27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MART 1988 KULTURYAŞAM CUMHURİYET/S GÜLGEÇ SİNEMA ATÎLL DORSAY HAYVANLAR İSMAtL Erden Kıral "Av Zamanı"yla kente ve aydınlarayöneliyor Ozgün bir üsluba doğru Av Zamant I Yönetmen: Erden Kıral / Senaryo: Ferit Edgü / Görüntü yönetmeni: Kenan> Ormanlar / Müzik: Sarper özsan / Oyuncular: Aytaç Arman, Zihni Küçümen, Şerif Sezer, Nüvit özdoğru / Bir Mine Film yapımı (Dünya Sineması). Cunda Adası'na yerleşmiş, av ve balıkla uğraşan, bu arada adanın tarihini araştıran yaşlı eski dosîu, filmin kahramanı yazara "Av zamaaı yaklaşıyor" der. Yazar ise biraz kaba bir alegonyle, "Ben a> zamanının coklan başladıgını sanıjordum" diye yanıtlar. Evet, 1970 son!ann:n dehşeı vericı yıllandır. Büıun ulke geniş bir av alanına dönüşmuştür. Avalar kimliği bilinmeyen, karanhk bakışlı, korkutucu genç adamlardır... Avlananlar is« ya yine tıpkı kendilerine benzeyen başka genç adamlar ya da ülkenin önde gelen yazarları, çizerleri, gazetecileri, düşün adamlan... Çok yakım bir bilim adamının öldürülmesi üzerine bunalım geçiren yazanmız^kendini oldukça uzaklara, Ayvalık'yakınlanndaki Cunda Adası'na atmıştır. Tüm bu korkunç gidiş karşısında aydın ve insan kişiliğini sorgulamakta, yazma eylemınin artık bir ise yarayıp yaramadığını düşünmekle, bir zamanlar nasıl "yaşamıdan yazdıysa" şimdı de "jimııdan yaşamaya" alışmayı denemektedir... Çocukluk arkadaşı eski bir dost, ortalık işlerine gelen, ama ona erkek olduğunu anımsatan dul bir kadın, bir balıkçı... Ve adanın kendine özgü evleri, sokakları, Rum kiliseleri... Ama uzak bir ada da olsa, yine de ülkenin bir parçasıdır burası... Cinayet, kıyım, kan salgıntndan uzak kalması düşünülemez. bize... Filmin, elbette 12 Eylül öncesine, terör ve anarşi dönemine ilk kez değinen bir film olmak gibi önemli bir özelliği var. Bunu çok küçuk ölçekte, bireysel duzeyde yapıyor olsa bile... Ama film, ele aldığı ve hepimiz için çok yaşamsal olan bir doneme getirdıği tanıklığın ötesınde, bir uslup araştırması olarak önem taşıyor. Erden Kıral'ın kişiliklerin, geçen anların, eşyanın, dekor/mekânın özelUklerini daha iyi değerlendirmeye yönelik durağan sineması, artık başlı başına bir üslup bizce... Son derece düşünülmüş, ölçülü kamera hareketleri, örnegin arlcasında insanlann konuştuğu bir pencereye yavaşça yaklaşan ve sonra uzaklaşan kamera veya finaldeki o nefis kaydırma çok başanlı... Bu çaba için gerçi Tarkovski (özellikle "Nosthalgia" ve "Kurban") ve Antonioni (özellikle "Yolcu") etkilerinden söz edenler olacaktır. Ama bir Turk yönetmeninin, sözgelimi Osntan Seden veya Şerif Gören yerine bu evrensel isımlerden eıkılenmesı daha iyi değil mi? Kıral, bu etkileri saklamadan kullanan, ama gitgide kendı üslubu içinde eriten bir yönetmen, sinemamızın "anteur" oftnaya giden sayılı adları arasında gibi geliyor bana... Ve işte böylesine ilginç ve önemli bir filmi pazartesi günü, hem de koca lslanbul'da gösterildiği tek sinemada yalnızca 6 kişıyle birlikte izliyoruz! Bunu saptamak, bir sinema yazan için hiç de onurlandıncı bir şey değil. Ama suçu seyircimizde aramayalım. O hep haklıdır. Suçu biraz da yönetmende arayalım. O da pekala, örnegin yazar kahramanmı daktilosu basında çıplak yazarken gösterebilirdi! Aytaç Arman'ı çıplak gormek, en azından kadın (veya sözüm meclisten dışan "diŞer cins") seyircıyı salonlara çekebilirdi. Değil mi ya?.. KİM KÎME DUM DUMA RFMC AK YAZMAMN YAŞAMAK Erden Kıral n "Av Zamam" adlı fitmmde yazan Aytac Arman oynuyor Yakım olan bir bilım adamının öldürulmesı üzerine bunalım gecırerek kendmi Cunda Adası'na atan yazar, bir zamanlar nasıl yaşamadan yazdıysa bu kez de yazmadan yaşamaya alışmayı denıyor "Av Zamam", Erden Kıral'ın kendine özgu uslup.araştırmalarını ilk kez kırsal kesimden kenıe, kent insanlarına, dığer bir deyişle aydınlara kaydırmasını simgeliyor. Ferit Edgü'nun Ozgün bir senaryosundan yola çıkıyor Kıral.. Bu senaryo, filmin hem erdemlerinin hern kimi kusurlannm ana kaynağı bizce... Edebî bir tat içeren, değişik, dinlenmesi bile güzel bir senaryo... Ancak konuşmalarda belli bir soyutlama, hatta yabancılaştırma çabası var ki. bu kimi konuşma ve kişüiklere "olurmamış" inartdıncı olmayan bir nitelik veriyor. ömeğin, balıkçıyla otarrkonuşmalar, bu yabancılaştırmayı neredeyse uyumsuzluğa, "*bsurde"e dek götürüyor. "Hakkiri'de Bir Mersim"de de duyumsanan, somut toptumsal konuları belli bir soyutlaştırma çabasıyla vermek, "Av Zam>mnmn da temel özelliği... Ama çok iyi oturmamış, tam bir kıvama erişmemiş... Bu küçuk "kusur" bir yana, "Av Zamanı" son derece tutarlı, butünluğil olan bir film... Bir ölçüde Ömer Kavur'un "Gece Yoknlugu~nu anımsatan film, ona kıyasla kişi/mekân ilişkisini daha iyi çözmüş gjbi geldi PİKNtK PtYALE MADRA John Landis egleniyor Gece Vort»t (Into the Night) / Yönetmen: John Landis / Oyuncular: Jeff Goldblum, Michele Pfeiffer, Irene Papas, Kathryn Harrold, Paul Mazursky, Richard Fransv/orih, Roger Vadim, David Bome, Vera Miles, John Landis, Don Spigel, Paul Bartel, Daniel Petrie, Bruce McGill / Bir C/C (Universal) fılmi / Gazi Sineması. John Landis egleniyor... "Çılgınlar OkuluAnimal Hotıse", "Cazcı KardeslerBlues Brothers", "Londra1 da Bir Kun Adam", bir turlu gösterilemeyen "Trading Places" filmlerinin başarılı yönetmeni, bu kez dur durak bilmeyen bir kaçıp kovalamaca öykusünü filme almış. tşinden, ilgisiz ve vefasız kansmdan ve uykusuzluktan yakınan bir adam yine uykusuz kalıp yollara düştüğü bir "gece yana", bir grup katilin saldınsından kaçan dayanılmaz bir sarısını kurtanr... Devrik iran Şahı'nm hazinesJnden kaçınlmış 6 parça elması taşıyan kadın, bu nedenle ünlü İran gizli örgütü SAVAK'ın ajanlanndan elmasta gözu olan başkalanmn acımasız kalıllerine dek bir grup insan tarafmdan izlenmektedir. Kendi halinde kahramanımız da yavaş yavaş kapıldığı kadmın peştnden bu ölUmcül serüvenin içine dalacaktır... HIZLI GAZETECt SECDET ŞEV DEV KEN1İN KAUHRIMURINDA Krokodıl Dandı'de asıl gırgır. "Krokodil"ın New Yorka gelmesıyle başiıyor Kahramanımız (Paul Hogan). dev kentn kaldırımlannda insanlarta dost" olmaya kalkıyor Sokak scygunculanna gerçek bir "bıçağın ne olduğunu göstermeye calışıyor New "Krokodil Dandi", dünyada büyük hasılat yapmıştı ÇİZGİLtK KÂ\ÜL MASARACI YOY\L cangılında güzellikleri keşfedip dev bir timsaha yem olmaktan da son dakikada kurtulunca, adamı Nevv York'a çağınyor. Bundan sonrası, "Krokodil" lakaplı Miçk Dundee'ran, New York "cangılının" Avustralya ormanlanndan hiç de aşağı kalmadığıru keşfetmesinin ve güzel gazeteciyi kibirti ve sevimsiz nişanlısımn elinden almasının öyküsüdür. "Krokodil Dandi", boyutlannı, amaçlannı çok iyi ve akılhca çizmiş, küçuk, ama alabildiğine sevimli bir film... Belli klişelerı hem kullamyor hem de ustaca onlarla dalga geçiyor. JeanJacques Rousseau'vari bir "s»f doğa /tertemizilkel adam" imajı önee öne çıkanlıyor, sonra kahramanımızın karşıt nitelikleriyle, bu imajla dalga geçiliyor. Fifm, Avustralya yerHlerine de yerleşik yargı ve yaklaşımları altüst ederek, onlann törenleri inançlan, yaşam ve eğlence biçimleriyle inceden inceye alay ederek yaklaşıyor. "Krokodil"in New York'a gelmesiyle de asıl gırgır başlıyor. Kahramanımız, dev kentin insan kaynayan kaldırımlannda bir "Geceyansı Kovbo>ıı" edasıyla dolanıyor, insanlarla "dos«" olmaya, sokak kadtnlanyla "icten bir diyalog" kurmaya, sokak soyguncularına gerçek bir "bıçagın" ne olduğunu göstermeye kalkıyor. Büyük kent yasamı ve uygarlı|ıyla kırsal kesim degerkrinin çatışması, sinemanın oldukça sık işlediği bu teme\ çelişki, bu filmde yepyeni, taptaze bir havaya ve alabildiğine rahaılatıcı bir bıreşime kavuşuyor... Hele finalde kalabalık bir metro istasyonundaki "buluşma" sahnesi tek sözcükle "dayanılmaz." "Krokodil Dandi"yi görun... İyi vakit geçireçeğinize hiç kuşkum yok. K r o k o d i l D a n d i (Crocodile Dundeej / Yönetmen: Peter Faiman / Oyuncular: Paul Hogan, Linda Kozlowski, John Meillon, Mark Blum, Michael Lombard / Renkli bir Fox (A vustralya) fılmi (Site, Sinepop, Renk, Süreyya). "Krokodil Dandi" ya da Avustralya sinemasından gelen, oldukça ucuza çıkmış bir kuçuk film, nasıl oldu da dunyada geçen yılın en buytık hasılatını vapıp inanılmaz paralar getirdi? Sinemanın keftdine özgu ve bu sanayii lüm bunalımlara karşın yaşatan mucizelerinden biri bu. Ama filmi göriince, bu "mocwe"nın nedenleri de ortaya çıkmıyor değil. Film, kısaca, Avustralya'nın ırak köşelerinde özellikle timsahlara meydan okumasıyla canınan ve bunlardan birini, "bacağını kaptıgı haldc" haklamayı beceren bir avcıyı okurlarına tanıtmak uzere oralara giden New Yorklu genç bir gazeıeci kızla adamın ilişkilerini anlatıyor. Genç kadın, "vanşi orman"daki tehlike ve TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA\ 25 Mart "Gece Yansı" sabun köpüğu gibi bir film... Rahatça izleniyor, ama türüne hiçbir yenilik getirmiyor. Landis'in "dıizenli bir kargaşa" yaratma ve perdeyi alabildiğine görsel hareketle doldurma yeteneği, ancak yer yer kendini gösterivor: Sonlarda havaalanında geçen "terör" sahnesinde olduğu gibi. (Nefes kesici bir sahne bu...) Bunun dışında film asıl Landis'in irili ufaklı tüm rollerde oynattığı ünlüler açısından önemli... YANUSLIKLA.'SEYAHAT YA RESULALLAH" DEMEZ Mİi. /, 16ff 'OE 8U6ÜM, ÜAJUJ GeZGtU EUUYA ÇELEgl /STXAJ8UL. \ J>OĞMUŞTU. PAP/ŞAH IV. A/AA/ EULİYA ÇEteSf, ME/SA4C S, YASıMDA Hz. MUHAMMBD'i SÖRMÜŞ, OMA nŞ£f=AAT RESULALLAH" YE&UE,'SeYANAT YA e££ULALL4H* BU TA&JHTEN SOHI2A OURMADAN YOCCUUIK İSTAN8UL. !/•£ Ç€t/&eS(MDEN SAÇL/yAlSAK, OSMA~A/Ll TOPRAİCLAGIM/M HE/S. A£ÇÇE£/A// OOLAÇM/f, gU ARAPA Bt£.ÇOK YABAAJCI ÜLtZSYf &EZİP SÖtSMüÇ?. ELU Y/L tCAOAIZ SÜ&EU GEZtLEeiUE AİJT g/LGrL£&i IS£ AMfLA&f, &EAJKLJ TUHAF ÖYİCÜLE&.LE DE AA/U17~AA/ Ei/UYA ÇELBS/, 8U 25 Mart 1938 memleketin her tprafında satılan kadın çorablanmn ya standart edilmiş muayyen evsafta, yahud Ticaret ve Sanayi Odası tarafmdan damgalanmış olması lazımdır. Bu şekilde damgalanmak üzere Ticaret Odasına beyannamesi verilen kadın çorablanmn mecmuu, 12.000 tanedir. Bu 12.000 çorabın damgalanması için bir giin labii kafı gelmeyecektir. Bilhassa kadın çorablanmn ele almması bile çok müşkül olduğundan mühurleme işi de uzun sürmektedir. Bunun için Ticaret Odasında çorab ticarethanelerinde çalışan genç kızlar bu îşle meşgul olmak ta ve çorabları itina ile açıp mühürlemektedirler. Boşhıkta kalaıı îlginç fîkir Kaçatnah I Yazanyöneten: Başar Sabuncu / Goruntu: Erdal Kahraman / Müzik: Attilâ Özdemiroğlu / Oyuncular: Müfde Ar, Çetin Tekindor, Hâle Aktnlı, Engin Şenkay. Arzu FilmErler Film ortak yapımı (Emek, Reks, Atlantik, Sinema 74). İlk kez morgda karşılaşan ve 2 olüyu "teşhis etmek" zorunda kalan bir kadınla bir erkek... Ölulerden biri kadmın kocası, öbürü ise erkeğin karısıdır; bir araba kazasında birlikte ölmuşlerdir. Boylece "sevgili" oldukları, ikisinin de eşlerıni aldattığı ortaya çıkmıştır. Bu çifte şok karşısında sersemleyen "eşler", kısa zzmanda birbirlerine ilgi duymaya başlayacaklar, sonunda aynı "kaçana^ı" onlar da yaparak, birbirlerinde mutluluğu arayacaklardır... "Kaçamak", ilginç bir fıkrin gerçek bir sinema yapıtına dönüşemcden boşlukta kalmasına, anekdot düzeyinden yaşarhlık duzeyine, sinema yapın duzeyine çıkamamasına bir örnek... Niye? önce senaryo aşamasındakı boşluklar, eksiklikler... Sabuncu, bu kez "buıjuva çevresi"ne, nedense sayısız fılmimizde yapılageldiği gibi, "lümpen" bir bakışla bakmaktan kaçınamamış. Kli$elerden kaçınay\m, ozgun olayım derken alabildiğine klişelere saplanmış... Filmin 2 baş kişisi dışında kalan herkes nedense kaba, giderek iğrenç biçimde davranıyor. Daha morgdan başlayarak kadmın kız kardeşi ve kocası, erkeğin annesi inanılmaz biçimde duygusuz, acımasız davranışlar sergiliyorlar. Ölenlere bir küfretmedikleri kalıyor! (Aslında onu da yapıyorlar.) Hele annenin oğluna, daha cenazenin kalktığı gunün akşamı yüzüğünü parmağında tuttuğu için yakınması, inanılmaz bir şey: Hangi törede var bu? "Ihanel", ölümu bunca önemsiz kılabilir mi? So«ra 2 bas kişimiz, ölumlerin hemen ertesi günü, ilginç bir simetri de içeren garip davranışlarda bulunuyor: Biri ölen kadmın çalıştığı yere giderken, öburu Başar Sabuncu'nun dördüncü filmi "Kaçamak" 50Y1LÖNCE CumhuriYet İzmirPire hattı 193319M düşünülüyor. Tohum ıslah istasyonlannda elde edilecel: tip tohumların teksiri işi de kuruma verilecektir. Diğer taraftan bugün yalmz tzmir ve Adanada bulunan ziraat mücadele istasyonlarınm diğer mıntıkalarda da açılması düştinUlmektedir. de ölen erkeğin bürosuna gidiyor. Sonra, akıllan morgta ellerine geçen "anahtar'da, ikisi de olü çiftin bir arada oldukları garsoniyere gidiyor ve elbecte kaçınılmaz biçimde karşılaşıyorlar. Bu karşılıklı ziyaretler, her türlü psikoloji kuralına ve sinemasal tempoya boş verir biçimde suruyor da surüyor. Bu "araştırma" çabasırun nedenleri de belirmiyor: Acaba eski çiftler, özel yaşamlannda çok mutluydular da "obüt kadın" veya "öbur erkek" kimliklerinin bu yüzden merak çekmesi mî söz konusu? Yoksa daha morgıan başlayan bir "karşılıklı çekhrilik" mi bu işte rol oynuyor? MÜJDE AR VE ÇETİN TEKİNOOR Başar Sabuncu nun dofdııncu fılmi Kaçamak ta basrollen Mu|de Ar ve Çetm Tekindor paylaşıyorlar • Başar Sabuncu, tüm bunları ve başka şeyleri filminde gereğince açıklayamıyor. Yeşilçam standartlarının dışında bir film yapma, değişik bir öykü anlatma isleği seziliyor, ama somutlaşamıyor. Yer yer verilmek istcnen komik rolyef (evlilik yaşamının karikaturlestirilmesi, ha/ırhğı yapılıp yenilemeyen yemek bu da mı bir Bunııel etkisi? kapı komşuların ziyareti, vb.), dramatik boyutlann belirmemesi nedeniyle havada kalıyor. "Kaçamak" bizce Başar Sabuncu sineması içinde talihsiz bir dönemeç, bir an önce unutulmasında yarar olan bir seruven... Denizbank umum müdürii Yusuf Ziya İzmirde iken İzmirin yaş meyva ve hayvan Standardizasyondan evvel ihracatı işile bilhassa meşgul yapıinuş kadın çorablanmn olmuş ve bu ihracatm azami damgalanması için standart kolayhkla yaptlabilmesi için ilk evvel İzmirin Pire limamna nizamnamesinde tayin edilen müddet bu aksam bitmektedir, bağlanması imkamnı araştırmtştı. Filhakika bu Yarın sabahtan itibaren yoldaki tetkiklere burada da devam olunmuş, şimdilik Konya vapurunun Izmir Pire ÇIKOLATA LEZZETINhattma tahsisine karar DE BESLHYİCI VE verilmiştir. NF.FİS BİR GIDA Konya varupu, tzmirPire hattmda haftada iki sefer yapacaktır. Bu seferler, Denizbankın Türk vapurlarile Akdeniz limantartna tertib edeceği seferlerin ilkini teşkil ediyor. Konya vapurunun ilk sefere 7 nisanda çıkması kuvvetle 'Dtııcıcuj FOOO Dtm«\f.î muhtemeldir. Seferlerde yalmz yük değil, yolcu da alınacaktır. Bilahare ihtiyaca göre bu hatta daha büyük bir vapur tahsis olunacaktır. kOkoMAI r. b.lh»... IIIIIIK .tnnrlrır »«* h»X Almanyada ınşa edilmekte olan frigorifik tesisatlı vapurlardan ilki de bu hatta verilecektir. Kadın çorabları (ocomalt •4 Köylere ziraat memurları gönderilecek Ankara 24 (Telefonla) Ziraat Vekâleti niimune çifıiiklerinin devlet ziraat iş/etmesi kurumuna devri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle