18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lis bu karan, büsbütün öfkeli bir tepkiyle karşüamıştır. "Ankara Üniversitesi Kuruluş Kadroları Kanunu'' adıyla yeni bir kanun çıkararak, adı geçen öğretim üyelerinin kadrolannı kaldırmıştır. öğretim üyeleri de görevlerinden uzaklaştınlmış ve açıkta kalmıslardır.Buolayneilk.nesondu.Kendisindenönce de vardı, dahasonra da olacaktı. Yalnız bu olaylann bazı özellikleri vardır. Üniversiteye egemen olmak isteyen CHP iktidarı, karşısında üniversite ve yüksek adalet organlanru bulunca, bu politikasını yürütebilmek için çoğunluğuna güvenerek, isteklerine uygun kanun çıkarma yolunu seçmiştir. Bir Anayasa Mahkemesi'nin varolması gerekliliği bu olayda bir kez daha kanıtlanmıştır. Sonunda hem üniversite ve hem Berkes ve arkadaşlan savaşımdan yenik çıkmışlardır. le "Benim yazdığım kitaplar aslında ilmi şeyler sayılmamalı, onlar memleketten uzağa atılmış olmanın yansımalarını taşırlar" dedi. Gözlerinde biriken yaşlarını hâlâ, sanki şimdi de fark eder gibiyirn. Oysa, kitaplan, herkesin yapamadığı şekilde, yadsınamaz bir bilimselliktedir. Hiçbir zaman dar çerçevelerde sıkışarak yazmamıştır. Iktisatçılığı, tarihçiliği, sosyal, siyasal ve sosyolojik kültürünün plüralizmi içinde renkli uslubu, yazılarına her zaman başka bir hava vermiştir. Bir sorunu tarihsel kaynağına inerek, anekdotlarla besleyerek anlatması eserlerine bir unutulmazlık, güncellik ve aynı zamanda gerçek bir etkileme gücü kazandırmıştır. Asıl özelliği sübjektif bir konunun objektif koşullar icindeki dozunu saptamasıdır. Fakat nc var ki, her şey, ama her şey memleketinden uzakta olmanın yanında, çok geride kalıyordu. Zaman zaman yurda döndüğünde, unutulmadığını görmek ona bir neşe veriyor, kürsüde konuşurken o acı gülüşü, alınganlığı sanki azalıyordu. Sanki kendi deyimiyle uzaklara "atılmasının" yarattığı sertlik yumuşuyor ve kayboluyordu. Fakat yine de gerektiğinde eleştiriden vazgeçmiyordu. Turk devrimi içinde, sağdan ya da soldan, yazdıklarına gelen eleştirilerde, bir gerçek unutulmamalıydı: Niyazi Berkes hep Türkiye'yi saran, Türk devrimini köstekleyen sorunlarlailgiliydi. "İki YüzyıldırNeden Bocalıyonız?"dan tutun da "Asya Mektuplan"mn en uzaklan dile getiren satırlanna kadar her zamanki çizgisi bu olmuştur. özellikle Asyalı uluslann içinde bulundukları sefaleti ve geriliği, emperyalist gözlemcileringördüğü gibi, sanki elinde fotoğraf makinesi, sessiz kalabalıklar içinde gezinen bir turist gibi görmediğini bir "Atatürk kuşağı çocuğu" olmasıyla açıklar. Aynı ruh, büyük eseri olan "Türkiye'de Çagdaslaşma" ya da egemen olmuştur. Kuvvetle inandığı fakat bir türlu içinde kendisine yer verilmeyen Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk ulusunun uzaklarda, çok uzaklarda gördüğü ilgiyi ve saygıyı belirtmek ve bu tarihsel gelişmeyi (Türk devrimini) gönlünün butun coşkusuyla anlatmak... Ve önsözünde şöyle der: "Cumhuriyet'in doğuşu yıllarının kuşagından olan bir kişi olarak onun ellinci yıldonumunün kutlanmasına böyle bir araştırma ile bir katkıda bulunmak yazı ve öğretim yaşamımın en doğal, en mutlu ödevidir." Tarih, Ataturkçu kuşağın en ileri saflarındaki bu unlü bilim adamımn düşünceleri ve yapıtîarı uzerinde ısrarla duracaktır. Ama asıl sorun ülkemizde hâlâ devam eden bu çağdışı ve anlamsız politikanın ne zaman daha uygar bir duruma dönüşecefidir. Berkes'm Aeı Gülüşü... Kitaplan, herkesin yapamadığı şekilde, yadsınamaz bir bilimselliktedir. Hiçbir zaman dar çerçevelerde sıkışarakyazmamıştır. Iktisatçılığı, tarihçüiği, sosyal, siyasal vesosyolojik kültürünün plüralizmi içinde renkli üslubu, yazılarına her zaman başka birhava vermiştir. Birsorunu tarihsel kaynağına inerek, anekdotlarla besleyerek anlatması eserlerine bir unutulmazlık, güncellik ve aynı zamanda gerçek bir etkileme gücü kazandırmıştır. Prof. Dr. TARIK ZAFER TUNAYA Kısa bir süre önce iki önemli olay üniversite ve düşün yaşamımızda dikkat çekici oldu. Bir yandan memleketinde hâlâ sorgusuz sualsiz görevlerinden atılmış'' 1402' lik " üniversite öğretim üyeleri bulunan Başbakan Turgut Özal'a, Amerika'da Teksas Üniversitesi "demokrasiye ve bilime katkılan'' gerekçesiyle "fahri doktorluk" unvaru verdi. Aynı günlerde tutucu bir eğitim politikasının kurbaru olarak yurtdışında yerleşmek zorunda bırakıları Profesör Niyazd Berkes, Londra'da bir hastanede kalp yetmezliğinden öldü. Bu rastlantı Türkiye' deki çelişmeleri çarpıa bir şekilde sergilemektedir. siyasal "hüviyetlerini" açıklamaları demektir ve fakultede kalmamalanru gerektirir mahiyettedir. Bu işlemler Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Olay Meclisi kızdırmış ve kamuoyunu meşgul edecek derecede siyasallaşmıştır.' Zamanın Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer, Ankara Ümversitesi Rektörlüğü'ne yolladığı bir yazı ile Dil veTarihCoğrafya Fakültesi'nde bazı öğretim üyelerinin' 'zararh ideoloji propagandası" yaptıklanm bildirmiştir. Rektör bu uyarıyı bir "ihbar" sayarak derhal harekete geçmiş ve soruşturma açmıştır. Hazırlanan tezkerede, suç olmadığı, Danıştay'ın sorusu üzerine açıkça bildirilmiştir. Üniversite seDar göriişün sonucu natosu da "suç olmadığına göre üniversiteden ihracm da söz konusu olmay acağını'' kararlaştırmıştır. 1950yılına kadar siyasal iktidarla üniversite ara1 ktidar partisi, üniversite organları tarafından vesındaki karşılaşmalar sağlıkh sonuçlar verebilecek özeüikte gelişmemiştir. CHP iktidanrun üniversiteyi rilen bu karan politikasına uygun bulmamıştır. Mukarşısınaalması, olumlu bir politika değildi. Bu tu halefetteki DP de tam olarak iktidarı desteklemiştir. tumu, 195O'de kendisini izleyen DP tarafından da be Bu destek, Profesör Fuat Köprülü tarafından Mecnimsenmişsede daha iyi sonuçlar vermerniştir. Üni lis kürsüsünde açıkça belirtilmiştir. Ankara Univerversiteyi karşısına alma yöntemi CHP'yi de DP'yi de sitesi Senatosu bu baskı karşısında, üniversiteden ihbir hayli yıpratmakla kaİmamış, bilim yasamıru da ze racı gerektiren "suç" teriminin tanımlamasıru Meclisten istemiştir ve diyalog şiddetlenrniştir. Sorunlar delemiştir. hukuk dışına kaymaya başlamıştır. Örneğin 27 AraZamansal bir özetle, çetrefil işler 1946'da Ankara lık 1947 günü Rektör Şevket AzizKansu'nun makam Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi doçent odasını basan bir kitle istifasını istemiştir ve olaylar lerinden Pertev Naili Boratav, Behice Boran ve Niyazi boyutlarını genişletmişlerdir. lstanbul Üniversitesi Berkes, felsefe bölürnü asistanlanndan Mediha Ber Senatosu da mücadeleye kanşmıştır ve Rektör Sıddık kes'inbakanbk emrine alınmasıylabaşlamıştır. Bu Sami Onar imzalı bildirisiyle olayı kınadığını ilan konuda, fakulte dekanlığının gösterdiği gerekçe, etmiştir. "haftalık siyasi mecmua olduğunu ilk sayfalannda açıklayan'' bir dergiye adı geçen öğretim üyelerinin Ankara Üniversitesi Senatosu Berkes, Boran, Bo"yazı yardımı vaat etmiş olraalarıdır." Buna göre ratav hakkında "dersten men" karan almıştır. öğ"hükümetin umumi siyasetine aykın bir prensip ta retim üyeleri üniversitelerarası kurula başvTirmuşlar şıyan", "politik eğılimi açıkça belli", "siyasi bir ve kurul' 'disiplin bakımından ceza verilmesine mamecmuaya'' yazı yazmak, öğretim üyeleri nin kendi hal olmadığına''ekseriyetle karar v ermişür." Mec PENCERE Matitas... 29 ARALIK 1988 Göç Niyazi Berkes bu olay sonucu, memleketinden başka diyarlara, Kanada'ya, Montreal kentindeki Mc Gill Üniversitesi'ne göç etmiştir ve çeyrek yüzyılı aşan bir süre kalmaya, adaletsiz bir politika onu zorlamıştır.Birmektubundaşöylediyordud Eylül 1977): "O bizim mahut olaylann tarihini yazıyorum. Fakat yazdıkça benim ya da 'üç öğretim üyesi'nin hikâyesi olmaktan çıkıyor, bir çeşit 194O1950döneminin bir kritiği oluyorT Daha sonra (7 Aralık 1977) pek istekli görünmemektedir: "...Bu konuyu ele almalı, yeniden o zamanı hatırlamalı mı diye zaman zaman şüpheye düşüyorum. Ne faydası olacak? diyorum. Unutulmuş, ölmüş gitmiş şeyleri canlandırmanın anlamı var mı? diyorum" Hayatındaki bu müthiş göç her şeyini almış götürmüştür. Yaşamında onulmaz yaralar açmıştır ve bu portreyi daima yaşayarak çizecektir: "...Ben bugün emekli olmuş bir kişiyim, ister 60, ister 70 olsun yaşım; yerinden, yurdundan, çevresinden atılmış, yalnız, tek başına kalmış bir adanum." Kendisini yakından tanıyışım, Kaliforniya'da 1956'daStanfordÜniversitesi'ndeTürkiye'yeilişkin bir seminer dolayısıyla olmuştu. Amerikalılarla arası buseminerledüzelmişti. Kaşlan daima çatıktı. Yavaş konuşuyor, herkes gülerken, o ancak acı bir gulüşle çevresine katıhyordu. Hiç unutmam bu toplantıdan sonra Kanada'ya geçmiş Mc. Gill Üniversitesi'nde ziyaretine gitmiştim. Akşam evine davet etti. Yemek hazırlamncaya kadar göl kıyısında gezdik. Sonra büyük bir kaya parçası üzerine oturdu. Gözleri dolu dolu hiç bilmediğim yanlarıyla başına gelenleri anlattı. Ağlayarak anlattı. Ülkesinden bu ayn kalışı, uzakta bulunuşu, yalmziığı onu o kadar etkilemişti ki titrek bir ses OKT4YAKBAL EVET/HAYIR Bir Hastalık Sonrası... Velidedeoğlu Hoca'ydı telefondaki. 'Geçmiş olsun' diyordu. Aylardır türlü acılar içinde sağlık savaşı veren bir saygın kışiydi karşımdaki. Bense bırkaç gün yüksek ateşle yatağa düşmüş, bir süre yazılarımı yazamaz olmuştum. Oysa Hoca, hasta yatağından bile pazar yazılarını yetiştirmeye çalışıyordu. Gerçek bir aydın savaşcısı, yazma sorumluluğunu en üstün değer olarak benimsemiş bir aydın... Bugüne dek hiç olmadı diyebilirim. Kırk yıla yaklaşan köşeyazarlığım süresince pek çok kez hastalandım, yüksek ateşlerle yatağa düştüm. Ama küçük daktilomu kucağıma alır yine yazılarımı yetiştirirdım. Ama bu kez ateş çarptı sanki! Önemli bir hastalık mı? Değil Ama grip tür mü değiştirdi, daha mı güçlendi; yoksa benım dırencım mi azaldı yıllar içinde? Galiba ikincisi! İnsan hiç yakıştırmıyor kendisine, ama zaman bızden bir şeyler çalıyor, götürüyor, bizi eksiltiyor, gide gide yok ediyor... Şu günlerde pek çok dostun, arkadaşın da gripten yattığını öğrendim. Farkına varmadan yakayı ele veriyorsunuz. Birden başağrısı, yorgunluk, bitkinlik, titrerne, sonra ateşin yükselivermesi. 38, 39, derken daha ötesi. Dr. George VVerner "Grip" adlı kitabında bu hastalıktan şöyle söz ediyor: "Grip sağlıklı bir ınsanda birden ortaya çıkar, gribi öbür bulaşıcı hastalık!ardan ayıran ve aynı zamanda ona adını veren de belirtilerin şıddetle ve hiç bir ön belirti olmaksızın ortaya çıkışıdır. Bu hastalık kurbanını sağlıklıyken yakalar. Sağlıklı bir kişi tam etkin bir durumdayken birden şiddetli bir bitkinliğe, ürpermelere, yaygın ağrılara, baş ağrılanna tutulur, ateşi normal düzeyden hızla 3839 dereceye çıkar. Kendini çok zayıf hisseder, hiçbir şey yapacak gücü yoktur." Dr. George VVerner 'hastalık genellikle üç dört gün sürer" diyor. Evet, bilim adamları yanılmazlar, ben hep bu süreci, bu durumu yaşamışımdır. Doğallıkla hepıniz de... Büyütecek bir şey değil, ama küçümsememek de gerek. Beş altı gün sürse de yaşamınızı durduruyor, sizi başka bir adam yapıveriyor. George Bernard Shaw 1919'da böyle bir grip yaşamış, bir hanım arkadaşına şöyle yazıyor: "Herkes gibi grip geçirdim ve kendimi intiharın eşiğinde duyuyorum." Belki kendimi zorlayıp bir şeyler yazabilirdim. Ki yazdım da. Hem de ilk gün, yani ateşin en yüksek çizgisine doğru tırmandığı gün. Neydi yazdığım, anımsamıyorum. Herhalde çok ateşli bir yazı olmalı! Gazeteye telefon da edip yazıyı aldırmalarını ri(Arkast 15. Sayfada) OKURLARDA^ Kütüphaneyv kitap yardımı Cumhuriyet İlkokulu bünyesinde bir kütüphane açılması düşünülmektedir. Üzülerek belirtmek gerekir ki üeleceğimizin teminatı olacak BilecikPazaryeri ilçemizde yavrulartmızı Türk Milli öğrencilerimizin Eğitimi'nin amaçlan doğnıltusunda yeriştirmek ve yararlanabileceği bir kütüphane bulunmamaktadır. onları yuce milleümize layık İlçemizin ekonomik imkânlan ehliyetli lîyakatli bir fert olmasım sağlamak için bunun da yetersiz olup bir yolunun da kütüphaneden öğrencilerimiz yardımcı kaynak eserler temin etmekte geçtiğini düşünerek adı geçen okul müdürlüğünce kitap ve büyük güçlük çekmektedir. Bu sebeple ilçemiz merkez ve para bağış kampanyası hatta köy HkokuUarımızın da kaymakamlığımızın 14.12.1988 tarih ve 600/3127 sayılı faydalandınlacağı merkez olurları ile başlatılmıştır. Öğrencilerimizin daha iyi yetişmeleri ve kültür seviyelerinin yükseltilmesi için yardımsever vatandaş ve kuruluşlarınuzın gönderecekleri aynı yardımları doğrudan okul müdürluğüne bağış yapılacak paralar ise Pazaryeri T.C Ziraat Bankası 'ndaki 30425100633 nolu hesaba yatmlabilecektir. Böylece aynı olarak gönderilen ve nakdî olarak adı geçen hesaba yatmlarak alınacak kitaplarla ilçemiz öğrencilerinin ihtiyacı olan kütüphaneye kavuşulmuş olunacaktır. Yalnızca yavrularımızın daha iyi ve daha kültürlü yetişmelerini sağlamak için açmıs olduğumuz bu kampanya için yapacağınız kitap ve para bağıslarına şimdiden tesekkür ederiıh. CELAL TAT Kaymakam V. Emekli gecikti ayiığım ACIKAYIP Meslek ve meslektaş haklarını, ülkemiz ve halkımız çıkarları doğrultusunda inançla, kararhlıkla savunan şube başkanımız yitirdik. Tüm teknik elemanlara başsağlığı diliyoruz. Anısı mücadelemize ışık tutacaktır. TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBE YÖNETİM KURULU NOT: Cenaze 29.12.1988 tarihinde EMO İzmir Şubesi önünde saat 11.00'de yapılacak töreni takiben öğle namazında, Alsancak Hocazade Camii'nden kaldınlıp Karşıyaka Mezarlığı'na defnedilecektir. MESUT ULUTAŞ'ı 15.8.1988 tarihinde SSK'ya bir dilekçe vererek Halk Bankası Eskişehir Şubesi'nden almakta olduğum emekli aylığımm Ayvalık 'a gönderilmesini istedim. Ekim 1988'den baslayarak maaslarımı almaya başladım. Fakat, eylül 1988 ayiığım 20.9.1988 tarihinde Halk Bankası Eskişehir Şubesi'nden Halk Bankası Yenişehir Şubesi S.S.K. hesabına gönderilmesine karsın (eylül maaşım) henüz elime geçmedi. Bunlara karsın 29.9.1988, 17.10.1988, 21.11.1988 ve 21.12.1988 tarihlerinde SSK'ya dört dilekçe daha verdim. Eylül 1988 maasım elime geçmediği gibi vermis olduğum dilekçelere de bir yanıt verilmedi. Günümüzün ekonomik koşullarmda yalnız emekli maasıyla geçinen bir ailenin emekli aylığının bir ay aksamasının doğuracağı sonuçlan SSK yetkililerine bırakıyorum. MUZAFFER DURGUT Ayvalık Bir varmış bir yokmuş, yalan çokmuş, sermaye kokmuş; deve tellal iken, domuz tellak iken. pire pehlivan iken, fino aslan iken, haramzade üçkâğıdın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, Türkiye diye bir ülke varmış... Ve o ülkenin yönetiminde de bir hanedan varmış ki, keyfine diyecek yokmuş. Hanedanın prensleri, yupileri, akraba ve taallukatı, papatyaları, gülleri, devedikenleri her sabah uyanınca bağırırlarmış: Yar bana bir eğlence... • Hanedanın en büyük eğlencesı "liberalizm" adı attında "devletçilik" oynamakmış... Bir yandan kamu kuruluşlarını, Ö2elleştirmenin zevkine varmak için Amerikan Morgan firmasına havale ederken, öte yandan devlet bankalanyla domino oynamanın tadına doymuyorlarmış. Uçan halıyla Amerika'dan Türkiye'ye gelen yupiler, bu yolda en hızlı imişler. Devlet bankacılığında bir ömur boyu emek verenleri destursuz sağa sola dağıtıp koltuklara oturuveren prensler, papatya falı açıyorlarmış: O banka benim, bu banka senin, o banka benim, bu banka senin, o banka benim... Sonunda mintarafillah Türkiye ekonomisinin başına geçen Yusui Özal'ın elinde epey banka toplanmış: Denizcilik Bankası... Turizm Bankası... Eximbank... Sümerbank... Etibank... Ziraat Bankası Coşkun Ulusoy'un, Anadolu ve Emlak Bankaları Bülent Şemiler'in elinde kalmış; sözde liberalizme gönül vermiş hanedan, bütün devlet bankalarını otoriter merkezi yönetim altında toplamış... Semra Sultan pek sevinçliymiş; Korkut Amca islam Kalkınma Bankası'nı gözetiyormuş. Aile saadeti denen şey bu değildir de nedir? Ama şu yıkılası dünyada kem gözler varken, aile mutluluğu uzun sürebilir mi? • Devletin bütün bankaları hanedanın aile mahremiyeti içine girince, ülkenin kodaman sermaye çevrelerine bir kaygı düşmüş; bu memleketin kaymağını yiyenler arasında elberte hanedanın hoşuna gitmeyenler de var değil mi? Rabenna hep bana... Hep bana, hep bana, otur mu hiç? Ekonomisi yokuş aşağı giden Türkiye'nin pastası da o kadar büyük müdür ki herkese yetsin? Hem çikolatalısını kim yiyecek? Kremalısını kim? Çileklisi de iyi gider değil mi? Prenslerin, yupilerin elindeki engin yetkiler, kredi dağıtımları, arsa alımları, iştirakçi girişimler, sonra efendim olur mu? Koskoca bankacılık sistemi bir aileye ram olur mu? Prensler arasında bulunan deli dolu, hızlı çocuk Semiler de onun bunun üstüne gidip ileri geri konuşmaya başlayınca aile boyu bankacılığın dışına itilen sermaye kesimi homurdanmaya başlamış. Üstelik kimisi bürokrattır, elinden yetki gidiyor; kimisi holding babasıdır, ama bu gidişle ayvayı yiyecek. Şu kavanoz dipli dünyada kolponun sonu gelir mi? Erdem'li bürokratlardan Kaya'yı işin içine iteleyivermişler. El altından bir haber, gazetede bir manşet, üfleme, püfleme, okus pokus... Kaya Erdem, Şemiler'e kızmış, Başbakan'a çıkmış; öfkesıni dile getirmiş: Ya o, ya ben!.. Ne var ki bu olay, tavşanın suyunun suyu imiş; olayın attını kazıdın mı... Ohooo... • Horzum morzum, Erdem merdem, Şemiler memiler, banka manka, borç morç, alacak malacak... Hepsi masal... Bir varmış bir yokmuş, sermaye kokmuş masalı... Peki, gerçek nerede? Gerçek; liberalizm adına ortaya çıkıp kamu kuruluşlarını Morgan firmasına tasfiye ettinrken, bankaları elinin altında toplayan hanedanın politikasında. . . .. .... Liberalizm, hanedan yönetimi demek değildir. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası tzmir Şube Başkanı Değerli Meslektaşımız MESUT ULUTAŞ'ı yitirdik. Dost ve yakınlarının büyük acısını paylaşır, ailesine ve Elektrik Mühendisleri Camiasına başsağlığı dileriz. Türk Mtthendia ve Mimar O d a l a n Biriifi TMMOB Harita ve Kadaatro M.O. TMMOB Jeofirit MJO. TMMOB In«aat MJO. TMMOB Kimya MJO. TMMOB JeoJoji M.O. TMMOB Makina M.O. TMMOB Maden M.O. TMMOB Ziraat M.O. TMMOB Meulnrji TMMOB (Türk Mühendis Mimar Odalan Birliği) Elektrik Mühendisleri Odası îzmir Şube Başkanı Elektrik Mühendisi TMMOB (Türk Mühendis, Mimar Odalan Birliği) Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Elektrik Mühendisi TMMOB (Türk Mühendis, Mimar Odalan Birliği) Elektrik Mühendisleri Odası Izmir Şube Başkanı Elektrik Mühendisi MESUT ULUTÂŞ'ı kaybettik. Onurlu yaşamı hepimize önder olsun. ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ADANA ŞUBESİ MESUT ULUTAŞ'ı kaybettik. Onurlu yaşamı hepimize önder olsun. ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ MESUT ULUlAŞ'ı kaybettik. Onurlu yaşamı hepimize önder olsun. TMMOB ELEKTRİK MÜHENDÎSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ ANKARA (Cenazesi 29 Aralık Perşembe günü saat 11.00'de EMOhmir Şubesi'nde yapılacak tören ve saygı durusundan sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.) Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Elektrik Mühendisi MESUT ULUIAŞ yaşamın süresince kazandığın onur ve saygı ailene sonsuza dek yetecek; onurlu kişiliğin bizlere önder olacaktır. ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ TMMOB (Türk Mühendis, Mimar Odalan Birliği) Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Elektrik Mühendisi TMMOB (Türk Mühendis, Mimar Odalan Birliği) Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkam Elektrik Mühendisi TMMOB (Türk Mühendis, Mimar Odalan Birliği) Elektrik Mühendisleri Odası Izmir Şube Başkanı Elektrik Mühendisi MESUT ULUT4Ş'ı kaybettik. Onurlu yaşamı hepimize önder olsun. TMMOB İSTANBUL ÎL KOORDtSASYON KURULU ÜYELERt ELEKTRtK MlHENDİSLERİ ODASI tST. ŞB. GEMİ MVHENDtSLERİ ODASI GEMİ MAKtNA ISLETME MÜHENDİSLERİ ODASI tNŞAAT MtHENDlSLERl ODASI İST. ŞB. HARtTA VE KADASTRO MUHENDtSLERt ODASI IST. ŞB. MADEN MÜHE>DlSLEHl ODASI İST. TEMStLClLİGt MAKİINA MÜHENDİSLERİ ODASI İST. ŞB. KtM\A MÜHENDtSLERI ODASI İST. ŞB. METALLRJİ MÜHENDtSLERl ODASI tST. TEMSİLCİLİĞİ MtMARLAR ODASI İST. ŞB. ŞEHİR PLANLAMA MÜHENDtSLERİ VE MtMAR ODALARI TEMSlLCİLİCt ZİRAAT MÜHENDlSLERt ODASI İST. ŞB. JEOFİZİK MÜHENDİSLERI ODASI tST. BÖLGE TEMSİLCİLİGI Jfe£ J » J t MESUT ULUTAŞ'ı m^M MESUT J ^ ULUTAŞ'ı kaybettik. Onurlu yaşamı hepimize önder olsun. ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI SAMSUN BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ kaybettik. Onurlu yaşamı hepimize önder olsun. ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI BURSA ŞUBESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle