24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
X)TDÜRÜLÜŞÜNÜN 40. YILINDA SABAHATTİN ALİ 2 NÎSAN 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR İSMAtL GLLGEÇ CUMHURİYET/5 Dosya yeniden açılmalı ATİLLA ÖZKIRIMLI Sabahattin Ali öldü mü, öldürüldü mil? Onu gerçekten Ali Ertekin mi öldurdU, yoksa Ali Ertekin cinayeti üstlenen bir maşa mı yalnızca? Sazara Köyü yakınlannda bulunan ceset, söylendiği gibi Sabahattin Ali'nin cesedi miydi? Olayın üzerinden 40 yıl geçmesine karşın, bu sorulann yanıtı verilebilmiş değildir. Ne Ali Ertekin1 in "itirafı", ne de onu yargılayan mahkemenin vardığı sonuçlar yeterlidir bu konuda. Olayın yakın tanıklan konuşmadığı, güvenlik örgütlerinin bu olaya ilişkin "raporian" açıklanmadığı için de varsayımlardan öteye gidilememektedir. Olayı anımsayaJım: Sabahattin Ali, Edirnekapı'da berberlik yapan Hasan Tural'ın aracüıgıyla kendisini Bulgaristan'a kaçırması için Ali Ertekin'le anlaşır. 1 Nisan 1948'de kamyonla Kırklareli'ne hareket ederler. Aym gıinün akşamı da sözde peynir almak için Kırklareli'nden ayrılırlar. 1012 kilometre sonra Sabahaıtin Ali kamyonu durdurur. Ali Ertekin'le peynirlerin bulunduğu çiftliğe gideceklerini, belki yaya olarak başka çiftlikleri de dolasacaklarını söyler ve şoförden Kırklareli'ne dönerek kendisini orada beklemesini ister. Daha sonra Ertekin'le ikisi Üsküp ile Yundolan köyleri arasında Sazara yönıine doğru yola koyulurlar. Orman içinde ytirürlerken, Sabahattin Ali (sözde kendisini tanımayan) Ali Ertekin'e kimliğini açıklar ve Bulgaristan'a geçtikten sonra yurtdışındaki Türkleri örgütleyeceğini, onlan çeşitli yollarla Türkiye'ye sokacağını ve rejimı yıkacağını anlatır. Bu sözler üzerine Ali Ertekin'in "milli" duygulan kabarır. Önce onu ele vermeyi düşünür. Ama sonra vazgeçerek fenalaştığını söyler. Nasılsa sırur çok yakınlanndadır. O geceyi ateş yakarak ormanda geçirirler. Ertesi sabah Sabahattin Ali benzeri sozleri yineleyince daha fazla dayanamayan Ali Ertekin, elindeki sopayla onu öldurür. Ali Ertekin'in polisteki ilk ifadesinde, Kırklareli Sorgu Yargıçlığı'nda ve yargılanması sırasında anlattığı olay kaba çizgileriyle budur. Ama ayrıntılara girildiğinde iş karışmakta, tutarsızlıklarla, çelişkilerle karşılaşılmaktadır. Ali Ertekin'in Sabahattin Ali'yi oldürdüğünu söylediği yer (ceset de ora ANKARA'DAKİ EVİNfN MLKMUMM Sabahattin Aiı, uzun yıllar Ankara'da Karanfil Sokak'taki Adalar Apartmanı'rtda oturmuştu Ünlü yazanmız Ankara'da Almanca öğretmenliği, memuriuk ve Devlet Konservatuvan'nda dramaturgluk yapmıştı. KİM KIME DUM DUMA BEHIÇ AK Sabahattin Ali'nin öldürülüşündeki karanlık, Ali Ertekin'in yargılanması sırasında olaya şu ya da bu biçimde milli emniyetin de karıştığı ortaya çıktığına göre, dosyanın yeniden açılmasıyla aydmlanabilir. da bulunmuştur) sınıra 3540 kilometre uzaklıktadır. Oysa yine Ertekin, Sabahattin Ali'ye bir ifadesinde Bulgar sınır kulelerini, bir ifadesinde de ilerideki Bulgar topraklannı gösterdiğini söylemiştir. Ayrıca olayın gelişimini her seferinde farklı biçimde anlatmaktadır. tlgili tanıklann açık celselerdeki ifadeleri de birbirini tutmamaktadır. Kimi tanıklarsa poliste alınan ifadelerinin Ali Ertekin'in ifadesine uydurulduğunu öne sürmüşlerdir. En önemlisi, 16 Haziran 1948'de bir çoban tarafından bulunan ve hükümet tabibince incelendikten (22 haziran) sonra bulunduğu yere gömülen cesetle ügili bilgiler de tutarsızdır. Kimliği saptanamayan bu ceset "iskelet haline" dönuşmüştür ve hükümet tabibi "kafatasının kıllı derisinde mevcut sanmtırak saçlann müşahedesinden bu cesedin sarımtırak saçh, tahminen uzunca boylu hissini veren bir erkek cesedi oldugu" kanısına varmıştır. Aradan tam altı ay geçtikten sonra Ali Ertekin'in "itirafı" üzerine "gömüldüğü yerden çıkanlan kemikler" 11 Ocak 1949*da bu kez Kırklareli Memleket Hastanesi baştabibiyle hükümet tabibince yeniden incelenmiş, cesedin kır saçlı, "1.64 vey» 1.65 boyunda olması" gerektiği saptanmıştır. Her iki incelemede tek ortak yan, kafanın "sag cidar kemiğinde" bir çöküntü bulunduğudur. Ustelik nedense "eşyalar ve tanıklann ifadeleri üzerine oıaktule ait kadavranın İstanbul'da Adli Tıp mıiessesesine gönderilmesine ve ailesine gösterilmesine" gerek görülmemiştir (Cumhuriyet gaz., 27 Ocak 1949). Oysa AB Ertekin, bütün ifadelerinde elindeki sopayı Sabahattin Ali'nin "kafasııun sol tarafına" vurduğunu; Sorgu Yargıçlığı'nda bu darbeden sonra onun "sağ tarafına doğru", mahkemenin yaptığı keşif sırasında ise "yütü koyun" yere serildiğini söylemiştir. Yine nedense bu "sağ" ve "sol" konusu uzerinde mahkemede hiç durulmamıştır. Bulunan cesedin Sabahattin Ali'ye ait olup olmadığı konusundaki kuşkular bu kadar da değildir. Sorgu Yargıçlığı'nın Kararnamesi'nde hem cesedin iskelete dönüştüğü ve iskeletin dağıldığı belirtilmekte, hem de cesedin üstünde bulunan gjysılerden söz edilmektedir. Aynca cesedin ağzında "bir altın diş" djşında başka diş yoktur. Kol kemikleri de bulunamamıştır (Olayın ortaya çıktığı günlerde cesedin kimliği konusu gazetelerde de tartışılmış, özellikle Hürriyet Gazetesi'nde cesedin başka birine ait olduğu tezi savunulmuştur. Yine Hürriyet'te cesedi bulan çobamn, cesedin bir köylüye ait olduğunu, göğsünun siyah kıllarla örtülü bulunduğunu söylediği haberi de yer almaktadır). Eldeki bilgiler dikkatle incelendiğinde Sabahattin Ali'yi Ali Ertekin'in öldürmediği, yalnızca bu rolü üstlendiği izlenimi güçlenmektedir. Bulgar smır kulelerinin ya da topraklanmn çok yakınına getirildiğini öğrenen Sabahattin Ali'nin, Ali Ertekin'in sudan bahanesine kanarak konaklamayı, ustelik ateş yakarak konaklamayı ve ertesi geceyi beklemesi akla aykırıdır. Anlaşıldığına göre Ali Ertekin, hazırlanan senaryoda Sabahattin Ali'yi Bulgar sırurma kadar götürmekle görevlidir. 1 Nisan 1948 gunü de bu görevini yerine getirmiştir. Ya sonra? Sonrası karanlıktır. Bu karanlık, Ali Ertekin'in yargılanması sırasında olaya, şu ya da bu biçimde, Milli Emniyet'in de karıştığı ortaya çıktığına göre önce de belirttiğim gibi Sabahattin Ali dosyasınm yeniden açılmasıyla aydınlanabilir. Yarutlanması gereken soru, Sabahattin Ali'nin nerede ve nasıl öldurüldüğünden çok, neden öldürüldüğü, öldürulmesinin ardında kimlerin bulunduğu sorusudur. Bu sorunun yanıtı, Türkiye'nin çağdaşkğın ve demokrasinin neresinde bulunduğunun da göstergesidir çünkü. PtKNİK PtYALE MADRA BULUTLA2LA S > ) EM iyföı RV^VN BİLETl' ALMAC HIZLI GAZETECİ \ECDET ŞE.\ ZMM 0L9U6U âı&ı 6SLPiL ALPILAÇ. Ailesi V8 rıyla bıriikte (Oturanlar, soldan sağa) Sabahattin Ali, şaır Orhan Veiı. Devlet Konservatuvan'nın Macar eğıtmenlennden pıyanıst Rozı Szabo, Muvatfak Şeref'ın karısı Rabıa Şeref ve Sabahattin Ali'nin karısı Alıye Ali (Arkada solda) Rozi Szabo nun kocası Macar muhendıs Szabo ve (arkada sağda) avukat Muvaffak Seref (Solda ayakta) Maüka Szabo ve Sabahattin Ali'nin kızı Fılız Ali Ç İ Z G İ L İ K KÂMÎL M4S.4R.4C1 Merhaba Sabahattin Ali... AYLA KUTLU "Zalımlara inat >aşanm" diye bıtirir Başaran, Sabahattin Ali için yazdığı "Bir Haberin Yalanlanması" adlı şiirini. Kırk yıl geçmiş aradan. Oldürüldü, bir hendekte bırakıldı, çürüdü. Aylar sonra kemikleri bulundu. Gazetelerin birinci sayfasına geçti. Kısa bir yafta asıldı dünyada geçirdiği kırk bir yılın üstüne: Vatan haini... Cezasını buldu... Su testisi su yolunda kınlır... Ülkemin insanlan ustündeki baskı dönemleri bitmiyor, dalgalarla geliyor. Her dalganın işlevi önceden beUi: öidürme, yıldırma, işsiz, ailesiz, sevgisiz bırakma. Egemen güçler işkence etmekten, haksızlıkları sürdürmekten çekinmiyor. Suçsuz insanlan bile çevrelerinden, sağlıklarından ve değerlerinden koparıyorlar. Surekli olarak kullandıklan sav: "Vatan hainliği". Aydın, bilim adamı, sanatçı ve duşünürler bir anda "vatan hainlerT'ne donuştürulüyor ve radyolardan, televizyondan elü beş milyona bu gerçek (!) duyuruluyor. Herkes ölur: O biçimde, bu biçimde. Bazılan yaşarken ölüyor. Siz ise, yaşamımz haksızca kısa kesilmiş olsa da, ak saçlarınız yaşamımzın son anında, kendi kanımzda dağüan ak bir gülün yaprağı gibi titreşerek yüzmüş olsa da... Yaşıyorsunuz. Ölüm orta yerde: Ar • dınızdan saldıran, eşyanızı çalan katile "ynrtsever" denildi. Bir yıldan biraz fazla yatü. Toplumla ve sizin yitikliğinizle ödeştirildi. Yaşamının geri kalanını bir anda ulusal duygulan alevlenivermiş bir "ynrtsever" olarak geçirdi. Ülkemde adalet terazisinin eşitlik göstergesine surekli dokunuyorlar. O yiizden insanı toprağında yaşamaz ediyorlar. Kırk yıl sonra, en son oturduğunuz ağacm altından kalkıyor, son anıruza kadar okuduğunuz kitabı bırakıyor, kırık kemiklerinizi yapıştırıyor, kanınızı kurutup, tüm içsel zenginliğinizle okurlarınızın karşısına çıkıyorsunuz. Size "Merhaba" demekten rautluluk duyan yeni kuşakların karşısına. Siz, insammızı anlattığınız, aydın olduğunuz, seslendiğiniz herkesi düşündürebildiğiniz için çok kişiyi rahatsız ediyordunuz. Kimlerdi onlar? Savaş öncesinde büyük toprak sahipleriyle, büyük tüccarla kan ve aile bağları kurup kaynaşan yüksek düzeydeki kamu görevlileriydi; savaşın yolsuzluklarının parsasını ve oluşturduğu artık değeri toplamış yeni zenginlerdi; bir o yana bir bu yaha yanaşan ve her yan değiştirdiklerinde kendi yurtseverliklerinden gözleri yaşaran politikacılardı; dünyadaki gelmiş geçmiş en kan dökücü, en hırslı onbaşısının ardına takılmış kafatasçılardı. Sıcaktınız, duyguluydunuz, duyarhydınız, haksızhğı açıklıyordunuz, uyuyanları uyandırıyordunuz. Marko Paşa bir karabasandı, "Sırça Köşk" bir kehanetti, tüyleri ürpertiyordu, "Kuyucaklı Yusuf'u nasıl onaylayabilirlerdi? Nihal Atsız size hakaret ediyordu. Bunu dönemin başbakanına yazdığı açık mektupla yapıyordu. Mahkeme, suçu farklı nitelendirmekle kalmadı, en hafif cezayı verdi ve erteledi. O size stırekli hakaretler yağdırırken yanıtlamamış, mahkemeye başvurmuştunuz. Bunun anlamı, sizin söylenenleri doğru olarak kabullenmenizdi yargıca göre! Dışarı çıktığınızda üzerinize gençleri saldırtıyorlardı. Yıl 1944'tü, kırk yaşınıza yaklaşıyor ve işsiz kalıyordunuz. öldüğunüz günlerde kabul edilen tnsan Haklan Evrensel Bildirgesi'nin birinci maddesinde şöyle deniyor: "tnsanlar hür dogar ve insan olma onoru ve hakiar yönünden eşittir." Bu, şu demek: İnsan olma onuru, yasa koyucunun vereceğj bir hak değil, insanın varlığıyla başlayan bır hak. Herkes yararlanmalı değil miydi öyleyse? Değildi ve bu onuru yıllarca başkalan için yok sayanlar bugünlerde savunmaya başladı. Yalnızca sanatsal ve duşünsel olarak değil, yaşamsal olarak da el attığınız daJları kurutuyorlardı. Daha önce bir kez yapmak zom d a kaldığıruz gibi Bırakalım, gerçekler çıkstrt ortaya. Olan şeyler varsa saklamanın yararı yoktur AffedersinE, ben yanümışım. Siz iyi, siz büyük, siz haklı ve bağışlayıcıstmz... demediniz. Durgun sular her zaman bozulur. Durgunluğu savunan ve toplumun dinamikliğini kabullenmeyenler durgun sulara benziyorlar. Giderek daha hızlı bozulduklannın ayrımına yeni yeni varmaya başladılar. Kurumak veya toprağın goz erişmez derinliklerine sızıp yığılmaktan başka seçenek yok önİerinde. Oysa siz, siz ne kadar canlısıruz. Kırkıncı ölum yıldönümünüze hoşgeldiniz. 40. ölüm yıldönümünüze hoşgeldiniz AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GOKHAS " *• /vv M v TARİHTE BUGÜN m MTAZ ARIKA.\ 'm t o o \ 2 Nisan 189İ'DE BUGÜA/ ÜULÜ DBVLEr ADAMt V£ ÖNCJJSÜ AHM67 VEF/K PAŞA 68 y/*Ş'A/uA Ö£S>Ü. MEMUKLE BAŞLAYAN DEVLET GÖISsVLEgifiJOE, £LÇİLÎK, ıVA2ıgL/fC, MUFerTfŞLcK, \/ALlLIK,MeCLıS &4Şİ&4AJL/ĞI Sabahattin Ali anılıyor Külnir Servisi Sabahattin Ali'nin öldürüluşünün kırkıncı yılı dolayısıyla bir anma toplanusı düzenlendi. Cumhuriyet Kitap Kulübünün tstanbul Gazeteciler Cemiyeti Konferans Salonu'nda düzenlediğı anma toplantısı bugün saat 14.00'te başlayacak. Sabahattin Ali Anma Toplantısı'na konuşmacı olarak Basih Nuri rieri, Müzehher ViNu. Oktaj Akbal, Asım Berirci ve Adlla Özkınmlı katılacaklar. Sabahattin Ali'nin kışiliği w sanatımn ele alınacağı toplantıda aynca Sabahattin Ali üstüne kitapları bulunan Atilk Özkırımlı, Fıliz Ali ve Asım Bezirci okurlanna kiUplarını ünzalayacaklar. AHM£r V£F/K MSA '/V/A/ ÛE6BRI'.. T/giLMİfTT. 6EKÇ.1 TT ABDÜLMAIHir ZAMAAItypl •£• AAJCAK ÜÇ GÛKJ KALA&rLAŞ/fT'AMAt BU OtJUN ULAÇT7ĞI BUR.OKJZATX.IK &ÜZ£y/*Jf £EÜGL£M£<7£Dİ/Z.. t £ « ÖKIEMLl HİZAAEr/, BATfLI AA/LAMOA BUGUAJKU "V 77YATepSUMUM TEJJELLEGMf ATMASSyC)/. MOLl£/Z£'D£*J YAPT7G' fg Ç£l/i& H£" UYAfîLAMAYlA, G£L£M£/ZS£L 7~/yAl KOOA Ge^O/ZM YAPMfÇTf. AYG/CA, SU OYU/VLA/e/H S#(4A/EYE 4&A/C/P OYMAUMASf ıÇ/M DE BüGSA'DA B//e Ç Açr//2M/ÇT7.O/SAPA &Z/İ.UHDUĞU ÜÇ YfL Sa££SiHCE HALK/M TrYATZOyA GıTMESlKJİ SAĞLAMAyA ÇA&4lAMt 50 YBL ÖNCE Cumhuriyet 2 Nisan 1938 19SS1HS Kahirede bulunacaktır. Hariciye Vekilimiz Emniyet İşleri Umuın mudürü Şükrü Sökmen Süer, Hariciye Vekaleti Birinci daire reisi Cevad Açıkalın, Hususi Kalem müdurü Refik Amir, Turkofis ikinci reislerinden Nihad, Hariciye Vekaleti memurlanndan Seyfullah ve tktisad Vekilı memurlanndan Cevad refakat edeceklerdir. Ankaralstanbul hava seferleri başkyvr SUTÖVEM'LE AKÇAY'DA Sabahattin Ali (sağda), Edremıtlı şaır Mustafa SeyıtSutüven'leAkçay'dabırkahvede 1969daölenSutüven, Edremıtyakınındaki Sutüven dere ve çağlayanına bır övgu olan "Sutüven ' şıırıyle tanınmıştı Bugün Ankaralstanbul seferlerıne başlamyor. Dtin başlanınası mukarrer olan seferler, havanın fenalığı yüzunden tchir edilmiştır. Devlet Havayolları Yeşilkoy hava meydanı, çok muntazam bir hale getihlmektedir. Deniz tayyarecilerimizden olan istasyon müdurü Abdullahm çalışmaları sayesinde meydanda yeni bir yolcu bekleme binası yapılmıştır. Aynca binaya büyük bir salon ve oyun odası ile büfede ilave edilmiştır. Kadroda bulunan tayyarecilere uniformalı eibtseler yaptırılmıştır. Hariciyv l&kilinin Mısır seyahati Ankara I (Telefonla) Hariaye Vekilı Tevfik Ruştü Aras, yarın akşanı Mısıra gitmek üzere Ankaradan hareket edecektır. Doktor Aras, nisanın altısında
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle