19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLER 75 TEMMUZ 1988 MilliEğitim ŞurasVna Doğru ŞAHİN ALPAY Ilkortalise ve yükseköğretimin sorunları 1822 temmuzda tartışılacak Eğitimîn payı küçülüyor ğ Ortaögretimdeki darbogaz Lise düzeyinde okullaşma ğoranı yüzde 22 dolayında. AT ülkelerinde ortaöğretimde ^ /okullaşma oranlarının yüzde 7080'leri bulduğu dikkate ^f alınırsa en önemli darboğazın ortaöğretimde odaklaştığı vgörülür. Eğitimin niteliği ve kalitesi açısından da durum iç açıcı değil. İlkokulların yüzde 23'ünde ikili üçlü öğretim yapıhyor. # ö n e m l i düşöş Genel bütçedeki eğitimin payı özellikle Wl980'lerde önemli bir düşüş gösterdi. 1974'te yüzde 15'in ^Jüzerine çıkmış olan bu pay, 1980'de yüzde U'e indi, 1985'ten ^fbu yana da yüzde 9'un altında kaldı. Eğitim yatırımlarının * toplam yatırımlar içindeki payı da 196376 arasında yüzde 812 arasında seyrederken 1980'lerde yüzde 5'in altına indi. Turkiye eğitim alanında Önemli sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Bu sorunlar ve çözüm yollan, Milli Eğitim Bakanhğı'na tavsiyelerde bulunan bir danışma organı niteliğindeki Milli Eğitim Şurası'nın 1822 temmuz tarihleri arasında yapüacak 12. toplantısında tartışılacak. Bu yazıda şura dolayısıyla, yurttaşlanmızın birer birey olarak gelişmeleri yanında toplumumuzda demokratikleşmenin, ekonomik kalkınmanın ve sosyal adaletin sağlanması açılanndan stratejik denebilecek bir konumda olan eğitim alanındaki başhca sorunlanmızı kamuoyunun dikkatine getirmeye çalışacağız. Türkiye'nin eğitim sorunlannın başında ülkenin genel eğitim düzeyi Ue ilgili sorunlann geldiği kuşkusuzdur. Avrupa Topluluğuna tam üyelik için başvurmuş olan Türkiye'de okuryazarhk oranı giderek yükselmekle beraber, bugün yüzde 85 dolayına ulaşabilmiştir. Bu açıdan Türkiye, milli geliri daha da duşük bazı Üçüncü Dünya Ülkeleri'nin gerisindedir. Soygunda DevSol parmağı tZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Hatay semtinde bir kuyumcuyu soyma girişiminde bulunan kişilerin DevSol üyesi olduğu ve Kırşehir Cezaevi'ndeki arkadaşlannı kaçırmak istedikleri öne sürüldü. Mustafa Subaşı adlı bir kuyumcunun, içinde 49 milyon lirahk altın ve 4 milyon liralık döviz bulunan çantasını silah zoru ile almaya çalışan kişilerin tümünün yakalandığı açtklandı. Caner Tozcu, Ahmet Kaplan ve Muharrem Eryaşar yakalandıktan sonra verdikleri ifadede, Kırşehir Cezaevi'ndeki ölüm ve ömürboyu hapis cezasına çarptınlan 23 arkadaşımızı kaçırmak için paraya gereksinmemiz vardı" dediler. Bu ifadelerden sonra aralarında bir eski polisin de bulunduğu 20'yi aşkın kişi gözaltına alındı. 1 MİLLİEĞİTİM ŞÛRASI NEDİR? 6 yıllık rötar Milli Eğitim Şurast, 1933 yılında yürürlüğe giren bir . kanunla, eğitim sisteminin düzenlenmesi ve zaman içinde yenileşmesi çabalannı, Talim ve Terbiye Kurulu ile birlikte incelemek ve bakanlığın onayına sunulacak kararlan almak üzere oluşturulmus bir danışma organı niteliğini taşıyor. Milli Eğitim Şuralarının ilki 1939 yılında, onbirincisi 1982'dt toplandu Yürürlükteki düzenlemeye göre iki yılda bir toplanması gerektiği halde 6 yıldır toplanamamış olan şura, 12. toplantısım Ankara'da 1822 temmuz tarihlerinde yapıyor. Doğal üyeler, seçimle gelen üyeler ve Milli Eğitim Bakanı'nın davet ettiği üyelerden olusan ve bu kez en geniş katıhmla toplanması beklenen Eğitim Şurası Türk eğitim sisteminin bütününü gözden geçirmeyi amaçlıyor. Toplantınm gündeminde yer alan konular, Türk Eğitim Sistemi, Yüksek öğretim, öğretmen Yetiştirme, Eğitimde Yeni Teknolojiler, Türkçe ve Yabancı Dil Eğitimi, Eğitimin Finansmanı ve öğretim Programlan. de 6070 dolayına çıkmaktadır. Gelişmiş ulkelerde bu sayı 2030 arasında değişmekte, bir sınıfta 30*dan fazla öğrenciye niteljkli bir eğitim verilmesi mümkün görülmüyor. Bakanlığın hesaplanna göre, ilk ve ortaöğretimde derslik ihtiyacırun karşılanabilmesi için yılda ortalama 5000 derslik yapılması gerekmekte. öte yandan 1960 ve 1970'lerde inşa edilen okul binalanrun büyük bölumü faydalı kullanım sürelerinin sonuna ulaşmış bulunuyor. Donanmayu iki firkateyn katıhyor tSTANBUL (ANKA) Başbakan Turgut özal'ın Fatih Sultan Mehmet Köprusü 'nün açılıştna gelirken bindiği "Fatih" ve "Turgutreis" fırkateynleri Cumhurbaşkanı Kenan Evren 'in de katılacağı bir törenle donanmaya teslitn edilecek. Donanmanın firkateyn gereksinimi karşılamak üzere uygulanmaya konulan program çerçevesınde 11 Ekim 1987'de donanmaya katılan "Yavuz", önumüzdeki hafta katılacak olan "Fatih" ve "Turgutreis"ten sonra aynı programm dörditncü gemisi "Yıldırım" da aynı gün denize indirilecek. Gölcük Tersanesi'nde yapüacak törende aynca yapımı suren denizaltıya "Dolunay' adı verilecek. Fırtına hücumbotu da donanmaya teslim edilecek. TAYADhn açıklaması tstanbul Haber Servisi Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneğı (TAYADj tarafından dün yapılan yazılı açıklamada, "fşkenceyle ilgili uluslararası sözleşmelere imza atılmasma karşın hâlâ msanlık dışı uygulamalarm sürdüğü" bildirildi. Birçok kişinin işkence altmda alınan ifadeleri kanıt gosterilerek idamlara kadar varan hapis cezası istemiyle yargılan,dığı ve insanlık dışı uygulamalar nedeniyle ölumlere ve sakat kalmalara rastlandığı vurgulanan açıklamada, "tşkence sözleşmesine neden imza atıldı" diye soruldu. Yetkililerden, onaylanan uluslararası sözleşmeterin gereklerini yerıne getirilmesinin istendiği ve işkencecilerin hâlâ görevlerini sürdürduklehnin belirtildiği açıklamada, "Evet, hepimiz insan onuru için mücadeleyi gorev edinmişsek işkeneenin günümüzdeki her biçimlenişıne tavır almak zorundayız" denildı. ATnin çok gerisinde Nüfusun özellikle ileride ulaşabileceği eğitim düzeyini gösteren okullaşma oranlan da pek iç açıcı değüdir. Belirli bir cağdaki nüfusun ne kadannın okula devaın ettiğini ifade eden okullaşma oranlan konusunda çok farklı besaplamalar söz konusudur. GelişDERSÜK SIKINTISI llköğretimde derslik başına 44 öğrencinın düşmesi, sıralarda yan yana 4 öğrencinin eğitim görmek zorunda kalması, eğitim miş ülkelerde okula hazırlık bakı, kalitesinın lyıce düşmesıne neden oluyor. Bu sayı şehirterde zaman zaman 60701 bîle buluyor. (Fotoğraf Cumhuriyet) mından büyük önem verilen okul öncesi eğitimde okullaşma oranı Eğitim olanaklanndan yarar niteliği, kalitesi açısından da duyüzde 4 gibi çok geri bir düzeyde tın sayılır bir oranda olduğu sa nın yüzde 7080'leri bulduğu diknılmaktadır. Yine bakanlık veri kate alınırsa, Türkiye eğitiminde lanmada bölgder, kukent, sosyo rum iç açıcı değildir. Buna ilişkin dir. lerine göre ortaokulda okullaşma en önemli darboğazın ortaöğre ekonomik gruplar ve kızerkek ay bazı nesnel göstergeler şöyledir: nmlannda görülen büyük denge Bakanlık verilerine göre ilkokulGelişmiş ulkelerde, bu arada oranı 1987'de yüzde 60*a fırlamış timde odaklaştığı söylenebilir. ATde zonınlu öğretim 9 yıldır. tır. Başka hesaplamalara göre bu Bakanlık verilerine göre yükse sizlikler eğitimde fırsat eşitliğinin lann yüzde 23'ünde ikili üçlü öğBizde ise beş yü olmaya devam et oran yüzde 4245 dolayındadır. köğretimde okullaşma oranı bu yıl sağlanmasımn, çözüm bekleyen retim yapılmakta, yüzde 33'ünde mektedir. Zonınlu ilkokulda okul Lise düzeyinde okullaşma oranı (açık öğretim dahil) yüzde 12'ye temel sorurüardan biri olduguna "birleştirilmiş sınıflar" programı laşma oranı bakanlık verilerine nın plan hedeflerine göre yüzde dayanmıştır. AT ülkelerinde bu işaret etmektedir. uygulanrnaktadır. göre yüzde 92'dir. Zonınlu öğre 37'yi bulması gerekirken, bazı he oramn yüzde 2030 arasında desaplar yüzde 22 dolayında kaldı ğiştiği dikkate alınırsa, bu alanda tim tüm çağ nüfusunu kapsayallköğretimde derslik başına 44, rnadığı gibi, kayıtlı olup da oku ğı yönttndedir. AT ülkelerinde or da hayli geri kaldığımız görülmek Altyapı yetersiz ortaöğretimde 54 öğrenci düştüğü la devam etmeyen öğrencilerin ha taöğretimde okullaşma oranlan tedir. Okullanmızda verilen eğitimin hesaplanırken; bu sayılar şehirler Karakaş görevi devraldı Istanbul Haber Servisi Ercan Karakaş, SHP tstanbul ll Başkanlığı görevini dün geçict başkanlığı yurüten Siyazi Yurtsever'den devraldı. Devir teslim törenine tstanbul milletvekilleri Mehmet Alı Eren, Mehmet Moğoltay ve Hüsnü Okçuoğlu ile SHP tstanbul ilçe teşkilatı yöneticileriyle çok sayıda partili katıldı. Ercan Karakaş, devir teslım töreninde yaptığı konuşmada, uygurca tarıışmaktan hiçbır zaman kaçınmayacaklarını belirterek "Çözüm uretmede, program geliştirmede, eksiklikleri tamamlamada ve alternatif politikalar uretmede çok sesli olacağız" dedi. Üniversitelerin sorunu: Kaynak yetersizliği Gelişme sürecinde bir ülkenin kaynaklarım dağıtırken sayısız ihtiyaçları göz önünde tutmak zorunda olduğu doğrudur. Ancak devlet bu dağıtımı yaparken, yükseköğretimin ülke gelişmesindeki rolüne uygun bir tutum içinde mi olmuştur? 19817 izleyen yılların hepsinde ihracata ödenen vergi iadeleri üniversitelere verilen ödeneklerden fazla olmuştur. Prof. Dr. AHMET N. KOÇ Üniversitelerimizde halen uygulanmakta olan mali rejimin ana çerçevesi anayasa ve 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası ile belirlenmiştir. Anayasamn belirlediği mali sistem şöyle özetlenebilir: Üniversite devlet veya vakıf eliyle kurulabilir. Üniversiteyi devlet kurar ve kaynaklannı sağlarsa bu kaynakların mıktannı ve nasıl kullanılacağını yine devlet belirler. Üniversiteyi bir vakıf kurar ve kaynaklannı da bu vakıf sağlarsa bu kaynakların nasıl kullanılacağına devlet kanşmaz. Yükseköğretim Yasası da üniversitelerin gelir kaynaklannı belirlemiş ve üniversitelerin yararlanabileceği bazı mali kolaylıklar getirmiştir. Yasada belirlenen gelir kaynaklannın hiçbiri (bütçeye konulacak odenekler dışında) verimli,«üvenilir ve sürekli kaynaklar değildir. Son altı yıllık dönemde universiteler toplam harcamalanrun ancak %34'ünü "öz gelirler" denen bu diğer kaynaklardan elde ettikleri gelirlerle (öğrenci harç ve ücretleri, döner sermaye gelirleri, vb.) karşılarken %9697'sini devlet bütçesinden ayrılan ödeneklerle karşılamışlardır. Demek oluyor ki, üniversitelerin ana finansman kaynağı kamu gelirleridir. Türkiye'de üniversiteleri devlet finanse ettiği sürece sistemin iki özelliğinden kurtulması beklenemez: 1) Üniversitelere verilecek kaynaklar öteki kamu hizmetlerine verilecek kaynaklar ile rekabet halinde bulunacak ve üniversiteler bir iki istisnası dışında butün kamu hizmetlerinin mustarip olduğu kaynak sıkıntısından mustarip olacaktır. 2) Mali yönetimin ve denetimin çerçevesini devlet çizecek, kurallannı devlet koyacaktır. Anlaşılan 21. yüzyıl yaklaşırken üniversitelerimizin mali sorunlarının başında kaynak yetersizliği gelmeye devam edecektir. 19811987 döneminde üniversitelere ayrılan odenekler hemen hemen 7 kat artmıştır. Ancak bu dönemde yaşanan enflasyon dikkate alındığında ortaya çıkan durum düşündürücüdür. Enflasyonun etkisi giderilerek üniversitelere ayrılan ödeneklerin sabit fıyatlarla miktarlan hesaplandığında görülüyor ki, 1983 yılı hariç 6 yıl boyunca üniversitelere aynlan bütçe ödeneği hep 1981 yılının altmda kalmış ve ilk defa 1987 yılında bu başlangıç seviyesini aşmıştır. Bunun anlamı açıktır: Üniversiteler gittikçe artan öğrenci sayısını ve genişleyen programlan giderek azalan bir finansman gücü ile karşılamak zorunda bırakılmışlardır. Aynca 1981 yılındaki ödenek 19 üniversite için iken 1987 yılında ödenek 27 üniversite için verilmiştir. Üniversfcelere aynlan ödeneklerin Gayri Safı Milli Hasılaya oranı da gittikçe azalmış, 1981'de <7oO.71 iken 1987'de <PoO.57'ye düşmüştür. Yani Türkiye büyüyen ekonomisinden üniversitelerine giderek küçülen bir pay ayırmıştır. Gelişme sürecinde bir ulke olarak Türkiye'nin kaynaklannı dağıtırken yükseköğretim dışında sayısız başka ihtiyaçları da göz önünde tutmak zorunda olduğu doğrudur. Ancak devlet bu dağıtımı yaparken acaba yükseköğretimin ülkenin gelişmesindeki rolüne uygun bir tutum içinde mi olmuştur? Bu, cevaplandınlması zor bir sorudur. Ama yine de bir örnek olabilir umuduyla üniversite ödenekleri ile bir başka harcamayı karşılaştıralım: 1981'i izleyen yülann hepsinde ihracata ödenen vergi iadeleri üniversitelere verilen ödeneklerden fazla olmuştur! Bazı yıllarda bu fark iki veya üç kata kadar çıkmıştır. Demek oluyor ki Türkiye, ihracatı teşvik için üniversitelerine ayırdığının iki üç katı kaynak ayırabilmektedir. Bununla, ihracata vergi iadesi yapılmamasını söylemek istemiyoruz. Sadece ulusal kaynakların dağıtımında önceliklerin yanhş olduguna dikkati çekmek ve bu dağıtımda üniversitelerin ülkenin bugünkü refahı ve geleceği bakımından taşıdıklan öneme denk bir pay alamadıklannı belirtmek istiyoruz. Üniversitelere aynlan toplam kaynak giderek azalırken öğrenci başına odenekler de 1983 yılından itibaren sürekli düşmüştür. özet olarak, mevcut sistem üniversitelere toplum hayatındaki ağırlıklanna denk kaynaklar sağlayamamaktadır. Alışılmış kalıplan zorlamadan da mevcut sisteme geçerli ve etkili bir alternatif bulunamaz. Kamu harcamalan Durum bu iken kamu harcamalanndan eğitime aynlan pay giderek azalmakta. Genel bütçeden eğitime aynlan pay özellikle 1980lerde önemli bir düşüş gösterdi. 1974'te yüzde 15'in üzerine çıkmış olan bu pay, 1980'de yüzde U'e inmiş; 1985'ten bu yana da yüzde 9'un altında kalmıştır. öte yandan eğitim yatırımlarının toplam yatınınlar içindeki payı da 196376 arasında yüzde 812 arasında seyrederken, 1980'lerde yüzde S'in altına inmiştir (Bkz. Prof. Dr. Ziya Bursalıoğlu, "Azalan Bütçe ile Düşen Kalite", Cumhuriyet BilimTeknik, Sayı 71, s. 3). Devletin eğitime giderek daha az kaynak ayırma politikasına yükseköğretim de istisna değildir. Prof. Dr. Ahmet N. Koç"un yaptığj bir hesaplamaya göre yüksekögretime aynlan ödenek 1981'de öğrenci başına 197 bin lira dolayından 1987'de (1981 fiyatlanyla) 145 bine düşmüştür. Erbakan Adana'da konuşacak ADAS'A (Cumhuriyet ' Güney tlleri Bürosu) Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın bugün Adana 'ya geleceği ve 1617 temmuz tarihlerinde partisinin Adana ve Mersin orgütlerince düzenlenecek konferans ile açık hava mitingine katılacağı bildirildi. RP Adana tl Başkanlığı 'ndan yapıian açıklamaya göre Erbakan,yarın I partisinin toplantısına katıldıktan sonra 21.00'de yazlık Bahar Sineması'nda "sıhhatli ekonomi" konulu bir konferans verecek. 17 temmuzda ise bir basın toplantısı duzenleyip Mersin'de yapüacak "Kıbrıs sorunu"nun işleneceği açık hava mitingine katılacak. Şehit polisin ailesine ynrdım PORTRE / PROF. DR. AHMET KOÇ Prof. Dr. Ahmet N. Koç, 1933 yılında doğdu. Lise öğrenimini Tarsus Amerikan Koleji'nde, yüksekoğrenimini A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde yaptı. Master ve doktora diplomalarını Berkeley 'deki California Üniversitesi'nden aldı. 1964 yılında Robert Kolej Yüksek Oku'.u'nda öğretim üyeliğine başladı. Halen Boğaziçi Üniversitesi tktisadi ve ldari Bilimler Fakültesi Dekanı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdurii'dür. Eğitime kaynak Yukarıdaki sayılar özellikle 1980'den sonra kurulan hükümetlerin eğitime giderek daha az önem vermelerinin hayli açık kanıtıdır. Son seçimlerden sonra ANAP iktidan, eğitim ve saglık sorunlanna öncelik vereceğini ilan etmiş bulunuyor. Yeni kaynaklar arayışı içinde olan hükumet, ilk kez 1987 yılında faaüyete geçen Çırakhk, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme Fonu ile bu yıl 44 milvar, ilk kez bu yü uygulanan Eğitim ve Saglık Hizmetleri Vergdsi'nden de 180 milyar dolayında yeni kaynak sağlama yoluna gitmiştir. (Bu yılki eğitim ödeneği 1.800 milyar dolayındadır). Bakan Hasan Cetal Gizri, "Panüı e#Hme fırsat eşitHgi açısındaıı karşı ofanakla beraber, eğitimin finansmanı açısından devlet biitçesinin ötesine geçme zamanı gelnıişrir" şeklinde ifade ettiği görüşle devlet okullannda da paralı öğretime geçiş arayışını gündeme getirmiştir. Özellikle yükseköğretimde herkese Ucretsiz ya da çok düşük ücretli öğretim hizmeti vennenin sosyal adaletle ne denli bağdaştıgı tartışılması gereken bir konudur. Yükseköğretim hizmetlerinden yararlananlann büyük çoğunluğunun yukan gelir gnıplarından geliyor olması nedeniyle, ucretsiz yükseköğretimin dar gelirlilerden varlıkhlara bir gelir transferi olarak görülmesi mümkündür. Fırsat eşitligi açısından ödeme gücü olanlara ücretli, olmayanlara ucretsiz (burslu) eğitim şeklinde bir politika daha isabetli olabilir. 12. Eğitim Şurası'nın eğitirae bugünden çok daha fazla önem verüerek, önemiyle bağdaşan ölçüde kaynak aynlması için bir baskı aracı olması ve genel olarak eğitimin finansmanı sorunlanna çözüm yolları araması, sanırım kamuoyunun önemli bir beklentisidir. Çağdaş eğitim teknolojisine geçiş zorunlu Bilgisayar etkileşimlidir, güdüleyicidir, sabırlıdır, bildiriyi canlandırır usta bir taklitçidir; ancak öğreticilehn yaratıcılığı olmadan sahneye çıkamaz. Bu yüzden çağdaş öğretmenin yetiştirilmesi eğitim teknolojisinden yararlanabilmenin de ön koşuludur. Doç. Dr. ALt BAYKAL Eğitimin ereği öğrenme, işlevi öğretimdir. öğrenmeöğretme olayı da eninde sonunda bir iletişim sürecidir. Okullanmızdaki iletişim anlayışı öğrenci kulağının öğretmen dudağına kelepçelenmesidir. Bilgiyi algılama görevinin yüzde seksenini yüklenen insan gözü saniyede beş milyon tane "evethayır", "varyok", "dogroyanlış" gibi iki seçenekli bilgi birimi algılayıp, ayırt edebilmektedir. İnsan beyninin bunlardan beş yüz tanesini işleyip yorumlayabildiği hesaplanmaktadır. öğretmenin eli ve dili ise, saniyede en çok beş birimlik bilgi iletebilir. Her beş yılda bir iki katına çıkan bilgi birikimini okullanmızda değerlendirebilmek için eğitim teknolojisinin çağnsına gitmek gereklilik değil zorunluluktur. Eğitimde de kullanılan iletişim donanımlannın işlevleri kısaca şöyle sıralanabilir: 1. Bildiriyi aslına uygun olarak algılamak, yani renk, biçim, ses, söz, hareket, hız vb. uyancıları ürün ve süreç olarak yansıtabilmek, 2. Görüntü ve duyuruyu döküp saçmadan, asalak bildirilerle kanştırmadan ama gerektiğinde birbirlerine eşleyerek vericiden alıcıya taşımak, 3. Olabildiğince çok sayıda alıcıya yaymak, 4. Alıcının algılaması için gerekli biçim, hız ve boyut dönüşümlerini sağlamak, hızlandırmakyavaşlatmak, büyütmekküçültmek... 5. Alıcının algı hızına ve ilgi düzeyine bağlı olarak bildiri üzerinde ilerigeri denetimini kolaylaştırmak, 6. Temel bildirilerin ve türev verilerin tutanağını kuüamma hazır olarak saklamak, 7. Gerektiğinde başka iletişim donanımlan ile kenetlenerek bildiri içeriğini zenginleştirebilmek, alıcıverici kapsamını genişletebilmek, 8. Yukarıdaki işlevlerin tümünü iki yönlü olarak yapabilmek, yani dönüt bildiriyi de (sonı, yanıt, eleştiri, pekiştiri, eklenti, katkı, düzelti vb.) alıcıdan vericiye gecikmesiz olarak ulaştırmak, 9. Yukarıdaki işlevlerin tümünü çabuk, duyarlı, ucuz, kolay ve tehlikesiz olarak gerçekleştirebümek ve tekrarlayabilmek... Kitap, video, bilgisayar, televizyon gibi eğitim amacıyla da kuUanılabilen iletişim araçlan, yukarıdaki işlevler ölçüt alınarak değerlendirildiğinde herbirinin belirli koşullar altmda geçerli ve yararlı olduğu da kolaylıkla anlaşılır. Okullanmızda ders araçlan ya yoktur ya bozuktur ya da göstermelik olarak vitrinlerde saklanır. tletişim, kitapkaratahtadefter döngüsünde kilitlidir. Bu tür araçlar durağan ve kalıcı uyancıları korurlar ama eylemi öldürür, zamanı dondurur, üçüncü boyutu ezerler. Video ve televizyon hareketi depolarlar, rengi, sesi, yazıyı, çizgiyi aslına uygun olarak yansıtırlar, etkiyi iletirler ama tepkiyi aygılayamazlar. Video, kitabın eğitimdeki beş yüz yıllık saltanatını kuşatmaya kalkışmışsa da şimdi kitabın egemenliği altında sadakatla hizmet vermektedir. Çünkü video ve televizyonda öğrencinin oyuna katılmasuıa olanak yoktur. Bilgisayar sabırlı, taklitçi, benzersiz bir ezbercidir, etkileşimlidir, öğrencinin oyuna katılmasına hatta senaryoyu değiştirmesine izin verir, tepkilerin tutanağını saklar ancak öğretmenin kıvraklığıru, insanın sıcaklığını aşamamıştır. Elektronik bellek henüz elektronik gönülle donatılamamıştır. Eğitim sıstemi kapsamındakı insan ve başka insanlann etkileşim örgüsü de bilgisayardan etkilenmektedir. Bilgisayar eğitimde yönetim, rehberlik, ölçmedeğerlendirme ve öğretim süreçlerinde de yeni olanak lar sağlıyor. Bu nedenle de eğitim sisteminin vazgeçilmez bir parçası olmaya adaydıı. Ancak tek başına bir eğitim sistemi değildir. Ergeç eğitim sisteminin içinde yer alacaktır, eğitim sisteminin yerini alamayacaktır. Bilgisayar öğretim sürecinde zorunlu olan, örnek çözüm, etkin katılım, gecikmesiz düzelti, sürekli pekiştiri gibi öğretim ilkelerini her öğrenciye ayn ayn ve kendine gerektiği anda uygulayabilmekte vazgeçilmez kolaylıklar sağlayabilir. Ancak, sistemli bir eğitimde, sistemin diğer bileşenlerini düzenleme, denetleme, değiştirme yetki ve yeteneği olan sistem yöneticisi öğretmendir. Bilgisayar etkileşimlidir, güdüleyicidir, sabırbdır, bildiriyi canlandırır, usta bir taklitçidir. Ancak, ders senaryoları yazamaz. Öğreticilerin yaratıcılığı olmadan sahneye çıkamaz. Yaratıcılık, özgürlük, içtenlik, doğalhk gerektiren, önceden tasarlanamayan becerilerdeki gücü yetersizdir. Bu yüzden çağdaş öğretmenin yetiştirilmesi başka açılardan olduğu gibi, eğitim teknolojisinden yararlanabilmenin de önkoşulu olarak eğitim gündeminin birinci sırasına oturmaktadıı. tstanbul Haber Servisi Turk Polis Teşkilatı Güçlendirme Vakfı Yönetim Kurulu uyesi Yusuf Kenan Öztıryakioğlu, şehit polis Hakkı Tarhan'ın evine giderek ailesine, vakıf adına 5 milyon liralık çek verdi. Çeki, Tarhan'ın eşi Hüsniye Tarhan'a veren Öztıryakioğlu, başsağlığı ziyaretini bu kadar geciktirdıklerinden dolayı duyduklan üzüntüyu dile getirdı. Daha sonra tstanbul Bölge Trafık Şube Mudüru Şükru Gurler, Istanbul Şoforler ve Otomobil Esnafı Çocuklan Eğitme ve Yardımlaşma Vakfı 'nca şehit polisin 4 çocuğuna öğrenimleri suresince her ay 15 'er bın lira burs verileceğini söyledi. Gürler, Tarhan'ın olumunden duyduklan üzüntüyu dile getirirken şoyle dedi: "Herkese dost olan, karakış, toz, çamur demeden 10 sene boyunca ve kavşağını hiç değişıirmeden görevini yapan şehit arkadaşımız her zaman gönlumuzde olacaktır". Trafık polisi Hakkı Tarhan, 7 Haziran 1988 gunü Dolmabahçe kavşağında Nihat Eripek adlı bir sarhoş tarafından bıçaklanarak oldurülmuştu. Açıköğretim Fakültesi sonuçları AMKARÂ (Cumhuriyet Bürosu) 1112 Haziran 1988 tarihleri arasında yapılan Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakultesi'nin yıl sonu sınav sonuçları öğrencilere bugün postalanmaya başlanıyor. Çeşitli nedenlerle sınav sonucu ellerine ulaşamayan öğrenciler durumlarını bağlı bulundukları bürolardan öğrenebilecekler. Bu yıl AÖF'nin bütunleme sınavları 34 Eylül 1988 tarihlerinde yapılacak. Denizcier anıldı tSTANBUL (AA) Türktş Konfederasyonu ve Tek Gıdalş Sendikası eski genel başkanlarmdan İbrahim Denizcier, ölümünun 5. yıldönumunde Zincırlikuyu'daki mezarı başında düzenlenen torenle anıldı. Torende konuşan TekGıda İş Sendikası Genel Başkanı Orhan Balıa, Denizcıer'in Türk işçi hareketme önemli katkıları olduğunu belirterek şöyle dedi: "Denizcier, Turk işçi hareketinin en iyilerinden biriydi. Bizler onun bıraktığı yoldan ne kadar ilerlediğimizi söylüyorsak da ara sıra ayağımıza çalılar lakılıyor. Buna rağmen, gorevimizi en iyi şekilde gerçekleştirmeye çalışıyoruz." Törene, Turktş'e bağlı işçi sendikalarımn temsilcileri, Tekel Genel Müdürü Sureyya Yücel Özden, eski Tekel Genel Mudüru Recai Dıblan, Denizcıer'in ailesi ve yakmları ile arkadaşlan katıldı. PORTRE DOÇ. DR. ALİ BAYKAL "Şakır şakır para kazamyoruz" ANKARA (AA) THY Genel Mudüru Yılmaz Oral, uçak biletlenne zaın yapılmayacağını açıkladı. Oral, "Dış hatlardan şakır şakır para kazanıyoruz. Amacmuz mevcut fıyatlarla vatandaşımıza hizıneı etnıek" diye konuştu. Kuruluşunun kendı yağıyla kavrulduğunu ve bir yılda 120 milyon dolar borcunu da sıkıntıya düşmeden odediğıni kaydeden Oral, "Benzin fıyatlarındaki arıış bu kararı değıştırebilir ını" şeklindekı soruyu şoyle cevaplandırdı: "Şıındilik ıdare cdıyoruz. Önemli olan mevcut imkânlarla vatandaşa en ucuz hizmetı vernıek. Bu da görevlerinıiz arasmda. Geçen aylarda da bir 'zam yapüacak' söylentisi çıktı. Yaptık mı?" I945'te Konya'da doğan Doçent Dr. Ali Baykal, 1964'te Haydarpaşa Lisesi'ni, 1970 yılında ODTÜ Fizik Bölumu'nü bitirdı. Haceltepe Üniversitesi Eğitim Bölumü'nden 1973'te bilim uzmanlığı, 1980'de doktora derecelerı aldı. 1984'te doçent oldu. 1974'te kalıldığı Boğaziçi Üniversitesi'nde 1982'ye kadar Eğitim Bölümu'nde öğretim görevlısi olarak çalıştı. I982'den beri de Fen Bilimleri Eğitimı Bolümu Başkanı 'dır. Eğitim ekonomisi, eğitimde ölçmedeğerlendirme ve bilgisayar destekli eğitim alanlarında araştırma ve yayın yapmaktadır. StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle