19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER çağdaş, çoğulcu, katılımcı demokratik biı anayasanın doğması olanağı yaratılabilir. Bir askeri müdahaleden sonra, genel seçimden gelen bir kurucu meclisi beklemek hayalseverlik olur. Ama, hiç değilse içinde tüm meslek kuruluşlarının (basının, üniversitelerin, odaların, öğretmen kuruluşlarının, yargıçların, baroların, gençlik kuruluşlarının, partilerin ve illerin temsilcilerinin) yer aldığı bir meclisi, askeri müdahalecilerin yamnda "anayasanın yapılmasına ortak bir güç" haline getirmek, kuşkusuz mümkündü ve kaçmılmazdı. Nitekim 1961 Anayasası'nı yaratan askerler, 157 ve 158 sayılı yasalarla böyle bir Meclis kurdular. Ve 150'den fazla üyeli Temsilciler Meclisi'ne, Devlet Başkanı 10, MBK de 18 üye atama yetkisine sahipti. Öteki temsilcilerin seçiminde, ne MBK'ye ne de devlet başkanına hiçbir yetki tanmmamıştı. 29.6.1981 günlü yasa ile, MGK'ce doğrudan doğruya seçilecek 40 ve MGK'nin her an görevden uzaklaştırıp yerine istediği şahsı derhal atayabileceği valilerce saptanan 3 misli aday arasından, yine MGK'ce atanacak 120 üyeden oluşan bir Danışma Meclisi yaratılmjştır. Böylece tüm üyelerin kesinkes MGK'ce arzu edilen kişilerden kurulu olması sağlanmış bulunmaktadır. Böyle bir mecliste, gerçek anlamı ile "görüşlerin çarpışması ve çıkarlar arasında bir denge kurulması" soz konusu olamazdı. Kaldı ki, 29.6.1981 günlü Kurucu Meclis hakkındaki kanun, anayasa hükümlerini kabul etme yetkisini, sadece MGK'ye tanımıştır. "Danışmanlar Kurulu" olan meclisin, bir tek cümlenin bile anayasaya girmesi ya da girmemesi konusunda en küçük yetkisi yoktu. Danışma Meclisi'nin "kabul" (!) ettiği maddeler, herhangi bir vatandaşın, hatta bir yabancının düşünüp konseye ilettiği maddelerden tamamen farksızdır. 2485 sayılı yasaya göre, MGK, isterse, tasarının tümünii bir yana iterek. onun yerine bambaşka bir lasanyı, anayasa olarak kabul edebilirdi. I961'de ise MBK, Temsilciler Meclisi'nin kabul ettiği anayasa tasarısında değişiklikler yaparsa, bu maddelerin yeniden lemsilciler meclisine gitme direnmesi halinde hem ondan henı de MBK'den seçilecek 7'şer uyeden oluşan karma komisyonun benimsediği çeşitli önerilerin, kurucu meclis birleşik toplantısında oylanması yolundaki çozümü benimsemişti. Kısacası TM, DM gibi gostermelik bir meclis değildi. Çok daha önemli fark, müdahaleci askerlerin kendi yetkiierini sınırlayıp sınırlamamaları noktasında kendisini gostermektedir: MBK, 12.6.1960 günlü 1 numaralı yasa ile, TBMM'nin yetkilerini belli bir süre için devralmış, fakat geri kalan noktalarda 1924 Anayasası'nı yürürlükte bırakmıştır. MBK, "anayasal düzeni her gun keyfine göre (yani işine uygun geldiğini sandıkça) değiştirebilme yetkisine sahip olmak" gibi, güvenlik duygusunu yok edecek bir çözümu benimsememişti. Kendi kendisini sınırlama erdemini göstermiş, geçici anayasanın hükümlerinin değiştirilebilmesini, MBK üyelerinin 4/5 çoğunluğunun oyuna bağlamıştı. MGK ise, 27.10.1980 günlü "Anayasa Duzeni Hakkında Kanun" ile, yetkilerini hiçbir surette sınırlamamış; her yetkiye en geniş ölçüde sahip olmayı yeğlemiştir. Bu yasada, her an "bir yasa, karar, hatta bildiri ile, MGK'nin anayasa düzenini yeniden ve yeniden değiştirme yetkisi" J5ngörulmuştür. Askeri müdahaleyi yapanların böylesine yetkilere sahip olduğu bir donemde ne DM üyeleri ne de başka kuruluşlar, iradelerini elbetteki serbestçe dile getiremezlerdi. GEREKLİ ORTAM YARATILMADI Halkoylamasında, Halkın Gerçek İradesini Yansıtabilmesi tçin Zorunlu Ortam Varatılmamışlır: 1961 yılındaki anayasa halkoylamasından önce, basın ve siyasal partiler, yalnız lehte değil, aleyhte de konuşma olanağına sahip olmuşlardı. 1982'de ise, anayasanın lehinde konuşmaya, tum kapılar, televizyon bile açık tutulmuş, ama metnin aleyhinde konuşmak suç sayılmıştır. Halkoylamasını, "gerçek bir irade açıklaması" düzeyine yükselten öğe, "oylamanın olumsuz olarak sonuçlanması halinde, nasıl bir durumla karşılaşılacağının, seçmenlerce kesinkes bilinmesi"dir. Çünku vatandaş, "evet" ya da "hayır" diye oy kullanırken, sonucun olumsuz ya da olumlu çıkması halinde, ne gibi sakıncalara katlanma durumunda kalacağını kesinkes bilmedikçe", "iki seçenekten hangisini tercih edeceğine" bilinçli olarak karar verip uygulayamaz. 13.12.1960 gunlu yasa, "halkoylaması sonucunda anayasa reddedilirse, her 100.000 nüfus için bir üye hesabıyla, yeni seçim kanunu hükumlerine göre yeni bir temsilciler meclisi seçilmesini ve anayasanın en geç 29.10.1%1'de yeni anayasaya gore TBMM'nin görevine başlamasını mumkün kılacak bir sure içinde kabul edilmesini açıkça ongörmuştü. Görülüyor ki, 1961 Anayasa oylamasında "hayır"larçoğunluk kazanırsa, "yeni anayasa ne zaman ve kimin tarafından hazırlanacak ve askerier ne zaman iktidardan gidecek bilinemez" yolunda bir kuşku, seçmenlerin yureklerini, kafalarını ve oylarını gölgeiememiştir. 1982'te ise, bu anayasa metnireddedikligitakdirde, anayasa yapmak için yeni bir meclis seçileceğine ya da ne yolda hareket edileceğine ilişkin hiçbir hükum herhangi bir MGK karannda ya da yasasında yer almamıştır. Böyle hazırlanıp, böyle kabul edilen bir anayasa metninin, halkın ozlem, istem ve iradesini ne denli yansıtabileceğinin takdirini okuyucuya bırakıyoruz! 1982 Anayasası'nm, bu kez de "Ozal'a güven, gerisini merak etme sen!" ilkesinin benimsenmesi yoluyla değiştirilmesi istenmektedir. 2 HAZİRAN 1987 82 Anayasası: Hazarlaıusı. Kabul Edilisi Aslında, 1961 Anayasası'nm kaldırılması ve yeni bir anayasa yapılması için hiçbir neden yoktu. Türk toplumunu her alanda ileri götürmenin anahtarlannı sunan bu anayasanın, "felsefesine ilişkin değil, teknik nitelikteki" birkaç aksayan hükmünü değiştirmek yeterli idi. Onun anarşiden ya da içine düşülen siyasal ve ekonomik bunalımdan sorumlu olduğu yolundaki iddiaların ise, akılla bağdaşır yanı yoktu. Prof. Dr. MUAMMER AKSOY Ü'.kemizde, siyasal ve toplumsal alandaki her bunahmın sonunda, anayasa suçlu sandalyesine oturtulur; bütün gunahlar onun omuzlarına yükletilir. Oysa anayasada dile getirilen ilkeler ve onların ulaşmak istediği amaçlar, ancak çıkarılacak yasalar ve onların uygulanmaları sayesinde gerçekleştirilebilir. Bunlar yapılmadan, iktidardaki partilerin (ya da sivil ve asker bürokratların) kusurlarından kaynaklanan olumsuz sonuçları ele alarak, bunlardan anayasaları sorumlu tutmak, gülünçtür. Bir devletin yaşamında, tüm sorunların iyi bir anayasa metnı ile çözümleneceği hayali ne kadar zararlı ise, anayasaların fazla önem taşımayan belgeler olduğu yolundaki görüş de o derece hele bizimki gibi "kamuoyunun, ağırhğını çağdaş demokrasi doğrultusunda yeterince duyuramadığı toplumlarda", özgürlüklere ve hukuk devleti ilkelerine şaşı bakan bir anayasa, otoriter iktidarların amaçlanna durmadan hizmet eden çok tehlikeli bir silaha benzer. Azgelişmiş bir ülkede, demokrasinin gelmesi vt sürmesi isteniyorsa, onu engelleme olanağını kolayca yaratan kötii anayasa metinlerinden kaçınmak (ya da kurtulmak), aklın gerektirdiği en pratik adırndır. Ve iyi bir anayasa, yalnız siyasal yaşamın değil, ekonomik ve sosyal yaşamın da sağhklı sonuçlara ulaştırılabilmesinin sağlam güvencesidir. 82 Anavasası'nın Hazırtanıp Kabul Edilişindeki Ilke: "5 Komutana Giiven, Gerisini Merak Elme Sen!" 82 Anayasası, uygulanmaya başlanması üstünden daha 5 yıl geçmeden, onu hazırlayıp kabul edenlere en yakın bir iktidarca bile değiştirilmek isteniliyorsa, bunun ciddi nedenleri olmak gerekir. Başta gelen neden, bu anayasanın antidemokratik (demokrasinin ancak asgarisini gerçekleştirmeye izin veren), çağdışı bir nitelik taşımasıdır. Zaten aslında, 1961 Anayasası'nm kaldırılması ve yeni bir anayasa yapılması için hiçbir neden yoktu. Türk toplumunu her alanda ileri götürmenin anahtarlannı sunan bu anayasanın, "felsefesine ilişkin değil, teknik nitelikteki" birkaç aksayan hükmünü değiştirmek yeterli idi. Onun anarşiden ya da içine düşülen siyasal ve ekonomik bunalımdan sorumlu olduğu yolundaki iddiaların ise, akılla bağdaşır yanı yoktu. ÇAĞIN GERİSİNDELİĞtNtN KANITLARI Şimdi 82 Anayasası'nı ele alarak, onun her yönden (hele temel hak ve özgürlükler ve hukuk devleti ilkeleri bakımından) çağımızın ne denli gerisinde kalmış ve toplumumuzun gereksinmelerini yanıtlayamaz bir niteliğe sahip olduğunu göstermeye çalışacak değiliz. Bu yazımızda sadece bir gerçeği kısaca kanıtlamakla yetineceğiz: Böyle hazırlanan ve böyle kabul edilen bir anayasa ne demokratik olabılır ne de toplumun çeşitli kesitlerinin ve genellikle sade vatandaşın gereksinmelerine yanıt verebilir. Çünkü bir anayasanın demokratik içeriğe sahip olabilmesi, büyuk ölçüde, onun hazırlanışında biraz olsun demokratik bir yolun izlenmesine bağlıdır: "Yılan, kaz ya da karga yumurtasmdan bülbül, güvercin ya da sülün çıkması" ne denli olanaksız ise, "hiç demokratik olmayan bir yöntemle hazırlanıp kabul edilen" bir anayasanın, "demokratik içerikli" ve "uzun ömürlü" çıkması da o denli olanaksızdır. Gerçekten, 1982'de anayasanın tümden değiştirilmesine karar verilince, öylesine antidemokratik bir "hazırlama" ve "kabul etme" yöntemi benimsenmiştir ki; tutulan yolu, değil Batı ülkelerindeki örneklerle, 1961 Anayasası'nın hazırlanışı ve kabul edilişi ile karşılaştırmak bile, insanı hayret ve dehşet içinde bırakmaktadır: 1982 Kurucu Meclisi, Sadece 5 Komutandan Oluşmaktadır: Bir anayasada, kişilerin, çeşitli sınıfların, kuruluşların ve çeşitli toplumsal güçlerin hak ve yetkilerinin, bir armoni ve denge içinde yer alabilmesi için, o anayasayı hazırlayan kurulda, çeşitli meslek kuruluşlannın, sınıfların, toplumsal güçlerin ve toplum yaşamında etkisi olan çeşitli çevrelerin temsilcilerinin bulunması şarttır. Onlann tartışmalan sayesindedir ki, bir ölçüde olsun herkese kendi hakkını veren, PENCERE Özal'ın Dehası?.. Özal ne yapsın? Faiz oranlarını yükseltse, hem kısa bir süre önce aldığı ındirım kararına ters düşecek hem de enflasyonun tırmanışını kanıtlamış olacak. Üstelik ANAP hükümeti, iç borçlanmayı sür dürmek zorundadır. Devletin pıyasadan ancak yüksek faızle para toplayabileceği bir ortamda, bankaların faiz oranlarını daha aşağıda tutmak gerekiyor. Peki patlayan enflasyonun tırmanışında, banka faiz oranlarını yetersiz bulan varlıklı yurttaşların, başta taşınmazlar olmak üzere mala hücumu nasıl önlenecek? Piyasa gemi azıya almış at gibi dörtnala gidiyor. Faiz oranlan serbest bırakılırsa bankalar arasında yüksek faızle para toplama yarışı ortalığı allakbullak eder; zaten çökmüs bankalar sısteminde öylesine yıkımlar başlar ki siyasal ve ekonomik sonuçları büyük depremlere yol açar. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık... Özal ne yapsın?.. Partisinde patlayan iç çatışmada Mustafa Taşar'ı mı tutsun, çiçeği burnunda Hasan Celal Güzel'i mi? Hareketçiyi mi yeğlesin, selametçıyi mi? "Sözde laiklik'ten yana mı çıksın, "sözde dinct"\ere mi yanaşsın? 12 Eylül'ün sağcı askeri yönetimi bastırınca ANAP şemsiyesi altına toplanan "dort eğilim", artık "ayrışma" sürecindedir. "Yağma Hasan"\n böreği yetmiyor; çıkar kavgalarında keskinleşen ıç çelişkıler yüzünden parti parçalanır mı? Bir yandan soygun ve sömürü hırsının çatışmaları, öte yandan yükselen DYP'nin ANAP üzerinde yarattığı basınç odaklarının gerilimi... * Özal, devlet memuru iken 12 Eylül'den sonra Ulusu hükümetınde tepeden ınme başbakan yardımcılığına atandı. Bu koltuğa oturmak yolunda hiçbir siyasal çabası ve deneyımi yoktu. Politika sorumluluğunu ılk kez ANÂP'ta üstlendi; ama Sayın Başbakan, şimdiye kadar ne doğru dürüst bir seçimden geçmiştır, ne ciddi birsınavdan... Partisıni kurar kurmaz askeri yönetimin çizdiğı çerçevede Amerikan destekli ıktıdar olmak kolayhğını kullanmış, kendisini televizyonun dev aynasında seyretmış, IMF reçetelerini uygulamış, iskambilden şatolar kurmuştur. ANAP, 1983'te militer rejimin düzenlediği "dikensiz gülbahçes/"nde iktidarı ele geçirdiği zaman, Türkiye'nin dış borcu 16 milyar dolardı; bugün 32 milyar dolardır. Dört yılda ülkenin dış borcunu ikiye katlayan bir hükumetin olağanüstü dış desteğe sahip olduğu hemen anlaşılır. Sayın Özal Türkiye'nin ekonomik bağımlılığını pekiştirirken Türklerin geleceğini de ipotek altına sokmuştur. "Misyori'u da bu idi. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Patrona ucıız işçi sağlama ynsası Saytn hükümetimiz bir yasa çıkarnuş. 3308 sayılı yasa. Bu yasaya ad da koymuş. Yasanın adı Mesleki Eğirim ve Çırakhk Yasası imiş. Yasanın uyguhmmasına baküdığmda asıl adı kendilijtinden meydana çıkıyor. Biı de diyoruz ki bu yasanın gerçek adı PATRONA UCUZ VE KALİFİYELİ İŞÇİ SAĞLAMA YASASI'dır. Adından bahis ettiğimiz yasa meslek liseleri ile ilgilidir. Şimdi yasanın uygulanma sekline bakalım: Türkiyemizdeki bütün meslek Uselerinde okuyan öğrencilerin ikinci ve üçüncü sınıflan haftanın üç gününü fabrikalarda çalışarak geçirecekler. Bunun ismi de stajyerlik olacak. İşverenler çahştırdıklan öğrencilere maas da ödeyecekler. Bu ödenen maası muhterem okurlarıma açıklayacağım. Ödenen maas asgari işçi ücretinin % 30'u kadardır. Yani çaiışan her öğrenciye (8500) lira veriliyor. İşte bunun içindir ki bu yasanın adına patrona ucuz işçi sağlama yasası diyoruz. Gelelim öğrencilerin tahsil durumlarına: Öğrenciler haftanın beş gününü de ders yapnkları zaman bile başarı oranlan % 30'u geçmiyordu. Şimdi aym öğrenciler bir haftanın pazartesi, salı ve çarşamba günlerini fabrikalarda geçirecekler. Yalnız perşembe ve cuma günleri ders yapacaklar. İşte o zaman başarı oranlan daha da âüşecektir. Böylece öğrencilerin başarı oranlan Vo 12'ye inecektir. Ayrıca bir lise öğrencisi haftada iki gün ders görürse bu öğrencinin üniversite imtihanım kazanmast imkânsızdır. Böylece meslek liselerinin istikbali sönmüş oluyor. Bir de tüm Türkiyemiz'de genel olarak fabrikatörlere ne kadar ucuz ve kalifiye işçi sağladıklarının sayısına bakalım. Efendim; Türkiyemiz genelinde 19861987 öğretim yıllannda 340 meslek lisesi var. Her lisede ortalama 500 öğrenci olduğunu kabul edersek, 340 lisede (170.000) öğrenci var demektir. Bu öğrencilerin ikinci ve üçüncü sınıfları fabrikalarda çalışıyor. Her okulda 500 öğrenci var dediğimize göre her stnıfa ortalama 167 öğrenci düşer. İkinci ve üçüncü sınıflara düşen öğrenci sayısı da 334 eder. Şimdi 340 meslek lisesinin tümünde ne kadar çaiışan öğrenci olduğunu bulalım. 340x334=113.500 öğrenci fabrikalarda çalışıyor. Böylece görülüyor ki bizim hükümetimiz yüz on üç bin kaliteli işçi bulmuş. Fabrikatöre teslim etmiş. Bunlara da ne kadar para verirsen ver demiş. Patron da öğrencilerin eline 8500 lirayı tutuşturmuş. Götür harca demiş. Ayıp, efendiler hem de çok ayıp. Çocukların tahsil haklannı ellerinden al, kolundan tut patrona teslim et. MEHMET ALI AYDIN EMEKLİ ÖĞRETMEN Kabak Çekirdeği Yazısı! ANAP'çı yöneticiler Türkiye'de her şeyin "güllük gülistanlık" olduğunu söyieyip duruyorlar. Paranın deger yitirmesini küçültüyorlar. Fiyat tırmamşlarını aşağıya çektıklerini ileri sürüyorlar. Gerçekleri çarpıtırken yüz anlatımlan, öylesine dümdüz (rahat diyemeyeceğim) ki, televizyon camı öfkesinden çatlayabilir! Bu yıl mart ayı, ülkenin birçok yerinde sert geçti. Yollar kapandı. Hatta kimi yerlerde kısa süre de olsa yiyecek, yakacak sıkıntısı görüldü. ANAP'çılar bunu hemen yorumladılar. Onlara göre, kötü hava koşullarından kaygı duyan yurttaşlar, aşın alışveriş yaparak fiyatların tırmanışına yol açmıştı. Oysa kaygılan maları yersizdi. Ne var ki, sertkış arkada kalalı epey oldu. Tırmanışların gerilemesinden vazgeçtik. Daha da tırmandılar. Tırmanışlar sürüyor. ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Özal, politikacıların çoğu gibi, çarşıpazar dolaşıp etiketlere bakmıyor. Oysa istediği kadar tozpembe tablolar çizsin, günlük hayatın gerçekleri onu doğrulamıyor. Et, peynir, sebze gibi vazgeçilmez besinlerde fiyat tırmanışını, Ozal'ın ikide bir yinelediği 'pazar ekonomisi' kurallarıyla, "arz ve talep" diye geçiştirsinler, ama şu fakir fukara eğlenceliği kabak çekirdeği ve çocukların, yaşlıların yediği havuca ne derler acaba! Kabak çekirdeği 2000 lira (geçen yıl 1200) ve havuç 9002500 liraya (geçen yıl 300) satılıyor. Ozal'a bunu nasıl duyurmalı? Çarşıpazar dolaşmaları gerekmez. Gazetelerin bir kaçına şöyle bir göz atsalar, kimi resim altlarını okusalar böyle konuşmazlardı. Sadece çarşıpazar etiketleri mi? Basında polisadliye haberleri gittikçe ağır basıyor. Birkaç örnek özeti: Aç çocukları için konserve çalan ana tutuklandı. Açlığa dayanamayıp fırından ekmek çalan iki çocuk yakalandı. İki aile kadını geçim zoriuğu yüzünden genelevde çalışmak için ilgililerden izn belgesi aldı. Geçim sıkıntısı çeken yoksul aile kızlarını, varlıklı işadamlarına satan aracı kadın tutuklandı. Ve daha başka gerçekler, utandıncı, yüz kızartıcı gerçekler. Falan yerin belediye başkanı 400 milyon rüşvet almakla suçlanıyor. Fılan yerin belediye başkanı milyariık imar yolsuzluğuyla suçlanıyor Boğaz yamaçlannda yapılaşmaya kapalı yeıiere imar izni veren bir şebeke ortaya çıkarıldı. Ünlü işdamlarından bay falanfilanın genç ve güzel eşi yeni jigolosuyla İsviçre'de gönül eğlendiriyor Genç ve yakışıklı milyarder bay fılanfalan birbirinden güzel sekreterleriyle sosyetede büyük ilgi topluyor. Varlıklı bir ailenin kızı, aşın uyuşturucu kullanmaktan ölü bulundu. Hayali ihracattan milyar vuran bir işadamı 50.000 lira para cezasıyla kurtuldu. Aylıklı danışman olarak girdiği bankanın sahibi olan bir profesör "Durumum yasalara ay kırı değil" diyor. Ülke yönetimini yıllardır elinde tutan ANAP, doludizgin gidiyor! Gidiş nereye? Genel başkan ve başbakan: "Piyasa ekonomisi" diyor. Varsa yoksa piyasa ekonomisi! Ya çarşı pazar? Geçen yıl 2500'lerde dolaşan etler şu sıra 4500 liraya satılıyor. Yüzde yüz eli kulağındal "Bırakınız yapsınlar!" "Bırakınız geçsinler!" Öte yanda Batılı kapitalist ülkeler bu durumlara bakıp bakıp: "Türkiye'nin ekonomik gidişi çok sağlıklı!" diye ellerini ovuşturuyorlar. NATO'cular da: "Türkiye en güçlü ortağımızdır" diye sırtımızı sıvazlıyorlar. Oysa, dış borçlar birçok milyar dolar! Ne gam! ANAP ekonomisi böyle! Ya dış politikası? Çepeçevre bütün sınırlarda çıban başları. Türkislam sentezi ve 'Rabıta' bağlarrtısıyla mı övünecekler? "Dış ekonomik çevreler" denen "Vaşington, IMF, yabancı para babalan" Özal'ın bir beş yıl daha iktidarda kalmasını istıyorlardı. Bızim "holding babalan" da aynı fikirde idiler. Umutları da güçlüydü. Çünkü dünyayı az çok tanıyan bir kışi, adına "g/enel seçım'' denen yöntemin, para gücü, geleneksel kurumTar, siyasal kısıtlamalarla toplumdaki ekonomik düzenin sandığa yansıması demek olduğunu bılir. Eğer bu dengeyi bozacak ölçüde sol güçler gelişırse, sağ askeri darbeyle dış ve ıç sermaye güçleri gerekli budamaları yapar. önlemlerı alır; sonra yeniden "sozdedemokrası'ye açılışın sevıncini toplumayaşatırlar. Askeri ybnetımden henüz sıyrılamamış Türkiye'de Ozal'ın bir beş yıl daha iktidarda kalması, "dış ekonomik ve siyasal çevre/er'ln programında yer alıyordu. Ancak yeni gelişmeler karşısında ne düşünüyorlar? . • • Dış çevrelere göre ANAP bir bakıma başarılıdır; çünkü üze(Arkosı 11. Sayfoda) Yıllardır birbirını görmek özleminde olan İ.İ.T.İ.A. SİYASAL BÎLİMLER FAKÜLTESİ mezunlan ve bize emeğı geçen tüm hocalanmız 7 Haziran 1987, pazar günü saat 12.00'de TARABYA YILDIZLAR RESTAURANTta birlikte olacağtz. Tel: 162 33 98 100 TON BAKLAVALI SAC SATIN ALINACAKTIR. Şartnamesi, bedelsız olarak aşağıdaki adreslerden alınabılir. 1 KARABÜK'TE: Demir ve Çelik Fabrikalan Muessesesı Tedarik ve Ikmal Müdurluğümüz. 2 ANKARA'DA: Kurtuluş, Ziya Gokalp Caddesi No: 80'deki Genel Müdurluğümüz. ISTEKLİ'lerin şartnamemiz esaşlanaa göre hazırlayacakları kapalı teklif mektuplarını, geçici teminatlarıyla birlikte en geç 17 Haziran 1987 Çarşamba gunu saaı: 14.0O'e kadar Karabuk'te Müessesemiz Haberleşme ve Arşiv Müdurlüğu'nde bulundurmalan ilan olunur. Dündar Kılıç'tan olay ıtıraflar ünlü mBabcr sorgulamasında 461 isim verdi. "Muazzez esrarcıdır." "Sadettin Tantan gülerken ısırır." "Fahrettin Aslan Araplara karı bulurdu." • •• Keçedler, komünist partisinin de kurulmasından yana. Duygu Asena: "Erkeksiz bir dünya düşünemiyorum." Sabancı: "Kadın olsam Türkan şoray olmak isterdim." Kadir inanır, Tarık Akan'a fark attı. Arzu'nun uyanışı ERKEKÇE her şeyi yazmaz Ama yazdığı her şeyi okutur. " Alanı 12,56 cm olan dairenin 45° lik çevre açısının gördüğü yaym uzunluğu nedir? jy 2 A ATARI bilgiseyaf bu soruyu hemen cevaplar! (Bu sorunun cevabı ATARI ÜYS Eğitim Programında mevcuttur.) Çağdaş insanın dergisi Atari Bayilerinden Türkiye'nin en güçlü ve en ekonomik bilgisayan Atari'yi alın, sınavlan kazanın. Gene1 ELEKTROMETA Bilgi için ATARI DESTEK TEL: 160 93 82 l u a Cad 11 4 8a«a Sa24aO[Bhatl 100 '4 0C<4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle