27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mevcut bilgilerin doğru bir şekilde değerlendirilmelerine neden olur. Bu değerlendirme, ilk çalışma esnasında kullanılan "araştırma" ya da "değerlendirme yöntemi" gibi biçimsel sorunlardan sıyrılabildiği ve o ilk basit ön bildirideki acemice yazılmış satırlar arasında ve altında saklı bilimsel gerçeğin ortaya çıkanlmasına yardtmcı olduğu oranda başarılıdır. Değerlendirmeyi yapan araştırmacı, herhangi bir araştırma tekniğinden söz eden kitapta yazılı ve herkesin her zaman okuyabildiği ve bildiği klasik ayrıntılardan sıyrılabilen ve eline aldığı o yazının içinde mevcut ve herkesin, hatta bildiri sahibinin dahi göremeyeceği bilimsel gerçekleri sezebilecek düzeyde bir bilim adamı olmalıdır. • > Ve işte, o ilk bildiride, ileride insanlığın tarihinde yıldız parlatabilecek cevherin pırıltıları görüldüğünde, artık söz çağdaş ve bilimsel araştırmanındır. Ve gayet doğaldır ki, bundan sonra da bilimsel sorumluluk da bilimsel araştırmayı yapan kurum ve kişilerdedir. O ön bildiride öne sürülen iddialann bilimsel bir şekilde araştınlmasında, değerli olup olmadıklan hususunda verilen karar ile ondan sonraki tüm safhalar, tamamen o kurum ve o kurumdaki kişilerin sorumluluğundadır. İşte, ancak bundan sonradır ki araştırma, gerçek bilimsel boyutlanna varabilmesi için ilgili ekiplerce bugünün bilimsel standartları içinde her açıdan incelenmeye alınır; ve sonunda elde edilen sonuçlar altında karara varılır. Bu safhadaki tüm araştırmaların tamamen objektif, ciddi, yorucu, çok cepheli olup çağdaş istatistiksel yöntemlerle değerlendiriimeJerinin şart olduğu kolayca anlaşılır. görürüz; ancak, hemen ilave etmek isteriz ki, bu hususlar her zaman pek kolayca gerçekleşmiş değildir. Daha henüz " m i k r o p " kavramı yok iken "lohusa humması"nda kadavralardan doğuran kadınlara hekim elleri ile taşınan "bir şeyler"in neden olduğunu ortaya atan Semmelweis; "mikrobioloji"nin babası Pasteur; "tüberküloz"un bulaşıcılığını bulan Villemin iie basilini ilk gösteren Koch; "asepsi" kavramını ortaya atan Terrier; bozulmuş bir organın aynı organ özünün yardımı ile canlandınlabileceği gözleminden hareket ederek bugünkü "endokrinoloji"nin esaslarını kuran BrownSequard; en ufak bir " g e n " kavramı daha yok iken "suçludoğmu," görüşünü ortaya ataı. Lombroso; "tifo aşısı"nı keşif ile insan lığa milyonlarca hayat armağan etmiş olan Wright; arkadaşı Breurer ile histerik bir kadın üzerine yapmış olduğu tek bir vaka arastırması ve tebliği üzerine "çağdaş psikiyatri" ve "psikanaliz'M kuran Freud; "insulin"i insanlığa sunan Banting ve Best; bir domuz celephanesinde gördükleri ile konvülesyon tedavisi hakkındaki gözlemlerini birleştirerek "elektroşok" tedavisini bulan Cerletti ve Bini; diabetli bir akıl hastası üzerine hatah yapılmış bir insulin zerkinden hareket ederek yıllarca akıl hastalanna umut vermiş ve onlara yardım etmiş olan "insulin koma tedavisi "ni bulan Sakel; Jawa'da hasta tavukların pirinç yemelerinden sonra gösterdikleri iyileşmenin beriberi hastalığına yakalanmış insanlara pirinç verilerek oluşabileceğini görerek B vitaminini keşfeden Eijkman; prontosil adlı kırmızı bir boyanm streptokok infeksiyonlarına iyi geldiğini görmesi ile sonradan sulfamidlere ve oradan da "kemoterapi"ye giden yolu açan Domagk; cerrahide ameliyat şokuna çare aramak için yarasalaruı kış uykulanndan hareket ederek "hibernasyon" görüşünü ortaya atan ve oradan, hiç de niyeti yok iken, çağdaş akıl hastalıklan tedavisi olan "psikofarrnakoterapi"ye ulaşan pencereyi hasta insanın hizmetine sunan Laborit ve insanlığa hayat armağan etmiş olan tıbbın öbür büyük ustalannın bu basanlan hiç de kolay olmamış ve maalesef sıklıkla meslektaşlarınm küçümseme, alay, hakaret, umursamazlık, yetersizlik hislerinin doğurduğu haset ve kin dolu bakış ve hitaplanna maruz kalmışlardır. Ancak, aradan geçen uzun yıllardan sonra küçümseyen, alay ve hakaret eden, " s e n " diye hitap eden, öne sürülen bilimsel verileri, bilim ışığında değerlendireceğine herkesin önünde her kitapta bulunabilecek ve genelde her hekimin bildiği sınav sorulannı öğrenciye sorarcasma soranlann unutulmuş olmalanna karşın, bu büyük tıp ustalan insanlık tarihinde yıldızı parlatan tanrılar olarak yaşamaktadır. Tıpta Araştırmalar" Üzerine... Bugünkü bilim düzeyinde tıbbi bir araştırmanın yürüîülmesi ve sonuçlandırılmasının, tek bir kişinin bilgisi, becerisi ve hatta harcayabileceği zaman bakımından olanaksız olduğu açıktır. Ciddi ve sonuca varan araştırmalar, daima bir kişinin ve hatta bir ekibin olanaklannı aştıkları içindir ki bilimsel bir uyum ve koordinasyon içinde çalışan ekipler ile yürütülmekte ve sonuçlandırılmaktadır. 4t PENCERE 5 MART 1988 Dr. KRITON DİNÇMEN tnsanlığın ilk gününden beri var olan ve sürekli olarak bir evvelki bilgi üzerine konan yenilerle bir gelişime tabi tutularak bugünkü düzeyine varan tıp, bu dinamizmini, ortaya atılan yeni görüş ve bilgilerin gününün bilimsel anlayış ve araştırma yöntemleriyle incelenmesine borçludur. Her yeni görüş, sunulan her yeni bilgi, bilimsel bir araşürma ve değerlendirilmeye tabi tutulduktan sonradır ki kabul ya da ret olunur. Vurgulanması gerekir ki, en ilkel bilgi ile bugünün gelişmiş bilimsel verileri arasında, geçen yüzyıllar bakımından, bir öncekinin sonunda ve onun sonucu olarak oluşan, bu şekilde birbirini tam bir uyum içinde izleyen gelişmeler zincui söz konusudur. Hatta bazen, belirli bir amaca yönelik yapılan bir araştırmanın o yönden başarısızhkla sonuçlanmasına karşın, hiç beklenmedik bambaşka bir konuya başan kapılarım açtığını da görürüz. Bugünkü bilim düzeyinde tıbbi bir araştırmanın yürütülmesi ve sonuçlandırılmasmın, tek bir kişinin bilgisi, becerisi ve hatta harcayabüeceği zaman bakımından olanaksız olduğu açıktır. Ciddi ve sonuca varan araştırmalar, daima bir kişinin ve hatta bir ekibin olanaklarını aştıkları içindir ki, bilimsel bir uyum ve koordinasyon içinde çalışan ekipler ile yürütülmekte ve sonuçlandırılmaktadır. Ancak daima, böyle bir işlemin ilk aşamasında bir gözlemi, bir varsayımı (hipotezi) ortaya atan bir bilim adamı vardır. O kişidir ki, o zaman a kadar dikkati çekmemiş bazı olayları görür, yıllarca ve çok kez kendisi de farkına varmadan olaylar arasındaki ilişkileri araştırır ve saptar, onlardan bazı formülasyon ve sonuçlar çıkanr, nihayet bir nedensonuç bağlantısı içinde bir varsayıma ulaşır. Işte bu andan itibaren, o hekimin içinde, ancak hümanist coşku ile bilimi k&ıdi kişilik potası içinde yogurabilmiş erdem, bir başka hekimin duyabileceği bir şevk ve heyecan alevlenerek, o ilk düşüncenin somutlaşıp gerçekleşmesi için eyieme geçme arzusu belirir. Bu andan itibaren ilk görüşmefer, ilk notlar, ilk yazılı gözlemler, ilk yüzde hesap çıkarmaları ile dolu sayfalar oluşturulur. Gayet doğaldır ki, tek bir hekimin girişebileceği ve belki de ileride tüm insanbğı kapsayacak, sarsacak biiyük sonun o ilk adımlan acemice, hatta çok kez hatah da olacaktır. Gerek araçgereç yetersizligi, gerekse o konuda bilgi azlığı ve hatta araştırma tekniği ve istatistiksel değerlendirme bilgisizliği tüm o ilk ay ve yıllardaki çabalarda kendisini gösterir; bu, öylesıne doğaldır ki, bu bakımdan acımasız ve sert eleştiri, eleştirilenden çok eleştirenin kişilik yapısı ve organizasyon mükemmeliyeti ile kendi bilimsel bilgi ve güveni bakımından bir ölçü oluşturur. Tüm bu hata ve yantışlar, uzun bir gözlenı sonunda ulaşılan o ilk nedensonuç arasındaki bağlantı ile ilgili varsayımın zihinde oluşması ile beraber, insanlık tarihinde parlayan yıldızın göz kamastırıcıhğını gölgeleyemez. Ne diyeceğiz? Tuvalet mi? Aptesane mi? Yüznumara mı? Ayakyolü mu? Hela mı? WC mi? Tuvalete daha çok İstanbul'un barlarında, restoranlarında, gece kulüplerinde rastlanırdı. Kapısında bir madama oturur tuvaletin, önündeki masanın üstünde kolonya şişesi, bir tabak içinde bozuk paralar, "tuvaletiniyapmak" isteyen kişi gün görmüş madamanın gÖzetiminden geçmek zorundadır. Aptesane, ahşap konağa ya da eski eve yakışır. Varlıksız kişininki taştır, zengininki mermer. Duvarında musluk bulunur taharetlenmek için, temiz bezler asılıdır. Ayakyolü kırsaldır, evin içinde değil, bahçededir; tahtadır, derme çatmadır; bir kırık testi nesine yetmez! Yüznumara "umumi hela"d\r, kentsel anlamlıdır, duvar<arı Tosun adındaki ünlü şairimizin özdeyişleriyle bezenmiştir. Kimi yerde yüznumara açık hava tuvaletine dönüşür, halkla ilişkiler uzmanları, duvarına "buraya işeyen eşektir" diye yazarlar. Hela, alçakgönüllüdür, tenceresinde pişirip kapağında yiyenlerin evlerine özgüdür. WC turistiktir. • Nitekim arkadaşımız Celal Başlang/ç, VVC'nin turistik kimliğini Harran'da vurgulamış. Harran, Güneydoğu Anadolu'da ilçeye dönüştürülen iki bin nüfuslu bir köy. Tarihsel değeri çok büyük, insan değeri çok küçük. Köyde arkeolojik kazılar yapılıyor, yerli yabancı turistler kalıntıları görüp gezmek için gelip gidiyorlar. Köyün bir tek VVC'si var. Ama kilitli... VVC'nin anahtarı da Şanlıurfa Müze Müdürü'nde. Mevsim kış kıyamet. Harran'da kazı için çalışan uzman yok, turist de yok. Oyleyse VVC'ye ne gerek var? Şanlıurfa Müze Müdürü Sayın Adnan Mısır durumu açıkiamış: " Harran'daki VVC yaz mevsiminde hizmete girer. Şu anda ölü mevsimde olduğumuz için anahtarı bizdedir." Cumhuriyet'in 3 Mart 1988 günlü sayısında haberi okuyunca "tövbe estağfurullah" dedim; mevsimlik VVC mi olurmuş! Bu ne garip Güneydoğu Anadoludur ki, lokantaları ramazan ayında kapanır, tuvaletleri turizm mevsiminde açılır. Peki köylü kışın nereye yestehliyecek? Harranlılar küskün ve kırgın diyortarmış ki: " VVC açık olsa da bizJ sokmuyorlar." Bilmem ki "SöVge Valiliği" bu gibi sorunları çözmek için yetkili mi? Ancak çağ atlayan Türkiye'de Şanlıurfa Müze Müdürü'nün halkımıza dönük gerçekçi gözlemlere dayanan görüşlerine de önem vermek gerekiyor: Müze Müdürü der ki: " Şayet açık bırakırsak, köylülerden tuvalet kullanılamaz hale geiir. Yerli turistler kesinlikle tuvalete girebiliyor. Ancak biz turizm mevsiminde de görevli WC bekçisine 'Harranlı girmesin' diyorduk. Herhalde bu söylediklerimizi bekçi yanlış anlamıştır. Köylü haricinde her Türk bu tuvaletlere girebilir." Ne mutlu Türküm diyene! • Çağ atlıyoruz... Ancak bazı sorunlarımız da var. Sözgelimi siyasal görüşleri yüzünden kapağı dışan atarak Batı Avrupa'da mülteci kimliğiyle yaşayan ve bu yüzden yurttaşlık hakkını yitiren bir Türk, Harran'a gelse VVC'ye girebilir mi? El cevap: Turist kimliği kazandığı için girebilir. Harran'da yestehlemek isteyen Türk, VVC'nin anahtarını Şanlıurfa Müze Müdürü'nden alır; Türkiye'nin içine etmek için gerekli anahtar da başkentte iktidann elindedir. Gereken nitelikler Empirizmden başlayıp bilimsel kesinliğe doğru giden bu çetin ve zor yolun başarılı bir şekilde kat edilebilmesi için içinde ilk fîkrin doğuşunun pınltılannı duyan hekimden başlayıp hayvan deneyleri, laboratuvar araştırmaları, klinik çahşmaları ve istatistiksel hesaplarla dolu uzun yılları geçirecek bilim adamlarına kadar uzanan araştırmacı zincirini oluşturanlarda, hümanist coşku ile bilginin beraberce yoğurulabileceği erdemli bir kişilik potasının bulunması şarttır. Araştırma heyecanı, sebat, diğergâmhk, hoşgörü, alçakgönüllülük, insan sevgisi, bilgi ve çalışma gibi öğeler bu kişiliği oluşturan yapı taşlandır. Tıp tarihinde son yüz elli yıl içinde gerçekleşmiş ve bugün için insanlığın mutluluğuna katkıda bulunan birçok araştırma ve keşfe bakarsak, hemen daima, kuvvetli bir sezgi ve gözlemi izleyen empirik bir çalışma ile başlayıp uzun ve çetin bir deney ve klinik çalışma ile sonlandırıldıklarını Bilim objektivitesi Bunların sonundadır ki, hekim, gerek gözlemlerini gerekse ortaya koymakta olduğu varsayımı ile araştırmalarından elde ettiği o ilk şüpheli sonuçlarını bir ön bildiri, ön araştınna, preliminary stady, ttuâe prfliminaire şeklinde bir tıp dergisinde yayımlayarak veya bir tıp toplantısına sunarak araştırmalarının gerekli bilimsel yöntemlerle değerlendirilmelerini ve Uerletilmelerini çeşitli bilimsel kurumlardan ister. Bu aşamada, bu ön bilgiyi okuyan bilim adamlanndaki herhangi bir önyargı veya kişisel zaaf ile saptmlmayan gerçek bilim objektivicesi, burada EVET/HAY1R OKIAY AKBAL Biri müsteşar yardımcısıydı, biri gümrükler başmüdürü. Baş kaları da vardı. Kadın görevliler, erkek görevliler... 1964 yılı içinde Edirne'ye gidişimizde tanımıştım Nihat Altınöz'ü... Birlikte bir akşam yemeği yemiştik. Gazeteci arkadaşlar da vardı. Meriç kıyılarında güzel bir akşamüsîüydü. Altınöz, içinde yaşadığı birtakım sıkıntıları anlatmıştı. Bazı üst görevlilerin çıkardıkları engelleri, zorlukları... Dönüşte gözlemlerimi yazmıştım. Başarılı bir görevliydi Altınöz... Bir arkadaş "Hiç iyi yapmadın Edirne gümrüklerinden ve müduründen söz etmekle" demişti o günlerde!.. Anlayamamıştım nedenini!.. Ama bir süre sonra anladım, hem j e nasıl!.. Edirne Gümrükler Başmüdürü gözaltına aiındı. Yardımcısı da, başka görevliler de... Ayrıca Gümrükler Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doğan Ak'in de... Edirne Valisi ki şimdi başka bir ilimizin valisi olarak görevdedir ile birtakım yöneticilerin işiydi bu gözaltına almalar... Yalnızca gözaltına almayla yetinmediler, Altınöz'e, Ak'in'e, ötekilere en ağır işkenceler uyguladılar. Aklınıza ne gelirse hepsini... Günlerce sürdürüldü bt acı çektirmeler. itiraf etmelerini bekliyorlardı. Birtakım yolsuzluklar olmuştu Suçlu; müsteşar yardımcısıydı, başmüdürdü, ötekilerdi! Ama soruşturma, araştırma, duruşma sonuç vermedi. O dönemin Maliya ve Gümrükler Bakanı Vural Arıkan elden gekjiğince onları korudu. İçişleri Bakanı Ali Tanrıyar ise Edirne Valisi'nin davranışından yana birtavır aldı. Arıkan'la Tanrıyar görevlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Ne var ki Arıkan'm işe karışması da yarar sağlamadı. Ak'in, Altınöz ve öteki sanıkların üatünde en çirkin, en ağır işkenceler uygulandı. Yıllargeçti. Hepsi içerideydi. Yaşamları parçalanmıştı, sağlıklan bozulmuştu; uğradıklan haksıziık, çektikJeri işkence, onurlarını, insanca duygulannı altüst etmişti. Konu adaletin önünde olduğu için fazla bir şey yazılamıyordu. Sorunun içyüzünü bilmek de kolay değildi. Bir yanda vali vardı, emniyet vardı; öte yandagümrüklerin üst görevlileri... Ama işkence uygulatanlar birincilerdi. Elektrik işkencesinden, falakadan, çarmıha gerilmelerden geçenler ise ikinciler!.. İlginç bir toplumuz!.. İlginç insanlanz! Birkaç gündür Filistinlilere yapılan kemik kırma olayları TV'lerde gösteriliyor, telefonlar çalıyor, "Nedir bu işler? Ne insanlık dışı davranışiaıi Bunların hesabı nasıl sorulacak?" diye seslenişler arttı. Yurttaşlarımız işkenceden hoşlanmıyorlar. Gencecik insanların kendileri gibi gencecik insanlara uyguladıkları korkunç işlemleri seyretmeye bile katlanamıyorlar. Ama kendi ülkemizde bunlardan beterleıi yapılmadı mı, yapılmıyor mu? Gencecik işkenceciler, gencecik insanlara elektrik vermediler mi, cop sokmadılar mı, kol bacak kırmadılar mı? Biz buniarı görmedik diye 'yok' mu sayacağız? Bakın, VValdheim 'flen öldürme, işkence olaylarına karışmadım, ama canımı kurtarmak için ses de çıkarmadım' demekle yakasını kurtaramıyor! Madem ki ülkemizde de İsraillilerin yaptıklarına benzer çirkin olaylar yaşandı, yaşanıyor.. bunlara seyirci kalmak da bağışlanmaz bir insanlık suçu değil midir? Gümrükler Müsteşar Yardımcısı Doğan Ak'in, Edirne Gümrükler Başmüdürü Nihat Altınöz ve öteki sanıklar, üç buçuk yıl hapis yattıktan sonra adalet önünde aklandılar Şimdi soruyorlar: "Kim bize bu suçlamayı yaptt, kimi ürkuttük, kimi kızdırdık biz? Ak'in, "Üç buçukyılın hesabını bana kim verecek? Bunun bir sorumlusu olması lazım" diyor. Ak'in işkenceden kurtulmak için yalan ifade vermek zorunda kaldığını, bir ara canına kıymaya kalkıştığını soylüyor: "Ama intihar etseydim ne olacakîı, bu sefer de bak itiraf etti, canına kıydı diyeceklerdi" Ak'in söyle sürdürüyor: "Türkiye'de yalnız ben değ/lmişim böyle bir muameleye uğrayan. Genelkurmay başkanları var, paşalar var. Demek Türkiye'de eksik bir şey var. Üç beş tane slvil polis memuru istediği adamı alıyor, istediği şekilde işkence yapabiliyor, istediği lekeyi sürebiliyor, hiçbir şey olmuyor." Ak'in'e, Altınöz'e, öteki Kapıkule olayı sanıklanna işkenceler Edirne'de yapıldı. Edirne Valisi'nin gözü önünde, belki de isteğiyle, buyruğuyla!.. Nerde o Sayın Vali şimdi? Türkiye'nin başka bir ilinde! O işkenceciler nerde? Türkiye'nin başka bir köşesinde! Bunca acıların, 34 yıl süren mahpusluğun bir sorumlusu yok mu? Bakın İsrail bile kol bacak kıran askerlerinı tutuklamak zorunda kaldı. Ülkemizde işkencelerin, yalanlarla iftiralarla insanların yaşamını cehenneme çevirenlerin yakasına ne zaman yapışılacak, ne zaman böylelerinden yaptıklarının hesabı sorulacak, ne zaman? Günle' ağır Günlcr Ölum haberlerivle aelivor..." Değerli dost. yiğit insan Vural öğretmenimızi katiedilişrnin 11. yılında saygıyla anıyoruz. Anısinı yaşatacağız. M.EMÎN 1AVUZ Ölüm sadece seni aldı aramızdan direncin ve onurun geleceğimizdir. BURSA ÖZEL TİP CEZAEVİ'NDEN ARKADAŞLARI VE DOSTLARI ADINA AYHAN AYKAÇ, KENAN GÜNGÖR, SALıM TAŞ, HALİT BOSTANCI EŞBER YAĞMURDERELİ, MUHARREM KAYA, ŞANLIBAY ALABAY, FATlH KANAT, NAİL KOÇ, ŞENOL MORGÜL, SACİT ÖZDANAK, ABDULLAH YILMAZ, TEMEL GÖZ, NİYAZİ ARMUTLU, ENVER TAĞAÇ Haksızlıklar, Yanılgılar, Acılar... Vural HRAL (1938...) Ailesi ve oğretmen arkadaşları adına Kazım Koroğlu AVRUPADA TURKIYEDE özgürlük ve insanlık onuru mücadelesinde kaybettiğimiz canlara bir can daha kattık. Ö E L İSMİ F U A T S A K A ÇIKIYOR N Mİ MEHMET EMİN lAVUZ'u kaybeıtik. Bütün analann bası sağolsun. Anısı yaşayacak. AYRILIK TÜRKÜSÜ" Uzun yıllar gündemimizde kalacak bir sanatçı Yapım ve Genel Dağıtım : GALERİ ARKADAŞ SANATSAL ÜRETİM MİTHATPAŞA CADDESİ HO: 28 / O YENtŞEHİR • ANKARA TEL. 134 31 54 Diyarbakır Askeri Cezaevi'nden tutuklu ve hiikiimlü yakınlan NEVIN GÖZCAN SALtHA ŞENER KİTAP/YAYIN Erdal Atabek SÖZÜM SANADIR Gün gelir, her şey degişir. Gün gelir, hapisteki insan çıkar, dısardaki hayata karışır Gün gelir, kürsüde oturup kararlar veren yargıç emekli olur, avukathğa başlar. Gün gelir, güvenlik komutanı emekli olur. Gün getir, gardıyan işınden ayrılır, baska işe girer. Hapisane zor geçitti,. Kimse bapisaneye girdiği gibi çıkmaz. Ya büyür ya küçülür. Büyiise de insandır, küçülse de insandır. İnsan. Bu dünyamn insanıdır. Bu ülkenin insanıdır. Gün gelir, suç sayılan erdem, erdem sayılan suç olur. Gün gelir, içerdeki dışarda, dışardaki içerde olur. Gün gelir, seni bulur Sen ki insansin. Sözüm sanadır. Erdal Alabek ORTAOYUNCULAR YAYINLARI 144 43 27 143 64 17 Istiklâl cad. No. 209 BeyoğluİSTANBUL Dünyanın En Gelişmiş Eğitim Teknolojlslni Türkiye'ye Getlrdik... AMATÖRLÜK DEVRİNİ KAPATTIK, PROFESYONELLİK DEVRİNİ AÇTIK AFİTAP'IN KOCASI İSTANBUL (Ferhan ŞENSOY) KAZANCI YOKUŞU (2. Basım) (Ferhan ŞENSOY) GÜNDESTE (Ferhan ŞENSOY) AYNA MERDİVEN (Ferhan ŞENSOY) • • • • • • • • IBM PS/2 i ; bllgisayarları ile eğitim... Uzsktan kumandalı 0ATA SHOVV cihazları... Fotokoplli yazı tahtaları VVHITEBOARD'lar... Yurtdışında eğitim görmüş uzman kacfro... FULLTIME LABORATUAR slstemi... Bilgisayar Ingilizce'si ve licari uygulamalar... UCRETSIZ lüm eğitim ihtiyaçları... TÜBEM aracıhğıyla İŞ GARANTİSİ... Yalnız ABM'de vardır. * Genel Dağıtım: Arkadaş Ltd.Şti. Cemal Nadir Sok. Eser Han Caâaloâlu/IST Avrupa ve Orta Doğu'nun en modern eğitim labofatuarlannı, Türklye'nin PROFESYONEL BfLGlSAYARCI yetiştiren İLK ve TEK kuruluşu ABM'de mutlaka gorünüz... OKUMALISINIZ." 3000 Lira. CAN yAYJNLARI Babıali Cad. Sıhhiye Apl. No: 19 Kat 2 Cağaloglu/İSTANBUL Telefort: 528 61 13 KAYITLAR BASLAMIŞTIR nyası AYLIK IŞÇI GAZETESI MART 88 3. SAYIÇIKTI İŞTEN ÇIKARMALARA BASKILARA VE ZAMLARA KARŞI Oağıtım: BİLGİ DAĞITIM Babıali Cad. 19/2 Cağalog'uİSTANBUl Tel: 522 52 01 ABM Ordu Cad. No:300 Aksaraj /tstanbul •ABM bir •AKAOEMl GRUBU' Kun.!LŞudj Ayrıca COBOL kurslarımız da vardır Kurslar sonunda Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndan sertifıka verilir. FABRİKALARDA lyiÜCADELE YÜKSELIYOR İDAMLARININ 6. Y I L D Ö N Ü M Ü N D E ÜÇ SOSYALİST İŞÇİYİ A N I Y O R U Z 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GUNU ACADEMY BİLGİSA YAR MERKEZİ egitimprogrampazariama TELEFON: 519 30 78 519 30 79 Dil Derneği'nin ayhk dil ve yazın dergisi DİSK. YERALTI MADENİŞ BAŞKANI ÇETİN UYGUR'LA SÖYLEŞİ İDAM CEZASI KALDIRILMALIDIR Av. Nebi Barlas Av. Ercan Kanar TARİŞ DAVASI YENIDEN GORULMELI Hacay Yılmaz Çağdaş TÜRKDILt 1. sayısı çıktı Türkçeyi sevenlerin izleyecegi bir dergi. Şiirler, yaalar, değiniler, soruşturu. Kitap armağanlı bulmaca. Sınırlı da|ıtım olanakları nedeniyle kitapçılarda bulamazsanız lütfen sürdürümcü (abone) olarak edininiz. YıJİjğı 6.480 lira, yurtdışına 50 dolar. Paranın Dil Derneği'nin T.lş Bankasf nın Ankara Mithatpaşa Şubesi'ndeki 249006 numaralı hesabına yatırılıp bir mektupla da aşağıdaki adresimize bilgi verilmesı ricasıyla. DİL DERNEGI, Tuna Cad. 5/10 KızılayANKARA Kooperatifler, Belediyeciler, toplu konutçular, inşaat $irketleri, imar plancıları, öğrenciler TOPRAĞI SEVGİLEDİM • ÖNAL CİMİT Seranrik • Heykd Snyisl GÜZEL SANATLAR GALERİSİ BOLÜ Londra'da Isadamlarına kısa süreli yoğup kurslar lngiltere'de Ingilizce. Haftada 20 ders + konaklama 96 pound BARAT 147 44 88148 43 57 AÇIKLAMALI İMAR KANUNU kitabı 2. baskısı çıktı! Fiatı : 6.000.TL. ödemeli isteme PK.7706582 Bakanlıklar / Genel Dağıtım: Arkadaş Ltd.Şti. Cemal Nadir Sok. Eser Han Cağaloğlu/İST. KURTUUUŞUN 8EYNİ FELSEFE, YÜREĞI PROLETERYADIR EMEK YAYINCILIK Ahmet Suayıp Sok. Ufuk Apl. No. 3 8 LaîeJist. Tei: 511 51 16 BARA T 147 44 88 148 43 57 OKUMALISINIZ!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle