19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bir kişinin, başkasının adını haksız olarak benimsemesine, Turk Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) "Ismin gasbı" der. Bu yasanın 25. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir: "tsmi gasp olunmasıyla mutazarnr olan kimse, bunun men'ini ve taksir vukuu takdirinde maddi tazminat talebi hakkına halel gelememek üzere, maruz kaldığı haksızlığın mahiyeti icabediyorsa manevi tazminat namiyle bir meblağ itasını da talep edebüir." Çetrefil bir Osmanlıca ile yazılmış bu raaddenin, günümüzün Türkçesiyle karşılığı şudur: "Adının başkasınca benimsenmesinden zarar goren kişi, bu benimsenmenin önlenmesini; eger benimseyenin ktısuru varsa vc zarar görenin uğradıgı haksızlıgın aiteligi gerektiriyorsa (nesnel) maddi ödence isterae bakkı saklı kalmak üzere, (tinsel) manevi ödence olarek belirii bir para veriimesini de dava edebilir.'' Bu madde ile yasa, insanlann kişiük haklanndan biri olan "Ad"ı korumuştur. Korunan ad Adın "Uasbı" ve Bir Şirket kapsamına yalnız kişisel ad değil, tecimsel (ticari) ad demek olan ticaret unvanı da girer. Nitekim Cumhuriyet gazetesinin 10.12.1986 tarihli sayısında çıkan bir haber, gazete veya dergi adının bile yasaca korundufunu gösteriyor. Haber şöyle: " Gazetesi bir süredir pazar günleri gazeteyle birlikte verilen parasız ek 'Haftaya Bakış'ta 'Bakış,' ismini bir ay süre ile kullanamayacak. Cağaloğlu'ndaki Bakış Müessesesi'nin sahibi, kendisinin Bakış ismi Je 42 yıldır aylık bir dergi yayımlamakta olduğunu belirterek, yayının durdurulmasını istemişti. Bu istemi görüşen tstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi gazetesinin eki için 'Bakış' ismini kullanamaması kararım aldı. Tedbir karan gazete yöneticilerine iletildi." Bu olayda görülüyor ki, mahkeme bir derginin adının, ilk önlem olarak, bir ay için kullanılmasını yasaklamış. Demek ki yasalar, ticari ve fikri işlerde de " a d " ı koruyor. Ad nedir? Hangi tür adlar yasal korunma altındadır? sorulan ilk akla gelen sorulardandır. Önce sözcük olarak terim üzerinde azıcık duralım: Türk Yurttaşlar Yasası'nın yukanya aktardığım 25. maddesi ve bu konu ile ilgili öteki maddeleri Türkçe ad terimini kullanmayıp, Arapca "îsün" terimini yeğlemiştir. Oysa Soyadı Yasası, pek yerinde olarak, öz Türkçesini kuüanmış, " ö z isim, soyişmi" demeyip yasa dilimize "Öz ad" ve "Soyadı" terimlerini yerleştirmiştir. Kavram olarak " a d " ise, kişileri belirleyen ve birbirinden ayıran sözcük veya sözcüklerdir. Herkesin kendine özgü bir kişiliği bir özvarlığı olduğundan, bu kişiliğin başkalannınkinden ayırtedilmesüıi istemek onun hakkıdır ve bu nedenle de ad üzerindeki hak, nitelik bakımından tıpkı kişinin yaşamı, onuru, özel mektuplan ve gizleri, resmi, v.d. gibi "Kişilik hakkı" olup, başkasına devredilemez. Ancak bir adın, kullanılması hakkı bir süre için başkasına tanınabilir. Ün lü bir artist bir noter senedi ile adını genç bir artiste satarsa bu sözleşme geçersizdir, yerine getirilmesi istenemez. Ancak o artist kendi adının bir süre için, örneğin bir sabunda, bir parfüm veya çikolatada kullanılmasına izin verebilir. Nitekim bu yönteme, Batı'da ve bizdeki ticari reklaralarda çokça başvurulmaktadır. • •• Kişileri birbirinden ayırmak için oniara, doğar doğmaz, bir öz ad takılması geleneği insanlığın ilk dönemlerinden beri bir gerekseme sonucu olarak yerleşmiştir. Tarihte bunun başlangıcını saptama olanağı yoktur. AOeleri birbirinden ayıran bir soyadı kullanılması geleneği ise Batı'da Romalılar döneminde başlamıştır. Bizde, özellikle Anadolu'da, soyadı olarak "Filanzadeler" veya "Falanoğullan" gibi sözcükler var idiyse de, resmi işlemlerde bunlann kullanılması zorunluğu yoktu. Hem bunlara soyadı denmeyip " L a k a p " veya "Şöhret" denirdi. Resmi işlerde, özellikle askerlikte kişiler kendi öz adlarının başına babalannın adını eklemek yöntemiyle birbirinden ayrılır ve öyle çağrılırdı. (Meh met oğlu Abdullah gibi.) Ancak cumhuriyetten sonraki dönemde, 2 Temmuz 1934 gün ve 2525 sayüı Soyadı Yasası'ndan sonradır ki, herkesin Nr soyadma sahip olması ve bütün resmi işlerinde soyadıru kullanması zorunluğu kondu. Verilen bu özet bilgiden anlaşıldığı gibi adın iki öğesi vardır: 1) ö z ad, 2) Soyadı. ö z ad genellikle yasal korunma altında değildir. örneğin "Yurdagül Erdem" adındaki bir kadının komşusu yeni doğan kızına Yurdagül adını koyarsa, o kadın "Benim adımı benimsediler, önlenmesini isterim" diye dava açamaz. Çünkü bu, öz ad niteliğindedir. Herkes kızına Yurdagül adını koyabilir. Eğer komşu bu adı kızına değil de köpeğine koyarsa o zaman is değişir ve Yurdagül Erdem Hanım kendisine hakaret ve böylece kişilik haklanna tecavüz edildiğini ileri sürerek köpeğin adının değiştirilmesini, bunun yanı sıra, eğer gerçekten hakaret amacı varsa, ödenceye hükmedilmesini mahkemeden isteyebilir; aynca ceza davası da açabilir. Şayet komşu onun "Erdem" soyadını kendisi benimseyip kullanmağa başlarsa, Yurdagül Ha EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL OKURLARDAN Şubatta Güneşli Bir Gün Güneşli bir gün. Şubatta böyie saatler az bulunur. İnsan odalara sığamaz. Açılmalı, uzaklara gitmelı, yürümeli. Kimi zaman bir bıkkınlık gelır konar. Masamızın üstündedir, kıtaplıktadır, okuduğumuz yazıdadır, bir yanda bızı bekleyen kitaptadır. Gelir bir bıkkınlık, bir usanmışlık... Vurdum yola. Öyle uzaklara değil. Kıyıya doğru. Kıyıya doğru yürüdüm. Kıyıdayken de kıyı boyunca yürüdüm. Biryokuştan inerek, bir otobüsten, bir taşrttan, bir dolmuştan... Çok zaman oldu vapurlara binmeyeli. Oysa bir zamanlar sabah Yeniköy'den biner, Eminönü'nde inerdim. Akşamüstleri de altı vapurunu kaçırmazdım. Ne güzeidi o sabanlar, o akşamlar! Gençlik midir, aradığımız? Hep arayacağımız! Elbette öyedir. Ama sürgit kalmaz kı! Bir ^onuktur gençlik. Gelip bir süe sonra apansız kalkıp giden )ir konuk. Sonra düşünürüz, o (onuk bir yabancı gibi gelir bi»! Kimdi? Nasıldı? Neler anlatı, neler yaşattı? Bir masala döıer gençlik denilen dönem. Sa»ırım çocukluk da, gençlik deleçicidir, ama yaşlılık sürgit yatanan bir dönemdir. Ölüm bile »itirmez yaşlılığı. Yaşlı bir ıdamdı o derler ardından... Boş yerler kalmadı artık. Taıtlar taşıtlar. Gürültü. Kalabak. Koşuşma. Bir tren geliyor teden. Raylardan çabuk geçleli. Nedense hep beni bulur u banliyö treni. Ben burdayım a, ya sağdan ya soldan bir en gelip geçecek, rüzgânnı yieceğim. Çocukluğumda da everdim tren yollarını. Erenöy'den Suadiye'ye giderdim lylann yanı sıra. Bir deniz kıısındaymışım gibi.. Yine yürülek istiyorum rayların yanı sıı, ama taşlardan olanaksız raatça yürumek... Buraları daha boş. İnsanlar z. Ne güzel! insan kimi zaman ısansız bir doğa köşesi arar.. endimizle baş başa kalmamız i gerek arada bir. Çevremiz5n koparak. Gündelik alışkan;lardan uzakta. Gazetelerden, taplardan, dostlardan, evet «tlardan da!.. Dost demek, tlnızlığını aagıtmak, unutmak îmektir. Ama yalnızlık bir başı dost değil mi? Kimi zaman ı en acımasız düşmandır yalzlık. Boyuna anımsatır bir tyieri. Unutmak istediğiniz bir• şeyi getirir, gözünüzün k lüne koyar bir bir. Ne de çokr unutmak istediklerimiz. İhaller, korkular, acımasızlıklar, çışlar, gözyaşları, daha neler ıler... Bir çarşıya daldım. Yoktu yle bir yer. Ama oluvermiş işLeblebici, pastacı, bakkal, gros, berber, hepsi var. Hers bir şeyler alıyor. Oysa akma çok zaman var. Nedir bu şuşma, bu telaş! Bir yangın şlangıcı gibi, bir deprem önsi gibi... Bir ben miyim bu şut güneşinde avare dolaşan? rkes işinde gücünde... Ama ye yarar bütün bu işler, büı bu çabalar? Ne bireysel, ne »lumsal bir anlamı var gündetelaşlann, coşkuların, umutn! Vkşamüstü oluyor. İşten, ildan çıkış saatidir dört. Ne ; zaman umutla beklemişimsaatin dördü vurmasını! LJI bitecek. yola düşeceğim, me, odama... Birden çocuk ta duydum kendimı, ortaosıralannda... Fatih'teki ev. kattaki odam. Kitaplanm. slerim. Önümde yasanacak la kaç yıl var? O yaşiarda da IU düşünürdüm. Ne zaman lecek son çizgi, derdim. otuâa mı, kırkında mı? Daha rası olacak mrydı ki?.. Yine jn bunlar aklırndan geçiyor. zaman? Ne zaman? Dostarkadaşlar hastalanıyor, ki)lüyor, kimi zorlukla yasamıürdürüyor, ilaçlarla, korunarla... Demek bir çizgi var. son çizgisi! 'zdemir Asaf'ı okudum saleyin. Masaya geçmiştim, 9teye güncel olaylarla ilgili /azı vazmaiıvdım. oimadı. ası IS. Sayfada) PTT: Nakil ücretinde usulsüzlük yok Gazetenizin 26,12.1986 tarihli nüshasınm 2. sayfa 5. sütununda yayınlanan "TELEFONUMUZ BAĞLANDI" bafükü yazı inctienmiştir. Telefon talebinde bulunan müracaat sahipleri, telefon istediği adreste meydana gelen değişikliği telefon tahsis edilmeden veya en geç sözleşme tanzimi esnasmda PTT'ye büdirmek zorundadır. Yazuuzda bahsi geçen telefon abonemizin adresi sözleşme tarihinden önce değişmiş olmasına rağmen adres değişikliğini idaremize bildirmemiş ve bu nedenle de tesisatçılarınuz telefon bağlamak üzere yanlış bir adrese gitmek zonında bırakümuj ve fuzuli mesai kaybtna neden olmuştur. Tesisatçımtzın bildirilen adrese telefonu bağlamak üzere is yerinden ayrıldığı andan itibaren tesisatın kurulmuş olarak kabul edilmesi mevzuatımız gereği olup, alınan nakil ücretinde bir usulsüzlük söz konusu değildir. Aynca belediyeler taraftndan Garantifö Türk Bankacılıgında ve banka seçiminde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle