22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yetişip, bu yıkıntıyı kurtaracakmış!.. Atatürkçülüğün bu yıkıntı sentez ile ne ilgisi var derseniz, yamtını raporda şoyle bulursunuz: "Atatürkçülük, kendisini yenileme gücünü yitirmiş ve yenik döşmüş olan bu sentez kültürü", önce diriltip sonra onun yıkımma neden olan, 'Batı kültürü ile >eni bir senteze (sokarak) cağdaş bir içeriğe yönelme hareketi" imiş!.. Işte böylece yukarıda sözünü ettiğimiz ve günumüz için düşünülen katmerli senteze geliniyor. İlk aşamada, (tıpkı Osmanlının yaptığı gibi) Türklslam Sentezi oluşturulacak, ikinci aşamada da bu Batı kültürü ile sentezleşecek; bütün bunlar da Atatürkçülük gereği oluşturulacak! lyi, ama teokratik Islam kültürü, laik Atatürk Türkiyesi'nde nasıl olup da kültürümüzü, yaşamıj mızı düzenleyecek? Bunun nasıl gerçekleşeceği de raporda belirtiliyor: "Türkive Cumhuriyeti'nin düşünce temelinde Atatürkçülük bulunduğundan ilkin Atatürkçülük bütün kültür degerlerinde dikkate alınacak" sonra "Din, kültür değerlerini besleyen kaynak olacak" daha sonra "Kültür bir hayat tarzı olduğuna göre bu sistemin içine, laiklik prensibini zedelemeden, din unsuru eklenecek." Buna gore eğer Atatürk'ün isteği ve Atatürkçülük doğrultusunda isek, yaşamımızm ve külturümüzün temeli "din" olacak; ama laikliğimiz de yara bere almayacak ve böylece Türklslam Sentezi tarihte ikinci kez olusacakmış... lümleme ile karşılaşıyoruz: Başlıklarda belirtilen konular, kendi bölümunden başka öteki bölumlere de taşmış, böylece konular birbiri içine geçmiştir. örneğin, "Kultürün tanımı" başlıklı bölümde uzun uzun verilen tanımlar, bü başka bölumde yeniden yer almış. Çoğu yabancı kaynaklı bu tanımlar, bu kez raporu hazırlayanlann tanımları gibi sunulmuştur. "Kültürün Ozellikleri" başlıklı bölümde, bu özellikler anlatılırken, birden yanda kesilip, "Bugün en önemli kültür sorunumuz" denilerek, başka bir konuya geçilmiştir. Sistematik kavramıru anlamsızlaştıran, fikir akışının bağlantılarını kesen bu düzensizliğe pek çok bölümde rastlanıyor. Kültürün yaratıası, oluştunıcu öğesi dil yönünden de rapor iç açıa değildir. öz Türkçe yeğlenmemiştir. Gerçi temel görüşü Türktslam Sentezi olan bir raporda, dilin an Türkçe olması beklenmezse de Osmanhnın son dönemlerinde bile çok seyrek kullanılan Arapça sözcüklerin metinde yer alması çok üzücüdür. "tnsanlanmızın rihni müktesebatı nedir?" biçimindeki tumce bunun orneklerinden biridir. 5 OCAK 1988 BozkırIslam Sentezi II Teokraiik îslam kültürü, laik Atatürk Türkiyesi'nde nasıl olup da kültürümüzü, yaşamımızı düzenleyecek? Bunun nasıl gerçekleşeceği de raporda belirtiliyor: "Türkiye Cumhuriyeti'nin düşünce temelinde Atatürkçülük bulunduğundan ilkin Atatürkçülük bütün kültür değerlerinde dikkate alınacak" sonra "Din, kültür değerlerini besleyen kaynak olacak" daha sonra "Kültür bir hayat tarzı olduğuna göre bu sistemin içine, laiklik prensibini zedelemeden, din unsuru eklenecek." Buna göre, eğer Atatürk'ün isteği ve Atatürkçülük doğrultusunda isek, yaşamımızm ve kültürümüzün temeli "din" olacak; ama laikliğimiz de yara bere almayacak ve böylece Türklslam Sentezi tarihte ikinci kez olusacakmış... PENCERE "100 Sonrtla Bankacılığımız... Fethi Naci'nin yönettiği "100 Soruda" dizisinin 54'üncü kitabı çıktı: •TurMyefde Bankacılık" MERİÇ KARACAOVALI Bu yaanın, 26 Aralık 1987'de bu sütunlarda çıkan ilk bölümünde Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurulu'nca hazırlanıp Cumhurbaşkanı'na sunulan bir raporu ele almıştık. Otuz yedi sayfalık raporda, kültürümüzü yeniden düzenleyip oluşturmak için Yüksek Kurul'ca gerekli görulen temel ilkeler saptanıyordu. Ne var ki bunlar saptanırken, Atatürkçülüğün temel ilkelerinden olan laiklik delikdeşik ediliyor, ulusal bilinç eritilip, ister istemez ümmetçi bir toplum modelinin hanrlık çahşmaları da yapılıyordu. Bunlan belirttikten sonra, Tiırk ulusunu bu kertede yakından ilgüendiren böyle bir raporun yazım düzeninin, dilinin, biçeminin (üslubunun) her türlü özen ve dikkatten yoksun olduğuna da değinmiş, rapor metninin hemen hemen her sayfasında rastlanan tutarsızlıklan, çelişkileri örnekleriyle kısaca sergilemiştik. Daha önce vurguladığınuz gibi, "örf, âdet, görenek ve gelenek'Merin, böylece etnik unsurların kültürünü yarattığı görOştt raporda yer ahnış ve bu temele dayanan kültür anlayışının bilime de bulaştınlmasıyîa, "milli bilim"den söz edilip, savunması yapılmıştır. Değişmez bir "kalıp kültür" olan dinsel tslam kultürünü yaşamımızm ve ulusal kültürümüzün temeli yaprnak için yakın tarihte Nazi örneğinde görulen bu çağdışı anlayışın Atatürk Yüksek Kurulu'nca da benimsendiğı rapordan anlaşılmaktadır. Kültürümüze giydirilmek istenen giysi, yani gunümüzde oluşturulmaya çahşılan Türklslam Sentezi, tarihsel sentezden farklıdır. Rapora göre bu kezki katmerli bir sentezdir; sentez üzerine sentezdir. Gerek tarihsel Türklslam Sentezi'nin gerek gunümüz için düşünülen katmerli Türklslam Sentezi'nin öyküsünü rapordan yer yer alıntılarla, yer yer de özetlerle belirtmeye çalısalım: Türkler ilkin "Bozkır Medeniyeti"ni sonra "lslam Medeniyeti"ni kurmuşlar, daha sonra da bu iki medeniyeti birbiriyle harman edip Türktslam (Bozkırlslam) Sentezi'ni oluşturmuşlar. Bu olay Anadolu Selçukluları döneminde başlamış, Osmanlılarla tamamlanmış. Osmanhlar Anadolu'ya tam yerleşince, TurkIslam sentez kültürü antik çağ Anadolu kulturü ile karşılaşıp tanışmış ve bu kültürü dünyaya da tanıtmış (!) Işte bu tamtma sayesinde Batı, Rönesans'a ulaşıp daha sonra cağdaş Batı kültürünü oluşturabilmiş; ne var ki, aradan zaman geçip Türklslam Sentezi, Rönesans'tan sonraki Batı kültürü ile karşuasmak ve ondan alıntı yapmak zorunda kalınca, her şey altust olmuş; Türklslam Sentezi, "tdari, teknik ve egitim" alanlanndaki bu alıntılan özümseyemeyip hastalanrruş ve sonunda, "yenilenme gücünü yitirdiginden yenik düşmiiş." Böylece tarinteki Türklslam Sentezi pes etmiş. Ama üzülmemek gerekirmiş, çunkü Atatürkçülük Müktesebatınız belli! Ayrıca Türkçe dilbilgisi kurallarına uymayan tümceler, kullanımlar, bozuk anlatımlar rapor metninde sık sık görülmektedir. ömeğin: "tnsanlarunız bilimsel zihrtiyete sahip küınmalı, olaylar karşısında, bilim içinde akılcı bakış.açısı kazandınlmalıdır." (Kazandınlmalıdır yükleminin öznesi insanlanmız olamaz); "bilim ve kültür politikalarımızın tespitinde temel bilimin ve bilime dayab entelektüel kültür kesiminin göz ardı edilmemesi, tersine kuvvetle uygulanması gerekir." (Entelektüel kültür kesiminin uygulanması, biçiminde Türkçe bir söz dizimi olamaz). Terimlerin ve söz öbeklerinin kullanılışı da yer yer yanlıştır. "Heykel sanatı yapımının ağır koşullan gerektirmesi", "lnsan yoksa sosyolojinin olaylan da yoktur"; "Bugün heykelcilik sadece akademi çevresinde yapılmaktadır" gibi deyiş ve tümceler, Osmanlı döneminde çeviri yapan azınlıkların dilini anımsatmaktadır. Raporda Türk ulusunun, "Zihinsel müktesebaünın ne oldugu" soruluyor. Bunu soranlar yamtını arayadursunlar, kendilerinin zihinsel müktesebatı" hazırjayıp benimsedikleri bu raporda Türk halkının önünde serili duruyor. Sanki kimyasal sentez! Bu senteze, Batı kültürünün eklenmesiyle oluşturulacak katmerli sentez için raporda bir sakınca görülmuyor. Oysa tslam kültürunün özünü, 1400 yıl önceki durumun hep ay nı biçimde sürdürülmesi, tarihsel geçmişin gunumuze getirilip yayılması, geçmişle şimdiki durum arasında bir aynm tanınmaması oluşturur. Batı kültürü ise kalıplaşmayı yadsır, degişkenliği, atılımı, ilerlemeyi, bilimsel düşünmeyi kendi özüne yerleştirip besler. Durum böyleyken, bu iki kültürün sentezleşmesi raporda yukarıda belirtildiği gibi mümkün görülüyor. Sanki kimyasal bir sentez uygulanacak: Bozkırsal, Islamsal kültür ile Batı kültürü kanştınlıp kaynatılınca sentez elde edilmiş olacak!.. Rapor, biçimsel yönden, düzeni sistematiği bakımından ele ahndığında da karmakarışık bir bö HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Plostik enjektörlerin değerlendirilmesi Bir kez kuütmıltp atılan enjektorler maalesef yurdumuza geç gelmiş, kuüanmu taammüm etmemişti. Sağhk ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın aşı kampanyalanndaki tutumu ve AIDS dolayısıyla yerinde müdahalesi tüketimi arttırmıştır. Bugün için teminindeki gııçluk ve pahah olması hesabıyla şu hususa dikkati çekmek isterim. Kaynatma, hepatit B ve AIDS virüsünu öldürememekte fakat diğer mikropUtn yok etmektedir. O halde uzun veya kısa sürede yalnız belli bir kişiye kuüanüacak enjektörlerin cam olmasında bir mahzur yoktur. Hasta aile bireyi için evde bulundurulacak bir cam enjektör her zaman o kisi için kaynatuarak kullanılabiUr. Bu, ucuz ve geçerli bir yontemdir. Ama sağhk kuruluşlannda uygulanamaz. Başka bir konıı da kullanılan plastik enjektörlerin atumayıp plastik hammaddesi olarak değerlendirilmesidir. Sağhk kuruluşlannda içleri bir kez su çekip sıküdıktan sonra bunlar bir kaba toplanır, plastik ve metai olarak ve belki de yine enjektör imatinde kullanüır. Bu yontem bazj gelismis ve zengin ulkelerde uygulanmaktadır. Dr. SEDAT ONGAN fSTANBUL özellikle sabah 07.0011.00 ile veribnesinin özeOiği nedir? akşam 17.0020.00 saatlerinde İBRAHtM DURGUT buna ağırlık verilmesini ESKİŞEHİR istiyoruz. TRAKYA ÜNÎVERSİTESİ Faizsiz kredide EDİRNE ÖĞRENCİ YURDU Yazan: öztin Akgüç. "100 Soruda" dizisi, birbirinden yararlı ve güvenilir başvuru krtaplarından oluşuyor. Her bir kitabı her evin kjtaplığına gerekli değerler taşıyan dizinin yirmi yıkjan beri yayın yaşamını surdürebilmesi, ülkemiz toşullannda büyük başandır. • Yakın tarihimizi anlayabilrnek için Türkiye'deki bankacılıgın tarihçesini öğrenmek gerekiyor. Türkiye'de bankacılık, Osmanlı döneminde doğdu. "Bab OfkBİerinde sanayi devriminin gerçeMeştirilmesi, dış ticaret ve 30mürgecllik yoluyla sağlanan servet birikiminin sanayi sektörune kredi olarak aktanlması, bankaahğm geüşmeslne yol açbğı halde; Osmanlı Imparatoriuğu'nda Hazlntfnln borç para gersksiniminin karşılanması benkalann kurulmasında başhca etken olmuştur?' "Kınm savastndan sonra 18561875 ytllan arasmda, Osmanl devletine borç vermek, falz geiiri elde etmek amecryia yabana sermayeli 11 banka kurulmuştur. (...) Osmanlı gettr kaynakJan ile ekonomi poHtikasının uluslararasj bir kuruluşun (Döyunu Umumiye) denetimine geçmesi, Avrupalı sermayedanara yeter bir guvence sağiadığından, Osmanlı devletine yabana sermaye girişi Muharrem Kammamesinden (1881) sonra htzlanmtştr!' Tarihten ders: Bir ülkede hızla yabancı bankalann açılması ya da o ülkeye yabancı sermaye girişi, her zaman başan saytlmameJı ve hükümet için övünme nedeni olmamalıdır. • Osmanlı döneminde emperyalizm, yabancı bankalar örgütüyle devieti avucunun içine atmıştı. öyte ki FranstzlngHiz ortaklığı olan Osmanlı Bankası, Merkez Bankası işlevini görüyordu, banknot basıyordu. Ulusal Kurtuluş Savaşından sonra Cumhuriyet devieti kurulduğunda 13 yabancı banka vardı. Türkiye'de bankacılık tarihi kalın çizgiyle çarpıcı grafik çiziyor; Osmanlı döneminde prtrak gibi çoğalan yabancı bankalar, Cumhuriyet döneminde yok oluyor; uzun bir aradan sonra 1980'lerde yine çogalmaya başlryor. Bu, birinci gosterge... Osmanlı döneminde ulke ekonomisini ve siyasetini ipotek attına alan dış borçlar, Cumhuriyet döneminde srfıra indirgeniyor; çok partili rejimde yeniden borçlanma süreci başlryor; 1980'den sonra borç patiaması gerçekieşiyor, borç tuzağma giriliyor. Bu, ikinci gosterge... 1980'lerden sonra yabancı bankalann ülkede çogalmasıyla birlikte holding bankacılığı da etkinleşiyor. Bankalar bir yandan yabancı kredi odaklanna bağlanırken bir yandan da aile holdinglerinin egemenliği altına giriyoriar. Bu, üçüncü gosterge... 1980'li yillara kadar Türkiye'de kurulan yabancı bankalar Fransız ve ingiliz kökenlidir. Sonra Alman emperyalizmi devreye giriyor, Almanlar, öncülüğü ele alıyorlar. 1980'lerde ise Amerikan ve Arap kökenli bankalar, ya şube açarak ya ortaklık kurarak Türkiye'de etkinleşiyorlar. Bu, dördüncü gosterge... Türkiye'de Cumhuriyet Merkez Bankası'nın kuruluşu ancak 1930'da Atatürk'ün kararlı tutumuyla gerçekleşebiliyor. Fransızingiliz ortaklığıolan Osmanlı Bankası bu girişimi engellemek istryor, Alman uzmanlar olumsuz rapor veriyoriar. Yine de Merkez Bankası kuruluyor. Bu, beşinci gosterge... • öztin Akgüç, 1980'den sonra bagımsız düşuncesini koruyebilmiş, çok az sayıda ekonomistten biridir. Amerika'dan dayatılan egemen ideoloji; Türkiye'de çoğu profesörun, uzmanın, ekonomistin papağana dönüştürüldüğü bir ortam yaratmıştır. "Türkiye'de Bankacılık" herkesin anlayacağı bir dille yazılmıştır; tarihsel gerçeklerin sergilendiği kitapta bugünkü bankacılığımızın yapısına da bir neşter vurulmaktadır. Yalnız konuyla ilgilenenlerin değil, herkesin tadına varabileceği bir kitap... Taksim Cumhuriyet Alanı Projeleri! istanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı, Taksim Alanı için uygulamayı düşündüğü proje yanşması sonuçlarını sergiledi. Danışma jürisinin değerlendırip sunduğu projeleri inceleyen büyük jüri (Kemal Ahmet Aru, Mehmet Çubukçu, Doğan Tekeli, Kemal Kutlu, Muammer Onat) birinci, ikinci, üçüncü ve altı mansiyonu seçti. Birinci Vedat Dalokay ve oğlu Hakan Dalokay, Behruz Çinici, eşi Can Çinicı, oğlu Altuğ Çinici ikinci seçilmişti. Üçüncülük Dr. Mine İnceoğluDr. Necati İnceoğluDr. Hasan ŞenerDr. Ahmet Yıldızcı arasında paylaşılmıştı. Ayrıca, 16 mansiyon dağıtılmıştı. Sonuçlar, sayıları on beş binı geçen mimarlar arasında bir süre tartışılacak ve proje uygulandığında İstanbul, kişıliğinı biraz daha yıtırmış olacaktır. Bu sonuçlar bir mimarlık gerçeğimizi yinelemektedir: Günümüz Türk mimarlarının çoğu, mimarlıkta 'rnekân' diye bir kavram bulunduğunu sık sık unutuyorlar, ya da unutmuş görünüyorlar. Geçenlerde Dünya Sineması'nda yapılmış olan 'İstanbul Bizim dolayısıyla yazdıklanm için İstanbul Mimarlar Odası Başkanı Yücel Gürsel'den bir yazı aldım. İstanbul Belediyesi'nin Şehircilik adı altında yaptıklarını ve Taksim Alanı için tasarladıklarını ele alan yazıyı Istanbullular okusun diye "Hesaplaşma"ya aktarıyorum: "Anayasa Mahkemesi iptal ettiği halde yağmalanan Boğaz öngörunümündeki yaklaşık yirmi bin adet milyarlık villa ile PryatepaşaDolapdere bölgesindeki gökdelen iş merkezlerini en kestirmeden birbırine bağiayan, üçüncü Boğaz Köprüsü ve kazıklı, viyadüklü otoyol ağı, yaklaşık altmış trilyonluk arsa spekülasyonunu işler hale getirmek için acele davranmak istenmektedir. Tarlabaşı bunun için yıkılmıştır. Taksim Alanı buna kurban edilmektedir. Tarlabaşı yıkımında yapıldığı gibi, Taksim Alanı çevresinde de yasadışı olarak yapıların suyu elektriği kesilmekte, lanmaktadır. İstanbul böylesine bir zorbalığı hiçbir dönemde yaşamamıştır. Alanlar, bir kentin kişiliğini oluşturan, tarihı süreçlerin simgesidir. Taksım Alanı ve Cumhuriyet Anıtı, Kurtuluş Savaşı'nın ve Cumhunyetin simgesi, aynı zamanda, Batı uygarlığının Türk Kurtuluş Savaşı'na duyduğu saygının ıfadesıdir. Aynı zamanda müzik sanatçısı, ressam ve edebiyatçı olan yontu ustası Canonica, Battmn heyecanlı hayranlığını iki buçuk yıllık bir çalışmayla anıtlaştırmıştır. Anıt, 9 Ağustos 1928 günü açılmıştır. Taksim Anıtı, alanın merkezinde ve alana bağlanan yolların ekseninde tasarianmış olup çevresiyle uyumlu bir bütünlük ıçindedir. Anıtı temellerinden ve geçmışinden kopararak bu sımgeyi aksesuar durumuna getirmek, alanı 'modernleştirmek' adına anlamsızlaştırmaktır." Taksim projesi uygulaması yuzünden başına gelmedik kalmayan yurttaşlardan Gülderen Büyükuçak da mektubunda şoyle yakınıyor: "Beyazıt meydanı ile oynadılar. Gençliğimizin anılannı perişan ettiler. Meydan ne hale geldi, bıliyorsunuz! Taksim Meydanı'nı da aynı akibet beklemektedir. İstanbul şehrinin Cumhuriyet dönemine ait karakterini korumak, en az Osmanlı devri anıtlarını korumak kadar önemli olmalıdır. Vfe/e/ yöneticiler neden böylesine sorumsuz davranıyoriar, anlaşılamaz. Taksim planı kabul edilmeden ve hiçbir hukukı dayanağı olmadan yapmak istedikleri istimlaklere adil Türk mahkemeleri nezdinde itiraz ettik. Mahkemeler hâlâ sürmektedir. Böyle olmasına rağmen Beyoğlu Beiediye Başkanı Haluk Öztürkatalay imzası ile 1986 mart ayında Taksim civarındaki binalarda oturan kiracılara birer mektup gelerek mayıs ayına kadar oturduklan yerleri boşaltmaları istendi. Bu tahliyelerin mülk sahiplerine verdiği mali zararı tahmin edersiniz. Buna rağmen biz ev sahipleri ve bir kısım oturanlar direndik. Buna karsılık 8 Eylül 1987 tarihınde insan hak ve onuruna tamamiyle karşı bir davranış ile bu semtin su ve elektriklerini kestiler. Adil Türk mahkemelerinde buna da itiraz ettik. Anakent Belediye Başkanı ile birçok uğraşıdan sonra 11 Kasım 1987 tarihinde bir saat 20 dakika görüşme imkânı buldum. Size yukarıda yazdıklanmı kendisine ilettim. Su ve elektriklen açtıracağını vaat etti, fakat yine sonuç yok. Susuz ve elektriksiz bütün civar sakinleri ya yakınlarının yanlanna sığındılar ya da insan oğlunun bu en elzem ıhtıyaçlarından yoksun binalarında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyoriar." Taksim Alanı üzerine aldığım mektupların ikisinden parçalara ekleyecek sözlerim var: Birincıliği kazanan Dalokaylar projesi, Bırleşik Amerika'da Atlanta kentinde uygulanan John Portmann'ın tasarısını akla getiriyor. Federal Almanya'da Stuttgart kentinde yayımlanan haftalık "Sonntag Aktuel" gazetesinde basılmış bir fotoğraf ve uzunca bir açıklama yazısında ılgınç notlar var. John Portmann1 ın avandgarde'çı bir mimar olduğu. projesının uzay çağı çizgıleri taşıdığı belirtiliyor. Yazının başlıkları da ılginç 'Atlanta şehri geçmişiyle bağlarını koparıyor", "Geleceğini hayal eden şehir", "Çelik, cam ve betondan oluşan bir dağ." Taksim Alanı ön jürisi, asıl jüri, derece alan mimarlar, önemli bir yanlış yapıyorlar: 2500 yıllık kültürler başkenti İstanbul, altın arayıcılar, serüvenciler, posta soyguncuları, tabanca tabancaya kovboylar ülkesi değildir. değere satmaya zor Yurt öğrencileri ilgi bekliyor Yaklaşık 3000 kapasiteye sahip öğrenci yurdu şehirden 8 km uzaklıkta bulunmakta ve bu durum oğrenci açısından buyuk problemlere yol açmaktadır. En büyük problemlerimizden birisi de "ulaşım"dır. Sabahm erken saatlerinde kalkarak, derse geç kalmak endişesiyle, kahvaltı dahi yapmayan öğrenci kitlelerinin oluşturduğu uzun kuyruklar giine stresli başlamamıza sebep olmaktadır. Bununla da kalmayıp hemen her gün ilk dersleri kaçırmaktayız. Bu durum devamsızlıktan sınıftan kalmamıza neden olacaktır. Şehirde otobüs bileti satan tek bir gişenin oluşu gişe önunde kalabahklar yaratmakta, zaman kaybına sebep olmaktadır. Otobuslerin gelişgidiş arasındaki zaman farkının, ki bu düzensizdir. 10 dakikaya indirilmesini, Geciken diplomalar ayncahk kalksın A.Ü. Müh. Mim. Fakültesi Maden Müh. BöL ocak1986 mtzunuyum. Ben ve dönem arkadaşlanm diplomalanmızı henüz alamadık. A.Ü. AÖFden Haziran1986 tarihinde mezun olanlar diplomaiannı almıslardtr. Ayrıca, diğer üniversitelerden mezun olanlar diplomaiannı 23 ay içerisinde almaktadırlar. Fakültemiz öğrenci işleri diploma verilmesi konusunda, henüz bir çalışma yapılmadığını ve daha 1982 mezunlannın diplomaiannı vermediklerini söylüyorlar. Diğer universitelerde 23 ay içerisinde, üniversitemizin ayn bir fakültesinde de 23 ay içerisinde diplomalar verilmektedir. Biz4er ise çok uzun bir süre beklemekteyiz. Universitelerde farkh uygulama mı vardır? Bırakın diğer üniversiteleri, üniversitemiz bünyesindeki fakülteler dısında farkh bir uygulama mı vardır? Diploma Kooperatiflere yapılan bildiriye göre, faizsiz konut kredisi için bankaya başvurduğumuzda bu faizsiz krediden yalnız 657 sayıh yasaya bağlı memurlann yararlanacağı bildiriljrek basvurumuz geri çevrildL Bu ayncahk nedendir? Verilecekse tüm krediler aynı yükü üstlenmiş tum kooperatif üyelerine veriür. Verilmeyecekse kimseye verilmez.Kaldı ki bizler dekamu kesiminde çahsıyoruz, fakat isçi statüsünde bulunuyoruz. Bu isçi statüsü kimleri tedirgin ediyor? İsçi emeklüerine üçte bir eksik maas verilir. Yakacak zammı daha az verilir. Memurişçi aynmı biraz bugünkü sosyal devlet konumuna aykın düşmüyor mu? Tophı konutta faizsiz kredinin tüm kooperatif üyelerine memurişçi aynmı yapılmadan verilmesi için ilgüileri insafa, hakşinashğa ve insancü yardım duygusuna çağınyonız. MACİDE SÖNMEZAY ANKARA Insanlar konuHarmıterketmeye, yadayok İşSanat Galerileri'nde yeni sergfleL. Ankara'da SEHIR 1HJN V r Gafiır Uzuner "Resim" sergisi. (5 Ocak 22 Ocak) îş Sanat GalerisiMeşnıtiyet Caddesi 10. Bakanlıklar. Tel 125 08 52 İstanbul'da ESENTEPE'DE 10 DAKİKA SÜ1İEYLK BİR AĞAÇ (İÖIUİLDİJ! ŞEHİR Dergısı "Çevre Ûzel Scyısı'ncto özel konukıan ve öze! söyteşılenyle çevre soruntannı sorguluvor • Alman Yeşnier Partıs) Eskı Başkanı Maria Dipitonto Habib Gerez "Resim" sergisi. (5 Ocak 22 Ocak) İş Sanat Galerisi (Parmakkapı): îstıklâl Caddesi. Yurekli Han, Kat 2, Beyoğlu. Tel: 144 20 21 ABONE FORMU Adı Soyadı Adresı PETRAKELLY • Fransa Çevre Eskı Bakanı HUGUEÜE BOUCHARDEAU • BRICELALONDE • ROSARLIPPINI • WORLD VVİLDLIFE FUND EKREM IŞIN/CENGIZBEKTAŞ/iLHANTEKEU ÇKTAY EKINCI/TANIL BORA/ AÎAF SAVAŞ AKAT ÜMfT SERDAROĞ.U/ BEHIÇ PEK/ AHMET TULGAR Refik Atalay Ahmet özol "Resim" sergisi. (6 Ocak 23 Ocak) tşSanat Galerisi (Erenköy): Bağdat Caddesi 296'4, Erenköy. Tel 356 01 68 İzmir'de ödemeseklınızı jtfen ısaretieytn Abonebedelı 30.000 T L y ı G YaD' Kredı Gayretîepe Suöesı 1633" *ot j nesabayaîırörr Banita ma«buzu *.eya fotohopıs eht&Sır • HaikBankasıMecıdıyekoyŞuues 116" noıu hesabayatirdım Banfca makbuzu *eya fotokopts! efctedır • KKTC abcnef yat «6 000TL • Avrupa UHtelen aOone J ^at 134 000 TL • A6D abcne • yat 228 000 TL YtAardafc! lormu OÖNEMLİ YAY1NCILJK A Ş Abo««$«nrısıBUYUKD&frcCAD No.59 80310 Mecfcbyefcoytetanbut adres ^e go'vde'cız Tvl 174 63 73 Hasbiye Balkan Cihat Meriç Adalı "Resim" sergisi. (5 Ocak 22 Ocak) İş Sanat Galerisi Mımar Kemalettin Caddesi 2. Konak, Tel: İ4 12 50 3~6 Ankara ve İstanbul tşSanat Galerileri, bayram tatilleri ve pazar günleri dışında her gün 12.OOİ9.OO arası; İzmir İşSanat Galerisi bayram tatilleri, cumartesi ve 7 pazar günleri dışında her gun 8 301 00 arası açıktır. SEHIR ^m Kent Kutturu Dergısı Biz KetavnakJardan, KaplumlDağalardan "WeAreîheWortd"denYanayız! DİKKATTÜKENİRÜ! TÜRKİYE $ BANKASI 88'DE MUTLULUKLAR! E LK H A L İ L MA Ç OYMAN Vaükonagı Cad 32 Nişantaşıİst. Tel: 140 65 68 140 87 61
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle