19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 OCAK 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 MÜZtK FtLtZ AIİ HAYVANLAK tSMAlL GÜLGEÇ Isîanbul Devlet Senfoni Orkestrası kendi kendini yeme sürecinde Yönetiın ve otorite boşliığu Yönetim ve otorite boşluğu sonucu orkestranın bazı üyeleri sık sık kazan kaldırmakta ve kelle istemekte sakınca görmemektedir. Tek bir konser yönetmek için Istanbul'a gelen konuk şeflerin hemen hepsi provaiarda ortaya çıkan sayısız aksama dolayısıyla sinir krizleri geçirmekte, yatıştıncı haplar almakta, bir daha Istanbul'a adım atmayacaklanna yemin billah ederek soluğu geldikleri yerde almaktadırlar. Geçen haftaki yaznnda Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nı Yeniçeri OcağVna benzetmera, bazı orkestra üyelerinin sert tepkilerine yol açtı. Orkestranın sessiz ve masum çoğunluğu, sesh azınlığın feveranı karşısında her zamanki gibi sindi ve sustu. Bu durumda İDSO'yu hangi nedenlerden Yeniçeri Ocağı'na benzettiğimi açıklamam gerektiğînı düşündüm. Büindiği gibi İDSO, Istanbul Şehir Orkestrası'nın devamıdır. tstanbul Şehir Orkestrası ise çok uzun yülar kenümirin müzik yasamını etkilemiş, canlı tutmuş, amatör ruhlu bir orkestraydı. Şehir Orkestrası Oyeleri arasında doktorlar, mühendisler, kuyumcular ve daha pek çok değişik meslek erbabı yer abrdı. Rahmetİi bested, piyanist, orkestra şefi ve hoca Cemal Resk Rey, bu orkestrayı şekillendirmiş, repertuar kazandırmış, birlikte güzel mOzik yapma zevkıni asüamış. gOnahı ile sevabı ıle orkestranın bütün sorumluluğunu taşıyarak lstanbul'da kaliteli bir müzik ortamı yaratmıştı. Rey'in ilginç bir kişiliği vardı. tnsanlar ya ona körükörüne hayran olurlar ya da körükörüne nefret ederlerdı. lkisinin ortasına hıç rastlamadım. Ben, Rey olayına dışardan bakan biri kımliği ile nesnel olabiliyor ve her iki kategoriye de girrnemeyi beceriyorum. Müzik, Şehir Orkestrası elemanlannın çogunun ikinci mesleğıydi. Yani orkestracılığı amatörce, bugünün kosullanna gore epey dUşük ücretle, ama sadakaüa yaparlar, Cemal Hoca'run iğneleyici dili karşısında kimi zaman zorlanarak, ama çoğu kez "gık"lan çıkmadan gurevlerini sürdürürlerdi. Bir senfoni orkestrasının basan grafiğrai aksatmadan sürdürmesi, her şeyden önce o orkestranın yaptığı ise ınanmasına, orkestıasıyla iftihar etmesine, yani o orkestranın Uyesi olmaktan gurur duymasına baglıysa da, daha Onemlisi o orkestranın belh bir müzikal politika ve personel politikası izlemesine ve o politikayı uygulayıp yönlendirecek güçlu yönetimine bağlıdır. Cemal Reşit Rey (tekrar ediyonım) gunahı ve sevabıyla tstanbul Şehir Orkestrası'nın beyni ve yüreğiydi. DOnya orkestralan arasında geleneğı sürdürebilmeleriyle tanınan Berlin ve Viyana Filarmonilerini örnek alacak olursak, bu orkestralann uzun yülar hep KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK ŞaJfel M K E S T M S M KVâ VE TttHEttTDİ Cemal Reşit Rey, bugün istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'na donüşmuş bulunan istanbul Şehir Orkestrası'nın beyni ve yüreöiydi Devlet sanatçısı Cemal Reşit Rey'in 80 doj)um yılı dolayisryla düzenlenen konserde istanbul Devlet Senfoni Orkestrası, sanatçımn yapıtlannı sesiendırmişt. aynı orkestra şefıyle çalışüklanru ve o orkestra şefinin dilini ve sesıni benimsediklerini görürüz. tstanbul Şehir Orkestrası, Devlet Senfoni Orkestrası'na dönüştükten sonra hepimiz orkestranın amatörlükten profesyonellığe geçmesinin erdemlerine inanarak umutlanmıştık. Nitekim tDSO, GotthoM E. Ltssmg ve Mircta Basarab'ınGenel Müzik Direktörlüğü yıllannda kadronun genişlemesi ve yemlenmesiyle, aynca her iki sefin, orkestranın yönetim ve repertuvar sorumluluklannı dddiyeüe yuklenmeleri sonucu epey yol almıştı. Şimdilerdeyse, orkestrada ciddi bir yönetim ve otorite boşluğu gSzlenmektedir. Toplum yapımızda otonte karşısında sorgulamadan boyun eğme egilimı her ne kadar belirginse de, otorite boşluğu meydana geldiğinde, kendini disiplin altına almak (selfdicipline) gibi bir kavram oluşmamıştır bile. Gerçi, kâğıt üzerinde lDSO'nun Genel Müzik Direktörü vardır. Ne var ki, Genel Müzik Direktörü İoaeıcııGalat) 198788 konser mevsiminde sadece dört konser yönetmektedir. Bu "Ge•d Müzik Direktörü orkestnuun başuıda detOdir" anlamınagelir. Orkestranın repertuarını, solistleri ve programlan A'dan Z'ye kadar ütizlilde saptamayan, orkestranın çalışmaian sırasında disiplinin saglanmasını bizzat denetlemeyen bir Genel Müztk Direktörü kâğıt üzerinde "var" gorttnsc de, "de facto" olarak "yok" demektir. Orkestranın Sanat ve Genel Yönetimi ise her yıl "Orkestra üyeleri" arasında yapılan secımle işbaşına gelen "orkestra iyeteri" tarafından yürütülür. Kendikri de "orkestra üyesi" olan bu bir yılhk yönetıcilerin, orkestra Üzerinde etkin disiplin kurabilmeleri görüldüğü kadanyla mümkUn olamamaktadır. Orkestralann kendi kendilerim yönetmeleri çok güzel ve demokratik bir uygulama olmakla birlikte orkestranın seçtiği kisilerin "orkestra yönetmeü|ini" harfiyen uygulayabilme yetkıleri ve güçleri olmadığı takdirde geri tepen bir silah kadar tehlikeli durumlar yaratabılir. Yönetim ve otonte boşluğu sonucu orkestranın bazı üyeleri sık sık kazan kaldırmakta ve kelle istemekte sakınca görmemektedırler örneğin. Tek bir konser yönetmek için Istanbul'a gelen yerli ve yabancı konuk şefleri hemen hepsi provaiarda ortaya çıkan sayısız aksama dolayısıyla sinir krizleri geçirmekte, yatıştıncı haplar almakta, güç bela konserlerini yönetip, bir daha Istanbul'a adım atmayacaklanna yemin billah ederek soluğu geldikleri yerde almaktadırlar. tDSO, içindeki kaliteli eleman sayısmın çokluğu dolayısıyla Türkiye'nin en iyi senforıik orkestrası olabilecekken sırf sistemin yanlışlığı ve uygulamanın bu yanlışı düzeltmeye yanaşmaması dolayısıyla kendi kendini yiyip bitirme sürecine girmiştir. NİK PİYALE MADRA BİR 14EPGÜLUMSüyCC Güzin Gürel lied akşamı HIZLI GAZETECÎ NECDET ŞE\ Bilinçli çalışmanın basarılı sonucu 21 ocakta verdiği lied resitalinde soprano Güzin Gürel'in bunca yühk bilinçli çalışmasımn semeresini aldığını gördük. 21 Ocak 1988 perşembe akşamı, Atatürk Kültür Merkezi Küçük Salonu'nda soprano Gürin Giırel, piyanist Jodith V\ug eşliğinde bir lied resitali verdı. Guzın Gürel'i tamyalı 10 yılı çoktan geçti. Bu geçen süre ıçinde kendini sürekli yenilediğini, şan eğitimi ve ses bakımı konulannda yaptıgı bilimsel çalışmaian adım adım izledim dıyebilirim. Güzin Gürel hem kendini hem de öğrencileriru düşünerek her fırsatı değerlendirdi, meslektaşı Yüdu Dağdelen ile birlikte şan tekniğinde uygulanan yeni yöntemleri öğrenmek için yurtdışında yapılan seminerleri, konferanslan hiç kaçırmadı. 21 ocakta verdiği resitalinde Güzin Gürel'in bunca yıllık bilinçli çalışmasımn semeresini aldığını görduk. "Lied", yani şarkı biçimi çok yogun konsantrasyon, nefes kontrolü ve anlatım yeteneği gerektiren bir müzik turüdür. Opera şarkıcüığı dışa dönük bir anlatımsa, lied şarkıcılığı derınliği olan ve içe dönük bir yonımculuk alanıdır. Alman ve Avusturya romaotik bestecilennden Schubert, Schumann, Brabms, Hngo Wolf ve Mahler'in donığa ulaştırdıkları "lied", aynı zamanda Alman romantik şiirinin yüceltildığı, müzigin gucu ıle şiin daha da etkili kılan bir müzik bi ÇtZGÎLtK KÂMtL MASARACI Guzin Gürel çimı. Güzin Gürel, lied akşammda Johannes Brahms, Hugo Wolf ve Gust«v Mabier'in "lied"lerini yorumladı. Mükemmel Almanca diksiyonu, nitelikli sesi ve mükemmel nefes kontrolü ile şiirlerin anlamını, Almancayı bilmeyenJere bile anlatabilen Güzin Gürel, liedseverlere özenle ve sevgıyle hazırlanmış bir program sundu. Dinleyialere liedlerin Almancası ile Türkçe çevirilerinin bulunduğu bir de ek program sunan sanatçı, "lied"e hak ettiği önemi vermesiyle de dikkati çekti. Kendisine kusursuz bir uyumla eşlik eden Juaith Uluğ da. aynca kutlanmaya değer bir yorum çıkardı. bir sure önce Federal Almanya'da yayımlanan "Muzisyenlerte KonuşmalarBuyuk Yorumcuiar' adlı kjtapta dünyanın unde gelen sanatçılanyla btrlikte yer aldılar. Kapağında kemancı Itenak Pertman, Şef Seıjı 0zawa, ftütçıj Franz Bruggen ve obuacı Heinz Holfiger'le birMcte Petdnel'tere de yer venlen tatabı hazırtayan Roria Jannuccı, PekJnel'lerle yaptjj}ı ilginç bir konuşmayı da kitaba aldı 160 sayfalık kftaptaki sıyahbeyaz fotoflraflar Sabine Keck'e aıt PekineCler önlüler kitabında AĞAÇ YAŞKEN EĞtLtR KEMAL GÖKHAN tDSO'nun hafta sonu konserlerini şef Silva Pereira yönetti İDSO 2223 Ocak 1988 konserleri/ Şef: Silva Pereira / Solistler: Perim KOknarer fpiyano), Selma Gökçen (çello) Hafta sonu konserlerini (2223 ocak) Portekizli konuk şef Silva Pereira yönetti. Pereira'mn biyografisi kısa, ama öz. Gereksiz bügi ve aynntıya yer verilmiyor. Müzik eğitimine Lizbon'da başlâmış. Paris'te Jacqoes Thibaud ve George Enesco ile keman çakşmış, parlak bir sohstlik kariyer yaptıktan sonra okumaya devam etmeye karar verip Viyana'ya gitmiş. Yıl 1944. Viyana'da Oaudio Abbado ve Zubin MebU gibi yıldız şeflerin de hocası olan H«ns Swarowsky ile orkestra şefligi çalışarak diplomasım almış. Yıllardır Avrupa ve ABD'de şeflik kariyerini sürdüren Pereira, Portekiz Ulusal Senfoni Orkestrası'nın şefi ve Portekiz Ulusal Radyosu'nun Genel Müzik Direktörü. Pereira, programına W«gner'in "Niırnbergü L'sU SarkKilar" operası uverturü ıle başladı. Ezbere yönettiği bu görkemli eserde bakır üfleme çalgılar başroldeydi. Sefın ustalığı ve orkestranın son anda camnı dişine takmasıyla gayet dinamik bir Wagner yorumu dinledik. Konserin ikinci eseri Cesar Franck'ın pek sık çalınmayan "Senfonlk Çtşttkmeler"i idi. Solist Perim Köfcnanr, müzikal ve temiz bir piyanist. Halen MSÜ Devlet Konservatuvan'nda öğretim üyeliğı yapan sanatcı, Cesar Franck'ın orkestra ve pivano arasında sürekli dıyaloğa dayanan, yumuşak armonilen ile kulağa pek tatlı gelen bu eserinı kendi müzikal kişüiğini pek fazla ortaya koymadan, ama sağlam bir yaklaşımla yorumladı. Programın ikinci solisti çellist Selma Gökşcn, ABD'de Michigan eyaletinin Hancock kentinde dünyaya gelmiş. Babası, önemli bir bilim adamı olan Nevzat Goksen, annesi Emet Göksea ise vaktiyle lstanbul'da Ömer Refik Yaitkaya, Ferdi Sutzer ve Cemal Reşit Rey ile çalışmış olan bir piyanist. Selma, müziğe annesiyle piyano çalışarak başlâmış. Daha sonra ortaokuldaki müzik hocasının önerisiyle çello çalmaya başlayan Sel Portekizli konuk şefîn ııstahğı ma'run yeteneği iyice ortaya çıkmca, annesi Selma için iyi bir hoca aramaya başlâmış. Tavsiye üzerine Los Angeles'ta ders veren ünlü çellist Joseph Schuster'e başvurmuşlar. Schuster, önce kuçük çocuklara ders vermediğini söylemişse de Selma'yı dinledikten ve annesınin lstanbullu olduğunu öğrendikten sonra küçük kızı öğrencilığine kabul etmiş. Meğer Schuster, Ekim Devnmi'nden sonra Istanbul'a gelen Rus göçmenlerindenmiş. Ailece YUksekkaldınm'da otururlarmış. Keman çalan iki kardeşiyle birlikte Pera Palas'ta yaşlannın ufaklığı dolayısıyla bir perde arkasında müzik yaparlarmış. Selma'nın annesinin anlattığına göre, Schuster'in anılannda Istanbul'un çok önemli bir yeri var. tşte bu rastlanular sonucu Selma ile Schuster arasında çok güzel bir hocaöğrenci ilişkisi kurulmuş. hocasın.n ölümünden sonra Cenevre Konservatuvan'na giren Selma, orada Gny Fallot ile özel olarak da Pierre Fornnier ile çahştı. Daha sonra ABD'ye dönen Selma, New York'taki Juilliard Müzik Okuhı'nda master ve doktorasını yaptıktan sonra şimdi East Carolina Üniversitesi Müzik Bölümü'nde çello ve oda müziğı profesörü olarak görev yapıyor ve konser kariyerini bütun hızıyla sürdurüyor. ..dîu '•••di^e düSynd'd otpbtfsteotobKstekîtek t&dt TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ AMKAN 27 Ocak 1832'PE 8USUAI, UNLÜ YAZAR L£WIS CAgeOLL KJEKOL} INGILTEZE'DE OOSDÜ. CUARLES OODGSON ADlYLA MATEM/ir/< P&OFESÖRÜ OLAIZAK CA OXFO£D ÛAJIVe/ZSırESi'NDE OeRS KlTAPUm YAZMIŞTI. "OUZLEM FOIZA/lUILEfSl ', "DErE&MİMANrLA& ÜSTÜN5 ÖN İNCELEMELER " <SiBl CiODÎ YAPITLAR KALEMe ALMIŞTI. BU AISAOA, ÇOCVKCAgA GEVGİSİ, ONLAR.LA OYUNLAR OYMAYlP MASALLA& Afi/LATMASr BİR &4ŞKA YÖMÛKJÛ GÖSTERMEKTEYDİ. IŞTE, YAK/NPAN TAMIOIĞı BıR AiLEfJlfiJ KÜÇÜK KIZI ALICE L/D&ELL /ç/iv YAZDfSl "AL/S MAR.I&4LAR VE PıĞER MASALLARINI BÖYLE YAZM/fT/ (SOLPA). BU TU& KırAPLARPA LEU/tS CAeeOLL A&NI MLlANMIÇff. ALICB fÇ/N YAZILAN MASALLAR.. 50 YIL ÖNCE CumhurİYet 100 bin küo pamukkozası sularaltuıda Ş B ¥1SOÜITIBI istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın geçen haftaki konserırtde orkestrayı Portekizlı şef Silva Pereira (ortada) yönetti. Konsenn solısBen çellist Selma Gfikçen (sotda) ve piyanist Penm Kuknarer'di (saflda) (Fotofiraflar. Lale Füofilu) 27 Ocak 1938 Hariciye Nazın M. Delbos 'yu ziyaret ederek, Hatay meselesi hakkında uzun müddet görtişmuştür. Konsey, Sancaktaki seçim hakkında Türkiyenin mulâhaza ve ihtiraz kayıdlarmı da müzakere edecektir. Fransa ıle uzun müzakerelerden sonra hkenderun ve Antalya Sancağına muhtoriyet 19381988 verilmesini elde eden Türk hükumeti, bu mıntakalarda seçim rejimini havrhyan bitaraf eksperler komisyonunun vardığı neticelere itiraz etmektedir. Fransa ile Türkiye arasında doğrudan doğruya yapılacak müzakereler neticesinde bu mesele üzerinde yakında bir anlasmaya vanlacağı iimid edilmektedir. 100 bin kilo pamuk kozası sular altmda kalmıştır. lzmir 26 (Husıtsi muhabirimizden) Büyük Menderes nehri Nazilli köprüsü yakmmda bir yank açarak ovaya taşmtştır. Burada toplanması geç kalan Cenevre'de siyasî faaüyet hararetleniyor Cenevre 26 (Hususi) Türkiye Hariciye Vekili Doktor Tevfık Ruştü Aras dün öğleden sonra Fransa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle