Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nem Başkanlığı'nı altı ay sure ile yukumlenecektir. Yunan Başbakanı bu koltuğun sağlayabildiği prestijden gereği gibi yararlanmak istiyorsa yapıcı zihniyetli bir devlet adamı rolunde görünmelidir. Bunu da hesaba katmak gerek. PASOK liderini tutum değişıkliğine yönelten duşunceler bunlar olabilir. Yoksa, "Geçen yılın mart ayında Ege'de bir savaş çıkması olasılığının belirmiş olmasından endişelenerek, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak istemiştir" yolundaki yorumların pek geçerli olduğunu sanmıyoruz. Papandreu, Ege'de sıcak çatışmanın ne zaman ve nasıl başlayabileceğini ve böyle bir olayın daha çok kendi kararlarına bağlı olduğunu herkesten iyi bilir. Yumuşak hava içinde ilk aşamada ticarette ve * belki turizmde bazı sonuçlar elde edilebileceğini ümit etmeliyiz. Yunanhlar, Turk turizminı sabote etmek ahşkanlıklarından kurtulacaklar mı? Bunu göreceğiz. Yunan hükümetinin ve Yunan temsilcilerin Avrupa kuruluşlannda ülkemiz aleyhinde surdürdükleri faaliyetlerden vazgeçmeleri konusuna gelince: Iki ülke arasında yumuşak havanın devam etmesi, bu mucizenin gerçekleşmesine bağlıdır. Sorun daha çok bu açıdan önemlidir; yoksa Yunanistan'ın Avrupa Topluluğu içindeki ağırlığını fazla buyütmek doğru olmaz. Bize öyle geliyor ki Batı Avrupa hukümetleri ülkemizJe ilgili işİerde, her zaman son sözu söyleyebilecek durumdadırlar. Ancak bize karşı bazı hallerde "Yunanistan'ın muhalefeti" bahanesini kullandıklan da bir gerçek. Kanımızca Davos'un yarattığı önemli fırsat, yumuşak iklim içinde her alanda temasların ve mübadelelerin arttırılması, iki ulusun birbirini daha iyi anlayabilmesini sağlayan karşılaşmaların gerçekleşmesi olacaktır. Resmi yollardan surdürülen diyalog kolayca kopabilir ya da tıkanabilir. "Ulustan ulusa" surdürülen diyalog daha etkili, daha verimli olabilecektir. Bu diyalogda en açık dille konuların köküne inilmelidir. Yunanlı muhataplarımıza, Turklerin kendi sınırlan içinde yaşamak istediklerini, dostluktan başka bir duygu beslemediklerinı, ancak komşularından gelecek ölçusüz isteklen, yayılma heveslerini hiçbir zaman kabul etmeyeceklerini tereddüte yer vermeyecek biçimde anlatmak gerekiyor tabii. Karşılaşacağımız guçlükleri kuçumseyemeyiz. Bunları iyice anlayalım: On beş yıllık bir dönem içinde Yunan hükümetlerinin ileri surdukleri görüşler, yürüttükleri propaganda, eski Megalo Idea heveslerini caniandırarak, Yunan kamuoyunu şartlandırmış mıdır? Örneğin bugün Yunan halkı, Ege'nin tümu ile Yunanistan'a ait olduğuna içtenlikle inanıyor mu? Sorunlar bu noktalarda düğumleniyor. Kişisel ilişkilerde Yunan vatandaşları, Yunan diplomatları, genellikle bize yakınhk gösterirler, YIKILSIN DARAGAÇLARI onlarla dostça bağlar kurabiliriz. Hatta bu yakınhk, yabancıların dikkatini çeker, bundan hayret ederler; yan şaka yarı ciddi "nası! olur, siz duşman değil misiniz?!" gibi sorularla karşılaştığımız olur. Yunan muhataplarımızın bu davranışlarında samimi olduklarına inanabiliriz. Ama dostlarımız, "iyi siyasi ilişkilerin Türkiye'nin Ege üzerindeki iddialarından vazgeçmesine bağlı olduğunu" duşundüklerini de gizlemezler. Bundan doğal ve açık bir gerçek olarak söz ederler. 8 MART 1988 Ege'de Detant Davos, Türkiye'ye fırsatlarye aynı zamatyda igttçiükler de getirmiştir. Diyaloğun tekrar başlamasınagn, Türk3$e için ve Tü'ÎHc Yunan ilişkilerinin selameti için yararlı sonuçlar el^e e}mek isti^orsak^sö'runları doğru tanılayarak (teşhis ederek) onlarKyenecek b'nlem&ri ortaya çıkarmak ve uygulamak yükümlülüğünü de üstknmemiz ffirekiyor. PENCERE Sözcük (kelime) çok önemlidir. Kimi zaman bir tek sözcük her şeyi değiştirmeye yeter. Osmanlı'da iki sözcüğü ilk kez Namık Kemal'in yaydığı ileri sürülüyor. Bunlardan biri "vafan'tiır, ikincisi ise "rtürr/yeftir. O günlere değin, toplumun bilmediği veya yeterince tanımadığı iki kavramı dile getiren iki sözcük... Oysa Batı dünyası bu iki sözcükle çoktan haşır neşir olmuş; ama Osmanlı İmparatorluğu çağdışı uykusunu sürdürüyor. Osmanlı'da "vatan" yok, "mülk" var; ulus yok, ümmet var; birey yok, kul var; özgür düşünce yok, şeriat kafası var. Uygarlık tarihinin son dört yüzyılında aydınlık Batıdan yansıyor. Namık Kemal, tan yerinin attığmı Türkiye'de ilk görenlerden biri. Kuşkusuz şairin fikirlerinde tam bir saydamlık yok, yazıları çelişkilerle donanmış; ama kolay mı "vatan" sözcüğünü dile getirmek, "hürriyet" diyebilmek!.. O saat insan "devlet düşmanı" oluverir. Nitekim Namık Kemal, yaşadığı dönemde "devlet düşmanı" oldu; şiirleri, yazıları, kitapları elden ele gizlice dolaştı; yasak yayınlardan sayıldı. Osmanlı aydını, Namık Kemal'in adını andığında çevresine kuşkulu bir göz atar, işitilir işitilmez bir sesle, sevdiği dizeleri güvendiği kişiye okurdu. • Namık Kemal "vatan" sözcüğünü 19'uncu yüzyılın ikinci yansında ortaya atmıştı. Mülk kavramının aşılması ve yurdun saptanması için kaç yıl beklendi? Ancak 20'nci yüzyılın ilk çeyreği kan revan içinde yaşandıktan sonra Lozan'la hukuka bağlanan vatanımıza kavuşabildik. Peki, ya "hüniyet?" özgüriük kavgası bugün de sürüyor; Namık Kemal bu nedenle günceldir, hem de ölümünün 100'üncü yılında... Bu yıl "vatan şairi" çeşitli kesimlerce anılacak. öyle gorünüyor ki her çevre, körierin fili yokladığı gibi yaklaşacak Namık Kemal'e... Geçmişte yaşamış hangi yazar veya şairimize nesnel bir bakışla yaklasabiliyoruz? Mevlana, Akif, Fikret, Nazım vb. güncel tartışmaların hatta kavgaların kaynağı değil midir? Abdülhamitçiler Kemal'i nasıl bağışlasınlar? Geçmişte yaşamış her kişi, kendi zamanında ve mekânında; ama çağdaş bir yaklaşımla değerlendirilmeli. Bu yöntem kullanıidığında Namık Kemal "devlet düşmanı" olarak saptanabilir; ama, hangi devietin temeline dinamit koyuyor şair? Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'nun devlet düzenini ve anlayışını düşünürsek Abdülhamit'in Kemal'i neden cezalandırdığı da anlaşılabilir. Gerçi Namık Kemal de bir Osmanlı yazarıydı. Ne var ki Fransız devriminden esinlenen fikirieriyle "zamane" ye ters düşüyordu. Bugünkü Türkiye'de de Nazım Hikmet "devlet düşmanı" sayılmıyor mı? Namık Kemal "özgüriük" demişti... Nazım "sosyalizm" dedi. Kimi sözcükler söyleyenlerin başına belalar açabilir; sonra aradan zaman geçer, o sözcük benimsenir; bu kez daha başka bir sözcük türetilir. insanlık böyle ileriemiş, uygarlık böyle gelişmiş; bir başka yolu yok... * Ölümünün 100'üncü yılında Namık Kemal'i değeriendirirken gerçekte kendimizi de sınava sokmuş oluyoruz. Çünkü kullandığımız terazi, yalnız Kemal'i değil bizi de tartacaktır. İnsan birisi h^kkında yargıya varırken kendisini de yargıladığının bilincinde değilse, kendisini dünyanın merkezi sanan bir ahmak olup çıkıverir. Bugün okullarımızda Namık Kemal öğretiliyor, Nazım Hikmet'in adı yok... İşte bu yüzdendir ki Namık Kemal'i aklın ve bilimin terazisinde tartmaya çalışalım; çünkü birinin anlamını kavramadan ötekini öğrenmek olanaksız. Bir Devlet Düşmanı: Namık Kemal!.. HÂMİT BATU Emekli Büyükbtçf Ege'de bu sözcüğun anlamı ne ise bir yumuşama (detant) dönemine girdik. Yunan tarafında memnunluk, "hiç olmazsa savaş tehlikesi uzaklaştı" şeklinde dile getiriliyor. Yunanhlar, başka düşüncelere fazla yer vermeden, "doruk"un yararını, erdemini, bu korkudan kurtulmakta buluyorlar. Ege'nin bu yakasında biz Türkler, "Acaba aranuzdaki çetin sorunlann çözülmesi yolunda adımlar atılabilecek mi?" sorusunu kendimize soruyoruz. Başlatılan diyalogtan somut sonuç çıkabilmesini ümit etmek istiyoruz. Son yıllarda Papandreu'nun kararı ile diyaloğun tamamen kesilmesi bir bakımdan rahat bir durum yaratmıştı: Karşı taraf görüşmeyi reddederse ne yapılabilir? Şimdi müzakare ve temas yollarının tekrar açılması, yapıcı çözumler için bu olanaklardan muhakkak yararlanmak yükümlülüğünü de getiriyor. Çağımızda, "dorukta buluşmalar", çıkmaza sürüklenen sorunlardan duyulan aşırı rahatsızhkları hafifletmek için başvurulan bir çare olarak görünüyor. Bu yöntemin, kendine özgü anlamı ve etkisi olabiliyor. Bugunkü koşullarda ülkeler, dış sorunlarını uzlaşma, yani karşıkklı akılcı ödün yolu ile çözümlemek olanağını bulamıyorlar. Tam tersine, savlarını aşın pozisyonlara götürüyorlar. tç siyaset mücadelesinin yarattığı baskılar, hükümetleri rakiplerinden daha kuvvetli, daha kararh görünmek için katı ve uzlaşmaz tutumlara zorluyor. Sorunlann ortada kalması, genellikle büyük sakıncalar yaratrnıyor. Avrupa ülkeleri, ittifaklar içinde, nükleer denge, askeri denge sistemi içinde yaşıyorlar. Siyasi anlaşmazbklan sıcak çatışma eşiğine varsa büyük devletler onlan durdururlar! Ülkelerin ciddi olarak çözüm yolları arayabilmeleri için büyük çıkarların, zorlayıa olayların etkisi altında kalmalan gerekiyor. Yunanistan'ın, Türkiye ile ilişkilerinde uzlaşmaya zorlayacak koşullar olgunlaşmış mıdır? Davos'ta başbakanlar, sorunlann özüne girmediklerini belirtmekte özen gösterdiler. Ancak müzakere yollannı deneyeceklerini de açıklamışlardır. Tekrar başlayacak görüşmelerden çözüm yolunda ilerleme bekleyebilir miyiz? Sorunlar kalırsa dostluk havası bir sure sonra dağilır! Tutumumuzdaki eksiklikler Bu son dönemde Türkiye'nin imajının yıpranması, ülkemize saldırganlık suçları yöneltilmesi, tarihin çoktan kapanmış yapraklarının tekrar karıştırılması; öbur yandan Yunanistan'ın oldukça yuksek bir ekonomik duzeye çıkarak Avrupa'ya girmesi, Yunan politikacılarını mukavemet edemedikleri bir siyasi istismar cazibesine süruklemiştir. En iyi niyetli oianların bile bundan kendilerini korumaları kolay olmayacaktır. Bir Ege ihtilafının çıkmasından Türkiye sorumlu değıldir. Ülkemizin kusuru aranacaksa, denizle ilgili konularda ihmal göstermesinde ve 15 yıl önce ileri surülen beklenmedik savlar karşısında hazırlıksız kalmış olmasmda bunu görmeliyiz. Kıbrıs sorununda BM Genel Sekreteri De Cuellar'ın yapıcı önerilerini kabul etmeyen de biz değiliz. Ancak bizim de, Türk Yunan ilişkilerinde tutumumuza açıklık kazandırmak için yapacağımız şeyler, yanlış anlaşmaları düzeltmek için alacağımız önlemler vardır. Kıbrıs sorununda cesur bir kararla büyük başarı kazandıktan sonra uzunca sure siyasi inisiyatifı elde tutmayı bilemedik ve aleyhimizde yöntemli olarak yürutulen çok yıpratıcı propagandalann etkisinden kendimizi koruyamadık. Esasen eksik kalan tanıtmamızda, bazen yanlış bir dil kullanıyoruz. Örneğin Yunanistan'ın bugünkü yayılma emellerini belırtmek için, Osmanlı devrinde de sınırlarını genişletmeye çalıştığını ve bunu başardığını, harita üzerinde gösteriyoruz. Osmanlı devletınin son dönem olaylarından örnek getirmekte ne anlam var! Hiç duşünmediğimizi duşunur gorunerek yanıltıcı izlenimler uyandırmayalım. Sağlam bir siyasi felsefeye, Milli Misak temellerine dayanan görüşlerimizin, ileri sürdüğümüz kavram ve ölçütlerin (kıstasların) çok açık ve berrak anlaşmasını sağlamak davamızın yarısıdır. Davos Türkiye'ye fırsatlar ve aynı zamanda güçlukler de getirmiştir. Diyaloğun tekrar başlamasından, Türkiye için ve TurkYunan ilişkilerinin selameti için yararlı sonuçlar elde etmek istiyorsak sorunları doğru tanımlayarak (teşhis ederek) onlan yenecek onlemleri ortaya çıkarmak ve uygulamak yukumluluğunu de ustlenmemiz gerekiyor. Yaolış değerlendirmeyelim Papandreu'nun bilinen mizacı ve siyaset uslubuna bakarsak, bu soruyu yanıtlamak pek kolay değil. Bugüne kadar diyaloğu kesinlikle reddeden Yunan Başbakanı, niçin birden bire tutumunu değiştirmiştir? PASOK liderinin, beiki bilmediğimiz başka hesaplara da dayanan düşüncelerinde, hiç olmazsa şu maksatları, şu kaygıları sezebiliyoruz: Papandreu, diyaloğa razı olmayan çok katı tutumunun artık geri teptiğini anlamış görünüyor. Rakibi Mitsotakis'in diyaloğa taraftar tutumu, kamuoyunda muhalefet liderine puan kazandırabilecektir. Papandreu bundan kayıplı çıkmak istememiş, seçim stratejisinde muhalefetten "bir yuruyüş çalmış", şu sırada "barış adamı" olarak ortaya çıkmakta yarar görmüştür. Bunu yaparken, Davos'tan önceki günlerde Batı Trakya Türkleri ile ilgili bilinen kararları aldırtarak ve hükümet sözcüsü ağzından Bern Antlasması'nı tanımadığını tekrar vurgulayarak, esasta hiçbir ödün vermediğini, "gerilemediğini" Yunan kamuoyuna kendine özgü usullerle duyurmak istemiştir. Gerçekten bu ani değişikliğin asıl nedeninin iç politika olduğunu tahmin edebiliriz. 19. yüzyılda yazan Alman düşünürü Clauşewitz'in, "Savaş, politikanın (yani dış politikanm) başka yollarla devamıdır" sözü sık sık tekrarlanır. Biz günümüzde; "dış siyaset, iç siyasetin başka yollarla sürdurülmesi olduğunu" söyleyebiliriz. öbür yandan, Papandreu'nun TürkYunan ilişkilerindeki ölçüsüz davranışları, dışarıda ve özellikle Avrupa Topluluğu çevrelerinde de sempati yaratmıyor. Diyaloğa evet diyen ve ılımlı görunen bir Yunan Başbakanı, ülkesine karşı her zaman yakınhk duyan Batı'mn ilgisini kazanır. Yunan tezlerini Batılı partönerlerine daha kolay kabul ettirir. Yunan kamuoyu bu gerçeği biliyor, Papandreu da bunu görüyor herhalde. Yakında Yunanistan, Avrupa Topluluğu Dö HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD HALUK ÖZKAN İDAM GECESİ ÖZGUN MUZİKTE YILIN EN IDDIALI KASETİ ÇIKTI.. GALA MUSIC CENTER: Jnkapanı I M Ç 6 Blok 6444 ;ST Te 52^69 59 ŞUBE Dız Sok No 36 5 Beşık'aş 'ST Te 169 56 46 Ozanım Ozan !... Yılın en euzel turkülerıyle KASETÇIMZDF İstanbul'da Yangınlar, Depremler, Yıkımlar • Yüzyıl öncelerin büyük depremini yaşamış İstanbullu kalmadı. O günleri yaşamışlardan dinlemiş oianların sayısı da çok azaldı! Büyük Istanbul yangınlarını yaşamış oianların sayısı da kabarık değildir. Altı yedi yaşlarında bir çocuk olarak o yangınları uzaktan izlemiştim. Bütün Vefa semtini kısa sürede kül yığınına çeviren yangın, Vefa lisesınin bahçe duvarında sönünce, halk Sultan Reşıt Efendımiz geldı de diye yorumlayı vermişti! Görmemiş olanlara anlatılamaz. Unkapanı'nda yanmakta olan bir evden kopmuş alev alev bir tahta parçası, Saraçhanebaşı'nda bir konağın çatısına uçuverince yeni bir yangın başlıyordu. Yangın söndürme örgütünden yoksun istanbul insanları eli böğründe seyirci kalıyordu. istanbul'da depremden ve yangınlardan kurtulabilmiş semtler ve alanlar da şımdi daha doğrusu bir gözlemle, yarım yüzyıldır yıkımlarla yok ediliyor. İstanbul, önceleri şehir yöneticileri eliyle yer yer yok edildi. Sonraları "kat karşılığı" buluşuyla ve arsa vurgunculannca yokedildi. 194O'lı yıllarda Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfü Kırdar'ın girişimleriyle kısa sürede Taksim kışlası yıktırılıp, inönü gezisi yapıldı. Dolmabahçe sarayının ense köküne Inönü Stadyumu oturtuldu. Gezi'ye dikilecek (at üstünde) İnönü heykeli yetiştirilemediği için Kırdar'ın girişimleri yarıda kaldı. Sürseydi, İstanbul'un adı belki de İnönü kenti olarak değıştirilirdi! Kırdar'ın yarıda bıraktığı 'Gösteriş imarcılığı' girişimlerini Başbakan Menderes benimsedi. Menderes'in büyük tutkusu geniş alanlar ve geniş caddelerdi. Yazık ki bu uğurda çok kurban verildi. O güzelım tarih yaprağı Beyazıt alanı bu nedenle tahrip ve (sözümü bağışlayın) rezil editdi. Bu uğurda binlerce konut, yüzlerce semt, mahalle ve sokak yok edildi. Yükselen feryatlara kulağını tıkayan DP'li Başbakan Menderes ve çevresi: "Şehri güzelleştiriyor ve sağlığına kavuşturuyoruz!" diye kulaktan dolma laf ediyorlardı. Yalan söylüyorlardı. Günümüz ANAP'çı belediyecilerin yaptığı da bu... Bilgisiz ve plansız girişimlerin olumsuzluğunu gösteren çarpıcı İstanbul gerçeklerinden biri, TophaneDolmabahçe kıyı yoludur. Bu amaçla yüzlerce yapı yıktırılmış, fakat oraya yeni gümrük depoları yaptınlınca yerden bitercesıne bir htzla işhanlarının yükselebıleceği hiç düşünülmemiştir. Bu yüzden o geniş yol sık sık tıkanır. Şehirlerde yapılaşmanın kimi temel kuralları ve koşullan vardır. Oysa bunu görebilmek için ille de mimar ya da mühendis olmak gerekmez. Mimar ve mühendislerin ortaklaşa yayınladığı ÖLÇÜ meslek dergisinin son sayısında bütünüyle çok ilginç yazılar, kimi anketlerde iieri sürülen görüşler var. "İstanbul depreme hazır değil!" Bir başka başlık: "İstanbul'da yapılar alarm veriyor". Doçent Dr. Atilla M. Ansal, açıkoturumda yaptığı konuşmada bir başka İstanbul gerçeğini dile getiriyor: İstanbul'da yüksek yapılar dikkatlı yapılmakla birlikte, ileride bir gevşeme söz konusu olabilir. Âslında istanbul gibi eski bir kentte bu kadar yüksek yapının yapılması bence gereksiz. Şu anda yapılmakta olan pek çok yüksek yapının projelendirilmesinin dışarıda yapılıyor olması bile gereksiz bir kaynak israfıdır. Türkiye'deki yapımı<lenetimi ve projelendirme esasları göz önüne alınırsa, bizim deprem yönetmeliğindeki 75 metre sınırı biraz daha aşağıya çekilemez mi? 2025 kata kadar uzanan binalarda yönetmelikle birlikte denetimsizlik artıyormuş gibi geliyor bana! Türkiye ve İstanbul'da önemli mühendislik yatırımları var; bina, köprü ve barajlar gibi. Yönetmelik açısından üst yapıda bunların gerekli etüdleri yapılıyor mu? diye bir endışem var. Hatırlayacağınız gibi. Malatya'da olan bir depremde bir baraj çatlamıştı. Hesaba göre depremin etkisinde kalan baraj, çok küçük sayılabılecek orta şiddette bir depremden bu kadar hasar görmüştü. Durum böyleyken, özel yapılarda yeterli önlemler alınıyor mu? diye bir soruyu ister istemez aklımıza getirmektedir. Güvensizlik bu tip tüm yapılar için de geçerli. Boğaz Köprüsü, alt üst geçitlerde deprem etüdlerine ne kadar uyuluyor? Tüm bunlarda bir belirsizJik var. Bunlardan çıkan sonuç şu: Tüm bu yapı ve yatmmlarda sıkı bir yapı denetimi gerekli. Meslek kuruluşlarının, Odaların başarabileceği konulardır bunlar. Gerekli olanaklar sağlanırsa, başta küçük ölçekli olabilir, Odaların başaracağı işlerdir bunlar. Batıdaki örneklere bakarsak, bu konularda çok ayrıntılı bir denetimin işlediğini görürüz. Bizde de başlamasını öneririm. Belediyeler de zorlanarak ciddi, kalıcı ve sağlıklı bir yapı denetimine bir an önce başlamalıdır derim. Istanbul'u büyük yangınlardan kurtaran Belediye Başkanının adı HAYDAR Bey'dir. Depremden korunmak onuru kimin olabilir? Ya yıkıcılar! GALA MUSIC CENTER Jnkapar I M Ç 6 Blc* 6444 IST Tel 527 69 59 ŞUBE Oızı Sok No 36/5 Beşıktaş IST ARNA KASETÇİÜK MUSIK MARKETING: Keup SU 58 5000 KOLN Te! 0221 6245 05 ARNA KASETÇİÜK MUSIK MARKETIN6 Keup Str 58 5000 KOLN Te! 02216245 05 TÜRK HAVA YOLLARI A.O.'DAN Ortaklığımız, Sıvas Satış Müdürlüğu ihtiyacı olarak 1 adet otobüs kapalı zarfla teklif isteme usulü ile kiralanacaktır. Anılan kiralama işinin toplam tahmini bedeli 3.640.000. TL. olup, konuya ilişkin geçici teminat tutarı 145.600. TL.'dir. Kapalı zarfla verilecek teklif mektupları en geç 17.03.1988 günu saat 17.00'ye kadar İstanbul, Şişli Abidei Hürriyet Cad. Vakıf tş Hanı B Blok Kat. 5 adresinde mukim THY A.O. Ahm Satım Kurulu Başkanlığında bulundurulacaktır. Anılan gün ve saatten sonra elden verilen veya posta ile gönderilen teklif mektupları kabul edilmeyecektir. , Konuya ilişkin ihale 18.03.1988 günü saat 14.00'te yukarıdaki adreste yapılacaktır. Tahmini bedeli aşan teklifler değerlendirme dışı bırakılır. Şartnamede istenilen tum belgelerin aslı veya noterden tasdikli suretlerin ibrazı gereklidir. Şartnameler yukarıda belirtilen adresten ve THY Sıvas Satış Müdürlüğü'nden temin edilir. Ortaklığımız 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa tabi olmayıp, ihale konusu 1 adet otobüsü kiralayıp kiralamamakta tamamen serbesttir. Basın: 13729 Şirketimizin kuruluş çahşmalarında, iç ve dış temaslarımızda büyük emeği geçen kurucu ortağımız, eski Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız Sayın VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI TEŞEKKÜR Bursa Uludag Üniversitesi Tıp FaküJtesi Nöroloji ve Nörovasküler Şirürji Kliniğinde yattığım sürece yakın ilgisiyle beni mutlu kılan ve çağdaş tıbbın olanaklannı büyük vukufla kullanarak hastalığıma çok kısa sürede teşhis koyan; Prof.Dr. E K M E L vefatını büyük bir teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve şirketimiz mensuplarına başsağlığı dileriz. ZADÎL'in . NÎHAT BALKIR r. ERHAN OGUL or. SADIK SADIKOĞLU'na ve ameliyatımı büyük bir maharet ile gerçekleştiren, ABANA ELEKTROMEKANİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Prof.op.Dr. ENDER KORFALI'ya ve kliniğin bütün doktor, hemşire ve müsdahdemlerine teşekkürlerimi sunanm. Dr. İLHAN CANER Toshıba, Fotokopi aianmda en ust cfüzeye uiaşmışH İşinin ustası, hünerfî bılgtnidir, fotokopist'tır. Toshtba îeknolojinmjson ürünlerınt sunar, fotokopist't Toshıba yurt ç a â i ^ a servis hızmeti verır, fotokopist'tfr Toshiba her^ımar) bol yedek parça bulundurur, fotokopist'fir. TOSHIBA FOTOKOPİ MAKİNELERİ T^rKiye Genel Dtstnbutoru / ELEKTROMAK BURO MAKlNELEHI SAN VE TIC A $ STANBÜL ANKAFM IZVIR ADANA TRABZON Aboeı Hurı,et Cad «40 169 Sısl IST Tel 133 01 «H>2 03 Te»« 27362 Bmkn tr FaJC 173 03 88 DOĞLVAK LTD ŞTI Cınn»n Cad Kavak < » B Sok No 5 KAVAKLIO€BE Tel 127 60 52126 19 12 , TEKMATIC BURO MAKINELER1 PAZ ve TIC Sai' Eşret Bulvan No 81/C ALSANCAK Te< 21 62 19 21 ; ELEKTROMATIK LTD ŞTI Gaz.paşa Buivan Bı*k Apt Alt A Blok Tel M25O46 117 KAR O^IS BURO MAK TIC ve SAN Maraş Cad 58'1 Tet 23500