29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER birlikte, kültürel çevreyi, yani yöresel mimariyi de hiç gözetmeden inşa edilmeleri, yanlışın başka bir yanını oluşturuyor. Yabancı konuklarımız için yaptığımız tesisleri, onlann kendi ülkelerinde her zaman görüp bildikleri ve en gelişmiş tekniklerle kurdukları türlerde ve biçimlerde yapmakta üstelik bir dizi yanlışhklarla beraber inat etmemiz nedendir? Onlan, farklı bir ülkeye geldiklerine göre, "farklı bir kültürün" mimarisi içinde ağırlamak daha doğru değil midir? Hem böylelikle, kendi ulusal kültürümüzü ve kimliğjmizi de korumuş olmaz mıyız? Ama.bu "basit" gerçeğe de önem vermiyoruz. Yapılan tesislerde, güzel bir bahçe düzenlemesi, serin bir hayat (iç avlu), gölgeli mekânlar yaratacak saçaklar, yeşil doku içinde gizlenen düşük yoğunluklu yapılar vb. gibi geleneksel mimarlık kültürümüzün insanı kucaklayan çözümleri yerine, çıplak beton bloklara, dahası, "kendiliğinden açılan kapılara", "ışık uyarmasıyla akan musluklara" paramızı harayoruz. Üstelik bunları, döviz getirmelerini beklediğimiz konuklarımızın ülkelerinden dövizle satın alarak... likleri tam olarak gerçekleştirememesine rağmen, yapısının doğal, sanat ve tarihi özelliği veya işletmesinin özelliği nedeniyle desteklenmeleri bakanlıkça uygun görülen yatırım ve işletmelere turizm yatırım belgesi veya turizm işletme belgesi verilebilir:' Bu madde, "eski eser tescili olan" ve bu nedenle (fiziksel yapısındaki kısıtlılıktan ötürü) bir tesis için gerekli tüm mekânların yeterli büyüklükte elde edilemediği tarihi yapılar için işlemekte, bu tür "restorasyon" ile kazanılan turistik tesislere "özel belge" verilmektedir. Ancak yeni yapılan tesislerin yöresel kültürle uyum içinde, geleneksel mimari tarzın çağdaş ölçüler içerisinde geliştirilerek sürdürülmesi yoluyla yapılnıasını ve de doğal çevreyle bütünleşmesini, onu bozmamasını sağlayabilecek yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konudaki tek yönlendirici organ olan, doğal ve arkeolojik SİT alanlanndaki uygulamalara ait projelerin söz konusu SİT karakterleriyle bağdaşmalannı denetleyen kültür ve tabiat varlıkları kurullannın yetkileri de son yasal düzenlemeyle tamamen azaltılmış ve bu konudaki kararlar ve denetimler, yöresel bürokratlardan oluşan (akademisyenlerden arındırılmış) yerel kurullara bırakılmıştır. Yani şimdiye kadar olan az sayıdaki güzel ve doğru uygulamaların da bundan sonra gerçekleşmesi için bir "denetle>ici" organ artık bulunmamaktadır 23 EYLÜL 198', Planlamasııifla Tarihsel ve Doğal Çevre Yönetmelik, her türlü turizm tesisinin "dünya îurizm standarîlannın gözetilerek" kapsaması gereken özelliklerini, gerçekten, son derece başarılı bir sistematik içinde ele almıştır. Ne var ki "Türkiye'nin kültürel ve doğal zenginliklerinin gözetilerek planlama yapılmasına" yönelik bir önlem yoktur. Sadece yönetmeliğin 7/b maddesinde bu yönde bir küçük "önerme" vardır. PENCERE Yol Geçen Hanı!.. Diyelim ki Türkiye'de değilsin; İtalya, Yunanistan, Portekiz Fransa ya da benzeri bir ülkedesin; televizyonu izliyorsun; Cum hurbaşkanı konuşuyor: "Sınırianmız yol geçen hanıdır." Ne düşünürsün? Ne yazık ki Türkiye'de Cumhurbaşkanı Evren, bütün yurda yayılan konuşmasında; devletin, sınırlarına egemen olamadığını açıklamıştır. Sınırlarına hâkim olamayan devletin başınd? bulunan kişinin yapması gereken bir şey yok mu? • Sayın Evren, çok dolaşıyor, çok konuşuyor, televizyon ekra nında çok görünüyor. Diyarbakır'a gittiğinde "programında olmadığı halde!' valinir "Vatandaş toplandı, sizi görmek istiyor" demesi üzerine, "sık güvenlik önlemleri altında" konuşan Evren ne diyor ki: "Türkiye'nin maalesef Doğu ve Güneydoğusu emniyette d& ğildir. iki komşu ulke savaş halindeler. Sınırlar bu ned&nle yo geçen hanı gibi. 280 kitometre Irak sınırı, 380 kilometre iran s* nınnı sadece biz bekliyoruz. Bu sınıriara tek tek asker dizset bu sınır hepsini yutar. Sınır tek başına beklenmez. Komşu ülk& nin de beklemesi lazım. Onlar beklemediği için açık kalıyor. Sa vaş sürdüğü sürece maalesef bu durumu çekeceğiz." Çok talihsiz bir konuşmadır bu; neresinden tutarsanız tutur devlet kavramıyla bağdaşmıyor Çünkü devlet, ulusal sınırlar içinde yurttaşlannın can güven liğini sağlayan kurum demektir. Eğer bu görevini yerine geti remiyorsa, devletin devletliği kalmaz. Bir devletin başında bu lunan kişi de yurttaşlara dönerek, devtet sınırlarına egemen ola mıyor, komşu ülkelerde savaş bitinceye kadar sizin can güven liğinizi koruyamayız, öldürüleceksiniz; diye konuşamaz. Kbnuşmadaki yanlış mantık "smır" kavramına yaklaşımda gö rülüyor. Sayın Cumhurbaşkanının "280 kilometre Iraksının, 38C kilometre İran sınırı" dediği, Türkiye devletinin sınırlandır. Bı sınırların içinde güvenliği sağlamak, Türkiye Cumhuriyeti'nir görevidir. Bir devlet, ülke topraklarında yurttaşın can güvenli ğinden yoksun kalmasını, yabancı bir devletin sorumluluğuru bağlayamaz. Bir Cumhurbaşkanı, ulusal sınırların güvenliğini tek başınj Türkiye Cumhuriyeti Devlet i'nin koruyabileceğini söylemekk ve sağlamakla yükümlüdür Sayın Kenan Evren'in şu tümce sinin anlamı nedir: "Sınır, tek başına beklenmez!" Hayır... Sınır tek başına beklenir; çünkü komşu ülkenin içinde neleı otup biteceği hiç belli olmaz; güvenliğimiz bizim işimizdir. Cumhurbaşkanının özel bir konumu da var. Bilindiği gibi Ev ren 12 Eyiül 1980'den önce Genelkurmay Başkanı'ydı; Türki ye'de terör büyüyünce, yurttaşın can güvenliği kalmayınca, yü rürlüğe giren bir askeri darbenin lideri olarak ikiıdara geçti v« ardından Cumhurbaşkanı oldu. Yakın geçmişi kim unutabilir?.. Bu gerekçeyle iktidara ge çen Sayın Evren, şimdi eskilerin deyimiyle nasıl "izharıacz' eyleyebilir? "Eyyurttaşlanm, teröhstler, hainler, eşkıyasiziöl dürüyor; ama elimizden bir şey gelmiyor, çünkü sınırianmız yo geçen hanına dönmüştür" diyebilir? Güneydoğu'daki kanlı terörü Cumhurbaşkanı yurtdışındak nedenlere bağlamakla da sorumluluğu azaltamaz. Ayrıca te rörün kaynağını da iyi saptamak gerekir; sürekli cinayet işle yen örgütün yurtiçinde yuvalanması için bir taban oluşmuş mu dur? Yanıtlanması gereken bir sorudur bu... Sayın Evren çok dolaşıyor, televizyon ekranında çok görünüyor, çok konuşuyor, ama Türkiye'nin sınırlarının yol geçen ha"ntt plduğur»u','ele güne açıklamak için Diyarbakır'a kadar zahmet etmesi gerekmezdi. OKTAY EKİNCİ Y. Mimar 1987 yıb turizm sezonunun sonlarına yaklaştığımız şu günlerde, "yatak kapasitemizin ulaştığı rakamlar" üzerine yapılan açıklamalara da ara verildi. Seneye ilkbaharda yeni tesisler, yeni kapasiteler hakkında tekrar kamuoyu bilgilendirilmeye başlanacak ve "turizm patlaması" umudu yeniden gündeme gelecek... Umudun gerçekleşebilmesi için yatak sayısını çoğaltmak, daha fazla tesisi hizmete sokmak elbette ki önemli. Ama daha önemüsi, yabancılann tatil için ülkemizi seçmelerine neden olan etmenleri korumak ve güçlendirmek değil midir? Bu açıdan baktığımızda, tarihi ve doğal çevrelerimizin önemi ve korunmalannın zorunluluğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Yerli ve yabancı turizm acentelerinin tanıtma broşürlerinde, mimarimizden yemeklerimize kadar tüm kültürel özelliklerimiz ile kıyılanmızdan ormanlarımıza kadar tüm doğal zenginliklerimize boi fotoğraflarla yer verilmesi boşuna değil. Ancak turizm yatınmlarımn planlanmasında ve miman kararların oluşturulmasında, yabancılara tanıtmaya çalıştığımız bu kültüre ve doğaya gereken saygıyı gösteremiyoruz. Boyie giderse, yakın bir gelecekte, kültürel ve doğal güzeüiklerimiz salt broşürlerdeki fotoğraflarda kalacaktır. Sararmış, solmuş olarak... Bizde bir konu açıldığı zaman "biliyoruz" deriz, ama uygulamayız. Dahası, "basit" gelir, ciddiye almayız. Sonunda da kendi kendimize dövünür, yakınır ve suçlu ararız. Tlırizm yatırımlannda kültürel ve doğal çevreyi gözetmek gerektiği konusunda da böyle oluyor. Köyceğiz Dalyan'daki son kaplumbağalar olayından sonra "korumalıyız", "gözetroeliyiz" sözleri dillerden düşmez oldu. Ama tersi uygulamalar yaygınlaşarak devam ediyor. Üstelik "kaplumbağa öncesi"nden çok daha hızlı ve çok daha fazla tarihi ve doğal çevreyi tahrip ederek... Marmaris'te, geçen yıla kadar yöre halkımn ve turistlerin denizden özgürce yararlanabildikleri "Pamucak Orman Içi Dinlenme Parkı"nın yerinde bugün dev turistik tesislerin inşaatlan sürüyor ve ağaçların tümüne yakını kesilmiş. Devletten "döviz getirecek" diye kiralanan bu "ormanlık alan" artık makilik bile değil. "Yeşil Marmaris" griye dönüşüyor. Bir çimento fabrikası da gazetelere "gri sanattır" diye reklam veriyor. Turistler bu "sanatımızı" mı görmeye gelecekler? Turizm değil, ama insan "patlıyor"... Kıyılarımızdaki daha pek çok orman alanı bu tür tesisler için kiraya verilirken, ortaya çıkan yapılann doğal çevreyi katlederek yükselmeleriyle Denetleyici organ yok Yürürlükteki mevzuat içinde turizm yatınmlarımn ne tür özellikler taşıması gerektiğine dair en derlitoplu olanı "Turizm Yatırırnlan ve Işletmeleri Nitelikleri Yönetmelıği"dir. Özellikle Turizm Bankası'ndan kredi alarak tesis kurmayı amaçlayan yatınmcılar, mimari projelerini bu yönetmelikte belirlenen "asgari nitelikleri" sağlayacak şekilde düzenletmek zorundadırlar. Çünkü "turizm yatırım belgesi" alınmadan kredi hakkı elde ediİememektedir. Bu belge için de mimari proje, anılan yönetmeliğe uygun olmalıdır. Yönetmelik, her türlü turizm tesisinin "dünya turizm standartlannın gözetilerek" kapsaması gereken özelliklerini, gerçekten son derece başarılı bir sistematik içinde ele almıştır. Ne var ki "Türkiye'nin kültürel ve doğal zenginliklerinin gözetilerek planlama yapılmasına" yönelik bir önlem yoktur. Sadece, yönetmeliğin 7/b maddesinde bu yönde bir küçük "önerme" vardır. Madde aynen şöyledir: "Bu yönetmelikte belirlenmiş olan nite Sonuç Turizm geürlerinin arttınlması için doğal ve kültürel çevreyi yok etme pahasına yürütülen hızlı tesisleşme, beklenenin tersi bir sonuç doğurabilecek çizgidedir. Yabancılann ülkemizi seçme nedenlerini oluşturan en temel öğeleri ortadan kaldırmak, sanıldığının aksine, yataklann boş kalmasına da yol açabilecektir. Öte yandan, döviz uğruna kültürel kimliğimizi ve doğal zenginliklerimizi yok etmeye de kimsenin hakkı yoktur. Gelecek turizm sezonuna kadar bu yönde gerekli yasal düzenlemeler hemen yapılmalı, kentlerimizden sonra kıyılanmızın da betonlaşmaması için konu "basite" ahnmamalıdır. OKT4Y AKBAL EVET/HAYIR Leylekler ve Adaylar OKURLARDAN Sorumsuzluk mu çaresizlik mi? Trabzon ili Arsin ilçesi sakinleriyiz. Yöremiz yazları özellikle tatil günleri insanlarla kaynaşmaktadır. Bu durum için çevremizi özenle korumaya çalışırken oysa şimdi çevreye mikrop saçmakla ününü duymaya hazırlanıyoruz. Ve her gün biraz daha tedirgin olmaktayız. Seden? Yurtdışından ihraç edilip Trabzon limanmdan sevkiyatı yapılan koyunların büyük bir kısmı limana ölü olarak çıkmaktadır. Ve bu durum basma bir süre yansımıştı. Önceleri bu leşler yerleşim yerlerinden uzak yerlere getiriliyordu. Şimdi ise mevkilerimizin en güzel yörelerine, bu yer TrabzonRize karayolu ile deniz arasındaki üç beş dönümlük bir yerdir. Burada bu işlem Temmuz 1987 tarihinden itibaren devam etmektedir. Açılan sağlıksız foseptik çukurlara gömülen bu leşler gömülürken ilaçlanmamakta ve gerektiği gibi sağhklı bir şekilde gömülmemektedir. Bizler 3.8.1987 tarihinde Çevre Sağlığı Müdürlüğüne. Kaymakamhk ve Belediye Başkanlığma bilgi mahiyetinde on dört imzo ile başvuruda bulunduk. Bu güne kadar bu işlemin devam ettiği hazırlanmış çukurlann leşleri beklediğini görmekteyiz. Çevre sağlığı görevi nedir? Mevkimizde yaşları 110 arası elliye yakın çocuk bulunmaktadır. Çocuklarımız hastahk tehlikesi ile basbaşa bulunmaktadır. Sayın yöneticiler, sizler bunlarla ilgilenmezseniz, bizim gelecek için hazırladığımız bu çocuklarımızın hayatlarım ölümle tehdit etmeye kimin hakkı var. Kime başvurmamız gerekiyor? ÇEVRE SAKİNLERİ belgelemesi üzerine 14.7.1987 gün 24281/İ4 sayılı Yönetim Kurulumuz karan ile 1.1.1987 tarihinden itibaren aylıktan çıkarılarak annesi Emine Erdoğan ile kardeşi Hakkı Erdoğan'ın aylıkları tadilen yükseltildiği görülmüştür. Tadil kararımız aylıklarınm ödenmekte olduğu tzmir Bölge Müdürlüğümüze 15.7.1987gün Öd. 16/İzmir 56.2 sayılı liste ekinde gönderildiği kayıtlarımızın tetkikinden anlaşılmıştır. Yeni karanmıza göre aylıkları ödenmemis ise veya bir adres değişikliği söz konusu ise ödeme yapılmak üzere İzmir Bölge Müdürlüğümüze müracaat etmesi gerekeceğine bilgi edinilmesini rica ederiz. EMEKLİ SANDIĞ1 GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Kerrte Allahaısmariadık der gibiydiler. Durmaksızın gökyüzünde dönüyoriardı. Akşamüstünün kuşlanydı bunlar İstanbul1 dan ayrılıp uzaklara gitmeye hazırlanan leylekler... bir türlü aynlamıyorlardı kentin üstünden, bir daha, bir daha dönüyorlardı, süzülüyortardı, yükseliyorlardı. Sonra tek sıra oldutar, bir dahaki ilkyazda geri dönmek üzere çok çok yükseklerden çekip girtiler. Eyiül sonları her zaman huzünlüdür. Okullar açılır, sokaklarda kara önlüklü çocuklar koşuşur, taşıtlar her zamankinden daha kalabalıklaşır, ince yağmurlar düşer, insanlar daha telaşlı, daha kuşkulu ordan oraya gider gelir. Belki başka zamanlarda da gündelik yaşam böyledir, ama eyiül sonlannda daha çok göze batar. Üstelik erken seçim dalgası içindeyiz bu eyiül sonu günlerinde... Erken mi, hızlı mı, acele mi, ne derseniz deyin! Garip hir seçim daha yaşayacağız. Demokratik yöntemlere aykırı bir duruml Ne önseçim var, ne tabanın gerçek özlemlerini, isteklerini dile getirmesi var ne de değişik bir ses, çağdaş bir anlam getirebilecek insanlara yöneliş var... Gazetelerde çıkan aday adaylannın adlarına bakıyorum, belli partilerin belli kişileri yine ön yerleri alacağı benziyor! Çeyrek yüzyıldır adlarını duyduğumuz, bir tek başarılı işlerine tanık olmadığımız insanlar bir kez daha halkımızın temsilcileri olarak parlamentoya girmeye hazırlanıyorlar Oysa parlamentoya "taze kan" gerekiyor; aydınlardan, emekçilerden, genç, değerli insanlardan gelecek bu taze kan, taze güç... Ankara'da böyle genç, uyanık, yurtsever aday adaylarıyla karşılastım. Ama hiçbirinin listelerin ön yeıierine gelebilme umudu yok. Parti merkez kurulları, 83 seçiminin milletvekilleri, 12 Eyiül öncesinin ünlü adları yeni yetişen genç, dinamik polrtikacılara yer bırakmıyor. Ortanın sağındaki altı parti ile solundaki tek partinin aday listeleri bir açıklansın, göreceksiniz yine eski adların önemli bir ağırlık oluşturduğunu... Otelin önündeki kahvede Ekmekçi ile oturuyoruz. Sağımız solumuz aday adayı!.. ANAP'lılar, SHP'liler, DYP'liler.. Biri yaklaşıp Karadenız'in falan ilindeki durumu anlatıyor. "ille de şu kişi ön yeri almalı, yoksa parti seçimi yitirir" Bir bilim adamı var orda aday olacak, onu soruyoruz, "Olmaz" diyor, "seçilemez"... Başka biri heyecanla yaklaşıyor, cebinden bir kâğıt çıkarıyor, milletvekili olunca Mecliste neler söyleyecek, hangi önergeleri verecek, şimdiden hepsi hazır! Ne var ki listelerin en alt sırasına girebilmesi bile büyük şans işil Derken bir grup geliyor, upuzun masalara yerleşiyor, genç bir bakanın çevresini sarıyorlar. Gözlerde umut ışıkları yanıp sönüyor. Milletvekili olmak neden bu denli çok istenir? Ne demiş Aziz Nesin: "Milletvekilliği, işi olmayan adamın işi"... Ben bu kadar hor görmüyorum milletin vekili olarak parlamentoya girmeyi... Ulusun yazgısı orada yazılıyor. Ne var ki milletvekili olmaya kalkışanlar önce kendilerini kendi içlerinde bir sınavdan geçirmeIkjirler, daha doğrusu biraz düşünmelidirler: "Ben milletvekili olursam bu ulus no kazanır? Benim bilgim, görgüm ne? Hangi konuda uzman sayılınm? Halka yarahı olabilir miyim? 55 milyonluk bir ulus içinden seçilecek 450 kişinin arasına girmeye hak kazanacak ne yaptım? Hangi ürünü ortaya koydum, hangi başanları elde ettim?" Milletvekilliği büyük sorumluluk isteyen bir görevdir. 83 seçimiyle Meclise atananlardan kaçı ulus ve yurt yararına başarılı hizmet verdi? Doğrusu ya, ben bir partide söz sahibi olsam, 83 seçimiyle Meclise gelenlerin çoğunu bu seçimde listeye koymazdım. Milletin vekili olmaya yaraşan kişiler parmakla sayılacak kadar azdı 83 seçimiyle oluşan Mecliste... Bir hafta önceyi anımsadım bu düşüncelerle çevremi seyrederken... Ankara'da gökyüzü kurşun rengi bulutlarla kaplı. Güneş bir çıkıyor, bir gidiyor. İstanbul göklerinde süzülerek uçuşan kuşlardan, o güzel leylek sürüsünden burada bir iz bile yok!... İstanbul üstünde durmaksızın dönüp kente Allahaısmarladık diyen leylekler nerelere vardılar? Eylülleri, ekimleri, seçimleri, adayları bizlere bırakıp hangi güzel sıcak üikelere kaçtılar?.. Emekliye yanıt 9.9.1987 tarihinde gazetenizin okurlar köşesinde "dokuz aylık bürokrasi" başlığı altında çıkan Emine Erdoğan'tn (24.247.080) sorununa değinen yazınız üzerine dosyası üzerinde yapılan incelmede babasından yetim aylığı almakta olan Cemile Erdoğan'in emekliliğe tabi göreve girdiğini Gazetecıye, Taksım. Cırıangir. Beşıktaş, Ortaköy semtlennde ınsaflı evsahibinden. yaşanabılir minik KİRALIK DAİRE ARANIYOR 10 00 12 00 / 14 0 0 1 7 00 arasrda 512 05 05 / 513 BAYANLAR çocuk bakarak İngilizce öğrenmeyi ancak AuPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 158 53 42 Ingilterede AvPairlik organizasyonu bizim işimizdir. Derin Limited Şirketi lslanbul 158 53 42 ILAN ADALET BAKANLIĞINDAN Bakanlığmıı/da açık bulunan 200 adet 9. dereceli kadrolara kazananların yüzde onu bayan olmak üzere yazılı ve mülakat sınavları ile adli yargı hâkim adayı ahnacaktır. tsteklilerin; 1 2802 Sa>ılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 8'nci maddesinde belirtilen nitelikleri taşımaları, 2 Bir Türk Hukuk Fakültesi'nden mezun olmalan veya Yabancı bir Hukuk Fakültesini bitinp de Türkiye'deki Hukuk Fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başan beUesi almış olmalan, 3 31.1.198 7 tarihinde 30 yaşıru bitirmemiş. 1957 yılı şubat ve daha sonraki aylarında doğmuş olmalan (18 yaşından sonraki yaş düzeltmeleri nazara alınrnayacaktır.i 4Yazılı sınav 28.11.1987 cumarlesi güniı saaı 10.0014.00 arasında Ankara. İzmir ve İstanbul Hukuk Fakülteleri salonlarında yapılacakıır. 5 Yazılı sınavlar 23.9.1983 tarih. 18170 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmeliğin 10'ncu maddesinde belirtilen ders konularından yapılacaktır. 6 İsleklilerin Ankara'da B3kanlık Adaylık Bürosu'ndan, İzmir ve İstanbul'da Cumhuriyet Savcılıklarına şahsen veya dilekçe ile başvurarak imza karşılığında sınava giriş formlarını alıp (daktilo ile) tamamlamalan ve en geç 20.11.1987 cuma günü sa"at 17.30'da Bakanlıkta bulunacak şekilde postalamaları ve şahsen teslim etmeleri şarttır. Postadaki vaki geeikmeler nazara almmayacakıır. 7 Yazılı sınava giriş kartlannı 25. 26. 2~ı Kasım 1987 günleri AnkaraMa girecek olanlar şahsen Bakanlık Adaylık Bürosu'ndan. İzmir ve İstanbul'da girecek olanlar a\ ru günlerde o yer Cumhuriyeı Savalıklarından alacaklarJıı. Epengle Yıllardır KadHeye Adını Veriyor Epengle, döşemelik ve perdelik kadifeyi Türkiye'de ilk dokumanın gururunu taşır. Yıllardır, rengiyle, deseniyle, sağlam dokusuyla kadifenin güzelini, yakışanını dokumada ileri teknolojisiyle önderdir. Epengle kadifedir. Mobilyayı gösterjp güzelleştiren kadife. Yıliar geçer Epengle kalır. Onun için kadife, her zaman adıyla alınır, Epengle alınır. ' Epengle, kendini yeniledi, kadife yenilendi modada. Canlı renkleri, yumuşak fuşesiyle kadife şimdi Epengle'de yaşıyor. AKUPUNKTUR DERNEĞİNDEN DUYURU Derneğimizin amaçlarından biri olan eeitim çalışmalarına katılabilmek için bu konuya ilgi duyan hekim arkadaşlanmızın derneğimize üye olmalan gerekmektedir. İlgilenen hekim arkadaşlanmızın dernek merkezine mnracaatları rica olunur. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. NÜZHET ZİYAL Yön. Kıır. Bsk. YrtJ. Dr. BAHA ÇELİK Ortaklar Cad. Onur Ap. K: 1 D: 2 Mecidiyekoy/İST 16618141585282 Yıllardır, Epengle dokuyor, Türkiye kadifeleniyor. ÖZCÜRLÜK i DEMOKRASİYİ ÇİZMEK... SELDA BAĞCAN " BEYOĞLU ATLAS SİNEMASI 3 EKIM 1987 • 21.15 • GİŞE TEL. 143 75 76 • Epengle, bir FENİŞ Holding iştirakidir. Epengle " İhtisasım Kadife"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle