18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 NİSAN 1988 Vluslararası planda var olan ayrışma, sosyalist hareketteki ayrılıklar, tüm dünyada 68'lerdeki devrimci dalganın geri çekilişi vb. etkenler 74 sonrasının bölünmelerini yarattı denebilir. Tabii Türkiye'deki nesnel koşulları, tartışmaları da buna katarsanız... CUMHURİYET/7 Biz, başıboş ve özgürdük /^ft'liler 40 yaşında VFVJ ALEV ER BİR KUŞAK 20 YILL1K ÖYKÜYÜ ANLATIYOR 68 ODTÜ öğrenci hareketinden ve El Fetih yollarından geçen Müfıt Özdeş: 5 68'in temel hedejî toplumsal değişimdi Kuşkusuz bir daha 68 olmayacak. Ama toplumsal değişim, sosyalizm özlemi hep gündemde. Bu özlemin ayakta tutulması için gençliğe ve onun cesaretine de ihtiyacımız var. 68 KnşagVndan olmak, 'yeni bir dünya'nın peşinden koşan insanlann arasında yer almak, bugün dünvanın pek çok yerinde bir olumlulama, bir referans gibi görülüyor. Siz 68 hareketi içinde neden yer aldığınızı ya da başka türlü davranmanın mumkun olup olmadığııu hiç diisündıinüz mü? Nedir sizce 68'lilik? ARAL 68'li olmamn getinniş olduğu sosyal konumu tanımlamak için yalnızca o dönemi yaşamış olmak yetmiyor. Kendi payıma.her "681iler" tartışması gün, denîe geldiğinde, bu kuşağa yüklenilen misyonlan değerlendirirken hata yapmaktan korkmuşumdur. Bununla birlikte, sorunuzda da kabul ettiğiniz gibi, bu kuşağın insanlarına hep olumlu yaklaşılıyor, yaptıklan hoşgöruyle karşılanıyor. Bizde olduğu gibi dünyada da böylebu. O dönemin değerlendirilmesine gelince; gerçekten o yıUarda Türkiye, çok önemli sosyal değişimler yaşıyordu. Toplumun bütün kesimleri bu değişime uygun davranış biçimleri geliştirirken, 68'in belirleyicisi olan gençlik de çok önemli bir aşamaya ulaşmıştı. O güne kadar gençliğe yüklenilen resmi misyon değişime uğramaya başlamıştı. Bütün bir cumhuriyet dönemi boyunca hep rejimin bekçisi olarak görülen ve rejimin "emanetçisi" olan gençlik, artık dolaylı da olsa rejime ve onun kurumlanna karşı bir muhalefeti geliştirmekteydi. Bence bu nokta çok önemlidir. Bu, bir bakıma resmi ideolojiden, egemen devlet ideolojisinden kopma sürecinin de başlangıcıydı. Işte bu nedenle 68'lılerin temel hedefi, toplumsal değişim oldu. Büyük sosyal çalkantılann Anadolu topraklanna hep geç bir tarihte, örnegin Fransız thtilali'nin Osmanlıya en erken 1830'larda, kimilerine göre ise ancak Mustafa Kemal pozitivizmi ile girdiği genel kabul görür. 68'in Tiirkiye'de günü gününe yaşanmasını nasıl açıklıyorsunuz? ARAL Bu, bir yanıyla Türkiye'deki toplumsal mücadeleyle, diğer yanıyla da o yıllarda Batı Avrupa'da yükselen öğrenci hareketleri ve dünyarun birçok ülkesinde kabaran devrim dalgası ile bağlantılı bir olgu. Ama ben bunun temelinde daha çok Türkiye'de hızlanan toplumsal değışimin, çözülen ve farklı biçimler almaya başlayan sınıf ilişkilerinin yattığmı görüyorum. Batı Avrupa'daki öğrenci hareketleri, dünyada yeni göriinümler edinen de\ rim retoriği, olsa olsa harekete değişik bir boyut katarak 68 söyleminin biçimlenmesine dolaylı katkıda bulunmuştur. Ancak hareketi doğrudan yaratan en önemli unsurlar, o yıllarda Türkiye'deki gelişmeyi belirleyen toplumsal dinamikler oldu. Bu süreç içinde, en hareketli kesım olan öğrenciler, toplumsal değişim özlemlerine en çabuk cevap verdikleri için belirli bir misyon elde edebildiler. Dışandakiler, yani büyiikler ve 'o yollardan daha önce geçmişler', 68 ve sonrasının 'sosyalist gençleri'ne hep şunu tekrarlardı: '20'sinde sosyalist olmayanın yüreğinden, 40*ından sonra hâlâ sosyalist olanın akhndan kuşku duyulmalı! Siz, şirodi kendinizi kaç yaşında bissediyorsunuz? ARAL Evet, bu gibi değerlendirmeler toplumda oldukça yaygın. Ama Türkiye'de kimi zaman yirmisinde değil sosyalist olmaya, bir şey olmaya dahi izin verilmiyor... Ve yine toplumumuzda sosyalist olmak için her türlü koşul mevcut... Bana gelince, 40 yaşındayım ve hâlâ kendimi genç hissediyorum. Ama tabii bu gençlik, 68'lerin ortamında vücut bulan bir gençlik değil. 40 yaşın kendine özgü gençliği.. 1970 sonrasında, kimileri için, içinde yaşanan, kimileri için ise uzaktan gözlenen ama ilgisLz kalınamayan bir gelişme oJdu: 68 Kuşağı'nın halefleri olduklannı ileri sürenler ki aralannda artık az sayıda 68'li vardı ya da bazı 68'liler onlann arasında, ancak efsane düzeyinde bannabiliyorlardı çok hızlı bir aynşma siirecine girdiler. ARAL 74 sonrası yaşanan siyasi iklim oldukça farklıydı. Bu dönemde 68'den kalan şeyler, dediğiniz gibi 'efsaneler'di. 68'de esen fırtınamn butüncüllüğu, kitleselli DevGenç yöneticilerinden Fahri Aral Çok kısa vadede yeni bir dünya, yeni bir Türkiye bekliyorduk. O günlerde kimsenin dünya devrimini 21. yüzyıla kalabilecek bir şey olarak düşündüğünü sanmıyorum. Belli özetliklerini bildiğimi sandığım için soruyorum, ODTİJ, 68'i nasıl yaşadı sence? ÖZDEŞ ODTÜ'de gençlik hareketi, yani kitlesel anlamda gençlik hareketi, diğer üniversitelere göre birkaç ay geç canlandı. Bunun bir nedeni, ODTÜ'nün deraokrat yönetim kadrosu sayesinde okul içindeki çelişkilerin zayıf olmasıydı herhalde. Bir başka neden de, ODTÜ'nün kent dışı konumu ve farklı öğretim sistemi yüzünden öğrencilerde genel öğrenci hareketine dışardan bakma eğiliminin gelişmesiydi. ODTÜ Ögrencisinin büyük bölümü, daha başlarda emperyalizme karşı, genel olarak Türkiye'nin geriliğine, az gelişmişliğine karşı bir tutumu benimsemişti. Daha çok demokrasi, daha özgür bir ortam talebi ODTÜ öğrencisinin daha şekillenişinde vardı diye düşünüyorum. Bununla birlikte ODTÜ, siyasi harekete şiddetin ilk girdiği yerlerden biri olarak tanımlandı o yıllarda. Buna örnek olarak da ABD Buyükelçisi Komer'in arabasının yakılması gösterildi. Bunun nedeni ne olabilir? Bir de o olayda kesin karşı bir tutum alan Rektör Kurdaş'ın gençlik tarafından yanlış degerlendirildigini söyleyenler oluyor bugiin... ÖZDEŞ Bir kere şiddetin ortaya çıkışında ya da dozunun artışında gençlik eyleminin ve ODTÜ öğrencilerinin özel katkısını aramak yanlıştır diye düşünüyorum. Aynca "şiddef sözcüğünü kullanabilmek için önce tanımlamak gerekir. Çünkü siyasi mücadelenin özünde şöyle ya da böyle şiddet zaten var. O zaman şiddet denilen şey nerede başlamış olacak? Bir polis barikatı aşüınca mı? Bir şeye hasar verilince mi? Ya da bir insan öldürülünce mi? O yıl 716 numaralı katarın kknbılır kaçıncı hız kesisi, kacıncı girişıydi gara soluğunu salarak. "Sıvas, Kayseri, Ankara yönüne gitmekte olan Kurtalan Ekspresi istasyonumuza girmis bulunmaktadır" anonsunu duyduklarında, kdmpartımamn uç genç ve garip yolcusu oturdukları yerde biraz daha geriye yaslandılar. Işte koca bir geceyi daha atlatmış, Ankara'ya olan yolu biraz daha kısaltmışlardı. "Karmmtzı doyurahm" dedi içlerinden en yaşlt olanı, "Gazete de alalım." Ve Teoman indi. Neden sonra trenin istasyonda gereğmden fazla kaldığım fark ettiler. Üstelik ne Teoman ne de kompartımanın ö'tekı yolculan göriinuyordu ortalıkta. Ama ustünde durmadılar. "Burası Türkiye" diye duşundu Mufit, "Tren zamanmda kalksa asıl o zaman şaşartm doğrusu. Hem sonra bizimle ilgili bir şey olması mümku'n değil, kimse bilmiyor ki bizim burada olduğumuzu..." Kompartıman kapısma yığılan polisleri de iste tam o sırada gordu... "Diyarbakır Tıp'aSabotaj."3 Şubat 1970 tarihligazetelerin manşetı buydu. Gazetelerde vazdıima göre 3 DÛN Müfit Özdeş 1970te. lar siyasi mücadelede şiddet dozunun arttığı yulardı ve bu böyle azala çoğala gidecek sanıyorum. Kurdaş olayına gelince; evet, haksızlık oldu. Komer olayını izleyen günlerdeki tutumuna haklı olarak kızdık. O da kendince haklı nedenlerle bize kızgındı. Ama demokrat ve geniş görüşlü olduğunu bildiğimiz birini hemen dostluktan silmemiz gerekmezdi diye düşünüyorum şimdi. Peki, o yıllarda hangi vadede ve nasıl bir dünya düşluyordun? ÖZDEŞ Çok kısa vadede yeni bir Türkiye, yeni bir dünya beklediğimizi söyleyebilirim. Nedense aramızda şu kadar yıl, bu kadar yıl diye bir tahmin yürütmezdik, ama kimsenin dünya devrimini, 21. yüzyıla kalabilecek bir şey olarak düşündüğünü sanmıyomm. ay önce El Fetıh sajlarında savaşmak uzere gizlıce Suriye'yegeçen, çoğunluğuODTÜOğrencisı 11 kişiocaksonlarında aynı yollardan geri donmüş ve Diyarbakır Tıp Fakültesi'ni havaya uçurmak üzereyken bomba ve silahlarıyla ele geçırilmişlerdi. Yine gazetelerde yer alan haberlere göre grubun Malatya tren tstasyonunda yakalanan elemanlanndan Müjit Özdeş, emniyetteki sorgusunda, "Biz ABD, tsrail ve Yunan emperyaSzmine karşı savaşacağız, bu mukaddes bir savaştır" demışlı. Müfıt Özdeş bugun İstanbul'un, belki de Türkiye'nin en tanmmış çevjri burolanndan birinin sahibi. Küçük bir sermaye ile aylarca "sinek avlamayt göze alarak " giriştiğı ışinı giderek daha da büyutme durumunda. 17 yıl önce Diyarbakır emniyetinde verdığı ıfadeyi anımsattığımızda "Evet o gün durumu kamufle etmek için epeyce hamasi şeyler söylemiştim, ama demek işin ucunu iyice kaçırmışım ki araya bir de Yunan emperyalizmigirmis"diyor. Vehemensonraaçığaçıktığıgıbt "Diyarbakır Tıp 'a sabotaj" diye bir eylemi akıllarından bile geçirmediklerini vurguluyor. değiştirme ve yüksek hedeflere yönelme cesareti her üç kuşakta da \ ,T. 70'li yılların gençliği, biz 6O'lı yıilann gençliğine göre daha kalıplı ve daha disiplinliydi. Çünkü bir Bugiinkü günhik vaşamından biliyorum ki, gerek 70*1» gerekse 80'li yıllann kuşagıyla yakın ilişkilerin var. Sen ise onlardan önceki kuşaktansın. Bu üç kuşak arasında bir karşılaştırma yapılacak olsa neler söylenebilir? ÖZDEŞ Bir kere gençlik demek coşku demek, diye düşünüyorum. Bu, gençliğin tanımında var ya da olmalı. Bu nedenle dünyayı önceki kuşağın siyasi mirası ile bağlıydılar. Biz, ne de olsa daha başıboş ve daha özgürdük. Şimdikilere gelince; onlarda, dünyaya daha önyargısız bakan, daha sorgulayıcı bir gençlik görüyorum. DÛN Denız Gezmi$"in tahlıyesı serefine adlıyede gösteri. Ûnde Fahri Aral. "Mehmel Canlekın'ı tanır mıydınız? Ben tamrdım ve çok da severdim. Arkadaşımdı. öğrencilik yıllanmın en sıcak amlarmt paylaştığım ınsanlardandı. Bu yüzden, size onunla ilgıli son anımı anlatmak isliyorum. Aklımda tarih olarak 1969'dan başka bir şey kalmamış. Herhalde kafamdan silmek istediğim şey. Bir de htanbul Üniversilesı Öğrenci Birltği kongresirtı yapmakıa olduğumuzu haıırlıyorum. Derken bir haber geldı. Beşiktaş'ıakı Işık Mühendislık Okulu'nu faşisller ışgaleltı dediler. Okulun devrimci öğrencileri bmaya gıremiyor. Ee, ne yapalım ? Hadi gidip yardım edetım ve arkadaşların okula girmesim sağlayalım. Ben, Mehmel ve bırkaç arkadaş, birlikte Beşikıaş'a geldik. Oradaki işimız bitincede akşam Mehmefin evine gtdıp çiğ köfte ytyeceğiz. Sabahtan öyle konuşmuşuz çunku. Tam biz okulun önüne geldik, orada loplanıp ıçert gireceğiz, birden bir MÜZNÜN FOTOĞRAFI Filıstın dönüsünde yakalanan 11'lerin tutuklu bulunduğu Diyarbakır Cezaevı. 1970 yılı boyunca bir uğrak yerı oldu Cezaevınin çeşıtlı koğuşlarında farklı ınsanlar, devrimin farklı yollarını tartıştılar. Bu fotoğraf Atilla Keskin (solda ıkinci sırada ^özluklu) ve Müfit Ozdeş'i (en altta sağda) bir arada çerçevelemış Kadır Manga (ikıncı sırada^ sağ başla) ve Alparslan Ozdoğan (ikıncı sırada, sağdan üçuncü) 1971 hazıranında Nurhak ta, Huseyin Inan ise (Alparslan Ozdoğan'ın arkasında, en arka sırada ortada) 6 Mayıs 1972de Ankara Merkez Cezaevi'nde darağacında bu fotoğrafı terk ettiler. BUGÜN Mufit Ozdes. 1988de Filistın dönuşunü anarken, "Filıstın olayını polısten saktamak için az uğraşmadım" diyor. "Bu arada Yunan emperyalizmı Ne dövüşmekten de söz etmı$im" Demokrasi dersi özümsenmedi Kanımca demokrasiye ilişkin olarak hepimizin tek tek düşünmesi ve çözmeye çalışması gereken bir yığın sorun var. Başka bazı 681ilere sordugum bir sonıyu yinelemek istiyoruın. Fahri, Mehmet Cantekın'le. BUGÜNÖzlemden yana değişit* yok. Bir rür Tiirk Vuppie'lerinin ortaya çıkmasında 68'in enginleri fethetlarraka koptu. Içeriden mulkiş bir yaylım aleşı açılmışlı. Daha ne oluyor me ruhunun ne kadar dahli vardır? demeye kalmadan, Mehmet 'in yanıbaşımda sessizce çömeldiğinı, derken yere Va da maceracılık aşısının topluyığıldığmı gördüm. ...Fahri, 1968 sonrasının Orman Fakültesi öğrenci Birliği Başkanı ve Dev mun bu kesimlerinde bile tutmuş olması nın? Genç yöneticist Fahri Aral, 12 Mart sonrasmdakı "v/anted" afişlerınin "bebek yüzlü gerılla"sı, ölumun soğuk yuzuyle Mehmet Cantekın aracılığıyla KESKİN Bu kanıya nasıl vatanışmasım 20 yıl sonra, bülun bedenini ter basmışken, boyle hatırlıyor. nhyor bilemiyorum. Ben de ODFahri Aral da bir bölümu 12 Mart, gerisı 12 Eylul sonrasında olmak üzeTÜ'nün tdari tlimler Fakültesi'nde re, son yıllarının önemli bolumünu içerde geçirenlerden. 12 Eylül sonrasınson sınıfa kadar biraz sosyal bilimda ansiklopedı yazarlığı pek çok "zede" için, giderek kurumlaşan bir mesle 'iştigal' etmiş ve hâlâ etmeye çalek oldu. Btldığim kadarıyla ikı ansiklopedinin yayımtnda yönetici olarak, lışan bir 68'liyim. O zamanlar ikisinin de yazarlan arasında yer alarak, bu kervana Fahri A ral da katıldı. Amerika ve Ingiltere'den gelen ekonomi profesörlerinin bazılan, ği, hoşgörüsü kaybolmuştu. Tek n, var olan tartışmalan da katarbizi 'James Bond* çantalı işadamı tek gruplar var oluşlarım topluma sanız... yapmak için çaba harcar, liberalizaçıklarken, 'iradi olan'ı sonuna ka 68 Kuşajp'mn Türkiye'nin ilk min yararlan üstüne bol bol bilimdar zorluyoriardı. Oysa 68'de 'iradi çoğulcu demokrasi kuşağı olduğu sel (!) öğüt verirlerdi. Bu da yetolan' dahi kendiliğinden yığınsal ve 68 hareketi ile bu nesep arasınmezse, istikbal vaat edenler Rotary lığa dönüşüyor, en geniş kitleyi içi da çok yakın bir ilişki olduğu göClub'e davet edilir, ABD tarafınne alıyordu. DevGenç'in 68'in he riişü yaygın. Buna karşılık güniidan burslar verilir ve bu öğütlere men ertesinde hızla büyümesinin muz üniversite gençliginin nesebinsadık kalanlara yeni dünyanın kanedeni budur bence. de 12 Mart ve 12 Eylül müdahalepıları açılırdı. Bununla birlikte bölünme ve leri var. Bu durumda yeni bir 68 Eğer bugün tutan bir *aşf varkamplaşmanın nedenleri araştın yine de rnümkün müdür? sa bunu 68'in maceracıhğında aralırken, "68'in butüncüllüğu" veri ARAL Kuşkusuz, bir daha mak yerine, liberal' ve sivil olarak olarak alınıp abartılmamalıdır. 68 olmayacak. Ama toplumsal detutturulamayınca, yirmi yılda iki Daha sonraki gruplaşmaların te ğişim, sosyalizm özlemi hep günkez silah zomyla yapılan ekonomelinde çok daha başka nedenler demde. Bu özlemi canlı tutmamn mik ve toplumsal 'aşı'da aramak yatıyor. Uluslararası planda var yolu bütünüyle gençlikten geçmidaha doğru olur. Bu aşı yapılmaolan aynşma, sosyalist harekette yor, ama özlemin ayakta tutulmasaydı, Singapur'un, Güney Kore"ki aynlıklar, tüm dünyada 68'lerde sı için gençliğe ve onun cesaretine nin adım toplum olarak hâlâ savar olan devrimci dalganın geri çe ihtiyacımız var. Işte 68, bu cesaredece coğrafya kitaplarından hatırkilişi vb. etkenler 74 sonrasının bö ti gösterdiği için hiç gündemden in lavacaktık. lünmelerini yarattı denebilir. Tabii meyecek, ama bir daha da tekrar68'e ya da sonrasına ilişkin buna Türkiye'deki nesnel koşulla lanmayacak bana gore. olarak 'şu yanlıştı' dediğin şeyler Müfıt Özdeş'in 2 Şubat 1970 gunü Malatya tren ıstasyonunda tam "Herşeyyolundagidiyor"diyediışunmeye başlarken poiislerle burun buruna gelmesmden söz etmiştık. Katdığımız yerden devam edelim. * * • Beyler, hakkınızda bir şîkâyet var, buyurun müdüriyete kadar gidelün. Siz dönünceye kadar treni bekleteceğiz. Sonra döner yolunuza devam edersiniz! Teoman indikten hemen sonra polislerin treni kuşattığmt görünce telaşlanmış, ama içeri dönüp arkadaşlarım uyarma olanağını da bulamamıştı. Ne olup bittiğını anlamaya çalışırken arkadaşlarınm trenden indirildiğini gordu ve onlann kendısini görebileceği bir yere doğru seyirtti. Sonunda aradığı fırsatı yakalayıp arkadaşlarınayerıni bellı etti ve "Ne oluyor?" antamında kaş göz işareti yaptı. tşte ne olduysa ondan sonra oldu: O ana kadar Teoman 'ıfark etmemiş olan Müfıt, yanındaki arkadaşının sesiyle ırkildı: Yahu Teoman, orada dikilip durma, sen de bizimle gel. ,\'asıl olsa az sonra bırakacaklar! Teoman, arkadaşmın seslendiği yöne hamle eden polislerce kıskıvrak yakalanırken söylenmeden edemedı: Ne yaptın Atilla... • • * Atilla'yı, Atilla Keskin 'i Malatya garındaki bu rahat, neredeyse safça denebilecek davranışmdan ötüru suçlamak kimsenin aklma gelmedi. Daha birkaç saat once Diyarbakır'a bıraktıklan arkadaşlarınm, kendılennden kuş BUGÜN Kes* Vin gcnlü burada var mı? KESKİN 1968'lerde gençler faşizme, emperyalizme karşı idiler. "Sosyalizm iyidir" diyorlardı. Özerk bir üniversite, bilimsel bir eğitim istiyorlardı. Ve bunun için eylemler yapıyorduk. Eylemimizin özünde, gençliğin, özellikle de üniversite gençliginin haklannın savunulması yatıyordu. Bu nedenle de kitleseldi. Söylenenler ve yapılanlar gençlik kitlesinin tümünün ilgi alanı içindeydi. Öte yandan antiemperyalist, antifaşist ve kimileri için sosyalist duygularla, işçilerin ve köylülüğün mücadelesine destek olunmaya çalışılıyordu. Daha s o n r i h n 'çizme" aşıldı. Bu hareketiıı içinden ı,ıkan bizler, Türkiye'deki htr so:'inun bizler taralıııdan îuıhodileı ıeceğı bübjektivizmine ve burnu büyüklüğune kapıldık. Dünyamız küçüldü. lşçi sınıfı ve emekçi yığmlann yapacağı işleri yapmaya kalkıştık. 1970'lerden sonra kendimizi sınıf ın yerine koyma 'Her şey benle başladı' anlayışı egemen hale gelince, 1968'lerde var olan öğrenme arzusunun yerini, 'Her şeyi ben bilirim' subjektıvızmi aldı. kulanan polislerce yakalanacağını, yapılan hızlı sorgU "' lama sonunda, daha onlar Malatya'ya varmadan poli ' sin garda onlem alacağını nereden bilebilirlerdi. O ana kadar her şey öyle yolunda gitmişti ki. Alilla, 68 ODTÜ'sünün önderlerinden biriydi. Ancak bu, olaylar karşısında çabuk karar verebilme ve kitleyi o karar doğrultusunda harekete geçirebilme yeteneğinden çok, deneyimlere ve serinkanlılığa dayanan bir önderlik, bir tür kıdemlilıkti. A tılla, bu ozellığini Diyarbakır Cezaevı 'ndeki ilişkılerde ve çabuk iflas eden "Diyarbakır sabotajı" yargılaması sırasında da korudu. tlginçtır, Türk hukümeti Filıstın dırenişi ve El Fetih örgutüyle ilgili ilk övucü tanımlamayı "Diyarbakır Tıp'a Sabotaj" yargılaması sırasında yaptı. Savcının, sanıklann El Fetıh adlı komünist örgüt bunyesinde bir araya gelerek 141. maddeyi ihlal etıikleri yolundaki iddiası mahkemeyi tatmın etmemiş olacak ki, mahkeme Dışisleri Bakanlığı 'na El Fetih 'in anıldtğı gibi bir örgüt olup olmadtğım sordu. Gelen yanııta orgutün bir sınıfm başka b' • ıfüzerinde tahakkumunu sağlamak gibi bir ama.ı olmaJığı, tsrail işgali altındakı Filistin topraklanmn v a ~. Iması için silahlı m ucadele yüriittüğü vurgulanıyordu. Atilla, "devrime ulaşmantn bir başka yolu yoktur" inancıyla Filistin 'de eline aldığı silahı, 12 Mart güçleri gelıp almcaya kadar elinden bıraktnadı. Bugün, 12 Eylül oncesi günlerde ülkesinden ayrılıp bir daha geri dönmeyen, dönemeyen bir siyasi mülteci. Ama gönlu hep buralarda... Müfıt Özdeş'le birlikte "El Fetih"ten yargüanan ve halen mülteci olan Atilla Keskin: Sol içi demokrasi konusunda da söyleyeceklerin olduğunu sanıyorum... KESKİN Sohın demokrasi anlayışma ilişkin oldukça fazla ders çıkarıldı. Ne var ki, çıkanlan bu derslerin hâlâ özümlenmiş olabildiği kanısında değilim. Kanımca demokrasiye ilişkin olarak hepimizin tek tek düşünmesi ve çözmeye çalışması gereken hâlâ bir yığın sorun var. Bu sorunların cözümüne giden başlangıcın, solun hazmettiği ve içine sindirdiği bir çokseslilikten geçeceği inancındayım. Doğru görmediğimiz her düşünce ve eyleme karşı derhal duvar örmek alışkanlığından kurtulmamız gerekiyor. Yaklaşık on beş senedir, herkesin tek tek doğru de diği birçok düşünce ve pratiğin pek' de doğru olmadığını hayat kanıtlamış durumda. Bu gerçek ortadayken, biraz bilimsel olmasını becerebilirsek, 'doğnı'lara da şüpheci bakmasını öğrenebileceğiz herhalde. Henüz geçmişle tek tek ve bir bütun olarak hesaplaşılamadı. Bugün herkes 'sol içinde demokrasinin gerekliliği'ni vurguluyor. Ama smırlar hâlâ tek tek çiziliyor. Elif Öztürk, Enver IValbantoglu ve Hasan Yalçın Fransa 68'in önemini 20 yıl sonra anladı Fransızlar, 68 olaylarına artık "gülünç" ve "çılgınca" eylemler ve ideolojiler olarak bakmıyor, Fransız toplumuna ve diğer Batılı ülkelere getirdiği değişimler açısından ele alıyorlar. 68'deki olaylara "tembel öğrencilerin eylemi" diyen Mitterrand, 68 eylemcilerini Elysee Sarayı'nda ağırlıyor. Fransa'da 68 kuşağından olup günumuzde poiitikaya devam edenlerin sayısı çok az. Kimisi mimar olarak (Roland Castro), kimisi tup bebeği ilk geliştiren doktor ve biokimyacı olarak (Rene Frydman) mesleklerinin doruğuna ulaştı. Geçen aylarda iki cilt olarak yayımlanan "Generation" (Kuşak) adlı kitap 68 yılınm ünlu isimlerinin serüvenlerini en ince ayrıntılarıyla kâğıda dokuyor. Bu kitaba ilginç bir eleştiri yönelten Cohn Bendit, Patrick Rotman ve Herve Hamon adlı iki yazarın, adını toplumda şu ya da bu biçimde durdurma işini sürdüren lider kademesinin ön plana çıkanldığını, "Kendini korkunç bir boşlukta bulan, toplum dışına itilen daha sonraki dcnemler Almanva ve İtalya'da olduğu kadar önem kazanmasa da ortaya çıkan terörist eylemlere sapan, tabandaki 68'cilerin göz ardı edildiğini" vurguluyor. Bu nedenle toplu halde ele alınırsa 68 kuşağının kendini izle>en gençleri ozendirecek, iç açıcı bir noktaya ulaşmadığını soylemek gerçeğe aykırı olmaz. "Gecikmiş 6 8 ' t i " luru a}ULj.U)icı dc>ımlerın buradan kaynaklandığı büyük bir olasılık. Benzer yılgınlık ve tepkilerin hemen 1968'i izleyen yıllarda ortaya çıktığını ve bir kuşaktan diğerine devredildiğini biliyoruz, ancak tarihin adil bir yargıç olduğuna en güzel örneklerden biri, 68 olaylarının itibarının bu olayların gerçekleşmesinden 20 yıl sonra iade edilmesi gosterilebilir. Fransa'da 68 olaylarına artık "gülünç" ve "plgınca" eylemler ve bu eylemlerin taşıdığı ideolojik çizgiler açısından yaklaşılmıyor. Fransız toplumuna getirdiğı ve dalga dalga diğer Batılı ülkelere taşıdığı değişmeler açısından bakılıyor. O yılların güçlü sendikal kuruluşu, Komünist Parti'ye yakmlığı ile bilinen CGT'nin başlangıçtaki engellemelerine rağmen geniş emekçi kitleleri genel greve gitmiş ve Fransa aylarca kelimenin gerçek anlamıyla felç olmuştu. Aynı zamanlan yaşayan Türk aydınları Ant Yayınlan'nın, Daniel Cohn Bendit'le dönemin FKP lideri Jacques Duclos'un konu ile ilgili polemik yazılarının çevirilerini bir arada veren kitabını ammsayacaklardır. Kitap iki taraftan okunacak şekilde basılmıştı. Bir tarafmda sendika liderinin, diğer tarafında ise gençlik liderinin birbirlerini suçlayan yazıları bir arada... Gençlik lideri bu günlerde Fransız ve AIman televizyon kanallanna sık sık davet ediliyor, aynı öfkeli ve heyecanlı üslupla " C G T kabaran dalgayı yatıştırmaya ve sadece ücret artışı koparmakla yetinmeye çalışıyordu, biz ise kafaları değiştirmek, rihnivetlerde devrim yapmak hevesinde idik" deyip duruyor... PARÎS'ten 68 mayısından kalanlar CGT yöneticileri, gelışen ve buyüyen kitlesel dalga karşısında klasik öğretilere uygun olarak "Devrimci bir dunım olup olmadığını" araşbrmış ve sonuçta böyle bir durum olmadığına kanaat getirerek olabildiğince ücret artışı sağlama yolunu seçmişti. Tarafsız bir gozlemci için normal koşullarda gayet doğal bir tutum gibi gözüken bu davranış biçimi, 68'in kabına sığmayan gençleri için tutuculuğun ve dar kafalılığm dik alası sayüıyordu... O günden bugüne Fransa'da sendikal hareketin büyük gerileme gösterdiği tartışmasız bir gerçek. Öyle ki günümüz Fransasında ücretlı nüfusun sadece >uzde 15 kadarı sendikalara üye ve işçi kuruluşlarının sosyolojik nitelikli gelişmeler nedeniyle ağır bir itibar kaybına uğradığı kabul ediliyor. Çoğunluğu burjuva ve küçuk burjuva kökenli 68'in isyancı gençleri ile işçi kitlesi arasına çekilen "sendikal duvar", büyük olasılıkla sendikal örgutlenmelerin kendilerini korumalan olgusuna katkıda bulundu. Ancak ücretli kesimin ve bunlann bunyesinden gelen 2.5 milyonluk işsizler ordusunun son zamanlann kültürel başkalaşımlarına en zor ayak uyduran toplumsal dilimler arasında yer aldığı gözlemi doğruysa, 1%8'de çekilen bu duvann uzun vadede yararlı mı zararlı mı olduğu tartışması günümüze dek sonuçlanmadı diyebiliriz. Son seçımlere oyunu yüzde 10'a çıkarma şansı ile giren aşırı sağcı Ulusal Cephe Partisi'nin seçmen tabanının yuzde 30'a yakın bölümünün sol ve özellikle Fransız Komünist Partisi'nden bu tarafa doğru kaydığı da günümüz Fransasının "çarpıcı" gerçeklerinden biri... Fransa 68'cilerinin yükseköğrenim reformlanna dönük talepleri zamanın hükümetlerince büy'ük ölçüde karşılandı. Üniversite ağalığı sistemi belli oranlarda zayıfîatıldı, öğretim üyeleriyle öğrenciler arasındaki Fransa'da mevcut geleneksel uçurum daraltıldı. Bütün bunlararağmen,Fransa1 yı "daha ileri bir aşamaya" götürdüğü biçiminde algılanan 68 yılı, nın gençlik ve işçi olaylarının en önemli sonuçları kültürel, ahlaksal, ailevi ve cinsel konularda belirgınleşti. Kültürel boyut büyük olasılıkla daha sonraki donemde bunu izleyecek olan teknolojik devrimin habercisi olacaktı. Bununla birlikte son 3 yıl içinde "tutuculuk" yönünde gözlenen ge lişmeleri de gözden uzak tutmamakta yarar var. Her şeye rağmen kültürel değişimlere ayak uyduramayan kesimlerin teknolojik devrimin ürünleri ve sonuçları karşısında da silahsız kaldığı da görüldü. Gerekli esnekliği gösterebilen güçler ise 68'in artıklarını topladı ve gençlikle barışiı. 1968 yılında, "Olayları tembel öğrencilerin eylemi" sozleri ile niteleyen François Mitterrand, bu olaylardan 2 yıl sonra oluşturulan Fransız Sosyalist Partisi'ne Genel Sekreter seçildi ve 1981 yılında cumhurbaşkanı mevkiine yükseldiğinde partisinin tabamnı oluşturan kitlenin genişce bir bolümu 68'Iilerden başkası değildi. Aynı Mitterrand, "86 eylemcileri"ni cumhurbaşkanlığının bulunduğu Elysee Sarayı'ndaki koltuğundan "sevgi ile" selamlıyor, siyasal dağarcığına bu kez barışçı yoldan yepyeni bir kuşağın sempatisini ekliyordu... BİTTt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle