18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyef Theodorakis, Papandreu'ya Türkiye izlenimlerini aktardı Sahibi: Cumhuriyeı Malbaacıhk ve Gazeıecilik Turk Anonirn Şirketi adına Nadir Nıdi 9 Genel Yayın Muduru: Hasan Cemal, Muessese Muduru: Emine U$aklıgil, Yazı tşleri Muduru: Okay Gonensin, 0 Haber Merkezı Muduru: Yalfin Bayer. Sayfa Duzenı Yönetmeni: Ali Acar, # Temsılaler. ANKARA: Yalçın Dofan, İZMİR Hikmrt Çelinkav». ADANA. Celal Başlangıç. tstanbul Haberlerı: Erhan Akyıldız, Dış Haberler. Ergun Bakı, Ekonomı: Osman Ulagay, Kültür: Ccfad Üster, Spor Daruşmanr Abdulkadir Vucelman, Duzelıme: Refik Darbaş, Araştırma. Şahin Alpay, IşSendıka: Şukraa Kclenci. Yurt Haberlerı >ecdtl Doğan. Dizı Yazılar: Kcrem Çalışkan, Bursa: Leveai Geaçelli, # Koordınaıor: Ahmel KonılttM. 0 Malı Işjer: trol Erkul, • Reklam: Ayşe Torun, Ek Yayınlar: Halya Akyol 9 tdare: Hustjin Gurer. lşl«me: Önder Çelik, Bilgılşlem Nail tnal. Basanvt K«>BJI.Cumhunyn Malbaacılık veGaznecillk T.A.Ş Turk Orağı Cad 39/41 Cagaloglu 34334 Isl PK. 246lstanbul Tcl: 512 05 05 (20 hal), Telex 22244 Fax. (1) 526 60 72 • Burolor Ankarı: Zıya Cokalp BK. Inkılap S No: I9'4, Tel: 133 11 4147, T d n . 42344 Fax (4) 133 8264 % Izmir: H Zı>a Bh 1352 S 2/3. Tel 13 12 30, Tcltx 52359 Fax (51) 13 12 30 % Adana: InOnu Cad 119 S No lKall.Tcl lU55OII9731.Ttlcx 362155. F n (71)328056 TAKVtM 2 NİSAN 1988 lmsak: 5.12 Güneş: 6.40 öğle: 13.12 (kindı: 16.47 Akşam: 19.36 Yatsı: 20.58 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, hukukun üstünlüğünü 46yıldır aynı inançla savunuyor Türkiye nin Kıbrısh, müdahale 9 hakkı vardı Dün Yunanistan Başbakam Papandreu'ya Istanbul ve Ankara'daki temasları hakkında ayrıntılı bilgi veren Theodorakis, Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak, "Niçin yalnız Türklerden söz ediyoruz? Yuannidis'ten, Sampson'dan niçin söz etmiyoruz? Bu faşistler adadaki Rum toplumunu da katletmemiş miydi? Türkiye'n'in adaya müdahale hakkı vardı" diye konuştu. STELYO BERBERAKİS ATİNA Ünlü besteci ve Türk Yunan Dostluk Derneği'nin Yunan gnıbu başkanı olan MikLs Theodorakis dün Yunanistan Başbakam Andreas Papandreu'ya İstanbul ve Ankara'daki temasları hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Bu arada Yunan Ticaret Bakanı Nikos Akridites de Sanayi ve Ticaret Bakanı Şükrii Yürür'Un, Uluslararası Izmir Fuan'na gelmesi için yaptığı çağrıyı kabul ettiğini açıkladı. Theodorakisle görüştükten sonra bir açıklama yapan Papandreu ünlü bestecinin Başbakan Özal'a bir mesaj iletip iletmediği yolundaki bir soruyu yanıtlarken, "Bana ilctilen mesaj Türk Başbakanının iki halk arasında banşın sağlanması için eiinden geleni yapacagı dognıltusundadır" dedi. Papandreu ayrıca, Theodorakis'in TürkYunan dostluğu için gösterdigi faaliyetlerin Türk ve Yunan halkının birbirini yakından tanıması için çok yararlı olduğunu ve bu gibi faaliyetlerin iki halkın yaklaşması amacıyla atüan ilk adımlar olduğunu belirtti. Türkiye üe Yunanistan aras\ndaki sorunlann çözülmediğmi, ancak iki ülkenin söz konusu sonınları çözmek için barış yolunu yeğlediklerini ve bunlarm çözümü için uzun çalışmalar yapılması gerektiğinden söz eden Papandreu, Theodorakis'in özel bir bakaıüığa atanıp atanmayacağı konusunda şunları söyledi: "Theodorakis'in Türk Yunan ilişkUerinin düzelmesi yönünde söyleyeceğim tek şey, yakınlaşmayi sağtayacak faaJiyetler olumlu sonuçlar verirse. bunun yapılmama91 için bir neden göremediğimdir. Ancak bunu şimdiden görıişmek yersiz olur. Yol açıktır." Bir gazetecinin "Theodorakisin Ankara'ya Yunan büyükelçisi olarak gönderilmesi olasılığı var mı" sorusuna Papandreu şakayla kanşık, "Teodorakis'in diplomasiye ginnesini hiç düşünmedim. Zaten kendisine bunun pek de yakışacağraı sanmıyorum" yarutını verdi. Papandreu, Theodorakis'in özel elçi olarak atanmasının gerçeklere daha uygun duşeceğini sözlerine ekledi. Theodorakis de Atina'da düzenlediği basın toplantısında Kıbrıs sonınu ile ilgili olarak şunlan söyledi: "Yunan hükümetlerinin Kıbns için iiçlü garantörlük sistemi anlaşması imzaladıklannı unutmamak gerekir. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere olan bu garantör devleller. adadaki toplumlann tehlikede bu(Ârkasılİ. Sayfada) i > Hukuksuz toplumçöker Hıfzı Veldet Hoca bütün yazılannda hukuk ve Atatürkçülük ilkelerini kararlılıkla savunduğunu belirtiyor. Hocaya göre Atatürkçülük toplumun derin katmanlarına indirilemedi ve bir çok aydm Atatvrk'ün çok önem verdiği laiklik ilkesini önemsemedi. Hukuk dilinde Türkçe'yi kullanmaya özen gösteren Hıfzı Veldet, bazı hukukçuların alışkanhk çemberini kıramamasını ve bazılarının da anlaşılmaz terimlerle karşısmdakini etki altma almak istemesini eleştiriyor. ATİLLA ÖZKIRIMLI "Dorukta kalabilmek, yani yazılannda ulaştıgı düzeyin altına düşmemek donıga bnnanmaktan zordur." Hocalann hocası Hıfa Veldet Velidedeoğlu'ydu bu sözleri söyleyen. Ba&tonuna dayanarak yürüse, bacağındaki sancılar kesilmemiş olsa da görünümü yürek ferahlatıcıydı hocanın. Bir sonınu vardı yalnız: Şimdilik istediğince çalışamıyordu. Yeni tasanları vardı, özellikle medeni hukuk felsefesi üzerine bir kitap yazmak istiyordu. Bu ameiiyat, çalışmalarını aksatmıştı. Neyse ki ayağı beynine söz geçiremiyordu. Doğrusu, Hıfzı Veldet Hoca'yı dinlerken kıskançhk duymamak elde değildi. Birkaç ay sonra 84'ü bitirip 85 yaşına basacaktı hoca. önemli bir ameiiyat geçirmişti üstelik. Ama konuşurken gençleşiyor, coşuyor, coşkusu sizi de sanyordu. "Biliyor musunuz, tam 46 yılM R I VELDET 85 yaşında, aynı coşkulu ınanç ve dipdiri kalemıyte yaalann, surdüruyor dır Cumhuriyet'te yazıyorum. Basın tarihimizde hiç gazete degiştirmeden, a>nı gazetede bu kadar uzun sure yazan başka kimse var mıdır acaba? Nadir Nadi Bey'den sonra Cumhnriyet'in en eski yazan benim." Aslında hocanın Cumhuriyet'le ilişkisi daha da eskilere dayanıyormuş. I923'te Mecliste memurken Yunus Nadi'nin Ankara'da çıkardığı Yeni Gün'de muhabirlik yaparmış tatillerde. Çıkuğı günden beri de Cumhuriyet okunıymuş elbette. Bir gün, hukuk dilindeki sonınları ve hukuk terimlerinin Türkçeleştirilmesini konu edinen bir yazı yazmayı düşünür Hıfzı Veldet Hoca. Yü 1942'dir. Doçenttir o sırada. "Hukuk Terimleri ve Yeni Dil Cereyanı" başhklı iki yazı yazar ve kendisi götürür Cumhuriyet'e. Yazı îşleri Müdürü Feridun Osman MenteşogJu'dur. Kendisini tanıtıp yazılannı bırakır. "Dört beş gün sonra, 23 mayıs güntai benim yazılar yayımlandı. Bir sevindim, bir scvindim. Birkaç gün sonra başka bir yazı götürdüm. Feridun Osman, Yunus Nadi Bey sizi görmek istiyor dedi. Eski binada, yukan çıkınca sag tarafta, köşedeydi odası Yunus Nadi Bey'in. Girtik. Ne docenti olduğumu, neler yaptıgımı sorduktan sonra 'Yazılannız ilginçti' dedi. 'Fırsat buldukça yazı getirirseniz gazetem size açıktır.' Böyle başladı. Daha sonra Galatasaray'dan bir arkadaşının aracılıgıyla Nadir Nadi Bey'le tanıştık. Gayet genç, yakısıklı, saçlar mükemmel tarannuş, şık... Müzikten hukuga çtşirli Nobel ödülierine zam yupıldı STOCKHOLM (AA) Alfred B. Nobel ödül Vakfı, 6 dalda verilen Nobel ödüllerinin para tutarını yüzde 15 oranında arttırdı. Vakıftan yapılan açıklamada, daha önce tıp, fizik, kimya, ekonomi, barış ve edebiyat alanlarının her birinde 2.175 milyon Isveç Kronu (452 milyon TL.) olarak verilen para ödüllerinin, prestijinin antırılması amacıyla, 2.5 milyon Isveç Kronu 'na (520 milyon TL.) çkarıldığı bildirildi. Nobel Vakfı yöneticisi Stig Ramel, yeni uygulamamn, Alfred Nobel'in 115'inci ölüm yıldönümüne rastlayan gelecek aralık ayındaki ödül dağıtımında başlayacağını bildirdi. PORTRE VELİDEDEOĞLU Hocalann hocası 1904'te tstanbul'da doğan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra doktorasını lsviçre'de Neuchatel Üniversitesi'nde yaptı. Yurda dönüşünde (1934) İstanbul Hukuk Fakültesi'nde medeni hukuk doçentliğine getirildi. 1942'de profesör, 1948'de ordinaryüs profesör oldu. tki kez hukuk fakültesi dekanlığı yapan hocalann hocası Velidedeoğlu, 1961 Anayasası'nın hazırlanmasındaki önemli katkılarının yanı sıra medeni hukuk alanındaki çalışmaları ve Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan deneme ve söyleşi türündeki yazılanyla da tanındı. "Türk Medeni Hukuku" (iki cilt 194348), "Hayat, Hukuk, Cemiyet" (1944), "Türkiye'de Üç Devir" (iki cilt 197274), "Sagsız Solsuz Demokrasi" (1974), "Ailenin Çilesi Boşanma" (1976), "tnsancı Yolcnlar" (1976), "Yol Kesen Irmak" (1983) önemli yapıtlanndandır. Atatürk'ün Söylev'ini günümüz Türkçesine çevirerek bu alanda değerli bir çalışma örneği vermiştir. malı sonuna kadar. Ben bu ilkeyi benimsemişimdir. Onun için hep hukukun üstünlüğünü, egemenliğini dile getirdim. Zaten ilk yazılanra da 'Hukuki Düşünceler' genel başhğı altında çıkardı." Atatürkçülüğe gelince... Hıfzı Veldet Hoca'nın tanımıyla Atatürk devriminin asıl ruhu, temel noktası ümmet aşamasından millet aşamasına geçiştir. Atatürk milliyetçiliği denilen şey budur. Ümmetçilikle milliyetçilik birbirine karşıttır. Ümmetçilikte amaç, bütün Muslümanların birliğidir Çünkü. Pantslamizm beyneuTVilelciliktir, uluslararasıcılıktır. Ama milliyetçiliği de ırkçıhk olarak yonımlamamak gerekir. Irk milliyetçiliği de uluslararası bir nitelik taşımaktadır çünkü. O da totaliterdir. Oysa... "Atatürk nnlliyetçUiğinin amaa Misakı Milli, Ulusal Ant sınırlan içindeki Türkiye'yi yükseltmektir. Ulusal Ant sınırlan içinde yaşayan ve kendisinin, ailesinin gelecegini bu vatanın gelecegiyle birleştirmiş olan herkes Türktür. Osmanlı Devleti'nden devralınan mirası, türlu etnik gruplann varlıgını yadsıyamayız. Ama ırk milliyetçiligini benimseyecek olursak bir çözülmeye yol açar bu. Atatürk işte bu tehlikeyi görmuştür. Aynca Atatürk milliyetçiliğinin temeli laikliktir. Laiklik de ummetçiligin karşıtıdır, ümmetçilikle bagdaşmaz. Çünkü laiklik, her ulusun hiçbir din kuralı >a da dogmayla ilgisi bulunmayan, kendine özgü bir hukuku olması demekür. Atatürk'ün çok önem verdiği bu konuyu ne yazık ki çoğu aydınımız önemsememistir. Atatürk milliyetçiliği toplumun derin katmanlanna inmeye bırakılmamıştır bazı çevrderce. Ben sırası geldikçe, sürekli bıkıp usanmadan yazmışımdır bu doğrulan." Hıfa Veldet Hoca'yla daldan dala atlayarak sürdürüyoruz söyleşiyi. Edebiyattan sinemaya değişik ilgi alanlannda dolaşıyoruz. Zamanı ve saglığı elverdiğince Sinema Gunleri'ni izlediğini anlatıyor hoca. Bu sefer hastanede bir ay kaldığını, oğluna rica edip TV'deki Fılmleri kasete aldırdığım, şimdi evde onlan seyrettiğini... Korkunç lvan'ı, Mavi Melek'i... "Marlene Dietrich'e âşıktım ben Berlin'de öğrenciyken. O yıllarda sahneye çıkardı. Tabü biz ön sıralara paramız yetmediği için parodide, en ynkanda ayakta seyrederdik onu. O boguk sesiyle söylediği şarkılan dinlerdik." Kurosava'nın Gölge Samuray'ıru da seyrettiğini söyleyince hoca, "Ya bizim Osmancık?" diyorum hemen. "Bir iki bölümünü. Ne yazık ki düş kınklığına uğradım. Tam ben Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu gözümün önune gerjrmisken, büsbütün tersine, benim hayal ettiğimin tersine sahneler görüyonım. Tersine renkler, tersine davranışlar ve konuşmalar. Bütünüyle yapmacık." Edebiyata ilgisi ise ortaokul yıllannda başhyor hocamn. Daha orta birdeyken Recaizade Ekrem'in Araba Sevdası'm okuyor. Bol bol da çeviri roman. Aleksandre Dumas'nın hemen bütün kitaplarım, sonra Pardayyanlar'ı, Edebiyatı CedıdecUerin romanlanm, Ahmet Rasim'i... Onun Resimli Osmanlı Tarihi'ni okuyor önce, sonra da eline geçirebildiği bütün kitaplarını. Hayatını, küçük yaşka öksüz kalıp kendi kendini yetiştirdiğini öğrenince sevgisi iyice artıyor ona karşı. 1922'de yayımlanan Çalıkuşn ise o döneme göre yalın, güzel Türkçesiyle etkiliyor hocayı. "Osmanlıcarun etkisi alünda yetiştik biz. Ortaokulda, lisedeyken babama yazdıgım mektuplara 'Bâisi feyzi hayatım pederi muhteremim efendim'* diye başlardım. Şimdi olsa 'canım babacığım' diye yazanm. tşte, Çalıkuşu'nu okuduktan sonra Tıirkçe anlaytşım değişti. Hukuk dilindeki Türkçeciliğimegelince... Doğnısunu isterseniz bunun nedeni benim Türklük gururumdur. Hukuk dili Almanca olabiliyor, Fransızea olabiliyor da niçin öz Türkçe olmasın diye düşündum. Çevreme baktım, tek engel alışkanhk. Kimse çemberi yırtamıyor, alışkanlıklannı sürdüriiyor. Birincisi bu. İkincisi, bizde ne yazık ki birtakım anlaşılmaz lerimler kullanarak karşısmdakini etki altında bırakmak egilimi (Arkau II. Sa\Juda) Dr. Pfeiffer'e fahri doktorluk tSTANBUL (AA) Alexander Humboldt Vakfı Genel Sekreteri Dr. Heinrich Pfeiffer'e, tstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen törenle fahri doktorluk unvanı verildi. Törende konusan Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamuran Avaoğlu, kendini bilim adamı yetiştirmeye adayan Dr. Pfeiffer'e, Peru, Kore, Fransa, Avusturya, Fransa, tspanya'da çeşitli üniversite ve kuruluşlardan akademik unvanlar ile şeref madalyaları verildiğini anlattı. konnlarda konuştuk. Kanlanmız kaynadı. Derken rahmetli Doğan Nadi'yle de tanıştık. Böylece yazılanm sürdii gitti. Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Bo 46 yil boyunca yazılanma hiç kanşılmadı. Ne sahipleri ne de yayın yoneticileri. Yazılanmın tek harfi bile değişti rilmedi." Hıfzı Veldet Hoca, iki ana ilkeyi hep korumuş yazılannda: Hukuk ve Atatürkçülük. Hocaya göre adaletin, hukukun olmadıgı yerde mutlaka bir çöküş, bir batış görülüyor. Nitekim Osmanlı Devleti'nin batış döneminde hukuksuzluk, kitabına uydurmak düşüncesi egemendir ulkede. Eski uygarhklann çöküşünde de görülür bu. "Ayrıca insan, hele bir hukuk hoeasıysa, inanmadıgı şeyi yapmamalı. Inandıgım. inancını savun Göçmen îşleri Bakanı değişti Kanada'daki Türklerin açlıkgrevi sona erdi Haklannda sınırdışı edilme karan alman 15 Türk, Federal Hükümetin Göçmen tşleri Bakanı 'nı başka bir bakanlığa ataması üzerine eylemlerine son verdiler. MONTREAL (Cumhuriyet) Kanada hükümetinin ulkede bulunan 34 Türkü sınırdışı etme karan üzerine açlık gıevine başlayan 15 Türk, eylemlerine, Federal Hükümetin Göçmen tşleri Bakanı'nın başka bir bakanlığa atanması üzerine son verdiler. Quebec eyaletinde haklarında sınırdışı edilme karan alman Türkler, Montreal'de dün 355 McGill Caddesi üzerindeki Göçmen Bakanlığı önünde eylem yapmaya başlidılaı. Bina önünde toplanan 15 Türk süresiz olarak açlık grevine başladıklanru açıkladılar. Bir sure sonra eylemcilerin etrafı destekleyenler tarafından çevrüdi. Bu arada Kanada hükümetinin Göçmen tşleri Bakanı Benoit Bouchard bu görevden alınarak yerine Monique Vezüıa'nın atandıgı i>grenildi. Eski bakanın Ulaştırma Bakanı oldugu bildirildi. Araya giren avukallar. 15 Türkü, yeni bakanın konuya yaklaşımını beklemek üzere eylemlerine son vermeleri konusunda ikna ettiler. Kanada'nın Ottawa Eyaleti Eğitim Kurulu'nun, Ottawa'daki liselerde "tnsanlık Zulümleri" adıyla bir ders okutulmasına karar vermesi ve bu derste sözde Ermeni soykınmından da söz edilmesini kararlaştırması Kanada'daki Türklerin tepkisine yol açtı. Ottawa'da 'Insanlık Zulümleri' dersinde sözde Ermeni soykınmından söz edilmesi kararırun Kanada Anayasası'na aykırı olduğunu ve okullarda öğrenciler arasında düşmanlıgı körükleyeceğini kaydeden Türk Kültür Derneği, Türk toplumu adına Ottawa Eğitim Kurulu'na basvurdu. Türk temsilcilerinin girişimi üzerine konunun Eyalet Eğitim Bakanhğı'nda incelendiği öğrenildi. Kaplumbagaya nürus sayımı Avrupa Konseyi ile tngiliz ve Alman Doğayı Koruma Vakıfları, Türkiye'deki kaplumbağalann sayımı için 150 bin mark îahsis etîi. SEMRA SOMERSAN Türkiye sahillerindeki deniz kaplumbağaiarı için bu yaz bir nüfus sayımı yapılacak. Avrupa Konseyi ile tngiliz ve Alman Dünya Doğayı Koruma vakıflarınca 150 bin mark aynlan proje Dokuz Eylül Üniversitesi 'nin koordinasyonunda yürütülecek. Turk hükümetinden bunun için gerekli izinler alındıktan sonra Buca Eğitim Fakültesi Bölüm Baskanı Prof. İbrahim Baran ve Alman Zoolog Prof. Kinzelbabc projenin uygulanmasına katkıda bulunacaklar. Ayrıca Kuzey Kıbrıs sahillerinde de Türkiye'dekine benzer bir "kaphımbaga üreme envanteri" de Uluslararası Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından desteklenecek. F.Alman parlamenterlerden oluşan bir heyetin ise pazartesi günü Dalyan'a gelerek incelemelerde bulunacağı bildiriliyor. Dalyan'da TürkAlman işbirliği ve 11 milyon marklık Alman kredisi ile turistik bir otel yapılması projesi Türkiye ve FAlmanya'da çevreci gruplann tepkilerine yol açmıştı. Kıyıya turistik tesis yapılması halinde kamlumbağalann son sığmaklanndan birinin yok olacağıru öne süren Alman Yeşilleri parlamentoda kredinin durdurulması için yoğun bir çalışma yürütmüşlerdi. Dalyan'a gelecek Alman heyetinin hazırlayacağı rapor, kredi konusundaki en son karan yönlendirici nitelikte olacak. Heyette SPD'li parlamenter Schanz FDP'den liberal parlamenter bayan FolzSteinacker ve Ekonomik işbirliği Bakanlığı yetkilisi Dr. Annbnıster yer alıyorlar. Aynca proje için finansman sağlayan, kalkınmakta olan ülkelerdeki Alman yatınmcılan için finansman sağlayan kuruluşun temsilcisi Schröder de heyette bulunuyor. Öte yandan Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği yetkilileri, Dalyan yöresinin yalnızca kaplumbağa üreme alanı olmayıp Akdeniz'de benzersiz özellikleri ile "Doğal Koruma Alanı" ilan edilmesi gereken bir yer olduğunu söylediler. Dalyan'da Akdeniz'in diğer yörelerinde rasüanmayan 152 tür kuş, 8 tür sürüngen, 9 tür balık, mavi yengeç ve su samurlannın yaşadığı belirtiliyor. Doğal Hayatı Koruma Derneği Başkanı Nergis Yazgan, kumsalda kurulacak herhangi bir tesisin ses ve ışık faktörleri nedeniyle kaplumbağalann sonu olabıleceğine dikkat çekiyor. Yazgan Tunus'ta 4, Mısır'da 5. Yugoslavya'da 7 adet "Dünya SİT Alanı" bulunduğunu ve bunlanrî özel fonlarla desteklendiğini belirterek, Türkiye'de yalnızca Ürgüp'ün bu statüde olduğunu, oysa Dalyan'ın çeşitli özellikleriyle "Dunjn SİT Alanı" olmaya fazlasıyla hak kazandığım vurguluyor. Carüand İstanbuVda Kültür Servisi Yazdığı aşk romanlarıyla tüm dünyada tanınan tngiliz yazar Barbara Carüand tstanbul'a geldi. 86 yaşındaki yazar dün Sheraton Oteli'ndeki odasında yaptığı basın • toplantısmda Türkiye'ye hem tatil hem de kitap yazmak için geldiğini söyledi. Roma'dan İstanbul'a gelen Carüand, şu günlerde Roma'yı konu alan kitabm çalışmalarını yürüttüğünü, bir dahaki sefere Türkiye'yi konu alan bir hikâye yazmaktan zevk duyacağını belirtti. Ülkemize ilk olarak 1928 yılında, ikinci olarak da 1930 yılında gelen tanmmış yazar basın toplantısmda özel hayatı, kadınerkek ilişkisi, kitapları, çalışmalarıyla ilgili soruları yanıtladı. "Roma Kıılübü" semineri tSTANBUL (AA) Avrupa Topluluğu 'nun felsefesini oluşturan "Roma Kulübü" (The Club of Rome), tstanbul'da "Avrupalıların Türkiye'ye Bakış Açısı" konulu seminer düzenleyecek. tstanbul Üniversitesi Merkez Binası'nda 6 nisanda yapılacak seminere devlet bakanları Mehmet Yazar, Ali Bozer, Adnan Kahveci ve Cemil Çiçek, Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Bülent Akarcalı'nın da katılmaları bekleniyor. Oünyadaki hemen hemen tüm toplumlarda kadınerkek ılişkılerı kapalı birer kutu | | nitelendiriliyor. "Stem" dergisınde yer alan bir yazıda da kadın erkek arasın0 a r a k dakı duygusal, ekonomik, cinsel ilişkılerden kurulu "ılışki yumağı" ınceleniyor. Yaada k. dınerkek ılışkilerinın genellıkle bir kutunun kenartarı ve köşelerı gibı belirlı sınırlar, cerceveler ıçınde geliştıği belırtılıyor İlişki içınde kımın hangı sorumlulukları yukleneceğı, kımın hangı rolleri ustleneceğını hep bu kutunun çerçevelen belırlıyor Oysa yapılan araştırmalar özellıWe Batılı sanayi toplumlannda ç.ftlerin bu kapalı kutuların dışına çıkmak ıstedığını. ılışkılerine 'soluk' aldırrnak istedığinı ortaya koyuyor. Ozellikle gençler bu kutunun dışında oluşan gelışmeleri ızieyebılmek ıçın kutunun dışına çıkmak gerektığıne ınanıyorlar çatışmaları doğruladı SOFYA (AA) Bulgar yetkililerince 3 yıldır kabul edilmeyen gerçek, bir Bulgar gazetecisi tarafından doğrulandı. Sofya Press Ajansı'nda görevli Bulgar gazeteci Stefan Slokav, 1984 aralığı ile 1985 ocak ayında iki aylık sure içerisinde, Bulgar güvenlik güçleri ile Türk azınlık arasında çıkan çatışmalarda 10'u Bulgar askeri olmak üzere 40 kişinin öldüğünü belirtti. Balkanlar konusunda uzman olduğu belirtilen Slokav, Reuters'in yaptığı açıklamada, 1984 aralığı ile 1985 ocağında güneydeki Momehilgrad kasabasında pek çok çatışma meydana geldiğini ifade etti. Slokav, çatışmaların genç Müslümanlarla yaşh Muslümanlar arasında Bulgar isımlerini kabul edip etmeme konusunda çıkan tartışmalann büyümesi sonucu, Bulgar güvenlik güçlerinin müdahale etmesi üzerine meydana geldiğini belirterek "Gençler buna karşı çıkıyorlardı. Çünkii onlar milisti. Ordu yaşlıları korumak için müdahale etti" şeklinde konuştu. Reuter, Slokav'un hükümet politikasının çizgisinden sapmayarak söyleşi boyunca, çatışmaların nedeninin toplumlararası sürtuşmeden kaynaklanmadığını belirttiğini ve Ulkedeki Türk varlığını inkâr ederek Türklerden Muslümanlar diye söz ettiğine dikkat çekti. Slokav, Reuters'e yaptığı açıklamada, olaylardan sonra 200 kişinin tutuklandığını da sözlerine ekledi. Ajans, ote yandan Slokav'un açıklaması ile ilgili olarak göruşüne başvurdukları Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı Balkanlar Dairesi Başkanı Lyubomir Shopov'un, Slokav'un sözlerini yalanlayarak "Hiçbir çatışma olmadı, kimse de ölmedi" dediğint kaydetti. Ajansa göre, Sofya'daki yabancı diplomatik kaynaklar, Slokav'un soylediklerine inanılması gerektiğini, ancak Bulgar yetkililerinin izni olmadan bu tür bir açıklama yapması olanaksız görülen Slokav'un, Bulgar hukumeti tarafından şimdiye dek hep Bulgar güvenlik güçleri ile Türk azınlık arasında çatışmalar olduğu yalanlanırken nasıl olup da çatışmaları doğruladığının anlaşılamadığını beliniyorlar. Ajans, Bulgarların ulkede Türk azınlık olduğunu kabul etmeyerek ulkedeki Muslümanların, kendilerine Osmanhlar tarafından verilmiş Türk isimlerinden kendi istekleriyle vazgeçtiklerini iddia ettiğini bildirdi. Tıp'88 Fuarı 6 nisanda Haber Merkezi Tıp'88 6. tstanbul Uluslararası Hastane Donanımı ve Tıp Cihazları Fuarı, 6 Nisan 1988 Çarşamba günü saat 11.00'de tstanbul Hilton Convention < Exhibition £ Center'da açılacak. Yılda bir kez gerçekleştirilen Tıp'88 Fuarı, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Bülent • Akarcalı tarafmdan bir konuşma ile açılacak. Kadro yok, unvan var Haber Merkezi Üniversite ve akademilerde kadrosuzluk yüzünden profesör olamayan çok sayıda doçent, bundan böyle kadrosu olmasa bile profesörlük unvanını kullanabilecek. Öğretim üyelerini kadro değil; ama unvan sahibi yapan, "2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun geçid 8. maddesinin degiştirilmesi ve geçici 21. maddesinin >üriirlükten kaldınlması bakkındaki kanun" önceki gün Türkiye Buyük Millet Meclisi'nde kabul edildi. Bu kanuna göre, herhangi bir şekilde, akademide veya üniversitelerde doçentliğe yükseltilmiş olanlarla, bu kanunun yayımtndan itibaren 1 yıl içinde aoçentlığe yükseltilecek olanlar, kadro koşulu hariç, profesörlüğe yükseltilme şartlarını yerine getirdikleri takdirde doçent ve profesör unvanını kullanabilecekler. Eskiden, öğretim üyesinin profesörlük unvanını kullanabilmesi için profesörlük kadrosu açılması, bu kadroya atanması gerekirken yapılan değişikle bundan böyle bütün doçentler kadro olmadan da profesörlük unvanını kullanabilecekler. Yeni duzenleme, doçent olabilecek, profesör olabilecek herkesin başvurması ve gerekli koşulları yerine getirmesiyle bulunduğu kadroda yani doçentin doçent kadrosunda profesör unvanı, yardımcı doçentin yardımcı doçent kadrosunda doçent unvanı almasını ve bu unvanı kullanmasını getiriyor. Değiştirilen 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun bu konulara açıklık getiren geçici 8. rfıaddesi şöyle: "Bu kanunun yayını tarihine kadar, eski mevzuat hukümlerine göre doçentlik ve profesörlük unvanını almak uzere başvurmuş ve başvurusu kabul edilmiş olanlar ile 30 Haziran 1982 tarihine kadar önceki mevzuata göre doçentlik ve profesöriük için öngönılen çalışma (Arkast II. Sayfada) Yapay kalpli Halit literatürde ANKARA (ANKA) Yapay kalbi ile 726 saat yaşatılan 30 yaşındaki Konya doğumlu Halit Şahin, bilimsel literatüre girdi. 27 Şubat 1988 günü saat 16.00'da yapay kalp takılarak, yaşama döndürülen, ancak 23 mart gunü sağ akciğerinde gorülen kanama sonucu ikinci kez ameliyata alındıktan sonra durumu giderek bozulan, 28 Mart 1988 günü saat 22.10'da ölen Şahin, bilimsel lileratürde yapay kalp takılan 82 'nci kişi olarak ver aidı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle