19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Dİ bırakıp Siyasal BilgDer Fakültesi'ne girdim" diyor. Sonunda amacına vanyor, fakülteyi bitirip önce maiyet memuru, sonra da kaymakam oluyor, hatta "valilik beklenülerine" giriyor, Tokat Vali Yardımcısı oluyor. Fakat "Temmuz 1983'te, yasal bak arama yollarının kapalı tutulduğu o dönemde, yasal, gerçekçi, sağlıklı ve tarafsız bir araştırma ve sonışturma yapılmadan hiç bir haklı ve geçerli oeden gösteriimeden, herbangi bir savunma hakkı tanınmadan, bazı kimselerin baksız, geçersiz ve yersiz suçlamalanna dayanılarak" taparcasına sevdiği mesleğinden ahnıyor, Niğde Teknik Tarım Müdürlüğü'ne memur olarak veriliyor, bunalımlar içinde ve onur kıncı etkiler altında bir köşeye oturuyor. Sayın Yılmaz, bu durumun "Bulgaristao'daki Tnrklerin durumnndan çok daha kötii, çok daha beter ve çok daha önemli olduğunu" belirtiyor mektubunda. İkişer kez tçişleri Bakanhğı Musteşan ve Personel Genel Müdürü ile görüşmüş, üç kez bakanhğa dilekçe vermiş... Bir sonuç yok. "Incelensin durumum" diyor sayın okurumuz, "Hatah bir davranışım bulunursa Türk vatandaşlıgmdan çıkanlmaga hannm." Işte, okurumuzun durumunu özetle yansıttım, elimizden başka ne gelir ki! Ancak şunu da eklemek zorundayım, dilekçe, çok etkileyici bir dille kaleme ahnmıştır, duygulandırıcıdır, yazannın, çocukluğundan beri dilekçeyi şiir ve deneme gibi bir yazın türü olarak benimsediği anlaşılmaktadır. ODTÜ Mimarhk Bölümü'nden Sayın Aydan Keskin Balamir, gönderdigi mektupta, yazılanmda "zaman zaman mimaruga da" yer verdiğim için, ilgileneceğimi düşunerek, Göreme'deki cam piramitler konusunda uzunca bir yazı yollamış bana, "Turizm ve Kiiltür Bakanlığı'nca Göreme'de gerçekleştiriimiş cam piramitier (tasarım ODTU Endustri Tasarımı Bolumu öğretim üyesi Ali Nejat Erten'in) basında epey konu edildi" diye başlıyor yazı ve özellikle Cumhuriyet gazetesindeki haberi ve yorumu ele alsrak şöyle sürüyon "Temmuz ayında Cumhuriyet gazetesinde kttçük bir haber yer atdı, 'Cam piramitlere tepkiler sürüyor' başlıgı altında, yöreye gelen turistlerin, 'Böyle yeni yapılarla karşılaşacağımızı bilseydik hiç gelmezdik' dediklerine ilişkin bir haber." Bundan sonra da önemli bir mimarlık sorununa değiniyor Sayın Balamir: "Cam piramitlerin eleştiriden muaf oldulüannı soylemek istemiyorum. Konu polemiğe son derece yatkın; bir kere ver aldıgı larihi çevre nedeni ile, önemli bir uyum sorunu ile birlikte çıkıyor karşımıza. Ne var ki uyum, var olan çevre ile benzeşerek de sağlanabilir, karşıtlık oluşturarak da... Bir tercib sorunu ile karşı karşıyajız." Peki, hangi anlayış yeğlenmiş bu cam piramitlerde? Şöyle açıklvyor Sayın Balamir: "Cam piramitier görsel referanslarını çevredeki peri bacalarından almakla birlikte, malzemesi ve ttslubu ile karşıtlık yolunu seçen bir yonım." Bu tümcede biraz durakladım; çünkü doğa görünümü ile insan elinden çıkmış bir yapı arasında elbet malzeme ve biçem aynmı olacaktır. Bunu soylemek bile gereksizdir sanırım. Çunkü doğa. peri bacalarında cam kullanmamıştır. Bir doğa görünümü söz konusu olduğuna göre, bunda herhangi bir biçemin düşünülmesi de olanaksızdır, biçem insana ilişkindir. Ama Sayın Balamir, "Eıeştiri geleneginin kaçınılmaz çoksesliliği içinde, belki de tek ortak göriiş, Göreme'deki lercihin çagdaş ve yenilikçi olduğu, kolaya ve ucuza kaçmayıp zoru gogüsleyerek, çağın mimarlık külturünü yakalamaya çalıştığı olacaktır" diye sürdurüyor sözlerini. Mimarhk tarihi açısından verilen yararlı bilgiler dışında, bu yazının en çok iki yeri ilgilendirdi beni. Birincisi, ortaya çıkan eleştiriler içinde Cumhuriyet gazetesinin haberini ve yorumunu suçlayış biçimidir. "Doğrusu, nasıl olup da ilerici çağınşımlar taşıyan bir tasanma Cumhuriyet gazetesinin olumsuz tavır takınıp, sözgelimi Tercüman gazetesinin bu fırsatı kaçırdığını anlamak kolay değil" sözleri açık bir suçlamayı içeriyor; "Piramitlerin yapımı Özal hükümeti dönemine rastladığına göre, çare yok, taşlanacak" tümcesi ile de bu suçlama politik bir içeriğe kavuşturuluyor. Gidip görmedim, ama bu cam piramitier, var olan çevre ile benzeşerek bir uyum arama anlayışına dayandığına gore, böyle bir uyumu karşıtlık oluşturarak gerçekleştirme anlayışına bağh bir kimse, neden Özal hükümetine karşı olmanın bir fırsatını ele geçirmiş sayılsın? Sayın Balamir'in şu sözlerini okuyunca, bir kuşku düşüyor insanın içine: "Biçimlerin kendi başlanna anlam yfiklü olduğu ve evrensel içerikler çağırıştırdığı görüştt ilk bakışta inandırıcı gözükiiyor. Ne var ki, çagdaş ve yenilikçi bir biçimin (cam piramitier) ilerici bir çevrede (Cumhuriyet gazetesi) tepki ile karşılaşması, eger absiirt degilse, inançlarla biçimler arasında kurulan ilişkide teorik bir yartlışlığa işaret ediyor olabilir." Ben, Cumhuriyet gazetesinin, bu konuda, inançlarla biçimler arasındaki ilişkide böyle bir teorik yanlışhğa düştüğünü hiç sanmıyonım. Çünkü cam piramitlerin eleştirisi, siyasal bir inançla uzaktan yakından ilişkili değildir. Gerçekte sanat yapıtlan ile siyasal inançlar arasındaki ilişki konusu çok karmaşık bir konudur. Üstelik bu cam bacaların bir sanat yapıtı olup olmadığını da bilmiyoruz. "Benim yaptığımı begenmedin, öyle ise sen ilerici degüsin" savında teorik bir yanlışuk vardır. Yazıda beni ilgilendiren, hatta şaşırtan ikinci yer ise, Sayın Balamir'in sondaki şu sözleri oldu: "Cam piramitleri heniiz gidip görmedim." Gitsin görsün de gene konuşahm diyeceğim ama, bana bu yazıyı, cam piramitlerin yapımcısı Sayın Ali Nejat Erten gönderseydi daha iyi olurdu demekle yetineyim şimdilik. Ya da Ali Nejat Erten, bu cam piramitleri gören bir arkadaşını araya koysaydı. Çünkü Aydan Keskin Balamir'in, görmediği bu yapılar üstüne söylediklerinde hiç bir inandırıcı yan yok. Sadece siyasal bir polemiğe girmek istemiş, o kadar. Bizim gazetedeki haber ise, turistlerin bu cam bacalar karşısındaki tepkilerini yansıtıyordu. Ya ne yapacaktık? Aydan Keskin Balamir'i kızdırmamak için, turistlere bu cam bacaları övdürecek miydik ? 21 AĞUSTOS 1987 Mektuplar MELÎH CEVDET ANDAY Okurumuz eski ka>inakam ve vali yardımcısı Sayın Osman Yılmaz, Bolu'dan yolladığı mektupta şöy.e diyor: "Sayın ANDAY, Her zaman oldugu gibi Cumhuriyet gazetesindeki son "Dilekçe Üstune" başlıklı yazınızı da ilgiyle okudum. Dilekçenin de bir "yazın türü" olabileceği yaklaşımınızı yerinde buldum, görüşünüze katıldım. Ben ta ilkokul çağlarımdan beri (1950'ler) dilekçe üzerinde önemle ve özenle dururum, dilekçe>i anı, mektup, hatta şiir ve deneme gibi bir "yazın türü" olarak kabul ederim. özellikle dilekçenin devlet bürokrasimiz içerisinde çok önemli bir yeri ve etkenliği vardır. Yeter ki dilekçe verilen kimse okuma zahmetine katlansın ve yazılanları anlasın. Dilekçe çok önemli bir anlatım biçimi ve etken bir yazın türüdür. Bürokratik durumumla ilgili olarak bundan sekiz ay önce Cumhurbaşkanlığı'na (beş tane), Meclis Başkanhğı'na, Başbakanhğa, Içişleri Bakanlığı'na (Bakan ve Müsteşara), Ulusu'ya, Türk 1dareciler Derneği Genel Başkanhğı'na, Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanhğı'na vs. göndermiş olduğum dilekçemin bir nüshasıru da sizlere sunuyorum. Konusuyla ve yazımıyla ilginizi çekeceğini sanıyonım. Mutluluİc dileklerimi ve saygılanmı sunarım" Yedi sayfa tutan dilekçeyi, konusunu öğrenmek için okudum, "yazım" eski dildeki "imlâ" sözcüğünü karşıladığından onunla ilgilenmedim. Yazım yanlışları çok yaygın. Okurumuz kaymakam olmayı daha çocukluğunda kafasına ko> muş, "Dunyada ve yaşamda en biiyiik arzum olan Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okumak ve kaymakam olmak için Tıp Fakültesi YARIN REFERANDUM VE DEMOKRASİ PANELI 6 Eylül referandumunda verilecek oylar, birkaç politikacıya sıyası haklarının iadesının değil, demokrasiyle keyfi uygulamalar ve özgürlük ile baskı arasındaki tercihın ıfadesı olacaktır; bu nedenle Referandum'da EVET, Anayasa'ya HAYIR diyoruz!. GÖRÜŞGÛNAUNTERİ 22 Ağustos 1987 Saat: 17.00 Moda Sineması AZİZ NESİN, ŞÜKRAN KETENCİ, H.BASRI BABAU, ALİ TAYGUN, ÇAĞATAT ANADOL ^ I J A pcngucn W Turizm Denlzcillk San. ve Hc. Ltd. Ştl. MAVİ YOLCULUK'A GELİN Taksitle, Tam Pansiyon 250.000 TL.'ye GÖKOVA'da tatil yapın. Merfcez: Cevat Şakir Cad. Kvteştor Pas# 1A BODRUM. / W: (6141) 196S Ttx: 52915 M T H * . ARADA BİR ARltNAN Mustafa Kemal Atatürk'ün din ve devlet hakkındaki düşünceleri, "'Türklslam Sentezi"nin çok guncel oldu'ğu bugünlerde, çeşitlı yer. lerde, çeşitlı ve çelışkilı yorumlarla yayımlanmaktadır. Atatürk'ün en büyük erdemlerinden biri olan akılcılık ve halkla (mılletle) bütünleşme bence din konusunda da gecerlidir Bakınız 1923 yılında bu konulan ulusuyla ve gazetecilerle nasıl karşılıklı konuşuyor ve bu konuşmayı "Büyük Nutuk"unda nasıl anlatıyor: "...Vbni anayasanın ikinci rnaddesmin başında Türkiye devtetinin dinr. Dini İslamdır' cümlesıdir Bu cümle daha anayasaya geçmeden çok evvel Izmlt'te, istanbul «e izmit basın mensupları ile uzun bir soyleşımız sırasında muhataplanmdan birinin (x) şu sualıyle karşılaştım: 'Yeni hükümetin dini olacak mı?' Itiraf edeyim ki bu soru ile karşılaşmayı hiç de arzu etmıyordum. Sebebi pek kısa olması lazım gelen cevabın, o günkü şartlara göre ağzımdan çıkmasını henüz ısterniyordum. Çünkü tebası arasında çeşitlı dinlere bağlı unsurlar bulunan ve her din mensubu hakkında adılane ve tarafsız muamelede (işlemde) bulunmaya ve mahkemelerinde tebası ve yabancılar hakkında eşıt adalet uygulamaya yükumlü olan bir hükümet, duşünce özgüriüğüne ve vKdan gözetmeye zorunludur. Hükümetin bu olağan sıfatımn, kuşkulu anlam çıkmasına (athna) neden olacak sıfatlarla kısıtlanması elbette doğru değildir. 'Türkiye devletının resmi dili Türkçedir' dediğimiz zaman bunu herkes anlar. Hukumetle resmi işlemlerde, Türk dilinin geçerlıkte olması gereğıni herkes doğal buiur. Fakat, Türkiye devletinin dini, dinı İslamdır' cümlesı aynı suratle mi anlaşılacak ve kabui edilecektir? Bu doğal olarak açıklanmaya ve yorumlanmaya muhtaçtır. Efendiler, gazetecı muhatabımın sualine; hükümetin dini olamaz diyemedim. Aksini söyledim: Vardır efendım, islam dir.idir dedim. Fakat hemen arkasından islam dini, düşünce özgüriüğüne sahiptir' cümlesiyle cevabımı açıklamak ve yorumlamak gereğini hissettım Demek ıstedim ki, bu hükümet duşünce ve vicdan gözetmekle bağımlı ve sorumlu olur (rıayetle mukayyet ve mükellef olur). Karşımdakı (muhatabım), verdiğim cevabı şüphesiz akla uygun bulmadı ve sualini şu şekılde tekrar ettı: Yani hükümet, bir din ile bağlı olacak mı? (tedeyyün edecek mi?) Edecek mı etmeyecek mi bılemem. Bugün var olan yasalarda aksine bir şey yoktur Şu halde Paşa Hazretlerı, bir konu hakkında herkesin inanç ve düşüncesine göre bir fikır ortaya koymak hususunda hükümet beni sınıriandıracaktır veyahut cezalandıracaktır Dıyecek ki, sen bu hususta hükümetin düşundüğu gibi düşunmüyorsun Hükümetin düşundüğu gıbı hiç kımsenın duşünmeye zorunluluğu yoktur Hakıki özgürlüğün geçertı olduğu bir memlekette, vicdan özgürluğü vardır veyahut yoktur. Olduktan sonra bunu düşunmek doğru değildir Vıcdanınm gerektirdtğinı söy/er. Herkes kendı vicdanını susturmaya olanak bulacak mı? Toplumda özgürlük bağımlıdır (Heyetı ıçtimaiyede hürriyet mukayyettir). O da bir ferdin değil, toplumun bütününün ortak çıkan gereği olarak yasalar iledır. Vicdan özgürlüğünüzü ne dereceye kadar kullanabıleceğmiz konusu yasalarla anlaşılır" (xx) diye geçen söyleşıyı seneler sonra anlatırken Ataturk aynen şöyle der: "O zaman iki şey dCışündüm. Biri yeni Türkiye devletinde her reşıd, dinini seçmekte serbest olmayacak mı? Diğerı Hoca Şükrü Efendı1 nin (xxx) 'Bazı büyük bılgin arkadaşlanmızla birlikte düşündüklerimizi şeriat kitapıannda bulunan belli (muayyen) yerleşik İslam hükümlerini yayımlarken... yanıttıldığı maalesef görülen, İslam fikirlerinı aydınlatmayı gerekli bir borç kabul ettik' gırışınden sonra anılan 'Hilafetı islamiye. emri dini (dının emirlerini) hıfz ve harasette nübüvvete halef olmaktadır (koruma ve yaymakta peygamberliğe halef olmaktadır) şeriatı oturtma (yedeştirme) (ikameı şeriat) konusunda Resulüekrem Efendımiz tarafından vekildir' sözlerini. Halbuki Hoca'nın sözlerini uygulamaya koymak (tatbike kalkışmak) milletin hâkımiyetini, vicdan özgurluğünü kaldırmaya çalışmaktır. 'Bundan başka Hoca'nın bilgı hazınesi yezıtler zamanında yazdırılmış ve baskı idaresıne ait formülleri kapsamıyor/nuydu? O halde düşünülen detillen (mefhum ve medlulü) artık herkesce tamamen acıklanmış olan devlet ve hükümet deyişlenni (tsbirierini) ve M/flef Meclislerinin görevlerını din ve şeriat kisvelerine bürüyerek kim ve niçin yanıttılacaktır? (iğfalolunacaktırj" diyen M.K. Atatürk'ün bu sözleri bugün hâlâ geçerlı değil mı? Bu sözlerin üstünden sanki 60 yıl hiç geçmerniş gibi. Bu olaylar yaşanmamışçasına yine Hoca Şükrü Efendiler aynı fikırleri tekrarlamıyorlar mı? Bıraz daha çok okuyabilip, tarihten ders alabilsek, "Atatürkçulüğü lafla değil de onun söyledıklerini okuyarak çünkü ben Türkiye'de kaç kişinin Atatürk'ün Söylev ve Demeçlerini, Büyük Nutuk'unu okuduğundan kuşkudayım düşüncelerini anlamaya çalışarak "Atatürkçüyüz " dıyebılsek, herhalde Hoca Şükrü Efendiler'e karşı tutumumuz daha farklı olurdu ve 64 yıl sonra da biz artık çagdaş ve ilerici bir toplumuz diyebılirdik. (x) "ileri" gaıetesı muhabin Kıtıçzade Hakkı Bey (xx) G.M.K. Atatürk'ün 1923 Eskışehtrlzmıt Konuşmaları An Inar (xxx) Hoca Şukrv Efandı, 7923 te TBMM'öe mılletvekılıdır Ataturk 1923 te sözu geçen konuşmalann yszıldığı yurt gezısıne (14 Ocak 1923) çıkar çıkmaz Hoca Şükrü Efendı bir kıtapçık (nsale) yaytmlar (15 Ocak 1923) Kıtapçığın evvelden bastınlmış, ama dağıtımı ıçm Atatürk'ün Ankara'dan uzaklaşmasınm beklenmış olduğu, kıtapçığın uzennde sadece 7339 (1923) tarıhı olmasından ve Ataturk Ankarg dan aynlır aynlmaz butun Meclıs uyelenne dağrtılmasından beMdır Devletin Dini ILAN KOCAELİ İCRA TETKİK MERCİİ HÂKİMLİĞİNDEN Esas: 987/349 Karar: 987/518 Kocaeli Kemalpaşa mah. Kapanonü no: 17'de kasaplıkla iştigal eden Tahir Yücetaş'a talebi gereğince mahkememızce 2 aylık konkordato mehli verilmistir. Konkordato komiseri olarak Kocaeli barosu avukatlarından Av.lbrahim önen'ın tayin edılmesıne, keyfiyetinı ilamına, gerekli yerlere muzekkere yazılmasına, kararımızın ilamından ıtibaren bu şahısdan alacakh bulunanların 7 gun içinde ıtiraz etmeleri ilan olunur. 13.8.1987 Basın: 8298 İLAİS BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HAKİMLİĞÎNDEN Dosya No.: 1985/680 Davacı Çetin lpekçiler tarafından mahkememize açılan vasi tayin davası sebebıyle, Tekirdağ, Malkara Yenımah. H.107, C.004/02, S.72'de nufusa kayıtlı ve halen Bahçeliev ler Çalışlar cad. 1/5'de ikâmet etmekte iken Kumburgaz köyu Serhat Sitesi A.Blok No.29'da ikâmet eden N4AHCUR SEHER FERAY ÜNAL'a istanbul Barosu avukatlanndan Av .Altan An (Yamanturk)un vasi olarak 6.7.1987 tanh 1987 1158 sayılı kararla mahkememizce vasi olarak tayin edilmiş olduğundan ıtırazları olan kanuni suresi içerisinde itiraz etmeleri aksi takdirde kesinleşmiş olacağı ilanen tebhğ olunur. 4.8.1987 ILAN SARIYER SULH HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN Sayı: 987. 509 Mahkememızce 987 509987 / 5% sayılı kararla mahçur Şaban Bostan'a, Ibrahım Balcı'nm vasi tayinine dair verilen karar ilan olunur. Basın: 8309 Baby sitter Tel: 37253 ESKİŞEHİR Ingıltere'de AuPairlık organizas>onu bızım işimızdir. Derin Limited Şirketı, htanbul 158 53 42 1727 yaşlarında bayanlar İngiltere'de çocuğa bak, karşıhğında İngilizce öğren J58 53 42 İngiltere'de Ingilızceyı ucuz oğrenme ımkânını şirkeıimiz sağlar. Denn Limited. 158 53 42 Dershaneye yetenekli oğretmenler 158 28 23 Bayanlar çocuk bakarak İngilizce oğrenmevi, ancak 4uPairlik yaparak gerçekleştirebiürsiniz. 158 53 42 MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN MALİYE MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI Maliye \e Gümrük Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlıgı'nca 5 Ekim 1987 pazartesi gunü saat 09.00'da Ankara ve tstanbuı'da Maliye Mufettiş Yardımcıhğ] Giriş Sınavı açılacaktır. SINAVA KATILABILMEK IÇtN a) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak, b) 1.1.1987 tarihi itibariyle 30 yaşını doldurmamış bulunmak, c) Siyasal Bilgiler, Iktisat, Hukuk, tktisadi ve Idari Bilimler Fakültelennden, tktisadi ve Ticari Üimler Akaderoileruıden, (veya eşıtleri olan yurtdışı faküıte veya Yüksek Okullardan) birinden mezun olmak gerekmektedır. Sınavlara giri} şartlarını ve sınav konularını gösteren kitapçık ile başvuru formu vukanda belirtilen eğitira kurumlarından, Ankara'da Teftiş Kurulu BaşkanlıgYndan, İstanbul ve tzmır Defterdarhklarında Maliye Mufettişlerinden sağlanabilir. Isteklilerin gerekli belgelerle birlikte en geç 25 Eylül 1987 cuma günü çalışma saati bitiraine kadar Teftiş Kurulu BaşkanlığVna bızzat veya posıa ile basvurmaları (postada vaki gecikmeler dikkate alınmayacaktır) gerekmektedir. llan olunur. (Basın: 22369) T.C. ALTINTAŞ SULH CEZA MAHKEMESİ'NE Aİ T KARAR ÖZETİ Altıntaş ilçesi Dumlupınar bucağı Belediye Ekmek Fırını mustecırlığı yapan Mustafa oğlu, 1953 doğumlu YAKUP BAŞÇAM hakkında: Mahkememizin 25.3.1987 tarih ve 1987/20esas, 1987/59 karar nolu karan ile Gıda Maddeleri Tuzüğu'nun 304. maddesine aykın olarak ekmekte etıket yapıştırmayarak satışa arz etmek ^uçundan TCK'nın 398, 59 ve 72. maddesi gereğince toplam 26.666. 1 L. ağır para cezası ile cezalandırılmış, avrıca TCK'nın 402/1. maddesıne göre 2 av 15 gün süre ile meslek vesanatının tatiline, 7 gun muddetle iş\crın;n kapatılmasına, TCK'nın 402/2. maUdesınc gore tirajı 100 bınııı uzcrinde bulunan gazeteye suç duyurusunda bulunmas, ile ilan \apılması ıçın yeteri kadar hukum ozetınin Savcılığımıza levdıinc karaı verılmış, karar temyiz edilmeyerek, 29.4.1987 tanhınde keMnleşmıs>:ı. Basın: 27363 ILAN MERZİFON ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 1986/36 Davacı BağKur Genel Mudurluğu tarafından davalılar Abdullah Akbaş ve Rıza Özyerli aleyhıne açılmış bulunan 18.4.1979 gunu meydana gelen trafık kazasında vefaat eden 1348195 70 BağKur sigorta no lu Rasim Csîun'un olumü nedeniyle açılmış bulunao rucuan alacak da\asının duruşmasında: Davalı Merzifon Nusralıve Mahallesi Ergüven Sokak No. 368/19" da m'ikim Rıza Ozyerli adına çıkartılmış bulunan lebligatın iade gelr^lj olup vapılmış bulunan adres tahkikınde de adresi tespu edilemediğinden adına duruşma günunü davetiye yerine kainı olmak uzere ilanen tebliğı ıleduruşmanın bırakıldığı 20 10.1987 gunu saaı 10.45'ıe MERZ1FON ASLİYE HUKUK MAHKEMESı 1986/36 ESAS SAYILI DAVA DOSYASI DURUŞMASINDA HAZIR BULUNMASl ILAN OLUNUR. Basın: 26919 KONKORDATO KOMİSERLİĞİ'NDEN DUYURU Kocaeli Icra Tetkik Mercıi'nin 1987349E. ve 198"' 518 K. sayılı 7 12.8.198 sayılı karan ile iki aylık konkordato mehlı verilen ve Kocaeli Kemalpaşa Mah. Kapanonü No: 17'de kasaplık yapan Tahır Yucetaş'tan alacaklı olan gerçek ya da hukmi şahıslann alacaklarını tevsik eden belgelerle birlikte 25.8.1987 14.9.1987 tarihleri arasındaki YlRMİ GÜNLÜK sure ıçerisinde (CumartesiPazar hariç) her gun saaı 1415 arasında komiserliğın Izmit İstiklâl caddesi Seymen ışhanı Kaı: 4 adresindekı burosunda kayıtlanm yaptırmaları, bu süre ıçerisinde alacaklarım kaydettırmeyenlerin muzakereye kabul edilmeyecekleri, ilgıhlerındosyayı 14.9.198724.9 1987 tarıhlen arasında (tatil günlerı hariç) yukarıdaki adrestekı buroda aynı saatler içerisinde tetkik edebilecekleri, konkordato muzakeresınin 27.9.1987 pazar gunü saat 10.00'da İzmit Adliyesi durusma salonlarında yapılacağı, muzakereyı takıp eden ON GUN içensınde konkordaloya iltihak edilebileceğı hususları tum ılgıhlere duyurulur. Baiin: S297
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle