Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ğu, kısacası her şeyi gözönünde tutmak gerekir, bu arada hedef de gözden yitirilmemelidir. Işte günümüzde toplumumuzun içinde bulunduğu süreç, böyle bir süreçtir. Ve bu süreç sorunsuz bir biçimde gelişmiyor. En büyük güçlük ise kafalarda bir değişimi gerçekleştirebilmek, düşünceleri değiştirmek. Bu, herkes için geçerli. İlginç bir zaman parçasında yaşıyoruz. Güç, ama ilginç bir dönem" Şu soru yöneltiliyor Sayın Gorbaçov'a: "Toplumda nitelik bakımından yeni bir düzeyf' Bu Sovyet halkının daha yüksek bir yaşam standardına ve daha iyi bir yaşam kalitesine varmasını da amaçhyor mu? 27. Parti Kongresi'nde saptanmış olan "sosyoekonomik gelişmenin hızlandırılması", bu hedefle hangi karşılıklı etkileşimler içersinde? Sayın Gorbaçov diyor ki: "Hızlandırmadan anladığımız nedir? Birinci planda söz konusu olan, ekonominin geliştirilmesinde bir tempo arttınmı. Ancak yapılması gereken, yalnızca bu değil. Işin özü, büyümede yeni bir niteliğin tutturulabilmesi. Bilimselteknik ilerlemenin, ekonominin yapısal bakımdan değiştirilmesinin, yönetimde, çalışmanın örgütlenmesinde ve teşvikinde etkin önlemlerin uygulanması, üretimin en ileri ölçüde yoğunlaştırılması. Hızlandırma için çizilen yön, etkin bir sosyal politikanın izlenmesini ve toplumsal adaletin tutarlı bir biçimde gerçekleştirilmesini öngörmektedir!' Büyük bir değişikliği zorunlu kılan öznel nedenlerin niteliği ise, Sayın Gorbaçov'a göre, tembellik, kalıplaşıruş çalışma biçimleri ve yöntemleri, çalışma sırasında dinamizmin azalması, bürokrasideki yoğunlaşma gibi şeylerdir. Şimdi en önemli soruniardan birine geliyoruz... 27. Parti Kongresi'nin alışılmadık ve devrimci nitelikteki kararlan, sosyalizmin biraz kapitalizm aracılığı ile "modernize" edilip edilemeyeceği sorusunun ortaya atılmasına neden olmuştur. Hatta bu konuda daha ileri gidip, Sovyetler Birliği'nde sosyalizmden az da olsa vazgeçilmesinin söz konusu olup olmadığı sorusunu ortaya atanlar da bulunmaktadır. Bütün bunlara en kesin yanıtı veren Sayın Gorbaçov şöyle diyor: "Her türlü spekülasyonun (ki bu, Batıda da az degildir) önüne geçmek için, bir noktayı vurgulamak isterim: Biz, yeniden yapılanmamızı sosyalist nitelikteki kendi seçimimiz doğrultusunda, toplumsal değerlere ilişkin kendi düşüncelerimizin temelinde gerçekleştirmekte ve bunu yaparken Sovyet yaşam biçiminin ölçütlerini çıkış noktası olarak almaktayız. Başanlanmızı ve yanhşlarımızı başka ölçütlerle değil, ama yalnızca sosyalist ölçütlerie ölçmekteyiz. Merkez Komitesi, uzun vadeli ve temel nitelikteki görevleri saptarken, toplumsal gelişmenin bilimsel kuramı olarak tutarlı bir biçimde Marksizmi ve Leninizmi rehber saymaktadır. Gerek SBKP'de, gerek bütün ülkede bir konuda görüş birliği vardır Yaşamdan kaynaklanan sorulann yanıtlarını sosyalizm dışında değil, ama kendi sistemimiz içersinde, planlı ekonominin, sosyalist demokrasinin, kültürtin ve insan faktörünün potansiyelini ortaya çıkararak ve halkın yoğun emeğini temel alarak aramak zorundayız. Bu, Batıda bazılannın hoşuna gitmiyor. Orada, sosyalizmden geri dönüse benzer bir şeyleri, bizim kapitalizmin önünde diz çökmemizi ve onun yöntemlerini almamızı bekleyenler var. Nasıl ve hangi yönde devam etmemiz gerektiği konusunda dışardan çok sayıda öğüt almaktayız. Bu değersiz gjrişimlerin tümü de sonuçsuz kalmaya mahkum. Partinin ve halkın yararlan birbirinden ayrılamaz, bizim seçimimiz ve siyasi çizgimiz de son derece belirgindir. Bu en önemli noktada parti ile halk arasında tam bir görüş birliği bulunmaktadırf' Sovyetler Birliği'nden daha da ilginç ve önemli haberler alacağımız düşüncesindeyim. "Demokratikleşme" sözüne büyük önem veren Saym Gorbaçov, "tşçi sınıfı demokrasisi"nden söz etmektedir. Başka bir yazımda da tahminimi dile getirmiştim, Sayın Gorbaçov'un neyi ıstediğini kestirmek pek de zor olmasa gerek. Gorbaçov'un Düşündükleri Üstüne MELÎH CEVDET ANDAY Koraşumuz Sovyetler Birliği büyük değişiklikler içindedir, biz bu olayların ne kadar farkındayız, bilmiyorum. Gerçi Avrupa'daki orta menzilli füzelerin kaldınlması konusundaki anlaşma kamuoyumuzu derinden etkiledi, fakat böyle bir anlaşmaya, güçlükkr içinde de olsa, vanlabilmesiııin nedenleri üzerinde gereğince durulduğunu pek sanmıyorum. Şunu belirtmek yerinde olacaktır ki, Sovyetler Birliği'nde "'Yfeniden Yapılanrna" diye adlandırılan olaylar dizisi ile dünya barışının kurulması ve korunması çabalan arasında sıkı bir ilinti vardır. Görülüyor ki, sosyalizmin katılaşmış, eskimiş, geri bıraktıncı uygulamalanndan vazgeçiş, yalnızca Sovyetler Birliği'nde yeni bir ekonomik kalkınmayı sağlamakla kalmayacak, fakat bu yenileşme dünya banşını da büyük ölçüde etkileyecektir. Ancak, bu tamyı, Sovyetler Birliği'nin ekonomice zayıfTadığı için banşa olan gereksemesinin artmış bulunduğu biçimde yorumlamak yanhş olacaktır. Savaş olasılığırun azalması elbette ekonomiyi rahatlatır, ama bu yalnızca Sovyetler Birliği için değil, bütün dünya için böyledir. Silahlanmanın, hele bizim gibi kuçük ulkeleri ne içinden çıkılmaz durumlara düşürdüğü bilinen bir gerçektir. Sayın Gorbaçov'un direni ile "demokratikleşme"den söz etmesi, bu büyük atılımların halksız gerçekleştirilemeyeceğinin bir göstergesi sayılsa yeridir. Dünya bütünu ile değişiyor, büyük devlet adamı tipi, devlet gizleri sorunu, diplomaside kurnazlık yolundan başan kazanmak artık tarihe karışmak üzeredir. Her şey halkın gözü önünde ve halkın desteği ile yapılacaktır. Bu önemli dönemecin buyük devletlerce dönülmüş olmasırun küçük devletler üzerindeki etkisi daha şimdiden kendini göstermeye başlamıştır; buna, TürkYlınan ve TürkBulgar anlaşmalannı örnek olarak gösterebiliriz. Gergin durumdan yumuşamaya inanılmayacak kadar kısa bir süre içinde geçilmiş olması, gerginliklerin ciddi nedenlere dayanmadığını göstermesi bakımından, çok öğreticidir. Dünyada neler oluyor ve elbet bunun bajmda gelen şu soru: Sovyetler Birliği'nde neler oluyor? Dünya, Mihail Gorbaçov'un SBKP'nin 1986 Şubat'ındaki 27. Kongresi'nde saptanmış olan ve "ekonomik gelişmenin hızlandınlması"na ydnelik enerjik çabalarıru büyük beklentilerle izlemekte. Yaşamın bütün alanlannda köklü bir "demokratikleşme" aracıhğı ile radikal bir "değişim"in sağlanması amaçlanıyor: Sovyet toplumunda nitelik bakımından yeni bir düzeyi tutturmak. Dönemli Yayınları arasında çıkan "Glasnost Asıl Neyi Istiyorum?" adlı kitapta Saym Gorbaçov bu sorunu şöyle açıklığa kavuşturuyor: "Toplurnumuzda amk bir hareketlenme var. Halen çeşitli tartışrnalar yapılıyor. Böyle dönemlerde bütün ijlerin yolunda gitmesi beklenemez. Yeniden yapılanma, hızlandırma, demokratikleştirme.. Bütün bunlar dümdüz bir asfalt yolda spor ayakkabılan ile yapılan bir gezinü değil. Bu girişimler, engellerle dolu dik bir yamaca tırmanmaya benziyor. Çünkü bir dağa tırmanmak güç ve yetenek gerektirir. Boyle bir durumda güçleri, solu PENCERE İbrişim ve Urgan 4 MART 1988 ARADA BİR SEVGt Ö2EL Dil Derneği Genel Yazmanı OKURLARDA1V Suadiye Postanesi ve kötü hizmet Suadiye Postanesi'nin yıllardan beri halka verdiği kötü hivnete değinmek istiyorum. Eminim ki şu son günlerde gittikçe daha da belirginleşen bu kötü hizmet, bu çtvredt yaşaym ve bu postaneyi kuOanan herkesin dikkatini çekmiftir. En basta Suadiye Postanesi, hizmet verdiği o izbe hanın birinci katından kurtulmakdır. PTT fakir bir kurulus degildir ve ŞaskmbakkalSuadiye gibi bir semtte çok daha modern bir binada hizmet vermelidir (Hiç olmazsa sobah değil, kaloriferU bir binada). İkinci olarak Suadiye PTT Çölışunîün votfmdoşlorlo otoft Msküerini düzeumetidtr. Bosuk paralan olmadığı için vatandaslan atarlamamalan, bozuk para ihtiyacı bankaktrdan karsUanmaiıdır. PTT özel bir kurulus değil, kamu yaranna çalısan bir kuruüıstur ve görevi halka hizmettir, halkı azarlamak degildir. Ayrtca günün hangi saatinde gideneniz gidin, Suadiye Postanesi'nde bir tek jeton ve mektup gişesi vardır. Yübası ve bayram günleri o daraeık postanenin nasıl olduğunu yazmaya herhalde gerek yoktur. Yetkililerden ricamız, Suadiye Postanesi'nin en kısa zamanda çağa uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve modern, uygar bir hizmet anlaymyla çaapnaya batlaması ve içinde bulunduğu bu komik durumdan kurtulması gerekmektedir. özellikle PTT'nin son yıllarda uygulamaya soktuğu araç telefonu, çağn sistemleri, ödenuli arama gibi MzmetUrin yanında Suadiye Postanesi'nin milaı öncesi anlaytfla halka hizmette direnmesi bütün SuadiyeUUrin dikkatini çtkmektedir. A. AYHAN ÖLÇER tstanbul Yazım (İrnla) Üzerine Buyruk Verirken... "Bütün ÖSYM imtihanlannda TDKnırı çtkardığı kılavuz esas olacaktır" demiş Altan Günalp. 29 Kasım 1987 gunlü Nokta dergısinde yer alan "Dil Karmaşası" adlı yazıdan öğreniyoruz bunu. /tynı yazıda Prot. Hasan Eren de hazırladığı "imlâ Kılavuzu'nun yaygınlık kazandığını söylüyor. Ûsteiik, ünıversitelerdeki bütün Türkçe okutmanları da bu kılavuzu "tatbik" edıyorlarmış... Prof. Eren "...üzerinde ittıfek edilecek bir imlânın" oluşmadığını, bunun için "biraz vakit geçmesi" geraktiğini de söylüyoraynı yazıda. Böylece, 1^85'te hazırtadığı kılavuzun "uzerinde ıttifak 9dilecek" bir yapıt olmadığını da kabul ediyor bir bakıma. Kaldı ki. epeydir resmi kurumda bu konuda "ıttifak" olmadığını biliyoruz. "imlâ Kılavuzu"nun hazıriayıcılarından biri olan Mertol Tulum'un çıkardığı içeriği değişık kılavuz da bunu kanıtlamıştı. Altan Günalp, TDK'nın 1985 kılavuzuna uyulması için buyruk verirken, umarız bu kılavuzun uygulanmasında çıkacak sorunları da düşünmüştür. Çunku 1985 kılavuzunu "tatbik" eden Türkçe okutmanlarının, bunları yüksek sesle düşünebileceklerıni hiç sanmıyoruz. Başbakanlığa bağlı resmi TDK'nın kılavuzu çıkalı iki yıl oldu Oysa bu kılavuzun "esas" alınacağı ÖSYM sınavlanna girecek çocuklar, ilkokuldan başlayarak "Yeni Yazım Kılavuzu"yla buyüdüler Okuduklan okullann kaptsındaysa. hâlâ ilkokul. ortaokul bilesık sözcük olma özelliğini koruyor, bu çocukların belki birçoğu yarın, kapısında "... Yüksekokulu" yazan yerterde okuyacaklar. Ancak, onlardan iki yıl öncesıne değın öğrenegeldiklerıni unutmaları isteniyor. Yalnız onlardan mı? Herkesten yaklaşık 60 yıllık yazım geleneğinı, alışkanlığını bırakması bekleniyor. Resmi ve özel pek çok kuruluşun kapısında basımevi, doğumevı, orduevi, radyoevi, y3ymevi, ilkokul, ortaokul, yüksekokul. hastane. postane . yazarken Acaba, 1985 kılavuzunu salık verenler yazımdakı değışıklıkltın yeniden öğrenmenın, öğretmenin neden olacağı kargaşanın yanı sıra. getıreceğı maddı yüku hiç düşündüler mı? Sanmıyoruz. Anımsatmak gibi olmasın, "emir buyurulur" bütün ülkede tabelalar, yazışmalar değişir. Böylece 1985 kılavuzu her yerde "tatbik" edilmiş olur. Dil sürekli değışım içindedir Birçok sözcük işlevinı yitirirken, dile sürekli yeni sözcükler girmektedir. Eskıden dile yerleşenlerın üstune her gün yen'len, yeni sorunlarla eklenmektedir Bu nedenle yazım belirli süre beklendikten sonra, zaman zaman gözden geçirilmelidir. Yerlesmiş yazım biçimi ve edinilen alışkanlık bozulmadan, yeni sorunlara çözüm aranmalıdır. Yazım öyfe ılgınçtir ki, kimi kez dılbilimsel gerçeklerie çelışir. Örneğin, yıllarca önce, "iie"yi kimı sözcüklere bileşik yazmak istediğimizde, "babasıyle" doğru biçım olmasına karşın, genel eğilim "babasıyfa" yazmaktan ve söylemekten yana olmuştur. Nitekim 1977'ye değin ". sıyte" biçımınde bileşik yazılan "ıle"nin, uzmanların, uygulayıcıların, özellikle de ilkokul öğretmenlerinin ögretmekteki güçlükleri düşünülerek ". sıyla" bıçıminde yazılması uygun görülmuştüt Büyük rıarflerin bileşik sözcüklerin yazımında da yine yaygın yazım bıçimlen göz önüne alınmıştır. Yukarıda sözü edilen yazıda, Anlaşılan, aydınların ve bilim çevrelerinin üzerinde birleşeceği bir kılavuz daha uzun yıllar bir hayal olarak kalacak" denilıyor. Bütun zorlukları yenmiş, hıçbır sorunu kalmamış bir dille, yazımı düşünmek gerçekçi olmamak demektir Çünkü dil, durağan bir varlık değildır. Her ne kadar yazım, gelenekselden yanaysa da, zamanla dildekı yenıleşmeye ayak uydurmak zorundadır. Yalnız yazımdaki söz konusu değışim geriye değil. her zaman ileriye dönük olmalıdır. 1985 kılavuzu yayımlandığında Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu'nda yıllarca yazımla uğraşmış insanlar, eleştirilerını yaptılar. Bunu resmi TDK'nın başkanının ileri sürdüğü gibi, resmi TDK'nın organlarında kendilerine görev vefilmediğinden değil, doğrudan yana olduklan için yaptılar. (*) Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu'nun 51 yıl boyunca yaptıkiarı beğenilmeyebilir. Bunun tartışma üıçımi. eski işlen ya da onları gerçekleştirenleri yok saymak değildır Yoksa, hem emeğe, hem de bilime saygısızlık edilmiş olur. 1983 öncesinde tam 18 kez, milyonlarca basılan Yeni Yazım Kılavuzu, uzun yıllar aydınların ve bilim çevrelerınin üzerinde birleştığı bir yapıttı 1978 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nca bütün okullarda başvuru kitabı olarak da kabul edilmişti. İşte bu nedenle soruyoruz. ÖSYM sınavlarında 1985 kılavuzunu salık verenlere... Bu kılavuza, ıçeriğıni bilerek mı, yoksa yalnızca resmi kurumun yayını olduğu için mi uyulması isteniyor? Kısa süre önce TBMM'de ari. içen yeni milletvekıllerinin ya da TV'de sık sık ızledığimiz üst düzey gorevlilerinin yaptıkiarı yanlışları bir düşünürsenız, dil ve yazım eğitimındeki yetersızliğımizi de kafanızda somutlaştırırsınızsanırım. Yetersizljk ne dilde, ne de yazımdadır, dilimizi yeterınce sevmeyışimizdedir. Öyle ya, ılkokulda, ortaokulda. lısede doğru yazıp konuşmayı oğretemıyoruz da uzmanlık alanını seçen insanlara zorunlu Türkçe dersleriyle yuksekokulda dil ve yazım öğretmeye çalışıyoruz. Herkesin bunu enine boyuna düşunmesı gerekir. (*) Konuyla ılgili genış bılgı >çin bk Atatürk'ün Türk Dil Kurumu ve Sonrası, Ankara, 1986 Kadınla erkek arasındaki ilişkilere benzer dış politika; kimi zaman ibrişimle örülür; ama çoğu zaman da kaba bir alışverişe dönüşebilir Şekspir der ki: Aşkın alevden kanatlan vardır." Sevdanın erguvani bulutlarında kanat çırpanlann öykülerini eski aşk romanfarında okuyoruz. Çağımızda ise gerçekçilikle romantizmi harman ederek yuğuran paçal tutkular geçerlidir. Beyinsel gücünü yüreğinin koronerlerinden süzenlerin atar ve toplar damarfarı sıcak bir süreçte aşkın ernmebasma tulumbasına dönüşür. Sevginin karmaşıklığı, bıçak sırtında ilişkilerin tümörlü dokusunu türetmeye başlar. Eğer bir sanatçı işe el atmışsa, çağdaş romanın inceliğinden geçilmez. Atalarımız aşkın kurala gelmeyeceğine ilişkin bir özdeyiş yumurtlamışlar: ' Aba da bir, dibe da bir giyene; güzel de bir, çirkin de bir sevene..." Gelgelelim, bunca incelik isteyen aşk, liberal ekonomik düzende serbest piyasaya düştü mü, nasıl da kabalaşıyor!. O borsada da kadına sorulur: Fiyatın ne güzelim?.. Kaldınm güzeli, telekız, lüks yosma derken yükselen fiyat endeksi, doruklarda büsbütün pahalıya gelir; ama bu düzende kadın erkek ilişkisi iki kaba sözcükle bağlanır: Aldtmsatttm. * Ulusal duygulara paha biçilemez; devlet biçiminde yaşamak da çağımızda zorunludur. Evrensel boyutlara oturan siyasetin diplomasi inceliğine kavuşması için kaç bin yıl bekledi insanlık? Siyasal bilimlerin oluşması da uygarfığm bir aşamasından sonra gerçekleşmedi mi? Elbet Türkiye gibi tarihsel yaşamı zengin bir ülkede diplomasinin geçmişi var. İkinci Dünya Savaşı ertesinde kurulan "sonradan görme devlet" değiliz. Osmanlı jmpatorluğu'nun altı yüz yıllık romanında son sayfalara göz atsanız bile nice değerli devlet ve hükümet adamı, nice usta diplomat görüyorsunuz. Ama yalnız diplomasinin de çöken iktidarların dış politikasını kurtaramadığı kesindir. Bir ülke düşünün ki ulusal geliri 50 milyar dolar, dış borç toplamı (faiz yükü dışında) 40 milyar dolar; 1988'de 3 milyar dolan faiz, 4 milyar dolan anapara olmak üzere 7 milyar dolar dış borç ödemek zorunda; ama 3 milyar dolar taze borç bulamazsa, ikiidarın işi bitik ve bu durumda dıssal karar odaklarına boynueğik... ! İşte böyle bir durumda diplomasinin inceliği iflas eder, yeri ; ni kaba bir alışveriş alır. ; Televizyondan pompalanan propagandaya bakarsanız, dış politikada tarihsel ve anlamlı | başarılar yaşıyoruz; Soyfa'dan : Atina'ya, Tahran'dan Brüksel'e kadar yedi iklim ve dört cihanı altmış altıya bağlıyoruz. '• Oysa Atina, Ege adalarını. Türkiye'ye karşı silahlandırmış; Sofya, Bulgaristan'daki Türkle : ri nüfus kütüğünden silmiş; bu ' ağır oldubittilerin ardından ! Türkiye'yi "muhatap" sayarak ; "diyalog" kurduklarında davul zurnayla zaferimizi kutluyoruz. : Ne acıklı iş!.. Tam bu sırada Büyük Patron'a böynumuzu bükerek SEİA'yı da onaylıyoruz. Çünkü "Patron" AQ milyar dolar borçlu iktidarın yazgısını iki avcu içinde tutuyor. Maazallah, bu yıl 3 milyar dış kredi bulamazsa ANAP ne. olur? .. y*<i. İşte dış politikayı da diploma' siyi de günümüzde belirleyen gösterge budur: Tam kavaf işi, aldımsattım kuralı, liberal ekonomide serbest piyasanın kaba kanunu... Dış politikamız ibrişimden örülen incelikie değil; Vaşington'a urganla bağlıyız. FON AİLESI t T ü r k i y e ' d e i l kk e z! Y A P I K R E D I ' D E N Her kişi ve kurumun farklı yatırım ihtiyaçları, farklı gelir beklentileri için 5 ayrı yatırım fonu! Türkiye'nin en geniş, en zengin yatırım alternatifleri... Türkiye'nin 1 numaralı Yatırım Ekibi'nden! BROŞUR ISTEYIN KursianrrnzBrıtıstı Councıl üraftndai onajımıştır ArelsFe co uyesıötf BTA VEFAT VE TEŞEKKÜR ALİ DEĞİRMENCİnin İyi ve guzel için atan genç yüreği ani bir kalp krızi sonucu bizleri sonsuz acılara boğarak Hamburg'da durdu. Cenaze lörenıne katılan, bizzat esimize gelerek ve telefon, mektup ile başsağlığı dileyen, acımızı paylaşan akrabalanmıza, dosîlanmıza ve yakınlanmıza ailece teşekkur ederiz. JNGİÜZLJSANOKULURI DANIŞMAMERKEZİ Cumhurıyet^ad 173/1BEImadağ 80230 Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel(1)148 39 77148 79 431329684 Tlx 27498 JUSM TR Fax (1)132 97 29 tursenı EŞİ VE ÇOCUKLARI SIKINTILI? PROBLEMLİ? KORKULU? YALNIZ? Soon'un ucretsiz basit Ingilizceli broşurunu istemek için bugün hemen >azın. Bu broşur Ingilizcenizı ılerletmenize >ardımcı olacaktır Problemlerinizin cevaplannı ve diğer insanlann nasıl daha iyi yaşadıklannı öğreneceksinız SOON Willington Derby. DE66BN England adresıne bugun yazın. [ Gond. Adres: Soon YVillington, Derbj DE6 6BN England. I Lütfen Soon'un ucretsiz yayınından gönderın. ! İsim adres. DALYAN Kaoros'tan Serdar ve Yusuf, cezae\i adresinizi kaybettik.. Bize yazın. Tel.: 163 76 37 CEM ve ÖZLEM M.U Işletme Fakültesi'nden aldığım 19861987 öğrenci kimlığımi kaybettim, hukumsüzdür. HA L UK DA ĞL1OĞL V P1629 sofor ehliyeiımi l.a>bettim, hukumsuzdur. MEHMET AKDOĞAS r