24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şundan değil, bedenin, başın ve önemle ellerin plastiğine verdiği uyum açısından da Tamara beni çok düşündürdü. Alaturka şarkıcılanmızın, onu hiç olmazsa bu açıdan gözlemlemeleri yerinde olurdu. Moskova Virtüozları'nın konseri, Rossini'nin yayü çalgılar için 3 numaralı sonatı ile sona erdi. Büyük alkış aldılar. Kutlarım. ilk konserle ikincisi arasında ancak bir çorba içilecek kadar süre vardı. Bir akşamda iki büyük konseri arka arkaya izlemek, ilk bakışta, güç görülebilir. Neden derseniz, konser sonrası, o konseri dinlemek kadar önemlidir, çalınan parçaların etkisi uzun bir zaman sürer, duşündürür kişiyi. Değerlendirme için gereklidir bu. Ama o akşam hiç de böyle olmadı, hatta diyebilirim ki, Moskova Virtüozlan konseri beni mıizik yaşantısının içine öylesine yerleştirdi ki, Maggio Musicale Fiorentino orkestrasınm konserini daha bir hevesle dinler buldum kendimi. Kemancı Uto Ughi'yi ilk kez dinleyecektim. Ama sanıyorum, bu konseri ilginç kılan daha buyuk etken, Zubin Mehta'nın unü idi. Bombay Senfoni Orkestrası'nın kurucusu kemancı Melhi Mehta'mn oğlu olan, Viyana Müzik Akademisi çıkışh Zubin Mehta'yı tstanbul müzikseverleri daha önce tstanbul müzik festivallerinde tanırruşlardı. Sanatçı 1977'de Pierre Boulez'in yerine New York Filarmoni'nin başına geçmişti; fakat aynı zamanda Maggio Musicale Fiorentino'nun da birinci şefliğini yapıyordu. Beethoven'in o eşsiz Re Majör Keman konçertosunu ondan ve Uto Ughi'den dinlemek elbette kaçınlmaz bir fırsattı. tlk yorumu 1806 yılında Viyana'da gerçekleştirilen bu büyük yapıt, keman için buyük virtüozite olanaklan taşıması ile de ünludür. Daha yedi yaşında iken Milano'da ilk resitalini vermiş olan Uto Ughi'yi dinlemekten mutluluk duydum. Ne üstün düzeyde bir orkestra ve ne güçlü bir kemancı! Diyebilirim ki, bu yorum Re Majör konçertoyu yeniden tanıttı bana, ondan bugune değin ayırdında olamadığım guzellikler yakaladım. Bildığimiz yapıtları yeniden dinlemenin kazancı bu değil midir? Biliyorum, müzik bir şey söylemez, duyunır, duşündürür, hatta dinleyeni de yaratıa kılar bir bakıma. Ama bunun için şefin ve çalgıcının yorumundan yararlanınz, etkileniriz, yeni dünyalara kavuşuruz. Müziğin bütün öteki sanatlardan aynldığı yer buradadır. Garip gelmesin, belki de ortada olmuş bitmiş bir yapıt yoktur. Müzik yapıtı hep yorumculannı, yeni yorumcularını bekleyen keşfedilmemiş bir hazinedir. O akşam Uto Ughi'ye hayran oluşum yanında, Zubin Mehta'nın dehasını da bir kez daha ve derinden duyumsadım. Onun bilgisi, anJayışı, zevki ve orkestra ile kaynaşması, üzerimde çok şaşırtıcı bir etki yaptı. Çağımızın büyük yönetmenlerinden biri ile karşı karşıya idik. Bunun verdiği heyecan anlatılamaz. Yazımın başlarında dile getirdiğim bekJentimi yineleyeyim: İstanbul, Izmir, Ankara gibi büyük kentlerimize birer işe yarar konser salonu yapımına hiç vakit geçinneden girişmeliyiz. Müziksever büyük bir kitle yetişmiştir, ona layık olmalı. Yanıtlar • Sayın Necati Kurtulmuş (Eskişehir): Benim kitaplarım ADAM Yayıncılık tarafından basılmaktadır. Bu yayımlar arasında son olarak oyunlanmın birinci cildi çıktı. Ama sizin aradığınız, ilk baskısı tükenmiş olan "lçerdekiler" adlı oyun bu birinci ciltte yok, iki üç ay içinde basilacağını sandığım ikinci ciltte olacak. • Sayın Şükriye Canlı (Ankara) "ldeoloji"nin ne anlama geldiğini sayın Prof. Dr. Bedia Akarsu'nun "Felsefe Terimleri Sözluğü" adlı kitabından alarak yazıyorum: " 1 Terimin yaratıcısı Destutt de Tracy'ye göre ideoloji, 'ideler bilimidir', ideleri, idelerin niteliklerini, yasalannı, gösterdikleri anlamlarla bağlantılarını ve kökenlerini inceler. 2 (Küçültücü anlamda) Gerçekliği olmayan, soyut düşüncelere dayanan kuram. 3Kendine özgü verilere dayanarak geliştiğini sanan, gerçekte ise toplumsal ve ekonomik olaylann dile gelişi olan, ancak bunun bilincinde olmayan, hiç değilse bu toplumsal olaylann kendisini beiirlediğini hesaba katmayan kuramsal düşünce." SayınOrhan Hançerlioğiu'nun "Fdsefe Ansiklopedisi"ne de bakm. 15 NİSAN 1988 Iki Koııser MELİH CEVDET ANDAY Geçen harta perşembe akşamı büyük bir tnüzik şöleni yaşadım. Ankara Müzik Festivali izlencesinde yer almış olan Moskova Virtüozlan topluluğu ile Maggio Musicale Fiorentino orkestrası o akşam Atatürk Kültür Merkezi'nde birer konser verdiler. Moskova Virriıozlan topluluğunun konseri saat 18'de, Maggio Musicale Fiorentino'nun konseri ise saat 21.30'da idi. Bu iki konserin birbiri arkasma sıralanmış olması, bir dinleyici olarak bana, hazırlıklı olma gereğini duyurdu; tinim ve teniın sağlıklı bulunmalı idi. Müzik uyuşuk bir tinle de dinlenmez, sayn bir tenle de. Sırası gelmişken söyleyivereyim, müzik benim tenimi de tinim kadar etkiler, tenimin de besinidir o. Nitekim o akşam hafif bir kınklığım vardı, konserlerden sonra atlatnm. Hazırlıklı olma gereksemesi, o günü evde, sükunet içinde geçirmemi sonuçlacü. Dinleyeceğim yapıtlar üstüne kimi kaynak kitaplarda verilen bilgilere göz gezdirdim. Sonra başka kitaplar da okudum. Sozgelişi bu arada, en iyi romancılarınuzdan biri olan Sayın Orhan Pamuk'un bana Amerika'dan getirip armağan ettiği, Peter Ackroyd'un "T.S. Eliot a life" adlı kitabını yeniden ele aldım. Fakat büyük müzik şöleninin vakti yaklaşıyordu. Erkence davrandım. Atatürk Kültür Merkezi'nin avlusu çoksesli müzik düşkünlerinin kalabalığı ile dojmuştu. Yüzlerce sevinç ve heyecan okunuyordu. Içerde Sayın Aydın Gün ile karşılaştık. Kemancı ve şef Vladimir Spivakov'u geçen yıllardan bılirsiniz, Aya lrini'de çalmıştı, dedi. Fakat çok genç bir piyanist dinleyeceksiniz ki, şaşırtıcı: Stanislav Bunin. Salon çok çabuk doluverdi. Biletler bir iki gün içinde tükenmiş, isteklerin çoğu karşılanamamıştı. Istanbul'a büyük bir konser salonu gerektiğinde herkes birlikti. Bütün iş bu salonun ne zaman yapılacağ'nda düğümlenıyordu. Benzeri gereksemenin Ankara için de gerekli olduğunu, Ankara'da Mehta'nın konserini dinlemiş olan sayın Müşerref Hekimoğlu da yazıyordu. Moskova Virtüozları'nın konseri, W.A. Mozart'ın Re Majör keman konçertosu ile başladı. Devlet Oda Orkestrası'nın hem baş kemancısı, hem de şefi olan Vladimir Spivakov, kendisini yakından tanıyan Istanbul müzikseverlerine değerini bir kez daha onaylatmak fırsatım buldu. Yedi yaşında Leningrad Konservatuvan'nın orta bölümüne giren Spivakov, 13 yaşında geleneksel Leningrad "Beyaz geceler" sanat festivaline katüarak sanat yaşamımn ilk sınavını vermiş ve birinciük ödülünü kazanmıştı. Re Majör keman konçertosunu derin bircoşku içinde dinkdim. Severdim, daha çok sevdim. Bu müzik, ne kadar çok dinlerseniz, o kadar çok veriyor kendini. Burada "Ben onu bilirim" sözunün hiçbir aniarm kalmıyor. Konserin ikinci parçası, Mozart'ın La Majör piyano konçertosu idi. Sayın Aydın Gün'ün onca övduğii piyanisti çok merak ediyordum. Gerçekten de meraka değermiş! Ustalann elinde bildiğiniz yapıtlar yeni zenginlikler kazanıyor, bunu çok denemişimdir. O akşam da öyle oldu. Genç piyanist Stanislav Bunin (çok sevdiğitn bir Rus hikâyecisinin de adı) bütün becerisini ve yeteneğini dinleyicilere onaylattı. Büyük alkış aldı. Richter'in öğrencisi imiş, 11 yaşında iken ilk konserini vermiş. Daha okulda öğrenci iken 1983 Uluslararası Marguerite Long yarışmasında birinci olmuş. İstanbul müzikseverleri onu sık sık dinlemek isteyeceklerdir sanıyorum. ARA'dan sonra, uluslararası üne sahip, opera ar"tisti Tamara Sinyavskaya'yı yeniden dinlemek fırsatııu ele geçirmiş olduk. Sinyavskaya 14. İstanbul Festivali'ne de kalılmıştı. Bu sanatçıda beni en çok ilgilendiren, ölçülüluk oldu. Yalnızca sesine egemen olu PENCERE İsrail ve Batı., ARADA BİR OKTAY EKİNCİ Y. Mimar, Mimarlar Odası 2. Başkanı Ölümünün 400. yılında Mimar Sinan'ı "uluslararası" düzeyde anarken, "tarihsel çevrelerimizin korunması" konusu da gündemdeki yerini koruyacak. Anımsanacağı gibi, 1987'nin "Dünya Barınak Yıh" olması nedeniyle yapılan tartışmalarda, "konut sorununun çözümünde eski yapı stoklarının da yenilenmesi" ve buna bağlı olarak "eski eser niteliğindeki sivil mimarlık örneklerinin onarımına da kredi sağlanması" önerileri güç kazanmıştı. Böyiece, bir yandan, konut gereksinmesini karşılamada zengin bir kaynağın degerlendirilmiş olacağı, öte yandan da "tarihsel çevre koruması"nın, belli bir işlevin de yüklenmesiyle, daha gerçekçi programlara kavuşacağı savunulmuştu. "Uluslararası Mimar Sinan Yıh" tartışmayı kaldığımız yerden sürdürmemize olanak sağlaması yanında, konunun "içerik olarak" daha kapsamlı boyutta ele alınmasına da uygun bir ortam sunuyor. "Tarihsel çevrelerin korunması zorunluluğu", örneğin Sinarv ın yapıtlarında olduğu gibi, salt "geçmişe ait kültür ve sanat değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılması" açısından mı önemlidir? Yoksa, bu zorunluluğun, "daha çağdaş ve yaşanılır çevrelere ulaşma" sorunu açısından da bir ağırlığı var mıdır? "Koruma" deyince, sözcüğün "durağan" aniamı içinde, ilk bakışta "tutucu" bir tavır alışın izleri belirryor. Örneğin "statükoyu koruma" gibi. Bu nedenle de dostlar arasındaki söyleşilerde sık sık şu tür sorularla karşılaşıyoruz: ' Eski kent dokularının ve dokuyu oluşturan yapılann korunmalarını bu kadar ısrarla savunmak, bir noktadan sonra, "yeni" ye karşı çıkmak, yani ileriemeyi, çağdaşlaşmayı reddetmek olmuyor mu? "Kırmamak" için açıkça söylenmese de aslında demek istenilen şu oluyor: ' Gericilik olmuyor mu?" Tartışmanın bu boyutu, "Tarihsel Çevre Koruması"nın bizce giderek önem kazanmaya başlayan "asıl" yanını oluşturuyor. Sorunun, özünde bir "dünya görüşü konusu olduğu" üzerinde belki de yetennce durulamamasından ötürü, son yıllarda Mimarlar Odası'ncayoğunlaştırılan koruma çabalarına, bazı "duyarlı" çevrelerin dışında özellikle ilerici kamuoyundan yeterli katılım gözlenemiyor. Aydınlar, yazariar, sosyal demokrat partiler, demokratik kuruluşlar ve toplumcu öbür güçler, program ve gündemlerıne bu konuları hâlâ yeterince almıyorlar. Öte yandan ise, trilyonlara varan spekülatıf amaçlar uğruna, başta istanbul olmak üzere, pek çok kentimizde tarihin en büyük yıkımları yaşanıyor. Bu noktada, Melih Cevdet Anday'ın, 1986 yılı kasım ayındaki 'Tarih ve Kentler" yazısını anımsamamak elde değil. Cuma günlerini bize iple çektiren Anday, o yazısında Tarlabaşı yıkımlarına karşı çıkmamızı eleştirmiş ve "yapılann seksen doksan yıllık olması, ille korunmalarını gerektirmez" demişti. Dahası, "bugün yapılan bir dolu sağlıksız yapının da seksen doksan yıl sonra kutsal sayılıp sayılmayacağını" sorarak, deyim yerindeyse, bizi sıkıştırmıştı. Konuya salt "fiziksel" yamyla yakfaşıldığında, elbette ki, "yeni" dururken "eski"ye sarılmak tutuculuktur. Ek olarak da her eski olanın. "eskidir" diye kesinkes korunması gerekliliğıni savunmak tutarsızlıktır. Ancak, "yeni" eğer "eski"nin insana değer veren özelliklerini ve bu "özünü" yansıtan güzelliklerini alıp daha ileri bir düzeye getırebilmişse, savunulacak anlamda bir "yeni" olur ve "işte ilertemenin göstergesü." denebilir. Ama, günümüzdeki "yeni" uygulamaların pek çoğunda ortaya çıktığı gibi, bırakalım "daha yaşanılır bir çevre"yi, insanı toplumuna, giderek de kendi özüne "yabancılaştıran", eskisinden de bin kat daha sağlıksız bir ortam sunan gelişmeler karşısında, buna "yenidir" diye hoşgörüyle yaklaşmak, "ileriemeyi" değil, tersine "gerilemeyi" kabullenmek ve aklamak demektir. Çünkü, en net deyişle, ilericilik ve gericiliğin temel ölçütü insana ve topluma olan saygı değil midir? Bu saygının mimarlık ve şehircilikteki karşılığı ise, insan onuruna yakışır mekânlar ve fizikselkültürel çevrelerin yaratılmasıdır. Bu anlamda, geçmişte ortaya çıkan ve insan onuruna bugüne göre çok daha ileri düzeyde önem veren örnekleri korumak, öteki pek çok gerekçe bir yana, her şeyden önce "insanlık için kazanılmış bir hak" olduğundan ötürü zorunludur. "Yeni" uygulamalar, bu hakkın daha da güçlendirilmesi ve zenginleştirilmesiyle "çağdaş olma" niteliğine kavuşabilirler. Yıkarak, ortadan kaldırarak değil. Aslında, özellikle son yıllarda gözlenen gelişmelerde, tarihsel çevre korumasının "bir dünya görüşü" konusu olduğunu "belgeleyen" çok açık göstergeler ortaya çıkmıştır. SİT alanlarını hızla ortadan kaldırmak üzere eyleme geçen spekülatif girişimcilerle, bunlara destek veren politik akımlann "belli bir eşgüdüm" içinde olmaları rastlantı sayılamaz. "İnsana" değil, "kazanca ve çıkara" yönelik uygulamaları yapanların "muhafazakâr" partiler içinde bir araya gelmeleri giderek artan bir ivme göstermektedir. Ve bu çevreler, artık "gelenekselleşmiş" bir tutum olarak, toplum karşısında kaybolmakta olan saygınlıklarını, "şanlı tarihimize" dört elle sarılarak kurtarmaya çalışmaktadırlar. Sinan Yılı'nı da bu "hesaplar" içinde kullanacaklar ve O'nun eserlerine "şan ve şeref arayışı" içinde sarılacaklardır. 1988 yılında r<oca Sinan'ı coşkuyla anarken ve bunu "uluslararası düzey'e taşırırken, insanoğluna ve yaratıcı gücüne olan saygıdan kaynaklanan koruma çabalan ile çıkar çevrelerinin "saygınlık kazanma" endişelerinden kaynaklanan ve bu anlamda "tutucu" kalan korumacılığını tüm yönleriyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Sinan, Ayasofya'nın kubbelerındeki Bizans deneylerinden yararlanarak ve bu deneyleri geliştirip zenginleştirerek Süleymaniye'leri yarattı. Bizler de Sinan'ın bu "kendinden önceki kültürleri ve kazanımları reddetmeyen" geleneğini sürdürerek "yeni" ve daha i uygar çevrelere ulaşacağız. Bu nedenle de kültür mirasımızı, "iç ve dış tüm tehlikelere karşı" ; sonuna kadar savunmak ve korumak görevi, "dünya görüşümüzün" gereği olarak omuzlarımıza yüklenen bir sorumluluk olmaktadır. 1988in "Uluslararası Mimar Sinan Yıh" olması, bu açıdan büyük önem taşıyor. OKURLARDAN Yıldız Parkı'na araba ynsagı konsun Geçenlerde bir haftalığına misafir olarak bulunduğum tstanbul'da, şehrin gürültü ve arabalarm egzoz dumamndan kurtulmak düşüncesiyle meşhur Yıldtz Parkı'na gittim. Küçücük kasabanuzı terk edip, daha güzel, daha düzenli büyük bir şehir göreceğim diye geldiğim tstanbuVa geldiğimde bin pişman oldum desem hiç yalan olmaz. Meğer bizim küçük Marmara Ereğlisi ne güzel bir yerrniş de ben farkında değilmişim. Varsın birtakım sosyal ve kültürel eksikleri bulunsun. Hiç olmazsa sağlığımız tehlikede değil Marmara Ereğlisi'nde. Yıldız Parkı'nın girişinde araba kuyruğunu görünce önce: "herhalde buradan başka bir yere geçit veriyorlar trafîği rahatlatmak için" diye düşündüm. Ama parkın içine girince ne kadar çok şasırdım bilemezsiniz... Ortalıkta neredeyse insandan çok otomobile rastlamyordu. Sanki insanlar şehir gürültüsünden bıkıp, şöyle bir temiz hava almaya çıkmamışlar da arabalarına temiz hava aldırmak için Yıldız Parkı'nı arabalanyla doldurmuşlardı. Ya da otomobiller kendilerinden kaçan insanlara inat, evet, sırf inat olsun diye onları kendüeri için düşünülmüş mesire yerinde bile rahat bırakmıyorlardu tnsanların peşi sıra, özellikle şehir içindeki araba gürültüsünden kaçanları ya da en azından bir iki saat kurlulduklarım sananları burada da yakalıyorlardu Bazılannın, kültürsüzlükleri ve görgüsüzlükleri sayesinde, o güzelim Yıldız Parkı'nda bile araba gürültüsü ve egzoz dumamndan kurtukunıyorlardu insan hiç insanhğın sağltğı için düşünülmüş park veya bahçeleri arabalarla doldurur mu!.. Yoksa biz gerçekten çağ atlayıp da yıllardan sonra park ve bahçelerde de otomobillerle dolaşmaya mı başladık? Eğer öyle ise yaklaşık 10 yıl yaşadığım Federal Almanya bizden fersah fersah geri kalmış bir ülke. Çünkü onlar, insanlann koşup dolaşabileceği, gezebileceği yerlerde, bırakın otomobil ile dolaşmaya, şu motorsuz bisiklete bile müsaade etmiyorlardu Bizde ise böyle yerlerde neredeyse insandan çok araba gezdiriliyor. Her gün yaya kaldınmlanna park edilip yürümemizi engelleyen arabalar için mi Yıldız pârkı yoksa insanlar için mi? Hiç belli değil Ben pazar günü içinde dolaşmaya gayret sarfederken şunu düşündüm: Neden bugüne kadar Yıldız Parkı bir araba yığınmın toplandığt park durumuna getirilmemiş acaba? Yoksa engebeli ve bol ağaçlı olması nedeniyle belediyenin gücü mü yetmedi buna? Mutlaka öyle olmuştur. Bugünkü duruma gelmesinden en büyük etken de sanınm sahip olduğumuz kültürsüzlük ve görgüsüzlüğümüzün payı çok olsa gerek. Marmara Ereğlisi AHMET ERDOĞAN "Sinan Yılı"mn Önemi Başbakan Turgut ÖzaU geçenlerde bir akşam, yapılan zam/arın savunmasını yaparken, para bulmak için bu zamların gerekli olduğunu, yoksc. parayı kim verebilir, Ingiliz mi, Fransız mı verecek yani dedi. 5 yıl içinde alınan 24 milyar dolarlık borç katmerini bizim köşedeki bakkal mı verdi acaba Sayın Başbakan? Siz en iyi makam arabalarıntzdan birkaç tanesini Sartn, bütçe açığına katkıda bulunmuş olursunuz. Bilmem, kötü mü dedim? Ahmet Mete YALJOVA 24 milyur dolar borcu kim verdi? \ TÜRKİYE ŞİŞE ve CAM FABRİKALARI A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞINDAN (2499 SAYILI KANUN HÜKÜMLERİNCE YAPILAN DUYURU) Son yıllarda birbirinden güzel yazılar yazan Ergun BaJcı'nın dün kü yazısını (İsrail, Batı ve )fahudi Sorunu Cumhuriyet, 14 nisan okumadınızsa, okuyun derim. Batıya yönelik akılcı eleştirinin nasıl olması gerektiğini bu yazıda temel çizgileriyle görebilirsiniz. Denebilir ki: Türkiye Batılılaşmayı seçmiştir, ATye de başvurduk, Avrup Konseyi üyesiyiz, NATÖ'cuyuz; Batı'yı eleştirmek bunlara ters dü müyor mu? Hayır... Batı, "eleştirelaklın" doğöuğu yer demektir. Batı'yı eleştirmeden Batılı olmak, daha doğru deyişiyle 'çağdaşlaşmak' veya 'uygartaşmak' olanaksızdır Isveç, AT'ye üye değildir; ama, Batı dünyasındadır. Dar politika açısını bir yana bıraktığımızda, Sovyetlerin Batı uygarlığının hazırladığı bir devrimin sonucunda doğduğunu söyleyebilirız. Peki, Hitler Batılı değil de Doğulu muydu? Batı uygarlığını "kapitalizm" ya da "liberalizm")e eşanlamlı tutmak, ancak sığ Şarklı kafasının marifetidir; buna Tanzimat kafası da diyebiliriz. • Ergun Balcı'nın yazısını okurken kimi satırtarın altını çizdim. Yazar diyor ki: "İsrail'in işgali altındaki topraklarda Filistinlilere karşı uyguladığ insanlık dısı yöntemleri yaklaşık 4.5 aydır televizyon ekranlannda rediyor, gazetelerde okuyoruz. Ama İsrail'in davranışı konusund Batı basınında çıkan yazılar, genellikle 'bu kadarı olmaz ki canırp ayıp ediyorsunuz' havasında. En sert yazılarda bile, muhakkak İs rail demokrasisinden söz ediliyor. Böyle giderse israil'in demokra tik devlet nitelığini yitinvesi tehlikesine işaret ediliyor. Dünyanın gö önünde Filistin halkı boğazlanıyor, ama Batı'yı kaygılandıran tehl ke israil'in demokratik ülke nitelığini yitirmesi. Sanki gencecik insanlann kollannın, bacaklarının kınldığı, öldüruldüğü, yabancı bi ordunun işgaline karşı ayaklanan bir halkın acımasızca ezılmeye lışıldığı bir sırada, asıl önemli sorun, İsrail demokrasisinin geleceğ imiş gibi. Bu olaylann onda birinin bir Üçüncü Dünya ülkesınde m dana geldiğini düşünün. Batı'da kıyamet kopardı. Batı, 4.5 aydır nık olduğumuz Filistin olayında çifte standardın en çarpıcı ömeklerini vermektedır. Neden? Yahudilere karşı duyduğu suçluluk duygusundan..." Ergun Balcı bu saptamadan sonra "Yahudi Sorunu"r\u ele alarak irdelıyor. * Batı'nın "çifte standard"\ ne yazık ki yalnız İsrail'e davranışında görülmüyor. Batı, Güney Afrika'da "beyazlann yönetimi"n\ gözetiyor, yeterince baskı altına almıyor. Şeriata dayalı iki ülkeden, İran'a düşmandır Batı, Suudi Arabistan'a yakındır. Niçin? Çünkü yeryüzünde kapitalizmin acımasız koşulları işlemezse, Batı demokrasilerinde sermaye sınıfının egemenliği tehlikeye düşebılir, çökebilir. Siyasal demokrasi, kapitalizmin enternasyonal boyutlarda işlerliğine yakından bağlıdır; Üçüncü Dünya'da ödemeler dengesi sürekli açık vermelidir; dış ticaret hadlerı ileri endüstrı ülkelerinin çıkarlarına uygun biçimde değişmelidir. Çok partili Batı demokrasisinde sermayeemek dengesi dış sömürü çarkının dönmesiyle korunabiliyor. Batı'da faşizmi yaratan, Almanya ile italya'nın elinden sömürgelerinin alınması değil miydi? Batı'nın Ortadoğu'ya bakışında ilk belirleyici etken, petrol kaynaklarıdır. Bütün Batı Avrupa devtetleri ve Japonya kapitalizmi bu kaynaklara bağlıdır; Filistin olayına bu çıkarların açısından bakılıyor. • Demokrasiye yCizeysel açıdan yaklaşmak kişiyi yanılgıya sürukleyebiiir. Yalnız bir üstyapı ürünü değildir demokrasi, bir de altyapısı var. İngiltere demokrasinın anayurduyken İngiliz Genel Valisi'nin kırbacı Hindistan'da şaklıyordu. israil demokrasisi de Filistinlinin canınaokur. Yahudi sermayesi kapitalizmin doruklarınaegemenKen, Batı, İsrail sorununa nasıl yansız bakabilrr? BILANCO (1.000.TL) 1 DONEN VARUKLAR 30 902 4 3 7 1 KISA VADELI YABANCI KAYNAKLAR A Hazır Değerler 1 504 083 20 435 364 658 A Uzun Vadelı Bofç Taksıtlerı B Banka Kredılen C Dığer Kısa Vadelı Yabancı Kaynaklar (Net) II ORTA VE UZUN VADELI YABANCI KAYNAKLAR A Tedavuldekı Tahvıller B Dığer Orta ve Uzun Vadelı 1 864 332 Yabancı Kaynaklar INetl 75 976 223 III ÛZ KAYNAKLAR A Cıkanlmış veya Ödenmış Sermaye 315 670 53 043 629 984 067 32 0 3 1 041 B Yedek Akçeler C Karşılıklar 1 Yatırım Indınmı 2 Yenıleme Fonu 3 Dığer Karşılıklar ve Özel Fonlar D Yenıder Değerleme Değer Artış Fonu E Iştıraklerde Değer Artış Karşılığı F K V K Geçıcı 10 Mad 358 743 31.12.1987 PASİF 35 598 889 752 172 SELAM ADİL CAN'a SELAM CAN'LARIMIZA Bilinir, Boyun eğmedi hiçbir koşulda! YÜREĞtMlZDE VE MÜCADELEMİZDE YAŞIYOR YAŞIYACAK! Arkadaşları Adına (19581985) c S Menkul Kıymetler Kısa Vadelı Alacaklar (Net) 6 250 000 D Stoklar 1 İlk Madde ve Malzeme 2 Yan Mamuller 4 191 053 963 187 7 098 28 596 717 12 581 950 10 500 000 3 Mamuller veya Emtıa 4 Dığer E Dığer Donen Varlıklar • 1 944 337 81 2 081 950 58 697 821 II DURAN VARLIKLAR AHMET GÜNDOĞA^ A Uzun Vadelı Alacaklar ve Fonlar (Net) B Bağlı Menkul Kıymetler 43 050.000 3 276 541 358 743 C Iştırakler (Net) D Yapılmakta Olan Yatırımlar ANMA Guneşin kızgınlığında Ateşle suladım özgürlüğü Çelikledim sevdamı Ey Özgürluk! AI delikanhhğımı ateşle Ölümün yamaçlarında Yüreğim şafak atar Kaybedişimizin 9. yılında saygı ve sevgiyle anıyoruz. E Sabıt Değerler I) Bınkmış Amortısmarılar Tukenme ve Itfa Paylan F Oığer Duran Varlıklar (10 547 0521 148 868 1 992 885 III OIĞER VARUKLAR 3 505 609 Gore Fon G Donem Karı H [) Zararlar 1 Gecmıs Yıllar Zararlan 2 Donem Zararı IV DIĞER KAYNAKLAR AKTIF TOPLAMI NAZIM HESAPLAR AKHF GENEL TOPLAM 106 43 150 878 332 211 660 708 368 PASİF TOPLAMI NAZIM HESAPLAR PASİF GENEL TOPLAMI 1 ( ) ) 1 930 111 4 583 932 ( l HÜSEYİN SANCAR (14 Nisan 1979) 106 878 660 43 332 708 150 211 368 ANNESİ, BABASI, KARDEŞLERİ BJLANCO DIP NOTLAR1 1 2 000 Amorttsman normal ve/veya azatan bakıyeier usutune gore aynirtafctadir 3 Aklrf değerier üzenrKJe mevcut buiunan toplam ıpotek veya lenvnai tuian 4 Attrf değertenn toplam stgorta tutan 5 Alacaklar »çjn alınmı$ olan ıpotek ve dUJer îemınaöafin toplam tutan lanılmak ve değertemek 6 Pastfîe ver almava" laahfiuîlenn loptam tutan 2 936 7 877 687 614 KEMAL KARACA 2 139 1 2 ^ otçulmefc Kayıtit sermayfl ststemtn. kabu) etmtş buhjnan {Ktakijkıarda kayrtfj sermaye tavarı 5 0 0 0 0 Stok değerteme yor'emı envanter ve amortısman yomemtenne t ı$tun açAlavıcı notiar Sıoklar onalama maiıyet usutune göre değeriend'ntmalciedır Envsnter. MevcuOar alacaittar borçlar sayılmak Vefgt üsui Kanunu hukumlerı gozonunde buhjrvJufu'mak suretıyte, GELİR TABLOSU (1.000. TL) 1 BRUT SATİŞ HAS1LATI 1 Yurt İÇ! Mamul Satişlan 2 Ihracat 3 Dığer Satışlar 4 Vergı ladesı, Vade Farkı ve Benzerı Gelırler 11 HASILATTAN INDIRIMLER IIINET SATİŞ HASILATI 1/1/198731/12/1987 DÖNEMİ 45 992 1 + 1 29 683 924 1 + ) 1 + ) 3 637 2441 438 124 145 ( + 1 10 230 631 DENETİM RAPORU 1/1/198731/12/1987 DÖNEMİ 4 Nisan 1977 yılında haince pusuya düşürülerek oldürülen arkadaşımızı ölümünün 11. yılında yüreklerimizde yaşatıyoruz. ŞtŞLİ StYASAL BİLİMLER YÜKSEKOKULU'NDAN ARKADAŞLARI ADINA SEMRA KESİM Tjrkıye $ışe ve Cam Fabrtkatan A Ş Gene< Kuru<u na O'i = * $ n Unvanı Mtotea Kavrtb Sermaves Okanknıs Sermeye» Faafcyeı Konusu (1 1 667 798 833 Tjftove Şıje « Cam F»D"ka*3rı A S ISTANBUL 50 000 000 000 TL 43 050 000 000 TL Cam ve buna yardMtio veya 'amamlayiC' s r a ı ve bcan taalfvene ^ulunrraiı Het |udu s^aı ve tıcarı Sırkel n sermave ve yonetımıne stırak etmek Subcia> Tasdem» J23 3 1987 2" 5 1987' T«ga> Ororeı .23 3 19E7 25 3 f968< Ooğan Afckaya 123 3 196? 25 3 1388 F Cana A&nc 12' 5 1967 25 3 19Ö8' >Denefçfet S r t e i OrUğı de^dıner » 12 ter Vonctınt Kutulu ıcp^ands*» [ + 1 44 324 ( i • 27 073 Denetvi ve denetcıienr ad we Qorev su«eıen onak o>up olmackkiar IVlA SATII7VN MAL VEYA HIZMETIN MALIYETI ISınaı Işletmeier ve Hızmet Sekıoru Içtnl IV/B SATILAN MALIN MALİY6TI (Tıcan Işletmetef İçin) V SATİŞ GIDERLERI VE VERGILERI VI BRÛT SATİŞ KÂR VEYA ZARARI VII GENEL YÖNETIM GIDERLERI VIII IŞLETME KÂR VEYA ZARARI IX IŞLETME DIŞ! KÂR VEYA ZARAR 1 Iştıraklerden Kâr Paylan 2 Kur Farkları 3 Işletme Dısı Dığer Kâr veya Zarar 1 + ) I + 1 ll 1903 439 012 426 24 690 577 ÇANAKKALE DIRENIŞÇILERINI SELAMLIYORUZ İnsanca bir yaşam için 28 Mart 1988 günü başlattığınız süresiz açlık grevini selamlıyor, zaferin siz, direnenlerin olacağına inanıyoruz. •İnsan kişiliğine yönelik bir saldın olan tektip elbise uygulamasının kaidınlması •400 TL olan günlük iaşe bedellerinin yükseltilmesi •Dışarıdan yiyecek ve giysi alınması •Radyo ve teyp verilmesi •Açık ziyaret süresinin uzatılması ve tamgün olması •Koğuşlara tüp veya ocak verilmesi amacıyla başlattığınız direnişinizi destekliyor. tüm devrimcileri, ilericileri, demokratları ve insanca yaşam mücadelesinden yana olanları KaBhnan Yo^etım Kurulu W« yapıar Dene'leme ICuruAj (1 2 672 037 Ortatt* hesap(ar> oetıe* vç se*geien jreıınO* V^ff*ftr^ ıftCCiöl flfifliOfa"^fl~^flı11 n^O^ı tdfır)ı€fOe 1 ıı j[x**tnıa yafMd*$ v« vartan sonuc l + l 14579 219 () 3 472 106 431 788 276 S«tet dsfter ve belgeiBf uzermde 12 1 1987. 30 10 1987 *e 28 I 19S8 clefte'ierın rasater ve ge^e^ kabul gofnos ^lulouöu t t s o d e e h r î S " 1 + 111 l + l 1 488 Tjfk Tca'eE Kant»nui>un 353 JTKO rnaddesnc 1 »ıcı fıWasın*ı 3 "umaraıt c«^dı gefeğ*">ce o'la»!'* feTnesmde vatHan savmların sa>ts> ve »"oclsrı 1987 yıiffTda $<rket ve/neS' 6 ker saW'1~«5 okıp sayıfn sonuclan nomı«M*f X FINANSMAN GIDERLERI 1 Orta ve Uzun Vadelı Kredı Faızı ve Gtderı 2 Tedavuldekı Tahvıllerın Fatzlerı 3 Dığer Fınansman Gıderlefi (1 () ll 2 527 346 304 436 5 137 392 (1 8 011 132 nceierne ıar**e«ı ve sonuclan ı 2 1 1987 19 2 1987 23 3 "9B" 27 4 1987 21 5 1987. 30 6 1987 15 7 1387 2^ 3 1 9 8 ' ^ 6 9 %98~r 30 10 1987 30 11 ' 9 8 ? 28 12 198? ^ 28 1 1988 U " N w d e yaoian ııccv^^frİGf so^ucunoa ?e^^ ueva iG^ror~*at 7 XI VERGIDEN ÖNCEKı KÂR VEYA ZARAR XII OOEMECEK VERGILER VE DfĞER YASAL YÜKUMLULUKLER XIII DÖNEM KÂR VEYA ZARARI naŞn.laral. 1 T»m»m, Tntar, (+1 4 583 932 Herhang> bir sıfcâyet v? vo'su'tuh r • ll 814 263 669 251 LİSE MEZUNU Bayan eleman, Beykoz civarında oturanlar tercih edilir. Cumartesi ve pazar günleri şahsen müracaat. ÇagtUy Sokak Kafkas tşhanı Kat 1 No: 105 Pasabahçe İSTANBUL ( + 1 3 769 2 827 Tjrkve Sse v« C a ^ Faor.kaar. Ano^m S m w f 1 l 198? 3 ' 12 1987 dtyerr hes*o VP s l e m e ' r Tjrk Tcarei naiunıj O'.akugırı esas soîles^ea' ve * $& mtvzuai rie gen» tabui gormu; munaieCıe > •>sia0«"i*.a gore r*eterms buunrıafciavv Cİ?ıuSurru2e goıe >çe^ğır> De^^seö^'rnız ek. 31 15967 r«t^, ı«,ba> ( ıe auzer>ı«n.~,s b.unco s n a " ^ ' ân^ar ia«tf>'fk ge'ce» rnalı 3u'uTiunu ' ' 198* 3 ' 12 '38? Dağıtıiacak Toplam Temettunun Ödenmıs Sermayeye Oranı 1 4 28 7 Mılyaı TL b kısmı ıçın % 10 k J50 0 MılysnT l lık kısmı ıçın % 4 4 İnsanlık hak ve onurunun korunması ve insanca bir yaşam için, direnenlere omuz vermeye çagırıyoruz. Çanakkale E Tıpı Cezaevı sol sivasi . hukumlu aılelen adına MUTEBER YILD1RIM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle