19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 SUBAT 1988 • ••• HABERLERİN DEVAMI henüz savaşın sona erdirilmesi için bir yaklaşım sergilemekten uzak kalıyor. Ama buna rağmen OzalMusavi görüşmesinde savaş yine elbette ele alınacak. özal'ın bugun başlayan gezisinde asıl ağırlığı ekonomik konular oluşturuyor. 1984yılındaimzalanan ve yaklaşık iki milyar ddara uzanan ticaret hacmi özellikle 1987'de büyük gerilemeye uğruyor. 1985 ve 86'da Türkiye nin Iran'a dış ticareti fazla verirken, 1987'de hem ticaret düşüyor hem de İran fazla vermeye başlıyor. Türkiye 940 milyon dolarlık petrol ithal ederken, ancak 450 milyon dolarlık mal satabiliyor. Dolayısıyla Türkiye, iran'a 500 milyon dolar açık veriyor 1987'de. Bunun attında yatan bir gerçek var: Türk mallannın fiyatlarının iran tarafından "yüksek" bulunması. Bazı alanlarda da Iranlılar haklı. Örneğin İran Yeni Zelanda'dan satın aktığı etle Türkiye'nin önerdiği et fıyatı arasında ton başına tam bin dolar fark var. Türk işadamlarının "iran'a ne olsa satarız" mantığı artık geçerli değil. özellikle de fiyatta... özal bu gezisJnde ticaret hacmini yeniden arttırmayı deneyecek. Bir de "iran'dan Akdeniz Dörtyol'a uzanacak petrol boru hattı" var ekonomik gündemde. Hafta başında Tahran'a giden Devlet Bakanı Yusuf özal, şu sırada petrol boru hattıyia ilgili çok sıkı bir pazarlık yürütüyor. Ancak henüz bir anlaşma sağlanmış değil. İran toplam 3.5 miryar dolarlık boru hattının bir milyar dolannın Türkiye tarafından karşılanmasını öneriyor. Türkiye bir milyarın altına inmek istiyor. Ddayısıyta bir anlaşma sağlanmış değil. Ozetle, siyasal yonden "pek heyecanlı" olmayan, ama ekonomik yönü ağır basan bir geziye çıkıyor özal. Gezinin heyecanı bu kez ekonomide. Tahran'da ticaret hacmini yeniden arttırabilir ve petrol boru hattında anlaşma sağlanabilirse, Özal kendi hanesine "başanlı bir not" düşecek. Aksi haJde iki ülke arasında "geleneksel gezilerinden birini" yapmış olmaktan öteye gitmeyecek. CUMHURİYET/15 ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baftarafi 1. Sayfada) Sonra da geçen haziran ayında iran Başbakanı Musavi'nin kendisini ziyareti sırasında düşürv düklerini tek tek aktarıyor. Ancak aynı gezi sırasında, "Evren'in kuşkularını giderici bir btçimde", Başbakan Turgut Özal da İran Başbakanı'na "iran'dan Atatürk'e ve laiklığe, genel olarak Türkiye'ye saldıran yayınlara" dikkat çekiyor. Bu yayınların sona ermesini istiyor. Bunun üzerine Türkiyelran arasında "davranış kodu" olarak anılan bir protokol benimseniyor. Yani, karsılıklı ilişkileri düzenleyen ılkeler dizisi... Buna göre: " Taraflar birbirterinin iç siyasetlerine ve rejimlerine kanşmayacaklar Birbirterinin rejimlerine dönük politika yapmayacaklar. Etkili okJukları yayınları denetleyecekler ve böylelikle birbirlerinin siyasal sistemlerine dönük eleştirileri önlemeye çalışacaklar. Birbirteri aleyhinde resmi yayınları durduracaklar". işte bu "davranış kodundan" sonra, yani hazirandan bu yana İran'dan Atatürk ya da laikliğe yönelik efeştırilerin arkası kesiliyof. iki ülkenin "davranış koduna" uyması, Türkiyeiran arasında bir ara tırmanan gerginliği önemli ölçüde yumuşatıyor. Oysa ondan önceki iki yılda yapılan karsılıklı ziyaretlerde ana konu, iran'dan Atatürk ve laikliğe yönelen yayınlar ile Türk basınının buna karşılık vermesi çerçevesinde yoğunlaşıyor. ikili sorunların dsşında her görüşmede ele alınan konulardan biri de "İranlrak savaşı". Geçenterde İran Dışişleri Bakanı Velayeti'nin Özal'ı ziyareti sırasında özal'ın yeniden vurguladığı gibi, "iran'ın savaşı kazanması çok güç". Aslında savaşı artık iki ülkeden birinin kazanması çok güç. Ortaçağdaki "Haçlı Sefeıieri" ya da Avrupa'daki "Otuz Yıl Savaşlan" gibi uzayıp gidecek ve sonuçta iki tarafa da bir kazanç sağlamayacak noktaya gelmiş bulunuyor iranlrak savası. Ancak iran Hükümet SEIA ek mektııbunu onayladı ANKARA (Cnmbnriyet Bürosu) Amerika'nın son zamanlarda yoğunlaşan isteği üzerine Türkiye, bir yüdır askıda tuttuğu Savunma ve Ekonomik tşbirliği Anlaşması (SEtA) ek mektubunu onayladı. 16 Mart 1987 tarihinde Washington'da imzalanan SElA'nın ek mektubunun Bakanlar Kunılu tarafından onaylanmasıyla birlikte bugtin Resmi Gazete"de yayımlanarak yüriirlüğe gireceği açıklandı. 1980 yılında Amerika ile imzalanan SEİA, 1985 yılında sona erdi. Aynı yıl, 1990 yıhna kadar uzatıldı. Ancak bu arada SEİA'ya ek olarak ABD ve Türkiye'nin özellikle savunma alanında karsılıklı işbirliğini içeren ek mektup da 16 Mart 1987 günü Washington'da imzalandı. lmzalanmış olmasına rağmen ek mektup, bir yıla yakın süredir Türkiye"de Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmadığı için yürürlük kazanamadı. Hükümete yakın çevrelerden edinilen bügUere göre, SElA'nın ek mektubunun askıda tutulmasına neden olarak Türkiye, son bir yıl içinde "Amerikan Kongresi'ndeki Türkiye'ye yöDelik olamsuz gelişmeleri" öne sürdü. Ancak son zamanlarda AmerikaL nin Türkiye'nin ek mektubu onaylaması için, girişimlerini yoğunlaştırdığı ve bu yöndeki isteklerini artan biçimde dile getirdigi öğrenildi. Son Bakanlar Kunılu toplantısmda konu>TI bir kez daha inceleyen hükümet, "ek mektubun daha fazla askıda kalmasını sakıncalı gördü". Ermeni tasansının Kongre'den geri dönüşü, Türkiye'ye yapılan yardım miktannın azalmasına rağmen, içeriğınin düzelmiş olması, örneğin Amerikan yardımlarındaki hibe bölümlerinin artması, FMS kredilerindeki geri ödemesiz bölümün yükseltilmesi, Türkiye tarafından "olumlu gelişmeler" biçiminde değerlendirildi. Bunun sonucunda da Bakanlar Kurulu, bir yıl önce imzalanan ek mektubun onaylanmasına karar verdi. Ek mektubun bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi bekleniyor. Taraflann bundan sonra özellikle ortak savunma konulannda işbirliğinin artacagına dikkat çekildi. Konuyla ilgili dün yapılan Dışişleri Bakanlığı açıklamasında aynen şöyle denildi: "BUindigi gibi, ABD ile aramızda mevcut Savunma ve Ekonomik tşbirliği Anlaşması çerçevesinde yurulülen uzun müzakereler sonunda mutabık kalınan ek mektup 16 Mart 1987 tarihinde \tashİDgton'da imzalannuştır. İki ülke arasındaki savunma ilişkilerinin hukuki çcrçevesini oluştun n 1980 anlaşmasını 1990 vılına kadar uzatan ve metni daha önce kamooyuna açıklanımş bulunan söz konusu ek mektupta, çeşitli hususlar meyaıunda, ABD giivenlik yardımının hibe bolümleriıün mümkiin oldııgu ölçiide artünlraası. Türk SUahlı Kuvvetleri teçbizatının modernizasyonu için maizeme yotuyla da destek saglanması, FMS borçlannın geri ödeme yiikünün hafifletilmesi, karsılıklı ticareümizjn >akın münasebetlerimize uygun bir düzeye çıkanlması ve savunma sanayii alanında birlikte calışüması da öngörülmektedir. Gerek anlaşmada yer alan bülün bn nususlan, gerek tkinci Dünya Savaşı'ndan beri .vakın ikili ilişkiler içinde bulundugumuz miittefikimiz ABO ile miinasebetlerimizin çeşitli veçhelerini dikkale alan hükümetimiz, söz konusu ek mektubun onaylanmasım kararlastırmış buinnmaktadır. Bu konndaki kararname 28 Şubat 1988 tarihü Resmi Gazete'de yayımlanmakudır." (Baştarafı 1. Sayfada) anlaşmazlıklan görüşmek üzere, dün ilk kez olağanüstü toplantı yaptı. Toplantıda, MYK'nın Yenimahalle ilçesi ile ilgili olarak Ankara il örgütünün karannı kaldırmaya yetkisi olup olmadığı uzun tartışmalara yol actı. Sorunu gündeme getiren Esref Erdem, Yenimahelle'deki durumu belgeleriyle anlattı ve "Buna yalnızca Yenimabelle sorunu olarak bakılamaz. Bu bir hjıkuk ve parti içi demokrasi sornnudur. Kendi içinde hukukun gereğini yerine getiremeyen bir parti dışanya güven veremez" diye konuştu. Olağanüstü toplantı çağnsına imza verenlerden Mustafa Timisi PM'nin kurultaydan sonra en yetkili organ olduğunu bildirerek, PM'nin MYK'nın her karannı göriişüp tartışabileceğini söyledi. Cüneyt Canver, Inönü'nün MYK'daki sözlerinin çarpıtılarak dışanya sızdınldığına değindi ve "Böyle bir gelişme karşısında dunım vahimdir" dedi. Mehmet Moğoltay ise örtülü oyunlar oynandığını anlattı ve oyunlarm açık oynanmasım istediAylaAkbal ise, Parti Meclisi'nin kamuoyunda hiç de iyi bir göriintü vermediğini bildirdi ve kurultaya yönelik gruplaşmalardan yakınarak, "Hicbir partide bizdeki kadar kişisel çıkar hesaplannın yapıldığı göriilmüyor" dedi. Akbal, Yenimahalle sonınunu çözmek için PM'nin olağanüstü toplantıya çağnlmasını da elcştirdi ve kısır çekişme havaları nedeniyle SHP'ye oy veren 8 milyon yurttaşın umutsuzluğa kapıldığını anlattı. SHP'de yetki bunalımı aldun" diye konuştu. Sağlar, Göklevent yönetiminin göreve iade edildikten sonra merkez ilce ve Tarsus ilçe yönetimlerini görevden aldığını da söyledi. Genel Başkan lnönü de Sağlar'ın isteğini destekJeyerek, "Yeni heyetin partiji bnyüteceğine inamyorom. Onun için itirazın reddini istiyonım. Benim görüşüm bu, ama karan siz vereceksiniz" dedi. Daha sonra yapılan oylamada Ahmet Şevki Göklevent başkanlıgmdaki lçel Û yönetiminin yeniden göreve iadesi 15'e karşı 18 oyla kabul edildi. PM'de bir süre önce Bilecik il başkanlığı tarafından görevden ahnan Bozüyük ve Pazaryeri ilçe örgütlerinin itirazlan da kabul edildi. PM üyesi Tayfur Ün'ün karşı çıkmasına rağmen Bozüyük ve Pazariçi ilçe örgütleri görevlerine iade edildi. lnönü toplantı sona ererken parti meclisi üyelerine "Yann (bugün) size söyleyeceklerim var" dedi. Ancak "Haydi sizi yonnayayım" diyerek sözlerini tamamladı. SHP Parti Meclisi'nin bugün saat 11 .OO'de yeniden toplanarak çalışmalanm sürdürmesi kararlaştınldı. Ancak, bugünkü toplantıda, son kararlar ışığında Genel Başkan lnönü' nün yeni girişimlerde bulunabileceği belirtildi. GO7J FM UGUR MUMCU (Baftarafi 1. Sayfada) Hasbi Ağa, demokrasimizin ve ihracatımızm vazgeçilmez unsurlarından biridir. Satsın sanayiciler villalarını, alsın Hasbi Ağa bu villaları.. Hasbi Ağa, Belçika'ya, Hollanda'ya, Almanya ve Fransa'ya mantar, at ve merkep eti satıyor, buna karşılık, Allah ne verdiyse, dolar, mark ve vergi iadesi olarak da Türk Lirası kazanıyor. "MenteşoğluİhracatveİthalatAŞ" 1.1.1986ile 75.9.7986 arasında 275 çıkış beyannamesi ile Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü'nden bu ülkelere ne kadarlık mantar, at ve merkep eti satmış biliyor musunuz? Kunısu kuruşuna, 41.977.700. dotarve 1.143.367.markhk. Bu dışsatıma karşılık, 3779.261.044r TL'lik vergi iadesi ve Katma Değer Vergisi "mahsubu" da yapılmış. İyi hoş da bu mantar, at ve merkep eti bu ülkelere gitmiş mi? Hollanda'da Hasbi Ağa'nın etleri "imha" edilmiş.. Belçika'da "Bize bcyfe malgelmedi" denmiş.. Alman gümrükçülerı de "Bulamadık, siz daha ayrıntılı bilgi verin de araştıralım" yanıtını vermişler. Moda deyiş ile "hayali ihracat" yoluyla Hasbi Ağa, milyarlarına milyarlar katmış.. Ne diyor Başbakan? İhracatçılara daha çok zaman ayıracağım.. Hasbi Ağa'ya da daha çok zaman ayırır sevgili Başbakanımız. Satsınlar sanayiciler villalarını, küçülsünler. Alsın bu villaları Hasbi Ağalar, büyüsünler.. İhracat büyüsün. Büyük şirketlere, yurtdışından Sabit Tırnovalı ve SanAvni gibi uyuşturucu madde kaçakçılarının isviçre'deki banka hesaplarından paralar gelsin.. "Shakargo" ve "Macattar gibi şirketlerden gelen milyarlarca doların kaynağı da sorulmasın.. Sanayiciler villalarını satsınlar. Hasbi Ağa'üan başka bu villaları satın alacak var mı? ANAP'ın Genel Başkanlık Başdanışmanı Mustafa Taşar'ın "Biraderi Has"ıdır Faruk Tasar.. Anadolu Bankası'nı, en az 3 milyar lira dolandıran işbitirici işadamımız Faruk Taşar alabilir bu villaları.. Daya sırtını devlet bankalarına.. Al milyarlarca lirayı bankalardan, bak keyfine.. Mahkeme tutuklama karan çıkarsın, elini kolunu sallayarak gez Ankara caddelerinde.. Git Kavaklıdere'ye ağabeyinin yeni satın aldığı katın salonuna, otur. "Antepfıstığı" gibi ye paraları!.. Başka kim alabilir bu villaları? Kemal Horzum alabilir bu villaları.. Horzum, Türkiye'nin köşelerini döndükten sonra şimdi de İsviçre'nin köşelerine merak salıp, köşeleri Cenevre'de dönüypr. Türkiye'de Emlak ve Kredi Bankası'nın 80 milyon dolar parasını alıp, yurtdışına kaçan Horzum, bu devlet banıcasından çektiği paraların bir kısmı ile de bu villaları satın alabilir. Gerçi beyimiz şu anda basın işkolu ile meşguldür. Bu yüzden villa milla satın alamaz. Aynca davalar mavalar da var, demeyin.. Horzum, yann öbürgün günlük gazete sahibi de olur, villa da satın alır. Şatılacak vilıaların müşterilerinden biri Horzum olabilir. İşçiler, köylüler ve memurlar, ezilsinler; sanayiciler villalarını satsınlar yeter ki yaşasın Hasbi Ağalar! Faruk Taşar var. Gerçek bir (Baftarafi 1. Sayfada) çük yaşmda yük kamyonlannın üstünde komşu kentlerde öğrenim yapmaya gitmis; yalmzlık, arayış, özlem içinde geçirmişti çocukluk ve ilk gençlik yıllannı... Akşit Göktürk'ün bu dttnyadan aynldığını öğrendiğun an bülün bunlan anımsadım. Aylarca sürdü onun bu dünyadan kopup kopmamak savaşı. Büyttk bir direnç gösterdi. Sonuna kadar yaşama bağlı kalmaya çalıştı. Ameliyatlar, acılar, beklemeler, sıkıntılar, kendisini sevenleri, anlayanlan aylarca en büyük üzüntülerde yaşatmalar... Sonunda kaçınılmaz son, 54 yaşında çekip gitmek bu dünyadan... Van Lisesi'nde okumuştu. Sonra Edebiyat Fakültesi tngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü. Birkaç yıl tngiltere'de öğrenimini sürdürme, sonra fakültesinin lngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde asistanhk, docentlik, profesörlük. Hiç akıl alır mı? Bir Anadolu kentindeki lisede okumuş bir genç, Türkiye üniversitelerinde lngiliz Dili ve Edebiyatını öğretecek! Buna ancak büyük bir calısmavla büyük bir didinmeyle.büyük özverilerle ulaşıhr. Yalnız bu kadar da değil. Birbirinden başanlı çeviriler, denemeler, incelemeler... Akşit Göktürk çok sevilen, çok değerli bir öğretim üyesi olarak kalmadı. Usta bir deneme yazanydı, usta bir çevinnendi. Yamızca 'Okuma Ugrası" kitabı bile Göktürk'ün deneme alanındaki gücünün kanıtıdır. Dosttu, insandı, arkadaştı. Tartışmalarında, en iyi bildiği konuda bile karşı görüşü savunanlara hoşgörülüydü, anlayışhydı. Düşüncelerıni inandırarak, sevdirerek karşısındakine benimsettırmeyi bilirdi. Kısacası gerçek bir "insan", geıçek bir aydındı.Evet; bildiği, öğrendiği, başardığı her şeyi kendi çabasma borçlu bir aydındı Akşit. Onun birkaç yıl önceki bir yazısından şu güzel dileğini onun öğrencilerine, butün sevenlerine anımsatmak istiyonım. Diyordu ki: "ÖgreDdlerim, çocuklanmız, sevgi içinde, erdemi. hoşgönıjü, ictenliği, açıkyurekliligi inançla yiiceltsinler isterim. İnsana saygı, her tiirlii yapmacıgı. çıkarcılığı, iki yüzlü buyurganhgı kovsun. Gönlümde, iistiine titreyerek büyiittügam umul ba." Anısına saygıyla... Nükleer (Baftarafi 1. Sayfada) itibarh Başkanı Sam Nunn ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Bayan Ridgeway'ın bu hafta yapmış oldukları açıklamalar. Nunn'a göre "ABD'nin bu aşamada Avnıpalıla . ra nükleer modemleşme konusnnda ısrariı davranması. yarardan çok zarar getirecek bir gelişme olacak." Ridgeway'e göre ise, "Nükleer modernleşmenin niteliğini ve zamanını beliriemek için zaman henüz çok erken." Bu yüzden de şimdi Brüksel'deki genel kanı, ABD ve NATO askeri kanadımn artık pratik bir nükleer modemleşme programı sunmayı durduracağı ve Montebello'nun teyidi niteliğinde yeni bir "ilke karan" istemekle yetineceği doğrultusunda. Gözlemcilere göre, aslında pratik nükleer modernleşme karannın kesinleşmiş olması gereken ve nisan ayı sonunda Kopenhag'da savunma bakanlan düzeyinde yapılacak NATO "Nükleer Planlama Gnıbu" (NPG) toplantısmda, ancak belki bu "ilke karan" alınabilecek. Yine aynı gözlemcilere göre, bağlayıcıhğı çok daha az olacak olan ve yoı omlaması da esneklik taşıyacak bu tür bir "ilke karanna" ise, Avrupalılar'dan fazla bir muhalefet geleceği samhTiıyor. özellikle bu tür bir kararda Sovyetler Birliği'ne konvansiyonel, kimyasal ve kısa menzilli nükleer silahların indirimi konusunda da yeni çağrı yapılacağından, pratik bir "nükleer modernizasyon" aşamasına gelmek için, NATO gözlemcilerine göre, "ortalanu bir iki, hatta üç yıl geçmesi" gerekecek. Böylelikle de başta Türkiye olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi, yeni nükleer yükümlülük konusunda karar alma aşamasını erteleyecek ve "ferahlama dönemine" girecekler. tşte bütün bu verilerden dolayı da 23 mart tarihlerinde Brüksel'de gerçekleşecek NATO zirvesinde, "nükleer modernizasyon" konusu son derece üstü kapalı biçimde geçiştirilecek. Başbakan Turgut Özal'ın da doruk toplanüsında yapacağı konuşmada bu soruna yine üstü kapalı bir biçimde değineceği ve esas ağırhğı konvansiyonel silahsızlanmaya vereceği sanıuyor. Bu yüzden de bü>11k bir olasüıkla, zirve ortak bildirisinde nükleer modernleşme konusuna açık bir biçimde değinilmeyecek ve haziran ayında Reykjavik'te yayımlanan NATO ortak bildirisindeki "mugiak maddV, "üç aşagı beş yukan", Brüksel'deki metinde de yer alacak. İnönü'nün açıklaması Parti meclisi üyelerinin büyük bölümünün bu konudaki görüşlerini açıklaması sırasında lnönü, MYK'da yaptığı konuşmada "biribirini kazıklamak isteyenler bizi maskara etmek istiyor" sözleriyle PM üyelerini değil, Yenimahalle'de delegelik için çekişenleri kastetdiğini bildirdi. lnönü, "Bu hareketin bana karşı olduğunu da söyiemedim. Çünkü bu işin benimle Ugisi yok" dedi. Ancak, tartışmaların sonunda tnönü, PM'nin yalnızca tüzükte belirlenen konularda MYK'mn kararlarını irdeleyip oylayabileceğini, MYK'nın her karannın PM'de oylanamayacağını söyledi. lnönü, bu konunun açıklığa kavuşması için de "PM'nin MYK'mn her karannı oylamaya yetkisi var mıdır, yok mudur?" diye oylama yapılmasını istedi. Bu konuda yapılan ilk oylamada 15 PM üyesi, genel başkanın isteği doğrultusunda oy kullanırken, 11 kişi karşı oy verdi. 8 kişi ise çekimser kaldı. 34 kişinin katıldıgı toplantıda salt çoğunluk olan 18 oy gerektiği için, lnönü önerisini ikinci kez oya sundu. Bu oylamada tnönü'nün isteği doğrultusunda 17 oy çıkarken, 14 kişi karşı, 3 kişi de çekimser oy kullandı. İkinci oylamada da lnönü isteğini tek oy farkıyla karar a bağlatamadı. Akşit Cöktürk öldü (Baftarafi I. Sayfada) cirükuyu Mezarhğı'nda toprağa verilecek. Akşit Göktürk, 27 Aralık 1934'te Van'da doğdu. Ortaögrenimini Antakya, Adana ve Van lıselerinde tamamlayan Göktürk, 1960'ta lstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi lngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. 1961 yılında ayru fakülteye asistan olarak giren Göktürk, I965'te "The Techinaü Originality of Lawreoce DurreU's Alexandria QuartelLawrence DurreU'ın tskenderiye Dörtlnsn'nün Tekoik Özgonlügü" konulu teziyle doktorasıru verdi. 1972'de doçent, 1978'de profesör olan Göktürk, aynca 196465 yıllannda lngiltere'de Nottingham Universitesi'nde, 1970'te ve 197476 arasında Almanya'da Konstanz Üniversitesi'nde araştınnacı olarak bulundu. Isveç'te Uppsala, Almanya'da Batı Berlin üniversitelerinde çeviri kuramları ve yöntemleri konulu seminerler yöneten Prof. Dr. Göktürk, Daaid Defoc'nun ünlü "Robinson Cnuoc" romanını Türkçeye ilk kez eksiksiz olarak çevirdi ve bu çevirisiyle 1969 Türk Dil Kunımu Çeviri ödülü'ne değer görüldü. 1975'te seçildiği Türk Dil Kurumu yönetim kurulu üyeligi, bu kurum 1983'te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'na dönüşünceye kadar sttrdü. Incelemeleri ve kitap tanıtma yaaları gazetemızde de yayımlanan Akşit Göktürk, 1958'den bu yana Varhk, Yeni Dergi, Türk Dili, Yeni Ufuklar, Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde edebiyat incelemeleri, lngilizce ve Almanca'dan çeviriler yayımLadı. Son olarak, Edebiyat Fakültesi'nin yam sıra Boğaziçi Üniversitesi'nde de dersler veren Göktürk, edebiyat alanmda, dil çözümlemelerine ve uslup sorunlanna ağırhk veren bir eleştirmen olarak yer aldı. Edebiyatın, yazar ve yapıtı dışında, okur ve okuma eylemiyle de yakından Uişkili olduğu, edebiyat yasantısının ancak okurla birlikte bütünleşebilecği görüşü, Göktürk'ün deneraelerinin temelini oluşturdu. Dil ve edebiyat çalışmalarının yani sıra başanlı çevirileriyle de tamnan Prof. Dr. Akşit Göktürk, 1973'te "EdeMyana Ada", 1979'da "Okuma Ugraşı" ve 1986'da "Çeviri: DUIerin DUi" adlı özgün çalışmalannı yayımladı. Göktürk'ün başlıca çevirileri arasında Bacon'dan "Denemekr", D. H. L»wırnce'dan "Anka" ve "Lady Chatteriey'in Sevgilisi", Mark Twain'den "Adem'le Havva'nın Güncesi", Friedrich Dürrenmatt'tan "Vnnanh Bir Kız Aranıyor", Friedrkh Forster'den "Robinson Ölmemeli", Erich Kaestner'den "Palavracı Baron" ve "Açıkgöz Budalalar", Daniel Defoe'dan "Robinson Crnsoe", Robert Lonis Stevenson'dan "Define Adaa" ve Bertrand Russell'dan "Din D« Bilim", T.S. EKot'tan "Denemeler", Samuel Bcckctt'tan "Mutla Günler" sayüabilir. İnönii: Yanlış yapıldı SHP Genel Başkanı Erdal lnönü, SEİA ek mektubunun imzalanmasını "yanlış" olarak niteledi. tnönü, gazetecilerin konuyla ilgili sorusu Üzerine şunlan söyledi: "HUkümetin kendi itirazlan, düzeltme istekleri karşılanmadıgı için ek mektubun imzalanmamasım, sürenin uzaülmamasını önermiştik. Konuyu Meclise getirmek, düzeltme çareieri aramak istedik. Bu isteklerimizi o zaman kabul etmemesi hükümeti SEİA ek mektubunu ister istemez imzalamaya gölürmüştür. Hükümet baştan yanlış yaptığı için başka caresi kalmadığından imzalamışbr. Bu tür anlaşmalann TBMM'de göriişülmesi, ondan sonra imzalanması gerekir." tçel sorunu Toplantıda daha sonra örgüt sorunlan görüşuldü ve Genel Sekreter Sağlar'ın ikinci kez görevden aldırdığı kendi seçim çevresi olan tçel il örgütünün durumu tartışıldı. Eşref Erdem, bu konudaki düşüncelerini açıklarden Sağlar'ı sert bir dille eleştirdi ve "Sayın Genel Sekreter, partiyi hızla çıkmaza sürüklüyorsunnz. Taraf lutuyorsunuz. Bu şekilde parti büyümez. CHP geleneginde biçbir gend sekreterin bir U orgutüyle uğraştıgı göriilmemiştir. Kısa sürede ne degişti ki PM'nin göreve iade eltiği Içel il örgütünü şantajla yeniden görevden aldırdınız" diye konuştu. Fikri Sağlar ise Ahmet Şevki Göklevent yönetiminin yeniden göreve iade&ine karşı çıkarak, "O yönetim basansızdı. Onun için genel seçimleri onlara emanel edemeyip görevden DEMOKRAT ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ Mesleğimizin ülkemiz koşullarında güncelleşen konumuna duyarh olmak, demokrasi mücadelesinde yerimizi korumak, daha güçlü ve uyumlu çalışma için oylanmızı kullanalım. EMO tSTA.NBUL ŞUBESİ 26. GENEL KLRLL ADAY LİSTESt VÖNETİM KURCLL 1. Ünal ERDOCAN 2 M.Emin KARAŞİN 3 Yılmaz OĞRAL1 4. M.Sıtkı ÇIĞDEM 5. Ethem ERKOÇ DENETLEME KURLLL 1. Ahmet AKÇAY 2. Oktay F1RAT 3. Murat BİNGÖL DYP'nin tepkisi DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Dnlgcr de SEİA ek mektubunun daha önce neden askıya alındığını ve şimdi neden ansızın askıdan indirildiğinin açıklanması gerektiğini söyledi. Dülger, "Akla pek çok soru geliyor, şimdiye kadar neden askıdaydı. hangi şartlar değişti, degiştiyse hangi tür nedenlerle askıdan indirildi: açıklanmasL, cevaplanması gerekir" dedi. Işçilere fon (Baftarafi 16. Sayfada) sonucu yaratılabileceği yolunda degiştirmiş durumda. Sosyal demokratlann son azınlık hükümeti de, bu anlayışın, "Gelir Politikas" adı verilen ekonomik politikasını uygulamaya çalışması sonucu 1981 yılında, iktidara elveda demek zorunda kaldı. "Gelir PoliÜkası" en genel anlamıyla, üretimin arttınlabilmesi için, ücretlerin sınırlandırılması anlamına geliyor. Taban olarak, ücretlilere dayanan sosyal demokratlar, boyle bir politikayı uygulamaya kalktıklannda da, tabanlanndan gerekli desteği göremediler doğal olarak. Sosyal demokratlar devam eden oy kaybına rağmen, ülke politikasında söz sahibi olmaya devam ediyorlar. Hükümette bulunan sağ koalisyonun da azınlık olmasından dolayı, bu hükümeti dışandan destekleyen Radikale Venstre Partisi ile girilen pazarbklar sonucu, birçok konuda hâlâ daha sosyal demokrat bir politika izleniyor. Hükümetin ıçindeki en sağ partiden gelen dışişleri bakanı, uluslararası toplantılarda parlamentoda bağlayra karar alındığı için çofu zaman sosyal demokrat bir dış politika izlemek zorunda kalıyor. Bu politika, özellikle NATO kararlanna, Danimarka'nın itirazı olarak geçen dipnotlar yüzünden, "Dipnot Politikası" olarak uluslararası Un kazanmış durumda. SD, kendi solundaki Sosyalist Halk Partisi'nin de dayatmasıyla, atom enerjisi, çevre sorunlan, nükleer silahlar, NATO, Ortak Pazar gibi birçok konuda, giderek daha radikal ve sol bir tavır almak zorunda kalıyor. SD'yi soldan zorlayan Sosyalist Halk Partisi'ne (SF) gelince. Bu partinin kuruluş aşamasından itibaren ilginç bir gelişmesi var. SF, 1956 yılında, partisinden istifa eden Komünist Parti başkanı önderliğinde, sosyal demokratlardan ayrılan radikal unsurlar ve SD'yle DKP dışında kalan sol kesimlerin bir araya gelnjesiyle oluşan, belki de Avrupa'daki, Moskova'nın önderliğini kabul etmeyen ilk üçüncü yol partisi. Birçok yönden Avrupa komünistlerine benzeyen SF'liler, onlara göre, örneğin NATO ve Ortak Pazar üyeliğini kesinlikle reddederek daha radikal bir çizgi izliyorlar. Ancak barısçıl yolu savunan, çevre hareketlerine, banş hareketine önem veren politikalanyla da, oldukça popüler bir parti haline gelmiş bulunuvorlar. lngiltere'de Haftada 20 ders + konaklama 96 paund. BARAT 147 44 88148 43 57 7. Osman KOCABAŞ Gün: 28 Şubat 1988 Pazar Yer Abidei Hürriyet Cad. No. 5 Karma Rum llkokuluŞişli Saat: 9.OOI7.OO 6 Sırdaş KARABOĞA "Biıa"yı bardagından için • Yemeği kitabından seçin EFES PÜ£EN'DEN YEMEK ÜTABI/ BİRA BARDAGl Dfes Pilsen'ı, beşli özel ambalajıyla alan herkese bedava bira bardağı, bedava yemek kitabı: "Güzel Yemekler, Özel Sofralar" Kuşe kapak, 64 büyük sayfa, lüte baskı çok renkli resimlı... Tuğnıl Şavlay'dan yüzlerce yemek tarifi. Özel ambalajlarda bedava bira bardağı ve yemek kitabı kuponu var. Kuponları üçe tamamlayıp, üzerlenndeki adrese postalaym, Kitabınızı hemen gönderelım. Bedava!,. SUSADIKÇA EFES PİLSEN Bira" bu kapağın altındadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle