19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2, OLAYLAR YJE GÖRÜŞLER yandan tarihikültürel çevre korunurken, öte yandan var olan yapı stoklannın daha az harcamalarla sağhkb konutlara dönüştürülmesi, mimarlar odası ve üniversite çevrelerince sık sık dile getirilmesine karşın, "karar verici" ve "uygulayıcı" kurumlanmız, bu yonde ciddi bir çalışma göstermemektedir. Yeni kredi olanaklan yaratılması bir yana, bu konuda yürürlükte olan "Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Yardım" yönetmeliği de işletilmemektedir. Yönetmeliğin 8. maddesine bakjldığında, aslında daha baştan "işlemeyecek" bir yasal düzenleme olduğu hemen gonılecektir. Anılan madde, parasal yardımların karşılanacağı fonu oluşturacak dört kaynağı şöyle sıralamıştır: "a Bakanlık bütçesinin bu amaçla açılmış lertibine konan ödenekkr, b Kredi şekünde yapüacak yardımlardan tahsil edilecek faizler, c Bağışlar ve yardımlar, d Diğer gelirler." Açıktır ki bu "kaynak"larla eski eserleri koruyanlara yardımı sağlayabilecek bir fonun oluşması olanaksızdır. Yönetmelik, bu niteliği ile "mevzuattaki bir boşluğu doldurmuş olma"dan ote, hiçbir işleve sahip değildir. uymaları zorunlu olduğu halde, yukardaki önerilerin hiçbirisi ilgili kurumlarca yerine geıirilmemiş, Bodrum Kooperatifi de evleri gibi "tarihe geçmekle" kalmıştır. Marmaris'te de 1981'de gerçekleştirilen benzerbir çaba yine sonuca varamamıştır. Evleri eski eser olan kırk kişilik bir grup, "Turizm Geliştirme Kooperatifi" kurmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan ön izin istemişlerdir. Bu kooperatiflerin bakanlıkça hazırlanan ana sözleşmesinde "amacı" belirleyen 3. maddesi şu hukümleri kapsamaktadır "... eski eser konutların restorasyon ve altyapı tesislerini tamamlamak... çevre kirlenmesine karşı tedbirler almak ve önlemler geliştirmektir!' Bu amaçla yapılan başvuruya bakanlığın 31.8.1981 gün ve 1779 sayılı yazısı ile verilen yanıtta; "Marmaris Kalesi civanndaki SİT bölgesi içinde kalan evlerin restore edilmesi ve aynı bölgede bir turizm geliştirme kooperatifi kurulması uygun görülmüştür" denmesine karşıhk, gerekli kredi kaynakları sağlanmadığı için, girişim "uygun görulmekten" öteye gidememiştir. Sonuçta, kale çevresindeki eski evler, "restorasyona gücü yetecek olanlarca" satın alınmaya başlanmış, bölgenin yerli sakinleri ise gecekondu önleme bolgesindeki toplu konut alanından birer daire edinebilmek için inşaat rırmalannın kapılannı aşındırmaya yonelmişlerdir. 11 TEMMUZ 1987 Mimarlık Kültürümüzü Korurken "Şalvara" Takrinıak< Kültür mirasımızın yabancı ve yozlaştırıcı etkilere karşı gözetilmesi, yüzyıllann deneylerine dayalı birikimlerin günümüz koşullarına uyarlanması ile çağdaş bir anlam kazanacaktır. Her konuda olduğu gibi, mimaride de "dünü yadsımayan ama onu aşabilen" bir "sentez"le yannlann daha yaşamlır çevrelerine ulaşılacaktır. "Dün" ile "dünün" sentezi ya da "eskiyi korumak" adına "eskimiş"i yeniden canlandırmaya çabalamak, çağdışı olması bir yana, geçmiş kültürlerimizdeki "insana değer veren" anlayışa da ters düşmektedir. PENCERE Güneydoğu Sonısu?.. Tarihin savcısı "katliam bölgesinde" kovuşturmayı yürütürken soruyordu: Buralarda yol var mı? Yok... Okul? Ha var, ha yok... Türkçe bilen?.. Çok az... Aşiret reisi?.. Devlet gibidir. Ağa?.. Ne derse o olur... Televizyon? Yok... Radyo? Yurtdışından yayın yapan radyolar dinlenir. Telefon? Yok... Okuma yazma oranı? Gülünç... Gazete? Satılmaz... Tarihin savcısı düşündü, taşındı, iddianamesini nasıl yazacaktı? Bu bölgeleri geri bıraktıran ve aşiret reisinin eline teslim eden siyasi ıktıdarların hiç mi suçu yoktu? • Güneydoğu'da 21 haziranda Pınarcık katliamı gerçekleştirildi. Devletin kolluk güçleri o günden beri bölgeyi didik did'ık aramıyor muydu? Başbakan özal binlerce koruma goreviisiyle Güneydoğu'ya gitti, "eşkıyaya teslim ol çağrısı" yaptı. Bunun üzerine Yuvalı ve Peçenek'te katliam yürürtüğe kondu; 9 temmuz gecesi televlzyonda başbakanın açıklamaları yayımlandı; 10 temmuzda çıkan gazeteler haber ve yorumlarla doluydu; ama sanki ortada bir zabıta ve emniyet sorunu vardı. Yetkili ya da yetkisiz herkes "Kürt" sözcüğünü ağızlarına almamakta bırleşmişlerdi. Neden? Güneydoğu sorununun püf noktasına parmak basmadan, özünü "telatfuz" etmeden mi yazıp konuşmayı sürdüreceğiz? Enine boyuna tartışılamayan bir sorun çözülebilir mi? Türkiye'de yazılı olmayan kimi yasalar vardır ki yıllar yılı geçerli kalmıştır. Bu ülkede uzun bir süre ABD ile NATO tartışılamadı. ABD'yi ya da NATO'yu eleştirmek "vatan ihaneti" sayıldı; ama bugün Cumhurbaşkanı Evren ne diyor: "NATO ile ilişkilerimizi gözden geçirebttiriz." Hayatta en kötü şey, gerçek korkusudur. Gerçeklerden korkanlar, devlet yaşamında hiçbir sorunu çözemezler. • Ûzel söyleşilerde Kürt sorunu konuşulabiliyor, devlet görevlileri, yetkililer, politikacılar kapalı kapıların ardında soyleşirken değişiyorlar. Dünya basını ve televizyonları Türkiye'nin Güne* doğu sorunu ile Örtadoğu'da Kürt girişimleri arasındaki bağır. tıları sergiliyorlar. Biz ise olaya zabıta sorunu gibi bakmakta direniyoruz. Evet cinayettir, katliamdır, kan dökücülüktür; ama ardında neler yatıyor? Nedenler tartışılmadan, kurcalanmadan, konuşulmadan kan^ökücüler nasıl durdurulacak? Sakın elbiıiiğiyle bu katillerin ekmeğine yağ sürmüş olmayalım? Akıila, mantıkla, serinkanlılıkia değil; heyecanla, tepkiyle, öfkeyle yürütülmeye çalışılan yurtseveıiik, insanı çıkmaza sürükleyebiiir. 12 Eylül'ün Güneydoğu'daki sıkıyönetim politikalarının ne kadar ters ve başansız olduğu şimdi ortaya çıkmıyor mu? (Arkası 8. Sayfada) OKTAY EKİNCİ Yüksek Mimar "Tarihi çevrenin korunması" sorununa, kamu kuruluşlarımızın da yoğun etkinliklerle eğilmeye başladıklannı görüyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı yüz kadar belediye başkanının çağrıldığı Uludağ'da geçen ay "Eski Kent Dokulannın Planlanması ve Konınması Semineri"ni düzenlemişti. Aynı günlerde, Bakanlar Kurulu kararıyla "kamu yararına" çalıştığı kabul edilen Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği ile tstanbul ve Kütahya'da 12 hazirana kadar süren bir dizi toplantı ve sergilerle "Tarihi Türk Evleri Haftası"nı kutladı. Her ikisinde de korumayla ilgili değişik görüş ve öneriler sergilendi. dine yabancı olmayan ve insanı dışlamayan bir ortam içinde gelişmesini sağlayacağı, kentlerimizin kültürel kimliğinin bozulmasını durduracağı, "kazançtan" başka bir amacı olmayan ve bu nedenle de şehri yaşamlmaz kılan yüksek yoğunluk taleplerine olanak tanımayacağı, giderek ortadan kalkmakta olan komşuluk ilişkilerini ve dayanışmayı yeniden canlandıracağı ve bunlar gibi pek çok kazanımlar getireceği için önem kazanmaktadır. Ramazanda yayımlanan "Yaşayan Geçmiş" adlı TV dizisi de mimaride korumayı kültürel gelişme için değil "geçmişe özendirmeye yönelik" ele alan yaklaşımın bir başka ürunü olarak ekranlara gelmiştir. İzleyenlerin anımsayacağı gibi, tarihi evlerimiz dinsel motiflerle bezeli ney sesleri arasında, feslisanklışalvarhpeçeli eski insanlanyla birlikte ve "özgün mimarisinden" daha çok "geçmişi" özendirir bir anlatımla tanıtılmıştır. Bu evlerin giderek yok olması da bir yana bırakümış, yer minderlerinde oturma, haremselamlık gibi çağdışı kalan yaşama biçimlerinin de kaybolmasından "huzünlü bir dil" ve ses tonu ile söz edilmiştir. Bu gelişmeler, "Türklslam Sentezi" adıyla yaygınlaştınlmak istenen görüşün, geleneksel mimarimizin korunmasına da kendi ideolojisine uygun tutucu bir yön vermeye çalıştığını göstermektedir. "Kutlanmakla" yetinilen girişimler Geleneksel çevrenin günumuz koşullarıyla yoğrularak korunması konusunda ilk ciddi girişimlerden biri 1978'lerde Bodrum'da gerçekleşmişti. Kumbahçe Mahallesi halkı, eski evlerini restore ederek sağlıklı konutlar durumuna getirmek, modern altyapısı, bakımlı sokakları ve meydancıklarıyla tarihi çevreyi yeniden düzenlemek amacıyla "Bodrum RestorasyonYapı ve Turizm Kooperatifi"ni kurdular. Uygulama için gerekli iznin verilmesi ve kredi olanaklarının sağlanması için de Anıtlar Yuksek Kurulu'na başvurdular. Kurulun bu başvuru üzerine aldığj 15/7/1979 gün ve A1746 sayılı karanndan bazı bölümleri, tarihsel bir belge olması nedeniyle kısaltarak alıyorum: "... Bodrum ilçesinde eski eser yapılann ve çevrelerinin onanmının sağlanması amacıyla kooperatif kuranlann kutlanmasına... Bu amacın gerçekleştirilmesini sağlamak için İmar ve tskân Bakanhğı. Emlâk Kredi Bankası, SSK, Emekli Sandığının düşük faiz ile uzun vadeli kredi vermelerinin istenilmesine... MEYAK OYAK, BagKur vb. kunıluşlara bu amaçla kredi isteyen tescilli eski eser sahiplerine kredi verilmesinin onerilmesine... Konut yatmmlarının belirli bir orenda eski eser onanmlanna kaydırılmasının DPT'ye onerilmesine... karar verildi." Bu kararın üzerinden dokuz yıl geçmiştir. Yurürlükteki yasalara göre Anıtlar Kurulu kararlanna "resmi ve özel" tum kuruluşların bugün de Sonuç Kultur mirasımızın yabancı ve yozlaştıncı etkilere karşı gözetilmesi, yuzyıllann deneylerine dayalı birikimlerin günümüz koşullanna uyarlanması ile çağdaş bir anlam kazanacaktır Her konuda olduğu gibi, mimaride de "dunü yadsımayan ama onu aşabilen" bir "sentez"le yarınların daha yaşanılır çevrelerine ulaşılacaktır. "Dün" ile "dunün" sentezi ya da "eskiyi korumak" adına "eskimiş"i yeniden canlandırmaya çabalamak, çağdışı olması bir yana, geçmiş kültürlerimizdeki "insana değer veren" anlayışa da ters düşmektedir. Son günlerdeki "korumaya" yönelik resmi kampanyalar, kültür varlıklanmızın tüm karar ve yasaların çiğnenerek yok edilmesi karşısında gösterilen duyarsızlık ve umursamazlıkla birlikte değerlendirildiğinde "inandırıcı" olmaktan uzak kalmaktadır. Tarlabaşı yıkımına göz yumanların tarihi çevre korumasıyla ilgili sözlerine ne denli guvenilebilir? Yoneticilerimiz, bu konuda gerçekten "bir şeyler yapılmasını" istiyorlarsa, "konut yılı bitmeden" eski eser evlerini onarmak isteyenlere de yeterli kredi verilmesini sağlamalıdırlar. Toplu Konut Fonu'ndan inşaat firmalanna milyarlar akarken, "hayırseverlerin bağışlarına" umut bağlayan bir yardım yönetmeliği ile yetinildiği sürece, "korumalıvız" kampanyalarına da boş yere para harcanmış olacaktır. Geçmişi "yadsımadan" aşabilmek Bu tür etkinliklerde, olaya salt "geçmişe dönük" olarak bakanlann gittikçe şu yaklaşım üzerinde birleşmeye başladıkları görülmektedir: "Türk ve Islam sanatının ayakta kalan Crnekleri arasında tarihi değeri en yuksek olan evler, konaklar vb'leri restore edilip, yapıldıklan dönemlere ait iç dekorlarıyla birlikte korunmalıdır. Ancak, kentlerin gelişmesi önünde engel oluşturan toplu koruma bölgeleri (sit alanları) gözden geçirilmelidir..!' Bu yaklaşımda, kentlerin spekülatif ilişkiler nedeniyle kişiliksiz bir yapılar yığınına dönüşmeleri "gelişme" olarak kabul edilmektedir. Ek olarak da mimari mirasımızın korunması, "mimarlık kültürümüzün korunarak geliştirilmesi" yönünde ele aJınmamakta, tekil örnekleri müzeleştirmekle yetinip, mimarimizin de bağımlı kültürlerin kıskacında giderek yozlaşmasına ve kişiliğini yitirmesine göz yumulmuş olmaktadır. Oysa, tarihi çevrenin konınması; toplumun ken Evini onarana da kredi Tarihi yapı korumasına yönelik etkinliklerde göze çarpan bir başka nokta, konunun "konut sorunu" çerçevesinde ele alınmamasında diretilmesidir. Yeni konut üretimine yönelik kredilerin eski yapıların onarılmasına da verilmesi, böylece bir EVET/HAYIR Bir şarkı var: "Evet mi hayır mı? Söyle bana nedir senin muraekn?" Bugünlerde ikide bir dilimin ucuna geliyor. Evet mi hayır mı? Eylül halkoylamasında yurrtaşlar ne diyecekler? Demırel, Ecevit başta olmak üzere sayılan yüzleri geçen polrtikacılar beş yıl daha yasaklı kalsınlar mı, yoksa eylül 87'den sonra anayasal haklarına kavuşup yeniden politikaya mı dönsünler. "Evet" oyları çoğunluğu alırsa anayasanın geçici 4. maddesi ortadan kalkacak; "hayır"\ar ağır basarsa 10 yıllık siyaset yasağı 12 Eylül öncesinin parti yöneticileri için daha beş yıl sürüp gidecek. Hangi açıdan düşünurseniz bir saçmalık bir anlamsızlık çıkıyor karşınıza... Sen poiitika yapamazsın, sen yapabilirsin; sen beş yıl, sen on yıl cezalısın; haydi seni bağışladık; yok cezan daha beş yıl sürecek!.. Bir de durmadan demokrasiden söz ediyoruz, hiçbir sıkılma duymadan demokratik bir düzen içinde olduğumuzu söyiüyoruz. Hatta Sayın Evren gibi "Ne zaman demokrasiye ters düştük?" gibi düşünenler de yok değil!.. Bu nasıl demokrasidir ki, bir bölük yurttaşa anayasanın bir geçici maddesiyle beş yıllık, on yıllık siyaset yasağı konulmuş. Şimdi de bu yasaklar kalksın mı, yoksa sürsün mü diye yurttaşlara soruyortar. Hangi ülkede boyle bir konuda halkoylaması yapılmıştır acaba? Ben ne okudum ne de duydum Demokrasi düzenindeysek herkes seçme seçiime haklarına sahiptir. Hiçbir gerekçe gosterilmeden, yasal bir karar alınmadan kimse politika dışına itilemez. Dört general yonetime el koyuyor, Meclis dağıtılıyor, partiler kapatılıyor, iki eski başbakan, Sayın Süleyman Demirel ve Sayın Bülent Ecevit, öteki parti liderleri, tüm partilerm merkez yönetim kurulları üyeleri on yıl süreyle siyaset dışına itiliyor! Sormaz mısınız: Bu adamlann suçu ne? varsa bir suç, adalet önünde hesap versinler, varsa bir suçları cezalannı yasal yollardan çeksinler! öyle şey yok, ama "Sizler on, sizler de beş yıl politika dışında kalacaksınız, yeni insanlar çıksın, biraz da onlar politikacıtık yapsınl" Böylesine sorumsuz, haksız bir karar... 6 Eyiül'de yurttaş olarak sandık başına gideceğiz. 12 Eylül öncesindeki parti lideherini, yöneticilerini bağışlayalım mı, yoksa dört generalin aldığı cezayı onaylayalım mı?.. "Evet' ya da "hayır" diyerek karanmızı bildireceğiz. Böyle bir hakka sahipmişiz gibil Derler ki 1982 Anayasası'nı halk onayladı, bu cezaları da onlara halk verdi, öyleyse yine halk kaldırsın! 82 Anayasası nasıl kabul edildi, herkes biliyor. "Evet" diyenler yurtseverdi, "hayır" diyenler vatan haini! "Evet" için Devlet Başkanı propaganda gezilerine çıktı, radyolar TV'ler "evet" için çalıştı. "Hayır"cılann başına gelmedik kalmadı. Bu satırlarm yazarı bile üç ay hapse mahkum edildi, bu anayasa taslağına "evet" denilemez diye yazdığı için!.. Evet, yanlış, yersiz, saçma bir halkoylaması!.. Ama halkoylaması yine de! Çaresiz gidip "evef ya "hayır" oyu vermek zorundayız. Başbakan Özal'ın "Oylama hayıriı olsun" dediği gibi; ANAP iktidannın sonucun oiumsuz çıkmasını özlediği açıktır. Yasakların kalkmasını içtenlikle isteseler bu işi muhalefetin önerdiği gibi Meclis'te gerçekleştırebilirlerdi. özal iktidannın, Demirel ve arkadaşlarının da Ecevit ve 12 Eylül öncesi CHP ileri gelenlerinin de hatta Erbakan takımının da polrtikaya dönmelerinden hiç mi hiç hoşlanmadığı açıktır. SHP içinde de, özellikle bu partinin yerel örgütlerinde de "hayır"cıların önemli bir sayı oluşturdukları söylenıyor. Bu kişiler, Ecevit'in ydunu kesmekle partilerine yarar sağlayacaklarını düşünüyoriar. Oysa yanlış bir tutumdur bu. Ecevit, 12 Eylül sonrasında bireysel karşı çıkışlar yapmıştır, ama CHP ve CHP'liler yararına hiçbir girişimde bulunmamıştır. CHP'nin SHP olarak oluşmasını, her çareye başvurarak önlemeye çalışmıştır. Ama görüldüğü gibi bu yanlış çabalar sonuç vermemiş, Ecevitçiler'in partisi DSP git gide dağılma, parçalanma aşamasına gelmiştir. SHP'liler Ecevit'in üstündeki yasakların kaldırılmasından yana olmak zorundadırlar. Haksız bir işleme ortak olmak, o işlemden yana çıkmaktır "hayır" oyu kullanmak... "Evet mi hayır mı?" diye düşünmek bile yersizdir. Bu iş Meclis'te gerçekleştırilmeliydi. Ama olmadı. Şimdi söz halkımızın. Halkımız, demokrasi yolunda yürümek gerekliliğine inanan halkımız, DYP'lisi, SHP'lisi, hatta ANAP'lısı bütün öteki partiliteri ile birlikte 12 Eylül halkoylamasında yasakların kaldırılması için "evet" diyecektir. Bu, bir demokrasi görevidir. Bu görevden kaçmak, demokrasiden ürkmek, dikta rejimlerinden yana olmaktır. OKURLARDAN Milli Eğitim Bakanına... Milli Eğitim'de 57. bakan olarak görevdesiniz, Özal iktidan başlarken bakanhğımızm adına sanki azmış gibi yeni görevler eklendi nedense. Ek yükümlülüklerle birlikte bakanlığın adı uzâdı, işi dğırlaştı "Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı" oldu. Bu tür bakanlığın ilk Bakam Vehbi Dinçerler, ikincisi sizsiniz. Ama göruldü ki, ne milli eğitim işleri yetesiye yürüyor ne de gençlik sorunları çö'züme kavufturuluyor. Spor o daha başka bir sorun. Bunları anlamayan, bilmeyen kalmadı gibi. Belki sadece Sayın Başbakan Özal (ve çevresi) öyle sanıyor, övünüyor; ara sıra TRT'den "Çocukları, gençleri çok seviyoruz" diye sesleniyor. Sayın Metin Emiroğlu, siz bir emir kulu durumundasımz. yîasıl buyruk alırsanız öyle davranıyorsunuz. Sizden önceki bakan, Kitap Yazdırma Seferberliği (!) ve Darwin Kuramı'na karşı çıkışıyla ün kazandı, gitti. Siz ise; "Elifba'" önerinizlezorunlu din dersi benzeri once liseleri (daha sonraları elbette orta ve ilkokullan) mahalle mekteplerine, medreselere dönüştürme özlemcilerinin yolunda görünüyorsunuz. Bu açık seçik bilinmektedir. Bu Atatürkçüluğe "ihanet" sayılmaz mı? Bir başka yönden, okullarımızda olmakta olanlar, başına yansıyabilenler yürekler acısıdır. Öğretmenler suskunluğa itilmişler, Atatürkçülüğü, laikliği savunamaz duruma düşürülmüşlerdir. !\'ice acı örnekler vardır. Öğretmenler okullarına gazete, dergi, kitap götüremez; hatta çantalannda taşıyamaz durumdadırlar... "Eski yazı" girişiminizin ardında, dinsel kökenli okul çıkışlılarının liselere (daha sonraları öteki okullara) yazı ya da Osmanlıca öğretmeni olarak atanmalan gibi dolaylı oyunlar ve amaçlar söz konusudur. Yakın geçmişte neler olmamıstır ki! Ahlak, din bilgisi dersleri böyle olmuştur. Oysa ahlak ne bilgidir ne de bir ders konusudur; okutulmaz, ezberletilmez. Ahlakın öğretmeni de olmaz. Ahlak her toplumun değer yargılannın geçerli olduğu bireysel ve toplumsal bir yaşama ve davranış biçimidir. Oysa bu dersler birleştirilerek "Ahlak ve Din Kültürü" adıyla ilkokullarda bile okutulmakta, benzeri yöntemlerle TV'de bile görüntülenmektedir. Aslında bu "ders"in programlardan çıkanlması, Din Bilgisi'nin de zorunlu değil, gönüllü (seçmeli) bir yapıya kavuşturulması gereklidir. İmam hatip liseleri (lise değil, eskisi gibi meslek okulu olarak) yeniden dü'zenlenerek kendi amacına yönelik aydın din adamı bir başka anlatımlaimam ve hatip adıyla yetiştirilmeleri sağlanmalıdır. Günümüz ortammdaki uygulama "özel" amaçlıdır, politik görünumlüdur. Sayın bakan, eğitim ve öğretim sorunlanmız bir çığ benzeri büyümekte, yoğunlaşmaktadır. Sizden önce 56 bakan gelip geçti. Osmanlıca deyimiyle "Hajızayı beşer nisyan ile maluldür" örneğu kimilerinin adını bile kimse anımsamıyor. Türk Milli Eğitim Tarihinde unutulmayan bakanlar vardır. Öğretmenliği onurlu bir meslek yüceliğine kavuşturan bir Mustafa S'ecati, bir Reşit Galip bir Saffet Arıkan, 1950'lerde emir kulluğunu kabul etmeyen bir Avni Başman, özellikle bir Hasan Ali Yücel... Siz, hangilerinin arasında bulunmayı düşünüyorsunuz Sayın Metin Emiroğlu? KEMAL ÜŞTÜN EMEKLİ ÖĞRETMEN KA DIKÖ Y/tS TA NB UL Evet mi Hayır mı? AKBAL SELPAK Vakko HediyeÇeki Dat*n«MWTi KAMPANYASI SÜRÜYOR... Yumuşacık Selpaklar seçkin armağanlar dağıtmaya devam ediyor! Son çekılışte S Harika Vizon Kürk (erkek sırt vızon) (Beherı 4 mılyonTL) 5 Bulaşık Makinesı (Beherı 635 000 TL) KAZANIN! 5 Pioneer X22020 kolayzerli Stereo Muzık Seti (Beherı 975 OOOTL) 100 Vakko Hediye Çeki (Beherı 100 000 TL) stflenn olacak. Yine herhangı iki Selpak ambalajmı zarflayın. Kazanın! Her zart bir armagan şansı. Çok zarflayın! Çok kazanın! Nasıl Kazanacaksınız? ^ Se*pak Jmnlerı arasından (Mendıl Tuvalei Kajıdı, Peçae. Ha»tt]) dılcdıgınu hertungı ıkı taoesının MbaJaıım cıkann H« ık amöalaıı Dırzaria koyaıak SELWK TAN KA2ANIN KAMPAKYASI P ıc 172 ŞjşJı^'stanCol' sdresıne yoJtayın Gonderdıgımz her zart bir kura nunuıası alacaMır. Jansnızı vttırmak ıçın heı zar^a yataırca ıkı Selpak amOllaji koyanlı ;ilec>&ni2 kadar çok ambalaı (ifDnı jönceıeMıtstnz Vapılan ilk çekılışte kaza^anlar armajvlanıu kavuşmuşlartır Son çetolışe kalılma* ıçın zatitar™ en aec 31 Tenmuz 1987 tanrımc kacar elımıze geçecek şekıioe poslaya venn 100 Pioneer MüzikSeti BehertOTOOOTl 5 • SELPAK 2AMBALAJIY1A SINAVLA LZMAN YARDIMCISI ALINACAKTIR Ataıurk Kültür, Dil \e Tarih Yuksek Kurumu ile bağlı kuruluşlarında çalıştınlmak üzere 8. ve 9. dereceli uzman \ ardımcısı kadrolarma en az 4 yıllık yuksek öğretim kurumlarımn aşağıda belirtilen bölum mezunlarından parentez için belirtilen iaularda eleman alınacaktır. Aıaturk Araştırma Merkezıne: Tarih (1), Turk Dili ve Edebiyatı (1), Basın Yayın Yüksek Okulu (1). Turk Dil Kurumu'na: Türk Dili ve Edebiyatı (7), Basın Yayın Yüksek Okulu (2), Ingiliz Dili ve Edebiyatı Turk Tarih Kurumu'na. Tarih (4), Basın Yayın Yuksek Okulu (3). Ataturk Kultur Merkezı'ne Tarih (1), Turk Dili \e Edebiyatı (2), Felsefe (1), Sanat Tarihi (2), Sosyoloji (1) I) ADAYLARDA ARANACAK ŞARTLAR 1. Devlet memurları kanununun 48. maddesinde belirtilen genel nitelikleri taşımak; 2. Sına\ tarihınde 30 >aşını doldurmamış olmak. II) TERCİH SEBEPLERİ: Konulan ile ilgili >erli ve >abancı literature hâkim olmak, geçerii bir yabancı dü bilmek, yuksek lisans ve doktora >apmıs olmak, ilgili konularda >ayın sahibi olmak. llll SI\A\LAR: Butun sınavlarda Ataturk ılke ve inkılapları ile ilgili sonılar bulunacaktır. SınaUar oğrenım dalları\la ilgili konulara ılave olarak yönetmelikte belimlen konularda yapılır. Tarih bölumu mezunlan ayrıca Osmanlıca ve Osmanlı paleografyasından sorumludur. Sınavlar >azılı ve mulakat olmak uzere iki asamalıdır. Yazıhda başanh olanlar mülakata çağnhr I\) BAŞ\LRL: Sınavlara katılacaklaı Ataturk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Ataturk Bulvarı No: 217, Kavaklıdere Ankara adresine, sınavına girmek istedıklerı bağü kuruluşu da belinen bir dilekçe ile aşağıdaki belgelerı ekleverek sahsen veya posta ile başvururlar. Nufus cüzdanı aslı veya onaylı örneği, yüksek ögrenim diploması aslı veya noterden onaylı örneSi özgeçmısı, dön adet vesikalık fotoğraf. Sınavı kazananlardan ayrıca, askerlik görevını yaptığını veya sınav tarihinde ertelenmiş olduğunu gosterir belge, savcılıktan alınacak ıvı durum belgesı, tam teşekkullu hastaneden alınacak saglık raporu ıstenir Son başvuru 1 Ekim 1987 perşembe günü saat 18.00'e kadardır. Postada gecikmeler dıkkate alınmaz Adaylara genel sekreterlikçe fotoğranı "sınava giriş belgesi" gönderilir. Giriş belgesi olmayanlar sınava katılamazlar. Sınav yeri sınava giriş belgelennde belirtilecektır. Sınav sonuçları yüksek kurum ve baglı kuruluşlannda asılı olarak duyurulacaktır. Yüksek kurum başkanhğı uzman yardımcılıgı kadrolarma alınacak olanlar bağlı kuruluşlar uzman vardımcılığını kazananlar arasından yuksek kurumca seçilecektir. Yazıh sınav 16 Kasım 1987 pazanesi gunu saat 10.00'da yapılacaktır. Basın: 24843 ;?t :rş AJusıos ayındı notet huzurunda yapılacak vt kazananiaf basnda dupfulacaktıt Selpak ' uretım. Oağıtım w lanıtım çalışmaıaıında tulunınlaf t>ı kamparysya katılamazlar COK ZARFLAYIN COK KAZANIN! Özgün Müziğin Rakipsiz Sesi SELDA BAĞCAN Söylüyor ^ Bu kaset arşıvınızde mutlaka bulunmalı' StiMyo: De«l$iııı/Sezef Bafcan İMMMİsterter Yrtmaz Karayalm. Mete ftkkus NİMET AZAT (VURAL) ile TEOMAN AZAT evlendiler. 10 Temmuz 1987 Istanbul 'suç bizim T A Ü P Ş A H İ N in seslnden • PLAKÇILARDA SATILIK VOLKSWAGEN ARANIYOR Sahibinden 2.200.000. TL'ye kadar satılık Volkswagen aranıyor. Tel: 172 54 93 KUMBURGAZ Kumkem Sıtesi'nde denız kenarı, 2 oda 1 salon. Tel: 571 15 96 Satılık biiiklel, mavi Bisan Delu\e Tel: 160 54 26 NET TURİZM TİCARET VE SANAYİ1 A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞINDAN DÜZELTME 6.7.1987 tarihlı Cumhuriyct gazetesinde ilan edilmiş olan 1. Tertip, 2. Seri Tahvıllerimize ilişkin Sirkülerin 3/f maddesi aşağıdaki şekılde duzeltilmiştır. Sermaye Pıyasası Kurulu'nun 7.7.1987 tarih ve İDİD/12342032 sayılı izinleri gereğince tasarruf sahiplerine duyurulur. 3Tahvillere ılışkin bilgiler f. satış fiyatı: Çıkarılacak tahviller, satış süresi içinde nominal değerin %5 eksiğine satılacaktır. Nuluv cuzdanımı kaybellim. Hukumsuzdur AHUET A1DI\
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle