18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM ÖzaTın önerisine muhalefetin yamtı: Baraja hayır (Baştarafı l. Sayfada) kan'ı iz'aoa ve itidale davet ediyonım" dedi. DYP Genel Başkanı Hüsaraettin Cindoruk, Başbakanın anayasa konusundaki son önerilerine sert tepki gösterirken, Başbakanın Cumhurbaşkanı'nı, tnuhalefeti ve kurumları hafıfe aldığım savundu. Yeni önerilerle referandum barajının yüzde 60'tan yüzde 66'>a çıkarildığını kaydeden Cindca uk, anayasa değişikliklerinin Meclisten bu haliyle çıkması durumunda, Anayasa Mahkemesi'nin iptal edeceği görüşünü savundu. DYP Genel Başkanı 1982'deki referandum yasasının tüm koşullan ile referandum yapılmasım önerdi. DYP grubu bu sabah toplanarak Cumhurbaşkanı'yla yeniden göriişme de dahil durum değerlendirmesi yapacak. DYP Genel Başkanı, Anayasa Komisyonu toplantısından sonra dün 2. kez duzenlediği basın toplantısında uzlaşmaya birkaç pürüz kalmasma karşın, iktidar partisinin engellemesiyle karşılaştıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Ue yaptıkları görüşmede, referanduma katılım oranına ilişkin itirazlaruu dile getirdiklerini ve Cumhurbaşkanı'run bundan vazgeçilmesi için Başbakanla konuşacağını söylediğini belirterek şöyle devam etti: "24 milyoD seçmen oldugunu düşünBvonız. Cumhurbaşkanı. yüzde 60 katılımla 14 rnilyon 400 bin seçmenin katılmasını duşunmiişcü. Cnmhurbaşkaıu, 7 milyon 200 bin bir kişinin evet demesi durumunda barajın gecerli sayılmasını diışünmüştü. Oysa. Başbakanın getirdiğioe göre, 8 milyon kisi oy vtrirse anayasa dcğişikligi geçerii olacak. Baraj 800 bin oy artlınlmıştır. Başbakan heoı bizi haklı buldu, 'Yüzde 60'ı ben koymadım' dedi. Topu Cumhurbaşkam'na attı. Şimdi gelirdigi lekliflr baraj yüzde 67'ye çıktı. Başbakanın ne muhalefete ne Cumhurbaşksuu'na saygısı vardır. Ciddiye almamıştır. Referandumdan kimin korfctugn ortaya çıkmıştır. Yasaklann kalkmasından korkuyor. Eğer hesapta hata ettim derse tek bildigi sey olan hesabı da bilmiyorsa orada ne i;i vardır? Kendisi devlet adamhğı vasfından yoksundur ve kötü niyellidir. Uzlaşmadan korktuğu için bu hükmü ortaya attı." DYP Genel Başkanı, 1982'de anayasamn halkoyuna sunulmasım duzenleyen Referandum Yasası'ndaki şartlarla referanduma gidilmesini önerdi. Başbakanın yaptığı olayın entrika ve yokuşa sürmek oldugunu savunan Cindoruk, "Bu teklifimiz kabul edilirse uzlaşmaya hazınz. Kendisine yann (bugıin) saat 10.00'a kadar süre tanıyoruz" dedi. Cindoruk, bu sabah komisyon toplantısından önce yapılacak olan DYP grubunda durumun değerlendirilece^ini belinti. İNÖNÜ: 175'E KESİN KARŞİYIZ SHP Genel Başkanı Erdal lnönü, Başbakan Turgut Özal'ın siyasi yasaklann kalkması, secmen yaşmın düşürülmesi ve mîUetvekili sayısımn arttırüması için temel koşul olarak öne surdtiğü anayasanın degiştinlrae yöntemine ilişkin, 175. madd: değişiklik önerisine karşı kesin tavır koydu. tnönü, Başbakanın önerdiği anayasa değişikliklerinin, içinde 175. madde değişiküğinin de bulunduğu bir paket haline getirilmesi durumunda, ret oyu vereceklerini açıkladı. SHP Genel Başkanı, siyasi yasakların kajkması, seçmen yaşının düşüriilmesi ve milletvekili sayısımn arttırümasına ilişkin anayasa değisikliği önerilerinin ayrı ayrı oylanması durumunda kabul oyu vereceklerini belirtti. lnönü, Başbakan Özal'ın muhalefeti oyuna getirnıek istediğini bildirerek "Başbakan yasaklann kalkması gibi herkesin islediği bir konuyu yakaladı. Ve bu yoldan halkın yaranna olmayacak anayasa değişikliklerini kabul ettirmeye çalışıyor. Bu oyuna gelmeyiz, kimsenin de gelmesini islemeviz" dedi. Başbakan özal'ın "Anayasanın değiştirilmesi yontemini değiştirmek istemesine karşın nderi de|istirmek istediğini bir türlii açıklamadıgına" dikkati çeken tnönü, bu durumda muhalefetin ve kamuoyunun Başbakana güven duymayacağım kaydederek "Başbakan neleri degiştirecegini söylemedikçe, döktügü dilkre kulak vermeyiz" dedi. tnönü, anayasanın temel maddeleri üzerinde düşünülen degişiklikler konusunda uzlaşma sağlanamadıkça, değişiklik yönteminin görüşülmesini kabul etme>eceklerini kaydederek, aksıne bir davramşın halktan aldıklan vekâlete ihanet etmek anlamını taşıyacagmı söyledi. lnönü, Başbakanın getireceği değişikliklerde partisinin programına tamamen ters düşen öneriler bulunabileceğini belirterek "bütün siyasetçileri yapay anayasa tartışmalannı bir larafa bırakıp, siyasi yasaklan bir an önce kaldırmaya ve halkın Ogüendigi konulara dönmeye" çağırdı. SHP Genel Başkanı lnönü, dün partisinin başkanlık divanında son gelişmeleri değerlendirdikten sonra yaptığı açıklamada, Başbakan Özal'ın dün ortaya attığı son önerilerin de yeni bir ışık getirmediğini söyledi. tnönü, başlangıçta 175. madde degişikliğini seçimlerden sonra uygulamayı savunan Özal'ın, şimdi hemen >ürürlü|e sokmaktan yana olduğuna dikkat çekerek, ilk tutumunun tersine bir davranış getirmekle güvensizlik için yeni bü neden daha yarattığını söyledi. Erdal tnönü, özal'ın referandum yasasını, 175 degişikliğinden sonra, dilediğı biçimde çıkarmak istemesinin de bir başka güvensizlik nedeni oldugunu, referandumda partilere bir hafta önce propaganda hakkı tarunmasına karşın iktidann istediği gibi yönlendirme yapabileceğini anlattı. lnönü, "MuhaJefel arasındaki güç birligi ortadan kalktı mı?" şeklindeki soruya ise, "Muhalefet arasında güç birttği var mı, yok mu diye bakmıyorum. Başından beri söylediklerimiz aynı olunca bir araya geliyorduk. Gene gelinebiiir" yarutım verdi. SHP Genel Başkanı, siyasi yasaklarla ilgili geçici 4. madde için istenen halkoylaması ile genel halkoylamasını bübirinden ayırmak gerektiğini de vurgulayarak, "Sayın Özal, neden, neyi kaçınyor anlamıyomm. Ama herhalde kaçırmak istediği bir şey var" detli. tnönü, AN.AP'ın anayasa değişikliklerini hangi çogunlukla yapacağının da önemti oldugunu belirterek " 6 Kasım sonrasında ANAP çoiunlngn bugünkü gibi 256 değildi. Bu sayıya nasıl ulaştıgı da dikkat çekici. lnsaalar bir pgrtiden bir partiye transfer olurken, anayasa düsunceleri ne oluyor acaba?" diye konuştu. özal'ın yapmak istediği temel anayasa değişikliklerini saklamasını halka saygısızhk olarak nitelendiren tnönü, "Kandınnaca, saygısızlık bu kadar ileri gidince artık daha başka kelimeler bulmak gerekir diye düşünüyorum" dedi. tnönü, "Muhalefet partileri Özal'ın paketine evet dedikterinde, sizio deyişiniık o)iına mı gelmiş olurlar?" sonısu üzerine de "Muhalefet partilerinin ansını açmayın. Herkes kendi sommlulugunu üzerine alır" diye konuştu. DSP: ÖZAL, OYUN IÇtNDE DSP de siyasi yasaklann kaldınlması ve anayasa değişiklikleri için yapılacak referandumda baraj uygulamasına karşı çıku. DSP Grup Başkanı Cahit'Karakaş, Başbakan Özal'ın anayasa degişiklikleri ve sivasi yasaklann kaldırüması konusunda dün ortaya attığı son önerileri, "demokratik saygısızlık" olarak niteledi. Cahit Karakaş, dün duzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı'nın referandumda baraj uygulaması konusunda "hiç de katı tulum içinde olmadığının" anlaşılmasına karşm, Başbakan Özal'm önerisiyle barajı arttırdığını bildirdi ve özal'ı "oyun içinde" olmakla suçladı. Anayasa Komisyonu'nun çalışmalannın önceki gün Cumhurbaşkanı'nın müdahelesi ile erıelendinldiğini bildiren Karakaş, Başbakan Özal'ın dunkü açıklamasında yeni önerilerini iki saat içinde komjsyona geıirecegini söylemekle devlet adamı ve Başbakanlık ciddiyetiyle bağdaşmaz bir tutum içinde oldugunu ortaya koyduğunu belirtti. Karakaş, "Başbakan Özal'm t«tirikalarla başanya ulaşamayacağiBi kaydederek". Meclis ve hükümeti hiçe alan ıktidarlarm sonunun hep hüsran oldugunu anlattı ve şöyle konuştu: "Biz, referandumda baraj uygulamasına kesirüikle karşıyız. Demokrasiyi içine sindiremeyenler, hep barajlara sıgmmıştır. Başbakan siyasi yasaklarda taraf olmadığını söylüyor. Demokralik bir ülkede siyasi yasaklara Başbakan laraf degildir de kim Uraftır? Başbakanın anayasada yer alan stıçsuz cezalan görmezden gelmesi, oolan kaldırmaması demokrasi ile bağdaşmaz. 1982 anayasa oyhımasında baraj maddesi yoktu. O günün koşullannda herkes zonınlu oy kullanmak durumunda bırakıldı. Şimdi barajlar nasıl düşünülüyor? 1982 anayasa oylamasına katılım yüzde 10 olsaydı anayasa kabul edilmiş mi olacaktı? 82 Anayasasında baraj ongörmeyenlerin, siyasi yasaklar için baraj talep etmderi çelişkidir. Para cezası zortaması Ue vatandaşlan oylamaya götürmek de denokrat& bir yönlem degildir." DSP Grup Başkanı Karakaş, Başbakan özal'ın yeni önerilerinin yeni bir anayasa teklifı niteliğinde oldugunu bildirerek, bunlann yeterli imza taşıyan bİT önerge ile TBMM Başkanlığı'na yeni bir anayasa değişikliği önerisi olarak sunulması gerektiğini söyledi. Karakaş, "Başbakanın acelesi bir nevi korkudur. tktidannın sona erecegi korkusu ve telaşı içindedir. Ama bunun önüne geçmek mumkun degildir. Korkunun ecele faydası yoktur. Törkiye yasaksız ve demokratik bir ülke yoluna çıkmıştır. Bu yolda ilerieyecektir" dedi. Karakaş, bir süre önce Başbakan özal ile yaptığı görüşmeden şonra, "kendisini ülkede demokrasinin yerkşmesini isteyen" biri olarak nitelendirdiğinin anımsatılması üzerins, "Degişen biz değiliz, Sayın Özal. Ben o zaman o izlenimi aldım. Birtakım söylediklerini, davranışlanna bakarak söylemiştim. Ama bu anayasa oyunundaki davramşııu demokrasiye saygısızhk olarak göriiyonım. Başbakanı iz'ana ve itidale davet ediyoruz. Bende o izknimi bırakan sözlerinde durmaya davei ediyorum'" diye konuştu. Karakaş oyunlarla, entrikalarta ülkenin uzun süre yönetilemeyeceğini ve saghklı bir çıkış yolu bulunamayacağmı da sözlerine ekledi. ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞUJ 8MAYIS 1987 laria karşılaştık ve tabii ki doyurucu yanıt alamadık. Dilerseniz, önce Harp Okulu 1. sınıflarda, "Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi" dersinde, 198687 öğretim yılı 2. yarıyıl ara sınav sorulanndan bazılarına kısaca göz atalım: Soru 11 Orta Asya eski Türk takviminde yılbaşı hangi güne rastlar? a 1 ocak Nevruz günü b 21 mart Ergenekon günu c 21 mart Hızır Nebi günü d1 ocak Büyük Çile günü Soru 6 Kurt motifi gerçekte hangi millete aittir? a Turkler b Moğollar c Tibetliler d Japonlar Soru 15 Türk inançlarından biri de "kırklamadır." Bu kelime, aşağıdakilerden hangi anlama gelmektedir? a Çocuk için özel bir banyodur b Çocuğun kırk gününü doldurmasıdır c Çocuğa nazar değmesin diye bağlanan kırk çeşit bezdir (kumaştır). d Çocuğa nazar değmesin diye takılan mavi boncuktur. Soru 16 Bahann gelmesi halk arasında ateş ve ısınma anlamına gelen "cemre" ile ifade olunmaktadır. Bunlar: a 20 şubatta havaya, 28 şubatta toprağa, 7 nisanda suya düşer. b 20 şubatta havaya, 27 şubatta toprağa, 6 nisanda suya düşer. c 20 şubatta havaya, 27 şubatta suya, 6 martta toprağa düşer. d 20 şubatta toprağa, 27 şubatta suya, 6 mayısta havaya düşer. Soru 18 Tabiata can veren sıcaklık unsuru ile bereket için gerekli olan unsurun birleşmesinden hangi inanç ortaya çıkar? a Hızır Nebi inancı Resimler ve İnsanlar... Mayıs akşamları nisan akşamlarından değişik. Festival konserlerine davul sesi de karıştı, Çankaya tepelerinde davul çalıyor sabaha doğru, akşamları iftar sofraları kuruluyor, kimi bakanlıklarda çay servisi yapılmıyor, kimi işyerlerinde yemekhaneler kapanmış bulunuyor, yemek yiyenlere bir tuhaf bakılıyor, genç memurlar çalışırken kapı aralanıyor, "Haydi nama2a" diye sesleniyor biri, gitmeyen suçlanıyor nerdeyse. Oruç tutanlar özgür de tutmayanlar değil. Mige Galerisi'nde Burhan Uygur'un portrelerini çok değişik duygularla seyrettim bu kez. Mutsuzluğu ne güçlü sergiliyor. Acı birikimler, gözyaşı, yitik umutlarla buruk bir yaşamın öyküsünü ne güzel yansıtıyor. Seyrederken yaşama sevinci diken gibi battı yüreğime. Başka bir sergide, Gama Galerisi'nde de çiçekler açtı yeniden. Türkân Torumtay'ın sergisi bu. Orgeneral Necip Torumtay'ın eşi güzel bir örnek veriyor ilk sergisiyle. İnsanlann her yaşta yeteneklerini geliştirebildiğini kanıtlıyor.Bir komutan eşinin de her şeye sıfırdan başlayabileceğini. Önce Hacettepe1 de, şimdi Bilkent'te öğrenci Türkân Torumtay. Çok ilginç çalışmaları var. Canlı çiçekler, derin çizgili portreler, tavada balıklar... O serginin kalabalığı da ilginçti bence... Başka sergilerde hiç rastlamadığım kişiler. Cumhurbaşkanının kızı ve damadı, genelkurmay protokolünün üst düzeyde kişileri, Başbakanın eşi, ayrıca Ankaralı ressamlar, Hacettepe ve Bilkent Üniversitesi'nin sanat bölümü öğretim üyeleri. Saçları ağarmış bir öğrencinin ilk sergi sevincini paylaşıyorlar. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Torumtay, uygar kişiliğiyle tanınmış bir komutan. Eşinin sergisi nedenryie onu kutlayanlara esprili yanıtlar veriyor. "Resimleri o yaptı" diyor. "Desteklemişsiniz" diyenlere de "engellemedim" diyor.. Ben de düşünüyorum. insanlar engellenmez de, yeteneklerini özgürce geliştirseler ne güzel ürünler oluşüyor... Avni Arbaş'ın atları başka bir rüzgâr estirdi başkentte. Mayıs günlerine yaraşır bir esinti. Samsun'dan Akdeniz'e, Ege'ye uzanır gibi, halkımızın özlemiyle şahlanır gibi. Artizan Galerisi'nin duvarlarında Kurtuluş Savaşımız yeniden yaşanır gibi. Seyrederken bir atılım isteği, ileriye bir uzantı duygusu veriyor, geriye gidenlere uyarı, çağrı gibi... TürkABD ilişkilerindeki son gelişmeler, Van'daki çağdışı olaylar, siyasal sahnedeki tutarsız oyunlar arasında ileriye bir atılımı yansttan bir sergi insana başka bir soluk veriyor gerçekten. Sergi biraz aceleye gelmiş, Arbaş, dev boyutlu bir tabloyu yetiştirememiş, Kurtuluş Savaşını tümüyle yansıtan kocaman bir resim düşünüyormuş aslında. Bence o resmi de hemen yapmalı, hatta Çankaya kulesinin bir duvarına çizilmeli o resim, dörtnala atlar tozu dumana katarak ileriye gitsinler, geriye gidenlerin soluğunu da kessınler. Arbaş'ın atlarıyla simgelenen savaşçılar çocuklarının, torunlarının oruç tutmuyor gerekçesiyle öldürüleceğini düşünürler mi acaba? Düşünmezlerdi elbet. 1920'lerde savaşanlar, çağdaş bir Türkiye öngörüyordu her şeyden önce. Kurtuluş Savaşı'nı kazanmanın gücüyle, yeni bir devlet kurmanın güveniyle, çağdaş uygarlığı amaçlayan ilkelerin umuduyla bugünkü tablo hayal bile edilemezdi. Batı uygarlığıyla eşdüzeyde, güçlü, umutlu, mutlu bir ülke düşünürlerdi hiç kuşkusuz. Oysa başımız eğik, yüreğimiz ezik, düzeyimiz hayli düşük değil mi? Cumhurbaşkanının ABD'ye gidişini ertelemesi kamuoyunda bir rahatlık yarattı, ama geniş bir soluk aldığımız söyienebilir mi? Gerekçesi çok doyurucu gelmedi bana... Nasıl olabilir? Dış politika sorunlarını güncel çözümlerle aşmak eğilimi ağır basıyor, köklü çözümler, kalıcı çözümler aranmadığı sürece hiçbir şey halkımızın eğilimleri doğrultusunda gerçekleşemiyor. Son Ege krizı, ABD ile ilişkilerimizdekı gelişmeler yeniden incelenirse, yanlışlar, doğrular, ödünler ve faturaları daha iyi anlaşılır. Bugün geçiştirilse de tarih yazacak bir gün. Tarih başka şeyler de yazacak elbet. Örneğin laiklik ilkesinin öyküsünü de enine boyuna okuyacak gelecek kuşaklar. Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden biri nasıl zedelendi, öncüsü kimler, altında hangi karanlık güçler var, içerden nasıl, dışardan nasıl besleniyor, o beslenmeyle hangi siyasal kuruluşlar güçleniyor, toplumdaki duyarlık nasıl azalıyor, kimler bilerek, kimler bilmeyerek araç oluyor bu duyarsızlığa? Bilimin ışığında her şey aydınlanacak bir gün. Basınımız da incelenecek kuşkusuz, gazete sayfalarında da belli gerçekler aydınlanacak. Yazarlar, çizerler hangi konulara eğilmişler, hangi sorunlan didiklemişler, ya da yan çizmişler, halkımızın kutsal, ya da ilkel duygularını nasıl sömürmüşler? Kimi devler nasıl cüceymış, kimi cücelerin de soluğu nasıl güçlüymüş görecekler. Avni Arbaş'ın atlarını biraz da utanarak seyrettim doğrusu. Geriye giden bir toplumda, Kurtuluş Savaşı ancak tablolarda seyretmenin utancıyla. Kurtuluş Savaşını'nın doğrult'jsunu yitirmiş kuşakların ezikliğiyle Özgür, bağımsız, çağdaş bir ülkede yaşamak için yeteri kadar savaşmamanın sorumluluğuyia. Savaşabilseydik oruç tutmayan çocuklar korkuyla bakar mıydı bize? Anababaların kalp çarpınttsı uykumuzu kaçırır mıydı? b Nevruz c Büyük Çile d£rgenekon. Bu gibi konular örneğin "Türk kültürü" ya da "Türk tarihi" adıyla konacak derslerde okutulabilir. Ancak, "Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi" derslerinde, "kurt motifleri", "kırklama", "cemre" gibi konulann yer almasmın anlamı nedir? Anlam ve amaç bellidir; amaç, "Türkislam Sentezi" adlı görüşü Kara Harp Okullannda da benimsetmektir. "Peki" diyeceksinîz, "Bu sorular nereden çıkıyor?" Bu sorular, "Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nce yayımlanan, "Türk Milli Bütünlüğü içerisinde Doğu Anadolu" adlı kitaptan çıkıyor. Kitabı hazırlayanlar, Prof. Dr. Bahattin ögel (Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstrtüsü üyesi), Prof. Dr. Mehmet Eröz, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız, Prof. Dr. Beyram Kodaman, Prof. Dr. M. Fayrettin Kirzioğlu, Doç. Dr. M. Abdullah Çay'dır. Kurtun bir Türk motifi olduğu (s. 80), eski Türklerde bebeklerin kırkıncı günü tamamlanınca "kırklama" adıyla banyo yaptınldığı, daha sonra "kurt" başının banyo yapılacak su ile temas ettirildiği (s. 101), Türklerde yılbaşının bahar mevsiminin ilk aylarına rastladığı (s. 108), "cemrenin, 20 şubatta havaya, 6 martta toprağa düştüğü" (s. 115) bu kitapta yazılıdır. Bilebildiğimiz kadarı ile Harp Okullarında, Genelkurmay Başkanlığı'nca hazırlanmış, "Atatürkçülük ve inkılap Tarihi" kitabı okutulmaktadır. Demek oluyor ki, 'Atatürkçülük ve inkılap Tarihi ders/erf'nde, Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan kitabın dışında ayrıca, "kurtlar, cemreler, kırklamalar" konulannı kapsayan kitaplar da okutuluyor. Ve sorular bu kitaptan soruluyor. .„ Silahlı Kuvvetler, hepimizindir. Harp Okulları, Silahlı Kuvvetlerimize subay yetiştiren temel kaynaktır. Bu temel kaynağın her türtü siyasal koşullandırmadan uzak tutulması gerekir. "Kartal yuvalarında" Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi dersleri adı altında, "kurt öyküleri" okutulamaz!.. Milli Savunma Bakam'na soruyoruz. Kara Harp Okulu, Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi dersi, 198687 öğretim yılı 2. yarıyıl ara sınavı için hazırlanmış sorular bunlar mıdır? Umarız bu sorular hiç hazırlanmamış ve hiç sorulmamıştır. (Baştarafı 1, Sayfada) temel unsurunu gösterge degışiklikleri oluştunıyor. Memur maaşlanna esas alınan gösterge rakaralan 5 yıllık kıdem süresinden itibaren daha hızlı anacak biçimde ayarlanacak. Böylece memur maaşlannda kıdeme göre aynı katsayı ile farklı artışlar yapma olanağı bulunabilecek. Paketin bir diğer unsuru da memur maaşlarının "liyakat" ilkesi uyannca belirlenmesi olacak. Sözleşmeli personele benzer biçimde "puanlı maaş" sistemi öngören yeni paket, başarıh memura ikramiye sistemini de bünyesinde banndınyor. Hükümetin TBMM'den aldığı yetki kanunu ile hazırladığı yeni paketin ne zaman yürürlüğe gireceği henüz kesinlik kazanmadı. Başbakanlık çevreleri, yeni persond rejiminin yiirürlük tarihi konusunda şu bügiyi verdiler: "Kamuoyunda yaygınlaşan eğilim, yeni duzenlemelerin temrnuz ayında yürürlüğe gireceği yönündedir. Oysa yasal açıdan böyle bir zonınluk yoktur. Diizenleraeler haziranda da, sonbahar aylarında da, daha sonraki bir tarihte de yürürlüğe girebilir. Düzenlemeler kanun hükmünde bir karamarae ile yapılacak. Hükümet 'Çalışmalan bitirin' derse, çok kısa bir süre içinde tamamlanabilir." Yeni duzenlemelerin yürürlük tarihindeki bu belirsizlik, bir açıdan hükümetin "politik besaptanna" da bağlanıyor. Olası bir erken seçim öncesinde hükümetin memur paketini açmada gösıerdiği bu karaısız tutum şu iki nedene bağlanıyor: 1. Olası yanlışlıklan Çok genis bir kesime yönelik yine geniş boyutlu düzenlemeler getirecek olan yeni rejimde bazı yanlışlıklar kaçınılmaz olacak. Nitekim son olarak 1970 yılında gidilen personel rejimine ilişkin bu tür yanhş uygulamalann düzeltilmesi yıllar aldı. Bu nedenle Özal hükümeti, yeni düzenlemeleri bir yasayla değil, kanun hükmündeki kararname ile yapıyor. Kararnamede ortaya çıkabilecek aksaklık ve eksiklikler bu kararnamfcnin ilerde kanuna dönüştürülmesi sırasında telafi edilecek. 2. Küskünter ordusu: Hükü Menıura zam fornıülü met bu kararnamenin memur kesiminde yaratacağı olumlu yaklaşım kadar gelebilecek olumsuz tepkilerden de korkuyor. Yeni paket, memur kesimindeki maaş farklılaşmasını daha da körükleyecek, aynı serviste çahşan "başarui" bir memunı mali yönden ödüllendirirken, diğerini bu kazonçtan yoksun bırakabilecek. Üstelik memurlara dönük yeni iyileştirme paketinin teknik çalışmaları temmuz ayına kadar yetişmezse veya siyasi otorite bu paketin temmuz ayında açılmaması karanna vanrsa, Özal seçim öncesinde bir diğer maddi silahı kullanacak. Hükümet böyle bir durumda memurlara umulamn üstünde bir katsayı artışı vererek seçime gidecek. 1987 yılında ilk kez başvurulan bir uygulama ile iki aşamalı memur katsayısının ikinci aşaması yılbaşında ve peşin olarak açıklanmamıştı. ilk yarıyıl için 4 puanlık bir katsayı artışı ile yetinen hükümet, ikinci yanyılda daha cömert olabilecek. Memur paketinin temmuz ayında açılmaması halinde hükümet katsayı artışında 70'in üzerine çıkabilecek. Katsayı 70 ila 75 arasında ve bir olasılıkla 72 düzeyinde tutula'oilecek. Yakacak yardımı da 35 bin liradan aşağı olmayacak. Böylece memurlara tanına'n yılhk maaş artışı yüzde 50'ye yaklaşabilecek. 1987 bütçesinin transfer ödeneklerinde yer alan 250 milyar lira tutannda bir ödenek istendiği anda personel ödeneklerine aktanlabilecek. (Baştarafı 1. Sayfada) heyetinden SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar, ola>in düzenlenen belgelerle siyasi suç olmaktan çıkanlıp adi suça dönüştürülmek istendiğini iddia etti. Sağlar, "Teşhis iyi konup önlem alınmazsa Van'daki olay, Türkiye'yi yangın yerine çevirebilecek bir kıvılcımdır" dedi. Van Valisi Özdemir Hanoğlu, dün yaptığı açıklamada, olayın çıkmasında birinci derecede rol oynayan Lütfü Bilbay ile 12 öğrencinin gözalnnda tutulduğunu, bunlarla ilgili soruşturmanın tamamlandığıru bildirerek söz konusu öğrenciler arasında henüz tutuklanan bulunmadığını söyledi. Hanoğlu'nun verdiği bilgiye göre, gözaltında tutulan öğrenciler şunlar: Muhittin Çubuk, Veli Kaya, Salih Üstündag, Ferit Polat, Muzaffer Aydın, Veysel Tok, Lütfü Bilbay. Naim Aslan Mirza, Mehmet Metin Dağdeviren, Mustafa Baykır, Arif Şener, Vedat Algol, Mehmet Ali Aslan. Bu öğrencilerin savcılığa sevk edildiklerini de bildiren Vali Hanoğlu, şunlan söyledi: "Gerekli soruşturma tamamlandı. 13 öğrencinin ayn ayrı ifadeleri alındı. Mahkeme önüne çıkarılacaklar ve suçlu görülenler gerekli cezaya çarptırılacaktır. Benzeri bir olayın meydana gelmemesi için gerekli güvenlik önlemleri arttırıldı." Van'da kahve toplantısı yaptıkları sırada öğrencilerin fotoğraflannı çeken polisleri görüntüleyen iki gazetecinin fılmlerine Van Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı siyasi polis tarafından gece yansı el konuldu. Olay şu şekilde gelişti, SHP milletvekillerinin Van gezisini izleyen Milliyet muhabiri Ayhan Aydemir ile Günaydın muhabiri HaJit Onıi ve mületvekillerine sorunlannı, pazar günkü olaya ilişkin izlenimlerini anlatan öğrenciler, siyasi polis tarafından görüntülendiler. Polislerin bu tutumu dikkat çekince gazeteciler de aynı polisleri görüntülediler. Bu filmleri gazetelerine ulaştırmak isteyen iki gazeteci, o gün Vandan uçak kalkmaması nedeniyle Diyarbakır üzerinden göndermek üzere bir otobüs firmasına teslim ettiler. Sabah hareket edecek otobüs için bekletilen bu fılmlerin, gece yansı otobüs firmasına gelerek kendine gazeteci süsü veren kişilerce alındığı belirtildi. Daha sonra bu kişilerin siyasi polis olduğu öne sürüldü. Filmlerin kaybolması ertesi gün gazetelere ulaşmamasıyla ortaya çıktı. Bu olaya SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar tepki göstererek "Bu bir skandaldır. Basın özgürlüğü ihlal edilmiştir. Bu olay ANAP iktidarının basından ve halktan korktuğunun göstergesidir" dedi. SHP HEYETİ Oruç tutmayan öğrencilerin Van'da 13 zanlı bulunduğu bir kafeteryaya saldın düzenlenmesi ve bir öğrencinin ölümü, 7 öğrencinin yaralanması olayım incelemek için önceki gün Van'a gelen Fikri Sağlar. Cüneyt Canver ve Rıdvan Yıldınm'dan oluşan SHP heyeti, temaslarını tamamlayarak dün karayoluyla Bitlis'e geçtiler. WDR'YE DEMEÇ F. Almanya'daki \VDR radyosuna bir demeç veren SHP Genel Sekreteri Sağlar, olayın sadece oruç tutup tutmama gibi bir nedene dayanmadıgırn, ideolojik bir kökeni oldugunu belirterek "Sag güçler, artık kendileri gibi düşünmeyenlere karşı açıkça saldırıya geçecek cesareli göstermiştir" şeklinde konuştu. Olayın teşhisinde üniversite yetkililerinin yakiaşımı ile suçluların yakalanmasında polisin tutumunu "kuşku verici" olarak niteleyen SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar, olayı TBMM'ye getireceklerini söyledi. BAŞBAKAN LlGA DİLEKÇE Ankara'daki öğrenci derneklerinin üyeleri, dün Başbakanhk'a bir dilekçe verekek Van'da Şirin Tekin adh öğrencinin öldürülmesini kınadılar. Öğrenciler, "gericilerin yıllardır devlet kurum ve kuruluşlarında kadrolaştıklarım" belirttikleri dilekçelerinde, "Bu kadrolaşmaya göz yuman iktidar, Van'da yaşanan olaylardan bizzat sorumludur" dediler. öğrenciler, anarşi ve terörün, gericilerin saldırısıyla başladığmı belirttiler. Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, HÜ Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu, ODTÜ, AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi, AÜ Veteriner Fakültesi ve AÜ Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi öğrenci dernekleri temsilcileri, verdikleri dilekçede 12 Eylül'den bu yana öğrenciler, sendikalar ve diğer demokratik kitle örgütleri üzerindeki siyaset yasağına karşı olduklarmı bildirdiler. İZMtR'DE OTURMA EYLEMt îzmir'de üniversite öğrencileri, dün Ege Üniversitesi kampusunda bir saatlik oturma eylemi yaparak Van'da meydana gelen ve bir öğrencinin ölümüyle sonuçlanan saldırıyı protesto ettiler. Daha sonra kampus postanesine yürüyen öğrenciler, İçişleri Bakanlığı'na olayı kmayan toplu telgraf çektiler. Van'da meydana gelen olaylarla ilgili olarak öğrenci derneklerinin gerçekleştirdiği oturma eylemi sırasında yapılan açıklamada, kanlı saldınnın bir rastlantı olmadığı, insanca ve özgür bir yaşam istemine yönelik her girişimin kanla boğulmasının meşru zeminini yaratmayı hedefleyen bir senaryo olduğu belirtildi. DİCLE'DE PROTESTO Dicle Üniversitesi'ne bağlı çeşitli fakültelerde öğrenim göı en öğrenciler, dün Tıp Fakültesi yemekhanesinde Van'da bir grubun şaldınsı sonucu ölen 100. Yıl Üniversitesi öğrencisi M. Şirin Tekin için bir dakikahk saygı duruşunda bulundular. Saygı duruşundan sonra sivil görevliler, bazı öğrencilerin ifadelerini alırken çok sayıda resmi ve sivil polîs Ue jandarmanın yemekhane çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldığı da gözlendi. Daha sonra rektörlük önüne siyah çelenk koymak isteyen öğrencîlerin bu istemleri yeikililerce kabul edilmedi. Fıstıkağacı koruda kaloriferli daireler 334 57 28150 47 96 NOTLAR Ikiayrı dünyu ZAFER ARAPKtRLt VAN 12 Eylül öncesinin o "kan, barut ve gözyaşı" kokan, insanlann birbirlerinin sokağından geçemediği günlerini hatırlamıştık M. Şirin Tekin'in ölüm haberini alır almaz. Van il merkezine ayak basar basmaz da istemeden de olsa en azmdan benter bir atmosfere kendimizi hazırlamıştık. 100. Yıl Üniversitesi'ndeki üzücü olayda oruç nedeninden söz edilmesi, sokaklarda yakasız gömlek, çember sakal görüntülerinin beklentisine bile sokmuştu bizleri. Ancak Ankara'nın Hacıbayram mevkiinden bile az sakallı insanla karşılaşabiliyor ya da ramazan günü olmasma karşın, İstanbul'un Fatih semtinden daha rahat bir lokantaya girip saatin 15.30'unda sıkümadan yemek yiyebiliyordu insan. Anadolu'nun en uç noktasındaki ülerimizden Van'daki bu ilk görüntüler, bizi en azından belki de olası bir "irtica kıvılcımının" bu beldeyi öyle kolayca "tutuşturamayacagııu" düşünmeye yöneltti. SHP'li milletvekillerinin duzenlediği kahvehane sohbeti sırasında yalnızca partili yurttaşlar değil, olaylara tepki duyan ve sorumluların açığa çıkmasını isteyen öğrenci ve veliler de cesaretle konuşuyorlardı. Bir öğrenci, "İsmimi açıklamaktan da çekinmiyorum. Çiinkü artık korkumuz kalmadı, ölüm başladı. Bundan daha büyük korku mu olur? Can güvenİiğimiz kalmadı" derken, olayda ağır yaralanan Şadan Ceylan'ın babası Ebubekir Ceylan, şunlan söylüyordu gözleri dolarak: "Artık düşünmeye başladık, çocuklarımızı okuldan alalım mı, almayalım mı?.." İşte bu sözler, insana tekrar " o günleri" hatırlatmaya yetiyordu. Birileri annelere babalara, yine bunları söyletmeyi mi istiyordu ya da SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar'ın deyişiyle "olası bir yangının ilk kıvılcımlarım" mı atmak istiyordu? İddialar birbiri ardı sıra getiriliyor ana muhalefet mületvekillerine: "Yeni rektörle birlikte Elazıg . vc Erzurumlu öğretim görevlilerinin sayısı giderek arttı", "İlerici ve demokrat öğretim üyeleri kıyıma uğradı", "Veteriner fakültesindeki mescitte kılınan ilk cuma naraazı için rektörtük makam arabasıyla imam getirildi. Bu iş için anıflar boşaltılmaya çalışıldt." "Bazı öğretim görevlileri kampusta. 'Hâkimiyet kayıtsız şartsız AUahındır' demeye başladılar", "İrşat gruplarının dini toplantılannı izlemek zorunlu kılındı", "Şirin Tekin'in katili olaydan sonra elini kolunu sallayarak günlerce sokakta dotaştı". "Dilbilgisi derslerinde Türk Islam Sentezi aşılanmaya çalışılıyor", "Mehmet Yigit adlı öğretim görevlisi 'Düşünce mi kelimeleri doğuruyor, yoksa kelimeler mi düşünceleri doğruyor' tariışmalanyia öğrencilerin siyasi eğilimlerini belirlemeye çalışıyor", "Mehmet Çevik adlı öğretim görevlisi pazar günkü olaya karışan bir öğrenciyi kendi otomobiliyle Tatvan'dan feribotla getirdi." "Olası bir yangının kıvılcımlan" bunlar olabilir miydi? Van, büyük gölün kıyısındaki bu şirin belde, sokaklarında hiç de ülkenin batısını aratmayan görüntülerle dolu kentimizin insanları, bu kıvılcımlardan huzursuz. Aynı öğrenciler gibi. Sıkıyönetimden daha yeni çıkmış, olağanüstü hal altındaki Van'da, "eski görüntüleri" kuşkusuz kimse istemiyor. Bir yurttaş, " O kadar polisi üniversitenin önünde görünce, inanın. rahatsız oldum" derken, bir başkası da "Burası Türkiye'nin en sakin okuluydu. Ama 1980'den beri ilk cinayet burada işlendi" diye yakmıyordu. Sokaklarında, çarşısında turist kafileleri rahatça geziyor. Gazete bayiinde günlük tüm gazetelerin yanı sıra, "Ayna", " T a n " , "Hafta Sonu" asılabiliyor. "Le Monde", "Wall Street Jountal"da alabiliyor isteyen. Ve bir yurttaş şöyle yakarıyor havaalanında karşıladığı muhalefet milletvekillerine, "Ne olur hakkımızı arayın. Katillerden hesap sorun!" CAU$ANLAR1N SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL u Devlet gemilerinde" Bizler, 29 yıldan fazla ve armatörlerin 34 kat ücret ödedikleri dönemlerde bile Emekli Sandığı statumuz bozulmasın diye, büyük bir feragatle devtet gemilerinde çalışmalanmm sürdürdnk. Bazı meslektaşlanmızın adları gemilere bile verildi. Ben de çauşmasuu devlet gemilerinde sürdürenlerden biri olarak 29 yıldan fazla Süvarilik, Kaza Tabkik Kurulu Üyeliği ve Baş Enspektörlük yaptıktan sonra 1981 yılında emekli oldum. Bana gönderilen emekli cüzdaıumda Bas Enspektör yerine Baş Ekisper yazılmıs oldugunu yeni farkettim. Bilindigi gibi Enspektör (inspectori dey imi denizcilik caıniasında Müfettişlik, Deoetçilik anlamına gdir. Soru Emekli aylığımın 1 Ocak 1987'dtn 1. derece 4. kademeden ve 600 ek gösterge üzerinden ödendigini öğrendim. Çevremdeki, gerek bizmetin sorumlulugu, gerekse öğrenim dunımu olarak benden daba asağıda olanlara çok daha fazla emekli aylıgı bağlandığım da gördum. Anlasılan bizim suçnmuz, görev unvanımızın Arapça değil de Injjlizce olarak Emekli Sandıgı'na Uetilmiş olması... H.M. YANIT: 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının "değişik 43'üncü maddesi" 1 Mart 1982'de yürürlüğe giren 2595 sayılı yasa ile bir kez daha değiştirilmiş ve ek göstergeler konusunda "a) Kadroları Genel Idare Hizmetleri Sımfına dahil olanlar için kadro kanununa ekli cetvellerde görey unvanlanmn karşısındaki rakanüann" eklenmesi ile aylıklann ödenmesi öngörülrnüştür. 2771 sayıh yasanın 1.1.1983'de yürürlüğe giren 1. raaddesiyle "657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 12.2.1982 tarih ve 2595 sayılı kanunla değişik 43'üncü maddesinin (B) bendi" bu kez şöyle değistirilmiştir: "a) Kadroları Genel İdare Hizmetleri Sımfına dahil olanlar için kadro kanununa ekli cetvellerde görev1 unvanlanmn karşısındaki rakamların: bu sınıfa dahil olup da kadrolarına tahsisli ek göstergesi bulunmayanlardan 4'üncü derecenin kademelerinden aylık alanlara 50, 3'üncü derecenin kademelerinden aylık alanlara 100,2'inci derecenin kademelerinden aylık alanlara 150 ve l'inci derecenin kademelerinden aylık alanlara 200 rakamının" eklenmesi uygun görülmüştür. Devlet Memurları Yasasının 43. maddesi daha sonra 241 ve 243 sayjh kanun hükmünde kararnamelerie yeniden değiştirilmiş ve bugünkü uygulamaya gelinmiştir. Bu uygulamada ise "a) Kadroları Genel tdare Hizmetleri Sımfına dahil olanlar için kadro kanununa ekli cetvellerde görev unvanlanmn karsısındaki rakamların" eklenmesi koşulu kaldırüarak yerine "kadrolarına tahsisli ek gösterge belirlenmemiş olanlardan 4'üncü derecenin kademelerinden aylık alanlara" 1987 yılı için 300, 3'üncü derecenin kademelerinden aylık alanlara 450,2'inci derecenin kademelerinden aylık alanlara 600 ve l'inci derecenin kademelerinden aylık alanlara ise 900 ek gösterge verilmesi öngörülmüştür. Buna göre Genel İdare Hizmetleri sımfında yüksek öğrenimi bitirmiş olanlara 1987 yılı için +900 ek gösterge verilmesi gerektiği görüşündeyiz. Bu görüşe göre de emekli ayhğınızın 1.400+900 = 2.300 toplam gösterge üzerinden ödenmesi gerekir. BOĞAfcİÇİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN DUYURU Üniversitemiz FenEdebiyat Fakültesi'ne 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 23. ve Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve atanma Yönetmeliğj'nin ilgili maddesi uyannca yardımcı doçent alınacakur. Adaym özgeçmişini belirten dilekçesine, bilimsel çalışma ve yayınlarını da ekleyerek, duyuru tarihinden itibaren 15 gün içinde FenEdebiyat Fakültesi DekanlığVna başvurması gerekmektedir. Anabilim Dalı Birimi •laıematik bölümüCebir ve sayılar teorisi Adedi Aranan Nitdikler 1 Adayın bilimsel çalısmalarını yayınlan ile kanıtlamış olması ve çok iyi derecede ingilizce bilmesi gerekmektedir. Izmir Büromuzun telefon numaraları bugilnden itibaren 13 12 30 (4 hat) olarak değişecektir. Lütfen not ediniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle