörü" olarak tanımlanan hediyelik eşya üreticilerinin, kamu görevlilerine verilen hediyeleri, "çağımızın masum rüşveti" şeklinde yorumlamaları, gülüp geçilebilecek bir düşünce tarzı olarak algılanamaz. Kim ne derse desin, aile fertleri ve dostluklar dışında, hediye verilmesinde amaç, çıkar beklentisidir. Nasü rüşvette, alan ve veren suçüstü yakalanmadıkça ve bu husus somut verilerle belgelenmedikçe, yüzde yüz emin olsanız ve olayı bilseniz da Sonuç Yasalar o ülkede yaşayan ve yaşamak isteyen tüm insanlar için çıkarılır. Bir kısmı özveri ile uysun istediği gibi davransm diye değil. Namuslu olmanın yolu önce vicdandan geçer. Yönünü doğuya veya batıya dönmekte kimse kimseyi kandıramaz, doğru olduğuna kimseyi inandıramaz, eğer içinde kara varsa tabii... Toplumdaki en büyük sosyal yara nişvetle gerçekçi olarak savaşmamn yolu, doğru söyleyeni dokuz köyden kovmakla değil gerçeklere açık olmak, yasalara harfiyen uymakla olur. Hediye, rüşvetin kamu görevlisine kolayca verilmesinin en rahat yoludur. Rüşvet, hediye adı altında masumlaştınlamaz meşrulaştınlamaz. (1) Vali Orhan Pirler 1982 yılı basımı HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN yollardaki trafikte sıkısıklıklara neden olmustur. Boğaz Köprüsü 'nden yapılan tek yonlü ücret uygulamasmın İstanbul'da yaşayıp da Boğaz bırakılarak eski uygulamada Köprüsü 'nü kullanan her araç olduğu gibi çift yönlü ücret sahibinin, hele bu köpriiden uygulamasma donüş eski her gun geçmek zorunda sorunlara neden olacağı için olanlann çektikleri zıkıntı, son böyle bir uygulamaya zamanlarda adeta bir işkence dönühnesini önermek manttğa hatini aldtğı bilinen bir ters duşer. Oysa arabalı vapur gerçektir. için ücret uygulaması için: Denizyolları Boğaz Köprüsü Bilindiği gibi, uzun işletmeleri arasında bir tartışmalardan sonra protokol yapüarak arabalı yapümasına karar verilerek vapur geçişleri kullanılması 1973 yılında isletmeye açıian Boğaz Köprusü, Asya Avrupa sağlanmak suretiyle hem Boğaz Köprusü trafiği rahatlar, hem bağlantısını sağlarken, bu de köprüye bağlı yollardaki geçişin alternatifî ise trafîk hafifler. Şöyle ki: yüzyıhmızın başlanndan beri Avrupa yakasına arabalı vapur kullanılan arabalı vapur geçislerinde uygulanacak geçişidir. Bu geçişe, temmuz ayında açılacağı söylenen ikinci markajeton sistemi ile buradan geçecek araç cinslerine göre Boğaz köprüsü (Fatih Sultan belirli periyotlarda, ücretleri Mehmet Köprüsü) de Boğaz Köprusü idaresinden katılacaktır. almarak Denizyottanmn ücret Gerek köprü, gerek arabalı konusundaki mağduriyeti vapur geçişleri ücretle olmakta, onlenirken, trafiği bir parça da Köprü idaresinin, trafîk olsun rahatlatamaz mıyız? sıkışıklığına bir çözüm getirir HtKMET BEYGO düşüncesi ile yalnız Avrupa Kadıköy/İstanbul yakasına geçiste uyguladığı ücret politikası ile köprü üzerindeki yığılmalar ve ücret ödemedeki zaman kaybı önlenerek trafîk bir ölçüde rahatlamıştır. Fakat bu uygulama bazı sorunlan da Turizm sezonunun en yoğun beraberinde getirerek Avrupa günlerinde yabancı seyahat yakasına olan geçisler için ücret ödenmediğinden, arabalı acentelerinin ortak olarak yansıdığı uluslararası vapur ile Avrupa yakasına geçişleri paralı ouışu nedeni ile zincirlerde halka olan bu sisteme yönelmeyi dolaylı konaklama tesislerinin dışında olarak önlemiştir. Bir başka kalanlann yarı kapasiteyle deyişle; Avrupa yakasına geçis çalıstıklan gözlenmektedir. için ücret alınmayışı, bu yönü Özellikle ulusal nitelikli cazip hale getirmis ve bu konaklama tesislerinin bu yönden yapılan geçişlerden üzücü durumu, turizm dolayı köprü ve buna bağlı alamndaki olumsuz bir gidisle "Doluluk Oranı" ANAP yönetımınin tek bir değerlendırme ölçüsü var. Daha çok para edinmek! ANAP'çılara bakılırsa insanoğlu o kısacık yaşam süresinde hep para düşünmeli, daha çok para edinmeyi baş amaç bilmeli! Ne var kı, gerı kalmış bir ülkede salt paraya dayalı bir gelişme, yasal yollardan olanak dışıdır. Türkiye geri kalmış bir ülkedir. Yüzlerce yıl yabancı para babalannın acımasız sömürüsü sonucu yoksullaşmış ve sağlığı bozulmuştur. Osmanlı imparatorluğunun en son yılları çatırtıh ve gümbürtülü bir çöküştür. Kuruluş, gelişmeyükselme, duraklama ve geriieme dönemlerinde hep tuketicı kalmış. Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalmış topraklar ve millet bilincinden yoksun on milyon insanla yola çıkan Atatürk, sağlığının bozulmadığı ilk on yılda şaşılası başarı adımları atmış, gezgin ve tüketici insanları yerleşik düzene alıştırmış ve endüstrileşme yoluyla üreticl yapmıştır. Ne var ki, yüzlerce yılın sağlıksız yapısı kısa sürede değişmiyor, değişemiyor 1950de başlayan, 1960'ta hızlanan özelleştirme girişimleri 1970'ten günümüze gittikçe devleşmiş, elli milyon insanın yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomisi birkaç holding ağasının yönetimi altın a girmiştir. Ülkenin ekonomik yapısını yönlendiren holding ağaları: "Önce para!.." ilkesini öylesine benimsemişlerdir ki, sanat ve sanatçıya da "önce para1" açısından bakıyorlar. ANAP yönetimi ileri gelenlerinin son aylarda kimi davranışlan ve tutumları bu görüşü doğruluyor. ANAP'ın Türk Devlet Opera ve Balesi'ni özel girişimcilere vermek eğiliminde olduğu haberteri gazetelerde çıktı. Yalanlanmadı. Sadece kimi çevreler, durumun incelendiği, kesin bir karara vanlmadığı gibi kuşkulu sözler ettiler. ANAP yönetiminde milli eğitime sadece yüzde sekiz oranında bir bütçe ayrıkjığını yetkıli ağızlar açıkladı. Yine kendileri, Atatürk döneminde kültür ve eğitime yüzde on üçfük bir bütçe ayrıldığını söylüyorlar. Cumhuriyet Türkiyesi'nin o zor kuruluş yıllarında, fabrikalar kurmak için, demiryolları yapmak için, para bulabilmek için çırpınılan günlerde! Ankara çıkışlı bir başka haber "Devlet Tiyatrosuna rekabet getirıliyor" baslığını taşıyor. Cumhuriyet'te çıkan bu haberyazı şöyle başlıyor: "Kültür ve Turizm Bakanlığı tiyatro konusunda yeni politikalar geliştiriyor. Buna göre Devlet Tiyatrolarını kendi içinde rekabete teşvik etmek için doluluğa göre prim verilecek." (Arkası 13. Sayfada) Boğaz trafiği için öneri yanlış bir değerlendirmeyi de birlikte gündeme getirmektedir. Olumsuz gidîs, konaklama tesislerinin işletme ve pazarlamasının yabancı şirketlere verilmesi biçiminde yansımaktadır. Bu gidişin, ulusal konaklama tesislerinin boş kalmastna, giderek sömürülmesine neden olacağı gün gibi ortadadır. Zira yabancı büyük kuruluşlar ortak oldukaln veya işlettikleri acenteierin dışında kalan konaklama tesisleriyle yapacaklan kontratlarda düşük flyat önerecekler ve bunda da başan sağlayacaklardır. Yanlış değerlendirmeye gelince; ülkede turizm politikası ve planlaması göze çarpmadığından bütün eksiklik ve olumsuzhık yatak sayısının az olduğuna yüklenmektedir. Oysa yatak sayısı hızla çoğalmaktadır, ama buna koşutluk gösteren çok yüksek bir kapasitenin var olduğu söylenemez. Sadece Antalya bölgesinde 15.000 civannda olan yatak sayısı 30.000 civannda bir artış göstererek 50.000 rakamına ulaşmak üzeredir. Gözlenen yanılmalara neden olankonaklama tesislerine müşteri getiren bazı yabancı acenteierin çalıstıklan yerli acenteler arasında mekik dokuyarak daha iyi bir zeminde pastadan daha çok pay almalan çabalandır. Nitekim bu çabalar, sömürü kolonlan olusturarak ortakhk biçiminde yansunaya baslamıstv. Kurulan çift yönlü iliskiden yakın gelecekte küçük boy acentelerle konaklama tesislerinden başlamak üzereulusal turizm endüstrisi zarar görecektir. Paritesi yükseien yabancı paraları devreye sokarak piyasada yaratılacak ikilem aynı ölçekte personel bazında da çifte standartlara neden olacaktır. Nitekim peşin para ve bununla beraber döviz uygulaması yerli acentelerle konaklama tesislerinin özverili çabaUmm karşüıksız bırakacak, onlann ezilmesi ve sömüriılmesi sonucunu doğuracaktır. Sektördeki hızh ve plansız gelişimle, akan musuıklardan kısa zamanda testileri doldurma çabalan; soluklu ve boyutlu yaklaşımlarla, bakışlan ikinci plana itmis; devletin tribünlerdeki konumu da eklenince anza, yatak eksikliğine bağlanarak güzelim kıyılarla koylar yağmalanma derecesinde kapanın elinde kalmıştır. Şimdi takke düşüp kel görününce bütün yanlış hesaplar da Bağdat'tan geri dönmeye başlamıştır. Yatak sayısının istenilen düzeyde değil ve fakat bölgesel açıdan yeterli olmasına karşın, daha sezonun ortasında konaklama tesislerinden S.O.S. sesleri gelmeye başlamıştır. Hiç değilse bu seslerin makro açıdan değerlendirilip konuya bakış açısına ciddiyet getirmesini dilemeliyiz. ABDULLAH TEKİN ANTALYA Konaklama tesislerinden S.O.S. sesleri GENÇLER KARAKOLDA İNTIHAR ETMEZLER! MUSTAFA GÜLMEZ Banş, Demokrasi ve Sosyalizm yolunda yaşıyor. İTÜ'lü tlerici Gençler adma AYKUT SEMERCt Doğru çözümlere en çok ihtiyaç duyduğunuz anda... Günümüz iş dünyasının zorlu koşulları. Uluslararası ilişkilerin etkisiyle giderek karmaşıklaşan bir labirent... Bu labirentte başanya ulaşmak için yüzyılların oluşturduğu bankacılık ilkeleriyle çalışan... modern bankacılık gereklerini hızlı, dinamik ve doğru biçimde uygulayan... dünyayı ve Türkiye'yi bilen bir bankayla çalışın. Türk Ekonomi Bankası, tüm bankacılık hizmetleri, dış ticaret finansmanı, dövizli işlemler, menkul değerler, danışmanlık ve bilgisayar yazılımı konulannda... Bilgi ve deneyimi... profesyonel nitelikleri yüksek kadrosuyla.. doğru çözümlere en çok ihtiyaç duyduğunuz anda, yanınızdadır. TÜRK EKONOMİ BANKASI Bügiden yamrknın