23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S MAYIS 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURÎYET/5 ANAP SİNEMA ATİLLA DORSAY HAYVANLAR İSMAİL GİİLGEÇ Sinema bir azmlığa değil, herkese seslenen bir uğraş Günümüzün en ünlü yönetmenlerinden John Boorman, Sinema Günleri dolayısıyla tstanbul'daydı. Çağdaş sinemanın bu görsellik ustası, 56 yaşını göstermeyen delikanlı havasında, alçakgönüllü bir sanatçı olarak göründü bize. tşte onunla yaptığımız konuşmanın dökümü. Günümüzün en ünlü yönetmenlerinden John Boorman, Sinema Günleri dolayısıyla istanbul'dan geçti. Eşi ve Fransız sinema yazarı, yakın dostu Mkhel Ciment'la birlikle Batı Anadolu'yu da kısaca dolaşıp Efes harabelerine dek inen Boorman, filmlerinin Türkiye'de tanınan, sevilen filmler olmasına ve Boorman toplu gösterisinin Sinema Günleri'nde büyuk ilgi görmesine karşın doğrusu burada sanınz rahat etti peşinde ne hayranlan, ne de gazeteciler dolaştı. Çağdaş sinemamn bu görsellik ustası, 56 yaşıru göstermeyen, delikanh havasında, açık yüzlü ve açık kalpli, alçakgönüllü bir sanatçı olarak gözüktü bize... Işte onunla yaptığınuz konuşmanın sizler için yaptjğmuz dökümü... Siz çokhık Amerika'da cahşmış bir lngiliz yönetmensiniz. Bu 2 iilke arasında gidip gelraek nasıl bir şey? BOORMAN Ingiltere, yalnız sinema alanında değil, hemen her alanda Amerika'nın bir tür kültürel kolonisi olmuş gibi... Ingıltere'de sinema alanında özgünlük ve yaratıcüık yok değil. Ama sermaye yok. Dağıtım yok. Oscar VVUde'ın ünlü deyişiyle, lngiltere ve Amerika'nın ortak bir dilin' böldüğü 2 ulus olduğunu biliyoruz. Bir lngiliz yönetmeni için Amerika'da çalışmak veya çauşmamak ikilemi eninde sonunda gelip çatar. tyi ve kötü yanlan olan bir şey bu... Ben, hep 2 ülke, 2 dünya arasında bir uyum sağlamaya çalıştım. Tipik Amerikan filmlerim de var, tipik lngiliz olanlan da.. Ama son fılmim "Umuı ve ZaferHope and Glory", tümüyle bır lngiliz fılmi oldu, çünkü bu Ingikere'de geçen çocukluğum üstüne biî fılm... 2. Dünya Savaşı'nda Londra'da geçen... tngiliz film yönetmeni John Boorman ile sineması iistüne TEKNOLO^İbıNDEH KİM KÎME DUM DUMA BEHtç AK flmanTçnrımtNe tfurv^ cn.tk.ta l damnmak\ar\ yelc/ı Paba Halı, Paha Hız/, f henf! y$j) , i hhremedtn '/ de t>ı> P/İŞDKU M 8€HİM ŞAPffll £VIW/M/ mrtN'ie BİR GÖRSELLİK USTASI Çağdaş sinemanın görsellik ustası John Boorman (solda). sinema yatanmız Atitta Dorsay'a sinema anlayışmı, çağdaş sinemaya iliskin görüsUrinianlattı. Bu arada görüntünün kendisi için özellikle önemli olduğunu, düsünce ve kavramlann kendisinde hep görüntüye dönüstüğünü vurguladı. dığı her türu yenilemeyi, onun kalıplan içinde yeni şeyler söylemeyi veya yeni biçiniler aramayı deneyen bir yönetmensiniz. Oysabu "tür sineması" kahplannı yadsıyan yönetmenler de var: Bergman, Fellini, Tarkovsk, vb. Ne dersiniz? BOORMAN Ben hep sinemanın ana akımlannın içinde çalışmayı denedim. Bu temel bir seçimdir: Ya böyle yaparsınız, ya da çok genel bir deyişle "sanat için sinema" yapmayı seçersiniz. Her ikisinin de iyi, kötü yanlan vardır. Sinema, diğer sanatlann tersine, "elitist" bir uğraş, bir azınlık merakı değildir. Herkese seslenir, herkesi ilgilendirebilir. Dunyayı dolaşır, dil, kültür engellerini aşar. Ana akımlar içinde kalmak koşuluyla... Bunun bir koşulu da, tür sinemasına uymaktır. "Tür sineBu da kolay göze alınacak bir risk değil... Öte yandan, son fümim de bir güldürü sayılabilir. Baa konulara, saflıkla, bir çocuğun gözüyle yaklaşmak ilginç oluyor. Ve bu, bazen sinemanın en guzel Fılmlerine yol açmıştır.. "400 Darbe" ve "Amarcord" gibi... Bence, sinema en güzel biçimine, içimizdeki saflığı restore ettiği zaman yaklaşır. Bir fılm küstah, saldırgan, hesaplı olduğu zaman iğrenç olur. Bugün birçok film, özellikle Amerikan sineması, bu tür "manipüle edid " , ucuz hesaplara dayalı filmler yapıyor. de anlatümış çok içsel bir öyküdür ve sanırım başansı da oradan geliyor. Ancak bir fılm yaparken, bütün bu temalan açık olarak düşünmem. Bir fılm çekmek, bir keşfe çıkmak gibidir, ne bulacağımzı tam olarak bilemezsiniz. lümi fîlmlerin içerdiği zengin temalara, bazen el yordamıyla erişüir... P İ K N İ K PİY4LE MAÜR.4 JK Fantastik dünya Fantastik bir dünyanın sizin için onemi kuşku goturmez. 10 filminizden beşi bu türde... BOORMAN Evet. Ama bu bence sinemanın doğasına uygun bir şey.. Ben kendimi hep bir öykü anlatıcısı olarak gördüm. Anlattığjm öyküler de, genelde çok eskilerden, insanlığın tarihinden gelen öyküler.. Mitoslar.. Nedir bir mitos? Zamana dayanmış bir öyküdür... Bir öykü, zamana direnip geliyorsa, bir ulusun mitolojisinin parçası olmuşsa, onda yaşanun gerçek doğasının, o doğanın arketipinin bir göstergesi vardır. Mitoslar, doğal güçlerin yanı sıra, hep olağanüstü güçlerdendeesinlenmişlerdir. Sinema, bizira bu öykülerı, bu mitosları çağdaş söyleme biçimimizdir... "Excalibur", Avrupa kültürünün bir dizi çok eski efsanesinin, öyküsünün yeniden söylenmiş halidir. Ancak benim söyleme tarzımla... Mitos, öte yandan, çok değişik biçimlerde söylendiği halde, hep kendisi kalabilen öyküdür. DUŞMN n H Bilinçaltı önemli Filmlerinize tematik biî yaklaşım gerekirse, doğainsan, insaninsan çatışması kadar, insanoglunun kendi kendisiyle ça ÇİZGtLİK KAMÎL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN Sudan çıkan kılıç Bay Boorman, siz sinemaoın en görscl ve görsellik peşindeki yönetmenlerinden birisiniz. Hiç kimi goriintülerden yola çıkarak film tasariadığınız olur mu? Görüntü (imaj) nedir sizin için? BOORMAN Evet, görüntü benim için çok önemli. Kimi düşünceler, kavramlar, ne denli soyut olsalar da bende görüntüye dönüşür. Tek bir görüntü değil belki, birbirleriyle ilişkisi, gizli bir alışverişi olan bir görüntüler dizisi... Görsel bir imgelem gucüm var samnm.. "Excalibur"u yaptığımda, gölden çıkan o kılıç görüntüsü hep kafamdaydı.. Ve o görüntü bize "Kurtuluş"nn son sahnesini, gölden çıkan eü ammsattı? BOORMAN Doğru.. Elbette.. Belki çok eskiden Excalibur efsanesiniresimleyenbir kitapta gönnüş olabüirim. Ancak gerçek şu ki, bu tür görüntüler, bende bir tür zihinsel uyarı yapıyor. Hayal gücümü harekete geçiriyor... "Zardoz"un başında da buna benzer bir sahne vardı. Bu görünüm, "Excalibor"da zihinden, daha doğrusu bilinçaltından çıkan bir gücü simgeliyordu. U Gelişen bir dil "Dönüşü Olmayan N o k t a " için " B u , YeniDalga'nın fflmlerini gönnüş bir Anglosakson sanatçısınu filmi" diye vazmıştım. YeniDalga sizi etkiledi mi? Ve genelde etkilendiğiniz yönetmenler kimler? BOORMAN Evet, YeniDalga'dan, özellikle Alain Resnais'den etkilendim. Bence biçim sorunlan sinemada önem taşır. Sinema, henüz tüm olanaklannı kullanmamış, hâlâ gelişen bir dildir. Bu dili geliştiren, başka anlatım biçimleri arayan yönetmenlere hep saygı duyarım. Griffith, "Daha derin görüntüler çekmek isterdim" demişti. Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. İlk dönemlerimde, yazar Harold Pinter'dan da etkilendim.. Gerçi hiç işbirliği yapmadık. Onun mekân kullanımı, konuşmaları seyrek biçimde, araya boşluklar koyarak kullanması, "Dönüşü Olmayan Nokta "mn yapısını etkilemiştir. Sinemasal mekânla konuşmalar arasında bir uyum denemesidir bu fılm.. Bu fılm için Lee Marvin gibi müthiş bir sinemasal hayalgücü olan bir aktörle çalıştığım için de çok şanslıydım... Lee Marvin, sonraki fılmlerimden "Cehennemde 2 Adam"ın da yapılmasını mümkün kıldı. Son fUmleriniz, ilk fUmleriniz kadar beğenilmedi, bir "Dönüşü Olmayan Nokta" ya da "Kurtuluş" gibi "cultmovie" düzeyine çıkamadı. Niye dersiniz? BOORMAN "Excaübur", "Zümriit Ormanı", dünyarun her yanmda başarı kazanan filmler oldular. Ama eleştirmenler arasında farklı karşılandılar. Aslında hep böyle olmuştu. "Dönüşü Olmayan Nokta", Amerika'da başlachğında eleştirüeri görmeliydiniz "Tıme" dergisi, fılmi tek bir cümleyle harcamıştı. Eleştirmenler, sanırım, genelde bir filmi, üst perdeden, araştıncı, çözümleyici bir yazı yazma psikolojisi içinde seyrediyorlar. Sıradan seyirci gibi fılme kapılmak, fılmin içinde kaybolmak, onlar için olanaksız... An, saf biçimde bakamıyorlar. Son 2 filmim, son derece duyusal, sert, fiziksel filmlerdi. İçinde yitip gidilebilecek filmlerdi, "Excalibur" veya "Zümriit Ormanı." Eleştirmenler, seyircinin tersine, bunu yapamadılar. Çelişki, sanırım oradan doğuyor... TEK GÜLDÜRÜ FİLMt Sinema Günleri 87'de göstertten "Sonuneu Leo", John Boormantn güldürü türündeki tek fılmi. Boorman, flimin çekiminde Marcello Mastroianni (sağda) ile birUkte. ması"nı yığınlar hemen kavrar çünkü, onunla hemen üişki kurabilir... Bir "thrüler" (gerilim fılmi) yapıyorsaruz, seyirciyle ayağınız aynı toprağa basıyor demektir. Ortak işaretleriniz vardır, çok şey söylemenize gerek yoktur. Ama bu size ayn bir özgürlük getirir. O kalıplar içinde kalarak yenilikler yapabilirsiniz. O türü tazeleyebilirsiniz... Türterden söz ederken, "Sonuncu Leo", fUmleriniz araanda tek güldüni olanı, sizin deyişinizle, "Ciddi şeyler üstüne hafıf bir güldürü.." Niye bu tarzı daha çok denemediniz? BOORMAN Mizah zor bir iştir. Spinoza söylemiş sanryorum: Şaka, duygunun mezar yazısıdır.. Güldürü, seyircinin filme mesafeli yaklaşması demektir, yani oyuncuyla özdeşleşmesi, aynı heyecanlarda, duygularda buluşması olayı artık yoktur. tışmasının da önem kazandıgı söylenebilir.. "Kurtuluş"un son sahnesi, Jon Voight'ın gördüğü karabasan. bence bunu çok iyi simgeliyor: O, bundan böyle, kendi kendiyle banşık olmavaeak, hep bir iç cekişme içinde > aşayacakür.. Ne dersiniz? Öte yandan, filmlerinizin çoğunda metafızik temalar, belli olmayan bir "güç" üstüne varsayımlar var. Bir rasyonaüst değil misiniz yoksa? BOORMAN Kari Jung'dan ve onun bilinçaltı kuramlanndan çok etkilendiğimi hemen söylemeliyim.. Bilinçaltı beni hep ilgilendirdi. Her şey orada saklıdır: Insanhğın bütün tarihi, bütün birikimi... İnsan, hep bilinçaltıyla vlişkide, çatışmada.. "Kurtuluş"ta hikâyesi anlatılan 4 kişi, aslında tek bir insandır; 4 ayn yanıyla bir insan... "Kurtttloş", bir eylem filmi biçimin ge buna da <fJk6R...z;*9 hâla r"i? ğh TARİHTE BUGÜ1V MİJMTAZ ARMAN 8 Mayıs 1024'TE BU6UN, ÛMLÛ AMSRİKAU SERUVENCİ WILLlAM WALKEK(yİLYtM VOKIÇ) PO6DU. TlP ÖĞRENiMl GÖREHEK HEfClM OLAN WAUCER, PARlS'7€ İHTISAS YAPACAKTIR. AMERHCA'YA OÖNUÇÜNPE DE GAzereauta£ V&RAŞACAKTK.. ANCAK.IOUUNIMESLEK £DiHiP StRADAU gıR yAŞAM SÜGM6KLE ILGlSİ OLMIYACAK,ÇOK DBĞIŞIK SYLEMLeRG 6İRiÇeCEtCTİ: OlKKAnUl O/ZTA AMeKHM'DAKİ NlKAÜAGUA'YA ÇEVi/SECEK, S6 taŞlLJK OR&USUYL/I 8U ÜLK£Y£ Ç.I&\CAkTt&. UfALKŞ/S, fCISA SÜJS€O£ YÖNETiMİ EL£ eSÇreEESK A//AC4G4GUA 0EVLET BAÇKANt OLACAKTff?! f8S61BS7 AdA^'fJOA BU P£ &UAU WILLMM WALK£G, YÖEEO OELEMEM ÜLJUSLAKAISASl Şi/StCETl£R TnfSAFItJDAN £>Û ŞÜfZULSCEK,B/&MÇ YfL SCNRA PA.HONDURAS'm WTUKLAUARAIC 36 YAÇ/NDA JOJISfaAJA DİZİLEC£KTİR (. BIR SERUI/EN ROM4M G/B1L 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Ankaru Hukuk Fakültesi için yeni bina Ankara 7 (Telefonla) , Ankara Hukuk Fakültesinin mödern ve mutekamil bir şekilde yeniden yapılması kararlaştınlmıştır, bütçeye bu iş için konan tahsisat Millet Meclisi encümenlerince kabul edilmiştir. Aldığımız haberlere göre, yeni yapılacak bina, Cebeci de, Mülkiye mektebinın yanmda olacaktır. Yeni Hukuk Fakültesi, 500 leyli ve 1500 nehari talebe alabilecek büyiiklükte ve her türlü konforu haiz bir şekilde olacaktır. Bunun için Avrupadan, ilmin ve tecrubenin bulabildiği en son mimari tarzlara uygun plan ve model gönderilmesi alakadar « Mayıs ms kuvvetleri yerlerinden çıkardıktan sonra Figueras ve Jungueradaki zabita hidematma ve gümrüklere vaziyet etmişlerdir. Aragon hükümet erkanından anarşist Ascasn öldünilmüştür. 19371987 Elitist" degil Bence siz, temekte tür sinemasraa baglı kalan, ancak ek al makamlardan Berlin, Viyana, Paris elçilikierine bildirilmiştir. Şimdiki halde Ankara Hukuk Fakültesinde 250 leyli ve 700 den fazla nehari talebe vardır. tstenen model ve malumatm yakmda geleceği tahmin edilmektedir. Bargelonda isyan Perpignan 7 (ÜM.) loerya anarşist federasyonu Katalonya hükümetine bir ültimatom vererek mezkur hükümeti, "Hücum muhafızları" adını taşıyan teşekküllerin 24 saat zarfında feshedilmemesi takdirinde zehirli gazlar da dahil olduğu halde kuvvete muracaat edileceği beyanile tehdid etmiştir. Anarşistler, Katalonya hükümetine sadık olan Holivuddaki grev Holivud 7 (OM.) Sinema stüdyolarının grevcileri bütün amele teşekküllerini sinemalara gitmemeğe ve sinema kapüarma nöbetçi koymağa davet etmişlerdir. Stüdyo sahiplerinin sendikalan tanımaktan ve münhasıran sendikalara mensub olan ameleye iş vermekten imtina etmeleri üzerine bu karar ittihaz edilmiştir. Amerikada bir hata faciası Lakehurst 7 (OJO.) Almanya'mn Hindenburg zeplini dün gece burada yere inerken infılak etmiş ve tamamen mahvolmuştur. Zeplin, müşkül bir seferden sonra 12 saat taahhurla Nev Yorka gelmiştir. Birkaç saat sonra Avrupaya müteveccihen hareket edecekti. Batonu ilk defa olarak kaptan Max Pruss idare ediyordu. DUYURU Okulumuzun 19871988 oğretim yılı için tecrübeli idarecüere, İngilizce, Almanca, beden eğitimi öğretmenleri ile İngilizce oğretim yapacak matematik, kimya, biyoloji öğretmenlerine ihtiyacı vardır. Muracaat tel: 338 64 39 FATIH 4. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Mahkememizden verilen 19.3.1987 tarih ve 1987/337 esas 1987/121 karar sayıh ilam ile M.K.nun 379. maddesi gereğince Mehmet Başçoban'a, Emin Yağcı muşavir tayin edilmiştir. Han olunur. 24.3.1987 Basm: 4748 • Hlfflfl 1 • I v blrura^ni^n^satM âksu I^FsuztuK.bai. vt^artm bı^< ^ K n^ı.ba^ d5nm(5i % tjaymnlıK ^ P carpıntı, v * sintrüen iteh 9>lfTi büfur rahatsıl'klan gideWr 1 1987/337 Vasi SON FİLMİNİN ÇEKİMİNDE John Boorman, son fibni "Umul ve Zafer"in tümüyle bir tngiliz fitmi olduğu kanısmda. Yönetmen, 2. Dünya Savaşı sırasında Londra 'da geçen çocukluğunu anlatıyor. ÖZEL MODA LİSESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle