19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 6 TEMMUZ 1987 Kremüırde Latin dansları Ak bir eşarbım var artık. Onu bana tangoların hiç durmadığı bir gece yarısı "Madres de Plaza de MayoMayo Meydanı Analan"ndan Arjantinli Nora Morales vcdi. Kara giysiler giyip onu başıma bağlamalıyım. Ne zamana kadar Nora? "Öidüriilen, kaybolan çocuklannuz için meydanlarda yas tutmadığınuz bir dünya..." Peki Nora, eşarbımı başıma bağhyorum. Güneş, Kremlin Meydanı'nda büyük kongre binası önünde sere serpe uzanmış Amerikalı kadınları ısıtıyor, beni de. Yanı başımda uzun sarilerine sannmış Hintli kadınlar. Içlerinden biri alnıtna kırmızı bir yuvarlak yapıştınyor. "Nedir bu" diye soruyorum. "Bir Hint gelenegi," diyorlar, "Evli kadınlar kırmızı, dnllar siyah takar. Şimdi sen bizim Tiirk kardesimiz oldun." Şaşkınım. Ellerimi göğsümde kavuşturup başımı hafîfçe öne eğerek onları selamlıyorunı. Bir Doğu rüzgârı esiyor aramızda... Alnımda kırmızı yuvarlak, Kremlin Meydanı'nda dolaşıyorum. Az önümde bastonlu, çok yaşlı bir Amerikalı kadın yürüyor. Giysisi silme rozet dolu. Yaklaşıp rozetlerdeki yazüara, şekillere bakıyorum. Dünyanın yetmiş dilinde "banş" yazıyor o rozet lerde. Çok yaşlı, çok vakur, çok inatçı bir barış savaşçısı o. Kendi halinde bir ev kadınıyken, bir gün Vietnam'da savaşan torunu, iki bacağı kesik, kapısını çalmış, işte o gün karar vermiş, barış için savaşacak. Ölene dek! Barış olana dek! Giysisindeki yüzlerce rozetten birini çıkarıp bana uzatıyor ve "NökJeer Savap Son" yazüı rozeti göğsume takarken, o, hızlı adımlarla az sonv konuşma yapacağı kongre bidoğru vürüyor. MOSKOVA'DAKİ 4. DİJNY\ KADINLAR KONGRESFNDEN ÎZLENÎMLER IŞIL ÖZGENTÜRK POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Nice Çilelerden Sonra... 12 Eylül rejiminin de kapattığı halkevleri, bir süre önce mahkeme karanyla yeniden açıldı ve evterin çilekeşi Ahmet Yıldız'a teslim edildi. Bundan, aydınlanmız kıvanç duymalı. Halkevi düşmanhğı yeni değikjir. 1950'den sonra iktidara gelen Demokrat Parti de halkevi düşmanı idi. Bir yasa ile Hai1 Partisi mallarına el koyarken, haikevlerinin kapatılmasına o karar vermişti. Halkevleri birer küttür yuvasıdır, dokunmayın denilmiş, tınlayan olmamıştır. Haikevlerinin kapatılmasını savunan doksan dokuz partınin kapısını çalmış olan Fethi Çelikbaş otmuştu. Çelikbaş, halkevierinin kapanmasını savunurten Menderes'ın dostu, "ispat hakkı" isteği zaman düşmanı olmuştur. Menderes'in ona Çelikbaş yerine, 'çetikboş' dediği soylenir. Halkevleri bir kültür ve sanat yuvası olduğu gibi bilimsel araştırmaların sürdürüldüğü yerdi. Türk Ocağı kuruluşlarının kendini feshetmesinden sonra, 1932 yıltnda halkevleri kuruldu. Böyle birer kültür ocağı kurulmasını Atatürk istiyordu. Önce Ankara'da, sonra da yurdun erişilebilen her yerinde halkevleri ve onun küçük bir ünitesi olan halk ocakları kurulmaya başlandı. An kara Halkevi, bir genel merkez gibiydi. Halkevleri çalışmalarının türlü kollan vardr. Sanat, edebıyat, spor, tiyatro, köycülük vb. Ha, bir de kitaplıklar. Tiyatroya gelınce, buna temsil kolu deniyordu, gerek Devtet Tiyatrosu, gerek istanbul Şehir Tiyatrosu'nu burada yetişen gençler besliyordu. Ankara Halkevi temsil kolunu bilirim. Başında İbnir Refik Ahmet Nuri, Ercüment Behzat, Abidin Dino bulunmuştu. Yetişen sanatçılar arasında da Nüzhet Şenbay, Salih Acar, Muhip Arcıman, Saime Arcıman vb. vardı. Ankara Halkevi Ülkü dergisini yayımlardı. İlkin, başında Nusret Köymen oldu. Köprülü, Kars Milletvekili olunca derginin başına geldi. Yanında Feyziye Abdullah'ı da getırirdi. Btraz tutucuydu. Özellikle tarih araştırmalarına ilişkin yazılar burada çıkardı. Bugün bile aranan bir dergidir. Şaşılası bir şeydir. Köprülü, daha sonra Demokrat Partiden Meclise girdiğinde haikevlerinin kapatılmasına karşı çıkmadığı gibi, önayak olmuştur. Bu davranış, bızdekı bilim adamlarından kiminin karakterini çizer. Her ilde halkevleri birer dergi çıkarmıştır ki, bunlar çok yararlı olmuş, nice gençler yazma ve okuma fırsatı bulmuştur. Demokrat Parti'nin kapattığı halkevleri, 27 Mayıs'tan sonra açılmıştır. Şimdi bir çelişki var: Biri Atatürk'ün kurduğu bir derneği kapatıyor, öteki açıyor. Bunlardan hangisi Atatürkçü, hangisi değil? Bizde hiç hesap sorulmuyor ya, hani ilerde sorulacak olursa vay anam, vayL Zart zurt edenler nasıl altından kalkar? 27 Mayıs'ın açtığı halkevlerini bu kez de 12 Eylül kapatmıştır. Aradan yedi yıl geçmiştir. Ahmet Yıldız'a neler çektirilmiştir! Oysa o aa öteki askerler gibi Atatürk ilkeleri ile yetişmişti, bir askerdi. Yönetime el koyanlann biri nerden ses veriyor, öteki nerden? MGK'nin bir bildirisiyle 67 il, 570 ilçe ve köyde hizmet veren halkevleri kapatılmıştır. Sıkıyönetim mahkemesinde dava açılmış, yöneticileri tutuklanmıştır. Tutuklanan yöneticiler içinde kimler yoktur? Ahmet Yıldız, Niyazi Ağırnaslı vb. Mahkeme karan ile kayyım olarak görevlendirilen eski valilerden Yusuf Çetin'dir. Uzun uğraşmalar, mahkeme kararları, Yargıtay bozmaları, idare mahkemelerı, derken sonunda yöneticiler aklanmıştır. Aklanmıştır, ama yöneticiler bir türlü çalışmalara başlayamıyor. Ne yapsınlar? Emniyet Müdürlüğüne başvurarak çalışmalara izin istemişler. Emniyet izın vermiş. Ancak yönetim kayyım elirv dedir, ondan nasıl alınacak? Bu kez de Sulh Hukuk Mahkemesine dava açılmış, kayyımdan yönetimin eski yöneticiler eline geçmesi ıstenilmıştir. Sulh Hukuk Mahkemesı Yargıcı İsmail Özmen, yedi yıldır kapatılma, açılma, yeniden kapatılma gibi işlemlerin sürdürüldüğü bir konuyu kökünden çözümlemiştir: Halkevleri, taşınır, taşınmaz malları, bilinen bilinmeyen kollan ile her türlü tüzelkişitik onlarda olmak üzere, eski yönetıcilerine bırakılmıştır. Yeniden eski noktaya dönüldü, ama ne acılarla... Boşuna, "Felek ehli dili dilşat eder ama neden sonra/" dememişler. ı rumdan çıkan, duyduklannı, bildiklerini uzun uzun anlatıyor, hiç kimse bilgisini esirgemiyor, ne güzel... Ve kadınlar anlatıyorlar. O gün kadın ve toplum komisyonunda kadınlar, hiç durmadan anlattılar. Israilli kadmlar, nasıl ikinci sınıf vatandaş olduklarını belgelediler. FUistinli kadmlar, savaşm getirdiği güçlüklerden söz ettiler. Kadınlann yönetimde yer almaları ve kadınerkek eşitliğinin sağlanması daha çok gelişmiş ulkelerden gelen kadmlar tarafmdan tartışmaya getirildi. lsveçli kadınlar, az önce konuşan Nikaragualı delegenin ölürnleri ve göçü anlatan aah sesinden adeta özür dilercesine utangaç, tsveç'te erkeklerin yasalara rağmen babalık hakkını kullanmadığını söylediler. Hollandalılar, eşcinseller üstündeki toplum baskısına değindiler. O gün kadmlar, çalışma hayatı ve kadın komisyonunda hiç durmadan anlattılar. Kadınlann işyerlerinde söz hakkı yoktu. Hükümetler ev kadınlığmı bir iş olarak benimsemiyorlardı. Çocuk bakımı, evin sorumluluğu kadınlann üstüne yıkılrruştı. Kadın, işyerinde yönetici durumuna geçmek için erkekler dünyasının koşullannda inamlmaz bir savaş vermek zorundaydı. Evet, bu sosyalist sistemde de, kapitalist sistemde de böyleydi. Azgelişmiş ülkelerdeyse kadın haklannı savunan bol yasaya rağmen, uygulama kadının aleyhineydi. Savaş olan ülkelerdeyse ölüm, kadınerkek ayncahğıru hiç tanımıyordu. BARJŞ ÖZLEMİ4. Dünya Kadmlar Kongresi için Moskova'da bir araya gelen çeşitli ulkelerden ve ırklardan kadınlar banş ve mutlu bir dünya özlemini bir kez daha düe getirdüer. Üİkeler ayn, ama birçok yerde sorunlar aymydu lileri yalnızca turistik fotoğraf çektirir sanırdım. Şaşkmım, evet tam on iki gün, her gün yeni bir seye şaşarak, kadınlann, yalnız kadınların doldurduğu otellerde, konferans salonlarında, parklarda dolaştım ve açıkça söylemek gerekirse, yüreğim, bunca güzel sözler, bunca güzel turküler söyleyen, bunca banş gönüllüsü, bunca eşitlik yanhsı kadınlann yanında aynı türküleri söyleyen erkekleri de aradı. Dünyanın öbür yansı da burada olmalıydı dedim kendi kendime. Aym sözleri haykıracak erkekler ve kadınlar! Bir utopya mı bu? lüyoruz: "Everywbere Woman!" Yann sabah nasıl kalkılacak? Kimse sormuyor bu soruyu ve bütün otel şafakla birlikte ayakta, Kremlin Meydanı'ndaki kongre binasına gidiyoruz... Kongre binasına giden yol, şimdi silme kadın dolu, bekliyoruz, eyvah, giriş davetiyelerini unutanlar var. Oysa sıkı sıkı tembihIiyiz, kongre binasına davetiyesiz kimse alınmayacak. Gorbaçov gelecek çünku, çok sıkı güvenlik önlemleri var. Bir şeyler oluyor ve biz kadmlar, bu çok zor sorunu bir anda çözuyoruz, şimdi 2800 kadın buyuk kongre binasında>ız. Kimler yok ki, Margaret Papandreu, ünlü şarkıcı Maria Farandouri, Angele Davis, Alman Yeşillerinden Petra K. Kelly, Alman film yönetmeni Margaretba von Trotta, ilk bakışta tanıdıklanm. Kongre salonu renk renk, ışık ışık kadınlarla dolu. Bekliyoruz. Ve çok geçmeden, kongreyi duzenleyen Uluslararası Demokratik Kadınlar Federasyonu Başkaru Frede Brown, arkasında Gorbaçov, giriyor kongre salonuna. Frede raları pek çok grup Gorbaçovun aileyi savunması ustünde özellikle duracak. O da ne? Nereden çıktı bunca çocuk? Renk renk, boy boy binlerce çocuk, koşarak girdi kongre salonuna ve hep birlikte bir şarkı... "Guzel bir dünya için!" Binlerce çocuk var şimdi ararruzda, kırmızı karanfillerini bizlere uzatıp haykınyorlar: "Banş istiyonız!" "Ölmek istemiyonız!" "Nttkleer silahlardan ve nukleer arüklardan annmış bir dünya istiyonız!" Ve ellerinde taşıdıklan uzun, upuzun bir örtüyle kadınlan sanyorlar. örtünün üstünde binlerce çocuğun el yazısıyla yazılmış güzelim sözler. Şilili çocuklar barış, diyor. Meksikalı çocuklar barış, diyor. Norveçli çocuklar barış, diyor. Herkes ayakta, herkes çocukların upuzun örtüsüne yürekleriyle sarılıyor ve kursüden dört çocuk, hele o kuçuk Nikaragualı "Ölmek istemiyorum" diye haykırdığında, artık kimse gözyaşlarını tutamıyor. Gorbaçov, cebinden mendilini çıkanp onca kadının arasında Brezılyahlar başı çekiyor ve tangolar, rumbalar başlıyor. Yolun onasında, meydanın tam göbeğinde Latin dansları. Çevreme bakıyorum, trafık polisleri, alan polisleri şaşkın. Şu Latinlere kim söz geçirebilir, onlar işte böyle Kremlin Meydanı'nda bile dans ederler. Trafik polisleri bir an ne yapacaklarına karar veremiyorlar ve birden Latin ritmi onları da sarıyor, meydam arabalara kapatıp bu olağanustü dansı seyretmeye başhyorlar. Yaşasın diyorum içimden, kadınlar Moskova'yı fethetmeye başladılar bile... Bu arada, ayafclarım rumbamn ritmine uymuş kendiliğinden dans ederken, kongre programına göz atıyorum. İki ayn binada, on ayn salonda, daha önceden belirlenmiş sekiz ana konu ele aünacak, konulann başhklan şöyle: 1 Banş ve silahsızlanma için kadınlar, 2 Toplum hayatında kadmlar, 3 Kadınlar ve çalışma hayatı, 4 Kadmlar, çocuklar ve aileler, 5 Ulusal kurtuluş, bağımsızhk ve kendi yazgısını belirleme mücadelesi ve kadınlar, Arjantinliler hoşnuttu O gün kadınlar, kadmlar, çocuklar ve aile komisyonunda hiç durmadan anlattılar. Afrika'da çocuklar açtı. Pakistan'da kadınlar alınıp satılıyordu, dört kadınla evlenmek ve kumalık Islam hukukuna göre serbestti. Ve Arjantinli kadınlar hoşnuttu. Onlar kadın, «kek hep birlikte mücadele etmiş ve başarmışlardı. Kitle iletişim araçlan ve kadmlar komisyonunda gelişmiş ülke kadınlan çoğunluktaydı ve anlatıyorlardı. Yeryüzünde kitle iletişim araçlarının % 95'i Amerikân tekellerinin elindeydi. Porno ve kadının çeşitli alanlarda bir cinsel meta olarak sunulmasına bütün dünya kadınlan karşı çıkmalıydı. Ulusal kurtuluş, bağımsızlık ve kendi yazgısını belirleme mücadelesiyle kadınlann bağı komisyonundaysa, kara Afrikalılar, Nikaraguahlar, El Salvadorhılar, Filistinliler çoğunluktaydı. Savaşkan ve ataktılar. Komisyonlarda kadınlar konuşuyor, hiç durmadan konuşuyorlardı. Komisyon başkanhğına sorular, öneriler yağıyordu. Kadınlar vardı. Ve birden oluşan bir oturum. Vakit gece >"ansı. Oturumun konusu AmerikanSovyet diyaloğu. Otel lobisinde şarkılar Bu gece ne Latın danslarına gitmek var, ne Afrika tamtamlanna ayak uyduracağız; bu gece erken yatılmalı yann şafakla birlikte kalkılacak ve Kremlin'in büyük kongre binasına gidilecek, yann Dördüncü Kadınlar Kongresi'nin açıhşı var. Şafakla kalkılacak, ama Moskova'da uyumanın yolu yok. Karanlık bir türlü gelmek bilmiyor, Afrika'nın hiiznü Bir yerlerde Afrika tamtamı çalıyor. Siyah kadınlar, kırk betik saçlan, en panltılı, en göz alıcı mahalli giysileriyle garip, etkileyici bir dansa başhyorlar. Bunlar Afrika'nın kadınları; meğer adını bilmediğim ne çok ülke varmış Afrika'da, ne çok acılı kadın. Angolalı Maria, savaşta yitirdiği bacağını sürüyerek, koltuk değneklerine yaslanmış yanımdan geçiyor, onun ardından bakıyorum, surüklediği bacağma, ölü bacağına bakıyorum ve Afrika kıtasının büyük acısı, hüznü gelip beni Kremlin Meydanı'nda buluveriyor. Yeryüzünün tam ortasmda duruyorum sanki. Hayır bu bir duş degil. Her şeyi tek tek anlatmalıyım. Nereden başlamalıyun? YeTyüzünün 157 ülkesinden 2800 kadmın dünya ve kadın sorunlannı tartışmak ve en önemlisi, kalıcı bir barış istemi için bir araya gelmelerini, karası, beyazı hep bir ağızdan, "Çocuklanmız için banş istiyonız", "Nukleer silahlardan arınmış bir dünya istiyonız", "Kadınerkek eşitliği istiyornz" diye haykırmalarını, hep birlikte edilen dansları, söylenen türküleri, işkence tanıklıklarını, ırkçılığın lanetlenmesini nasıl anlatmalıyım? Yüreği dolduran binlerce sesten nasıl bir koro oluşturmahyım? Adı, banş, eşitlik ve kadınlar olan. En iyisi en baştan başlamak. G orbaçov, kadınların doğal yapılan gereği barıştan ve aileden yana olduklarını belirtiyor ve ailenin korunması gerektiğini savunuyor. Daha sonraları pek çok grup, Gorbaçov'un aileyi savunması üzerinde duracak. Derken salona çeşitli ulkelerden çocuklar girip barış, her dilden barış istiyorlar. Gorbaçov, cebinden mendilini çıkarıp onca kadının arasında hiç çekinmeden gözyaşlannı siliyor, hepimiz ağlıyoruz. ÇALJgANLARlN SORULAR1/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Bürokratik bir engel SORU: Ablam, 1986 yılı ekim ayında aniden rahatsızlandı ve acil olarak hastaoeye kaldınldı. Bir süre sonra da 51 yaşında vefat etti. BağKur'un sigortalı ve bakmakla yukümlu olduklanna sağlık yardımı yapdabilmesi için aradığı bütün koşullann var olmasına rağmen, hiçbir sağlık yardunj vapılmamıştır. Yaptığımız başvunıya ise, üç ay sonra "Tedavi giderlerinin karşılanması hakkındaki dilekçeniz ve ekleri tetkik edilmiş olup, il müdürlüğumüzce adınıza tanzim edilen sağlık karnelerinin veriliş tarihinin, tedavi tarihinden sonra olması nedeniyle, söz konusu masraflarm ödenmesinin mümkün olmadığı" yanıtı verildi. Üç ay sonra verilen bu yanıt, bürokratik engellerin henüz aşüamanuş olması yönünden bir hayli ilginçür. Amacın, vatandaşa guçlük çıkarmak degil, hizmet etmek olduğu hususunun bir gün öğrenilecegi umuduyla, ilgi beklemekteyim. A.G. YANIT: 3235 sayüı yasa ile BağKur sigortalılan kademeli olarak sağlık sigortası kapsamına ahnmıştır. Yasada, "Sağlık sigortasından faydalanma şartlan" ise şöyle belirlenmiştir: "Ek madde 12 Sağlık sigortasına tabi sigortalıların, sağlık yardımlarmdan faydalanmalan, en az sekiz ay eksiksiz prim ödemiş olmalan, sağhk ve sigorta prim borcu bulunmaması şartına Bakanlar Kurulu'nun 5.12.1985 tarih ve 85/10110 sayıh karan ile "1.1.1986 tarihinden geçerli olmak üzere Bingöl, Burdur, Giresun, Isparta, Konya, Kütahya, Manisa, Niğde, Tekirdağ ve Tokat illerinde" BağKur sağlık sigortası uygulamasının başlatılması karar laştınlmıştır. BağKur Sağhk Sigortası Yardımlan Yönetmeliği'nin 8. maddesi, "Saghk Yardımlannm Şekil ve Şartlan"na ilişkindir. "Madde 8 Sigortaulann, sağlık sigortası vardımlanndan yararlanabilmeleri için en az sekiz ay eksiksiz sağlık sigortası primi ödemiş olmalan şarttır. Ajnca, istege bağlı sigortalılann prim borcu, mecburi sigortalılann sigorta prim borcu (gecikme zammı ve faiz dahil) Ue sağlık sigortası prim borcu bulunmaması gerekir. Muayene ve tedavi hakkı sağlık sigortası primi ödenen 8. ayı takip eden aybaşından itibaren başlar." Yönetmelikle, (özellikle acil durumlarda) sağlık yardımlanndan faydalanmak için. sağlık kurum ve kuruluşlanna sağhk karnesi ile başvurulur "koşulunun bulunması, yasa ile çelişir bir hükümdür. Yasa ile getirilen bir hak, yönetmelikle kısıtlanmışür. Biz, yasa hükumîerinin geçerli olması gerektiği gorüşündeyiz. Bu göriişe göre de "en az sekiz ay eksiksiz prim ödemiş" olanlann da sağlık yardımlanndan eksiksiz yararlandınlmalan gerekir. Torununun adı Umut Amerikalı bir kadın konuşuyor. Torunumun adı Umut. Yeryüzünün barışa olan ihtiyacına öylesine inanıyor ki, on kez hapse girmiş, yılmamış, çünkü toruv nunun adı Umut. Başka bir Amerikalı, Misk kentiyle Detroit kentinin kardeş kent ilan ediunesini öneriyor, alkışlarla kabul ediliyor öneri. Bir Sovyet kadını, ortak sorunlanmız diye söze başlıyor, nukleer silahsızlanma, banş, kardeşlik ve AIDS diye sürdürüyor sözlerini. Dünya artık çok küçük, hiçbir şey yalnız bir ulkenin sorunu değil. Hemen ardından tombul, şipşirin Amerikalı bir zenci fırlıyor ayağa, evet, diyor ortak sorunlanmız var. Fuhuşla, uyuşturucuyla ye eşcinsellikîe mücadele etmeliyiz. İşte bu olmadı, on kişilik Amerikalı bir grup gayet yüksek sesle protesto ediyor konuşmaayı. Nedeni açık, "Kendi bedenimiz için kendimiz söz sahibiyiz." Tombul zenci, eşcinsellerle ilgili sözlerini geri alıyor. Gene yaşlı Amerikalı bir kadın söz alıyor, o bir zamanlar Sovyetler'e düşmanmış. Günlerden bir gün, kadırun torunu Sovyetler'e avlanmaya geuniş ve muzip bir arkadaşı da telefon edip kadına savaş başladı, senin tonm da Sovyetler'de kaldı, demiş. Kadıncağız o an bütün dehşetiyle savaşı yaşamış ve bir banş savaşçısı olmaya o an karar vermiş... Böyle güzel, sıcacık hikâyeler anlatıldı SovyetAmerikan diyaloğunda. Kadmlar yaşamayı, ölmek ve öldürmekten daha çok seviyorlar. Önceden belirlenmeyen programa kendimi iyice kaptırıyonım. Güney Afrika'yla dayamşma gecesindeyim. Yüzlerce kadın, tamtamların ritmine uyup dans ediyoruz, ırkçüığı lanetliyoruz ve tekrar girememekten korktuğu için ülkesini terk etmeyen, aramızda olamayan Winnie Mandela'ya yüreğimizdeki sevgiyi sunuyoruz. Gece sabaha karşı bitiyor. Yann gene komisyonlar ve ansızın oluşan oturumlar var. Yann işkence ve savaş tanıklıklarına gideceğim. Şimdi uyumalı. Otel iyice stssizleşti. lamtamlar sustu. Üç saat sonra yeni bir gun başlayacak. K Dünya kadınlannın randevusu Birincisi, 1975'te Meksika'da, ikincisi 198O'de Kopenhag'da, üçüncüsü 1985'te Nairobi'de toplanan Dünya Kadınlar Kongresinin, bu yıl 2327 haziraıı tarihleıi arasında Moskova'da yapılan dördüncüsüne katılmak için, son anda aldığım bir çağrı nedeniyIe, bir buçuk günde hazırlamp alelacele Moskova'ya gitmek için uçağa bindiğimde ben, yeryuzünde bunca acının, bunca ölümün, kadınerkek arasında bunca sorunun olduğunu bilmiyor muydum, Güney Afrika'daki ırkçılığı hiç duymamış mıydım? Latin ülkelerinde gece yarısı evlerinden alınan ve bir daha geri dönmeyenlerin olduğunu bilmiyor muydum? Kadınerkek eşitliğinin yeryüzünün birçok yerinde yasalarda kaldığından, dünyanın bir erkek dunyası olduğundan haberim yok muydu? Kadınca konuşmanın erkekçe konuşmaktan daha çözümleyici olduğunu bilmiyor muydum? Biliyordum bilmesine ya, uçaktan inip Türkiye'den gelen diğer davetîilerle birlikte bizi tam on iki gün ağırlayacak Salut (Havai Fişek) Oteli'ne geldiğimde, şaşkınbk içinde kaldım. Kara AfrikaUlar, yanı başımdan ellerinde tamtamları, geçip gitmeye başladılar. Küçücük Japon kadınları, kocaman "Hiroşimalar olmasın" pankartlarını otelin duvarlarına asarken nasıl da devleştiler. Filistinli, Nikaragualı kadınlar, savaşa bir an ara verip soluğu burada almışlar, silah tutan elleri şimdi yüzüklerle dolu, takıp takıştırmayı ne de çok seviyorlar. Amerikahlar hep böyle çocuklar gibi şen midirler? Ben Kızılderi remlin Meydanı'nda otobüs bekliyoruz Latin Amerikalılar durur mu? Brezilyalılar başı çekiyor. Tangolar, rumbalar başlıyor. Yolun ortasında, meydanın tam göbeğinde Latin dansları. Çevreme bakıyorum. Trafık polisleri şaşkın. Bir an ne yapacaklarını bilemiyorlar. Sonra Latin ritmi onları da sarıyor. K imler yok ki, 4. Dünya Kadınlar KongresVnde. Margaret Papandreu, ünlü şarkıcı Maria Farandouri, Angela Dcvis, Alman YeşillerVnden Petra Kelly, Alman film yönetmeni Margaretha von Trotta ilk bakışta tanıdıklanm. Kongre salonu renk renk, ışık ışık kadınlarla dolu. Brown, kongredeki kadınları selamladıktan sonra, sözü ev sahipliğini üstlenen ulkenin devlet başkanına bırakıyor. Gorbaçov kürsüde. baîhdır!' Gorbaçov Kadınlar Kongresi'nde konuşurken. 6 Gelişme sorunlan ve kadınlar, 7 Kitle iletişim araçlan ve kadmlar, 8 Nairobi'de benimsenen 'ileriye yönelik stratejilerin uygulanmasmda hükümetler' dışı örgütlerin işbirliğinin rolü. güneş öylesine geç batıyor ve ortalık öylesine bir maviye bulanıyor ki, ancak gece yansı ışıklar yanıyor. • Moskova'da geceler uzun. Otelde kimseler uyumuyor. Nairobi'den, son Kopenhag banş ytirüyüşünden birbirlerini tanıyan kadınların ne çok anlatılacak şeyleri, söylenecek sozleri var. Hayır, kimseler uyumuyor, otelin lobisindeki yüzlerce pano, duvarlar, binlerce afişle doluyor. İranlı, FUistinli, Malili kadmlar, kendi ördükleri giysileri, yaptıklan tahta heykeüeri otelin bir köşesinde kurulan "dayanışma pazan"na taşıyorlar. Bu eşyalar satılacak ve belki Güney Afrikalı bir çocuğun üç gün daha fazla yaşaması sağlanacak. Şafakla kalkılacak, ama kimse uyumuyor. Otelin geniş lobisinde Amerikalı kadınlar toplanmış, gitarlan ve dağıttıkları şarkı kitabıyla tum kadınları şarkı söylemeye çağırıyorlar. Kim reddedebüir, gıtann başı giderek kalabalıklaşıyor ve hep birlikte söy Gorbaçov konuşuyor Hepimiz, hiç kuşkum yok, bütün delegeler, davetliler merak içindeyiz. Moskova'ya geldiğimizden beri her yerde duyduğumuz bir sözü "glasnost" (açıkhk) sözünu sanki tek başına Gorbaçov simgeliyor. Gorbaçov her akşam televizyonda konuşuyor. "Açıklık" diyor... "Her yerde, her alanda açıklık!" Gorbaçov, ustünlüğun kadınlarda olduğu kongreyi selamlıyor önce. Ve yeryüzünün barışa ne denli ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Kadınerkek eşitliğinin dünyamızın gelişmesi için gerekli olduğunu söyluyor. Kadınlann doğaı yapılan gereği barıştan ve aileden yana olduklarını özellikle belirtiyor ve ailenin korunması gerektiğini savunuyor. Daha son hiç çekinmeden gözyaşlannı siliyor, hepimiz, hepimiz ağlıyoruz. Evet, çocuklar analarından barış istiyorlar. Ağlıyoruz... Çocuklar için, kadınlar için, erkekler için, yeryüzünun güzelhği için ağlıyoruz, biz kadınlar ağlıyoruz. Utanmadan, gozyaşlarımızı hiç saklamadan, ağlamayı, duygularla insanlara seslenmeyi epeydir unutmuş yüz binlerce erkeğe inat, ağlıyoruz ve el ele tutuşup bir şarkıya başhyoruz: We shall over come... We shall over come... Margaret Papandreu'nun, dünyamızı bir banş gölüne çevirelim sözcüklerini sık sık yinelediği konuşmasmdan sonra açılış bitti. Şimdi büyuk kongre salonunu terk cdip kadın ve dünya sorunlannın tanışılacağı daha küçük salonlara dağılacağız. Binlerce kadın, Kremlin Me>'danı'nda otobüslerimizi bekliyoruz... Bir an, bir boşluk olur da Latin Amerikahlar durur mu? Sürpriz oturumlar Ya bunlar dışında neler var? İşte gerçek sürprizler onlar. Birdenbire oluşan oturumlar. "Nukleer artıklar dünyamızı nasü değiştiriyor", "Genç kadınlann sorunlan", "Feminizmin globa) sonınlan", "İşkence ve savaş tanıklıkları", "Şiddet ve kadınlar", "Sosyalizm ve kadın", "Yazarlar ve yaratıcılar dayanışması", "AmerikanSovjet divalo^u", "Iran ve Irak kadınları tartışıyor." İşte birdenbire oluşan oturumlardan birkaç örnek, kim bilir günler geçtikçe daha neler eklenecek? Hangi birine gideceğim? Şaşkınım. Çok büyük bir müzeyi koşarak dolaşmak gibi bir şey bu... Bereket başkalan var, her otu İLAN 1987/1 Davacı Akçakoca Bclediye Başkanhğı vekilı Av. Zennuşan Uçünctt tarafından davalılar Rcsmiye Gıray, Fatma Meliha Gürbüz, Melıha Kınkanahtarh ve Falma Zchra Sczgın ve 24 arkadaşı akyhine açılan dehl tesbıti davasının yapılan açık yargılaması sırasında verılen ara karan uyannca, Yukarıda numarası yazüı mahkememız dosyasında davacı. davalılar aleyhme 25 Arabk 1986 tarıhlı dılekçesıyle dehl tespiti davası açılmış olup, yakanda isimkri yazılı doalılar goslrrilen adreslerinde balaBmadıklanadu •dlannı ilanen tebligıt >apılmasııuı karar terilmiştir. Adı geçen da%alılar 30.7 1987 gun ve saat 09.00"da Akçakoca Aslıye Hukuk Hâkımlığı'nde yapılacak olan duruşmada bızzaı hazır bulunmalan veya bir vckılı ile kendılerıni temsil ettıtmelerı, aksı lakdırde yargılamanın yokluklarında yapılıp bitirikccğı ilan olunur. 23.6.1987 Basın: 24241 StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle