Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET / 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ğı çekildi". ANAP Meclis Grubu'nda, kimi uyeler ise kulak çekilmesini yeterli görmediler ve "Parlamentoyu ve miDetvekillerini hiçe sayan bürokratlann kulaklarının çekilmesinin yelmeyecegini, diUerini kesmek" gerektiğıni söylediier. Bu olaya "suskun toplum" özlemine bir de emir kulu "dilsiz bıirokratjar" ekleme isteğini belirtmesi bakımından değinmekle yetiniyoruz. Aynı Meclis grubu toplantısında, TBMM Başkanlığı'na sunulan yerel seçim yasa tasansma ilişkin bilgi verilirken, " n e zaman secim lafı etsek, muhalefet Anayasa Mahkemesi'ne gitme\i âdet haline getirdi" denildi. ANAP Genel Başkan Başyardımcısı'na göre, yerel seçimlerin beş yılda bir yapılacağını öngören anayasanın 127. maddesini muhalefetin yaptığı gibi "yorumlamak mümkün değildir." Anayasası'nm 10. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" hukmü karşısında "imtiyazlı s ı n ı f savının ne kadar anlamsız olduğu ve anayasaya ne denli ters düştüğü açıktır. Ve sanmıyoruz ki bu sav aynı partinin yöneticileri ve öteki rnilletvekilleri tarafından benimsensin. Konuşmasını "ervela çıkannızı düşünmezsenu, milletin çıkannı düşünemezsiniz" diye sürdüren sayın milletvekili diyor ki: "Benim garip mflletvekilimin hakkını (!) Anayasa Mahkemesi'nde bir kez daha savunsak gunah mı işleriz?" Anayasa Mahkemesi, milletvekillerinin ayrıcalıkh emekliliğine ilişkin kanunu anayasaya aykırı bularak iptal etmiş olduğuna göre, sayın milletvekili, TBMM'nin anayasaya aykın kanun yapmamak zorunda olduğunu belirleyen anayasanın 11. maddesine karşı, yüce Meclisin bilerek, isteyerek anayasaya aykınlığı kuşkusuz bir tasanyı kanunlaştırmasmı önermektedir; "bakarsınız Anayasa Mahkemesi'nin inana degisir" gerekçesiyle. Bir kanunun anayasaya aykırı olup olmadığını saptamak bir " i n a n ç " sorunu değil bir hukuk sorunudur. Ama sayın milletvekili ile bu kanun tasarısını TBMM'ye sunmuş olanlann amaçlan başkadır. Şöyle ki; anayasaya aykınlığı saptanmış ve iptal edilmiş bulunan kanun doğrultusunda çıkarılacak yeni bir kanun büyük bir olasıhkla Anayasa Mahkemesi'ne göturülecek ve iptal edilecektir. Ancak kanunun yürürlüğe girdiği gün ile iptal kararımn Resmi Gazete'de yayımlanacağı güne kadar geçecek süre içinde eski ve yeni milletvekilleri ayncalıklı emeklilikten yararlanacaklardır. 15 MART 1988 "Kanunlar Anayasaya Aykım olmaz" Anayasa kurallarının amacmdan saptırılmadan, yozlaştırılmadan, gereği gibi uygulanması toplum düzeninin kesintisiz yürümesi açısından büyük önem taşır. Ancak siyasal iktidan ellerinde bulunduranların, anayasanın kendi yetkilerini kısıtlayan hükümlerinden sıyrılmak yollarım arayıp zorladıklan da çokça görülen bir olay. Prof. Dr. EDİP ÇELİK yozlaştınlmadan, gereği gibi uygulanması ise topHer toplumun bir hukuk düzeni olduğu, her lum düzeninin kesintisiz yürümesi açısından budevletin bir anayasası bulunduğu kuşkusuz. Yuyük önem taşır. Ancak siyasal iktidan ellerinde rurlükteki anayasayı beğenirsiniz, beğenmezsiniz bulunduranların, anayasanın kendi yetkilerini kıama ona yine de uymak zorundasınızdır. ÇUnkü, sıtlayan hükümlerinden sıynlmak yollannı arayıp anayasamızın 11. maddesindeki deyişle "Anayazorladıklan da çokça görülen bir olay. sa hukümleri, >asama, yürülrae ve yargı organlannı, idare makamlannı ve diger kunıluş ve kişiAnayasamızın 11. maddesinin 2. fıkrası "Kaleri baglayan lemel hukuk kurallandır." nunlar anayasaya aykın olamaz" hükmunü koymuştur. Bu anayasa buyruğu doğrudan doğruya Böyle olmakla beraber anayasa kurallan zaman yasama organına yöneliktir. TBMM, anayasaya zaman ihraal ya da ihlal edilir; edilebilir. Çunkü aykın kanun çıkarmamak zorundadır. Ancak, her hukuk kuralları doğa kurallarından farklı olarak hukuk kuralı gibi anayasanın da çiğnenmesi olaolan'ı saptayan kurallar değil, olması gereken'i sıhğı vardır. Yasama organından istenmeden, bigösteren kurallardır. Doğa kurallan bir neden soliruneden anayasaya aykın bir kanun geçebilecenuç ilişkisini belirtır. Bu kurallar insanlar tarafınği gibi; TBMM bilerek de anayasayla çelişen bir dan konulmuş olmadığı gibi, nedenler ve koşulkanun çıkarabilir. Böyle durumlarda, anayasaya lar birleşince sonucun doğmasında da insanın katuygunluk denetimini yapmak amacıyla kurulmuş kısı yoktur. Oysa hukuk kurallan belli bir toplumbulunan Anayasa Mahkemesi harekete geçirida ve belli bir çağda, toplum yaşamının gereği olalebilir. rak koDulmuş kurallardır. Toplum düzeninin bozulmaması için, ilişkilerin bu kanun ve kurallara Şimdi bu saptamalanmızın ışığı altında, bir yanuygun olarak yürutülmesi zorunludur. dan ANAP Meclis Grubu'nun 1 Mart 1988 günlü toplantısında, öte yandan 1988 bütçe kanunu taKonulmuş olan bu kurallan uygulaması geresansmın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda ken de kişilerdir. Bunun sonucu olarak da doğa kanunlannın çiğnenmesi (ihlal edilmesi) mümkün göruşülmesi sırasında kimi sayın üyeler tarafından yapılan konuşmalan ve öne surülen savları irdeolmadığı halde, hukuk kurallan insanların koyİemek istiyoruz. duğu, insanlara seslenen (hitap eden) ve insanlar tarafından çiğnenmesi olanağı bulunan kurallarSuskun toplum Dilsiz biirokrat dır. Ne var ki, hukuk düzeni hukuka aykın eylem ve işlemlere karşı öngördüğu yaptınmlarla, ayBasmdan öğrendiğimize gore, KİT Danışma Kukınlıklan önlemeye, düzeltmeye, bunları en az'a rulu'nu "arpalık" olarak niteleyen Toplu Konut indirmeye çalışır. Fonu Idaresi Başkan Vekili'nin bu sözü "gerekli makamlara iletildi" ve Başkan Vekili'nin "kulaAnayasa kurallanrun amaandan saptınlmadan, PENCERE Özal, doğrusu açık konuşmuştu: " ANAPta dört eğilim var..." Selamet'in dinciliği, Hareket'in faşizmi, AP'nin sermayeciliği gövdeyi oluşturacak, tövbekâr solculara göz yumulacaktı. 12 Eylül darbesi, "kökü dısarda vesayet demokrasisi" kuruyordu. Siyasal program belliydi: Büyük bir "merkez part/s/"sinin güdümünde ve "Başkan Baba"n\n gözetiminde "altematifsiz" iktidar 2000 yılına kadar yürüyecekti. 1980'den bu yana 25 milyar dolarlık dış destekle uygulanan bu plan yıkılıyor. ANAP, askeri yönetimden iktidan devraldıktan sonra dört yıllık ' iktidarında 20 milyar doları aşkın dış krediyle pompalanmış, ama bir seçim dönemini sonuna kadar getirememiştir. • özal konuşabilir: " ANAP'ta dört eğilim varf Kimseden tıs çıkmaz... Özal söyleyebilir: ' Ekonomide ihtilal yaptık..." Alkış toplar... Hele Erdal İnönü ağzını açıp "SHP'de dört eğilim var"desin ya da "ekonomide ihtilalyapacağız" diye konuşsun, ortaklık birbirine gırecektir. Çünkü sermayenın borazanları büyük gürültü çıkanriar, egemen ideolojinin baskısı altında yılgınlaşmış çevreler de bu gürültüye pabuç bırakırlar. özal "ANAP'ta dört eğilim var" derken hoşgörülü olur, ama SHP'de hiç kimse bu hosgörüyü içine sindiremez; sosyal demokrat olduğunu söyleyen çoğu kişi partiye "s/zma'iardan söz açar; bir başkası SHP'nin "yamalı bohça" olduğunu ileri sürebilir; yılgınlasan solcuların yürekleri de tıp tıp atar. Kişinin en büyük düşmanı, yüreğindeki kuşku, korku, bağnazlık ve güvensizliktir. • Toplumlar gibi siyasal partiler de değişir ve dönüşür. Halk Fırkası "Kuvayı Millıye rur)u"yla kurulmuştu. CHP ilk dönemlerinde devrimciydi, sonraları bürokratik kalıplaşmalar içinde kurudu. 27 Mayıs Devrimi'nde Türkiye ilk kez "sosyal devlet" deyimini işitti ve 1960'larda CHP çatladı. ismet Paşa "Ben kırk yıllık solcuyum" dedı. Ortanın solu hareketi, partinin taze bir kimlik arayışıdır, ama ne toplum yerinde sayıyor ne de dünya durduğu yerde duruyor; evrim sürecektir; CHP'nin SHP'lileşmesi de kaçınılmaz bir dönüşüm... Türkiye alt üst oluyor, sosyal patlamalaria değişiyor, taze toplumsal güçler siyasal yasama katılıyor; bir sosyal demokrat parti nasıl dondurulabilir? Batıdaki bir sosyal demokrat partiyle Türkiye'deki arasında büyük ayrılıklar var. Batıda demokrasi var, Türkiye'de yok. Batı sanayileşmiş, Türkiye'de endüstri devriminin ilk asamaları yaşanıyor. Batı sosyal demokratlan Marksizmden yola çıkmışlar, Türkıye'dekiler Kuvayı Milliye'den ve Kemalizm'den güç alıyorlar. Batıda paylaşımcılıkönemli, Türkiye'de üretımi patlatmak şart. Batıda ışçi sendikalarıyla sosyal demokrat partiler arasında organik bağ var, Türkiye'de yasak. Batı dışa dönuk yüzünde sömürücü, Türkiye sömürülüyor. Batıda çalısan nüfus işçileşmiş, Türkiye'de köylülükten kurtulamamış Batıda sosyal demokrasinin geleneği var, Türkiye'de oluşmamış. Batıda askeri darbe yok, Türkiye'de siyasal iktidar bir askeri darbenin uzantısı... SHP'nin işi çok güç... • Ama ANAP'ınki de güç... Çünkü ANAK ınişe geçti, dışarda saptanan ve Türkiye'ye uygulanan model çöküyor. "Büyük Patron" bu çöküşte ANAP'ın işinin bittiğine karar verirse partiyi çatlatıverir. Şimdılik erken gibi görünüyor, ama dış finans kapital Türkiye için yeni bir arayışa gırmiş olabilir. İşte bu gibi dönüm noktaları da tarihsel fırsatlann ortaya çıktığı eşi bulunmaz anlardır. SHP kendi içindeki "senben" kavgasını bırakır da toparlanabilirse Türkiye'nin yazgısına adını yazabilir. Güç ve Kolay... tmtiyaziı sınıf Anayasayı yorumlamak yetkisi iktidann teke[inde olmadığına göre, iktidann yorumuna katılmayaıı, bu yorumu benimsemeyen muhalefetin Anayasa Mahkemesi'ne başvurmak hem hakkı hem de görevidir. Bunu doğal karşıiamak, bir kanunun anayasaya uygun olup olmadığının yargısal denetiminin yapılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurma girişimini kmamamak gerekir. Çünkü demokratik olma savındaki bir toplumda hiçbir eylem ve işlemin hukuka ve kanuna, kanunlann da anayasaya aykın olmaması başta gelen koşuldur. Bizi daha da şaşırtan milletvekillerine ayrıcalı emeklilik yasa tasarısının Plân ve Bütçe Komisyonu'nda göruşülmesi sırasında yapılan konuşmalardır. Bilindiği gibi, milletvekillerinin emekliliği konusunda çıkarılan bir kanun 1987 yıhnda Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmişti. Aym doğrultudaki bir kanunu TBMM bu kez 18 Haziran 1987'de kabul etmiş; ancak bu kanun da Cumhurbaşkanı tarafından tekrar göruşülmek üzere TBMM'ye geri gönderilmişti. Plân ve Butçe Komisyonu'nda, kanunu savunan ve hukukçu olarak bilinen bir sayın üye, önce "bizler imtiyazlı bir sınıfız" diyerek hem milletvekillerinin bir "sımf" oluşturduğunu hem de bu sınıfın "imtiyariı" olduğunu vurgulamıştır. TC Sayısal güce dayanarak... Bu davranış, muhalefet milletvekilleri tarafından "yasaya karşı hile" ve "hukoki bir aldatmaca" olarak nitelendirildi. Biz bunun da ötesinde sorunu daha geniş boyutlan içinde anayasaya, kanunlara, kısacası yürürlukteki hukuk düzenine saygılı olmak ya da olmamak biçiminde göruyoruz. Bir iktidann sayısal gücüne dayanarak yasama organından anayasaya aykınlığı açık seçik kanunlar geçirtme çabası, anayasamızın 2. maddesinde de yer alan "hukuk devleti" kavramı ile bağdaşamaz. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD 1938 mart ayının 12. günü, Nazi Almanyası'nın askerleri, sınır işaretlerini devirip Avusturya topraklanna girdiler. Tarih sayfalanna yerleşmiş yaklaşık 900 yıllık Avusturya devleti, Hitler çılgınının deyişiyie "Ostmarkt" olarak, III. Reich Almanyası1 na katılmış oluyordu! Günümüz Batı ve Doğu dünyasında saygın bir yeri olan Avusturya, geçenlerde yayımlanmış basın bildirısınde şöyle dıyor: "Tam tamına ellı yıl önce, 12 Mart 1938 günü Alman orduları Avusturya topraklanna girdi ve 900 yıllık geçmiş, Avrupa haritalarından silindi. Hitler, 1933 yıhnda Almanya'da yönetimi ele aldığı günden başlayarak radyolarda sık sık sesini duyuruyordu. Sıradan ınsanları, bilinçsiz yığınları çeken ve sürükleyen tuhaf bir sesi ve konuşma biçimi vardı. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış Almanya'yı kurtarmanın tek yolu 'Yahudileri ve para babalarını yok etmek'ti. Bütün konuşmalarında hep bunu yineliyor ve milyonlarca Alman, "Sieg heil!" diye yırtınıyordu. Hitler konuşmuyor, adeta böğürüyordu. Hitler orduları, bu ön çalışmalar sonucu Avusturya'da da oldukça coşkulu karşılandı. Gençler, işsiz güçsüzler Hitler'i 'Sieg heil' diye yırtınarak karşıladılar. Ne var kı.birkaç gün sonra gerçeğin çirkin yüzü ortaya çıktı. Nazilenn SA'ları (saldırı bölüklerı) kendılerıne yakın bulmadıkları binlerce Avusturyalıyı tutuklamaya başladılar. Nazi partilı olmayanlar yığınlatutuklanıp kamplara tıkıldılar. Türlü işkenceler ve öldürmeler kısa sürede Avusturya'yı yaşanılmaz duruma getirdi. Almanya'da Hıtler'ın yönetimi ele geçirdiği 1933 seçimlerinden sonraki 12 yıl, dünya politika tarihinin en karanlık ve kapalı dönemidir. 1938'de Avusturya ve Çekoslovakya'yı dünya haritasından silmiş oian Naziler, 1939 eylülünün birinci günü Polonya topraklanna saldırarak Ikinci Dünya Savaşı'nı başlatmış oluyordu. Balkanlar'ı ve kuzey ülkelerine kadar bütün Avrupa'yı. daha sonra Moskova'ya kadar doğuyu işgal etmişlerdi. Çağdaş dünya edebiyatının en insancıl yazarlarından Stefan Zvveig bu dönemi hüzünlü bir gerçekçilıkle anlatır. 1938 Viyanası'ndan yola çıkarak, Viyana'dan ayrılışını, Avusturya'nın yok oluşu açısından değerlendıren bir anlatımla: "Şimdi soyleyeceklerim ış işten geçtikten sonra söytenmiş şeyler değil, gerçeğin fa kendisı sayılsın isterim. O en son ikı günde Vıyana'nın bütün tanış sokaklanna, her kiliseye, her bahçeye, doğduğum bu sehrin bütün kıyı bucağına bakarken hep ve hep 'Artık bir daha göremeyeceğım!' diye düşundum. Anamı kucaklarken de yine 'Bu son göruşüm' diye aklımdan geçirdim. Bu şehirde ve bu ülkede her şeylere o 'Bir daha göremeyeceğim!', bunun bir aynlış, bir daha buluşmamak üzere en son bir ayrılış olduğu bilinciyle baktım. İçinde yirmi yıl süreyle çahşth ğım evimin bulunduğu Salzburg'tan, istasyona olsun inmeden, geçip gittım. Yamaçtaki evimi, nice yılların canlı anılarryla dolu o evi, vagon penceresinden de görebilirdim. Ama o yana bakmadım bile! Hem ne diye bakacaktım? Tren stnırı asarken, Incil'deki Lut Peygamber gibi, arkamda sadece tuz ve kül yığını, taşlaşmış bir geçmiş bıraktığımı bilıyordum. Viyana'ya zafer alayıyla gırecek bir Hitler'in yapabileceği bütün korkunç şeyleri önceden sezdiğimi sanmıştım! Ne var ki, Avusturya'nın, dolayısıyla da Avrupa'nın zorbalara boyun eğdiği o 13 mart (12 marta baglayan) günü olup bitenleri, insanlık için utanç verici olayları, hiç kimse hayal edemezdi! Benim düşünebildiğim, olup bıtenler yanında pekzavallı, önemsiz ve çekingen kalırdı. Artık soygunculuk ve hırsızhkla yetinilmıyordu. Ünıversite profesörleri sokakları elleriyle temizlemek zorunda bırakılıyordu. Ak saka/lı ve sofu Yahudiler tapınaklara sürüklenip diz çökturülerek 'Heil Hitlen" diye bağırdılar. Suçsuz kişiler sokaklarda tavsanlar gibi yakalanıp SA kışlalannın ayakyollannı temizlemeye sürüklendiler." Avusturya'nın sağlıklı yapıya kavuşması için çetin yollardan geçmek, acılı yıllara katlanmak ve direnmek gerektı. 19381945 döneminde Hitlerci Almanya'nın işgalıne karşı dırendiler. Zorlu savaşımlarda yüzbınlerce Avusturyalı öldü, yüzbınlerce Avusturyalı kamplarda yıllarca ışkenceye katlandı. Onbınlerce Avusturyalı Nazilerin sürükledıgi savaş alanlannda can verdi. Mayıs 1945'te yenık duşen Hitler ordularının yerinj 'Dörtler' aldı. Avusturya dört bölgeye ayrıldı. Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa asker birlikleri bir on yıl Avusturya'da kaldılar. Sonunda Dörtler gitti. Avusturya, barış anlaşmasına kavuşmuştu. Günümüzün banşsever ve gerçekten demokrat Avusturyası elli yıllık bir acılar, direnmeler, savaşımlar ürünüdür. Devnmci ki kan kırmızı bir guldur Devrımcide bir kavgadır ölüm Neye yarar, bıçağa değmeyen bılek Sevgiye ve kurşuna açılmayar\ yurek Ozgürluk, demokrası ve sosyalizm mücadelesinde halkımızın yiğit eviadı KONGRE İLANI Ozanım Ozan Vılın en guzel turkülerıyle KASETÇIMZDE GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI BAŞKANLIĞI'NDAN Sendikamız Yönetim Kurulu'nun 8.3.1988 tarih ve 98/1 sayılı kararı uyannca sendikamızın 1. olağanüstu genel kurulu 3 Nisan 1988 Pazar gunü saat 10.00'da Zonguldak merkezindeki sendikamız toplantı salonunda aşağıdaki gündem uyannca yapılacaktır. İlk toplantıda yeterli sayı sağlanamazsa ikinci toplantı 10 Nisan 1988 günü saat 10.00'da aynı yer ve aynı gündem uyarınca yapılacaktır. 2821/2882 sayılı Sendikalar Kanunu uyannca ilan olunur. GÜNDEM: 1 Açıüş ve yoklama, 2 Divan seçimi, 3 Saygı duruşu, 4 Olağanüstu genel kurul gerekçesinin okunması ve göruşülmesi, 5 Seçimler, A Sendika yönetim kurulu seçimi (unvanlı) a) Genel Başkan b) Genel Başkan Yardımcısı (BasınYayın Araş. Mevzuat) c) Genel Başkan Yardımcısı (Idari Organizasyon) d) Genel Sekreter e) Mali Sekreter 0 Teşkilatlandırma Sekreteri g) Eğitim Sekreteri B Yönetim kurulu yedek üyeleri seçimi (unvansız yedi kişi) 6 Kapanış. 12 Mart 1938 G A U MUSIC CEMTER Unkajan I N1 Ç 6 Blok 6444 IST Tel 527 69 59 ŞU8E Dızı Sok No 36 5 Beşıktas I S T E~ ARNA KASETÇtLlK MUSIK MARKETIN& keup ST 56 5000 K O L N 0221 6245 05 BU GENÇ YARDIM BEKLİYOR! 24 yaşındayım, 2 böbreğim de çalı^mıyor. Bir yıldır SAMSUN SSK Hastanesi'nde diyalize bağtı yaşıyorum. Normal yasama dönebümem, sizler gibi mutlu ve gulen biri olabilmem, yine sizlerin yapacağı yardıma bagh. tŞ BANKAS1 FATSA ŞUBESİ 026872 Nolu hesapta başUttıgım yardım kampanyasına yardımlannızı bekliyorum. tlgilenenlere mınnettar kalacagım. SEBAHAT SARIHAN/BEYCELİ KÖYÜ FATSA Özgürlük ve maceranm tadı Aramızdan iki yıl önce aynlan "sevdiceğimiz", halk şirketleri idealinin yılmamış girişimcisi, duşünür Dr. Saf ter Giritligil'in yaşayan anısını ım dostlarımızla paylaşıyoruz. Bu baharda di. açan erguvanlann şerefine... EŞİ ve KIZLARI PANEL Konu: KİTLE KIRIMLARI ZİNClRlNtN 16 MART HALKASI VE DEMOKRASİ Yöneten: Prof. Dr. AYDIN AYBAY Katılanlar: ŞUKRAN KETENC1, Av. TURGUT KAZAN, MUSTAFA AKTOLGALI, Av. NURTEN ÇELİK Yer: Dünya Sineması Tarih: 16 Mart 1988 Saat: 18.30 NOT: GtRÎŞ SERBESTTİR YIKILSIN DARAGAÇLARI HALUK ÖZKAN İDAM GECESİ ÖZGUN MUZİKTE YILIN EN IDDIALI KASETİ ÇIKTI... GALA MUSIC CEMTER: Ur>acar I MÇ 6 Blok «44 IST Tel 527 69 59 ŞüBE Dızı Sok No 36 5 Beşıktaş IST Tel 169 56 46 KeuD Slı 58 5MvlK0LN Tel 0221 6245 05 «RNA KASETÇİÜK MUSIK MARKETIN6 azjznesn KORKUDAN KORKMAK Kapitalistler kendileri herkesten çok daha iyi bilirler ki, sermaye dünyanın ve tarihin en korkak varlığıdır. Kendisi korkak olan y***"**^ sermaye, yaşayabilmesi için ' t~ korkutmak, korkudan korku i üretmek, kendisi için korkulan ^ , bir ortam yaratmak zorundadır. V <. Sermaye, korkudan korku duyulan bir ortamda varlığını \ sürdürebilir. MUSTAFA ÇAMLIBELM ölumünün 9. yıhnda saygıyla anıyoruz. Anısı mücadelemıze ışık tutacaktır. ARKADAŞLARI ADINA SEDAT KARAKAŞ 1727 >aş!armda bayanlar, İngıltere'de çocuğa bak, karşıliğında Ingıli7ce öğren 1158 53 42 1979 VILIICRA PL 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR Londra'da İşadamlanna kısa sürelı BARA T 147 44 88 148 43 57 yoğun kurslar dcğerli kitaplar yayınılar.