17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MAYIS 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURIYET/5 4 YazarAyla Kutlu sordu, ressam tmren Erşen yanıtladı HAYVANLAR İSMAIL GVU;EÇ / 5EH yiW BiZ BAYZAtfPA fcOlPBvAN G,P,YoRsUN. Ne?' sorusıınıın yanıtı insan PİK1NİK PİY4LE M4DIL4 AAh.köyuNAn \ j Sanatçı, "Ne?" sorusuyla bakıyor dünyaya. Bilim adamı ise "Niçin?" sorusuyla. tmren Erşen'e göre "Ne?"nin yanıtı insan. Erşen, "ınsanı, onun doğayla ilişkisini kendimden geçercesine çi7İyorum" diyor. "Difayı, insanı algılamaya yardım eitiği için çiziyorum. Doğada zorlama yok. ' A \ V H£P BAYPAM \H0P. BAYPAtA B;R PE BANA rAk / J I ¥ AYLA KUTLU Geçen ay içinde Ankara Emlak Bankası Sanat Galerisi'nde tmren Erşen'in desen sergisini izledik. Sergilenen yapıtların niteliklerini genellersek şuıüar söylenebilir: Insanlar, şehirler, ara sokaklar, köprüler, kadınlar, atlar, dans edenler, sahneden enstantaneler, vb. Genellikle malzeme çok basit; bildiğimiz kâğıt, kurşun kalem ve çinmürekkebi. Çizgiler, çizgiler, çizgiler. Çizimler çok hareketli, duraksama, tereddüt yok. Figürlerde anlatım güçlü. Manzaralarda atmosfer iyi verilmiş. Kadınlar durağan, ama birer iç dinamikleri olduğu algılanıyor. Duyarlı kadınlar. Serginin bütününde kâğıda ve ele giivenin olduğunu duyumsuyorsunuz. tmren Erşen'le iki arkadaş gibi değıl, iki sanatçı gibi konuşmak ikimize de çok değişik geldi. Niçin yalmzca desen, İmren? ERŞEN Desen, sanatçı duyarlığını, bu sergide özel olarak da beni doğrudan anlatıyor. Aslında ben Nu'lerimi camsız olarak ve çizdiğım kâğıdın o andaki haliyle, yani canlandığı nesne üstündeki doğallığıyla seyirciye sunmak isterdim. Böyle yapılabilseydi beni biraz daha içten aktarabilirdi bu sergi. Bu desenlerini, sanatın sanatta yankısı adı altında da sergileyebüirsin herhalde. Çizdiğin mekânlar hep sanat yapıllannın ağırlıklı olduğu yerierden seçilmiş. Mimarlıktan söz ediyorum. ERŞEN Bir atmosferi yaka S06RUDAN ANUIIM "HÛTIER İmren Erşen, son sergisindeki desenlerinln kendisini doğrudan anlattığını vurguluyor. "Aslında nu'lerimi çizdlğlm kağıdın 0 andaki haliyle sergilemek ısterdim" diyor Erşen. "Böyle yapılabilseydi, bu sergi beni biraz daha içten aktarabilirdi." ladığımda çizdim bunları. Özellikle seçmedim. Bazen atmosfer beni yakaladı. Sözünü ettiğin şeyleri fark etmedim, ben kendi adıma. Bir atmosferde yüzüyordum, ama dışa vuran desenlerimde başka bir hava oluştu bclki de ortamın etkisi, bende çoğalıp, bu oluşumun beni yeniden etkilemesi biçiminde anlatılabilir. Kendini yinelemek tuzağını sanat içinde taşır. Sanatçı bazen bunu fark etmeyebOir. Surekli olarak yeni anlatımlan getirebildigini söyleyebilir misin? ERŞEN İnsanın gözü aç. Duygu ve düşüncelerine yeni olanaklar, pencereler açan bir açlık bu. Yeni istekler uyandırıyor öte yandan. Doğadaki her şeyi, her mekânı görmek ve çizmek tutkum azalmıyor. Bunun olanaksız olduğunu biliyorum. Herkes biliyor. Yine de organlarla (göz ve el) duygu düşünce bütunleşmesi olunca anlatılabilecek şeyler çoğalıyor. Öyleyse yeni oluşumlar ortaya çıkıyor demektir bu ve yinelemekten söz edilmez o zaman. Ama kendini yineliyor deniyor ise o zaman sanatından taviz veriyor demektir. Peki... Anlatmak istediğin, uğraştığın, yine de anlatamadığını dıişündugün olur mu? ERŞEN İnsan elbette genellikle, kendine yakın olanı duyumsar ve anlatır. Anlatılamayacak şey olduğuna inanmıyorum. Resim tarihini şöyle bir hatırlayahm, neler resmedilmemiş ki neler... Ama anlatamadığım şeyler bulunduğunu söyleyebilirim. Aslında hep vardır zaten. Yoksa bu yolun sonu mu var? Resimle kendini anlatıyorsun. Ben yazıyla anlatıyorum. Ara sıra kendine soruyor musun, acaba sanatın bize ryiligi dokundu mu diye? ERŞEN Resim yapmakla iyi ediyorum, çok iyi ediyorum. Çalıştıkça geliştiğimin farkındayım. Ortaya çıkardığım şeylerin sorumluluğunu taşımak beni hoşnut ediyor. Neye mal olursa olsun. Ama yeterli mi? Resim yönünden ve benim yönümden hiç de yeterli değil. Çunkü gönlümden geçen ve yapmam gerektiğine inandığım şey şu: Günde on sekiz saat resimle uğrasmalıyım. Konsantre olabilmek, daha iyiye götürmek için uzun zaman parçalarım resmen ayırmak şart. Kompozisyonlar yapmalıyım, araştırmahyım, ortaya çıkanlan bozup yeniden yapmalıyım. Sonra yeniden, sonra bir kez daha. Boyle yaşamadığım için, kendimi suçlamıyorum ama. Koşullanm uygun olmadığı için, yaşamımı resim dışında bir işle kazanmak zorunda kaldığım için, devamlı resmin içinde olamadığım için, bazen çevresinde dolaştığım, bazen oraya bile yanaşamadığım için mutsuzluk duyduğum oluyor. Kendimi suçlamıyorum bundan dolayı. Şunu biliyorum: Genelinde bilinçsiz, yaptıklarıma saygısız ve hesapçı davranmadığıma göre... Suçlamak haksızlık olur, diye düşünüyorum. Sanatçı, "ne" sorusuyla bakıyor dünyaya. Bilim adamı "niçin"le. S«n "ne" ile neyi anlatıyorsun? ERŞEN Doğayı, insana algılamaya yardım ettiği için çiziyorum. Sorduğun "ne"nin yanıtı "insan" bende. tnsanı, onun doğayla ilişkisini kendinden geçercesine çiziyorum. Doğada zorlama yok. O anda ne duyuyorsam onu vurgulamak istiyorum. Bir anı, çok başarılı tek bir anı verebilmek benim için çok güzel olurdu. O an içinde doğada ve insanda bilinen her şeyi çok yönlü olarak anlatmak isterdim. Böylece hem durmuşbir parça sayılabilecek kadar kısa bir süreyi, hem de değişmeyi yakalardım. Sanat dallan arasında kopukluktan söz edilebilir ülkemizde. Ressamlar birbirleriyle ilişkideler, yazarlar öyle, müzisyenler, tiyatro sanatçılan, filmciler... Sanatın çeşitli dallannın yaşamımıza ekleyecegi rengin farkında değiliz gibi geliyor bana. Kendi adıma konuşayım: Bir ressamı. bir tiyatro sanatçısını anlatmaya kalkışamıyorum. ERŞEN Kapab bir çevre kurma, eskiye göre değişti bence. Resme ilgi özellikle son yıllarda iyice arttı. Şimdi Anadolu'nun herhangi bir kentinde, yetersiz de olsa, sanatsal değeri tartışılır da olsa, bir galeri, bir sergi yeri ve bu sergileri gezen insanlar var. Kitaplar için aynı oluşumu, gelişimi belki söyleyemeyiz. Bir şey daha ekleyeyim: Bence ressamlar başka sanat dallarına ve sanatçılara, onların bize gösterdiği ilgiden daha çoğunu gösteriyorlar. Obje olarak kullanmak olsun, o dallarla ilgilenmek olsun... HIZLI GAZETECİ \H<:M:T SK\ SİLAULMMÛK iütJ PEM8E ICİN MAKAM A'RAMLARI, &YPA1S AMliYATİAI?! İON reİLVoNlAR PÖkfN 0İR ÖIKSNİN kENPi COCÜKLuR'Ni Öİ.ÜM£ / etJRK'jNVj VEttCı •• ÖLÜME T£RK£PİLENlER.. 3İR GÜN İÂR PA SÜNÜ GBLBCE VÜHYM, OKİAMLÛRI SUM POpUMAUM N5 P£ PSCERİKSİZLİKLE UFR TARAFiNPA Q, AMA KAZ&ZZPELERM P£ /ÂRPMA/J KoŞAN COASf âÜARPlAf? P'JLM'JR; i ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI r \ 1 to AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN TARİHTE BUGÜN V P f î l İ r ? ingiltere'deki BBC Televizyonu, sanat programlanna en V V l l l l l a ç o k ağırlık veren TV'lerden biri olsa gerek. Melvyn Bragg'in, on yıldır sürdürdüğü "The South Bank Show" adlı programda, doğrudan sanatçılarla yapılan söyieşilerle çağdaş sanatların haritası çıkanlmaya çalışılıyor. Söz gelimi, ünlü dansçı Mikhaıl Baryshnikov, New York'ta bir çalışma sırasında yakalanıyor ve soru yağmuruna tutuluyor. Programı hazırtayan Bragg, bu tur programlann sanatı genış kitlelere ulaştırabildiği kanısında. TVVİP CSIIMlt John Berger'ın denemeleri "Şiirin Saati"adıyla yayımlandı Hayata ve sanata bakıııa dersleri John Berger, Gönül Çapan çevirisiyle yayımlanan denemelerinde, "görüşün görüneni nasıl değiştirdiğine değinmeler" yapıyor. Yazılarıyla, "baktna" dersleri veriyor. Berger'ın bütün yazdıkları şu ayrım üstüne temellendirilebilir: Bakmakla bakmamak. lâ. Ama sabah üstümuze geçirişimizde baskın olan "örtünme" öğesidiı. Oysa, o da tasarlandığı andan beğenip satın alışımıza değin "estetik'" bir nesne 'idi'. "Gündelik kaygılarla ve liiketimin bir parçası olarak bayağılaşan geçici öğeler ya soyut sanata hiç sokulmamış ya da pop art ve onun türevlerinde modayla değişen birer fetiş dunımuna dönüşmüş durumda." Uyanışımız, yani dünyaya gözlerimizi açışımız... Bakmakla bakmamak arasındaki halimiz. (Düşlere, bilinçaltı faslına hiç girmeyelim.) Butün bunları Berger'm yazdıklarına bir genel giriş olarak söyleme, anımsama gereğini duydum. Tırnak içindeki sozler onun. Anlattığı kent Manhattan, tstanbul ya da bir başka büyük kent için de okuyabilirsiniz. YALMZCA GÖRÜNEII Mİ? John Berger için resim ya da herhangi bir sanat ürünü, yalmzca görünen şey değil. Yapılan ve yaşanan bir olgu. Bu nedenle de her şeyîe Ugili. Dolayısıyla Berger, sanatı hayatın içinden görmeye çalışıyor. buharlı vapurlar geliştirildiğinde bir berber dukkânında babasına yardım eden bir genç bundan nasıl etkilenir? Gencin adı VVilliam Turner olsun. Resimle de uğraşsın. "Buharın, o dönemde, bir berber dükkânındaki gerçekliğinden öte bir gerçekliği daha" olacaktır artık onun için. Resim sanatının büyuk ustası bu "buhar"la yoğrulacaktır. Geçtiğiniz sokağı alın. "Yeniden sokaklara çıkalım." O, hep aynı olan sokaklara. Aynı mı? Kentlerin oluşumuna, çevrebilime, mımarlığa gitmeye gerek yok. Belki geçtiğiniz yol yine kazılıyordu. O hep yapılıp bozulan, her geçen gun kişiliksizleşen, kişiliksizliği kanıksanan yerde siz de varsınız! "Sokaklarda, evlerin pencerelerinin altında, lekerlekleri olmayan, sanki boş bir kumsalda bırakılmış gibi duran sahipsiz otomobiller; Kuyumcu ...'nin vitrinlerinden biri nde aşk sözcügü biçiminde pırlanta bir takı; ...'da sokak köşelerini tutmuş yalmzca kara gövdelerinde sakladıklan yurtlarını ve esenliklerini başkaldınyla korumaya çalışan, kendilerinin diyebilecekleri, vabancılaşmadıkları, başka hiçbir yurt ve esenlikleri olmadığı için böyle davranan tipler (iş bekleyenler); ...'de hiçbir simgesel aynntı göremezsiniz. Görünen, o şeyin ta kendisidir. O kadar. Anlam sizin olduğunuz yerdedir. (...) Sokaklar yapıların içleri gibi kullanılmaktan yıpranmış, lekeli." Gelelim giysiye. "Moda"yla biçimlenen bir beğeni etkeni var hâSanırım Berger'ın bütün yazdıklan yukarıdaki aynm üstüne temellendirilebilir: Bakmakla bakmamak. Kitap, ressam ve resimle ilgili yazılarından derlenmiş. Bir istisna, kitaba adını vreen deneme. Ama resim ya da herhangi bir sanat ürünü, yalnız görünen şey değil onun için. Yapılan ve yaşanan bir olgu. Bu nedenle de "her şey"le ilgili. Dolayısıyla da hayatın içinden görmeye çalışıyor sanatı. Berger kendi deyimiyle "göriişün görüneni nasıl değişlirdiğine değinme"ler yapıyor. Berger'ı okurken, ortaokul Türkçe kitabındaki bir metni anımsadım: Görmek, bakmak. Aklımda kaldığı kadanyla orada, baktığımız her şeyi gorduğumuz söylenemez deniyordu. Berger da "bakma" dersleri veriyor yazılarıyla. Bakmayı bilmedikçe hayatın, sanatın, şiirin saati de hiç yakalanamaz! &ABUGÜN, SINHUÜ4 YAYIML4MAN S//S YAZJ, yUK/teMIÛ SAÇLIĞI ÜUiVEg.S>7TE£ik/OE PALEONTVUDS ADK/AAJ DESMOMD, TEZCE 0/K/C4TL£/Sr BlS /3S? DAH/I DeSMOMD, 8U yARAmZ.LAR.IN, F'NO/K. BEYffJLİ OEV OLARAK gİLİMbİĞlfJİ VE DO6ALLIKLA SoĞUKJ^MLI DİYE ELE AUfJDIG/MI HAr'/Z£ATryOfSDLi"SOSUK&4AfL/ HAYl/AMLAR, VÜCUr IStLflRlMI GÜNEfE ÇJKARAK YEYA GÖLGEYE /G4ÇARAK AYAKLAMAKTADHZ. OYSA, 3O TUNLUIC Bi/S BZONVOSAUIS'üN BÖYLE H/AReKET ETMESf OLAMAK DtŞfYEH. OEV GÖi/DES/Uî SAKLIYACAĞf Bie >££ YOtCTU. \/EYA DEfNOAIYCHUS 'ufj S~O KİU)AA£TieE/SXAr Vf2DA /GOŞAMS/ SOĞUaZAHL/ &R. YARATIK. İÇ/M İMKANS/2DI. QYL£ İSE DİNOZORLAR SfCAKMNU MfYufP AR\KA\ 17 Mayıs 1SO Mr r/e 6O n>,/yo» yıt ÖnceJü • ofan ctı/iozor 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 17 Mayıs 1938 hemen bitumum ıhracal mallarımn nuınuneleri teşhir olunmuştur. Ayrıca Türkiyenin iktisad ve kultür sahasındaki inkişafını pek canlı bir surette gosıeren 200'den fazla buyük resim teşhir olunmuştur. Paviyonumuzda, her sene olduğu gibi, bu defa dahi Türk mahsulleri hakkında alâkadarlara 20,000 parça broşur tevzi olunmuştur. Memnuniyetle haber aldığımıza göre, Breslav panayırına ışıirakimizin müsbeı neticeleri daha panayır esnasında göritlmüştur. Bir çok Alman 19381988 müesseseleri bu munasebetle memleketimizden 2.000.000 mark kıymetinde mal almışlardır. Breslav panayirında Türk panayırı beğenildi Berlin (Hususi) Her yıl mayıs başmda Breslav'da açılan Breslav panayırına Balkan komşulanmızla Macaristan, Çekoslavakya ve Polonya hemen her yıl iştırak etmektedirler. Breslav panayırına memleketimizde 1936 yılından beri muntazaman iştirak edegelmektedir. ZEKİ COŞKUN Sabah. Uyandınız. Belki bir düş görüyordunuz. Ya da hep düşündüğünüz şey(ler)i uyuruyanık yineliyordu bilinciniz, alttan alta. Çok önceki günlere, yıllara gideceksiniz. Hayır buna fırsat yok! Bir onceki günden hazırladığınız, belki de sırtınızdan çıkanp bir yana bıraktığınız giysiyi geçiriverdiniz üstünüze. Nereyeyse, işte oraya geç kalıyorsunuz. Bir hışım fırladınız. Sokak, o bildiğiniz sokak. Bir taşıta bindiniz. Düşünmediniz ustünde. Otobüs, dolmuş, taksi belki vapur... Belki, belki "deniz otobüsn"(!) Bu son noktadan başlayalım: Taşıtlar, insan bilincinin göstergesi. Yalnız o kadar mı? Yaşanan çevrenin, mekânın, denebilirse varoluş biçiminin de göstergelerinden biri. Şu da var: Bugün yalnız ve yalnız ulaşım nesnesi (tabii ureten ve kullanan için ticari boyutlu) olan bu araçlar, ilk ortaya çıkışlannda, tasanmında, yapımtnda birer yaratımdı! Bu "yaratım" başka şeylere yön veriyor, ivme kazandırıyordu. Bu tur gene'Jemelerde hemen sanayi devrimi ve İngiltere örneği akla geliyor. Biz de aynı yolu bir başka yonden izleyelim. Örneğin 19. yüzyıl basjannda buharlı kazanlar, Beş gun devam eden bu yılkı Breslav panayırı 4 mayıs 1938 de Almanya Maliye Nazırı Graf Schwerin von Krosigk tarafından büyük merasimle açılmıştır. 1938 Breslav panayırındaki Türkiye paviyonu, bu yıl dahı gene Berlin Türk Ticarel Odamız tarafından tesis olunmuştur. Takriben 230 metre murabbalık bir saha işgal eden paviyonumuz bu defa dahi cidden pek itinalı bir surette hazırlanmış ve diğer devletlerın paviyonları arasında bilhassa temayüz eylemiştir. Türkiye paviyonunda ınemlekeümizin RGRILRRI R0MRTİ1NR VEGRIPIÇIN BAYRAM GÜNLERİNDE TÜRKİYE'NİN BÜTÜN GAZETE OKUYUCULARINA SESLENEBİLİRSİNİZ! Çocuk hastahkları uzmanı DR. MUAMMER GÜL Tüm tanıdıklarının ve yavrularının bayramını kutlar. Diğer gazetelerin yayınlanmadığı bayıam günlerinde, Istanbul Bayıam Türkiye baskısı yapan tek gazetedir. Gazetemizdeki üanlarıruz, en geniş okuyucu kitlesine ulaşacakür. JUıes: Gazetecüeı Cemıyetı/CağaloğhıIstaııbul Tel. 513 83 00526 80 46 Teleks: 23508 yeü tr Ankara Ttemsilcüiâi: Tel: 230 70 64230 79 51 Hazırhk ve baskı 577 91 91 Tel: 337 25 53 Efes İş HanıAtoyo(/Kadıfcöy ÇAY OCAĞINA GARSON ARANIYOR Tel: 512 05 05 Istanbul Trafik Müdurlüğü'nden aldığım 555120 sicil No'lu ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. RAMlŞ DANIŞ CUMHURBAŞKAN1 GAZİ M.KEMAL PAŞA'MN SONBAHAR GEZİLERİ Nuri Onat (yayına hazırlayan) 1000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yavınları Tıırkocağı Cad. 3941 Cagaloğlııİsranbııl TEMSİLİVE KATttJMCI DEMOKRASİNİN KÖKENİ Doç. Dr. Sami Selçuk 1000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Tıırkocağı Cad. 3941 Cagaloglıılslanbnl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle