19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 12 H 'ZİRAN 1987 Buldaç, görevine başlatıldı ANKARA (ANTJA)Darustay karannakaışın Orhan Buldaç'ı müsteşar yardımcılığı görevine iade etmemekte direnen Uiaşurma Bakanı Veysel Atasoy, bu karanndan vazgeçerek, Damştay karannı uyguladı vc Buldaç'ı görevine iade etti. Göreve iade karan, dün akşam saat 17.00*de Buldaç'a bildirüdi. Atasoy'un yakJajılc JOgilndur yun dısındc olmasuja karşın iade karannda imzasının bulunoası dikkati çekti. Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy'un imzasiyia Buldaç'a iletüen yazıda, "Anayasanın 1Î8. maddesi 2177 sayılı idari yargüama usulü kanununun gereğince soz konusu Danıştay karan müvacehesinde müstesar yardımalığı görcvine iadeniz uygun gönilmüştiir. BilginizJricaederim" deniidi. Pakistan 10 burs verdi ANKARA (LBA) Pak^ıan hükümeti Türkı>V>e 19871988 öğrenim yüında lOadet dövizsiz yüksek öğrenim kontenjanı tanıdı. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndan verilen bilgiye göre Pakistan'ın verdiği burslann 5'i ııp, 5 lanesi de mühendıslik alanına tahsis edilecek. Lise mezunlanndan tıp öğrenimi için başvuranlardan, lise 1, 2 ve 3'uncü sınıf ders geçme nollarının 6.5, mühendislik öğrenimi için de lise 1, 2 ve 3'üncü sınıf üse ders geçme notlarının 7.5 olması gerekiyor. Pakislan hukümeünin ayırdığı burslardan yararlanmak isteyenlerin bugun akşama kadar Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Eğitim ve Dış tlişkiler Dairesi Başkanlığı'na başvurması gerektiği bildirüdi. Süt Endüstrisi'nin atağı IZMtR (ajk) Süt Endüstri Kurutnu, kentin çeşitli yerlerinde süt marketi açacak olaniara faizsiz kredi vermeye başladı. SEK Izmir Süt Mamulleri Işletmesi Müdürü Yavcr Şenyuva, ürünkrin doğrudan rüketiriye ulaştınlması amaayla, bu tip marketlere yöneJdiklerini belirterek, şunları söyledi: "Süt. yoğurt, ayran, peynir ve tereyağı gibi mamullerimizi halkımıza daha ucuza ulaşürmak ve hizmeti ayağa götürmek amacı ile yeni bir çalışma icerisine girdik. Kentin çeşitli yerlerinde süt marketi açacaklara faizsiz kredi veriyonız." Yetkililer, iik krediyi Balçova'da Tank Ertabay adlı bir yurttaşın aidığını, bunu diğer müteşebbislerin izieyeceğini kaydettiler. Atatürk'ün Samsun 'da ömer Çelikkan adiı yuntaf, Atatürk'ün babası Mehmet Sait Çelikkan 'a armağan ettiği gumuj asayı Semra özal'a hediye etti. Semra Özal, armağanı aldıktan sonra çok duygulandığını bildirdi. Atatürk'ün, babası Mehmet Sait Çelikkan'a verdiği gümüf asayı, Semra özal'a armağan eden 62 yaşmdaki ömer Çelikkan, duygulannı şöyle anlattı: "Semra Hanım, aileleri bütünlestirmede, hiçbir iktidarm yapamadığtnı yapmıştır. Hizmetleri unutuhnayacak niteliktedir. Ben de, bu yüzden ytllarca sakladığım bu değerli hatvayı, Semra Hanım 'a vermeyi uygun gördüm. Çünkii o bu değerli hediyeye layık insan." (Fotoğraf: a.a.) AMİAKA (a.a.» Cc/ayır Enerji, Kimya ve Petrokimya Sanayi Bakanı Belkacem Nahi. Devlel Bakanı Kâ/ım Ok.sa\'ın resmi konuğu olarak dün Ankara'ya geldi. Konuk Bakanı Evcnboğa havaalanında karşılayan Devlet Bakanı Kâzım Oksay, bugün baslayacak TürkiyeCezayir görusmelerinde ağırlıklı olarak hampetrol ithalatı vc doğa! ga/ alanında işbirliğinin ele alınacağını söyledi. Belkacem Nabi de son yıllarda ülkesi ilc Türkiye arasında ekonomik, ticari ve kıilıurel alanlarda gozlegörülür bir gelişme kaydedildiğini belirterek "Ankara'daki görüşmelerinde gerçekleşlirilmesi raümkün olan somul kontılar Uzerinde duraca&ım" dedi. Cezayir, doğal gaz ışbırlıgı istiyor Karaduman, Almanya'ya gidiyor ANKARA (Cttmmıriyet Buross) TBMM Baskanı Necmettiıı Karadıunan, bir parlamento heyetiyle birlikte Federal Parlamento Başkanı Pbütip Jenninger'in konuğu olarak 14 haziran pazar günü Federai AJmanya'y> resmi bir ziyaret yapacaJc. Türk Parlamento Heyeti, 16 haziran salı günü Federal Almanya Cumhurbaşkam tarafından kabul edilecek. Karaduman ve beraberindeki heyet Federal Alman Şansölyesi Hdmut Kohl ve diğer y«kiülerte göruşmeterde bulunacak. Frankfurt, Berlin ve BTemen'de tarihi ve turistik yerlerie sanayi resisJerini gezecek oian parlamenîo heyeti, 20 haziranda Ankara'ya dönecek. Doktorlar sorgulanamıyor ANKARA («.*.) "Nöidccr savaşın öBİeoiMd içia Hekimter D o s e 0 " kuruaJannın bir kısmı, haklannda açtlan soru$turma için i/ade vermeye gelmiyoriar. Ankara Valiliği, Demegın nükleer şavajla ügili bilgikri kamuoyuna aktarmasınj, sorumsuz ve panik yaralıa faaliyet olaıak niteleyıp, faaliyetlen durdurulan demegin kapaülması için savcıhğa başvunnuştu. Ankara Basın Savası Hayri Tayhan, sorusturma bir ayı a$kın süreden bu yana devam ettiği halde, kurucu doktortann savcıhga getaediklerini, soruştunnanın bu yüzden tamamlanamadığıru söyledi. Tayhan, 49 kurucu üyeden yanya yakın bolümünün ifade vermeye gelmemesi halinde inzibaıi tedbire başvuracaklannı belirtti. HABERLERİN DEVAMI Deli Gomleği... (Baştarafı 1. Sayfada) lemeterde ILO tarafından öngörulen temel ilketere uymayı taahhüt etmiştir. Ama 12 Eyiül sonrası sendikal haklara ilişkin ILO ilkeleri, ne yazık ki kâğıt üstünde kalmıştır. Gerek 1982 Anayasası'nda gerekse iş 1 yasalarında sendikal hak ve özgürtüklerle i gili demokratik kriterler buyük ölçüde hiçe sayılmışiır. Bir askeri yönetim döneminde tümüyle işveren kesiminin istekleri doğrultusunda oJuşturulan düzenlemelerin temel mantığı, 1980 sonrasında benimsenen ekonomik modelde de bulunabilir. Nitekim Özal hükümeti, bu nedenle iş yasalanndaki 12 Eylül modelini kabullenmiş ve geliştirmiştir. Bütun 12 Eyiül boyunca son derece uysal davranan, hatta 12 Eyiül hukümetine Genel Sekreterini bakan olarak veren Türkiş'ın Genel Başkanı Şevket Yılmaz, bugünkü iş yasalarını işçiye giydirilmiş "deli göm/eği" olarak nitelemektedir. "Birzamanlarneredeydiniz?" diye sorulabilir kendisrne belki ama, sayın Şevket Yılmaz'ın bu teşhisinde pek haksız olduğu soylenemez. Ancak onun haklı ya da haksız olmasının ötesinde bir durum söz konusudur. Türkiye Cumhuriyeti bir devlet olarak güç durumdadır; altında imzası olan ilke ve kurallara uymamakla suçlanmaktadır; Özal hükümeti bu konuda hesap vermeye çağrılmaktadır. ILO kaynaklı bu çağrının yerinde olduğunu Özal hükümeti de öteden beri gayet iyi biliyor. Bu yüzden anayasa ve yasaiardaki sendikal haklarla ilgili aykırılıkların temizleneceğini yarım ağızla da olsa ILO'ya bildirmiştir. Ancak özal hükümeti, ILO'ya iki kez taahhütte bulunmasına karşın şimdiye dek herhangi bir yasal değişikliğe yanaşmamıştır. Günlük deyişle özal hükümeti ipe un sermeyi yeğlemiştir. Bugün ILO hesap soruyor Haksız mı? İç işlerimize mi karışıyor? Hayır. Ya imza atmazsın ya da attın mı gereğini yerine getirirsin. Hem Avrupa Konseyi'nin üyesi olacaksın, hem AT'ye tam üye olmak isteyeceksin, hem de demokrasinin temel gereklerinden kaçacaksın... Hem ILO üyesi olacaksm hem de işçiye "deli gömleği" giydirmeye kalkacaksın... Olmaz öyle şey. Bakalım ne zaman briç kulübünde pişpirik oynama sevdasından vazgeçeceğtz. ' (Baştarafı 2. Sayfada) PENCERE bıralqnız, yardımcımız kırk yıllık Hasan Yanardağ'dan tutun, büfun yazartarı, çizerleri, sekreterleri, muhabirleri, ustaları, çırakları bilir bilmez, ister istemez, kurumsallığın gözle görülmez ve elle tutulmaz yükümlülüğünü üstlenmişlerdir. Cumhuriyet gazetesinde Cumhuriyet'e yakışmayan tutum ve davranış olamaz, yaşayamaz; hepimiz sanki bir gizli denetim ve gözetim altında çaiışırız; gazetenin ilkeleri, koşullan, kişiliği, kimliği zaman içinde belirlenmiş; bizleri etkisi altına almıştır. Cumhuriyet okuru, bu kurumsallığın yapısında önemli yerini alır, gazetenin üyesi olur. Kurumsallık, yakın tarihimizde çeşitli otaylarda çarpıcı biçimde görünüyor. Çok partili rejimle birlikte kurulan Demokrat Parti, gökyüzünden yere inmemiştir "Hürriyet ve itilaf', "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" ve "Serbest Fırkaf'mn kalrtımını üstlenmiştir. 19'uncu yüzyıldan beri süregelen bu kurumsallığın DP'de örgütlenmesi, adeta bir siyasal patlama yaratmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'ni de Atatürk kurmuştur. Halkımız bu partiyi, "Kuvayi Milliye, Heyeti Temsiliye, Ulusal Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet, laiklik, antiemperyalizm, bağımsıziık" sözcükleriyle bağdaştırmıştır. CHP'nin kurumsallığı, İkinci Dünya Savaşından sonra önce demokrasi ve ardından sosyal demokrasi yörüngesine oturdu; Türk halkının bilincine ve bilinçaltına yerleşti. 12 Eylülcüler, CHP'yi Amerikalı hocaların engin deneyimlerine uyarak kapattılar. Çünkü boyle bir parttyi yıkmak, laikliğin temel taşını oynatarak, Türk İslam Sentezine doğru giden yoUJ açmak için gerekliydi. Bugün solda SHP ile DSP arasında bir hesaplasma var. SHP ile DSP, toplumsal değişimin yeni katkılarından yararlansalar da CHP'nin kurumsalltğı uzerinde yapılanmaya çalışıyorlar. Bölüşüm kavgası kişiseîliğe dayanıyor? Her iki partinin de programları, kapatılan CHP'nin programıdır; 27 Mayıs Anayasası'nın temel ilkelerinde oluşmaktadır. Gerçi her iki partinin de içinde kendi kişiliklerine çok önem veren politikacılar vardır; insanın kendisini dev aynasında seyretmesi öze) bir zevktir; lider olmak hevesi kimbilir ne kadar tatlıdır ki, kapatılan CHP'deki nice başarısız serüvenin üzerine bile sünger çekebiliyor. Yine de unutulmasın ki bir kişi, kurum değildir. Kurumsallığı azımsayan her "iddia sahibi" başarısızlığın cukuruna bir kez daha düşmeye mahkum olacaktır. Çünkü kişilerin yükselişi, ancak kunjmlann, örgütlerin, partilerin yükselişleriyle doğru orantılıdır. (Baştarafı 1. Sayfada) 9 Eyiül LniUMMiesi taralından, Ganıma Cilobuliıı ıl.ıcı u/crinde >apılan iki lcsltc dc AIOS \ ırusıinc rasilaıuııadıcı bclırtildi. Ancak sonuçiiin kcin CIIÎIII olmak için il.uMirı dı>ınd;ı lahlilc eondcrildi. Ankara Cumhuriyet Bürosu'nun haberine göre Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşarı Tandogın Tokgöz, AIDS virüsü taşıdığından kuşkulanılan ve "Lander" adlı lspanyol firmasınca üretilen Gamma Globulin ampullerinde test yapan Pasteur Enstitüsü ile NVellcome fırmasının, aldıklan sonuçları yalnızca bakanlığa açıklayacaklarını söyledi. Tokgöz, her iki kuruluşun da kendıleri dışında herhangi bir yere test sonuçlannı açıklamasının mümkün olmadığını belirterek bu konuda devlet olarak güvence istediklerini ve bu güvencenin kendilerine verildiğini açıkladı. Tokgöz, "Panife gerek yok" dedi. Pasteur Enstitüsü'nün dün test yapmalan için kendilerine herhangi bir başvuru olmadığını bildirmesi üzerine, bilgisine başvurduğumuz Tokgöz, Pasteur Enstitüsü'nün bu açıklamasının kendilerine verilen güvenceden kaynaklandığını ifade etti. Tokgöz, dün her iki kuruluşla da haberlestiklerini bildirerek "Bu kuruluşlardan biri test sonuçlannı yann (bugun) oglene dek verebilecegini bildirdi. Digerinden ise, tesl sonuçlannı önümuzdeki haftamn başında verebilecekleri haberini aldık" diye konuştu. Tokgöz, test sonuçlannın pozitif çıkmasıru beklemediklerini yineleyerek "Biz Türkiye'de >apılan testlerin yanlış sonuç verdigine inanıyoruz. Çünkü bizim yaplıgımu tesller. yalnızca taze kan üriinlerinde iyi sonuç verebiByor. Biz her ihtimale karsı bu tedbiri aldık" biçiminde konuştu. Tokgöz, konunun büyuk bir paniğe neden olduğunu vurgulayarak "tlacı kullanan çocuklann aileleri ağlayarak bizi anyor. Bu kadar büyuk bir paniğe gerek >ok. Tesl sonuçian büyük bir ihtimalle tahmin ettiğimiz gibi negatif çıkacak" dedi. Öte yandan Paris muhabirimiz S«beta> Varol'un haberine göre, AIDS virüsünün kaşifi kabul edilen Prof. Montagnet'nin asisıanı Sophie Chamarei, muhabirimize yaptığı açıklamada, "Türkiye'den bize bir senım gönderileceği haberi birkaç ay öaet ulaşmıştı. Ancak arka$ı gdmedi" scklinde konuştu. Gamma Globulin'in imal ediliş tarzından yola çıkarak söz konusu olasılığın mevcut olup olmadığı yönündeki sorumuzu ise ünlü araştırmacının yardımcısı, "Şimdiye kadaı AIDS literatüriınde benzer bir olaya rastlanmadı. Fransa'daki imal biçimi. vüriisün yaşama olasılıgını hemen hemen sıfıra indiriyor. Eğer insan kanından yapılma Gamma Globulin, virüs taşıyıcı özellikle olsavdı, çok daha dayanıklı bir virüs olan hepalitB (sanlık) virüsünün yaşaması gerekirdi, ki bu durum da vaki degil" şekilde yanıtladı. t)ıe \andan AIUS virıısu lcsti yapılaıı "HTI.VIII tesllerini" ürclcn IntHİıcrc'dcki VV'ellıomv Inlernalional Trading Lld. bu (cMİcrin. GaınmaCilobuliıı'dc kullaııılamayacağını bildirdi. Wellcoınc lııiL'nıalionul I rüdııiı/ LTD'nin tclcksiııdc. HTI VIII ıcst"lerinin sadcto in>>aıılardan ulınaıı kandaki plu/mad.ı pt>/itil ya da ııcgaül sonuv vcrcbiloccği bclirlildi. Tclckslc, HTI.VIII Ksilcrinin ka,ııdün "Miğuk i'lanol traksijunu" yöntcııııylc urcıilcn ıc ınian kanındaki urunıdan 25 dclu dahü yoğun olan GaınnıaGlobulin'dc po/ilir ya da ncuniil sonuç ıcri'frifcccgi, bu yıı/dcn dc kullunılnıaMnııı >anıllıcı olabilcccği kaydcdildı. AIDS (Baştarafı 1. Sayfada) Aydıner, AIDS'in yurtdışında da izleneceğini söyledi. Yurtdışına çıkanların şüpheli bir durum söz konusu olduğunda, AIDS testi yaptırmak için kendilerine başvurmalanm isteyen Aydıner, bu yıl hacı olacak vatandaşlann da Suudi Arabistan'da sıkı biçimde izleneceğini söyledi. Hastalığın birden çok kullanılan enjeksiyon ve kan nakliyle geçebildiğine dikkaı çeken Aydıner, "Suodi Arabistan'da şupbeli bir enjeksiyon >a da kan transfüzyonu yapılan vaiandaşlanmız. sınırdan girer girmez AIDS testine tabi tululacaklar. Hacüar, beraberlerinde Suudi Arabistana gidecek olan sağlık ekibi tarafından bu konuda bilgilendirilecektir" biçiminde konuştu. Aydıner.şunlan söyledi: "Sağiık personelimiz Arabislan'a gitmeden önce vatandaşlanmıza tek lek anlatarak bilgi verecek. Biz burdan giderek v^iandaslanmıza herhangi bir test yapmayacağız. Orada şüpheli bir enjeksiyon ya da hastalık nedeniyle kan transfüzyonuna maruz kalan kişivi döndügünde tarayacağız. Bu konuda kendilerinden bir talep gelmese bile sağlık ekibimiz. şüpheli bir durumda bunları kaydedecek. Yurda dönüşte bu kişiler tn Hacılara nnacak." Aydıner, hacca gidccek vatandaslann tüm sağlık sorunlanm Türk sağlık personeliy.'e halletmesini istedi. Aydıner, sınır kapılannda kendilerine başvuranlara AIDS testi yapabileceklerini de sözlerine ekledi. (Baştarafı 1. Sayfada) sonra tüm milletvekilleri sırayla konuşmaya başladılar. Ancak gündemin erlcen seçim. parli ve hükumet değişikliği ve referandum konusu olduğunu milletvekillerinin çoğunun unuttuğu gözlendi. Hatta bazı milletvekilleri uzun uzun konuşunca saat 01.30'da sona eren toplantıda bazıları da konuşma fırsatı bulamadı. Basbakan özal'ın neşeli ve dinç göründuğü toplantıda parti ve hükumet değişikliği konusuna sadece bir iki milletvekili kısaca değindi. Bunlar da "Parti ve hükümette değişiklik yapıp yapmama konusunda bir an önce karar verilmesi gereki\or" diyerek göruşlerini "Partinin usl kademesindeki sıkıntı, parlamcnterleri ve leşkilalı (edirgin ediyor. Bunun bir an once çozulmesi lazım. Bakanlar Kurulu'nda degişiklik yapacagınızı ABD'ye gjtmeden önce söylemiştiniz. O da halen süruncemedt" diye savundular. Referanduma değinen az sayıda parlamenter, geçtikleri yerlerde "vatandaşın yasaklann kaikmasına hayır diyecegi idenimini" edindiklerini aktardılaı. Bir milletvekili de vatandaşların "evet" ya da "hayır" konusunda tereddütlü olduklarına değinerek şunları söyledi: "Bazı yerlerde vatandaşlar 'Referandumda evet vereceğiz. Sizi seviyoruz' diyor. 'Evet' ile 'hayır' demenin anlamı karıştırılı>or. Bunlann ne anlama geldiginin anlalılması lazım." Erken seçim yapılıp yapılmaması konusunda milletvekillerinin çoğunl u | u Basbakan Özal'a " S i z bilirsiniz" dediler. Parlamenterlerin bazıları erken seçimden yana tavır alırken, "Şu anda kuvvetliyiz. Gençler de bizden yana oy kullanır. Seçi'me gerek tarsa şimdi yapılmasından kârlı çıkanz" göruşunü savundular. Bazı parlamenterler 255 milletvekili varken erken seçim yapılmasına gerek olmadığını,,parti teşkilatının da erken seçim konusunda "yiizde Hli istekli" olduğunu kaydettiler. Basbakan Ozal, DYPnin erken seçim isteğinden söz edilirken, "DYP'nin ince poülika yaplığım" ifade etti. özal, karan iktidar partisinin vereceğini belirterek "erken seçim konusunda halen yüzde 5050 düşündügünü" söyledi. Basbakan Turgut özal, dün sabah Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile yaklaşık 1 saat süren bir görüşme yaptı. özal, haftalık olağan görüşmeden çıktıktan sonra gazetecilerin sorulannı yanıtladı. DYP'nin erken seçim önerisi hakkındaki görüşünü açıklarken, Özal, "Cindoruk'u bazı konu!arda hiçbir zaman ciddiye almadım. Bu teklif de ciddi bir teklif olamaz" dedi. Erken^eçim olasılıgının halen yüzde 5050olduğunu ifade eden Özal, egilimim "Referandumu seçimlere kanştınp kanştırmama konusunu ciddi olarak düşünüyorum. Bilhassa referanduma tabi oianlar bakımındanreferandumun,kendi şartlan içerisinde yapüması daha dogru. Halkoylamasının daharabat bir şekilde, seçim meselesijle karıştınnadan yapılması daha makul göziiküyor bana" diye açıkladı. Parti ve hükümette degişiklik yapılması konusundaki bir soruyu yanıllarken Özal, hükumet değişikliklerini tahmin etmediğini, ancak "icap eden" zamanlarda olacağını kaydetti. Bayram öncesi Devlet Bakanı Hasan Celal Güzel'in Genel Sekreıer Mustafa Taşar'ı eleştirmesi üzerine, "hükümetle degişiklik yapabiiecegini" beiirten Basbakan Özal, dün hükümetle degişiklik yapmak biçiminde bir düşüncesi olmadığını belirtti. özal, "Arkadaşlanmla temas edip fikirlerini almaia devam ediyorum. Zannediyonım, onıimüzdeki gunlerde erken seçim. referandum, parti yönetimi ile ilgili konularda göriişlerini alacağım" Jedi. Ozal. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) hayır" oyuyla bakıyordu. Kimi milletvekilleri, bu konuda halkın söylediklerini teybe almışlardı, bütün bunlar yasaklann kalkması olasılıgını zayıflatan öğeleri kapsıyordu. Hatta bazı milletvekillerine göre, D YP örgütunde de yasaklara karşı bir hareket başlamıştı. Kimi belgelerde D YP örgütü, eski DPya da AP'lileri seçimlerde konusturmamıslardı. DYP içinde başlayan eskiyeni kavgasının, halkoylamasmı etkileyeceği, DYP örgütünün eskilerin siyasete dönmesini engellemeye çalışacağı söyleniyordu. Kısacası, halkoyiamasında halk, "evet" demeye hazır değildi. ERKEN SEÇ/M Milletveküleri erken seçim konusunda, "tüm yetkinin ve takdtrin Başbakana ait" olduğunu söyleyerek söze başlıyor, ancak örgütün ve halkın, "hangi makul nedenlerle erken secime gidileceğini öğrenmek " istediğini özenle belirtiyorlardı. Genelde ANAP milletvekilleri, erken seçimin karşısmda davranış göstermiyor, ne var ki, bulgelerindeki izlenimlere göre, erken seçimin pek ohtmlu karşılanmadığını anlatmaya çalıştyorlardı. Parti ve hükumet içindeki sorunlar, çok fazla ele ahnmadı. Sayısı belirli milletvekilleri, "partide ve hükümetteki sıkıntıların bir an önce izale edilmesini" isıedi. Sabahın ilk saatlerinde, 02.00'de ilk toplantı dağılıyor, dintemekle yetinen, hiçbir değerlendirme yapmayan Basbakan, "kimi işleri nedeniyle" dün gece yapılması beklenen ikinci toplan'ıyı bııgüne bırakıyordu. DYP NEYİBEKLİYOR? Bu sırada, DYP kurmaylan pusuya yatmtş, 8 kasımda seçim yapılmasını içeren önerilerine özal'dan gelecek tepkiyı bekliyordu. DYP'de bu karar, değişik bir ortamda almmıştı. önceki gün yapılan grupta milletvekilleri, "her toplantıda gereği yokken nedense hazır bulunan merkez yöneticilerinin dışarı çıkmasını" istemişler, bu arada özal'ın atlattığı uçak kazasını yakışıksız sözcüklerle karşılayan Istanbul ll Başkanı 'nı, örgütün dinamizmden yoksun görüntüsünü eleştirmişlerdi. Doğan Kasaroğlu, iktidarm seçim konusundaki çelişkili oyunlanna bir son verilmesini irdeleyen bir konuşma yapmış, erken seçim önergesinin ara seçimlerden önce olduğu gibi DYP tarafından Meclise getirilmesini önermiş, ''Özal'ı ancak bu yoldan 'köşeye' sıkıştırabileceklerini'' söylemişti. Cindoruk, zaten aynı görüşü öteden beri paylaşıyordu. Kimi milletvekillerinin, "parti merkeziyle ortak bir toplantıdan sonra önerinin yapılmasını" istemelerine karşın DYP, 8 kasımı seçim günü yapan önergeyi vermeyi kararlaştınyordu. Bu sonuç, DYP'de Âfeclis grubuyla genel merkez arasındaki kişilik sorununu yeniden gündeme getiriyor, doğal ve haklı olarak grup görevini yapıyordu. JTEKİMDE ERKEN SEÇIM MI? Akşam üzeri DYP önerisini ileten gazetecilerle Özal'ın "ekimde seçim yapılmasından " söz ettiği, kuRslerde yaytlıyordu. DYP lideri Cindoruk, demeç metinlerini görüp incelemeden bir sonuç çıkarmaya çahşmayan doğasıyla, Özal'ın sözlerîni kapsayan metni getirtiyordu. Cindoruk 'a göre Özal, D YP önerisine karşılık kesin bir "tavır" almamış, "Biz de II ekim deriz"diye konuşmuştu. Bu, Özal'ın II ekimde seçim yapacağtnı vurgulamadığtnı gösteriyordu. Başta Cindoruk, DYP kurmaylan, Özal'ın birdenbire II ekim tarihinden söz etmesinin nedenini araştırıyor, daha önceki gunlerde aldıklan bilgilere dayanarak özal'ın kaç çeşit oyunundan biriyle karşılaşacaklannı tartışıyorlardı. Önerge metnine, hemen 8 kasım dışında sonbaharın herhangi bir ayında seçim yapılacağını gösıeren bir paragraf ekleniyordu. NEDEN II EKİM? Çünkü Özal, ANAP'ın tepe noktalarına II ekimden de söz etmişti. Kimi nvUetvekilteriyle yöneticilerin de katıldığı görüşe göre, seçim II ekimde yapılırsa, propaganda 6 eyiül halkoylamasıyla iç içegirecek, ANAP'ın bir taşla iki kuş vurması olasılığı güçlenecekti. Erken seçim söz konusu olunca ANAP'lılar, 6 eylülde eskilere karşı diledikleri gibi konuşabileceklerdi. özal bu olasılığı göz ardı etmiyordu, ama aslında Başbakanın derdi başkaydı. II ekimde seçim yapılırsa, halkoylamasmdan "evet" de çıksa, eski siyasetçiler aday olamayacaklar, Meclise giremeyecekler, bir beş yıl daha bekleyeceklerdi. Aradan geçecek yeni bir beş yılda kim kala, kim öle! Özal bu hesabı da yapıyordu... KARŞI FORMÜL NEDİR? GOZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) nıltıcı olur. Çünkü, her yenilginin birçok nedeni vardır. Siyasal olaylar tek bir nedene bağlanarak açıklanamazlar. Bu yenilginin de elbette birçok ve karmaşık nedeni bulunuyor. Nedenlerden birini, sosyal demokrat partiler ile işçi sendikalarının örgütsel ilişki kurmalarını engelleyen ve yasaklayan anayasa düzeninde aramak doğru olur. Avrupa ülkelerindeki sosyal demokrat partilerin temel dayanakları, işçi sendikalarıdır. Bizde ise işçi sendıkalarının siyaseî yapmalan anayasa ile yasaklanmıştır. Bu yasaklar, anayasadan önce "partilerüstü sendikacılık anlayışı" olarak adlandırılan "Amerikan tipr sendikacılık anlayışından kaynaklanıyor. Sendikalar ile sosyal demokrat partiler arasında örgütsel bağ kurulmayınca ne oluyor? Kurulmayınca, sosyal demokrat partilere ister istemez emekçiler yerine, avukat gibi, doktor gibi "serbesf meslek sahipleti" egemen oluyorlar Sosyal demokrat partiler gerçi "sınıf partileri" değil, "kitle partileri"ö\r. Ancak, işçi sınıfından büsbütün koparılmış partilere de "sosyal demokrat parti" denemez. Bugün sosyal demokrat partiler, işçi sendikalarının örgütsel desteğinden yoksun olduklan için, işverenlerce desteklenen sağ partiler karşısmda güçsüz kalıyorlar. İşçi sınıfı, ancak örgütlü olduğu sürece güçlüdür. İsverenler ise ellerinde bulunan maJi güçle tek tek de güçlüdürler. Yenilginin birinci nedenini bu yapısal bozuklukta aramak gerekiyor. Yenilginin ikinci nedeni, 12 Eyiül sabahından başlayan "resmi suçlama kampanyası"tiır. Son yedi yıldır solun her kesimi, bir "antipropaganda bombardımam" altında tutuluyor. Bu yenilgide, herhalde, bu suçlamaların da şu ya da bu ölçüde bir payı bulunmaktadır. Yenilginin bir başka nedeni de herhalde, "iş bitirici" ve "kapkaççı" düzenin insan ilişkilerinde yarattığı yozlaşmadır. DevGenç eylemcisinden ANAP kurucusu, en bağnaz Marksist militandan holding yöneticisi, Alevi köyünden ANAP belediye başkanı, Marksist yazardan liberal ideolog üreten bu düzen, siyasette yeni bir "insan turü" yaratmıştır. Bu yenilginin en önemli nedenlerinden biri de sosyal demokrat partilerin bugüne kadar birleşmemiş olmalarıdır. SHP'nin DSP'den, DSP'nin de SHP'den ayırt edici, ne gibi özellikleri vardır? Seçmenin "mesajı" çok açıktır: Birleşmezseniz sizlere oy yok... Eskiler Balkan Savaşı için "Kazanılmamış bir bağımsızlık savaşıydı" derler. Öyledir; her yenilgi, insanlara bu yenilginin nedenleri uzerinde düşünme olanağı tanır. Umarız, sosyal demokrat kesim, bu yenilgiden gereken sonucu çıkarır ve kendisini, bu deneylerin ışığı altında derleyip toparlar. Tabii, özal'ın akhndaki bu hesabın karşıtmt DYP de yapıyordu. 6 eylülde yasaklar kalkar, ekimde seçim yapılırsa, eskilerden Meclise gelmesini istedikleri için "aday istifası" kurumunu harekete geçireceklerdi. Listeler belli olacak, ama söylendiğine göre, yasa olanak tanıyor kimi adaylar istifa edip genel merkezce atanacak eskilere yer'erini bırakacaktı. ÖZAL, ERDAL KIŞKIRTIYOR İNÖNÜ'YÜ Belediye seçimlerine bakarak özal, Erdal tnönü 'yü özel söyleşilerde erken seçime karşı çıkması için kışkırtıyordu. Ama tnönü, "Kaybetsek de kazansak da seçim isteriz" diyor, özal'ın erteleme oyununa katılmıyordu. Ha}koylamasıyla erken seçim bir bttkıma bir yumak olmuş, birbirine bağlt iki önemli sonuç olarak siyasal hesapları karıştırıyordu. Temel vatandaşlık hakkı halkoylamasına götürülen Demirel ise, sonucun olumsuz çıkması karşısmda bitip tükeneceği yolundaki yorumlara katılmıyor, açıktan "Hayır çıkarsa, kaldığtmız yerden devam ederiz" diyordu. Demirel'in bu deyişi, halkoylaması sonucu ne olursa olsun, "hiçbir şeyin bitmeyeceği, her şeyin yeniden başlayacağı" biçiminde yorumlanabilirdi. Seçim tarihine 8 kasım diyenler, ağustosta Meclisin olağanüstü toplantıya çağnlacağını düşünürken, şimdi de ekim ayı ortaya atılmış, Meclisin temmuzun ilk on günü içinde toplantıya çağrılması gerektiği kulislerde söylenmeye başlamıştı. SANDIK BAŞI AMA... ANKARA'dan YALÇIM DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) degörev almış bulunan "ekonomi kurmaylart" şu gunlerde pek kötiimser... Galibasonyıllarda "ekonomi kurmaylannı" bu ölçüde kotümser gören pek yok. Nedeni de çok açık. 24 Ocak 1980 larihinde alman ünlü ekonomik kararlar yedi yıldır uygulanıyor. Ünlu "acı ilacı" Türk halkı yedi yıldır çeşitli biçimlerde içiyor. Ancak gelinen nokıa, "yeni bir 24 Ocak Karariarı" nokıası... Yani, yeniden "acı ilaçlar", yeniden "kemer akmalar", yeniden "zamlar re vergiler." Alman kararlar, sonrasında belki bir ara "belli iyileşmeler, belli aldaımacalar"yaraımış olabilir. Örneğin, dış ödemeler dengesinde ya da daha ktsıılı bir gozlükle, dış licaret dengesinde ' 'belli bir iyileşme'' gözlenmis olabilir. A ma bu arada dolann fiyatı 45 liradan 800 liraya gelmiş... Vergi iadeleri ve diğer reşviklerle bütçeye alabildiğine yüklenilmiş... Hayali rakamlarla iktidar dahil, hemen herkes oyalanmış... Ne kadar "iyileşme" gözlenirse gözlensin, bugün "ekonominin kurmaylannda"egemen goruş, ekonomide "bir an önce çok etkin ve kapsamlı kararların almmasını zorunlu kıldığı'' noktasında. Yani zamlar, vergiler, harcaınalarm kısıtlanması, faizlerin yüksellilerek lasarruj oranımn yeniden yükselıilmesı, ihracatta yeni pazarlara yonelecek teşıik sisteıni, ücretlerde ve maaşlarda çok kiiçük artışlarla yeıinilmesi, tabanfıyatlanmn düşük tutulması gibi toplumıın her kesimine sevimsiz gelen "acı ilaçlar" ıçirilmesi... Kısaca, "yeni bir 24 ocak paketi" haztrlanmast... Ekonominin bugun geldiğı nokta, yedi yıl sonra, işte "IMF damgalı paketin iflasım"göndereçekerken, yine "benzer bir paketi" zorunlu kı/ıyor. .Ve var ki, "Basbakan Özal artık teknisyen Özal değil.'' Bu tür karariarı alması, ister seçime giısin, ister gitmesin, hemen hemen olanak dışı. Her ne kadar dün kendisi yine "Biz ekonomi ne gerektiriyorsa onu yapanz, aldığımız kararların erken seçim ya da normat seçimle ilgisiyok'' dese bile, hiçbir inandıncılığı yok. 24 Ocak Kararlan gibi bir acı paketi, kendisinin bulunduğu siyasal konumda ve partisinin kan kaybettiği bir ortamda hazırlamaya çalışması, ateşle ovnamaktan başka bir sev değil. Ekonomi öyle bir noktada ki, Basbakan özal "yeni bir acı paketi" açso, ANAP parti olarak iyice biıecek. Böyle bir paketi ertelese, bu kez "her geçen gün daha zor önlemtere gitmek kaçınılmaz " hale gelecek. Bugun karar alsa, alamaz. Karar alnıasa, karar almadığı süre içinde ekonominin dikişleri daha da patlar hale dönuşecek. Şu hale bakm siz: Bir yıllık büıçenin neredeyseyüzde 80'ineyakın bolümü ilk beş ayda harcanmış bulunuyor. Bir yıl için yapılması planlanan harcama ilk beş ayda tüketiliyor. Çünkü dikiş tutmuyor. Çünkü hesaplar altüsı durumda. Belediyeler vefoniarın harcamaları deneılenemiyor. Ekonominin bugünkü konumunda Özal için "erken seçimi yapmak o kadar zor ki, işte her geçen gün artan bu zorluk nedeniyle seçimi erken yapmak zorunda!" Tüp bebek (Baştarafı 1. Sayfada) (Baştarafı 1. Sayfada) rul'u guç durumda bıraktı. Asgari 3 kişiden oluşan doçentlik jurilerine öğretim elemanı bulmakta Üniversitelerarası Kurul'un güçlük çektiği belirtiliyor. Öte yandan, temmuz ayı sonunda yenilenecek 21 üniversite rektörü için çalısmalar da sörüyor. YÖK'ün oluşturacağı 6 kişilik komisyonun ismı belirleme çabalarına gireceği belirıilirken YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Dogramacı'nın ay sonuna kadar yenilenecek her rektörlük için 4'cr adaydan oluşan listeyi Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e sunması bekleniyor. 2547 sayılı Yükseköğrelim Yasası uyannca bir rektor ikinci kez atanabiliyor. Ancak Cumhurbaşkanın "çok sayıda aday arasından seçim yapmak istediği" bildirilirken, "fa/la yıpranmış adlardan kaçınıldıgı" bcİirtildi. Bu noktada Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in yarın üniversite rektorleri ile biraraya gelmesi "anlamlı' bulunuyor. Bunun "Cumhurbaşkanının değişnıeden once refcförlerte son toplantısı olabileceği dc" öııe surüldü. Evren bulunacagının ve uygulamanın hangi tıp ekibi tarafından yapilacağmın belirlendiği yönetmelikte, tüp bebek yapmak isteyen tıp fakültesi, hastane, doğumevi gibi sağlık kuruluşlannın, komisyona başvurarak izin istemeleri öngörülüyor. Komisyon, başvuruda bulunan sağlık kuruluşunun altyapısını, araç gereç durumunu ve tıp ekibini değerlendirecek ve yeterü göriirse uygulamaya geçebileceği yolunda izıc verecek. Yonetmeliğe göre, tüp bebek uygulamasını bünyesinde yapacak sağlık kuruluşu, tüp bebek için gelen bas\uruyu, bakanlıfa bildirecek. Komisyon, yönetmelikte öngörulen, "tüp bebek yönteminin kan kocalar arasında uygulanması ve kadının rahmine ulaşan kanallann lıkalı olması" gibi kosullann bulunup bulunmadığım saptadıktan sonra izin verecek. özal'ın son sözleriyle erken seçimin gündem dışı kalabileceğiyargısım önesürenler, yapılan değerlendirmelerden sonra Başbakanın da "artık erken seçim obnayacağını kestirip atamadığtnı"belirtiyor, tarihiince hesaplara dayandtrılan sandık gününün er geç belli olacağını söylüyorlardı. Meciiste iktidarca önemli olduğu söylenen yasatar görüşülürken, siyasette ana gelişmeler, Meclis dışına taşmıştı. Kaçınılmaz biçimde erken seçim gündemdeydi, Özal'ın siyasal egemenliği bugünlerde bu sorunu gündem dışına çıkarmaya yetmiyordu. D YP'liler ve SHP'liler bu yargıda birleşiyor, ancak Özal'ın D YP önerisini A nayasa Komisyonu'nda "uyutacağını", haziranda konuyu Meclise indirmeyeceğini öne sürüyorlardı. Bu olasılık güçlüydü. Önergenin Anayasa komisyonu'nda uyutulması olasılığına karşın, DYP'ninseçimdedirenmesi, lek bir kazanç sağlayacaktı: Özal, artık bir genel seçimden muhalefelin korktuğunu söyleyemezdi. Tersine, sonbaharda herhangi bir ay seçim isteyen muhalefet, önerileri ele alınmadığı sürece, bir genel seçimden Özal'ın korktuğunu propaganda silahı olarak kullanabilecekti. DSP KURUCULAR KURULU TOPLAJNnSI DSP Kurucular Kurulu beşte bir kurucu üyenin istemiyle 14 Haziran 1987 Pazar günü, saat 10.00'da, Ankara Batı Sineması'nda kendiJiğinden loplanacaktır. Toplantıya partinin 612 kurucusu ile DSP'nin sözcülüğünü yapmış, DSP'ye emek ve gönül vermiş tüm arkadaşlarımız çağrılıdır. Saygıyla duyurulur. ERENKÖY'DE SATILIK BOŞ DAİRE Bağdat Caddesi, Kantarcı Rıza Efendi Sokakta 2. katta 3 yatak odası, 1 salon, kaloriferli daire satılıktır. 50 milyon TL. KAYA ERTUNÇ: 523 39 80/76 16 20(452J 172 00 21/22 DÜZENLEME KOMtTESİ Nüfus cu/danıım kaybettim. Hukuımüzdur. OAT.1V KAYA Kumbtırga/'da kiralık mobilvalı. telcl'onlu villa. Murac uıt llf: I60 02 63
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle