19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Her ilde kurulan savunma dernekleri özellikle Hindistan sınırı boyunca sulanabilır verimli topraklardan subaylara araziler sağlamakla görcvlcndirılmi> olup isteyenler elde ettikleri bu toprakları on katına satma olanaklarına sahip olmuşlardı. ZiyaUlHak ve paşaları bu statüyü sıkıyönctim mahkemelcrine dayanarak kolayca yürütmenin yolunıı bulmuşlardı. Çünkü sıkıyönctim mahkcmclerinin verdiği kararların tcmyızi olanaksızdı. 1986 yılında sıkıyönctim kaldırıldığı haldc bu uygulama sürdürülmüştür. Hatta bu dönemde ZiyaUlHak sıvıl görevlerin %10'unu kontcnjan olarak emekli olacak subaylara ayırmıştı. Bcnzcr konuda olduğundan bir aııımı/ı yazmadan gcçcmeyeceğı/. Harp Akademisi'nde eğitim' gördüğümüz yıllarda iki Irarılı subay vardı. Bu, Şah dönemi sııbayların alllarında Mercedesler, cepleri de para doluydu. O yıllarda petrol bugünkü kadar önemli rol de oynamıyordu. Kendilerine "Sizler de azgelişmiş ülkedensiniz, bu paralar, arabalar nasıl oluyor?" diye sorduğumuzda gülerek, "Biz var Şan var, Şah var biz var!" demişlerdi. Pakistan Uluslararası Hava Yolları ılc su veenerjı geliştirme gibi büyük işletmelerin başında askerler bulunmaktadır. Emekli subaylar, sağlık hizmetleri teskilatıyle Fatıji denilen bitkisel yağ ürünleri şirketini yönetmektedirler. Silahlı kuvvetlerin kendisi büyuk iş alanı haline gelmiş olup ele geçirılen işletmeler 19791986 yılları arasında yatırımların kâr oranını sekiz kat arttırmıştır. Deniz ve hava kuvvetlerinin elinde de benzer ticari birımler vardır. Pakistan Silahlı Kuvvctleri'nin lojistik bölümunün ulaştırma kanadı, Afgan mücahitlerine dış ülkelerden (özellikle ABD'den) gönderilen araç ve gereçleri depolayarak Afgan sınırına kadar Pakistan'ın en büyük taşımacılık şirketini organize etmektedir. Pakistan'ın Afgan politikasını ZiyaÜlHak'ın cn yakın arkadaşı, Ulusal tstihbarat örgütü Başkanı General Akhtar Abdurrahman yürütmckteydi. Sabotajda bu general de öldüğünden, bu işlcri şimdi general Hamid Gul yürütmektedir. Pakistan Ulusal tstihbarat örgutü, ZiyaÜI Hak'ın isteğine ııyarak ve büttinüyle içe dönük olarak görev yapmaktadır. Görevlerinden başlıcası, politikacıların davranışları ile subayların politik görüşlerini ızlemektir. Subaylara vcrilcn emirlerde silahlı kuvvetlerin görevinin sadecc ülke sınırlarını korumak olmadığı, ideolojik sıntrların da korunması olduğu seklindedir. Pakistan subaylan, Ingiliz eğitim sistemiyle yetiştirilmiş, bol madalyalı, özellikle general tabakası zümreleşmiştir. Erlerde itaat duygusunun çok yüksek olduğu söylenmektedir. a) %60'a varan savunma harcamalarının parlamcnto tarafından denetlcııme isteği. b) Silahlı kuvvetlerdeki yükselme sistemi ile elçilik gibi dış görevlere karşı çıkma isteği. c) Rawalpindi yakınlarındaki dcpolarda patlamalar sonucu ölenler hakkında sorusturma acılması. (f) Parlamentoııun bu istekleriııe karşı generalleıin darbe yapma olasılığı. Bu eğilimlere karşı ZiyaÜlHak, parlamentoyu, Şeriat düzenini iyi yerleştiremediği, rüşvet olaylarına göz yumduğu gerekçesini öne sürerek kapatma yönüne gitmişti. Aslında, Rawalpindi'de Afgan mültecileri için gönderilen silah depolannda çıkan patlamalar, silahlı kuvvetler içerisinde bazı kaynaşmalara neden olmuştu. Silah depolarındaki stok durumunun Amerika'dan gelecek bir subay grubj tarafından denetleneceği haberi panik yaratmıştı. Silah depolarından dışarıya yapılan satışların ortaya çıkmaması için depolar sabote edilerek denetlemeye engel olunmuştu. Uç yüze yakın insan yaşamını yitirince soruşturma istcklerinc karşı gcneraller "Bu işlcr, başbakanlığı ilgilcndirmez" diye kesip atmışlardı. Gcnç subaylar içinde kaynaşma yaratan olaya karşı, sıkıyönetim mahkemeleri ile yani yargı yoluyla susturulma yöntemi uygulanmıştı. Parlamentonun kapatılmasının ardından Geneikurmay başkanı yardımcısı, silahlı kuvvetler garnizonlarına yatıştırma ve nabız ölçme ziyaretlerine çıkmıştı. 15 KASIM 1988 Pakistfan Seçimleri ve Silahlı Kuvvetler Yarınki seçimler sonucu kurulacak sivil yönetimin işinin pek kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıcalık, kolayca vazgeçilebilen şey değildir. Yapılan araştırmalarda, eğer azgelişmiş ülkelerde silahlı kuvvetlerin çoğunluğunu kara kuvvetleri oluşturuyorsa, o ülkelerde darbe hareketleri sık sık tekrarlanmaktadır sonucuna vanlmıştır. Pakistan 'da Ziyacılar ile Buttocuların girişeceği mücadelede terazinin Ziyacı kefesi, silahlı ağırlığıyla demokrasiyi kurmak isteyen Buttocu kefesini havaya kaldırırsa şaşmamak gerekir. Demokrasi adına elbette Buttocuların başansı beklenmeli. PENCERE Kaplumbağa, Balina, Kaligula... TURGUT ALPAGUT Emekli Kur. Albay ZiyaUlHak'ın sabotaj sonucu, beraberinde karargâhının önemli kişileriyle ölümünden sonra, yarın yapılacak seçimler nedeniyle dünyanın gözü, Pakistan'da demokrasinin kaderinin ne olacağıru merak etmektedir. 1977 yılında darbeyle devrilip, iki yıl sonra ZiyaUlHak tarafından astınlan Zülfikar Butto'nun kızı Benazir Butto, şeriat yanlısı eski başbakan Muhammet Han Cuneco ile irili ufaklı toplam sekiz parti seçimlere girecekler. Seçim sonucunun kaolisyon olacağı kaçınılmaz görünmektedir. ZiyaÜlHak'ın uzun süren iktidarında büyük avantajlar sağladığı silahlı kuvvctlcrle, kumanda zincirini oluşturan gencrallcrin scçim sonucuna görc iktidarı teslim alacak sivil yönetime karşı tutumları nasıl olacak? Bu sorunun yanıtı Pakistan Silahlı Kuvvtleri'nin darbelerden sonra clde ettiği avantajlarda yatmaktadır. Dışarıdan bakıldığında Pakistan, askerliğin iyi bir uğraş, kârlı bir iş olduğu ülke görünümünü vermektedir. Vaktiyle Ingilizler Hindistan'da sömürge yöntemlerini uygularken, cengâver kabile olan Patanlar ile Pencaplı Müslümanlardan asker seçerlerdi. Bu davranışın ileride Pakistan'ı, temeli askerliğe dayalı bir ülke durumuna dönüştüreeğini hiç tahmin etmemişlerdir. Pakistan'da etnik grup olarak Pencaplılar %66, Patanlar <Vol3'ü teşkil etmektedir. Bu bilgilerden sonra, darbeyle politik gücü de ele geçiren silahlı kuvvetler, sahip olduklan avantajlardan kolay vazgeçeceğe benzemcmektcdir. Pakistan'da kısa sürelerle yönetimde bulunan sivillerin kurduğu zayıf hükümetler başansız oldukça, sık sık çıkan isyanların, karışıklıklann silahlı kuvvetlerce bastırılması, toplumda bu işi sivil yönetimin yürütemeyeceği kanısını doğurmuştu. Ayrıca ZiyaÜlHak da ele geçirdiği yönetimde karşısına çıkacak engellerle muhaliflerini en kestirme yollardan ortadan kaldırmıştı. Uzun yıllar süren askeri yönetim, buna ek olarak şeriat düzeni baskısı toplumun direnme gücünü hemen hemen yok etmişti. Şeriat kurallarına uygun olarak içki yasağı konulurken, afyon kullamlmasına göz yumulmuş, uyuyan toplumu yönctmc kolaylığına gidilmiştir. Toplum ilifkilerj Pakistan Silahlı Kuvvctleri'nin elde ettikleri avantajlar dolayısiylc özellikle Ust kademelcrin toplumdan koptukları, kendi yaşamlanna daldıkları gözlenmiştir. Bütün kilit noktalarını tutan generaller, küçük rütbelilcrın halkla olan ilişkilerini dikkatle izlemcktedirler. Yapılan araştırmalarda küçük rütbelilerin darbe girişimi olanaksız görulmektediı. Yalnız Us News and World Report Dergisi, CIAnın Pakistan Devlet Başkanı ZiyaUlHak ile yanındakilerin ölümüne neden olan uçak kazasının, genç subaylar tarafından gerçekleştirilen bir sabotaj olduğunu bildirmektedir. Yukarıda verilen bilgilerin ışığında yarınki seçimler sonucu kurulacak sivil yönetimin işinin pek kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıcalık, kolayca vazgeçilebilen şey değildir. Yapılan araştırmalarda, eğer azgelişmiş ülkelerde silahlı kuvvetlerin çoğunluğunu kara kuvvetleri oluşturuyorsa, o ülkelerde darbe hareketleri sık sık tekrarlanmaktadır sonucuna vanlmıştır. Pakistanda Ziyacılar ile Buttocuların girişeceği mücadelede terazinin Ziyacı kefesi, silahlı ağırlıyla demokrasiyi kurmak isteyen Buttocu kefesini havaya kaldırırsa şaşmamak gerekir. Demokrasi adına elbette Buttocuların başarısı beklenmeli. Savunma dernekleri Her alanda güçlenen silahlı kuvvetler, ülkenin ekonomik kaynaklarına da el koyarak kendilerine avantajlar sağlamışlardı. Askerlcrin yaşam statüsü sivillere oraııla daha yüksek maaş, yaşam düzeyi ralıat, topluma tepeden bakan bir yönetim biçimine dönüşmüştür. özellikle general ve subaylar çocuklarına yurtdışı eğitim olanakları ile burslar, daha iyi sağlık hizmeti gibi avantajlar sağlayarak bir anlamda sanki geçmişte içinde yaşadıkları sömürge koşullannı yaratmışlardır. Aslında ZiyaUlHak'ın generalleri yerine paşaları deyimini kullanmak uygun olacaktır. Paşa, Frasça kökenli olup Osmanlılarda sivil ve albaydan yukarı rütbe sahiplerine verilen bir unvandı. Aynı zamanda bolluk içinde yaşayan anlamına da gelir. Konaklar, atlar, arabalar, uşaklar paşalığın sembolleri gibiydi. General sözcüğü de uluslararası deyim olup generalisten (genel, bütünü kapsayan) gelmektedir. Bu yüzden Mustafa Kemal, çıkardığı yasa ile paşalık ve benzer unvanların kullanılmasını önlemek istemişti. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD VEFAT GümüşhaneTorul cşrafından merhum Hayri vc Şakire'nin oğtıllan; Huseyin Araz, Zekeriya, Mustafa, Fidan ve Rafet'in kardeşleri; Kemal Araz'ın kayınbiraderi; Rüştü, Kenan, Tekin, Metin, Ender, Muammer, Nilüfer, Cavit, Cahit, Fikret, Sıızan ve Nebahat'in dayıları; Levent, Bülent, Yasemin, Aydın, Hayri, Feyhan, Ayfer, Mine, Funda, Zeynep, Ülkü, Melike ve Cemil'in amcaları; lsmet Turhangil, Münci Doğancı ve Anthony Evans'ın kayınpederleri; Murat, Fırat, Patricia, Burak, Hale, Hüseyin, Ali Tevfik'in büyükbabaları; Ayberk, Serap, Sevil, Meral'in babaları ve Ayşe Araz'ın sevgili eşi Sanatı Dolayısıyla Tiyatronun özü, söz sanatıdır. Aktör ve aktris, sözü değerlendiren sanatçılardır. Tiyatronun ne olduğu ve ne olmadığı tartışmalara yol açmıştır, ama sonunda sahne sanatçısı ağır basmıştır. Devlet Tiyatrosu'nun Taksim Sahnesi'nde oynadığı "Oyunun Oyunu" bu düşüncelere yol açtı. Bir tek Ertuğrul ilgin dışında rol dağıtımı gençlerin omuzundaydı. Ve gençler "Oyunun Oyunu"nu öylesine koşuşmalı, itişip kakışmalı, bağrışmalı, gürültücü oynadılar ki konuşulanların önemliEmekliye ayrılı bir bölümünden tek söz anlayamadım. Böylesine abartılmış bir oynanış bütünü içinde kendi üslubunu koruyabilmiş Ertuğrul ilgin'i kutlamak gerekir. Devlet Tiyatrosu'nda sunulan "Oyunun Oyunu", Ferdi Tayfurun (merhum) "Arşak Palabıyıkyan" diye Türkçeleştirdiği Amerikan kovalamaca film güldürülerinin kötü bir özentisiydi. Aslının adı Max Brothers olan o kovalamacalı koşuşmalı film kotdelları Amerikan yığın beğenisine belki de uygun düşüyordul Türkçe "Oyunun Oyunu" komedisinde rol almış Devlet Tlyatrosu genç sanatçıları şamata ve koşmacayı oyun boyunca titizlikle sürdürdüler. Devlet Tiyatrosu'nda yıllarca başarılı olmuş değerli sahne sanatçısı Macide Tanır'ın haklı yakınmalarını düşündüm. Doğru söylüyordu. Güçlükle yetişen Türk sahne sanatçıları yaş 64 sınırını aşınca hemen kadro dışı ediliyordu. Emekliye ayrılıyordu. Sahneden uzaklaştırılıyordu. Genelde memur statüsü bunu gerektiriyordu. Sahne sanatçısının çalışma koşullarına uygun bir yasa çıkarılamıyor mu? 64 yaşı arkada bırakmış sahne sanatçısını, sağlığı elverdiği ve repertuvar uygun geldiği sürece ramp ışıklarından yoksun bırakmamak gerekir. Çok güç yetişen Türk sahne sanatçılarını ramp ışığında görmek seyirciyi de tiyatro yazarını da mutlu kılar. Tiyatronun ses sanatının bir türü olduğunu benimsemiş bir yazar olarak kimi sanatçımızın sesini duyar gibiyim zaman zaman. Gerçekten böyle! Samiye Hün, (Liliom) gözlerini hüzünle yere indirirken kızı Louis'a (Jeyan Mahfi Ayral) titrek sesle şöyle der: Evet, kızım... Kimi insan vurur, vurur da yine acıtmaz. Müzikli ya da müziksiz Türk tiyatrosunun çok başarılı, cana yakın ve içtenlikli komedyeni Muammer Karaca'nın sesi unutulabilir mi? Türkçe Viyana operetlerinin öncüsü Cemal Sahir'in küçük, ama ezgiler yüklü sesi nasıl unutulur: "Ben de bir zamanlar Çardaş Kavalyesi Çiganlara emreden zamanın bir prensi... Tarlabaşı'nın bir yan sokağı, Kontes Mariça operetinin Türkiye'de ilk sunuluşunu ilk gecenin heyecanlı sesiyle anlatmıştı: "Sultan Hamid'in kehribarcıbaşısı babam Mehmet Ali beyin 100000 lirasını, varımı yoğumu, hatta sağlığımı hep operete verdim..." Ve 'Cahide Sonku'nun buğulu sesi. Mutluluktan uçan ya da bahtsızlıktan yakınan güzel kadınların portresini çiziveren o ses!.. Cahide Sonku'nun buğulu sesi..." Vişne Bahçesi'nde, yan karanlıkta bir sahne. ihtiyar uşak Behzat Butak uyanır ve çevresini gözden geçirir, kimseyi göremez... Kılçıklı, ama insancıl bir sesle... Çok usul bir sesle konuşur: "Beni unuttular..." 194O'lı yılların güçlü kadın sanatçısı Nire Nir, günün birinde (Arkası /.?. Sayfada) Eski Gaziantep ve Manisa Valisi, Danıştay 2. Daire Bşk. NİYAZİ ARAZ 13.11.1988 günü vefat etmiştir. Cenazesi 15.11.1988 günü (bugün) Maltepe Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ YERALTI KABLOLARININ DÖŞENMESİ tşt (TRANŞE) YAPTIRILACAKTIR I Istanbul ll lludutları dahilinde aşağıda belirtilen 9 Koordinatörlük bölgesinde yeraltı kabloları döşeme işleri (TRANŞE) kapalı teklif alma usulüyle yaptırılacaktır. Şartname dosyası bedeli Koordinatörlük: (KDV hariç) TL.: liin keşif bedeli (TL): Kadıköy 200.000.1.500.000.000.TL 100.000.500.000.000.TL Çağlayan 100.000.350.OO0.OOO.TL Avcılar 100.000.400.000.000.TL Sefaköy 100.000.4O0.000.O00.TL Beyazıt 100.000.Kartal 1.000.000.000.TL 100.000.Bakırköy 35O.OOO.OOO.TL 100.000.Esenler 1.000.000.000.TL 100.000.Beyoğlu 500.000.000.TL 2 Her ihale dosyası birbirinden müstakil olup, istekliler 9 ihale dosyasının birine, birkaçma veya tamamına ayrı ayrı müracaat ederek yeterlik bclgesi talep edebilecekler ve yeterlik aldıkları dosyaların herbirine ayrı ayrı teminat yatırarak ihalesine katılabileceklerdir. 31 haleye katılmak isteyen firmalar en geç 25.11.1988 günü saat 17 .OO'ye kadar yeterlik müracaatında bulunacaklardır. thaleve katılmak için şartname almak mecburidir. Şartnameler; TEK. BOGAZİÇt ELEKTRİK DAĞIT1M MÜESSESESİ Meşrutiyet Caddesi Asmalımescit Sok. No: 63 Kat: I Oda No: 104 Tel: 152 34 00 / 226 TepebasıBeyoğlu/İSTANBUL Adresinden (K.D.V. Hariç) bedeli mukabilinde alınabilir. 4 Teklifler en geç 14.12.1988 günü saat 10.00'a kadar aynı adreste 1. kat 110 no.lu odadaki Muhaberat Servisine verilmelidir. 5 Kurumumuz 2886 Sayılı Devlet İhale Kanununa tabi olmayıp ihaleyi yapmamakta veya dilediğine kısmen veya tamamen vermekle serbesttir. Basın: 32598 MERHABA DEME SAKIN m> Ben Geçen yaz Dalyan'da kaplumbağa sorunu vardı; aylarca gündemde kaldı; basın yakından ılgılendı. Denız kaplumbağaları da çok şeker hayvancıklar değil mi? Avrupa'dan Yeşilciler geldiler; yayınları uluslararası boyutlara taştı; kitapçıklar, afişler, broşürler, derken herkes yakasına yeşil bir kaplumbağa rozeti taktı; sorunu benımsedi. Kurtuldu kaplumbağalar... Ne güzel şey!. Gazeteler yazdılar ya, Batıda insan haklarından sonra "heyvan haklan" gundeme gırdı. • Kaç gün sürdü bilmiyorum; televizyonu aç, kapa; karşımızda balinalar.. Kuzey Kutbu'nda üç balina buzlar arasına mı sıkışmış ne? Amerika ışe el attı Ah, canım balinalar!.. Hepimiz bu üç kocaman yaratıkla bırlıkte ölduk öldük dirildik; kurtarma çalışmalarını yakından ızledık. Aferın Cem Duna'ya!.. Bak, uygar görünüşlü, Batılı adam, TV'ye genel müdur oldu, sonuçları alınıyor. Hem Duna, Hariciye'den yetişmiş canım, diplomat ne de olsal.. Seçkin okullarda okumuş, açık görüşlü. Yalnız Duna mı? Ülkemizde ne kadar seçkin yurttaş varsa, balınalara sarmadı mı? Ah, şekerim, televizyonda balınaları izledikçe bir fena oluyor um.. Aferin Amerika'ya!.. Bak bunca masraf yapıyorlar. Vallahi adamlara bakıp kendi halimize şaşıyorum. Ayol, sokaklarda köpekleri kedileri öldürüyoruz Yufka yüreğımiz daha çok dayanamayacaktı; balinalar kurtuldu; biz de kurtulduk. • Dün 14 Kasım 1988'dı. Sabah Cumhuriyet'i açtım; manşette koca bir haber, hem de resimli. Ne yazıyor? "Cezaevi arabasının kapısı açıldığında önce elinde kalın bir zincirle landarma eri ındi. Elindekı zınciri olanca gücüyle çekiyordu. Arabanın içindeki sanıklar inmemekte direniyordu. ötekijandarmalar 'yardıma' koştular. Zincir arabanın Içlnden çıktıkça zincire bağlı sanıklar birbiri üstüne yere yığıldılar. (...) Aynı zlnclrle duruşma salonuna getirildiler. üzerlerinde taşıdıkları tek tip elbiseyi, bileklerine vurulan zinclri protesto etmekten dolayı yargıç önündeydiler" Sonra? Tutuklu anaları, eşleri, kardeşleri, yakınları cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamaları protesto ediyorlardı. Bir tutuklu anası kendini yakıyordu. Cezaevlerinde açlık grevleri sürüyordu. Cumhuriyet haberi şu başlıkla verdi: "Cezaevlerinde 'tek tip' elblse ve 'sevk zinclri' uygulamasını protesto için açlık grevini sürdüren tutuklu ve hükumlulerin sayısı 1958'e ulaştı. Tutuklu yakınlarından bir bölümü de açlık grevine başladı. Tek tipin uygulanmaya başladığı 1984 yılında 4 hükümlü açlık grevı sonunda ölmüştü." (14 Kasım 1988) Demek ki insanlar kendi kendilerini öldürüyorlardı. Ne kaplumbağalar gibiydıler, ne de buzlar arasına sıkışmış balinalara benziyorlardı Insandı bunlar, insan... • Ama o ne? Aynı gün öteki gazetelere baktım, hiçbirinde birinci sayfadan tek satır yok... Eski solculara TRT'de görev veren Cem Duna'nın televizyonunda ne bir görüntü, ne bir ses... Oysa bundan böyle yayınlarda haber değerı göz önüne alınmayacak mıydı? Sizi gidi eski solcu^r... Sizi uygarlar!.. Bir ülkenin cezaevlerinde yaklaşık 2000 insan açlık grevini sürdürüyorsa, bu bir haberdir; hem de uluslararası boyutta bir haber.. Haaa, demokrasi mi? insanlara kaplumbağalar ya da balinalar kadar değer verdlğimizde demokrasi gerçekleşecak Insanın insanlaşması kolay olmuyor. Roma İmparatoru Kaligula atını Insandan daha çok severdi; hayvanı konsül yapmıştı; ama o kadar çok kişiye kıydı ki... kaoan. Isl lcl b2096e9 Banş ve Demokrasi savajımının, Demokratik öğretmen hareketinin önderlcrınden 6 yaşıma girdim. Bütün sevenlerime duyururum. ATİKA SAHAF Her türlü eski Türkçe ve Ingilizce kitaplarınız değerinde alınır. 3367557 MUSTAFA EMRE İNCE TMİP ÖZTÜRK'ü öldUrülüsürıUn 9. yılında saygıyla anıyoruz. »ostları vo ÖCRETMEN Arkada^Iarı adına MıiBa KASA Nüfus kağıdımı kaybcttiııı HUkünısüzdür. Y1LMAZ TAŞ İLAN BANDIRMA SULH CEZA MAHKEMESİ 25.4.1988 larıhinde Oıda Maddelerı Tüzügü'ne muhalefet suçundan sanık Yusuf Şen hakkında mahkememizde açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememizce 26.9.1988 Gan ve 1988/952 Esas 1988/139 Karar sayılı ilamı kesınleşmiş bulunmakla sanığın Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne muhalefet suçunun işlediğı cylemiııe uyan I'CK 396. maddesi uyarınca 3 ay hapis ve 5000 TL. ağır para cezaları ile cezalandırılmasına, 647 S. yasanın deği^ik 4/1 nıuddesi uyarınca hapis cczası paraya çevrilerek TCK'nın 72. maddesi uyarınca birleştirilerek neticeden 32.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına, TCK 2891 S. yasa ile değişik 403/1. maddesi uyarınca sanığın hapib cezasının müddctınc musavı olarak cürme vasıta kılınan meslek ve sanatının ve ticaıetinin verilen ceza süreMiıce taliline. Fiilin işleniş şekline göre takdiren 7 gün işyerinin kapatılmasına karar veıildi. llan olunur. Basın: 32420 DÜNDEN BUGÜNE 1 NE OEDIK K İ ' 2 SENSIZLlClMIN ŞARKISI 3 SEN GIDINCfc 4 ALLAMIM YETER 5 OURDUftUN SU 2 A M A N I YkOI?LAR CEZINIRKEN PIŞMAN DEĞIIIM 6I« AS« «UVASI CENNET VOIU A$KIN 0A YALAN FABRIKA KIZI Beklenen kaset çılctı. Tüm kaset ve plakçılarda rov>Milık v . Mi>ılh Tlc. Lld. ?!'• 5 I I No S3J2 Unkaponı IST Tel 513 00 64 t u Küçük dev televizyon VESTEL COMFORT: yonda yeni boyut. "Compact" dizayn, mükemmel görüntü... VESTEL COMFORT ın köşe açılan 90° rcsim tüpü "flat sguare". Görüntüsü tam, düz kare ekran. u Türkiye'nin en yeni, en konforlu televizyonu... Üstelik, uzaktan kumandası tam 37 fonksiyonlu! Kullanımı mükemmel, izlenmesi mükemmel. Bu "küçük dev"lc bir an önce tanışın. VESTEL COMFORT konfonınu siz de yaşayın. Doublc sound" sistemiyle her zaman pürüzsüz ses. VESTEL Vestel hır O, Polly Peck Interndtıon.il PL C kuruluşudur 39 Ekran
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle