Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER caydmcılığın artık "Sovyet yayılmacılığını" yeterince etkili olarak durdurabilme özelligi zayıflamıştır. tki süper devlet arasındaki çatışma, bundan böyle dünyanın önemi bir bölumünun bir kerede yok edileceği tek bir nükleer savaş ile doruğa ermeyecek, klasik silahlann veya en fazla savaş alanı taktik nükleer silahlann kullanılacağı global bir çatışmalar dizisi olarak tırmanacakür. Dolayısı ile ABD artık nükleer savaş korkusu ile içine girdiği "öduncü" ve çekingen tutumu bırakmalı. Vietnam sendromunun yarattığı ulusal mahçubiyetten kurtularak, temsil ettiği politikekonomik ideolojinin sahibi olan süper güçten beklenen inançla savunacağı ilkelere dünyanın her yerinde gereken tüm yöntemlerle sahip çıkmalıdır. Bunun zorunlu kıldığı eğitsel, teknolojik ve mali politikaları kendi içinde uygulamaya koyması gerektiği gibi, tüm müttefikleri için de aynı doğrultuda üstüne düşen "aktif liderlik" rolünü de üstlenmelidir. Bu yeni yaklaşım, askeri yönden iki temel düşünceye dayanmaktadır: 1) Nükleer silahlann kullanıldığı bir savaş da kazanılabilmelidır. 2) Konvansiyonel savaş kapasiteleri dünyanın herhangi bir yerinde "Sovyet yayılmacılığını" etkili olarak durdurarak püskürtecek düzeye getirilmelidir. 2000'li yıllarda Caydırıcılık Poliîikası'run etkiii olabilmesi için bu iki unsur uygulamadaki yerlerini birlikte almahdırlar. Buradan hareketle, 1982'de Washington'da poIitikaya dönüştürülmesi yönunde ilk kuramsal temelleri atılan "Yıldızlar Savaşı" önerileri 1986 başlannda Başkan Reagan'ın resmi olarak tanımladiğı Stratejik Savunma Girişimi (SD1) projesine dönüşmüştür. Aynı konuda Onceden girilmiş uluslararası taahhutlerle ters düşmek riski taşısa da bu projenin ana amacı, kullanıma sokulan kıtalararası nükleer fuzelerin ABD'deki hedeflerine ulaşmadan imha edilerek etkisiz kılınmalarıdır. Konvansiyonel savaş gucünün arttınlması ise doğurduğu teknolojik, toplumsal, eğitsel ve ideolojik gereksinimlerden ötürü nükleer teknoloji üretiminden daha pahalı yatırımlar gerektirmektedir. Ancak bu yatırımlar "Sovyet yayılmacılığının" durdurulmasında Batı ittifakı savunması açısından vazgecilmez bir zorunluiuktur; turn ittifak üyelerinin bu yönde kendilerine düşen mali yukümlulükleri eşit olarak hakkı ile usüenmeleri ise ittifakın gelecekteki butünlüğünün önemli bir güvencesi olacaktır. Çalışmalann, genelde NATO Güneydoğu kanadı ve öiellikle Türkiye ile ilgili bölumleri Türkiye açısından büyük önem taşımaktadır. 2000'li yıllara doğru "Sovyet yayılmacılığının" durdurulması gerekecek en olası sıcak noktalardan biri Körfez bölgesi olarak göriilmektedir. Teknolojik olarak gelişen ve bölgede savaş gücü artan Sovyet donanması ve hava ulaşım kapasiteleri karşısında ABD'nin bölgedeki gelişmelere tepki süresini olabildiğince kısaitması ve çatışmaya hazırlılık düzeyini yukseltmesı gerekecektir. Anılan çahşmalana göre, Körfez'deki bir müdahele durumunda gerekli askeri güç ve malzeme ABD'ce karşılanabilecektir veya karşılanmak zorundadır (Çevik Mudahale Birleşik Görev Gucü Rapid Depleyment Joint Task Force kuruluşu bu düşünce ile gerçekleştirilmiştir). Ancak ABD'nin bu askeri gücü Hint Okyanusu'nda (örneğin Diego Garcia) konuşlandırması veya Orta Avrupa'daki birliklerinden sağlaması, malzeme lojistiği açısından karşılaşılan sorunlann çözümüne bir katkıda bulunmamaktadır. Bu durumda, Türkiye'nin "konuklayan devlet depolaması" yaparak en azından bölgede ABD 1 nin girişebileceği bir operasyon için gerekli malzemeyi sevke hazır tutması öngörulecektir. Bunun dışında, Türkiye*ce hava destek açısından üs ve son aşamada askeri güç sağtanması da ABD'nin "bölgedışı" operasyonları için gerekli önemli destek faktörleri olarak vurgulanmaktadırlar. Anılan çalışmalar, madalyonun öbür yüzünde, sağlanılması gerekli olanak ve ödünler karşılığında ABD'nin Türkiye'ye karşı yüklenmesi gerekli sonımluluk ve ytikümlülükleri konusunda da belli bir yaklaşım getirmektedirler. Bu açıdan, çalışmalarda, a) Türkiye'nin şiddetle gerek duyulan askeri modernizasyonunun Türkiye'ye en az ekonomik yük ile gerçekleştirilmesinin önemine, b) Bu çerçevede Türkiye'deki politik geüşmeler dolayısı ile Batı Avnıpalı müttefikleri ile arasındaki mesafeli ilişkiler sonucu ABD açısından doğan özel sonımluluklara, c) Herhangi bir operasyonda Türkiye'ye gerekli askeripolitik ve ekonomik desteğin ittifak içinde ikili olarak ABD tarafından yiiklenilmesi gereği ile karşılasabileceğine ijaret edilmektedir. Bu durumda, ABD yönetiminin askeriekonomik yardım programlannı antırarak, bu prgramlajda 7/10 gibi oranlarla kısıntılara gidilmemesi gereği vurgulanmaktadır. Yapılacak yatınmlann Türkjye'de uzun dönemde her zaman daha kârlı olacağı görüşü ile yola çıkan çalışmalar, ABD'nin Körfez çıkarları açısından beklentileri ile koşut olarak, bu yatınmların Türkiye'ye kaydınlmasını doğal bir sonuç olarak göstermekte, bu yönde öneride bulunmaktadırlar. Yukarıda politika, yöntem, strateji ve çok kısaca içerik olarak özeti verilen çalışmalar bugün ABD Başkanı'na sunulan raporun çekirdeğini oiuşturmuşlardır. Çalışmalara yapılan katkıların kaynaklandığı yaygın toplunısal kesim ve yürütüldükleri süre içinde ilgili ABD politikalarına yaptıkları köklü etkiler düşünüldüğünde çalışmalardaki sonuç ve temennilerin ABD açısından kolaylıkla koşeye itilebileceği veya önümüzdeki dönemde başkaca hiçbir etkilerinin olmayacağının varsayımı gerçekçilik dışı bir politik yanılgıdır. 28 OCAK 1988 Bîr Sentez: "Pentagon Raporu^ Böyle bir çahşmaya (Peniagon raporu) Türkiye açısından bakıldığında yapılacak olan şu ya da bu yönde çalışmanın yalmzca içeriğine gösterilecek kuru bir tepki ile sınırlı kalmamahdır. Yapılacak olan, benzer bir açıklıkla ve yaygınlıkla, kendi kaynaklarımıza güvenerek inançla ulusal çıkarlarımızın saptanması ve sonuçların hangi uzun vadeli politikalarda ifade bulacağı konusundaki tartışmalarm geciktirilmeden başlaîılmasıdır. PENCERE Şovinizm... NEBİL İLSEVEN Uluslararası İlişkiler Uzmanı Son günlerde ABD Savunma Bakanhğı (Pentagon) laraiından Başkan Reagan'a sunulduğu acıklanan 2000'li yıllarda Arnerikan stratejileri ile ilgili raf>or 1980 başlannda hazırlanan bir projenin üninü olup, özunde çalışmayı hazırlayan kurumlann ABD dış politikaları konusundaki amaç ve inançlannın bir sentezidir. Raporun temel unsurlannın '980 sonlarında ABD Kara Kuvvetleri Kurmayı'nca başlatılan "2000'li Yıllara Doğru Kara Kuvvetleri'nin Stratejik Gereksinimleri" ve Los Alamos Laboratuvarlanrun (New Mexico*da) hazırlatüğı "^SfPlerde Çatışmanın Geleceği" calışmalanndan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Çalışmalan başlatan bu kurumlar, araştırma ve raporiama faaliyetlerini akademik araştırma kurunüan kanalı ile yurütmüşler ve sonuçlar, gerek sivil gerek askeri uzmanların yaptığı ayrıntılı görüşme ve eleştirilerle oluşmuştur. saptamaya göre Sovyetler Birliği, bu çatışmaya ABD'den daha iyi haarlıklı ve guven içindedir. Aynca Sovyetler Birliği, uyguladığı politik sistem yolu ile gerek toplumsal gerek askeri gerek diplomatik gerek ekonomik kaynaklarını amaçları doğrultusunda ABD'den daha hızlı harekete geçirebilecek ve bu harekete geçirimin maddi/manevi bedellerıni ödemeyi ABD'den daha uzun süre sürdürecek kapasitededir. Bunun yanında ABD, uyguladığı sistem sayesinde Sovyetler'den çok daha hızlı ve gelişmiş kütlese! teknolojik üretim kapasitesine sahiptir. Bu kapasitenin özellikle rakipsiz olduğu alanlarda Sovyetler'in zayıf noktalanna yüklenilerek global yayılmalarının önlenmesi yoluna gidilmelidir. (Nitekim bu düşünce, son yıllarda Pentagon'da geliştirilen "Rekabet Stratejileri" projesine dönüşerek uygulamaya konulmuştur). Çatışmanın geleceği calışmasmın temel politik varsayımı, hatta çıkış noktasını oluşturan düşünce, Sovyeller Birliği'nin global düzeyde askeri ve politik yayılma hızının, ABD'nin global düzeyde çıkarlannı korumayı etkili olarak sürdürebilme kapasitesini fazlası ile aşmış olduğudur. Yöntem olarak anılan çalışmalar, geçmiş ve şimdiki gelişmelerin bilimsel olarak incelenip, geleceğe yönelik tahminlerde bulunulmasına (extrapolation) ve değişik senaryoların şekillendirdiği alternatif politikalar gereği planlama yapılması üzerine kuralmuşlardır. Burada tahmin yönteminin bir tür falcılık olmadığı önemle vurgulanmış, tahminlerin gelecekteki gelişmelere gösterilecek tepkiler için yaptığı hazırlıkta stratejisti en yaratıcı ve etkili senaryolarla donattıklan ölçüde vazgeçilmez analiz araçları oldukları belirtilmiştir. Bir bütün oluşturan iki ana çalışma Araştırma yöntemı açısından anılan iki çalışma, bir bütün oluşturmaktadır. Bunlardan "Çatışmanın Geleceği" üç temel taşa oturtulmuştur: 1. "Çatışmanın Geleceği" başlığı altında ABD'nin ulusal çıkar bolgeleri olarak tanımladiğı (ki, bu çalışmada tüm dünya olarak alınmaktadır) bölgelerdeki poütiİc, ekonomik, sosyopsikolojik, etnik, askeri gelişmelerin incslenmesi ve bu gelişmeleri etkileyen ve yönlendiren etkenlerin tanımlanması; 2. "ABD Çıkarları" başlığı ile ABD ulusal çıkarlannın tanımlanması ve bu tanımlamaların "yaşamsal" ve "önemli" çıkarlar olarak gruplandınlmalan; 3. "Stratejik Karşıhk" başlığı ile ilk iki bölümde varılan sonuçlar çerçevesinde senaryoların geliştirilmesi ve bu senaryolar gereği ABD ulusal çıkarları uyannca alınması gerekli Cnlemlerin sıralanması. tkinci ana çalışmada ise birincide sonucu oluşturan "stratejik karşılık"ın gerektirdiği ekonomik, askeri, psikolojik ve teknolojik politikalar saptanmış ve ilgili yatınmeğitim planlarını yönlendirici öneriler getirilmiştir. Çalışmalann başlangıç aşamalannda temel oğeleri oluşturan düşünceler özetle şöyledir: Politik olarak çatışmanın geleceği temelde iki süper devletin temsil ettiği ideolojilerin her alanda (ekonomik, sosyal, politik, askeri, eğitsel, vb.) global çatışmalanndan kaynaklanacaktır. Çalışmalaıda yapılan bir Sonuç Anılan çalışmalar, ABD toplumunun önemli bir çoğunluğunun 2000'li yıllara bakıldığında nasıl bir Amerika görmek istediğinin en yetkin ve etkili düşünce süzgeçlerinden geçirilmiş sonuçlarıdır. Daha da önemlisi, anılan çalışmalar, sonuçlannda ifadesini bulan ulusal çıkarların yirmi yıl ötede uygulanılabilirliklerinin belli bir mantık çizgisi içindeki savunmasıd'.r. Böyle bir çahşmaya (Pentagon raporu) Türkiye açısından bakıldığında yapılacak olan şu ya da bu yönde çalışmanın yalnızca içeriğine gösterilecek kuru bir tepki ile sınırlı kalmamahdır. Yapılacak olan, benzer bir açıklıkla ve yaygınlıkla, kendi kaynaklanmıza güvenerek inançla ulusal çıkarlanmızın saptanması ve sonuçlann hangi uzun vadeli politikalarda ifade bulacağı konusundaki tartışmaların geciktirilmeden başlatılmasıdır. Böylesi guvenle oluşturulmuş ve ulusal nitelik kazanmış politikaların uluslararası alanda yürütülecek ilişkilerde en güçlü yaklaşımları oluşturacağı, ulusal çıkarlanmız açısından en sağlıklı ve onurlu sonuçlan doğuracakları unutulmamalıdır. Etkin liderliği üstlenmek Stratejik açıdan bu çalışmalar ABD'de savaş konusunda yaygın toplumsal endişelere yeni bir boyut kazandırmışlar, kavramsal olarak aslında ABD ve NATO stratejilerinde hep var olan .akat son zamanlara kadar açıklıkla söze vunılmayan gelişmeleri başlatmışlardır (gerek NATO Nükleer Stratejisi gerek taktik stratejiler konusunda son 7 yıldır yoğun ve çok boyutlu tartışmalar sürmesine karşın, "esnek mukabele" stratejisinin sağladığı yeterli "esneklik" dolayısı ile yazılı politikalarda temel bir değişikliğe gidilmesi çabasına girilmemiştir). Özetle, çalışmalar başladığında yapılan bir saptamaya göre topyekun yok etmeye (imhaya) yönelik nükleer OKT^Y AKBAL EVET/HAYIR Eyet, Yaşasınlar ve Görsünlevi OKURLARDAN Süper Emekliler Devlete Güvenmeli Genellikle halkımızın, uzun yılların tecrubesiyle "Devlete Guven" konusunda tam bir huzur içinde olduğu söylenemez. Çok eskiye gitmeye gerek yok, 2030 yıllık süre içinde hükümetlerin halkm devlete olan güvenini sarsacak uygulamalan görülebilir. Sosyal Sigortalar kapsamında uzun yıllar en üst kademede çalışarak sürekli en yükstk primi ödedigi halde emekli olunca. düşük emekli aylığına mahkum olanlar için, Süper Emeklilik Kanunu çıktığı zaman, birçok kisi 4 milyon 200 bin liralar toplandıktan kısa bir süre sonra maaslann kusa çevrilebileceğini ileri sürdüklerinde, onlarla tarizsarak o devirlerin geçtiğini savunduğumu esefle hatırhyorum. Yeni Çalışma ve Sosyal Yardun Bakanı Imren Aykut, Süper emeklilerin zaten çok para aldığım ileri sürerek sosyal yardım zammından 19 bin liracık kesiverdi. Satıp savarak, borçlanarak 4 milyon 200 bin lirayı bin güçlükle ödeyebilenler, "Onlar zaten çok ahyorlar" görüşü karşısındc "Acaba ne kadar zaman da bizi normal emekli durumuna indirecekler" kuşkusuna kapıltnakta haksız mıdırlar? Dileğimiz elbette gerçekten çok düşük maaş alan tüm sigortalılann maaşlanmn hiçbir ödeme istenmeden yukseltilmesidir. Çünkü toplu ödeme yapamayacaklann kaderlerine terkedilmesi haksıziıkhr. Ama toplu para ödeyebilenleri de zaman içersinde çeşitli yöntemlerle freniemek de aynı ölçüde haksızlık olur. Çok aldıkları ileri sürülen bir zamanlann üst kademe yöneticileri, ellerine henüz geçen 400 bin lirayı, en az 25 yıllık çalışma ve tavandan prim ödenmesine Uaveten 4 milyon 200 bin liraltk ek ödeme karşıüğı sağlayabilmektedirler. Ancak Saym MilletvekiUerimizin ve Bakanlanmızın aldığı 34 kat yüksek maaş nedense göze batmamakta, perde arkası kalmaktadır. Lütfen devlete duymak istediğimiz güveni sarsmayınız. N. YENER JSTANBUL . „ : , '.J. "Yanılgıtanm görmeden bu dünyadan gitmeterini istemiyorum." 80'den bu yana yanılgılar birbirini izledi. Bilmem 'yanılgı' ctemek doğru mu? Yanılgı, bilmeden yapılan, kötü niyetten uzak ışlere denilir. Oysa bile bile ışlenen. bile bile girişilen, bile bile sonuçlandırılan eylemler, olaylar, girişimler 'yanılgı' sayılmaz. 12 Eylül 80'den sonraki sekiz yılda "yari'lgı' diye hafiie alınmayacak pek çok durumlarla karşılaştık. Bunların başırıdayeni bir anayasanın hazırlanıp ulusa onaylatılması gelir. (ArkaaU. Bağnazlık (taassup) gelişmemiş toplumların belirleyici niteliğtdir; Batı uygarlığı bağnazlıktan hoşgorüye, hoşgörüden fikir özgürıüğüne geçeoilmek için yüzyıllar boyu kanlı savasımlar ve çatışmalar yaşadı. Ülkemizde bağnazlık deyince ilk akla gelen dinsel alanda bağnazlık oluyor. Yanlış ve eksik bir yaklaşımdır bu; kafaların kalıplaşması, beyinsel özgürlüğün üstüne kurşun dökülmesi, özgür düşüncenin yerini dogmaların alması yalnız dinsel alanda geçerii değildir; her alanda kendini gösterebilir. Milliyetçilik konusunda bağnazlığın adına özel olarak "şorinizm" (chauvinisme) denir. Milliyetçilik, (ulusalcılık) ümmetçilikten ileri bir akımdır; insanın insanlaşması yolunda bir aşamadır; kişinin benliğini bulmasında bir adımdır; insan haklannın milliyetçilikle eşzamanla tarihsel gündeme girmesi rastlantı değildir; ama, kalıplaşmış kafa, milliyetçiliği bağnazca yorumladığında şovenlik türetir; ırkçılığın gerıciliği vurgulanır. Atatürk milliyetçiliği şovenlik değildir, insanın insanlaşması yolunda atılması kaçımlmaz olan bir adımı Ulusal Kurtuluş Savaşı: yla gerçekleştirmiş bulunuyoruz; bu yörüngeden Türk milliyetçiliğini saptırmak; yangılgıya düşmektir. • Ülkemizde bazı konuları özgürce konuşmak ne yazık ki kolay olmuyor. ' Çok değil, yirmi yıl önce, NATO veya Amerika üzerine sağlıklı bir tartışmanın ortamı Türkiye'de yoktu; kim bu sorunları kurcalarsa, damgalanırdı. ABD'nin yurdumuzdaki konumunu veya NATO'yu eleştirmek, vatan hainliğiyle esanlamlı sayılırdı. Şimdi Kürt sorununa ilişkin tartışma ortamının oluşumunu yaşıyoruz; ama, bağnazlık ve şovinizm ağır basıyor; demokratik ve özgür düşünce ortamının yaratılması toplumun gelişmesine bağlı görunüyor. Oysa dışımızdaki dünyada Kürt sorunu bütün boyutlarıyla tartışılmaktadır. Yeryüzünde sınırları eski ve yeni dönemlerde çizilmiş her devletin yapısında; çeşitli dinler, mezhepler, soylar, topluluklar bulunur. Doğa nasıl binbir renkle bezenmişse, insanlık da çeşitliliğin zenginliğinde gelişir. Eğer bir ülkede çoğulcu demokrasi benimsenecekse, bu temel yaklaşımı benimsemek gerekir. Anadolu'nun paha biçilmez zenginliği, tarihinde ve bugününde yapılanmıştır. Bu yapının yıkımına çalışmak, uygarlığa ters bir çabaya girişmek ve kendi ellerimizle insanlığımızı baltalamaktan başka şey değildir. Bugün Güneydoğu Anadolu'da yaşayan bir kişiyi konuştuğu dilden ötürü suçlamak ve o yurttaşımız insan haklarını kullanmaya yönelince üzerine yürümek doğru mu? Kendisini Kürt olarak bilen insana baskı yaparak desek ki: Sen Kürt değilsin! Peki, ben neyim? Türksün. Demez mi ki: Evet, ben Türk yurttaşıytm; bu bakımdan Turküm; ama, ne yapaytm ki Kürdüm... Böyle bir gerçek karşısında ne yapmalı? Bu yurttaşımız ölümlerden ölüm mü beğenmeli? Türkiye'de yaşayan halkı birbirine düşürüp bizi birbirimize kırdırmak, Cumhuriyet devletıni içinden yıkmak isteyen emperyalıst odaklar, toplumsal yapıdaki çelişkilerin düşmanlığa dönüşmesini istemezler mi? Cumhuriyetimiz demokratik rejimin insan haklan temeline oturtulacaksa, Türkiye'de "şovinizm" nasıl benimsenebilir? * Bağnazlığı bir yana bırakmadan Kürt sorununu tartışmaya olanak yok; bir sorunu sağduyu, hoşgöru ve özgürlük ortamında tartışmadan da çözümlemeye olanak yok... 21'inci yüzyıla yaklaşırken Türkiye bu kısır döngüyü kırmalıdır. Eğer bu kısır döngü kırılamazsa, yalnız insan haklan, demokrasi ve bağımsızlık değil; milliyetçilik adına en sakıncalı gelişme, bizi içimizden kemirecektir. Kemalist milliyetçilik, çağdışına düşmüş "şovinizm" değildir; önce bu gerçeğı benimseyelim. lide ğ de İMA Ucuzluk KalJte Sağlık kurallarına uygunluk Bu gün hizmete girecek olan ADANA Mağazamızn açılışını Tüm Cukurova'lılara kıvançla duyururuz.