Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kabul edilmiş olması, var olmayan bir antlaşmaya dayandığı için değerden yoksundu. Gerçekten de yeni Türkiye devleti Sevres'i yırttığı için devletler burada, Lozan'da, bulunmuyorlar mıydı!.. İsmet Paşa çırpınıyordu. Oysa İtalya, Fransa... gibi devletler türlü nedenlerle İngiltere'ye ağız açacak durumda değildiler. Çıkarları büyüktü, borçlu idiler, savaş sonrası yorgunluğu içindeydiler. karara kadar toprakların o günkü durumunda değişiklik yapabilecek bir harekette de bulunmayacaklardı. Musul, Lozan'da yırtıcı insanların pençelerinden kurtanlmış, Milletler Cemiyeti'ndekjlere bırakılmıştı. 16 MA YIS 1988 Güneydoğu Sınırlanmız ve Yakm Tarihi Bugün, bölge devletlerinin duyarlı olmaları gerekli bir değişim içindedir Musul. Bölgede yeni durumlar birbirini izliyor. Musul'un geçmiş tarihini ve bundan alınacak dersleri gözönünde tutmahyız. O dönemde başımızda Atatürk, İsmet Paşa gibi deneyimli, ileriyi gören, ciddi ve gerçek devlet adamları vardı. CUMHURİYETTE^V OKURLARA... OKAY GÖNENSİN Haliç Konferansı Lozan Antlaşması Büyük Millet Meclisi'nde sert tartışmalara sahne oldu. Atatürk'ün müdahalesi eleştirileri gerçek rayına oturttu, kesti. Gerçek sorun 19 mayısta başlayan IngiltereTürkiye görüşmelerinde çıktı: Haliç Konferansı iki hafta içinde, anlaşmaya vanlamadan, 5 hazirandadağıldı. Anlaşmazlık Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. İsmet Paşa'nın "Musul meselesi çok endişe verici bir vaziyet almıştı. Zaman zaman gelecek için endişeler doğuracak zehirli safhalardan geçti" dediği 1924 sonbahan en tehlikeli ve savaşa en yakın dönem oldu. İngilizler bölge halkını kışkırtmaya devam ettiler. Türk birliklerinin sınırı geçtiği iddiası ile süreli ültimatom verdiler. Türkiye reddetti. 1925 aralık ayında Milletler Cemiyeti kararını açıkladı: Musul, Ulusal Ant sınırları dışında kalmıştı. Türkiye İngiltere ile 5 Haziran I926'da antlaşma imzalayarak Musul anlaşmazlığını sona erdirdi, Musui tarihini kapadı. Musul sorununun geçirdiği evreler ve tarihsel geüşımi kısaca budur. Yarınki tarihi ne olur bilinmez. Yalnız bugün, bölge devletlerinin duyarlı olmalan gerekli bir değişim içindedir Musul. Bölgede yeni şeyler birbirini izliyor: Türkiye, İranIrak sınırlan hava sahasını "Tehlikeli Bölge" ilan ediyor. Japonlar dahi... Üstü kapalı açık savaş tehditlerinin de çağrıştığı bir sırada Türkiye'nin karşısındaki gruba çekik gözlü, tek hecelerle konuşan, kısa boylu bir diplomat da katıldı: Japonya da İngiltere'yi destekliyordu. "Dünya barışı için çok tehlikeli olan bu durumda" diyordu }y pon delege, "yapılacak şey İngiltere'nin teklifîni aynen kabul etm^ktir!' Bu ortamda, daha sonraları İngiltere burada da kalmayacak, nüfus kökeni bakımından Hakkâri'nin de Musul içerisinde sayılması ve Irak kanalı ile kendi mandası altına verilmesini isteyecektir. Sonradan şu da görülecekti ki Fransa, İtalya... gibi devletler Türkiye ile imzalamayı gündeme aldıklan antlaşmalan, Musul sorununun çözümüne kadar dondurmuşlardı. Konferansın sert çekişmeleri içerisinde her iki devlet delegeleri de diplomasinin ince dilini kullanmaya özen gösteriyorlar, bu yer bizim için vazgeçilemez önemdedir, demeye getiriyorlardı. Daha sonraları bir scyleşi sırasında Ingiliz delegesi "Majesteleri bu yerin bizim olmasını istiyor" demiş, Türk delegesinden "Biz de bizim olmasını istiyoruz" yanıtını almıştı. Ne var ki İngiltere'nin "vermem" dediği topraklar kendi elinde idi ve Türkiye İngilterenin elindeki bu toprakları "vermem" diyordu. Fark çok büyüktü ve İsmet Paşa sonraları bunun ne biıyiik etkisi olduğunu yazacaktı. Konferansın bu ağır hava içerisinde kesildiği sırada Atatürk, Ankara'dan bir mesaj verme gereğini duymuştu. 1 Mart 1923'te Büyük Millet Meclisi'nin açılış konuşmasını yâparken şunları söylüyordu: "Önümüzdeki sene içerisinde barış olduğu kadar savaş için de kuvvetli ihtimaller vardır (...) Memleketin güneydoğo suunmn MüB Misak içerisiııde kalmasuun temini için silaha başvurma ihtimali diişüniilerek gereken askeri tedbirler alınmışlır." Atatürk'ün cumhurbaşkanı ve başkomutan olması, sözlerinin önemini arttınyordu. Beş ay kadar sonra Lozan Banş Antlaşması imzalandı. Musul sorunu ayrı bir statüye alınmıştı: İngiltere ile Türkiye dokuz ay içinde sorunu çözecekler, çözemezlerse anlaşmazlık Milletler Cemiyeti'ne getirilecekti. Taraflar sınır çizgisi konusunda verilecek Daha Çok Okur İçin DÜNDAR AKÜNAL Hukukçu, Tarihtf Ulusal Ant (Milli Misak) sınırları içine alıp da Lozan Barış Konferansfnda haritadaki yerini koruyamadiğımız, sonraki yıllarda da bizden kopup gitmesini önleyemediğimtz "Musul", son günlerde yeniden giindeme geldi. Daha bir süre de, punto değişiklikleriyle, gündemde kalacağa benzer. Tttrkiye, Lozan'da masaya otururken Musul, Ulusal Ant sınırları içerisinde, fakat Ingiliz işgali ve raahdası altında idi. Bir üçüncü gerçek de buranın Musul siyasal edebiyatta Kerkük ile Süleymaniye'yi de simgeler zengin petrol yataklarına sahip olmasıydı. Bu konuda ilginç noktalardan biri de Ingiltere ile Türkiye'nin "Musul Sorunu"nda petrolün kendileri bakımından bir etkisi olmadığı iddiasını sonuna kadar vurgulamasıdır. Bölgenin Hindistan yolu üzerinde olması İngilizler için önemliydi. Ama petrol de, en az o kadar önemliydi. İsmet Paşa da petrolün anlaşmazlıktaki rolünii reddederken "Musul, toprak sorunu mudur, petrol sorunu mudur?" sorusuna hep aynı cevabı veriyordu: "Bizim için" diyordu, "Musul vatan sorunudur." Lozan Konferansı "Musul Sorunu"nu öne alarak başladı. Ingilizlerin bölgede yerleşmiş buiunnıaları, üye devletlerin İngiltere'yi desteklemeye mahkum oluşîarı, yönü önceden bilinen oy potansiyeli gibi avantajlar Türk tarafında yoktu. Fakat İngiltere ateşkesten sonra bölgeyi ele geçirmişti. Bu bir oldu bitti idi ve kesindi. İşgali geçen zaman süresinde genişletmişti. Bu da kesindi. Üst üste sıralanan kanıtlar Türkiye'nin lehinde idi. Bu da İsmet Paşa'ya göre kesindi. Ama baskalarına, konferans devletlerine göre kesin mi idi? Bu kesin değildi. İsmel Paşa çırpınıyor. binbir dereden "kanıt" getiriyordu: Bölgenin tarihsel gelişimine bakmalıydı. Millet kuramı da Türklerden yanaydı. Coğrafya tezinde bölge toprakları Anadolu'nun bir uzantısı olarak bu yarımadaya bağlı kalmışlardı. "Savaş sırasında işgal edilmiş yer"den ise hiç söz edilemezdi. Bölgenin Mondros Ateşkesinden sonra, savaşta olmayan bir halka karşı işgal edildiği de meydanda idi. Bunun az süre sonra olması durumu değiştirmezdi. "Fetih" kuramı ise çağın gerilerinde kalmış, bugün hiçbir uygar ulusun benimseyemeyeceği bir varsayım olurdu. Nereden bakılırsa bakılsın, bölgenin barışçı yollarla yazgısını belirleyecek vönlem. bukukun yanında olacağı yaklaşım halkın isteğine bakmak, halkın oylanna saygı göstermek olacaktı. Bu da bölgeye adil ve kalıcı banş getirecek olan "plebisit" yöntemi idi. Nüfusun dörte üçünü oluşturan Türklerin geleceğini, dörtte biri oluşturan Arapların eline bırakmak, hukuka, adalete aykırı bir çözüm olduktan başka en azından kalıcı ve gerçekçi bir tutum olmazdı. Manda yönetimi ise Türkiye'nin hiçbir zaman oy vermediği bir girişimdi. Ve yeni Türkiye devleti kendi topraklan üzerinde tngiliz mandasını hiçbir zaman kabul edemezdi. Durumun Sevres Antlaşması ile Sonuç Bölge için Batılı uzmanlar, Peşmergelerin, Kürtlerin çok yönlü hareketlerinden, amaçlarından söz ediyor. Türkiye'nin tutumu üzerine bizim bilmediğimiz, burada işitmediğimiz şeyler yazılıp konuşuluyor. Bu kargaşada, ikide bir Atatürk'e dil uzatmakla ünlü şeriatçı bir din devletinin büyükelçisi, üzerinde önemle durulması gerekli bir harekette bulunuyor: Muhafazakâr bir partinin Konya'da, bir cuma günü yaptığı siyasal başlıklı bir mitingın arasına kanşıycr. Çok kısa bir süre içerisinde üst üste gelen bu davranışlar dikkat çekicidir ve bunlara Türkiye'yi ilgilendirecek yenileri de katılabilir. Onun için Musul'un geçmiş tarihini ve bundan alınacak dersleri gözönünden ayırmamalıyız. O dönemde başımızda Atatürk, İsmet Paşa gibi deneyimli, ileriyi gören ciddi ve gerçek devlet adamları vardı. Nereden nereye!... Lozan'da İsmet Paşa çırpınıyor... Musul sorunu, "Savaş sonunda herkes elindeki ile yetinecektir" parolası ile başladı. İşgali 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkesine yetiştiremeyen İngiltere, birkaç gün içinde bölgeyi işgal altına aldı. İstanbul hükümeti işgale önce seyirci sonraları yardımcı oldu: Musul boşaltıldı. Kurtuluş Savaşı başladığında da yolsuz, ıssız, ulaşılması güç bölge ile bağlantı Ulusal Ant hükümleri ile kuruldu. Bu yerlerin Türklere ait olduğu sık sık yinelendi. Bu arada tngilizler San Remo Antlasması ve Milletler Cemiyeti desteği ile Musul'da "Manda" yönetimi kurdular. EVET/HAYIR OKJM AKBAL Avukat Almanya'da Bir Yobaz BİRSEN AEŞAROĞLU (Akdamar) Bugün 16 Mayıs 1988 Aramızdan ayrıhşının on beşinci yılı olduğu halde acın ve anıların yüreğimizde taptaze ve bizler hep birlikte seni anıyor, sensizliğin burukluğunu bütün hüznüyle duyuyoruz. 140217/1 İLE YAPILAN HAKSIZLIK DÜZELTİLMELİDİR ÇAĞRI Sıkıyönetim mahkemeleri, hukukçular ve 26 nisan akşamı ZDF Alman TV'si 'Radikal Müslümanlar'la ilbazı parlamenterler tarafından da anayasanın gili bir film göstermiş. Darmstadt'ta çıkan 'Echo' gazetesi de TV EŞİTLİK ILKESİNE aykın olduğu tespit ediyayınında söylenilen sözlere sütunlarında yer vermiş. ZDF TV'sinın söyledıkleri şunlar: len 1402 sayılı yasanın 17/1 md.sindeki ek ceza ANNEN, yakınların ve kardeşlerin "Köln'de yaşayan din adamı Cematettın Kaplan şöyle diyor: 'Biz ile cezalandırılanların; Türkiye'de yasaların, şeriat yasaları; Anayasa'nın da Kur'an oldu Bu madde nedeni ile ne kadar ceza veğL İslami bir devlet istiyoruz' Radikalİslamcı görüşleri ve bu görüşleri yaymak için yaptığı girişimler yüzünden Türk yurttaşlığınrildiğinin, dan çıkanlan bu eski müftü 1981'den beri Köln'de yaşamaktadır. Bu cezanın infaz edilip edilmediğinin, Politik vaazlarını kapsayan kasetler ve video bantları Türkiye'ye yol tnfaz edilmekte ise bitimine ne kadar sülayan Cemalettin Kaplan günümüzde Köln'deki Humeyni olarak re kaldığının însan Hakları Derneği îstanbul anılıyor. 1979'da sürgün olarak yaşadığı Paris'ten Şah'ı devirmeyi katledilişinin 1. yılında başarmış olan Ayetullah Humeyni, Cemalettin Kaplan'ın kendisiŞubesi'ne bildirilerek derneğin bu konudaki saygıyla anıyoruz. ne örnek aldiğı kişidir. Köln bugün Almanya'daki Islamcı dernekçalışmalarına katkıda bulunulmasını beklerin yaşadığı bir merkez olmuştur. ZDF raportörleri çoğu Alman Düşene dövüşene liyoruz. yurttaşın hiç tanımadığı bu dinsel çevreye girmeyi başarmışlardır." bin selam olsun. Tiryaki Hasan Paşa cad. No.51 Valide Han, ZDF TV'sindeki röportaj şöyle sürüyor: "Köln'de Delmenhorster Strasse 206'daki iki katlı binanın sımK.4. oda 17 Arkadaşları adına sıkı kapalı kapılarının ardında "Müslüman gençler için yatılı okul" 19703.5.1987 Aksaray/tstanbul : bulunmaktadır. Yüzden fazla Türk çocuğu burada tümüyle Kur ŞÜHEDA CEYLAN an'a dayalı gayet sıkı bir İslam terbiyesi ile yetiştirilmektedir. Resmi makamların araştırmalanna göre bu okuida gençler 'cihat'a (yani MUHTELİF CİNS ELEKTRİK İslam uğruna kutsal savaş) hazırianmakta ve Türkiye'deki hüküMALZEMESİ VE BOYA meti devirmeyi amaçlamaktadır. ALINACAKTBR: Kalın duvarlar arasında ayrıca askeri eğitim de görmektedir bu 1 Müessesemizce toplam 5.750 kg. gri demir direk boyası ve tigençler... Bunlara, kanlı video sahneleri ile Körfez savaşında şener, 15.000 ad. pin izalatör demirleri, 600 ad. muhtelif amperajda Ezilmiş, sömürülmüş, hakkı yenmiş hit düşen iranlı askerler gösterilerek savaşın kutsallığı yüceltilekontaktör, 2500 adet 2x20 w. H.T. Polyester veya alüminyum gövrek benimsetilmektedir. vefalı vatandaşım deli flouresant armatUr, 4000 Mt. 3x16+10 NYY kablo, 21.200 Mt. Bütün bu eyiemlerin arkasında Köln kentinin Humeynisi diye taMuhtelif cins ve kesitte kablo ile muhtelif cins elektrik malzemeleri barış, mutluluk, sağlık nınan 62 yaşırtdaki eski bir Türk müftüsü bulunuyor. Bu adam açıkkapalı taklif usulü ile satın alınacakur. ve gerçek demokratik ça Türkiye için iran modeline uygun bir İslam cumhuriyetinin pro2 Ihaleye katılabilmek için şartname almak mecburidir. Şannapagandasını yapıyor ve yandaşlarını bu yönde silahlı bir savaşa yönetimin bütün kurumları meler TEK Toroslor Elektrik Dağıtım Müessesesi. Kurtuluş Mah. çağırıyor. 1980'deki askeri darbeye kadar Kaplan Türkiye'de Ada293 Sk. Kat. 7 Tlf. 14 78 40/51ADANA ile işlerlik kazandığı, na'da müftü olarak görev yapmaktaydı. Geniş yeraltı çalışmalarınadresinden bedeli mukabilinde alınabilir. senin gibi dar gelirli, asgari ücretü dan ötürü generallar onu görevden aldılar, yurtdışına sürdüler. KapŞartname Dosyası Bedeli KDV memur, işçi, dulyetim ve iş Hariç (TL) lan, Alman Federal Cumhurıyetine geldi, kendisine iltica hakkı tanınmasını istedi. bulamayan vatandaşlarımızın da kimseye muhtaç MuhteUf Cins Boya 10.000.TL. Oysa Alman Anayasası'nın 18. maddesi, 'iltica hakkı, özgür deİzalatör Demiri 10.000.TL. olmadan yaşayabildiği Atatürk ilkelerinin mokratik düzeni bozmak için kullamlamaz' der. Kaplan, buna alKontaktör 50.000.TL. ödünsüz olarak uygulandığı gerçek çağdaş ve gülen 2 x 20 W. Armatür 50.000.TL. dınş etmemekte, Alman toprakları üzerinden TürkiyeVe seslenmekbir 3 x 16+ 10 NYY Kablo 15.000.TL. te ve demokrasiyi yıkmak propagandasını sürdürmektedir. Muhteüf Cins Kablo 50.000.TL. Onun ve derneğinin faaliyetleri Alman yasalarına göre 'aşırı' buTürkiye görebilmek umudu ile Muhtelif Cins Elektrik lunmuş, Alman mahkemeleri kendisini uyarmış, bu bozguncu ve bayramınızı kutlar, Malzemesi 15.000. TL. kışkırtıcı tutumunun suç olduğunu bildirmişlerdır. Ama Kapian yi3 Teklifler en geç 7.6.1988 günü saat 12.00'ye kadar aynı adreste saygı ve sevgiler sunar. ne de bozguncu çalışmalannı sürdürüyor 2. kattaki muhaberat servisine verilmelidir. Son zamanlarda ortada görünmekten kaçınıyor, ama vaazlarını Dr. AHMET MİSKİ 4 Kunımumuz 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa tabi olmayıp, kapsayan video kasetlerini Almanya'da dağıttığı gibi, büyük ölçüihaleyi yapmamakta veya dilediğine kısmen veya tamamen vermekde Türkiye'ye de sokuyor. Arkasına topladığı yandaşlannın sayısı Çocuk Hastalıkları Uzmanı te serbesttir. tam olarak bilinmiyor. Ancak Ekim'de Köln'deki spor salonunda yapTEK TOROSLAR ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESESİ (Mersin) tığı konuşmaya Almanya'nın dört bir yanından gelen 3000 kişi kaBasın: 19564 tılmıştır. Toplantıda bir video kaseti gösterilmiştir. Bu konuşmasında şöyle diyor: "Bu kâfirlerin beyinleri dağılıncaya kadar kafalarına çekiçlerinizi indireceksiniz". Konuşmasının yasaklanması için Köln kentinin açtığı davayı yargıç bu sözün dinsel bir söz olabileceği gerekçesiyle reddetmiştir" işte ZDF TV'sinin 26 Nisan 1988 akşamı saat 19.30'dan 20.15'e dek süren yayınında söylenenler bunlar... Bir yobaz, Türkiye Cumhuriyetine açıkça savaş açmıştır. Almanya'dan bu savaşı yönetiyor. Video kasetlerini rahathkla yurda sokup AÇIK ARTIRMA İLE KİRALANACAK İŞYERLERİ DİĞER BİLGİLER dört bir yana dağıtma olanağı buAçık artırmaya girenler şartnamelerde belirtilen • ESKİSET KAFETERYA luyor! Nasıl oluyor bu? Herhalde koşulları kabul etmış sayılırlar. Şartnameier bilerek göz yumaniar, ya da ona Gökdelenin üçüncü katı komple, terası ile aşağıda gösterilen şırket merkezınden temin gizlice yardırn edonler var. Alman birlikte. edilebilir. Eski Set Kafeterya'ya ilişkin şartnaTV'sinin yobazîığa karşı açtığı saRestoran. kafeterya, pastane ya da büro olarak me bedeli 25.000 TL olup diğerleri bedelsizdir. vaşımın bir benzerini niye Türk kullanılmaya elverişli. TV'si yapmaz? Okurlarıma bu yaHer ünite için şartnamelerde öngörülen geçici Toplam kullanılabilir kapalı ve açık alan yaklayının bir böîürnüNden yapılmış çe2 teminatın en geç açık artırma başlamadan bir şık1800m . virileri sunarken bu soruyu kensaat önce yatırılmış olması şarttır. dimize sormalıyız. Yanıtını verŞirket açık artırma sonucunda kiralamayı yapıp mek de sorumlu kişilere düşer... yapmamakta ya da dilediğine yapmakta ser13ADETBURO Verobilirlarse! besttir. Gökdelen 4. katta (400,401 411) 12 adet büro (Ayrı ayrı ya da topluca kiralanması mümkün) 7.katta 702 nolu büro. (tilı 12| M. ŞİRİN TEKİN'İ TUMULKEMIN NAP iktidarı, basınla girdiği son gergin ortamdan çıkma yolunda yeni adımlar atmaktadır. Bu çerçevede geçen hafta Ankara'da basın temsilcilerinden oldukça kalabalık bir grupla Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem ve beş bakanın katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıda karşılıklı görüşler geniş biçimde yinelendi. Ancak bazı hükümet üyelerinin "Basın bizden bir şeyler istiyor, biz de onlardan" çerçevesinin dışına çıkamamış olmaları basıniktidar ilişkilerinin süregelen istikrarsızlığmın kolay giderilemeyeceğini gösteriyor. Evet basın bir şeyler istiyor, ama kendisi için değil, Türk okuyucusu için, Türk okur yazan için, Türk kültürü için Batı'da geçerli standartların her alanda var olmasını istiyor. ANAP iktidannın da öncelikle karar vermesi gereken temel sorular şunlar: Türkiye'de daha çok gazete, daha çok kitap okunmasını istiyorlar mı? Türk basınının niteliğinin artmasını istiyorlar mı? Eğer iktidarın bu soruya yanıtı içten bir "evet" ise yaşam herkes için daha kolay olacaktır. Türk basınının bugün içinde bulunduğu sorunlar düğümünden çıkması, ekonomik baskılann giderilmesi ve niteliksel gelişmeyle birlikte daha çok okuyucu yollarının aranabilmesi için en hızlı biçimde alınabilecek olan ve genellikle üzerinde biheşilmiş önlemler ortadadır; bunlar da sayısu kere ve çeşitli yollarla yetkililere bildirilmiştir: • Her düzeyde yetkilinin basın düşmanı sözler kullanması durdurulmalıdır. Üst düzeyden gelen basın düşmanı her tutum ya da söz alt düzeydeki kamu görevlilerinin işlem ve eylemlerine katlanarak ve en kaba biçimde yansımaktadır. Gazetecilerin sudan nedenlerle rahatsız edilmesi, çalışmalarının engellenmesi gibi alt düzeylerde sık görülen tepkisel tutumlar önce yönetim kademelerinde tepkiyle karşılanmalıdır. • Basına yönelik bunca yasal kısıtlama varken, hatta önemli bir yetkilinin belirttiği gibi bunlann önemli bölümünün uygulanma olanağı bulunmazken yeni yasalarla ilgili girişimler durdurulmalı; öncelikle basınla ilgili tüm mevzuat elden geçirilmeli; tüm yasal sistemin Avrupa Topluluğu standartlarına uydurulması çalışmasına buradan başlanmalıdır. • Düşünce ve basın suçlanna kapsamlı bir af getirilmesi, iktidarın ileriye dönük iyi niyetinin en önemli göstergesi olacaktır. • İlan ambargosu gibi, hiç kimseye yakıştırılmayacak uygulamalar hemen durdurulmalıdır. • Küçüklerin korunmasına basın kesiminden kimse karşı değildir. Ancak Muzır Yasası'nın bugünkü yapısı ve uygulanma tarzı küçüklerin korunmasını sağlayamadığı gibi düşünce ve basın özgürlüğü üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. • Kamu görevlileri beyanat vermekle doğru bilgi vermeyi karıştırdıkları için basında sık sık yanlış ve eksik haberler yer alabilmektedir. Yanlışı ve eksiği gidermenin temel yolunun açıklık olduğu yukarıdan aşağıya doğru anlatılmalıdır. • Hükümetçe bir süre önce ortaya atılan 'Basın, Yayın ve Kültürü Teşvik Fonu" hükümete göre "sorunlara iyi niyete dayalı çözüm arama çabasının bir ürünüdür!' Ancak bu fona ilişkin ilk açıklamalar henüz tatmin edici olmaktan uzaktır. Bütün basın kuruluşları böyle bir fonun taşıdığı tehlikelere dikkat çekmişlerdir. Bu konuda yapılacak her türlü çalışma, atılacak her adım tüm basın kuruluşlarıyla koordine biçimde yürütülmelidir. Aksi durum çok daha büyük sorunlara yol açabilir. • Batı dünyasında basın kuruluşlannın mali bakımdan da sıkıştınlmaması basın özgürlüğünün temel güvencelerinden biri olarak görülmektedir. Bu çerçevede ülkemizde de hemen alınabilecek önlemler, başta kâğıt olmak üzere temel girdilerde gümrük muafiyetinin sağlanması; KDVnin tüm Batı ülkelerinde olduğu gibi gazete ve kitapta asgari düzeye indirilmesi, hatta sıfırlanmasıdır. • Basına daha nitelikli eleman yetiştirilebilmesi için BasınYayın Yüksek okulları güçlendirilmelidir. • Daha çok okur kazanmak için temele inilmeli, ilkokuldan başlayarak tüm okullara gazete sokulmalı, öğrencileri ilgilendirecek yöntemler bulunmalıdır. • Belli düzeydeki her kamu görevlisinin önüne her sabah önemli gazetelehn tümü gitmelidir. Bütün dış temsilcilikler de aynı biçimde bütün önemli gazetelere abone edilmelidir. • Okuru destekleme yönünde ilginç bir öneri de yine bazı hükümet üyelerinden gelmiştir: Gazete ve kitapta yüksek bir vergi iadesi ödenmesi... Bu öneri geliştirilmeli ve gerçek olarak okuyan insan sübvansiyone edilmelidir. Bunlar daha çok okur, daha nitelikli basın, daha canlı düşünce dünyası, daha ileri bir Türkiye için herkesin üzerinde öncelikle birleşmesi gereken temel noktalardır. Bunlann gerçekleşmesi için de gereken, siyasi iktidarın iyi niyeti ve kararlılığıdır. HükümetBasın gerginliğinin doruğa çıktığı geçen nisan ayında sıkıntılı günler yaşadık. 17 nisanda yapılan 50 liralık fiyat artışının hemen ardından gelen ağır kâğıt zammı üstüne 24 nisanda yapılan ikinci artış, bütün basın kuruluşlarını son derece sıkıntılı bir ortama soktu. Ayın son iki haftasında yapılan iki zam, günlük satışlarda toplam 54 bin kadar bir düşüşe yol açtı. Bu düşüşler mayıs ayı boyunca da devam etti. Diğer gazetelerle kıyaslandığında Cumhuriyefin satış kaybının düşük düzeyde olması tesellimiz. Nisan 1988'de gazetelerin günlük ortalama net satışlan ve bir önceki aya göre kayıplan şöyle oldu: 350 liralık gazete Cumhuriyet 119.519 300 liralık gazeteler 3535 BUTUN YOLLAR GOKDELENE ÇIKAR ŞİMDİ ANKARA GÖKDELENDE İŞYERİ KİRALAMA FIRSATI VAR SÖYLEV Gunuı: uz dıliv'e yayma ha/ırlayan H .V. Velidedeoğlu 17 bası. 2500 lira (KDV ıtir.del ÇaîJa} Yjvıntarıt Turkocağı Cat1. 39 41 Ciiuloilulsianhul AÇIK ARTIRMA GÜNÜ VE YERİ Eski Set Kafeterya, 25.5.1988. saat 15°°'te Burolar 26.5.1988, saat io.°°'da 400 nolu bürodan başlayarak sırayla ve ayrı ayrı. Emek inşaat ve işletme A.Ş. Genel Müdürlüğünde. EMEK İNŞAAT VE İŞLETME A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Atatürk Blv. No: 227 Kavaklıdere ANKARA TEL: 126 97 03 İngiltereİsviçre AuPair lisan kursuEğıtım (ilk, orta, lise) Tei: 362 39 59 362 40 96 II Hf •j 667.207 56 Hürriyet 485547 22.829 Sabah Günaydın 268.482 3.710 242.000 Milliyet +5592 210561 Türkiye +2.602 16.624 156.220 Güneş 1.714 Tercüman 138587 2.936 Yeni Asır 59.304 200 liralık gazeteler Tan 10.128 144.663 Bulvar 705 44.225 • 12 Eylül öncesinde çeşitli siyasal dergilerin sorumluluğunu taşıdıkları için halen hapishanelerde bulunanlar listesinde bir eksiğimiz daha olduğunu belırledik. 197879 yıllannda Kava Dergisi'nin sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olan Abdullah Soydan hakkında açılan 7 davanın 5'inden beraat ediyor, ancak 2'sinden toplam 15 yıl hapse mahkum oluyor. Abdullah Soydan da şu anda Aydın Cezaevi'nde. * Yarın yine birlikte olduktan sonra gazetemiz de diğer günlük gazeteler gibi 2 gün yayımlanmayacak, biz de toplu olarak 2 gün tatil yapacağız. Bu 2 günlük gazete gereksinimini Gazeteciler cemiyetlerinin yayımlayacağı Bayram gazeteleh karşılayacak. Bayram ertesi cuma günü yeniden bir arada olacağız. 20 mayıs cuma günü okurlarımıza özel bir turizm eki de vereceğiz. Tüm okuriarımıza iyi bayramlar dileriz.