19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER daha birçok kanun derlemesi ortaya çıkanlır. Bunlar arasında Bayezid II, Selim I, Kanuni Sultan Süleyman, Selim II, Ahmed 1, Murad IV gibi padişahların adlarına bağlı kanurmameler gösterilebılir. Akla şu sorular geliyor: Bu padişahlar içinde neden yalnızca Süleyman, tarihe "Kanuni" nitemi ile geçmiştir ve Kanuni Sultan Süleyman, oğlu Mustafa'yı hangi kanuna göre boğdurtmuştur? Şunları da ekleyivereyim; bizler çoğun "kanun" termininin çağdaş anlamına kapılarak yukarda sozü edilen kanunlara adalet severliğin göstergesi ve o kanunlara adlannı veren padişahlara da adaletli gözü ile bakıyoruz. Nasıl olur? Biz yaşadığımız günlerin yasalanndan ve adaletinden yakinıp dumrken Kanunnamei Âli Osman'a nasıl böyle bir şey ya * kıştırabiliriz! Dün Türk Tarih Kurumu'nun bastırdığı 1987 tarihli "Türk Tarih Belgeleri Dergisi"nin 16. sayısını gözden geçirirken bunları düşünmeye başladım. Çünkü bu dergide Selim I'in Kanunnamesi'ne (15121520) büyük yer verUmişti. " I . Selim Kanunnamesi ve XVI. yüzyılın ikinci yansının kimi kanunları" başlıklı yazı çok ilginç bir tümce ile başlıyordu: "Genellikle XV. yüzyıldan XVII. yüzyıla kadar geçen süre içinde, bu alanda gerçekleştirilen araştırmalara rağmen, Osmanlı devletinin çeşitli hükümranlıklarının hukuki faaliyetine ilişkin kanunlar ve sahip oldukları muhtevaları her yönüyle, günümüze kadar hâlâ incelenmemiş durumdadır:' Peki, Sultan Süleyman Kanunnamesi'nin öteki kanunnamelere göre özelliği nedir? Yazar, bu konuda derin derin düşünmemizi gerektiren şu sözleri ekliyor: "Kanuni Sultan Süleyman Kanunnamesi'nin birçok sorunu ele alıp inceleraesi ve yeni kaideleri ve yeni kaide ve kurallan ihtiva etmesinden bağımsız olarak düşünülürse, I. Selim Kanunnamesi, daha eski bir durumun tablosunun genel çizgilerini göstermesi ve Süleyman'ın Kanunnamesi'nde aynı biçim ve genişlikte bulunmayan bir seri veriyi ortaya koyması bakımından biüm adamlanru daha çok ilgilendirmektedirf' Şimdi I. Selim Kanunnamesi'nin başlarından bir bölümü birlikte okuyalım. Bu bölüm "Fasli evvel derbeyani cürmü cinayet ve siyaset" altbaşlığını taşıyorsa da, gerçekte "zina" suçunu d e alrnaktadır. Yoksa o zaman zina (evli erkek veya kadırun, eşinden başka bir kimseyle cinsel ilişkide bulunması) cinayet ve siyaset mi sayılıyordu? Başlayalım: "Eğer bir kimesne zina etse dahi üzerine sabit olsa zina eden evli olsa gani (zengin) oka bin akçeye kadir olsa dört yüz akçe cürm alına vasıtülhal (orta halli) olsa iki yüz akçe alına fakirülhal (yoksul) olsa yüz akçe alına. Eğer zina eden ergen olup gani olsa cürm yüz akçe alına vasıtülhai olsa eüi akçe alına fakirülhal olsa otuz akçe alına eğer zinayı kız oğlan itse anın cürmi gılman erkek gibidir eğer zinayı avret itse eri cürmin vere gani olsa ve kabul ederse yüz akçe köfte horluk vire vasıtülhal olursa elli akçe fakirülhal olsa otuz akçe vire ve eğer kul veya cariye zinâ itse hür ve hürre cürmin virmeye nısfın alalar. Bir kişi zina kastına bir kişinin evine girse evlü cürmin vire ve eğer ergen olursa ergen cürmin vire kız oğlan ceken ve hıyanet ile bir kimesnenin evine girenin ve kız ve avret çekmeğe bile varan kimesneye siyaset için zekeri (kamışı) kesile.." Kanunname'yi burada keselim ve hemen yukarda siyaset sözcüğü geçtiğine göre buna bir anlam vermeğe çalışalım. Bana göre "ibreti âlem" anlamına geliyor o sözcük. Artık dinsel hükümlere mi, yoksa örfe mi girer bilemeyeceğim, anlasıldığına göre, Osmanlı hukukunda zina edene kesilen para cezası, adamın veya kadının parasal durumuna göre saptanmaktadır. Hot be hot almıyorlar. Adalet anlayışı bu kerte ince. Yoksullar korunuyor. Kanun Üstîme MELİH CEVDET ANDAY Ünlü lngilk ozanı W.H. Auden'den yıllar önce dilimize çevirdiğim "Kanun" adlı bir şiir vardır. 1953 yüında Yeditepe Yayınevi'nce basılan "Batıdan Şürler" adlı krtapta çıkmıştı. W.H. Auden şöyle diyon Kanun nedir diye sorsan bahçıvana Güneştir der sana Güneştir beninı efendim Oldum bittira. Celallenir yatalak dede Kanun eskilerin hikmetidir diye Üste çıkar büyük oğlan ne deraek Kanun demek gençlik demek. Hocafendi alır önüne cahilleri Kanun diye başlar vaaz Kanun kitabın söylediği Kanun namaz niyaz. Kanun der hâkira burau havada Açık açık teker teker konuşur Kanun... hani anlatmıştım ya Kanun... Bilirsiniz a canım Kanun... bakın anlatayım bir daha Kanun kanundur. ötede kanun sayar bilgini dinlersin Kanun ne yanlışmış ne dogruymuş dersin Kanun şu yerde şu vakit cezalanan Cinayetlermiş dersin. Kanun her yerde her an, Kanun sabah şerifler olsun, Allah rahatlık versin. Kimi der ki kanun alın yazısı O bizim devletimizdir bazısı Kimi şöyle der kimi bövle Kanun nedir ki Kanun... uçtu gitti. Anlaşılan Auden de içinden çıkamamış bu kavramm. Kanun dikdörtgen biçiminde, bir köşesi kesik, yassı bir sandık üzerine geçirilmiş tellerden yapth bir çalgının da adıdır, yetmiş iki tellidir, parmaklara geçirilen tırnaklarla çaünır. Kanun aynca (Yun. kanon'dan) doğal olaylan birbirine bağlayan zorunlu ilişkinin aniatımı anlamına da gelir: Yerçekimi kanunu gibi (müzikteki anlamına girmiyorura). Ama bu sözcüğün ilk akla getirdiği anlarnı ansiklopedi şöyle tanımlıyor: "Anayasada öngörülen usullere göre yasama organı tarafından yazılı olarak konan, uyulması zorunlu hukuk kuralı" Ingiliz ozanının konu edindiği kanun budur işte. Bir de sosyal kanunlarla cezalandınlmanuş bir suçu, eninde sonunda cezalandıracağına inanılan tanıısal yasa var. Onu bırakahm bir yana. Ama tarihte kanun diye anılan cezalandırıcı bütun buyruklan "anayasada öngörülen usullere göre" tanımı içinde görebihr miyiz? Hiç sanmıyorum. Hukuk felsefecilerinin görüşlerini almak gerekir. Söz gelişi Osmanlı Kanunları böyle midir? Ansiklopedi "Kanunnamei ÂliOsman"(Osmanoğullan Kanunnamesi) maddesinde şöyle diyor: "Şeri hukukun yanında idari, malî, cezaî alanlarda, Osmanlı örfüne göre padişahlann sırf kendi otoritelerine dayanarak çıkardıkları kanun ve nızamları bir araya toplamak sure*iyle duzenlenen dergi veya bu alana ait olanlardan biri" Buna Yasakname de denirmiş. Bu derlemelerden en eskisi Fatih Sultan Mehmedin kanunnamesidir. Daba sonra resmi buyruklarla Seçmecilik PENCERE 14 EKİM 1988 ARADABIR MAZHAR BUDAK Eski Yük. Hâkim. Kur. Baş. OKURLARDAN Muhteşem SiÜeyman SermsVnin aimndan bu önemli olguyu gâz ardı ettüer, unutmuş göründüler. Açıhş töreninde Bayan Özal, "Kanuni Sultan Süleyman, ancak Avusturyahlara karşı savaş etti" seklinde konustu ki, bunu söylemek Almanya ve Berlin'de büyük hatadtr. böylece Muhteşem Süleyman 'ın ordusundan Berlin 'e gelmiş oldular, Türk akademik çevrelerinde bile çok yaygm olan flkrtn tersine o zamanlar Avusturya krah veya kraüıj'i diye bir şey yoktu. Avusturya, RomaAlman Imparatorluğu'nun bir parçasıydı sadece. Bugün Batı Berttn 'de yaklaşık yüz otuz bin, Federal Almanya 'da bir buçuk milyondan fazla olan Türk toplumunun ilk izleri Kanuni Sultan Süleyman zamanma dayanmakta. BUindiği gibi, Batı Berlin Senatosu Türklere entegrasyon sağlamak için yırtınıp durmakta. Kanuni Sultan Süleyman Sergisi ile ilgili olarak da herhalde Amerikalılardan, lngiüzlerden farkh tarihle ilişkill şeyler yapmtşlardv diye düşünmekte insan. Ne gezer? Ingilizce kataloğu hemen tümüyle Abnancaya çevirmekle yetindiler. O katalogda da TürklerU fazla ügisi olmayan Kral VIII. Henry gibi şahıslar sunulmakta. Metinde Osmanlı tarihi uzman bir Ingiltz tarihçinin eserine dayanmakta. Sanki zengin bir AtmanDoğu bilimi yokmuş gibi, sanki AlmanOsmanh Uiskileri daha yaktn değilmiş gibi, sanki Batı Berlin ve Federal Almanya'da bu kadar Türk yaşamıyormuş gibi bir tercümecik ile yetindiler Berlinli yöneticüer. Üstüne üstlük Ingilizce kataloğun hatalan da düzeüümeden öylece ahnmış. Sergilenen parçalann tanımmda da hatalar var. Santnm böyle bir ithal mala BerlinUUrin ihtiyacı yoktu. Berlinli yöneticüer Türk ziyaretçileri büsbütün unutmuş değiUer. Aynı katalog onlar için de Osmanlı tariMyle uzak yaktn ügisi olmayan bir Türk ntimar tarafından Türkçeye çevrümiş, hatalar tekrarlanmış ve artmış. 1988 yüının Avrupa kültür kenti ilan edilen Batı Berlin 'de vatandaşlar, böyle kötü bir muameleyi hak etmemişlerdir. Doç. Dr. KLAUS SCHWARZ Berlin Hür Üniversitesi öğretim üyesi 1982 Anayasası'nda Yargının Yazar, masaya oturdu... Gazeteleri açtı... Konu arıyor. Haberlere goz attı: işkenceli sorguda ölüm, Cumhurbaşkanı'nın denetimleri, I bakan'ın kendi kendini övmesi, hayali ihracatta yeni bir dosya» gazetecilere hapis cezaları... V Yazar, bir seçim yapacaktı... Neyi seçmeli? Bir yazar isterse pembe gözlük takar, isterse kara, isterse iktidann dalkavukluğunu benimser, isterse eleştirel aklın yolunu tutar, isterse bulutlarda gezinir, isterse ayaklarını toprağa dayar... Ne var ki yazarın seçmeciliği gün geçtikçe kişiliğini beliıieyen denek taşına dönüşür. Gün gelir geriye dönüş zorlaşır; artık yazar, konularını değil, konuiarı yazarı belirlemeve başlar. Çevreye, dürryaya, evrene bakışının açısına sıkışır yazar; kendi eliyle yerini belirlemiştir. • Seçmeciliğin bir türü bu... Ya ikinci türü? Bilim tarihinde yaşadığı donemintoplumsalolaylanna sırt çevirmiş, ilgisiz kalmış, laboratuvarından gayri dünya tanımamts bilginler var; kellesini hiçe saymış, zalimlerle savaşmış, gözunO kırpmadan ölüme gitmiş bilginler de var. İster birincilerden, ister ikincilerden örnekler seçebHirsin, fikrini savunmak için gundeme getirebilirsin. Savunduğun fikir ne? Sözgelimi; bilim adamı kendi işine bakmalı ne politikayla uğraşmalı, ne de güncelle... Ya sanat adamı? Sanat tarihinde her türlüsü var; kursuna dizilen, derisi yüzülen, zindanda çürüyen, sürgünde yasayan, ya da fildişi kulesinde gününü gün eden, baskıcı iktidarlar dönemlerinde kafasını devekuşu gibi kuma gömen, zalimlerin sofrasında çanak yalayan, kıyamet kopsa kendine dönük yasayan... İstediğini seçebilirsin. Eğer "sanaiçı kendi işine bakmalı, ne potitikayia uğraşmalı, ne de guncel sonjnlaria" dryorsan, geçmişte bu sava dayanak oluşturabilecek nice sanatçıyı çağımıza taşıyarak örnek diye sunabilirsin. Seçmecilik yapan herkas, zaman ve mekan içinde kendi mezhebine ve meşrebine uygun örnekler bulabilir. Seçmeciliğin felsefede kökeni var Eklektizm... Oeğişik türierdeki felsefi, kuramsal, ideolojik ve siyasal görüşlerin eMemlerini gelişigüzel derleyip birlestiren düşunce biçimine eklektizm denir. Bir yazının kimi yerinde idealist, kimi yerinde materyalist felsefe geçerliyse; kimi yerinde kapitalist, kimi böJumünde sosyalist yaklaşım ağır basıyorsa; üstü kaval attı şişhane bir mantık mozayiği sergilenmişse kafa kanşıldığı söz konusudur. Eskiden buna "mantık perişanlığı" denirdi. * Günümüzde çoğu yazıda mantık perişanlığı bilgiçlikle birlikte sunuluyor. Çünkü savunulan fikri zenginleştirmek için tarihten örnekler seçildi mi kim ne diyebilir? Yarım yuzyıl önce Hitler'e hizmet eden bilim adamı, çoğu okurun gözünü kamaştırmaz mı? Osmanlı'da padişaha kasideter yazan, e\ etek öpen şairi kim yadsıyabilir? Bu tür örnekleri dünden bugüne taşıyarak gericilik ve tutuculuk yapmak seçmeciliğin en çarpıcı yöntemlerinden biridir. • 19801er Türkiye'sinde sanatta ve bilimde 'rjepo/rfoasyor?" baslo rejiminin ideolojisidir; kimileri de bu değirmene bilmeden su taşryor. "Seçmecilik" ister felsefe kapsamında olsun, ister gunlük yaşamda, defteri durülmuş bir yöntemdir; canlandırmaya çalışanlar kendilerini aldatırlar. önce, 2461 sayılı yasa ile lağvedilen Yüksek Hâkimter Kurulu'ndan söz etmek yararlı olacaktır. 1961 Anayasası'nda, Cumhuriyetimizin kuruluşundan, özeüikle tek parti döneminden çoğulcu demokratik düzene geçildikten sonraki aşamada karşılaşılan uygulamalar ve deneyımler ile çağdaş hukuk sistemieri ciddı bir incelemeye tabi tutulmuştur. Tarih yapan, engin devlei ve köklü bir devlet anlayışına sahip olan ismet inönü'nün bizzat katıldığı çalışmalar sonunda, yargının yeri belirlenmiş ve Yüksek Hâkimler Kurulu vücut bulmuştur. Bu kurulun çalışmaiarı ne yazık ki ancak 20 yıl sürebilmiştir. Bu zaman dilimi içinde yüksek bir yargı kuruluşu olan adı geçen kurulun çalışmaiarı ve aldığı kararlar, iktidarlardan da muhalefetten de basınımızdan ve kamuoyundan da en küçük bir eteştiri görmemıştir: Hâkimler, hâkimleri idare etmeyi başarmışlardır. Burada bir anımı dile getirmeliyim: 1980'den önce bir süre Adalet Bakanlığı görevini üstlenen devlet adamlarımızdan Sayın Zeyyat Baykara, Yüksek Hâkimler Kurulu Genel Kurul toplantılanna bakanlığı süresinde ara vermeden devam etmiş; çalışmalara, tartışmalara ve oylamaya katılmıstır. Bu toplantılardan sonra kısa bir süre başkanlık odasında, gündemde olan konularla ilgili söyleşiler yapılırdı. Bunlardan birinde, bana hrtaben aynen: "Kurul toplantılanna katılmaktan çok memnunum. Şimdi görüyorum ki her konu ve madde, zaman faktörüne bağlı olmadan titizlikle incelenip, konular oylanarak sonuçlandırılıyor. Fevkalade mutlu oluyorum" diye göruşünü belirtmişlir. Asiında Genel Kurulda görüşülecek konular üyelere en az bir hatta Önce duyuru'urdu. Gündemdeki maddelere ait dosyalar, siciller vesair evrak üyelerin incelemesine sunulurdu. Üyeler de günlerce bu evrakı inceler, köklü bilgilere sahip olurlardı. Devamlı dile getirildiği gibi, yargının bağımsızlığı ve hâkim güvencesi (temınatı) hâkımlere tanınan bir ayrıcalık değil, yurttaş v© toplum için kabul edilmiş bir güvencedir. Hâkimlerın görevlerini tam bir güven ve tarafsızlık içinde yapabilmelerıni sağlayan bir kurumdur. Burada söz konusu olan. hâkimlerin kişisel çıkarları değil, kamu yarandır. Hâkim güvencesinin amacı, hâkimlerin nüfuz ve itibarlarının yükseltilmesi, huzurlarmın sağlanması değildir. Onların serbest ve tarafsız olarak hüküm vermelerini sağlamak ve dolayısıyla halka, adaletin her türlü baskı ve etkiden uzak olarak dağıtılmakta olduğu hususunda güven vermektir. Bu konuyu etraflıca açıklamamızın nedeni, artık daha fazla beklenmeden yargının bağımsızlığı ilkesini içimize yeterince sindirmemiz ve ona sahip çıkmamız içindir. Zira bu ilke tüm devlet görevlilerl ile biz vatandaşlann yararınadır. 1980'den sonra çıkarılan 2461 ve 2802 sayılı kanunlarla kurulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun teşekkül ve işleyiş düzeni, bağımsız yargı ve hâkim güvencesi ilkesini olumsuz yoida etkilemiş ve siyasi organın etki alanı içinde bırakmıştır. Başından beri bu kurulun aldığı kararlar, yargıda ciddi kaygıların doğmasına neden olmuş, son kararı ile de bu kaygı, toplumumuzun her kesimine yayılmış, hakiı bir tepki ile karşılanmıştır. Bu nedenle öncelikle adı geçen yasalar ele alınıp hâkim güvencesi kısmen de olsa sağlanacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. Mülkün temeli dan bu yüce müessesenin fazlaca yıpratılmasından vazgeçilmeli, değerli hâkim ve savcılanmızın onur ve itibarları yeterince korunmalıdır. Tüm anayasalarımız, kuvvetler ayrımı ilkesini kabul etmiş•tir. Kuvvetler arasında denge ve uyumun sağlanması ço'k önemli bir laktör teşkil eder. Böytece amaçlanan devletin vahdeti ve güçlülüğü temin edilmiş olur. 1982 Anayasası da devietimizin yasama, yürütme ve yargı güçleri tarafından oluştuğunu kabul etmiş, ancak yargı gucüne üvey evlat muamelesini reva görmüştür. Anayasalarımız ne yazık ki tepki anayasalandır 1982 Anayasası da devietimizin yasama, yürütme ve yargı gücleri tarafından oluştuğunu kabul etmiş, ancak yargı gücüne üvey eviat muamelesini reva görmüştür. Yine belirtelim: Anayasalarımız, ne vszık ki tepki anayasalandır. 70 yaşına gelmiş, devlete 40 yıl yargı kesiminde hizmet vermiş, şimdi de mütevazı köşesinde yaşantısını sürdürmekten başka hiçbir dilek ve isteği olmayan bir vatandaş olarak inançla ifade ederim ki: 1982 Anayasası, iktidarı ile, muhalefeti ile, basını ile, kurum ve kuruluşları ile birlikte ele alınmalı, gelmiş geçmiş uygulamalar yeterince değerlendirilmeli, günluk sorunlarla birlikte gelecekteki gereksinmeler sağlıklı bir biçimde, ifrat ve tefritten uzak olarak belirienmeli ve topluluğumuzun yapısına uygunluğu kabul edildikten sonra kurallar konulmahdır. Böylece, yasalara daha uzun bir yaşam süreci ve devietimizin çok daha güçlü olarak sürekliligi sağlanmış olacaktır. Muhteşem Süleyman Sergisi, tVashington, New York, Şikago ve Londra'dan sonra Çünkü Berlin kentinin ve yaklafik yüz otuz bin Türk Brandenburg elektör prensliğin vatandaşmuı yafadtğı Batı hükümdan II. Joachim, bizzat Berlin kentine de geldi. 1532 ve 1542 senelerinde tüm BUindiği gibi, Amerika'da öbür RomaAlman serginin yanı sıra Osmanlı tmparatorluğu 'nun Devleti'nin en parlak devri kuvvetleriyle birlikte hakkında ziyaretçileri Kanuni 'nin ordulanna karşı aydınlatmak için genişbir savaştı. Kanuni'nin Viyana'ya program düzenlenmişti. Oysa yönettk ikinci saldınsında da ne Amerika ne de tngiltere'nin Bertinli hükümdar, o zamanlar Kanuni Sultan Süleyman ile RomaAlman Krah 'nin ikamet doğrudan tarihi bir ilişküeri ettiği Viyana kentinin önünde yok. Kanuni Sultan Süleyman beklemekteydi. Kanuni Sultan ne Amerika 'ya ne de Süleyman daha fazla IngiUere'ye uğraıtıistt. ilerlememeyi tercih etti, ama Ama söz konusu Ahnanya öncü kuvvet akmcüarla olunca durum farkh. Nitekim çarpışmalar oldu. Sonunda Kanuni Sultan Süleyman, Berlinti prensin askerleri büyük bir ordunun başmda akıncüann kahntüarım bizzat "Kutsal RomaAlman bozguna uğratmıs, bazüarmı Imparatorluğu 'nun'' sınınndan esir alıp görkemli bir şekllde geçmişti. Maalesef sergi Berlin 'e getirmifti. İşte ilk yönettctteri ve diğer sorumlular Türkler de büyük bir olaahkla RESÂT T4BAK'ı yitirişimizin birinci yıhnda saygıyla anıyoruz. Eşim ve babaınız ANMA "Ne güzel şey canlanm Yılın ilk sabahı gibi Direnmder içinde Beklemek daglanma açan yazı" İLHANDURMÜŞ CAVİTİtÂSÂ'yı aramızdan aynhşının 5. yılında özlem ve saygıyla anıyoruz. Ailegi ve Erzincan 2 nolu Agkeri Cezaevi'ndeki arkadaşı adına YAŞAfl DURMUŞ AHMET CEVAT CÜNEY MEVLUT KORKMAZ 6 yıldır hasretinle yaşıyoruz... "Hasret ki ovada pırlayan keklik süriisü Buluşamamış iki kolu çekereğin" DUDU ASİYE SİNAN AtLESİ İNGİLTERE'de İNGİLlZCE 1 5 hafta £ 1570 CHURCHILL HOUSE SCHOOL of ENGLISH RAMSGATE KENT BABAT A.Ş. Abıtiet Humyet Cad Yonca Apl No 282 Kal 4 0 12 80270 Ş'SlıIST Tel 147 44 88148 43 57 Ttx 30288 cyatr TÜRKİYE VAKIFIAR BANKASI TJLO.'na Gîriş Sınavı ile MÜFETTİŞ YARDIMCISI AUNACAKTIR 1 Sınava katılmak için: a) İktisat, Hukuk, Siyasal Bilgiler Fakültesi, iktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İktisadi ve Ticari İUmler Akademisi) ile Üniversitelerin İktisat, Ticaret, İşletme, Maliye ve İdare öğretimiı yapan Fakültelerinden birini bitirmiş olmak, b) Fiili askerlik görevini yapmış olmak, c) 1.1.1988 tarihinde (30) yaşını doldurmamış olmak, d) Sağlık durumu, yurdun her yerinde görev almaya ve teftiş görevinin gerektirdiği seyahatleri yapmaya elverişli olmak, e) Daha önce Bankamız Müfettiş Yardımcılığı sınavına bir defadan fazla katılmamış olmak, gerekmektedir. 2 Sınav, yazılı ve sözlü olmak üzere iki kısımdır. Yazılı sınav. 2627 Kasım 1988 günlerinde Ankara ve İstanbul'da yapılacaktır. Yazılı sınavı kazananlar, Ankara'da sözlü sınava davet edileceklerdir. 3 Sınav konularını ve gerekli sair şart ve bilgileri içeren broşür, Ankara'da Teftiş Kurulu Başkanlığından, İstanbul, İzmir, Adana, Malatya ve Antalya'da Bölge Müdürlüklerimizden, Bursa, Kayseri, Erzurum, Eskisehir, Samsun, Gaziantep ve Divarbakır Şubelerimizden, temin edilebilir. 4 Sınavın ana konularında başarılı olmak şarııyla, yabancı dil bilmek tercih nedeni olarak değerlendirilecektir. 5 Sınava katılmak isteyenlerin, "Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. (Teftiş Kurulu Başkanlığı). Atatürk Bulvan 207 Kavaklıdere/ ANKARA" adresine, en geç'H Kasım 1988 günü saat 17.00"ye kadar istenen beigelerle birlikte şahsen veya mektupla başvurmaları gerekmektedir. KAMÜOYUNA DUYURU 30 eylulde ugradığımız vahşi saldınyı protesto etmek ve gasp edilmek istenen haklarımızı savunmak amacıyla bajlattığımu açlık grevi 8 gün sonunda aniaşmayla sonuçlanmıştır. Ancak verilen sözler tutuunadı. 1 ağustos provakasyon genelgesi yeniden dayatıldı. Kamuoyunu yatıştınnak için çevrilen bu manevrayı geri püskurtmek kararlıhjıyla 12.10.1988 tarihinde yeniden açlık grevine başladık. Cezaevlerindeki son huzursuzluk ve saldınlann kaynagı olan 1 agustos genelgesine boyun egmeyeceğiz. BURSA ÖZEL T t P CEZAEVİ'NDEKİ DEVRtMCl StYASl TUTUKLULAR ADCSA SE1İM ACAN, AYHAN AYKAÇ VE NURETTÎN AZMAN 30 Ekim 88 25 Şubat 89 Haftada 30 ders • konaklama dahU öevahir aüzel ÜDEYİŞLERİ BU YOLUN SAHİBİ ALİ DEGİL Mİ ? KASETİ ÇIKTI GÜNER PLAK u. 527 55 9 3 ^ ^ 5 2 6 10 4 9 ^ CEVAHIR GUZEL BU YOLUN SAHİBİ ALİ DEĞİL Mİ? Hi/ «.'ki'ri/ imanıl.ırırı uısmı İsil cırıvk ıTcnlorin scsini Mlah bir \luhiimnKt \li di>ıTık GUNER PLAK VE KASETÇİLİK i M C BLOK 642^ UNK&PANI TEL 527 55 9 3 526 10 49 Ş (DEYİŞLER) ^ î T.C. BALÂ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1987/167 Davaa Mustafa Duman ile davalı Hazinei Maliye ve Ergin köy tüzd kişiliği ile mOdahil Ahmet Yüdınm arasında devam etmekte olan tescil davasının yapılan açık duruşmasında verilen ara kararı gereğince. Balâ ilçesi Ergin köyünün Çatal Mevkii'nde Kuzeyi Çiftçiler Yohı, Batısı: Dere, Doğusu: Aydoğan köyü yolu, Güneyi ziraate elverişsiz arazi ile çevrili bulunan 34.287 metre kareb'k yerin tapusunun iptali ile aynı köyden Mustafa Duman kendi adına tescilini istemiş bulunduğundan, bu ta$ınmaz üzerinde üslün hakları bulunanlann, ilanın neşri tarihinden itibaren üç ay zarfında mahkememizin bu dosyasma yazılı olarak muracaat etmeleri ilan olunur. Basın: 30653 MATBU EVRAK BASTIRILACAKTIR 1 88. T.V. 033 nolu dosyada işlem gören 181 (yüz seksen bir) kalem matbu evrak bastınlacakur. 2 lhaleye katılmak için şartname almak mecburidir. Şartnarneler; TEK İÇDEM GMK Bulvarı No: 51/5 MALTEPE/ANKARA adresindeki veznemize yatırılacak KDV hariç 15.000. TL (Y.On beş bin) mukabilinde Opera Meydanı Akgül Işhanı No: 3/4 ULUS/ANKARA adresindeki 402 nolu odadan dilekce karşılığı alınacaktır. Td: 310 46 15/06 3 Teklifler en geç 01.11.1988 günü saat 12.00'ye kadar GMK Bulvan No: 51/1 MALTEPE/ANKARA adresindeki Muhaberat Servisi'ne verilecektir. 4 Kurumumuz 2886 sayılı Ûevlet Ihale Kanunu'rıa tabi olmayıp ihaleyi yapmamakta veya dilediğine kısmen veya tamamen vermekte serbesttir. TEK İÇ ANADOLU ELEKTRİK DAClTIM MÜESSESESİ Basın: 30823 (laklilo\;ı çckilmiş siiılcr BAĞLAM DAĞITIMTel 5135968 iNGtLTEREİSVlÇRE ÜniversiteKolej Yabancı AVUSTRALYA UniversiteKolej yabancı dil eğitim süresince çalışma olanağı Tel: 362 39 59362 40 96 (İstanbul) Dil Eğitimi VokıfBonk 1727 yaşlannda bayanlar tngiltere'de çocuğa bak, lngılizce Cğren. 1 158 53 42 4 213 68 67 Evlerinizin, bürolarınızın ve otolannızın camlannı renklendirelim. 163 76 09 İSKENDERUN DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI MÜESSESİ MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN 49050 KG KROM NİKEL SAC SATIN ALINACAKTIR Şartnamesi bedelsiz olarak aşağıdaki adreslerden almabilir. 1 Iskenderun'da D.Ç. Fabrikalan Tedarik ve Ikmal Müdürlüğü'nden, 2 Ankara'da Ziya Gokalp Cad. No: 80 Kurtuluş'taki Genel Müdürlügümüzden, lsteklilenn şartnamemLZ esaslanna göre hazırlayacaklan kapalı teklif mektuplannı en geç 22.11.1988 günü saal 14.30'a kadar mOessesemiz Haberleşme ve Arşiv Müdürlüğu'nde bulundurmalan ilan olunur. Basın: 30629 Türkiye V a k ı f l a r Bankası Nüfus cüzdanım], lş Bankası roevduat hesap cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ABUZER ÖZER .PEKYAKINDA.BEKLEYIN!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle