25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ŞUBAT 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR İSMAİL GULGEÇ CUMHURİYET/5 Savrulan bir kuşağın öyküsü Ortadakiler / Erhan Bener / Cem Yayınevi / 512 sayfa. ATİLLA ÖZKDUMLI "2. Dünya Savası'nıo sona erdigi günlerden birindc, IsUabol'un bir zengln köşkündeki olaysız bir ikindi üstö"nden 1980'lere uzanan bir zaman diliminde dokuz arkadaşın öyküsü anlaulıyor "Ortadakflcr"de. Son kırk yüın toplumsal, siyasal oluşumlan içinde savrulan bir kuşaguı öyküsü bu ayru ramanda Bir kuşağın öyküsü, diyorum, çünkü romana odak alınan dokuz arkadaştan ber biri ayn bir prototip oluştunıyor gerçekte. Toplumsal konumlan, yetişrae biçiraleri, kişilikleri farklı, mahalle ve okul arkadaslığının bir araya getirdiğı dokuz genç seçiyor Ertuuı Bener. Sonra zaman içinde sıçramalarla her birinin kişısel yaşamındaki gelişmeleri sergiliyor. Onlann iç dünyalannı, kurdukları ilişkileri irdeleyerek ve toplumsal gelişim içindeki konumlannı belirleyerek. Bir bakıma Erhan Bener'in hareket noktasını oluşturan soru, romanın ilfc bolümünde, üseyi bitiıdikleri yıl Adnarüar'ın koşkünde toplandıklarında Adnan tarafından sorulrnuştur: "Sen, ben, Kocabaş Ntyazi, Dogan, İhsan, Sinan... vann nanl innnlar oUcagu şimdiden bUebUir misin?" Çünkü Adnan'a göre sorun rneslek secimi degüdir. Herkes karannı vermiş, gideceği üniversiteyi seçmiştir aslında. Ama yarın ne olacağını kim önceden kararlastırabilir? Ya da kararlaştınlan ne ölçüde gerçekleşir? Romanın sonraki bölümlerinde roman kişilerinin geleceğinin oluşumunu izleriz adım adım. Dokuzlır Çelesi'nin dağıhşım, hayatın her birini bir yana savuruşunu; olaylann onlan beklenmedik dunımlara itışini. yanlış evliliklerin yol açtığı bireysel trajedılerini; çarpık, yozlaşmış ilişkiler içinde yitip gidişlerirü... Seçtikleri üniversiteyi bitirip bir meslek edinmek yeterli olmamıştır çünkü. Yıllar sonra "Acaba, Kabmtaş Lisesi'nln Dokuzlar Çelesi'ndeo geriy* ne luüdı?" diye soracaktır kendi kendine Ihsan. Yanıtını da yine kendisi verecekür: "Bütun çeteler gibi biz de kanunun pençcsinden kurtaramadık kendimlzi. Bir dogal kanonuıı..." Gençlik yıllarının resinde yakın gecmisin dönüm noktalarını irdeliyor Erhan Bener. Romanın adı, bu açıdan roman kişilerinin sınıfsal konumlarını da imliyor. Roman kişileri genelde, Adnan'la Ecvet dışında, orta sınıfın üyeleri. Ayrıca hepsi düşünüşleri, davramşlan, seçtikleri yaşarn biçimiyle birer kücükbur juva. Bu küçükburjuvalar, Ecvet'in girişimleri sonucu, önce de belintiğim gibi, toplumsal gelişime koşut olarak burjuvalaşıyorlar. Bireylerin öyküsüyle toplumsal gelişimin öyküsü çakışıyor sonuçta. Aynca "Ortadakiler"de Dokuzlar'ın öyküsünün yanı sıra ikinci bir öykü daha anlatıyor Erhan Bener. Dokuzlar'ın romanını yazan ve nenuz yayımlanraamış bu romanını, yazarhğın bazı sırlannı öğrenmek için kendisine başvuran genç bir kadınla bölüm bölüm okuyup tartışan yaşlı avukatın şimdiki zamanda gelişen öyküsüdür bu. Romanın okunma sürecinde kesintisiz gelişen bir ilişkiyi öyküler böylece Erhan Bener. Bu yolla kırk yıllık bir zaman dilimine yayılan Dokuzlar'ın öyküsünün parçalan arasındaki bağlantıları romanın yazan yaşlı avukat aracılığıyla sağlar başlangıçta. Ama gıderek yaşlı avukatla genç kadın arasındaki Dokuzlar'ın öyküsünden bağımsızlaşır, kendi içinde bütünlük taşıyan ikinci bir öyküye dönüşür. Bu ikinci öykü de Dokuzlar'dan herhangi birinin öyküsüdür belki. Ya da onlardan birinin öyküsü olabilir. Aynı kuşağın insanıdır yaşlı avukat da. Hem onlan tarudığını, yıllar boyu onlarla birlikte yasadıgını söyleyen, ".Bazen birbirimize öylcsine kanştık ve benzestik ki, zaman zaman onlır ytrine kendimi anJattıgım kuşkusuna kapüdım; onlann ber biri, benim gönınen ya da goruameyen yönlerimin yansımasıymış gibi geMi bana" diyen o değil midir? Bu açıdan bakıldığında, Dokuzlar'ın öyküsünün, yaşlı avukatla ondan en az otuz yaş küçük bir kadın arasındaki ilişkiyi olumladığı düşünülebilir. Dokuzlar'ın her birinin yaşamındaki sevgisizlik, ikili ilişkilerindeki yozluk bu ikinci öyküde aşılmış, iki insanın birlikteligi bir yaşama sevincine dönüşmüşse, yaşanan yanlışlarla hesaplaşmanın ürünü olamaz mı bu? Ama en iyisi burada kesmek. tster Dokuzlar'ın, ister yaşlı avukatın öykOsü olsun sorulacak sorulan okura bırakmak. Erhan Bener'in istediği de bu değil mi? YAYIN DÜNYASENDA SANATEDEBÎYAT "Yarın nasıl insanlar olacağız, şimdiden bilebilir misin?" 0 ££& ^^ Y / < 0 L 1 KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK ofolda vyjübmb OâreJtmen, SRRIN VÖMTİME dedı ,•«••• * $oukQır) dvvarını , ukolvn ?n hemen afildıtn. *Wr1 dedim. 4üşe, Erftyrul, Rlctp, ( Hasan, •İMEVSELflERÇaaJKLER Erhan Bener yenı romanı "Ortadakiler'de, bir tcuşağın öytoısünü defiiş'k anlatım biçimlen kullanarak ve bırbinni izleyen zaman parçaları içinde bıreysel gerçekJikJen öne alarak anlatıyor coşkuları, dergi çıkanp işcileri bilinçlendirme tasanlan, savaşımı sonuna kadar sttrdurmek için ant içmeler çok gerilerde kalmıştır artık. Dokuzlar'ın öyküsunü değişik anlatım biçimlerini kullanarak ve birbirini izleyen zaman parçalan içinde bireysel gcrçekliklerini öne alarak anlatıyor Erhan Bener. Her bölüm ayrı bir öykü niteliğini kazanıyor böylece. Ama bu ayrı öyküler içinde, odak alınan kişi dışında ötekilerin yaşamındaki gelişmeleri ve değişikliklen de izliyor okur. Dokuzlar önce dört bir yana savnıluyor, sonra iş ve aile ilişkileri dolayısıyla bir araya geliyorlar. Romanın bülünlüğu de bu yolla sağlanıyor. Toplumsal ve siyasal oluşumlar ise Dokuzlar'ın öyküsünün fonunu oluştunıyor. Hiroşima'ya atom bombasının atıldığı gün başlıyor roman. Ardından 1940'lann Türkiye*sinden 1980'lerin Türkiytf sine siyasal gelisimlere koşut olarak veriliyor toplumsal ve bireysel gerceklikler. Boylece bir anlamda değişik toplum kesimlerinden secümiş kişilerin cev OfflRN, *P6VLET , p£pi... / Hem hesaplaşma hem tanıkhk Eyliil ö v k ö l e r i / Demirtaş Ceyhun / Cem Yayınevi / 119 sayfa. NECATt GÜNGÖR "Eytül Öyküleri", edebiyata hikâyeyle adım atan bir yazarın, bu türü bir silah gibi kullanıp yakın geçmişin baskı düzeniyle, akıl ve insanlık dışı, çağ dışı uygulamalarıyla hesaplaşmaya girişme çabası; hem hesaplaşma hem de bir dönemin tanıklığı... Demirtaş Ceyhun'un yedi hikâyeden oluşan kitabını, kısaca boyle özetlemek mümkün. Yoğun bir eleşriri gündemi. Bir görgü tanığının eleştirel ifadeleri... Ancak olaylardan çok, olavın kendisinden çok, baskı uygulamasının aracı olan bireyi anlatmayı amaç edinmiş "ifade"ler... 12 Mart döneminin yoğun, telaşb, acemi, yanlış yataklarda akış arayan, pazar edınme kaygılannın da biraz olsun öne çıktığı edebiyat çabalanna karşın, 12 Eylul'de böyle bir ivecenükle karşılaşmadık, edebiyat planında... Bir temkinlüik mıydi bu? Belki, biraz. Daha çok da ilgisizlik, kayıtsızlık, sinmişlik, kabullenmişlik, kararsızlık, bize değmeyen yılana karşı hoşgörü rnüydü? On yıl öncesinin deneyimleriyle kazamlmış içgüdüsel bir duyarsızlık yeteneği miydi? Belki... Sonuçta, Inci Aral'ın "Uyku»zUr"ı dışta tutulursa, hikâye ve romanda bir ağırdan alma tavnnı gördük 12 Eylül'e karşı. Pazar kapma telaşının yamnda, yine de anlaşılır bir tavır bu ağırdan almalar, bu temkinlilik... lşte, Demirtaş Ceyhun'un yedi yıllık bir "dem"le okur önüne cıkardığı "Eylül Öyküleri" bu alanda kapıyı aralayan ikinci hikâye kitabı. Neredeyse belgesel nitelikte bir yapıt. Yer ve zaman somutluğuyla belgesel. Yazann acık hesaplaşma tavnyla belgesel. Ancak kurgusal çerçevesiyle, konuyu işleyiş biçimiyle, insana yak laşma yöntemiyle "hikâye" olma niteliği kazanmış yedi urun. Baskının, yıldırmanın, işkencenin insanımız üzerindekı trajik bo>ııtunu aramaya koyulmuş Demirtaş Ceyhun. "Korebe"de, "Riişvefte, "Apohan"da, "Ayı lzi"nde bu arayışın somutlandığını rahatlıkla görebiliyoruz. 12 Eylul dönıjrninde Türkiye'de işkence yapıldı mı; insanlar üzerind. baskı, terör, onur kıncı uygulamalar oldu mu; insanlar evlerini, yurtlarını, yalcınlannı geride bırakıp, can derdine duşüp bilmedikleri ülkelerin göçebelik koşullarına sığındılar mı? Bu sorulann karşıhğını veriyor "EyHil Öyküleri." Bu sorularm karşıbğıru açık seçik vermek için yola çıkmış yazar. Kişisel gözlemlerini katrmş kitaba. Birtakım somut hikâyeleri eğip bükerek, kendi üslubunun potasında eriterek, öykü sanatının çerçevesi nn özgün konuşma biçimini, vurgulannı yakından bilenler için özel bir tat.) Yedi hikâyenin ortak bir anlamı da, toplumu "disipline" etme savıyla ortaya çıkanlann tutum ve davranışlarındaki karakuşilikte kendini buluyor. Bu karakuşilik, kara bir mizaha dönüştürüyor olayları. Sözgelimı, sayı doldurmak için sokaktakı simitçinin toparlanıp götürülüşü; emekli albayın, görevli astsubayca ciddiye ahnmayışı, vatandaşlık hakkı için yapılan düzmece nikâhın sonunda Helga'nın gerçek bir eş gibi, sevgili gibi benimsenişi... Mizah amacı taşımayan gülünçlükler! Bir de, ülkemizdetabu sayılan bir konunun eleştırisı var: Vatan kurtarıcıların eleştırisı. Ülkeyi kışla disipliniyle yönetme tutkusunun eleştirisini üstleniyor Ceyhun, kitabında gizliaçık... Bu yönüyle de ilgi çeken bir yapıt "Eylul Öyküleri." Yanılmıyorsak, Ugur Mumcu'nun "Sakıncalı Piyade"si, Sevgi Soysal'ın "Yıldınm Bölge Kadıniar Koğuşu" dışında, bu konuda doğrudan bir eleştiri getiren başka bir yapıt da yok... Bu alandaki, bu nitelikteki yapıtlann çoğalmasıyla, konu "tabu" olmaktan çıkıp bir eleştiri malzemesi haline gelebilır ancak; kutsallık, dokunulmazlık duvan böylelikle yıkılabilir... Ve sanırız, "Eylül Öyküleri", bu özellikleriyle amaçladığı noktaya ulaşabilen bir kitap. t» Yediyıllık bir "dem"le Demirtaş Ceyhun'un "Eyliil Öyküleri P İ K N İ K PtYALE MADRA ^ İÇİMDEtf HIZU GAZETECİ NECDET $EN YARIM ME.7RE İSAGlOA ı SAHTİM Ç&flH \ 9\ouiK^e Demirtaş Ceyhun içine yerleştirmeye çalışmış Ceyhun. Bu arada dili kullanışı alabildiğine rahat yazann. Bir uslup titizliği, kaygısı yokmuşçasına rahat.. Söyleşi tadında her şey. Bir denemeye ya da söyleşiye girişir gibi konunun kıyısında dolaştınyor ilkin okurunu... Konunun çarpıcılığına ısındınyor sanki. Umulmadık, beklenmedik bir sonu önceden sezdirmiyor hiç. Çoğu kez, yazarla, hikâye kişisinin anlatımları iç içe geçiyor. Hikâyenin hatta söyleşinin demek daha doğru belkiakışı içinde, o iç içelikten tat bile alabiliyor okur. (Bu tat belki de, yaza ÇİZGİLİK K4MİI. MİS4R4CI Oktay Rifat'ın "Koca Bir Yaz"daki şiirleri Koca Bir Yaz / Oktay Rifat'ın şiirleri . / Adam Yayınları / 128 sayfa. REFİK DURBAŞ Oktay Rifat'ın bir önceki kitabı Düsiz ve ÇıpUk 1985 yılında yayımlanmış. Son kitabı Koca Bir Ytz'ın aıkasında ise şöyle bir not yer alıyor: "Bu kitapta Oktay Rifat'ın 19851987 jillan arasmda yazdığı şiirieri bir araya getirilmistir." Niye mi yazıyorum bunlan? Üşenmedim, saydım. Son iki yıl içinde tam 115 şiir yazmış Oktay Rifat. Bu iki yıl içinde neler düşünmuş? Şiirini hangi koyaklardan geçirmiş? Kaygılan, düşüncesi, sözle sözcüklerle alıp veremediği ne imiş? "Koca bir yazdan", "öteki yaz"a "kolay hiızunlerle" nasıl savurmus mevsimlerin küllerini? Şiirinin dış yüzeyinden çok, bu iki yılda Oktay Rifat'ın şiirine "sornn" yapüğı, sözcüklere döktükleri ilgimi çekti. tki anadamara akıtmış şiirini Oktay Rifat. Bir, günlük yaşamdan küçük küçuk kesitlere. tkincisi, dünle bugun arasından geleceğe uzanan bir tarihe. Bu iki anadamar ise bir " a n resmi"nde birleşiyor. Gündelik yasam da, tarihin tozlu raflarındaki olaylar da bir anı olarak anlatılıyor. Evet, tarihi yazmıyor Oktay Rifat, anlatıyor. Anı tadı da buradan kaynaklanıyor. "Kablo çeldyor amele/bizimse odamız scak" derken, "Ben getireyim odunu/sen çayını iç" derken, "kimbüir hangi delik/te şimdi ipsizler çulsuziar" derken yazmıyor, anlatıyor. Sade, yalın bir şiir. Anlattıkları da öyle. tpsizler, çulsuziar. GUndelik emeği ile geçinenler. Tarihtekiler de öyle. Odalıklar, cariyeler. Bu yüzden mi biraz da nostaljik? Neden olmasın. "San liralar" toplayan lodosçu hangi kumsaldadır şimdi? Hadi lodosçuyu bildin, kim anımsar "san li' nlar"ı? Bir izlenimin şiirleri. Bir "folograf'ın şiirleri. Sur dibinde tek göz hanede oturuyor. Ne Sanki bir ıızıuı şiir < YAYEV RAPORU POUND / Donald Davie / Çeviren: Reşit Ergener / Afa Yayınları / 128 sayfa. Donald Davie, 20. yüzyıl modernizminin kurucularından biri olarak kabul edilen Ezra Pound'u tanıtmayı amaçladığı yapıtında, Pound için ileri sürülmüş çelişik bırçok yargıya da yer vermiş. Kendisine yöneltilen sorulara ve konuşmalara karşı çoğu kez sessiz kalan Pound, yaşamı ve calışmalarıyla ilgili olarak 1963 yılında ttalyan dergisi Epoca'da yayımlanan göruşmenin bir yerir.de şunları söylemiş: "Kendi payıma ben hiçbir şey bilmediğimi biliyonım!' Şair ve eleştirmen Donald Davie, "...ben Pound'un kendine karsı biraz fazla acımasız davrandığını duşünüyorum. Ama bazı basansızlıklann da söz konusu olduğu ve bunlann okura gösterilmesi gerdktiği de yadsınamaz" diyor. Donald Davie, Batı yazın kulturünün ayakta kalmasında Pound'un vurguladığı gerçcklerin tayın edici bir rol oynadığını da ileri suruyor. AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİK hh.uıı. utkiı t\ İKİ YHJM 115 ŞNR Oktay Rifat'ın "Koca Bir Yaz' adlı son kitabında 19851987 yılları arasmda yazdıSı şiirler bir araya getırılmış Oktay Rıtat, son iki yıl içinde tam 115 şıır yazmış (Fotoğraf: Ara Guler) odunu ne kömürü var. Ama apış arasına aldı mı ellerini gül gibi kızlar düşünde. Bu fotoğrafın yanına "Kahvede, Hemşinli, Diışman. Ev, Nezle, BMW, Düsönen Kadın, Lodosçu, Kar, Market, Rukiye" gibi şiirler de konulabüır. Üsküdar'dan Eyup'e, Ortaköy'den Bostancı'ya bir de "hey gidi Istanbul." "Anıiann beyaz ahşap evleriyle" bir eski tstanbul. Gundeliğiru bir eski geçmişte yaşayan, tarih olan İstanbul. Şiirlerin başlıkları kaldınlsa bir uzun şıır gibi de okunabilir Koca Bir Yaz. Başlangıcından bugüne ne kadar izler taşısa da Oktay Rifat şiirinden. Orhan Veli gibi sinema yerine sinama diye yazması da belki bu yuzden: "Koca bir yazı cekirdek içleyerek/sinamalarda geçirdim" (s. 7.) "sinama boşalı>or yoksun" (s. 72). Çığlık çığlığa duşleri, gcçen zamanlarm ardında acıklı huznüyle, gence yaşhya bakmayan ölüm değirmeniyle, ıhlamurların dirençli kokusuyla, bir yaz suyuna benzeyen gündüzü, yalmzlığın obur ucuna uzanan gecesiyle "rafine" bir siir. TURNALAR / Öner Yağa / Roman / Cem Yayınevi / 245 sayfa. Geçen yıl yaytmlanan Kardeien'de kuçük bir çocuğun gözuyle 12 Eyliil günlerinin ilginç kesitlerini veren Öner Yaga'nın yeni romanı Turnalar. Öner Yağcı bu yeni romanında, "içerideki umudun daha gür, daha özgur" olduğuna inanan lutukluları ve dışarıda oldukları halde içeridekilerle birlikte mapusluğu yaşayan insanları ele alıyor. "Binbir eksiğiyle ve binbir erdemiyle" yaşayan bu insanları n, acıyı, aşkı, huznu, özlemi, sevinci paylaşmaya nasıl çaba gösterdiklerini okuyoruz romanda. "Goruşnıeciler"e ithaf edilen roman, du \arlığı ve canlı anlatımıyla dikkati çekiyor. ÎNSAN/N TÜRKÜSÜ / Ertunga A teş / Şiir / Kendi yayını / Dagıtım.Der Yayınevi /116 s "tnkâr değil >üreğimdeki / İnsanlık dolanmış dlerime / Varsa çekecek cezaın / Başım gözüm üslîınc" diyen Ertunga Ateş, içten, duygulu bir soyleyişin egemen olduğu şiırlcrini bir araya getirmiş İnsanın Turküsü'nde. Yaşanan acı gunlerin, kıyımların, somuriılerın ortasında insana guvenen, ınsanla mutlu olan bir yureğin dışa vurumu İnsanın Tu, kuiü. TARİHTE BlIGU^ munz ARIK < \ 77 Şubat ŞAH 7/V SON BAŞBAKANI.. 1973'DA BueÜM, /R<4N ŞAHI'HIM e?4f&4«4Ml ŞAHPUR BAHTİYAR ÎSTtFA £TM£~/C KALAAtŞn. Y/LIH Iİ./C GÛML£RJfJOe RAAJ BAHTİYAfZ, HUMEYNl 'Alı'KI /ISAKJ'A DÖNMESlYLE HEMEN NEMSM IŞLEVINI YTl/SAşiİŞTİ. LİUM£YAtİ 'K/ıhf GBÇiCı BAÇSAKASJL/GA 6ET'jeOIĞI MEHDİ gEZıfSGAN'LA A£ALs4IS.INE>A İfCMÜCADeLESt 8A$LAM(Çn. OLAYLAB İ ALEVLEUıUCE, gAHTİYAIS OKJU ÎSTEAAiÇTI. A K G, İ Ş M E L Ç Ş BEZi&GAM LEHtNEYPİ YAYIMLADIĞI P/SaS/SAMPA BAH BAŞSAICAM ÇE<iLM£tC ZOfiuNLUĞUNU OUYMUŞ7ZJ. Yanda,B<*bHyar'ı makamında aârüt/orasıtıdafci rvs Musaddfc 'a aitfin CUMHURtYET KİTAP KULÜBÜ'NDEN HABERLER AYCV EN ÇOK SATAN KİTAPL\RI 11.1.19889.2.1988 Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Kod 066.060 156.006 117.219 097.495 192.002 052 029 152.420 156 008 299 008 022.300 Kitabtn Mı/Yazarı Yaşam Başka Yerde/Milan Kunde^a GiasnostAsıl Neyı Istıyorum/Mıhaıl Gorbaçov Uyanm Hey/Mustafa EkmeKçi Hayır/Adalet Ağaoğlu Nıkaragua Devrım Stratejısı/Derteme Turk Iktısat Tarıhı/Korkut Boratav Mustafa Kemal Dönemınde Ekonomı/Bılsay Kuruç Fotobıyografı/Yaşar Kemal Dıremş Şıırleri/Oerteme Bir Yazann Romarıı Çehov/lrene Nemırovskı 50 YIL ÖNCE CumhurİYet 11 Şubat 1938 Seyahatin Balkan konseyi içtiınalarmdan sonra yapılınası muhtenıeldir. Rüştü Arasa, I ckâlcı şube mudürlerinden bir hcyer refakat edecektir. lcvjik Rüştü Arasın bu ziyarelinde TürkMısır muahedesi musaddak sııretlerinin teatisile Mısır Kralı Majeste Farukun ilkbaharda ıcrası ınutasavver Turkiye ziyurvıt profinıtnının hazırlanması ihtitnal dahilindedir. 19381988 Majeste Farukun mayıs veya haziran ayı zarfında meınleketimizi ziyareıleri muhtenıeldir. Balkan Konseyi Yunan Başvekili General Metaksas'ın riyaseli altmda Ankarada toplanacak olan Balkan Antaniı konseyi ilk içıimaıını önümüzdeki çarşamba günü yapacakiır. tçtimada bulunacak olan dosl memleketler ricalinin salı günu şehrımize muvasalatlan ve itıerasimle istikballeri mukurrerdir. Ancak, ayn bir havadisımizde okunımış olacağı veçhile, Runıen kabinesi dün istifa ettiğinden konseye, Romanya naınma kimin işlirak edeceğı biliabı henüz mâlum değildir. Krul Farukuıı Türkiye seynlıati Hariciye Vekili Tevfik Rüştiı Arasın kanleş Mısıra seyahati evvelce kararlaslınhmsiı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle