19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER hizmetlerin planlanmasından denetlenmesine, uygulanmasına dek, her aşamada etkin olarak hizmetin içinde olmaları"dır denilebilir. Bu tarumlamanın parmak bastığı önemli nokta, hiçbir sektor ya da bireyin, "devlet gelsin, sağlık sorunlarını çözsün" diyemeyeceğidir. Herkes, hizmetin içinde olacak, başka bir anlatışla, herkes kendisinin ve toplumun sağhk sorunlanna sahip çıkacak, bunun soruinluluğunu duyacak ve çözum çalışmalarına katılacaktır. Buna, DSÖ terminolojisinde "sağlık için ulusal seferberlik" adı veriliyor. 2 Sağlık alanında kalkınma, eğitıra, tarım, sanayi ve beıizeri alanlardaki kalkınma ile birlikte ele alınacak, bunlar arasında eşgüdüm sağlanacaktır. Çünkü gerek ekonomiciler gerekse toplumbilimcileri, tek yönlü kalkınmanın olanaklı olmadığım, kalkınmamn her alanı kapsayan bir bütün olduğunu saptamışlardır. 3 Sağlık alanında gelişme için öyle politikalar saptanacaktır ki bu politikalar uygulandıkça insanlar ekonomik açıdan daha verimli olacaklar, toplumsal açıdan da yaşamdan daha çok zevk alır olacaklardır. Bunlardan birincisinin, toplumun genel kalkınmasına yapacağı olumlu katkı ortadadır. O nedenle, sağlık alanında kalkınma, toplumun genel kalkınmasının en önemli öğesi olarak alınmakta ve bu alanda kullanılan kaynaklar bir tüketim harcaması değil bir yatınm olarak görulmektedir. Ikinci amaç, bireylerin yaşamdan daha çok zevk almalarını sağlamadır. Bu amacın ise "huzurlu toplum" yaratmadaki önemi herkesin bilebileceği bir şeydir. 4 Sağlık alanında uygulanacak her program ve teknoloji, hem ulusal gereksinimlere uygun ve halkın kabul edebileceği türden olacak, hem de bu teknolojiyi o ulus ve hükümet, parasal yonden destekleyebilecek güçte olacaktır. Bir toplumun külturune yabancı, halkın ekonomik yönden karşılayamayacağı kadar pahalı tıp teknolojileri alınmayacak, kullanılmayacaktır. 1988 yıb boyunca "Herkes tçin Sağhk, Her Şey Sağlık İçin" belgisi, yukarıda sıralanan 4 önemli koşulla ele alınmalıdır. Herkes, sağlık için saptanan bu amaca varmada hizmete katılımda bulunmalı, sorumlular bu çalışmaları ülkenin genel kalkınma politikaları ile birlikte ele almalı, seçilecek planpolitika ve teknolojiler ülke gerçeklerine uygun, halkın ve hükümetlerin parasal yönden karşılayabilecekleri özellikte olmalıdır. Böylece insanlanmız daha uretken ve verimli, yaşamdan daha çok zevk alır olacaklardır. Başka bir anlatışla, "mutlu ve kalkınmış bir Turkiye" ulküsune daha çok yaklaşılmış olunacaktır. şmda büyük başarılar elde edilmiş, bu alandaki çalışmalar bir süre birçok ülkeye örnek olarak gösterihniştir. Başka bir başanlı işbirliği, sıtmanın kökünün kazınması (sıtma eradikasyonu) hizmetlerinde elde edilmiştir, her iki aianda da DSÖ daha çok bilimsel ve teknik, UNICEF ise teknik ve malzeme desteği sağlamışlardır. Son birkaç yıldır ülkemizde sürdürülen "bağışıklama" ile "ishalli hastalıklardan korunma ve tedavi" programlanna, bu iki Birleşmiş Milletler örgütü'nün değerli katkıları olmaktadır. Ancak okuyucunun gözünden, gerek tüberküloz savaşı, gerekse sıtma eradikasyonu hizmetlerindeki başarılann, belli süreler sonra gerilemeye başladığı gerçeği kaçmamalıdır. Benzer bir biçimde, son yülardaki bağışıklama ve ishalli hastahklar programlan da başlatıldıkları ilk yılın coşkusunu, işbirliği ve eşgüdıim ıçindeki çalışmalarını yitirmiş görünüyorlar. Doğrusu, başarılann korunamamasından ya da sürekli olmayışından bu iki uluslararası örgütü suçlamak olanaklı değildir. Bu örgütler bilimsel ve teknik yardımlannı, zaman zaman araçgereç yardımlannı esirgememişlerdir. Ancak, ülkenin sağlığından sorumlu olan yetkili makamlar, bilimsel ve ülke gerçeklerine uygun çalışmaları sürdürmede yeterli sürekliliği sağlayamamışlardır. Başka bir anlatışla, başanlann sürdurülmesinde ulke yöneticilerinin önemli yanlışlan olmuştur. 7 NİSAN 1988 Herk 'malan gereken il sağlık Bugün, sağlık yörtUim i yoktur. 67 ilimizin 50'ye müdürleri içinde bıheğ bevler hep "yerine bakmak"la yakınında sağlık mü\jrü degerekirse, Sağlık ve Sosyal yürutülmeye çalışılm etkin bir sağlık yönetimi kadrosu Yardım Bakanlığı, ^jjjj ğ kuramamaktadır. MerkW0vrgütünde bile çok önemli birçok görev, konuyu gereğince bilmeyen bürokratlarla doldurulmuş bulunmaktadır. PENCERE 68'liler 40 Yaşında... Yıl 1968... Öğrencinin gözleri kor gibiydi; gizemli bir bakışla, alçak sesle sordu: Abi, ne zaman olacak? İçimden: Kerata diye düşündüm, üniversiteye iki yıl önce girdi, çıkıncaya kadar devrim olsun istiyor... Sevgili bir çocuktu... Astılar. • Yalnız asılanlar mı? Ya öldürülenler? Bilmem ki hangi birini sayayım, Vedat Demircioğlu ilk kurbandı. Ardı ardına av hayvanı gibi vuruyorlardı öğrenci önderlerini. Onlarca gencin katilleri bulunamıyordu. Kim öldürüyordu? Öyle bir an geldi ki artık üniversiteli gençlere laf anlatılarrtaz oldu. Abi!.. Sen ne diyorsun? Bu devlet in başındakiler hepimizi öldürtecekler. Polis bize karşı, herkes bize karşı, arkadaşlarımızı bir bir vuruyorla^.. Gerçek de buydu. Kimileri Türkiye'nin yerel gerçeklerini unutup bizimkileri Fransa'dakı 68'lilerle kıyaslamaya kalkar. Haydi canım sen de!.. Fransa'da siyasal partıler, 68 gençlik eylemini "serüven" diye nitelemiş, ardından sürüklenmemiştir; ama orada devletin içine yuvalanmış faşistler gençleri birer birer planlı biçimde öldürselerdi; sendikaları, partileri, parlamentosu ve her seyiyle demokrat Fransa ayağa kalkmaz mıydı? * Ne yazık ki özgürlük savaşımı, acımasız kuralların mengenesinde biçimleniyor. Spartaküs sıradan bir köle olsaydı kim, adını ammsayacaktı? 7577 Paris Komünü için kimi öyle, kimi böyle konuşur; ama konuşur. Sekiz saatlik işgünü artık doğallaşmıştır da Sako ile Vanzetti unutulmuş mudur? Tarih, öncülerin cesetlerine basa basa bugünlere varabildi. Deniz Gezmiş'i kim unutabilir? İlk banka soygununu işittiğimde kulaklarıma inanamamıştım, ertesi günü yazdığım yazının özü şöyle: Deniz!.. Sen akıllı çocuksun; banka soymazsın. Yazılanlara inanamıyorum; eğer banka soymak istiyorsan, bunun meşru yolları ve yöntemleri var... 1980'lerde banka soyan soyana.. Hem de bir şubeden tabanca zoruyla beş on bin lira değil; milyarlar götürüyorlar. Dünya Bankasfnın saptamasına göre kredilerin üçte biri batık; daha başka deyişle deve olmuş; soygun, meşru yollardan yürütülüyor. Deniz'i neden astılar? 68'lilerin kimlıklerıni ortaya çıkarmak için Deniz Gezmiş'in yaşamını incelemek gerekir; öyle sanıyorum ki o dönemdeki gençliğın sımgesidır Deniz... • Gençliğine bizim kadar acımasız bir başka ülke daha yeryüzünde bulunur mu? Eğer 27 Mayıs eylemı aşağıdan yukarı bir baskın harekâtıyla çarkı tersine çevtrmeseydi; Celal Bayar 50'lerin gençliğini kıtır krtır yiyecekti, orduyu büyük kentlerin meydanlarında gençlerin üzerine süren o değil mi? 60'larda, 70'lerde, 80'lerde gençlerin kanını içe içe bir türlü doymadık... 68'lilerden sağ kalanlar bugün 40 yaşında, ama 80'lerde kaç genç astık, kaç genç öldürdük? Hesabını tutan, nedenlerini araştıran var mı? Doç. Dr. NEVZAT EREN Halk Sağlığı Uzmanı, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi 7 Nisan, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 40'ıncı kuruluş yıldönümüdür. Dunyanın örgüte üye 166 ülkesinde her yıl 7 nisanda törenler yapılır. Bu yılki Dunya Sağhk Günü'nün iki özel durumu vardır: tlki, 1988 yılııun örgütün kuruluşunun 40. yıldönümü olması, ikincisi ise gerçekten tarihsel bir başka anlaşmanın, Sovyetler Birliği'nin AlmaAta kentinde, 1978 yıhnda, hemen tüm dünya ülkelerinin katılması ile imzalanan "Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi"nin de kabul edilişinin 10'uncu yıldönümü olmasıdır. Bu açılardan sağlık ve sağlık hizmetleri için bugün, çok önemli bir gün sayılmalıdır. Dünya Sağlık Örgutu'nun tum dunyanın sağlık politikalarının saptandığı bir örgüt olduğu söylenebilir. DSÖ, Birleşmiş Milletler'in bir yan kuruluşudur. Siyasanın dışında, bir uzmanlık kuruluşudur. Ülkelere sağlık alanında danışmanhk yapmak, bölgesel, ulusal, uluslararası sağlık sorunlannın üstesinden gelmek için plan ve programlar düzenlemek, teknık ve az da olsa parasal yardımlarda bulunmak, örgütün başlıca görevleridir. Örgut, tüm çalışmalarını ulusal hükümetlerle işbirliği içinde yürütur. Belirtmeye çaüştığımız gibi politika dışı bir örgüttür. Üstünde durulması gereken belki de en önemli görevlerinden biri, sağlık alanında sorunları ortaya koymaktır. Örgüt, 40 yıllık geçmişinde gerek bölgesel gerek ulusal düzeylerde birçok kez, birçok sağlık sorununa parmak basmış, çözüm yolları önermiştir. DSÖ, geçmiş 40 yılda her yüı, o yılın önemli bir sağlık olayının yılı olarak duyurmuş ve o yıl içinde tüm dünya ülkelerinde, belirlenen sorunun çözümü için çabalar harcanmasını sağlamıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse yeni kurulmuş olduğu 1954 yılmı "Hemşirder, Sağlığın Öncüleri" yılı olarak duyurmuş ve tüm dünyada dikkatleri hemşireük sorunlanna çekmiştir. Bunun gibi, 1972 yılında "Kalbiniz Sağlığınızdır" belgisiyle dikkat ve çalışmalann bu alana yoğunlaştırılması sağlanmış, 1982 yümda da "Yaşamınıza Yıllar Ekleyiniz" özdeyişi yılın konusu seçilmişrir. Okurlanmız, yakın bir geçmiste "Dünya Kadın Yılı" ve "Dünya Çocuk Yüı" konulannın birer yıl ara ile gündemde tutulduğunu anımsayacaklardır. DSÖ ve kardeş kuruluşu UNICEF'in çabalan ile yeryüzünde çiçek hastalığının köku kazınmıştır. Gene, bu iki kardeş kuruluşun (belirtildiği gibi ikisi de Birleşmiş Milletler Örgutu'nun yan kuruluşlandır) çabalan ile dunyanın hemen her köşesinde pek çok yoksul çocuğa beslenme ve sağhk yardımı ulaştırılmış, bunlann önculüğü ile açlık bolgelerine besin yardımları ulaştınlmıştır. Her yıl 7 nisanda Dünya Sağlık Günü kutlanmakla kalınmamakta, tüm dünyada 7 nisanı izleyen bir yıl içinde, o yıl seçilen konuda araştırmalar, çalışmalar ve uygulamalar da yapılmakta, konu bir yıl için canlı ve gündemde tutulmaktadır. Örgüt un onemı Yanlışlanmız Şu gerçeği çekinmeden, açıkça söylemek gerekir ki ülkemizde son yülarda, özellikle de son birkaç yıl içinde parti politika ve çıkarlannın bilimsel ve yönetsel gereklerin önüne çıkabildikleri sıklıkla gözlenmektedir. Bu tür uygulamalar, her türlü çalışmayı verimsizliğe, başarısızlığa itmektedir. Çünkü, her işte olduğu gibi, sağhk yönetiminde de, süreklilik çok önemlidir. Yan etkilerle yapılan atamalar, çok hızlı bir personel hareketliliğine yol açmakta, bu da hizmetleri olumsuz yönde etkilemektedir. Yine, yan etkilerle yapılan haksız yükseltmeler, kırgın ve kızgın bir sağlık ordusu ortaya çıkarmaktadır. Nitekim bugün, sağlık yönetimi eğitimi görmüş olmaları gereken il sağlık müdürleri içinde bu eğitimi görmüş tek kişi yoktur. 67 ilimizin 50'ye yakınında sağlık müdürü de yoktur. Bu görevler hep "yerine bakmak"la yürütülmeye çahşılmaktadır. özetle söylemek gerekirse Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, politik nedenlerle etkin bir sağlık yönetimi kadrosu kuramamaktadır. Merkez örgütunde bile, çok önemli birçok görev, konuyu gereğince bilmeyen bürokratlarla doldurulmuş bulunmaktadır. Unutulan, belki de gözardı edilen önemli nokta, sağlık sorunlarının belli bir siyasal görüşe inanan kadrolarla değil, sağlık alanında belli uzmanbklan, bilgi ve becerileri olan kadrolarla çözülebileceğidir. Bu yüın konusu DSÖ, 1988 yılı için "Herkes İçin Sağhk, Her Şey Sağhk İçin" konusunu yılın konusu seçmiştir. Konu, içeriğini 'Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi"nden almaktadır. Sözlü yayın ve basından ammsanacağı gibi 1978 yılında tum ulkelerce kabul edilen "Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi"nin bazı ozellikleri vardır. Bu özellikler, kısaca şö>ie özetlenebilir: 1 Temel sağlık hizmetlerinin herkese sağlanması ve "2000 yılında herkese sağlık" amacına ulaşılabilmesi için sağlık hizmetlerine bütün kesim (sektör) ve bireylerin katıhmı sağlanacaktır. Burada, sıklıkla düşülen bir yanılgıya değınelim: Katılım, sağlık için bazı bağışlarda bulunmak, ışgücu ile yardım yapmaktan daha öte bir şeydir. Bu sayılanlar elbette "katkı" özelliği taşırlar. Katılım katkıyı içerir; ancak, başka şeyleri de içerir. Bir tanımlamasını yapmak gerekirse, "katılım, katkıları da içermekle birlikte, sağlık hizmetlerinden yararlanan tüm kesim ve bireylerin, bu Ülkemizde durum Ülkemizde DSÖ ve UNlCEFin katkıları ile başarıya ulaşmış pek çok çalışma yapılmıştır. DSÖ ve UNlCEFin katkılan ile ülkemizde tuberkuloz sava EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Hediye edilen binlerçe kitaba alman ve ahnmayan teşekkürler Yaklaşık 2.5 yıl once, yer darlığı, benim için işe yararhhjtmı yitirme nedenleri ile evimdeki bazı kitap ve süreli yayınlan elden çıkarma gereğini duydum. iki seçenek vardı: Ya mevcudun tümünü bir sahaf çağınp satmak veya yararlı olabilecekleri kuruluşlara hibe etmek. Ben ikinci yolu seçtim. Hayat Ansiklopedileri vardı. Çatalca Yetiştirme Yurdu'na, bazı kitaplan da Fatih 'teki Yetiştirme Yurdu'na verdim. Eski yazı döneminde yayımlanan edebiyat fakültesi mecmualarmı, şimdi mevcudu kalmamış bazı Türkçe, Fransızca felsefe, içtimaiyat, ruhiyat, terbiye kitaplannı, 2. Dünya Savaşı 'ndan evvel yayımlanmış "Conferancia" dergilerini ve daha başkalannı "45 el arabası dolusu" tst. Ün. Edebiyat Fakültesi Dekan Sekreteri'ne teslim ettim. Bir almdı gönderilmesini rica ettim, ses yok. O sıralarda bir vatandas Sinop'ta kitaphk kuruyordu. tstanbul Miüi Eğitim Müdürlüğü de kendisine yardım ediyordu. Elimde 56 ytllık Varhk Dergisi koleksiyonu vardı. Merter'de bir ilkokula teslim etmek gerekiyordu. Müdürüne verdim. Müdür almdı, yazacaklarmı söyledi. Hâlâ bektiyorum. Evde 78 yulık Hayat Dergisi koleksiyonum vardı. Taksim'de Atatürk Kitaplığı'na götürdüm. tşçilerin müdür muavini olarak tamttıklan zat gidip arabadan dergüeri almalarını söyledi. tşçiler dergileri aldılar. teşekkür ettiler. Ama müdür muavini bir şey demedi. Bu cesaretle, elde kalanlan diğer bazı süreli yayınlarla fakültenin Fındıkzade'deki binasına götürdüm. 45 büyük koli kadar kitabı dekanhk sekreterine verdim. Sözlü teşekküru esirgemedüer. Elimde eski tarihli tıbbi kitaplar vardı. Edebiyat fakültesine armağan ettiğim kitaplar içinde 1933'lerde ortaokulda okuduğumuz yurt bilgisi de vardı. O sıralarda, Atatürk 'ün yazmış olduğu öne sürüldü ve günceüesti. Kıymetlendi. Yani fakülte kitaplığında yok idi ise daha da makbule geçmeli idi. Ama o yaştaki tıbbi kitaplar, süreli yaytnlar hariç işe t yaramayabilirdi. Ona rağmen bu kitaplan Marmara Ün. Tıp Fakültesi'ne armağan ettiğimde aldığım cevap onur vericidir. Ve gazetenize bu mektup bunun için yaznmıştvr. Çok nazikâne yazılmış teşekkür mektubunda her kitaba achmın yazıldığı, yardımlanmın devammı diledikleri ve kitaplıklannm her zaman istifademe açık olduğu bUdiriliyordu. Ve imza dekanındı. Kitap hediye işimiz şimdilik böyle noktalandı. Dr. SEDAT ONGAN İSTANBUL Çözülmemiş Bir Cinayetin 40. Yılında... Sabahattin Ali, 1907'de doğdu. Kırk yıl önce de öldü. Durup dururken, bir hastalık sonucu, başına bir kaza gelerek ölmedi. Bir karanlık cinayetin kurbanı oldu. Soğukkanlılıkla işlenen bir cinayetti bu. Ben bu konuda yakıştırılan öyküye ınanmam Yok ülkeden kaçmak üzereymiş de yanındakı şoför yurtsever duyguiarla coşmuş, Sabahattin Ali'nın kafasına sopayı ındırmış. Sonra da onu ormanda bir ağacın aitında bırakarak kaçmış. O 1948 mart nisan aylarını bütün canlılığıyla anımsıyorum. Sabahatin Ali, birkaç aydır ortalıkta gorünmüyordu. Bir kamyonu vardı, onunla ordan oraya mal taşıyor, yaşamını böyle kazanıyordu. Bir sürü dava açılmıştı. Daha öncekı yıllarda da birçok kez hapıslere girip çıkmıştı. Kırk bir yaşında genç bir adamL O güne kadar yazdığı öykü kitapları ve romanlarıyla edebıyat dünyamızın en büyük adlarından biri olmuştu. Böyle bıri kalemiyle geçiminı sağlayamıyordu işte! Öğretmenlıkten de uzaklaştırılmıştı. Yayımladığı gazetelere yaşama olanağı tanınmıyordu. O da çaresizlıkle kamyonculuğa başlamıştı. Son yayımladığı kitapta yer alan Sırça Köşk' öyküsü, (ki bu bir çağdaş masaldı) şöyle bıtıyordu: "Sakın tepenize bir sırça köşk kurdurmayınız Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa onun yıkılmaz, devrılmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter." Sabahattin Ali için çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Olumlu olumsuz düşünceler belirtildi. Siyasal tutumu, görüşleri, yaşayışı eleştirilere uğradı Bu gibi şeyler kışiden kişıye değışir Oldürülme olayını bile bambaşka biçimlerde yorumlayanlar oldu. Bugün de var böyleleri!.. Ama hiç kimse, bugüne dek hiç kimse, Sabahattin Alı'nin Türk öykücülüğünün en büyük bir ustası olduğunu yadsımaya kalkışmadı. Saıt Faik ve Sabahattin Ali, Cumhuriyet dönemı yazınımıza sılinmez damgasını vuran iki öykü yazarı... Öyküleri zamanla daha da değer kazanan iki büyük yazar... Kendilerinden sonra yetişen öykücülerı de etkileyen iki yol açıcı... Öykü nedir? Birkaç sayfa içinde bir yaşam kesiti vermek, bunu bir ınsanla, bir olayla, bir duygulanmayla, bir gözlemle başarmak... Bir kez okunacak yazılar değildir bunlar. Yıllar geçer, kuşaklar değişir, o öykünün yazıldığı gunlerın havası, anlamı değişir, ama öykude yakalanan zaman parçası, o zaman parçasının ıçerdığı ölümsüz duyarlık kalır geleceğe . Bugün, Sait Faik'in ve Sabahattin Ali'nın pek çok öyküsünü okurken zamanımızda yaşayan, aramızdan bir kişinin seslenişini duyar gibiyiz. Eskımemektir klasık olmak. Başkalarına örnek olmaktır. Zamana yenılmemektir. Sabahattin Ali ile Saıt Faik gibi ustalar bunu başarmış mutlu kişilerdir. Sabahattin Ali'nın öykülerini yeniden, bilmem kaçıncı kez okudum son günlerde... 193337 arasında, ki benim ilkokuldan ortaokula geçiş yıllarımdır, öyküye düşkündüm. Okulda Ömer Seyfettin'i, Ahmet Hikmet'i, Halit Ziya'nın öykülerini okuturlardı. Bunları da severdik. Ama beni ilk şaşırtan, öykü denen yazı türünün üstünlüğüne inandıran, dolayısıyla daha sonraki yıllarımı, tüm yaşantımı öyküye verdırecek kadar beni etkileyen, Sabahattin Alınin, önce onun, 1936'da çıkan "Kağnı" kitabı olmuştur. Daha öncekı yıllarda da dergilerde karşılaşmıştım bu yazarla... Öykülerinde yepyeni bir şey bulmuştum Neydi bunlar? Önce kısalığı, yoğunluğu, çizdiğı, anlattığı durumların vuruculuğu... Bakın, öykülerinın ilk cümlesiyle başlar S. Ali'nın sizi kendi dünyasına çekmesi... İlk cümleyı okur okumaz ister ıstemez sürdürürsünüz okumanızı... "Bir tarla meselesi yüzünden Savrukların Hüseyin, arkbaşında Sarı Mehmet'i vurdu." Şimdı gelın de birdenbire yüzünüze bir şamar gibi ınen bu cümleden sonrasını merakla okumayın... "Konya hapishanesıne ilk girdiğim gün Cavit beyle tanıştım" ya da "Azime, bu kızı eline geçirelı bir sene bile yoktu, fakat adı şımdiden bütün Konya hovardalarının arasında yayılmış, bunun sayesinde Azime'nin çıkınına yeşıl yeşil bangonotlar dolmaya başlamıştı"; "Akşam caddelerin kalabahk zamanında köşebaşına bir kadınla bir çocuk gelirdi"; "Polis müdürlüğünün kapısından çıkar çıkmaz bir an durakladı"; "Asıyenin sancıları ikindi vakti başladı düveni bırakıp eve döndü" gibi... Görüyorsunuz, öykü ilk cümlede başlıyor Olayın içine okuru çekip aJıyor... Gereksiz söz yok, gereksız betimleme yok. Ne diyecekse birkaç sayfada söyleyip bitiriyor. Çizdıği dünyaya ne denli yabancı olsak da birkaç sayfalık öykünün bir bireyi, bir izleyicisi oluyoruz. 'Siz işte bütün bunlara tanıksınız' der gibıdir S. Ali... Yaşasaydı 81 yaşında olacaktı. Geçen kırk yıl içinde nice yeni yapıt bırakacaktı gelecek kuşaklara, nice öyküler, romaniar... Ama bırakmadılar, söyletmediler... Ne var ki o sankı bunu önceden sezmiş gibi kısacık yaşamında ölümsüz öyküler, romaniar bıraktı yine de... Öldürülmesi, Türk siyasal tarihinde silinmemiş kara bir lekedir. Yazın dünyamızın en acı olaylarından biridir. Sevgili annemiz ve babamız TEŞEKKÜR Eşim NAZMİYE TÜMLER'in aylarca ıstırap veren hastalığını zamanında teşhis ederek başarılı ameliyatla yeniden sağlığına kavuşturan Çapa Tıp Fakültesi Nöroşirurji Kliniği doktorlarından özgürlük ve maceranın tadı Doç. Dr. KIRAÇ TÜRKEİR Dr. ŞEREF BARUT Dr. MELTEM CAN ile Anestezi Uzmanı Dr. GÜLÇİN UÇULAŞ ve Dr. TÜLAY TEZCAN'a sonsuz teşekkürlerimi sunanm. VELl TÜMLER BILKENT MANAGEMENT SCHOLARSHIPS If you are an engineering or social sciences graduate with a strong mathematical background, you have a unique opportunity to study for the degree of MBA at BİLKENT. The MBA programme at BİLKENT emphasizes FINANCE and ÛUANTITATIVE METHODS. BİLKENT UNIVERSITY offers scholarships to outstanding candidates with a grade point average of at leaşt 3.00. The scholarship covers the tuition plus a sum of TL 300.000? net per month on the condition that the student be successful in the programme. Application Deadline: April 15, 1988 Examination and Intervievv: May 56, 1988 For Detailed Information write to: Dean Faculty of Economics and Administrative Sciences Bilkent University P.O.B.806572 Maltepe ANKARATURKEY HATİCE FORTA ve MUMN AYTUN'u hiç unutmayacağız. Dostlara başsağlığı diliyoruz. MAMAK'TAKİ TÜM OGULLARI ADINA OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU 19(79 YILI ICRA PL. 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR Gazete baskı makinesinde çalışacak Meslek Lisesi Mezunu (DeneyimliDeneyimsiz) Kalifiye elemanlar alınacaktır. Müracaat: 512 05 05 ELEMAN ARAMYOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle