18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER haklarının bölgesel düzeyde korunmasını amaçlayan adımların atıldığını gorüyoruz. Bunlar içinde en önemlisi, Avrupa Konseyi'ne uye devletlere inızalanarak 1953 yılında yürurlüğe giren sonradan Türkiye'nin de katılmış olduğu Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'dir. Bu sözleşme, katılan devletlerce karşılıklı şikâyet yetkisini kayıtsız olarak tanıması, ilgili devletin onayına bağlı olarak kişilere de başvuru yolunu açık tutması ve nihayet İnsan Haklan Mahkemesi'nin devreye girmesiyle yargı denetimine yer verrnesi bakımından, insan haklan ve temel ozgurluklerinin uluslararası guvenceye kavuşturulması yolunda en ileri aşamayı gerçekleştirmiş bulunuyor. , İnsanlık tarihinde yeni bir çığırın açılması anlamına gelen bütün bu gelişmeler sonunda insan haklarına dünya ölçüsünde saygı gösterilmesinin sağlanmiş olduğu ileri süriilebilir mi? Bu soruyu bugün için "evet" diye cevaplandırabilmek ne yazık ki mümkün değil. Ûzülerek söylemek gerekir ki bugün dünyanın çeşitli ülkelerinde insan hakları hâlâ açıktan açığa çiğneniyor. İnsanlara hâlâ akıl almaz işkenceler yapılıyor. Pek çok kişi sırf düşünce ve inançlanndan ötüru zindanlara atılıyor. Ve milyonlarca insan hâlâ baskı altında eziliyor. Bu uygulamaların yeryüzünde ne kadar yaygın olduğunu görebilmek için Uluslararası Af Örgütü'nün geçen ay yayımlanan ve 278 sayfalık bir kitap oluşturan 1988 yıllık raporuna bir goz atmak yeter. Bu rapora göre dünya ülkelerinin üçte birinde (çoğunlukla azgelişmiş ülkelerdeki diktatörlüklerde) işkence uygulanmakta. Dünya ülkelerinin yarısına yakın bir bölümünde hiçbir şiddet eylemine katılmadığı halde sadece düşüncelerini açıklamak "suçundan" insanlar demirparmaklıklar arkasına kapatılıyor. Gizli polis ve kolluk güçlerince rejim muhaliflerinin kaçırılması ve öldürülmesi olaylarının yer aldığı ülkelerin sayısı da az değil. Ama hemen şunu da belirtelim ki bu iç karartıcı tabloya karşılık, son yıllarda insan hakları alanında umut verici olumlu gelişmeler de kendini gösteriyor. Her şeyden önce, insan haklarının çiğnenmesi olgusuna karşı tepkiler giderek artıyor. İnsanlığın vicdanı bu uygulamalar karşısında isyan ediyor, onları bütun gücüyle lanetliyor, dunya kamuoyu da her geçen gün bu alanda ağırlığını ve baskısını arttırıyor. Öyle ki bugün hemen hemen hiçbir devlet, herhangi bir sözleşmeyle bağlı olmasa bile, insan hakları konusunda tamamen kendi başına buyruk hareket edemiyor. Eskiden olduğu gibi, "Vatandaş benim vatandaşım değil mi istediğimi yaparım, kimse bana karışamaz" demek, diyebilmek giderek güçleşivor. Bunu çağımızın anİamlı bir gelişmesi olarak kabul etmek gerekir. Acaba Turkiye, insan haklan alamnda son kırk yıl içindeki gelişmelerin neresindedir? Türkiye'nin 10 Aralık 1948'de İnsan Haklan Evrensel Bildirisi'nin Birleşmiş Milletler'deki oylamasır.a olumlu oyla katıldığını, 10 Mart 1954'te de A'. jpa İnsan Haklan Sözleşmesi'ni onaylayarak onun "îeîirmiş olduğu yükümlülükleri kabullendiğini bihyoruz. Ama ne var ki uygar dünya karşısında bu i; ıniyet gösterilerine karşın, ülke yöneticileri zaman zaman >nsan haklan konusunda uluslararası kuruluşlardan gelen eleştiri ve suçlamalara hedef olmaktan kurtulamamışlardır. Bu eleştiri ve suçlamalar, 12 Eylül'den soııra büyük yoğunluk kazanmış ve hatırlanacağı gibi, bir ara Avrupa Konseyi üyesi beş devlet, Türkiye'yi İnsan Hakları Komisyonu'naşi. kâyet etmişlerdir. Daha sonra taraflar arasında vanlan "dostane çözüm'Me şikâyet resmen geri alınmış olmakla beraber, sorunun bu noktada tümden kapanmış ve Türkiye'nin "temize çıkmış" olduğu pek söylenemez. Özal hükümetinin son iki yıl içinde insan hakları konusunda ülkenin dıştaki olumsuz ımajını duzeltmek için özel bir çaba içine girdiği ve bu yolda bazı adımlar attığı görülmektedir. Bu adımlann ilki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "kişisel başvuru" hakkına ilişkin 25. maddesini aradan otuz yıl geçtikten sonra kabul etmek olmuştur. (.Arkası 15. Sayfada) Insan Ha kları Yolunda KırkYıl Czülerek söylemek gerekir ki Insan Haklan Evrensel Bildirisi'nin kırkına yılında Türkiye'nin insan haklan konusundaki durumu hiç de iç açıcı değildir. Ülke sorumlulan, bu durumu düzeltmek için inandıncı tlmayan biriakım göstermelik jestleri ve "işkence sözleşmesini ilk onaylayan devlet biz olduk" gibi boş övünmeleri bir yana bırakarak inançlı, kararlı ve etkili adımlar atmak zorundadırlar. Prof. Dr. MÜNCİ KAPANİ Ne var ki İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin açEvet, însan Haklan Evrensel Bildirisi'nin 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca ka tığı ve aydınlattığı yolda sürdüriılen çahşmalar sobulünden bu yana tam kırk yıl geçmiş bulunuyor. nunda bu nitelikte belgelerin ortaya çıkması çok tnsan Haklan Evrensel Bildirisi, insanlığın uy gecikmedi. Bu arada, Birleşmiş Milletler çatısı algarlık yolunda ilerleyişinde bir dönüm noktası, için tında hazırlanan evrensel çapta iki büyük sözleşde yaşadığımız çağa damgasını vuran bir belge sa me Kişisel ve Siyasal Hakiar Sözleşmesi ile Ekoyüır. Bildiri, uluslararası alanda ilk defa, insan de nomik, Sosyal ve Kültürel Hakiar Sözleşmesi1966 nen varlığın ırkı, dini, dili, cinsiyeü, sosyal durunı, yılında Genel Kurul'ca kabul edilerek onaylama işdüşünce ve inançları ne olursa olsun sırf "insan" lemlerinin tamamlanmasıyla yüriirluğe girdi. "İkiz olmak sıfatıyla sahip olduğu temel hak ve özgür Sözleşmeler" olarak adlandırılan ve Evrensel Billükleri teker teker sayıyor ve bunları bütün devlet diri'de yer alan hakiar listesinin büyük bir bölülerce uygulanması gereken üstün ilkeler olarak ilan münü kapsayan bu sözleşmelerde öngörülen deneediyordu. Boylece, o zamana kadar her devletin tim mekanizmalan biraz gevşek de olsa katılan kendi iç düzenini ilgilendiren bir konu olarak ka devietleri bağlayıcı birtakım kuralîar getirmekteybul edilen insan haklan, artık bu sınırları aşarak di. Genel kapsamlı bu iki ana sözleşmenin dışınuluslararası bir sorun ve evrensel bir değer niteli da, insan haklannın belirli yönlerine ilişkin (köleliğin, her türlü ırk ayrımının, angaryanın, kadınğini kazanıyordu. Aslında bugün kimilerince tüm insanlığın Mag lara karşı her türlü ayrımın kaldınlması, işkencena Carta"sı olarak adlandmlan bu bildiri, taşıdı nin ve başkaca acımasız, insanlık dışı, alçaltıcı ce| ı anlam ve yarattığ] etkiye karşılık, hukuk yönün za ve muamelelerin yasaklanması gibi) çok sayıda den devietleri bağlayıcı niteliğe sahip değildi. İn sözleşme ve belgenin Birleşmiş Milletler'ce bu arada sanın temel hak ve özgürlüklerini güvence altma kabul edilmiş olduğunu da belirtmek gerekir. Öte yandan, geçen kırk yıl içinde evrensel düzeyalan bir denetim ve yaptınm mekanizması da gedeki bu gelişmelere koşut (paralel) olarak insan tirmiyordu. PENCERE Kafkasya Masalı 10 ARALIK 1988 OKTAYAKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAıN Haznedarhn sorunları Bizler tstanbuU BakırköyBahçelievler Haznedar civarında oturan insanlanz. lstanbul'un en kalabalık yöresinde yaşamak, hele insanca yaşamak ne mümkün! Ne belediye hizmeti, ne de kanunun diğer kuruluşlanndan yeterince hîzmet görmekteyiz. Yol kenarlan birer çöplükhane, yollar delik deşik, yollar ve kaldınmlar ne akla hizmetse sanki gölcük oluşturmak amacıyla bir mühendhlik harikası olarak inşa edilmiş. Belediye imar pianları son yıllarda yok olmaya başlayan komşuluk ilişkilerini arttırma amacıyla düzenlenmiş burun buruna yeşillikler ise çiçekçilere hizmet amacıyla yok edilmiş. Haznedar'a bir geçit inşaatına başlandı, bir yıldan fazla oldu, bakalım ne zaman bitecek? Bağcılar yolu baştan başa refüjle ayrıldı, dönüş yok, girdin mi, al soluğu Bağcılar'da, hastan mı var, işin mi var? Olmasm canım, ne çıkar. BtR OKUP Dil Derneği Gelişiyor... Ali Sirmen 10.5 metre karelik bir oda diye yazmıştı. Beş altı kişinin zor sığdığı bir yer gerçekten de... Yenişehir'de Ormancılar Derneği'nin bulunduğu hanın bir küçük odasında çalışıyor Türk Dil Derneği... Yönetim kurulu üyeleri oturacak yer bulamıyor! Ama dil devrimini savunan insanlar biraraya geliyor burada. Bu küçük oda dil devriminin kalesi! Belki on buçuk metre kareden de küçük. Ama devrimci inanç, devrimci yürek, tüm gücüyle direniyor gerıciliğe, Atatürk devrimi düşmanlığına... Dil Derneği'nin son kurultayında beni de yönetim kurulunaseçtiler. Sık sık Ankara'ya gidemiyorum. Bu yüzden, önceki toplantılara katılamamıştım. Bu kez Cevat Geray, Rafet Erim, Sevgi Özel, Haldun Ûzen, Beşir Göğüş, Atilla Göktürk ve Mustafa Ekmekçı biraradaydık. Dil Derneği'ne yeni üyelerin alınması, Yazım Sözlüğü'nün ve Türkçe Sözlük'ün basım işleri konuşuldu. Kısa sürede dernek üyelerinın sayısı birkaç yüzü aşmış. Eski TDK'nın üye sayısı 600 idl. Hiç bir olanağı, geliri bulunmayan. hiçbir yerden yardım almayan Dil Derneği'nin üyeleri daha şimdiden o sayıyı aşmak üzere... Bu gerçek bile, 12 Eylül'den sonra Atatürk'ün vasiyeti iptal edilerek kapatılıp bir devlet dairesine dönüştürülen ADTYK'ya bağlı kurumun aydın kamuoyunda ne denli saygınlık dışı kaldığını göstermeye yeter! Dil Derneği'nin yayımladığı "Çağdaş Türk Dili" dergisi ile 1954 kurultayında Ataç, Bırsel ve benim önerimle oluşturulan Türk Dili Dergisı'nin doğallıkla bugünkü derginin yanyana getirilmesi, aradaki farkı göz önüne serecektır. ADTYK'nın dergisi düzenli yayımlanamıyor, birkaç ay gecikmeyle ve her sayısı içerik açısından bir öncekinden daha boş ve yalın olarak çıkabiliyor. Oysa "Çağdaş Türk Dili"nin her sayısında ülkemizin en değerli imzalarının ürünlenni görebiliyoruz. Yeni Türk Dil Kurumu şöyle böyie altı yıldır görev yapıyor. Hef türlü olanak elinin altında. Koskoca bir yapı, eski dönemden kalma birikmiş para, iş Bankası hisse senetlerinden alınan gelir, ayrıca devlet yardımı!.. Hepsi görevli, yani devlet memuru statüsündeki Dil Kurumu çalışanlarının ve tepeden atanarak yönetime gelen kişilerin ellerine geçen paranın hesabını kim biliyor? Hem bunca yıldan beri ortaya hangi yapıtları koyabildiler? Ne gibi bilimsel çahşmalar yaptılar? Önceki yıllarda titizlikle hazırlanmış ve 7 kez basılmış sözlüğün 8. basımından başkaL Gerçekleştirdikleri yeni baskının özelliği, eski sözlüğün bir yozlaştırmadan geçtiğidir. Çağdaş yazarlardan alıntılar ortadan kaldınlmıştır. Örnekler daha çok sağcı yazarlardan, şairlerden özenle seçilmiştır. Sözlüğün 8. baskısına, sözlüğün hazırlanmasında hiçbir emeği geçmeyen kimselerin adları konulmuştur! Yedi kez basılan bir sözlüğe emeği geçenler bir yana itilmiştir. Yeni sözlüğü bozan, yozlaştıran kimseler ön plana geçirilmiştir. Bu, en azından ayıptır, çirkindir. Dil Derneği varsın on buçuk metre karelik bir küçük odaya sıkışmış olsun. Atatürk'ün devrimini savunanlar, Türkçenin savaşını verenler bu küçük odada da yararlı yapıtlar ortaya koyabilirler, seslerini duyurmasını bılirler, güçlerini dosta düşmana gösterebilirler. Oysa her türlü olanağa sahip yozlaştınlmış Türk Dil Kurumu görkemü yapısına. çeşit çeşit makam arabalanna karşın toplumda beklediği saygıyı, sevgiyi görememektedir. 12 Eylülcülerin en büyük yanılgılanndan biri, Atatürk'ün kurucusu olduğu, vasiyetinde gelirinin ör.emli bir bölümünü bıraktığı Dil ve Tarih Kurumlarını kapatmak olmuştur. 12 Eylül'ün yanlışları bir bir düzeltilirken ki bu ergeç olacak Dil ve Tarih Kurumlarının eski niteliklerine kavuşturulması en başta gelecektir. Sanırım, eski TDK üyelennin büyük bölümü yeni Dil Derneği'nin üyeleri olmuşlardır. Onların gönderdiği ödeneklerle "Çağdaş Türk Dili" Dergisi yayımlanmakta ve bilimsel çahşmalar yapılabilmektedir. Bilinçli davranış işte budur: Haksıziıklara karşı çıkmak, Atatürk'ün devrimini benimsemek... Bir kez daha, okurlarıma, bu derneğe üye olmanın Atatürk devrimine sahip çıkmak anlamı taşıdığını anımsatmak isterim. Derneğin adresini ve derginin sürdürum koşullarını bildirmekte yarar görüyorum: Dil Derneği, Tuna Cad. 5/10 Kızılay, Ankara Yıllık sürdürum karşılığı, 6480 lira... Masal deyip geçmeyin; her masal biraz gerçek, her gerçek biraz masaldır. Tarihin efsaneyle harmanlaştığı çağlarda masal nerede biter, tarih nerede başlar, bilinemezdi. Aiev dilli, deve bedenli, kuş kanatlı, yılan kuyruklu canavaıiar kuytularda dolaşırlardı. Allı pullu denizkızları. gemicileri diplere çekmek için gizemli türküler söylerlerdi. insanların gözleri çevreye bugunkü gibi bakmazlardı; sürekli korkunun, tükenmeyen ürkünün bilinmeyenleriyle doluydu gözbebekleri... Toplumları da seçilmiş politikacılar değil, göklerdeki tanrılar yönetirlerdi. insanlar azdıklannda, tanrılar kullarını cezalandmriardr, ya bir yanardağ patlardı, ya su taşkını karayı deryaya çevirirdi, ya bir deprem taş taş üstünde bırakmazdı. Yazılı olmayan tarih, bu tür olayların öyküleriyle biçimlenir; söylencelerin gerçeğe karıştığı zamanların alacasında neler olup bittiğini saptamak öylesine güçtür ki... Bereket, bilim çağı başladı; insanoğlu masalla gerçeğin alacasını aklıyla dağıttı; gerçeğin kumaşından inançlarına giysiler biçti. tarihin aynasında kendisini görmek mutluluğuna erişti. Peki, hiçbir soru işareti kalmadı mı? • Kafkasya masallar ülkesidir Binbir kavminulaşım, dolaşım, alaşım, bulaşım tarihini dağların doruklanna ve vadilerin içerteklerine yazmış bir ülkede söylencelerin ardı arkası tükenmez. Bize öylesine uzak ve öylesine yakın bu efsaneler ülkesinde yaşadığımız günlerde neler olup bitiyor? Anlayabiliyor musunuz? 1966'da Azerbaycan'a gitmiştim, Baku'dan Sumgait'e götürdüler beni, kenti gezdirdiler. Sordum: Ne özelliği var buranın? Gençler kentidir... Nasıl? Her yöreden genç kuşakların toplanmasıyla kurulan yeni bir kent; her halktan genç insan var... Peki, işlevi nedir? Bilimsel bir kent olacak... Sumgait, yeni yapıIan, düzenli caddeleri, yaşanmamış doku(Arkası /.«. Sayfada) PERE ...VE BANKAÇIUKTA YENİ DÖNEM "Yeni Ekonomik Yapılanma, Sovyetler Birliği nde köklü alışkanlıklan sarsıyor, değiştiriyor. Batılı ülkelerle ticari ve sınai ortaklıklar kurma yolunda cesur adımlar atıhyor. 100üaşkın kuruluşun, Sovyet Cumhuriyetlerinden ve özerk bölgelenden dış ticaret yetkisi alması, bunun kanıtı. İhracatçüar artık döviz girdilerinin bir bölümünü döviz hesaplannda tutup, ithalat finansmanında kullanabilecekler. Türkiye ve Sovyetler Birliği arasındaki' yakınlaşma, işbirliği süreci, başlatılan projeler, dış ticaret hacminde önemli gelişmeleri müjdeliyor. Bütün bunlara koşut olarak, iki ülkenin bankacılık ilişkilerinde de yeni bir döneme giriliyor." Emlak Bankası, Sovyetler Biriiği pazarma hazır! Bu yeni dönemde; Emlak Bankası ve Bank for Foreign Economic Affairs USSR. muhabirlik ilişkisiyle başlattıkları süreci daha da geliştirmek kararında. Emlak Bankası, ihracat ve ithalat işlemleriniz için hizmete hazır... Sovyetler Birliği'nde de! Emlak Bankası'nın Pazarlama Grup Müdürlüğü'nü arayın, yeni dönemle ilgili bilgi alın. YEDİ DILDEN SARKILARLA EMLAK BANKASI Pazarlama Grup Müdürlüğü Bügesu Erenus YAPM YENİ DUNYA PLAKreYAYIKLAfll Başmusah p So Ta Ap( 106 CagaoOlü'st les 5223756 DAÛTIM »^^« • C/lÇllmmt Tel: 176 70 60«Teleks: 27780 abtk tr'Faks: 176 16 59 BODRUM'da Gümbet yolu üzerinde, başlamış durumda dublex kooperatif evi devredilecektir. Tel: 345 81 07 #fWEMmK\,Rıısdümk 'YmdenYapıkmma demeüir. Uta
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle