19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET / 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER masları ve münasebetleri var. Hadiseler Uzerinde böyle bir karara varmış ve o kanaatle takip etmiştir. Karşısırıda bulunduğumuz meseleyi benim mütalaa edi şim daha sadedir. Onların birtakım tertiplere girdiklerine kesin olarak teşhis koyup, böyle bir hükme varmıyorum. Ben esas ihtilafı, fikirlerimiz arasında temelde fark olmasından ve beraber çalışma itimadının bozulmasından ibarettir şeklinde görüyorum. Cumhuriyetin başında talihsizliğimiz, hemen her inkılâpta vaki olan olaylardan birisi tabiatmdadır. Yani, baştan beri beraber çalışan arkadaşlar, bir noktada, yeni yapılacak reformlar ve takip olunacak istikametler için fikirde mutabık olamamışlarsa, ayrılmak mecburiyetinde kalıyorlar. Mesele bundarl ibarettir. Böyle kabul etmek mümkün olursa, ayrılık zamanlarındaki münasebetleri daha az zehirli ve daha az çekişmeli yürütmek mümkündür. Fikirdeki farklılıklan beşer tabiatı olarak tabii saymak, ihtilaflann zehirini azaltmak için başlıca vasıta mahiyetindedir. Ben vaziyeti bu ölçüler içinde mütalaa etmişimdir. Vaktiyle de meylim öyleydi, sonra da bu ölçüde muhakeme ettim. "Şimdi, Atatürk ile ihtilafa düşüp ondan ayrılan arkadaşların bir hususiyetlerine daha temas edeceğim. Onlar, işin başından beri hep beraberiz, zaferi beraber kazandık, bu devleti beraber kuruyoruz, hepimiz aynı derecede söz sahibi olmalıyız, tarzında düşünüyorlar. Muhtelif vazifelerdeyiz, fakat söz tesiri eşit olacak demek istiyorlar. Fevzi Paşa'nın sözü de bu. Ondan sonra okuduğum siyasi hatıraiarda bu çeşit misaller gördüm. Peki, ama bu nasıl olacak? O zaman bir devlet şeklini, başından itibaren kabul etmiyoruz demektir. Milli MUcadclcde devletin bütün bir teşkilatı varken, bu umitsiz zamanda, biz birleşip bir tertibi yapan ve meydana getiren insanlarız. Şimdi yeni bir devlet kurmuşuz. Binacnaleyh bu tertip, bir devlet düzeni haline getirilirse, onun başında daima birinci derecede yürütücü biz olacağız. imkânı yok. Devlet düzeninde yapılacak işlere, kimlerin, nasıl karar vereceği açıkça bellidir. Devletin bunun için teşkilatı vardır. Bu bahsettiğim zamanda, başımıza gelen bu türlü hadise ile, bütün siyasi hayatımda her dönüm noktasında teklif olarak karşılaşmışımdır. Devlet baskanlığı müessesesi var, hükümet var, meclis var, parti var. Fakat bir fikri yürütmek için birtakım arkadaşlar dışarda birleşecekler, çoklukla bir karara varacaklar ve bunu yürütecekler. Hiçbir zaman iltifat etmediğim bir görüştür bu. tşlerin yürütülmesi, tatbik edilmesi, devletin kendi kanunlarına göre tabii mecrasında olmalıdır. Vaktiyle beraber bulunmuş, beraber çalışmış olanlar ne kadar vazife sahibi iseler, o kadar söz sahibi olurlar. Bunun başka bir çaresi yoktur. Fazla söz sahibi olmak için vazifeyi küçümsemek olmaz. İhtilaflar bundan çıkar." Birbirinden ilginç olay ve yorumlarla dolu olan "Hatıralar"ı, dikkatle ve öğrenerek, düşünerek okudum. Çok yararlandım. Her bakımdan ince bir insanla karşı karşıya bulunduğun; duygusu beni bir an bile bırakmadı. Kitaptan yukardaki parçayı seçişimin nedenine gelince; bu parçada ortaya atılan vc tartışılan sorun, hem yöneticiliğin özündeki çok önemli bir tutumu genel olarak ele almakta, hem de lsmet lnönü'nün devlet anlayışını ve karakterini açık seçik olarak ortaya koymaktadır. Bütün kurumları ile yeni bir devlet koyacaksınız ortaya, bunu geçmişteki zalim devletin yerine kurduğunuzu söyleyeceksiniz, ama onu bir arkadaş topluluğu ile arkadan yöneteccksiniz. Neye dayanarak? "Birlikte yaptık" gerekçesine dayanarak. Böylece de devlet kurumlarını bütün yetkilerindcn soyutlayacak, her şeyi göstermelik kılacaksınız. Görünüşte yasalar ve onları işletme yetkisindeki kurumlar olacak, ama işler gerçekte perde arkasmdan yönetilecek. tsmet Paşa toplumumuzun nicedir çekmekte olduğu başlıca hastalıklardan birine değinmektedir burada. Şu sözlerin ürpertici etkisini duymamak elde mi: "Bu bahsettiğim zamanda, başımıza gelen bu türlü hadise ile bütün siyasi hayatımda her dönüm noktasında teklif olarak karşılaşmışımdır." Bu kitaptan ve tanımaya çalıştığım tsmet Paşa'dan burada okurlarıma gene söz açacağımı sanıyorum. Dttzeltmc: Halit Çelenk'in dün bu sütunlardaki "Pişmanlık Yasası" yazısının 1. sütununda "köleliği haklı gören" diye başlayan tümcede "gören"den sonra virgül olacaktı (virgül olmazsa arüam sapması oluyor); Uçüncü sütunda ise "Bu yasa, tutuklu sanığı..." diye başlayan tümcedeki Iki tutum "ikili" tutum biçiminde olacaktı. / Nt MELİH CEVDET ANDAY tsmet Iııönü'ııüıı Aıııları rın ne yapılacağını bilmiyoruz, emrivaki karşi*ında bulunuyoruz kanaatinde. Düşünce bu. Bunun ilerisi nereye varacak, ne olacak endişesi içindeler. Bunlaı ı bir esasa, oir beraber çalışma havasına bağlayalım arzusundalar. "Fevzi Paşa vaziyeti anlattı, sen bu fikirde mutabık olursan, ben hepinizin namına Atatürk ile konuşurum dedi. Fevzi Paşa'ya şunları söyledim: Devletin resmi müesseseleri, devlet işlerinin, tertiplerin konuşulacak, müzakere edilecek ve mutabık olunacak zamanları ve vazifelileri tayin edilmiştir. Benim bütün lıayatımda inandığım usul budur. Bunun için bir iç müessese ile devlet reisini kordon altına almanın doğru olmadığı mütalaasındayım. Ve kendisi ile böyle bir konuşma yapmasına benim muvafakatim yoktur. Böyle bir teşebbüste, benim beraberliğimi istihsal etmek şöyle dursun, böyle bir teşebbüsü ben doğru bulmam. Kendisine bu cevabı verdim. O tabii olarak, demek istemiyorsun, dedi. Hayır, dedim. Mesele böyle kaldı. Fevzi Paşa ile aramızda böyle bir konuşma geçti ve bir daha bunun üzerine dönmedik. "Bu konuşmadan sonraki hadiseler, ondan evvel ben yokken burada olan görüşmeler, kimlerle beraber çalışacaksınız, ne olacaktır, bunu evvela tayin edelim, tarzında Atatürk ile olan temaslar ve münakaşalar bana o kanaati verdi ki, Fevzi Paşa ile daha evvel temas edilmiş, görüşülmüştür. Kendi kendilerine karar veriyor, yapıyorlar, biz ne olacagını bilmiyoruz tarzındaki şikâyetler, Fevzi Paşa'nın bana söyledikleri ile açıkhğa kavuşmuştur. Fevzi Paşa bunu kendiliğinden yapmıyor. Bu konuşmamız aralanndaki müşterek bir karara bağlıdır. Bu havanın içinde böyle olduğu anlaşılıyor. Sonradan Fevzi Paşa, Atatürk etrafındaki hava içinde kaldı ve başkaca aykırı bir tavır göstermedi. "Ihtilafların esas sebebini ben teşhis etmişimdir. Atatürk bu ilk günlerden sonra artan ihtilaflan daha evvel tasmim edilmiş, hazırlanmış etraflı bir komplo olarak kabul ettiğini ve bunu hissederek tedbir aldığını söyler. Tabii onun benden daha çok te PENCERE Gölge Etme... Bir ülkede kitap yasaklanıyorsa, kitap yakılıyorsa, yorsa; yazarlar sorgulanıyor ve yargılanıyorsa, cezala O ülke çağdışıdır. Peki, Türkiye ne durumda? Gazetelerde her gün düşmanlığının haberleri sergilenmiyor mu? Yasaklar, saklar cangılında dolaşmıyor mu yazar? Ceza Yasas. altında değil mi fikirler? Durum bu... "lsmet lnönü Hatıralar 2. Kitap" adlı çok önemli kitabın "Atatürk ile thtilafa Düşenler" başlıklı bölümünden ilk parçayı yazıma olduğu gibi alıyorum. "Yeni devletin esaslarının tespit edildiği ve birer birer meydana konduğu bu ilk günler, önemli siyasi gelişmelerin tabiatı icabı olarak arkadaşlar arasında, beraber çalışanlar arasında birtakım sürtüşmelere, kırgınlıklara ve aykırılıklara yol açmıştır. Ankara'nın hükümet merkezi olması mcselesi bitti. Arkasından cumhuriyet gelecek. Devletin karaklerlerini, takip edeceği istikameti tayin eden böylc mühim kararlarda herkesin mutabık olması esasen beklenemez. Şimdi ben, bu esnada zuhur eden ihtilaflan ve ihtilafların esas sebebini hulâsa etmeye çalışacagım. "Lozan Konferansı bittikten sonra, Atatürk'ün bir an evvel memlekete dönmem için istical etliğini söylemiştim. Bu isticalin sebebini döndüğüm günler anladım: Atatürk yalnız kalmıştı. Lozan Konferansı'nın son zamanlarda Rauf Bey ile aramızda mUnakaşa, Rauf Bey'in ısrarla izin alıp Ankara'dan ayrılması... Bunlara temas etmiştim. Ali Fuat Paşa ile Rauf Bey, bugünlerde Atatürk ile görüşmüşler. Rauf Bey gittikten sonra yeni kurulacak hükümet için, kimlerin bundan sonra hangi vazifelerde çalışacaklarını tespit için toplantılar yapılmış, konuşmalar olmuş. Ben Lozan dönüşü tam bu hadiselerin üstüne gelmiş oldum. Karabekir ordu müfettişliğine gitmişti. Ali Fuat Paşa da Konya'daki ordu müfettişliğine tayin edilmiş bulunuyordu. Fevzi Paşa ile bugünlerde bir mülakat hatırlarım. Fevzi Paşa bana, bundan sonra yapılacak ıslahat ve icraat için Atatürk'Un eski arkadaşları ile ileri gelen arkadaşlarla görüşüp, yapılacak işleri beraber kararlaştırmayı usul ittihaz etmesini teklif etti. Kendi aralannda bunu görüşmüşler, Fevzi Paşa vasıtası ile bana da teklif ediyorlar. Ben de evet dersem Fevzi Paşa, AtatÜrk'e gidip bu kararı söyleyecek ve bundan sonraki çahşmaların böyle yürütülmesini teklif edecek. tşte bütün ihtilaflar bundan çıkıyor. ŞikSyet eden arkadaşlar, herkes, ya ARADA BİR BEHZAT AY ASİYE İLHAN (AYAYDIN) ile VEEAT TUrgut Reis ahvadından, şcyhülislam Hayrullah Efendi'nin torunıı, Hariciye nazırı ve BUyükelçi ınerhum Asım TUrgul Beyefendi ve merhume Letafet Tbrgut llanıınefcndiııin kızı, nıerhtım Demir 1\ırgut Bey'in kızkardeşi, ilk milli sporculardan, ilk Islanbul Festivalinin düzenlcyicisi Genç Yaşlılar... Çağdaş Türk Dili'nde (sayı 1, Mart 1988) Ömer Asım Aksoy, "1982 Anayasasının Dili"ni didik didik ederek ıpliğini pazara çıkardı. 1898 doğumlu 90 yaşındaki genç ömer Asım Aksoy, üşenip erinmemiş, "1982 Anayasası'nın Dili"ni üç yönden ele alarak eleştirmiş; yanlışları sergilemiş. 6u üç yön: 1) Sözcüklbr açısından, 2) Sözdizimi açısından, 3) un yanıışıarı açısından. içeriği yönünden çok tartışmalara, haklı olarak eleştirilere uğrayan 1982 Anayasası'nın dilini, ömer Asım Aksoy'un, derli toplu ele alıp, tutarsızlıklarıyla, yanlışlarıyla sergilediği yazısını herkesin ders alarak okuması gerekir. 1982 Anayasası'nın kimi maddelerinde yadırgadıkları öz Türkçe sözcükler kullanılırken, kimi maddelerinde bu öz Türkçe sözcüklerin Osmanlıcaları kullanılmıştır. Sözgelimi 5. ve 13. maddelerinde 'amaç', 116. maddesinde 'hedef, 45. ve 131. maddelerinde maksat' kullanılıyor... 26. ve 29 maddelerinde 'araç' kullanılırken, 36. ve 97. maddelerinde 'vasıta' kullanılmış. Böyle 30 öz Türkçe sözcük ve bu 30 öz Türkçe sözcüğün karşılığı olan Osmanlıca sözcükler hangi maddelerde kullanılmış, tek tek sergiliyor Aksoy. Sözdizimi açısından öz Türkçe sözcüklerle Osmanlıca sözcüklerin nasıl "sarmaş dolaş" olarak kullanıldığına ilişkin örnekleri okuyunca acıgülünç (trajikomik) durumu bir kez daha tiksintiyle düşünüyor insan. Dil yanlışları ise beterin beteri... Dergi sayfasıyla dört buçuk sayfa tutan bu emek ürünü yazıyı burada özetlemek olanaksız. En iyisi, dergiyi alıp düşüne düşüne okumak. Sonra da öz Türkçe düşmanlarının düştükleri durumu görmek... Ömer Asım Aksoy'un yazısını okuyup uyuyamadığım gece (uyuyamama sayrılığı var bende), belgeliğimdeki gazete kesiklerini karıştırırken, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Hocamızın iki yazısını yeniden okudum. 6 Mart 1988'deki sayrılarevinde yazdığı "Ey' Bozzaaa!." yazısının sondan ikinci bölümünde şöyle yazıyor: "Böyle diyor bir ses uzaktan uzağa. iyi ama bende yaş 84; birkaç ay sonra kısmet olursa 85 başlayacak. Ulusal Kurtuluş Savaşı dönemini çok yakından ve bilinçle yaşadım. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti gözlerimin önünde kuruldu ve gelişti. Nasıl susayım ben? Bu yurdun Atatürk aydınlığından çıkarılıp yeniden karanlıklara büründürülmesine gönlüm nasıl razı olsun!.. Sızılar, ağrı ve sancılar elbet günün birinde şu ya da bu biçimde sona erecek; ama ulusça içine itildiğimiz karanlık ve adaletsiz ortam sona ermezse, benim gibi sıradan bir yurttaşın sancısı dinmiş ya da dinmemiş, ne önemi var?" Dilerim, kişisel sancıları çoktan sona ermiştir genç hocamızın. Neden genç sözcüğünü de kullanmam, 18 Ekim 1987 günü yazdığı "Söylev'in 60. Yılında" adlı yazısından esinlenmemden oldu. Bu yazısının bir bölümünü alıntılayayım da genç kavramını bir kez daha anlayalım: "Ne yazık ki, gerek 12 Mart 1971, gerek 12 Eylül 1980 darbelerinden sonra düşünmeye ve düşünceye karşı sürdürülen resmi tutum ve uygulanan acımasız yaptırımlar, ilerde lider olacak nitelikteki nice Atatürkçü zekâları ayrılıkçı ve eylemci militanlarla aynı potaya koyarak ezmiş, yok etmiştir. Ama bu sütunlarda tam 45 yılı aşkın bir süreden beri bıkmadan, usanmadan, bezginliğe düşmeden yazdığımız gibi, insan fizik olarak yok edilebilir, ama düşünce olarak yok edilemez. işte bu nedenledir ki Atatürk, Cumhuriyetimizin geleceğini Türk gençliğine emanet etmiştir. Kimdir bu gençlik? Yaşanılan yılların sayısına bakmadan, sen, ben, o...' Ne kadar doğru bir söz... Düşünceye daldım. Sekseninı yeni aşmış Cemal Madanoğlu'nun "Anılar" (Çağdaş Yayınları) kitabını okumaya başlayın, bırakamazsınız. O güzelim anlatım, canım öz Türkçe sizi sürükleyip götürür. Kısa kısa tümceler. Uzatılmayan, ama çok şeyler anlatan anlatımlar, betimlemeler... Okurken anlarsınız, çok uzatmayan, özü sözü doğru bir insanla karşı karşıya olduğunuzu... Ve hem de yılların yaşlandıramadığı bir gençle... Ne yazık ki, uzun süredir başyazılarından okurlarını yoksun bırakan, ama birçokyazısı yeniliğini yitirmeyen, otuz yıl önceki "Uyarılar"ı geçerliğini koruyan, yakında seksenine basacak (23 Haziran 1908 doğumlu) Nadir Nadi'nin kitaplarından hangisini elınize alırsanız alın, bir bölüme başlayınca bırakabilir misiniz bakalım... 1981'Öe yayımlanan "Olur Şey Değıt'i okumaya başlayınca bırakabilmiş miydik? işte, uyuyamadığım gece boyunca, yaşlanmamış yaşlıları, 80 İle 90 yaşları arasındakı dört genç düşün adamımızı düşündüm. Ve sonra, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Hocamızın "Söylev'in 60. Yılında" adlı yazısındaki o iki tümceyi bir kez daha yineledim: "Kimdir bu gençlik? Yaşanılan yılların sayısına bakmadan, sen, ben, o..." Ümraniye Acarlar Sitesi'nde devren satılık, kıırası çekilı .iş kooperatif dairesi. Tel: 528 37 98 HASAN İLHAN evlendiler. 31.3.1988 Fatih YÜKSEK MİMAR VE ŞEHİRCİ anısı yolumuza ışık f utuyor BABAMIZ LEYLA TURGUT Vefal elmişlir. Aziz naş'ı 1 Nisan 1988 cuma gUnü öğlen namazını müteakip Teşvikiye Camü'nden kaldırılacaktır. MEHMETALİYALgN ölümünün 8. yılında saysıyla anıyoruz YALÇIN YAYINLARI îOMurcukisfendiyar erzik DOSTLARI ORHAN KESKİN Dıyarbakır direnişinin onurlu bir üyesi NIZAMETTİN KESKIN Bursa TÖBDER/YK Üyesi Işkence sonucu yakalandığı haslalıklan kurtarılamayarak öldü Ama arada şirin haberlere de rastlamıyor değiliz. Sd bakan, kitap haftası açıyor; bir başka bakan, "Fikir c karşıyım" diyor... inanmalı mı? Milli Eğıtim Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Hasan C ne güzel konuşuyor... özetliyorum: Edebiyatı, sanatı, fikri gemlemek mümkün değil. bantn, sanat ve fikir çevreleriyle devamlı bir ilişki içinde olacağız. Islam, Şark ve Batı düşün eserlerinin basımı ile dağıtımını amaçlayan bir yayın girişimine geçiyoruz. 4 milyar liraya mal olacak proje, yılda 400 yazarın kitabını basıp dağıtacaktır. 5 yılda çıkarılacak 2000 eser, öğ retmenlero yüzde 50, öğrencilere de yüzde 20 indirimli satılacaktır. Güzel değil mi? Ne var ki Sayın Hasan Celal Güzel, ilk bakışta yararlı izlenlmi veren bu girişime geçmeden önce, bazı soruların yanıtlarını da saydamlaştırmalıdır. * ANAP, serbest piyasa ekonomisine bağlı, ekonomide llberal bir parti olduğunu ileri sürer. Elinden gelse Türkiye'nin dağını taşını serbest piyasada satacaktır; devlet kuruluşlarını özelleştirmektedir; hastanelerden tutun okullara dek her yanda özelleştirme çabaları sürdürülüyor. Kitapçılığı devletleştirmek niyetinde mi? Yoksa bir yandan özel sektörde batan şirketleri kurtarırken, öte yanda özel yayınevlerini batırmak yolunda haksız rekabete mi girişmek istiyor? Yayınevleri çok zor durumdalar... Kâğıt pahalı, bulunmuyor, karaborsadan alınıyor. Polis, editörlerin tepesinde. Basın davaları bir ayrı baskı yaratıyor. Fikir yasakları savcılık kovuşturmalarına yol açıyor. Siyasal iktidarın baskıları yüzünden halk korku içinde, kitaptan ürküyor. Yayınevleri birbiri ardından kapanıyor, çoğu yayıncı kapısına kilit asmak için hazırlanıyor. Siyasal iktidar önce fikir özgürlüğü ortamını sağlayacağına, yasalardaki antidemokratik maddelerı kaldıracağına, yazarlara soluk aldıracağına ne yapıyor? Devlet gücünü kullanarak piyasaya ucuz kitap sürmeye mi kalkışıyor?.. • Evet, 1940'larda Milli Eğitim Bakanlığı, 'Dünya Klasikleri'ni Türkçeleştirmiş, basmış, dağıtmış, ucuz fiyatla öğretmen ve öğrencilere ulaştırmıştır. Ama unutulmasın ki o dönemde özel yayınevi yok gibiydi. Tek parti dönemiydi ve o tek parti devletçiydi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda da devletin 'tumhurlyetçi ve devletçi" olduğu yazılıydı. CHP'nin liberal ekonomiye karşıt olduğunu bilmeyen var mı? Milli Eğitim Bakanlığı bu tutarlılık içinde 'Dünya Klasikleri'ni Türkçeleştirdi, bastırdı, dağıttı. Ya şimdi? Birbiri ardından kapanan yayınevlerine bir de siyasal iktidar mı vurmak istiyor? Yoksa evinde kitap bulundurmaya korkan yurttaş, yalnız devletin bastırdığı kitaplara yönelerek kendisini güvencede mi sayacaktır? Yurttaş, bugünkü siyasal iktidara dönerek eski bir özdeyişi yinelerse haklıdı;: Gölge etme başka ihsan istemem. CUNAYDINoay, Studyo Değlşlm Tonmalster SEZER BAĞCAN İMÇ 6 BlOk 6506 Unkapanı Ist Tel: 512 58 32 DISTE Müzlk Dünyasında ANILARI BİLİNCİMİZDE YAŞIYOR Tum ılerici, demokrat, devrimci dostları ve ailesi adına Birol KESKİN ÇALIŞAN KADINLARIN ANALIK HAKKINA SAYGI Açılış: Bengi Tiirkü dinletisi Katılanlar: Şükran KETENCİ Mer.ıl KKİM Av. Mebuse CİNMEN Yer: Tabipler Odası Cağaloğlu Tarih ve saat: 2 Nisan Cumartesi 14.00'te Diizenlcyen: Kristallş Sendikası VEFAT Istanbul Barosıı emekli avukatlarından değerli eşim Hastahanelere ve Olşçllere! Soğuk sterillzasyon solüsyonu 1 Etkilidir. Herpes I ve II. inftuenza A2, polio I ve II coxsackie B1, HepatitB ve AIOS (HTL VIII) gibi virusleri. ayrıca bakterileri, patojenık mantarları, spor'ları öldüriır 2 Ekonomiktlr. Normal suya sterilizasyon için 1/16 ölçusunde, dezenfekte için 1/32 ölçusunde katılır Aktive edillnce 30 gun, edilmedikçe 3 yıldan uzun Amuriudür. 3 Batırma yapılamayan aleBer veya surulemeyen yerier için kullanıma hazır spray tipi vardır. SANMAL A.Ş. 145 82 23 151 07 81 144 34 16 Telex: 25249 Salp Tr. Veli Alemdar Han 428, Karaköy, Istanbul SPORICIDIN DAHlLİYE MÜTEHASSISI MEHMETFAIZ TURHAN'ı kaybetmiş bulunmaktayız. Cenazesi bugün 1.4.1988 ikindi namazında kılınıp Feriköy Mezarlığı'nda defnolunacaktır. Dr. EMİN İST4NBULLU hastalarını 4. Levent Büyükdere Caddesi özel Levent Haslanesi'nde kabul etmeye ba$lamıştır. Telefon: 164 64 35 36 Ingillere'ck Ingilizce Wessex Academy Hallada 87 pound Tel.: 332 33 32 IST. (24 saat). SATILIK ARSA Yeni Foya'da deniz kcnarı tZMİR 13 00 94 25 73 77 AİLESİ ADINA EŞİ SAMİYE TURHAN * * * * * * * Yedi yıldızlı iç pilav * * * * * * * Yedi yildızlı taskebabı * * * * * * * Yedi yıldızlı mercimek çorba Ybdtyıldızlı piliç kebabı * * * * * * * Yedi yıldızlı kabak ograten * * * * * * * Yedi yıldızlı biber dolması * * * * * * * * * * * * * * Yedi yıldızlı sahanda yumurta * * * * * * * Yedi yıldızlı kahvaltılar * * * * * * * Yedi yıldızlı fırın makarna Y&df yıldızlı krema * * * * * * * Yedi yıldızlı bezelye * * * * * * * Yedi yıldızlı ayşe fasulye * * * * * * * * * * * * * * Yedi yıldızlı kuzu kapama * * * * * * * Yedi yıldızlı krep * * * * * * * Yedi yıldızlı ıspanaklı yumurta Yedi yıldızlı omlet * * * * * * * Yedi yıldızlı sufle * * * * * * * Yedi yıldızlı kek * * * * * * * Yedi yıldızlı çılbır * * * * * * * * Yedi yıldızlı şnitzel * * * * * * * Yedi yıldızlı yoğurt tatlısı * * * * * * * Yedi yıldızlı böfstrogonof Yedi yıldızlı bulgurpilavı * * * * * * * Yedi yıldızlı patlıcan musakka * * * * * * * Yedi yıldızlı kolböreği * * * * * * * * * * * * * * Yedi yıldızlı karnabahar * * * * * * * Yedi yıldızlı pay * * * * * * * Yedi yıldızlı kalbura bastı Yedi yıldızlı spagetti * * * * * * * Yedi yıldızlı lor kurabiyesi * * * * * * * Yedi yıldızlı karnabahar ograten * * * * * * * * * * * * * * Yedi yıldızlı pastırmalı kuru fasulye * * * * * * * Yedi yıldızlı güveç * * * * * * * Yedi yıldızlı beğendi Tütitiye'de yedi üstün özelliğe sahip, yedi yıldızlı bir margarin var. Yedi yıldızlı bakkallarda Yedi yıldızlı marketlerde Yedi yıldızlı mutfaklarda Yedi yıldızlı sofralarda * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle