20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Mimarlarca tepkiyle, endişeyle karşılanan ilk Boğaziçi Koprüsu öbur yeni köprülerin yapım nedeni olacaktı. İki yakanın sorunlan birbirine artarak kitlenecekti. Türkıye'nin ""oöO değerıni ureten kentin zenginliği Boğaziçı'nı önlenemez spekülasyon alanı yapacaktı. Spekülasyon yeni köprulerle beslenecekti. Geçen yirmi yü bu görüşü kesinlikle doğrulamıştı. Ortaköy meydanı, Birinci Boğaz Köprusü'nun tehdidıni fazla zedelenmeden atlatmış, kuze> yönune modern bir çizgi getiren birinci kopruyu zamanla özümsemiş, rneydanı zenginleştiren bir motif olarak kabullenmişti. Boğaziçi geçmişte benzer anlamda gerçekleştırılmış prestij yapılannın yeriydi. Dış dunyadan alınan borclarla inşa edilmiş, inşa eden rejimleri tuketmiş bir dönemin saraylan, yalılan, kasırlan, köşkleri, konaklarımn yer aidığı bir alandı Boğaziçi... Ülkenin temel sorunları için kullanılrnası gerekh kaynaklaruı "itibarlar" uğruna yitirilişlerinin simgeleri olan bu yapılann yanında şimdi, yüz yıl sonra, köprüler, lüks oteller yer alıyordu. Uçuncu Boğaziçi Köprusü'nun gereksınimıni onaya koyan bilimsel makro duzeyde geliştirilerek alınmış ulaşım kararları, bilimsel kabulleri bilinmiyordu. Kentin ıemel fonksiyonlannı, geleceğir.i genel duzenle>icı planlar belirlemiyordu. Olabılirlik hesopları kamuoyunun bilgisıne, açık tartışmasına açılmamıştı. Kentsel ulaşım kargaşasını asla çözmeyecek, Marmara cenizinden Boğaziçi'ne girişte var olan bulunmaz zenginlikteki perspektifi kitleyecek, perdeleyecek, a n arda iki stratejik kolay vurulan hedef oiusturacak, istenmeyen yeni spekülasyon alanları yaratacak üçüncü köprünün kararları, üzülerek belirtmek gerekir ki, kapalı kapılar ardında alınıyordu. Tarihi Jstanbul kentinin yitirilmiş estetik değerlerini tekrar kazanmak için yıkım coşkusu içinde olan anlayış, Boğaziçi'nde kentsel ve doğal güzellikleri ihmal edebiliyordu. 9 MART 1988 3. Boğaz Köprüsü ve Talihsiz Ortaköy Meydanı Kentsel ulaşım kargaşasını asla çözmeyecek, Marmara denizinden Boğaziçi'ne girişte var olan bulunmaz zenginlikteki perspektifi kiileyecek, perdeleyecek, art arda iki straiejik kolay vurulan hedef oluşturacak, istenmeyen yeni spekülasyon alanları yaratacak üçüncü köprünün kararları, üzülerek belirtmek gerekir ki, kapalı kapılar ardında alınıyordu. PENCERE Çifte., Hürrıyet Gazetesı, 6 Mart 1988 günü, Esen Ünür'ün haberini manşetten şu soruyla verdi: "Hangi yemine bağlısınız?" Soru, Özal Hükümetinin ABD'den getirterek devletin önemli üç kilit noktasına oturttuğu üç çiçeği burnunda yüksek bürokrata yöneltilmişti. Haber özetle şöyle: "Başbakan Özal'ın ABD'den getirterek çok önemli görevlere atadığı Ziraat Bankası Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, özelleştirmeden Sonımlu Başbakanlık Danışmanı Cengiz Israfilile Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Idaresi Başkanı Bülent Gültekin'in, görevlerine başlarken Amerika'da ve Türkiye'de ettikleri yeminlerden hangısinm geçerli olduğu merak ediliyor." "Çifte pasaportlu" yüksek bürokratlar, Amerikan yasalarına göre vatandaş olabilmek için yargıç önünde bağlılık yemini etmişler. Yeminin metni çok çarpıcı: "Şimdiye kadar vatandaşlık bağıyla bağlı bulunduğum herhangi bir yabancı prens, hükümdar, devletya da hükümranlığa sadakat ve vefadan tümüyle feragat ettiğime; bütün iç ve dış düşmanlara karşı ABD Anayasası ve yasalarını savunacağıma ve destekleyeceğime; ABD Anayasası ve yasalarına sadık kalacağıma; yasalar emrettiğinde ya da gerektiğinde ABD için silah altına gireceğime; yasalar emrettiğinde ya da gerektirdiğinde ABD ordusunda cephe gerisinde hizmet üstleneceğime; (Arkası 10 Sayfada) Yapay ve pahalı bir gölgeleyiş... Boğaziçi'nde, şu an ikinci köprü bitirilirken üçuncir sü gündemdeydi. İnamlması guç, ancak gerçekti. Boğaziçi büyuk bir kenti ikiye ayıran bir nehir değil, uluslararası deniz trafiğinin dünya harikası doğasına, topoğrafyasına sahip bir su yoluydu. Akıcı, kıvrak kıyı çizgisi, topoğrafik yapısı üçüncü kez yapay, pahaJı gelecekte çıkaracağı teknolojik sorunları bir bilinmeyen olan üçüncü boğaz koprüsü ile gölgelenecekti. Anakent Belediye Başkanı herhangi bir tartışmayı başlatmadan kararını kamuya açıklıyor, Birinci Boğaz Köpriisü'nün beş yüz metre güneyinden geçeceğini söylediği yeni köprü korunması gerekli olan SIT alanında kalan, tarihi talihsiz Ortaköy meydanının bir kanadını yok ederek meydanı köprüler kıskacına alıyordu. Bir başka yönden gerekli teknoloji ve gelişmiş maüemeyi ithal ederek yapişletdevret modelinin hızla artjn günlük kânru dolara transfer edip torunlanmıza kadar uzanan bir borçlanma ile yapılacak böyle bir köprünün ulaşım sorununa asla köklu bir çözum olamayacağı gerçeği uzmanlarca da dile getiriliyordu. Bu karann gerçek gereksinimden kaynaklandığına inanmak guçtu. Kişisel prestijler, siyasi yatınmlar adına ülkemiz nereye kadar kaynak savurganlığı yapabilir, yakın tarihimizin deneyimlerine karşın nasıl aynı tutum yir.elenebilırdi? Prof.Dr. ORHAN ŞAHİNLER Mimar, öğretim üyesi Ortaköy'ün kıyı kesiminde yer alan meydan, Boğaz kOylerinin en tipik, en ilginç, en sevimlisı, klasik meydan tanımıyla en uyumlu oİamydı. Ortaköy vadisinin sakinlerinin denize çıkış noktası, dinlenme yeri, eski İstanbul halkının değişik külturlerinin çevresinde bir sentez oluşturduğu alandı. Turk, Rura, Enneni, Musevi ve öbür Müsluman topluluklannın bir araya geldikleri son derece uygar bir ortaradı. Bir bakıma dünya meydanlarının saheseri San Marctfnun küçük bir örnegi gibiydi. Denizmeydankonutkahvelerişyerlerisanat galerileridini yapılar... Aynı San Marco gibi bir aradaydı. Guneybatıya yonelmiş, BeylerbeyiKuzguncukÜsküdarMarmara denizitarihi yanmada göruş çizgisine sahip inanılmaz güzellikte içdış görüntüler bakımından dengeli boyutları olan bir alandı. Bulunmaz bir kent parçası, eşsiz bir değerdi. Boğaziçi kıyüarının topoğrafyasının en etkili çıkıntısında doyulmaz güzellikte bir konuma sahip olan, Barok mimarisiyle uluslararası bir rnesaj taşıyan beyaz yumuşak taş kaplı Ortaköy Camisi, Musevi Sinagoğu, Ermeni Kilisesi öbür eski eserleriyle geçmişin güçlü uzantılarıydı. Ortaköy Camisinin kuzey yönünde bitimini belirlediği kendi kendine oluşmuş Ortaköy meydanı, Boğaziçi köylerinin en olumlu yön, güneş, rüzgâr, manzara değerlerine sahipti. Çevresindeki yerleşimin dokusu, dar ara sokaklar, çeşme, ulu çınarlar, ahşap iskele ve balıkçılar, gezinti rıhtımı, kapahaçık kahveier ile resim, heykel, seramik atölyelerıyle her noktası her rnevsim yaşayan cıvıl cıvıl bir alandı. Ayrıca gençliğin, özellikle sanatçıların gözde bulujuıa yeri entelektüel eğilimleriyle uyumlu bir dış rnekândı Eski yapdann mimarüeri bu çevrede yaşamış olan topluluklann külturel kimliklerini açıklar nitelikteydi. Cumbalı ahşap konutlar, kagir, yarı kagir yapılar birbirine sokulmuştu. Bu durum bir arada yaşamanın olgunluğuna erişmiş, komşuluk değerlerinin bilincinde olan topluluklann yaşara biçimlerıni açıklayıcıydı. 1970"li >illarda Onaköy meydarurun loızey yönü önemli değışikükler yaşadı. Birinci Boğaz Köprüsu inşa edilmişti. Toplumun bilgisi dışında tzlenen bilimsel, hukuksal prosedur, yapılan aynntılı analizler, toplumun büyük kesimlerinın bilgisi dışındaydı. Sadece sonuç açıklanmıştı. Uçuncü Boğaz Köprusü'nun, talihsiz Ortaköy meydanımn genelde Boğaziçi'nin doğal estetiğinin, rahatlatılacak ulaşım adına zarar görüşünün oykusü buydu. Kul lanılacak olan buyük kaynaklar, zedelenen tarihi çevre, kamuoyuna sayısal değerle bakış açısı yeni bir örnekle bir kez daha ortaya konulmuş oluyordu. Sanırım bu öyku, çok ciddi bir öyku idi. EYET/HAYIR OKT4Y AKBAL Lider, Sınavlardan Geçen Insandır İnönü'den sonrası... Her şeyin bir başlangıcı bir de sonu vardır. Bu süreç kimi zaman oldukça uzundur, kimi zaman da beklenenden kısa. CHP'nin Konseyce kapatılmasından, 83'te çoğulcu siyasal düzene geçilmesinden sonra yeni sosyal demokrat partiler kuruldu. İlki Halkçı Parti'ydi. CHP'nin oy mirasının oldukça önemli bir bölümünü elde eden bu parti, 83 seçiminde 117 sandalye kazandı. Sonra Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) ortaya çıktı. Yerel seçimlerde ŞODER Halkçı Parti'yi geride bıraktı, CHP'nin gerçek sürdürücüsünün SODEP olduğu, böylece anlaşıldı. Zaten Halkçı Parti, seçimlere katılması önlenen SODEP'in yokluğunda başarılı olmuştu. SODEP yeniden oluştuğunda Halkçı Parti silinmeye mahkumdu. Bir lider arandı sosyal demokrat birikime... Etkili, toplayıcı, Sürükleyici bir kişi... Eski CHP'liler, CHP'li eski bakanlar, önde gelen kişiler beş yıl için. on yıl için siyasa yasağının kapsamındaydı. Parti yönetiminde görev alamayacak durumdaydı CHP'nin ünlü adları. Prof. Erdal İnönü'ye önerikJi sosyal demokrat birikimin liderliği... İnönü, birfizik profesörüydü, bir bilim adamı. O güne dek parti politikalanyla ilgilenmemişti. Bir süre tereddüt etti, sonra bu görevi benimsedi. CHP'nin, 12 Eylül'ün ilk aylarında görevini kendi isteğiyle bırakan lideri Bülent Ecevit, o günlerde sosyal demokrat birikimin 'partileşmesini' doğru bulmuyordu. Ama bu birikim bir oluşumdan, yurt yönetiminde etkinliğini duyurmadan yanaydı. Halkçı Parti'nin başarısında, daha sonra SODEP'in yerel seçimlerde üstünlük kazanmasında, SHP olarak ortaya çıkan birikimin kısa sürede bütün ülkede hızla örgütieşmesınde yatan neden buydu; dağılmamak, birleşmek, sağ partilerın karşısında önemli bir ağırlık, bir güç oluşturmak... • Bütün bunlar geçen yıllarm ozett... Sosyal demokpatbirikim bugün belirli bir aşamaya ulaşmış. Son seçimlerde yüzde 25 oranda oy toplamış, Mecliste 99 kişilik bir grup kurabilmiş... Ne var ki CHP'nin yıllardır süren hastalığı bütün canlılığı ile yaşanıyor. Politikacılığa yeni yeni ısınan İnönü, bu hastalık karşısında etkisiz görünüyor. Ama kişiliği, niteliğiyle parti örgütüne kendini sevdirmiş, güven yaratmış... Şu aşamada inönü 1 nün liderlikten ayrılmasının sakıncaları da var. Böyle bir durum acaba SHP içinde bir bölünmeye yol açabilir mi? 12 Eylül fırtınasının paramparça ettiği CHP yapısını SHP birkaç yıl içinde zorlukla ojuşturabildı. Şimdi lider değıştîrmek, birtakım kişilerin daha ön yerlere gelmelerini sağlamak için bu yapıyı tehlikeye sokmak ne denli doğrudur? Bunu da iyice düşünmek gerek... Düşünecek olanlar, yeni il kongrelerinde seçilerek olağan kurultaya gelecek parti üyeleridir. İnönü elinden geleni yaptı, ama yerine gelecek kişi her kim olacaksa SHP'nin sosyaldemokrat yapısını acaba koruyabilir mi, daha ileri bir çizgiye, başarıya götürebilir mi? Adlar üzerinde durmak istemiyorum. Kendi görüşümü açıklamakla yetinmem en iyisi... 12 Eylül'den sonra sosyal demokrat birikim darmadağın hale getirilirken; Atatürk devrimi yok edilirken; Atatürkçü kurumlar, kuruluşlar ortadan kaldırılırken; bircok değerli aydın, emekçi, genç yaşlı, kadın erkek cezaevlerine tıkılırken; mahkeme salonları sanıklaıia dolup taşarken bugün seslerini yükselten eski ünlü politikacılann pek çoğu ortalıkta görünmüyordu. DİSK, Banş vb. davaları izlemeye her gidişimde duruşmaları seyretmeye gelenleri incelerdim. CHP'nin önde gelen ünlü kişilerinin hiç değilse izleyici olarak bu duruşmalarda bulunmalarını beklerdim. Ama bugün SHP liderliğine oynayan kişiler (Necdet Uğur ve avukat H. F. Güneş dışında) yoktu o salonlarda! Biri bile kalkıp anayasa değişikiiğine açıkça karşı çıkmamıştı. 1980 Eylülü nden 83'e, 85'e, hatta yakın günlere dek 12 Eylül yönetimiyle bir sürtüşmeye girmemişti! Şimdi böyle birinin kalkıp bir kahraman havasıyla sosyal demokrat gücün başına geçmeye kalkışması, bu gücün önderi olmaya heveslenmesi bıraz yanlış olmaz mı? Elbette İnönü, en zor bir dönemde veto alacak kadar yüklendiği sosyal demokrat birikimin lıderliğini bir gün bırakacaktır. O gün bu yeri kim alacak? 12 Eyfül sonrasında sinip sesini çıkarmayan biri mi? Mahkemelerde izleyici olarak görünmekten bile kaçınan biri mi? Atatürk devrimi tüm kurumlarıyla, yasalanyla, hatta vasiyetnamesiyie ortadan silinirken, yazıyla, sözle bile karşı çıkmayan biri mi? Bakıyorum, SHP de liderliğe oynayan ya da yönetimde, parlamentoda görev almak isteyen kişiler arasında 12 Eylül sonrasında 'tam siper' olmuş pek çok kişi var? En çok sesi çıkan da bunlar! 12 Eylül sonrasının haksızhklarına, acılarına katlananlar, bütün güçlüklere yüreklilikle karşı koyanlar, kısacası Atatürk devrimcisi olarak, 'insan' olarak direnenler bir yana itiliyor ya da itilmek isteniyor!.. ŞHP liderliğine ancak gerçek sınavlardan geçmiş biri gelebilir. Gizli toplantılar, gizli oyunlarlaön yerlere gelmek heveslisi hizipçilik ustaları değil!.. Tıirkbank, 75. yddönümünü kutlamamn ımıtlıüuğımıı yaşıyor... Bugün; Türk Ticaret Bankası'nın 75. kuruluş yıldönümüdür... Nesillerin nesillere armağanı Türkbank, millî bankacılıktaki onurlu görevinin 75. yılını coşkuyla kutluyor... Dorukta bir bankacılık anlayışı, akılcı ve tutarlı yönetimiyle Türkbank, tasarruflarınızın sağlam adresidir... Çeviri dilimizin büyük ustası sevgili arkadaşım AKŞİT GÖKTÜRK Seni yitirmiş olmanın acısı içindeyim. ERDAL ÖZ (CAN Y4YINXARI) NURCAN PINAR ile TÜRKBANK İKINCI ADRESINIZ TURK TİCARET BANKASI SABİT ÖZKESER nişanlandılar. 6 MART 198« ADANA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle