Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ŞUBAT 1987 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/15 ÇernobiTden sonra her şey tehlikeli (Baştarafı 1. Sayfada) lar karşısında karmakarışık olan b:lgilerimize, kafamızdaki sorulara yanıl bulmaya çalıştık. Savaşer, öncelikle bilirn adamlarının Çernobil ka/asındaki davranışlarını incelemek gcrcktiğine işaret cdiyor. "Hepimi/ bu kazaya çok hazırlıksız yakalandık. Bundan on yıl önce Amerika'da olan kazanın sonuçları daha iyi açıklanmış olsaydı, bizlcn* yeni kazada daha iyi çalısmak olanağı lanırdı" diye söze giriyor. Bu noktada TUrk ve Türkiye dışındaki bilim adamlarının çalışmalarını birbirinden ayırmak gereğine işaret ediyor. Kontrol ya da otokontrol mekanizması içindc çalışan Avrupalı bilim adamlarının başlardaki bocalamaları hariç, kamuoyunu yanıltıcı yan yollara sapmadıklarını, saptırılmadıklarını söylüyor. Tiırk bilim adamlannın isegerek hazırlıksız, gerekse baskı altında olmaları nedeni ile görevlerini gerektiği kadarı ile yerine getiremediklerini belirtiyor. Savaşer, bilim adamlarından, ıılke yönetimini elindc tulan sorumlulardan neler beklenmesi ve TUrkiye'nin nasıl davranması gerektiğini şöylc özctliyor: "Çernobil olayından sonra hemen örgütlenmeleri, radyoaktivitenin o zamanlardaki tehlike dummuna göre onlenı almalan tterekiyordu. Bulullann geliş /amanı ve yerine göre hazırlıklı olarak radyoaktivite alan bölgelerdeki lahmini bir yıl içindeki meydana gelecek radyoaklivile sorununu izlemeleri gerekiyordu. örnegin bulutun ne zaman Karadeniz'e gelecegi biliniyordu. Geldiğinde hiç degilse halkı yagmurda dışarı çıkmaması, yağmur suyu kullanmamaları, benzeri önlemler için uyarmalıydılar. Bıılııl geçliktcn sonra ise hiç olmazsa 6 ay içindeki kirlenraelerin tespitini yapmak, ölçum sonuçlannı halka duyurmuk gerekli idi. Radyasyon çıkan fındıgın, çayın depolanması, lıalkııı kııllanınıına sunıılmaması /.orunlıılıığu vardı. Arkadaşlanmız biilün bunları yapmadılar veya yapamadılar. Bu arada baştaki yönetimin oynadığı rolü unulınamak gerek. Yani halk için hahaııesi ile halka yalan söylemek, radyasyonlu çaylan gizlemek, zalcn ba.skı allında olan bilim adamlannı baskı altında lulmak gibi. FakaC burada şunu da söylemek Kerekiyor: tşiıı içinde olan sorumlu bilim adamlan, yönelicileri ikna edecck derecedc basiretle davransalardı. Yani 'tkinci bulutun gelişinı sakladık. Fransa'da, Isviçre'deki gibi panik olmadı ise bunu bbim hcr şeyi halktan saklamamıza borçluyuz' gibi beyanlar verilmeseydi. Ya da 'Radyasyonlu çay daha lezzetli. Cinsel gücü arttırır' gibi açıklamalar olmasaydı, bu kadar çok yanlış yapılmazdı. Bilim adamı yönetici arasındaki Türkiyc'ye özgıi durunı ve çalışma sislcmi, halkı yok farz etmeleri sonuç olarak biıyiık halalara sebep oldu. Büyük halalan sayarken, onlann halalarını ortaya koyarken, tabil kamuoyunun da bu kislleri ye(eri kadar denelleyecek seviyede olmamasının biiyiık rol oynadıgına da işaret etmek gerek. Kamuoyu denetlemclerinin en namııslıısu vc en bilimseli Cumhuriyet'in çalışması oldu. Cumhuriyel'in ölçiimler yaptırması, radyasyonlu çay yanında diger hazı ana gıda maddelerinin temizligini orlaya koyması, TUrkiye'nin preslijini kıırlardı. Yöneticilcre baglı ve bağlı olmayan bilim adamlannı gelecege yıinelik onlem almaya yönellti. Radyoaklivitenin kirlelis şeklinin bilimsel olarak orlaya konmasını, açıklıga kavuşmasını sagladı. Radyoaktif bulutlar mayıs başıııda geldiler. Dogu Karadeniz daglarını asaınayarak fındıgın ve çay sürgiinünün üzerine yerleşerek bu üriinlerin yapısına girdiler. Buna karşılık, arkadaslanmız radyoaktivilenin lopraklan alındıgını, az oldugunu söylediler. Arkadaslarımızın resmi açıklamalan dogru olsa idi loprak radyoaklivileli çıkardı. Sesium 137'nin yapısını bilim adamlarımız bilselerdi bu yanlışı yapmazlardı. Topraklan alındıgı dogrıı olsa en a/ 28 yıl bu toprııklarda çay vc fındıgın yetiştirilmemesi gerekir. Bilgisizlikleri ile bindikleri dalı kcsiyorlar. Oysa yeni meydana gelecek fındık, çay iirününde radyoaktivile bulunmayabilir. Bu, çok önemli ve feralılalıcı bir nokla. INamuslu bir ölçüm yapılması, ne bulunmuşsa doğru bilgi ile dünya kamuoyuna açıklamn yapılması gerekir. Yani kısaca.sı tamanında dogru davraııılsa. gereken önlemler alınsa fındıkta, çayda olanlar basımıza gelmez, kaçınılmaz gelse de sakıncaları çabucak orladan kaldırılabilirdi." Savaşer, geçmişin yanlışları bir yana atılarak, yeni yanlışların yapılmaması gereği üzerinde duruyor. Süregelen yanlış yaklaşımlar ve bilgilendirmeleri şöyle özetliyor: "Arlık dünyamızda gerek çevre kirliligi, gerekse atom dagının getirdigi kirlenmeler, halktan yana diışünen bilim adamlan ile halkı yönetenler arasındaki uçurumu derinleştiriyor. dünluk yasanlıınızı artık Çernobil'den önce ve Çernobll'den sonra diye degerlendirmek zorundayız. Ancak o zaman az yanlış yaparız. Yeryiızünde /atcn kozmik radyoaktivite var. Bunun ustüne suni radyoaktiviteleri bindiriyoruı. Her cins vr her do/da radyoaklivitenin zararlı oldugunu düşiinürsek ve bunu da benimsersck, vücııl için AUrarlı sınır helirlenıelerini, sınır degerleri, saglıgını dıışunmek ve korumak zorunda olan kamuoyu ile ekonoınik egilimleri on planda tulan atom endüstrisinin bulduklarını orluk yolun ıırıınıı kabul cdcbîliriz. Çernobil sonrası alom endüsCrisi sözcüleri meydana gelen kirliligi atom reaklöru çevresindeki kirlenıne ile eşdeger kabul ediyorlar. Gene de sıiylemek gerekiyor, bu kirlenme Hiroşima'ya atılan bin alom bombasımn havayı kirletmesineeşil. Çernobil'den sonra hiç düşunmeden yiyebilecegimiz, içebilecegimiz gıda maddesi kalmadı gibi bir şey. Yası ileri olanlar için bu sınır degerler çok fazla bir önem taşımıyor. Yonetimde bulunanların yaşlarının 50'nin üstünde oldugıı düsünülürse, içinde bulunduklan gevşeklik daha bir anlaşılabilir. tnsan ne kadar genç ise radyoaktivilenin meydana getirdigi zarar o kadar buyiık oluyor. En çok zarar gören canlılar da ana rahminde olanlar. Çernobil'den sonra dogmamış bebekleri daha çok diişünmeliyiz. Yaş ilerledikçe meydana gelen adamsendecilik, dogacak çocugu olmayışı ve de 20 yıl sonra olabilecek kanseri diişiinmeme, radyoaktif tehlikelere karsı ilgisizligi getirmektedir. Polilikada, endustride, bilimde kilil noklalarda bulunanlar ise bu ileri yaşlakiler. Maalesef ilerde hepimi/ lıerhalde çocuklarmı/ larafından negatif olarak anılacagı/." Amerikalı Müslümanlar rehineler için (Baştarafı I. Sayfada) ayrılmadan önce, son gelişnıeleri Cumhuriyet için dcğcrlcndirdi. Dr. Melıdi'nin esrarengi/ bir şckilde birdenbire çatşaıııba gunü (bugun) Lübnan'a gitıne.si ve rehincleri tutanların rehineleri oldıırmeyi son anda cıtelcdiklenııi uçıklaynrak "pazarlıklarla ilgili yeni beklentileri olduğunu" kaydetmeleri, kaynaklaııııı büyuk bir o/enle saklayan Islam İlişkileıi Milli Komitesi Genel Sckrctcri'nin anlattıklarına cvel anlam kazandırdı. Son olarak geçen aralık ayında Lübnan'da rehineleri tutanlarla yıiz yüze gorüşen Dr. Mehdi, rehineler konıısundaki tunı gelişmeleıi kendi deneyimlerine dayanarak aktartrken soruları şöyle yanıtladı: Pazartesi akşamı öldurülcccği açıklanan rehineler için ilk kez siz, son derece emin bir şekilde öldürülmeyeceklerini soylediniz, nasıl bu kadar eınin olaiıiîdirıi/' Dr. MEHDİ Bunun b • se kilde olması gayet normaldı. Hem ABD hetn de rehinJeri tutanlar için iddia ettiklerini y"rine getirmek, kcndi çıkarlannJ ters düşmek anlamına geliyor. Eğer rehineler öldürülürse onları tutanların pazarlık gücü ortadan kalkacaktır. ABD, Lübnan'a saldırırsa kendi vatandaşlarının ve sivillerin ölümüne yol açacaktır. Üstelik İran skandalı ile sarsılmış bir durunıdayken ve rehinelerin ailelerinin baskısı altındaykcn ABD'nin sonuçsuz bir harekete girişmesi çok olağanüstü koşullar gerektirir. Ben rehinelerin ailcleriyle sürekli temastayım. ABD'nin gemilerini harekete geçirmesi onları çok kızdırdı, çok üzdiı, şiddetle protesto ettiler. Bu açıdan bakıldığında, bir de Lübnan'dan aldığım sinyaller beııı bu sonuca vardırdı. ABD'nin gemilerini Huyfa'va çekmesi, rehineleri tulanlar açısından öldüriilmenin ertelenmesinde rol oynadı mı? Dr. MEHDt Zannediyorum o olay Israil'le birlikte duşünülen muhtemel bir askeri müdahaleyi işaret ediyordu. Gemilerin çekilmesi iyi bir işaretti, ancak kalkıp onları lsrail e çektiler. Izmir'e çekmiş olsalardı o zaman bir işe yarayabilirdi. Israil'e çekmeleri daha çok provokasyon niteliği taşıyor. Daha önreki gidişiniz nasıl gerçeklesti? Kehineleri lııtanları nasıl buldunuz? Onlarla yaptığınız göriişmelerde neler konustunuz, size neler aklardılar? Dr. MEHDİ Geçen aralık ayında Lübnan'a gittim. önce televi/yondan, radyolardan ve basın aracılığıyla ve askeri lidcrler aracılıgtyla onlara mesajlar yolladım. Sonunda beni aradılar. Fîir kez yü7 yuze, iki kez de telefonla görüştum. Yuz yııze goruştuğumüzde rehineleri lutaıılaı dan ıkisi vardı. Şunu anlamak gerekiyor, bu savaş, zayılın güçlıı karşısında tek çıkar yoludur. 1981'de lOOO'in ıızerinde Amerikan tankı Lübnan'a girdi. Yığınlarla Amerikan silahı kullanıldı ve 20.000 kişi oldu. Işte bu giıce karşı onlann verebileceği cevap budıır. Rehineleri tutanlardan biriııin ailesi bu savaşta tümüyle havaya uçmuş. Bütün bunlardan dolayı son derece acılı ve sert bir hava içindeler. Onlara İslamın gereklerini anlatmaya çalıştım. Onlara İslanı adına yaklaştım, çünku onlann hareketleri tümüylc poliliktir ve tum Islam dünyasını bağlamaktadır. Islamda biri sana kötülük ederse kötulükle karşılık verilmemesi kuraklır. Bunları anlatmaya çalıştım. Ancak acılanyla öyle kavrıılınuşlar, öyle kızgınlar ki, tarn biıaz etkili olabildiğimde ABD, Guvenük Konseyi'nin İsrail'in üniversitc öğrencilerinin ölümüne yol açan saldırısını kınayan karar tasarısını veto edince, ertesi gün bana telefon edip şiddetle kınadılar. Böylece tüm çabalarım sonuçsuz kaldı. Oraya gilıneye karar verişinizin sebebi neydi? Bu girisimde bulunmaya karar verişinizde ne gibi etkenler rol oynadı? Dr. MEHDİ Terry VVaitei in girişimleri sonuçsuz kalmaya başlamıştı. Hakkında çıkan söylentiler onun rehineleri tutanlar açısından güvenilirliğini azalttı. İKAN Kehineleri tutanlar üzerinde İran, ne derecede etkilidir, çahalarınıza tran'ı katacak mısınız? Dr. MEHDİ Rehineleri tutanlar tümüyle kendi başlarına, bağımsız davranan gruplardır. Hiç kiınse, ne İran ne Suriyc ne de dini liderleriııin ıızerlerinde oto ritesi mevcııttur. Son gidişimde hem Hizbullah'la hem Şemseddin ile hem de Eadlallah'la göruştüm. Onlann da doğrudan etkisi olduğunu sanmıyorum. Bu ilişki şöyle bir ilişki. Bir zamanlar İstanbul'da bulunan halifeyle Hindistan'dakı Müslümanlar arasında nasıl bir bağlantı varsa o da öyle. Yani halifenin Hindistan'daki Müslümanlar üzerinde politik bir gücü yoktu. Ancak, onlann dini lidcriydi. Yani İranABD silah salışlarında rehinelerin pazarlık konusu yapılmasını tümüyle Iraııın bir oyunu olarak mı nitelendiriyorsunuz? Dr. MEHDİ Hayıı, Iran'ııı rehinelcrdcn birinin silah bulmak amacıyla serbest bırakılmasını rica etmesi mümkündür. Rehine leri tutanların elinde daha çok rehine var. Böylece hem Humeyni'ye bir hizmet yapıp hem dc kendi pazarlık gu;lerini kaybetmemeyi kabul etnıeleri çok büyük bir ihlimal. Ingiltere'de (Baştarafı 16. Sayfada) Bu aıada Saj. 'ık ve Sosyal Yardını Bakanı Norınan Kovvlcr, yasalaıın kendisine tanıdığı yctkilere dayanarak, tıp araştırma m e r k e / l e r i n d e çalışan bilim adamlaıında, dığer araştırmalarıııı bir kenara bırakaıak, AIDS viı usune karşı ilaç ve tedavi yöntemlerini gcliştirme cmri verdi. Ingiltere'de sağlıkla ilgili en son "olağanüstü dıırum" İkinci Dünya Savaşı'nda Uzakdoğu'da çarpışan Ingiliz askerlerinirı sıtmadan dolayı büyük kayiplaı veınıesi üzerine ilan edilınıştı. Arjantin hukümeti de hastalığın yayılmasını önlemck vc halkı aydınlatmak için bir kampanya buşlattı. Kampanyanın başlatıldığmı açıklayan Sağlık Bakanı Kodoll'o Montero, öncelikle, pre/ervatif kullanılmasını tavsiye ettiklerini bildirdi ve "İİIkemi/, aslında, öteki ülkelerle karşılaştırılacak olıırsa, AIDS konıısıında şanslı sayılahilir" dedi. Montero, ulkede şimdiye dek sadcce69AlDS vakası görulduğünü, ancak hastalığın yayılmasını onlemck için şimdiden "kolları sıvamak" gerektiğini soyledi. Montero, AIDS'le mücadelede Katolik kilisesinin prezervatif kullanımı konusunda çekimser davranmasınm bir sorun yaratmayacağını sandığını belirterek "Hükümetimiz, sonuçları ne olıırsa olsıın, bu kampanyayı sonuna dek sürdürmekte kararlıdır. Hiçbir tabu, hiçbir onyargı bizi yolıımıı/dan saptırama/". dedi. Hacettepe (Baştarafı 16. Sayfada) hafta içinde AIDS tcstleı ine başlanacağını söylcdi. Arıoğlu, AIDS testinin kişi başına ıııaliyeiinin 3 bin lira dolaymda olacağıııı bildirerek, bu l'iyatın kan lıyatlarına eklencccAini soyledi. Sağlık vc Sosyal Yardım Bakanı Mustafa Kaleınli'nin "huyul kadınlarında AIDS kontrollerine" başlanacağı biçimiııdckı açıklamasına karşın, Ankara'daki gcnelevlerde çalışan kadınlarda AIDS kontrolııne başlanmadı. Zührevi Hasialıklar llastancsi'ndcn bir yetkili, hayat kadınlarmııı AIDS açısından sürekli kontrol altında tutulabilmesi için bakanlığın kararını beklediklerinı soyledi. ERZURUM AIDS haslalığına karşı Er/.ururıı Cienelevi'ııde onlem alındı. Genelevdc çalışan tunı hayat kadınları AIDS testinden geçirildi. Hayat kadınlaıından "AIDS kontrol karlı" da ıstenmcyc başlandı. KARABl K Karabuk Demir Ç'elik Vakıf Hastanesı'nde AIDS teslı yapacak Elisa cihazının devreye girdiği bildirildi. KONYA ()te yandan, Konya gcnelevlerindc çalışan hayal kadınlarının yaklaşık bir yıldır AIDS taramasıııdan geçirildiği ve hastalığa rastlanmadığı bildirildi. Konya Sağlık vc Sosyal Yardım Mudııru Dr. Ekrem Yıldırım, bağışlanan kanlaıın da Elisa testi ne tabi tutulduğunu açıkladı. Yine çayda radyasyon V. Almanya 90 ton çayı geri gönderdi GÜNER VÜREKLİK BAT1 BERLİN Geçen yıl aralık ayında Federal Almanya1 ya gönderilen 90 lon Türk çayı, yüksek radyasyonlu bulunaıak Türkiye'ye geri yollandı. "ÇayKur"a ait 90 ton çayın toplam değerinin 3 milyon mark olduğu bildirildi. Kuzey Ren Westfalia eyaleti ölçüm ınerkezinde yapılan incelemeler sonucu, Türk çayında 5 bin ile 20 bin bekerel arası radyasyon bulundu. Ortak Pazar standartlarına görc, 600 bekercli geçrnemesi gereken yüksek radyasyonlu 90 ton Türk çayının geçen araUk ayında satışına izin verilmemiş, ÇayKur firmasının Koln kentindeki dcposuna kaidınlmıştı. Eyalet hükümetinden bir sözcünün konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamaya göre, dcpolanan çayın radyasyonstu' çay ile harmanlanması ve bekerel miktarının düşürülınesi yolunda Türk tarafından bir teklif getirildiyse de, bu teklif Alman makamlannca kabul edilmedi ve yaklaşık iV.i aydır karantinada bekleyerı ÇayKur UrünU 90 ton Türk çayının Türkjye'ye geri götür(ilmesi Utendi. Eskişehîr'de (Baştarafı H Sayfada) kültesı Dekanı Prof.Dr. Ismail Bagcılar, "Raporu açıklama yetkim yok. Tesl sonuçlannı İl Sağlık Müdürlüğü'ne gönderdim" dcmekle yetindi. Hasın mensuplan Tıp Fakültesi Hastanesi'nde adının açıklanmasını istemeyen bir yetkiliden, Na/.ik Açıkgö/.'dc de AIDS virüsüne rastlandığını öğrendiler. Lübnan krizi bitmîyor (Baştarafı 1. Sayfada) Bakarıı Cieorge Shull/ çok ağır bir konuşma yaparak rehineleri elleıinde tutanlara hareketlcrinin bedelini daha ağır bir biçimdc (>dcımeye kararlı olduklarını vurguladı. İsıail yetkilileri ise teroristler ile pa/arlık yapnıamakla kararlı olduklarını, ancak ABD'den kendilerine hcrhangi bir istek geldiği takdiıde durunıu yenidcn gözden geçirebileceklelini belirttiler. "Eilistin'in ktırlıılıışu için Islami Cihad" adlı Şıi orgütün onceki gecc üç Amerikalı vc bir Hintli rehineyi "ölüm saali'ne bcş dakika kala yaptıkları biı açıklamayla "ikinci bir duyuruya" kadar öldürmeyeceklerini açıklamalarıyla pazarlık yeniden başladı. Lübnan'da yayın yapan Hıtistiyan ve Müsluman radyolar Washington'dan ve "başka ba>kentler"den kimliklerini açıklamadıkları kaynaklara dayanarak verdikleri habcrlerde teröristler ile Kızıl Haç aracılığıyla gi/li goruşmeleı yapıldığını ileri sııı düler. . lsrail Başbakanı İzjık. lel Aviv radyosuna verdiği bir demeçte ABD'yi kasl ederek, "Kimse bizden bir şey istemedi" dedi. Şamir, tcröristlcrin açıklamalarıyla ilgili olarak da onlura yanıt vermeyeceklerini "çıinkıı her btş dakikada bir orlaya yeni bir istek attıklarım" soyledi. İsrail'in kendi başına bir inisiyatil alamayacağını biı ke/ daha bclirten Başbakan Şamir, ancak ABD hükümetinden kendilerine bir başvuru olduğu takdirdc o zaman sorunu birlikte inceleycbileceklerini belirtti. Bu aıada ABD Dışişleı i Bakanı Gcorge Shultz'a "lerorizmle miicadele konusundaki çabalarından ötürü" kendisine ödul vc rilmesi töreninde yaptığı konuşmada teröristlerc karşı kararlılıkla mucadele edeceklerini ve yaptıklarmı yanlarma bırakmayacaklarını vurguladı. "Rehineleri ellerindc lutanlar hayvandır" diyeıı Shultz, bu konuda "bir şeyİer yapacaklarını, konunun drama dönüştürülıneınesi ve dıışuncesiz kuvvel kııllanılmaması" gc Fiyat artışı (Baştarafı 1. Sayfada) yüzde 2.9 düzeyinde olmuştu. Hazine'ye göre, toptan eşya l'iyatlarında 12 aylık artış oranı yüzde 24.2 olurken, geçinme endekslerinin de Ankara'da yüzde 34.5, l.stanbul'da ise yüzde 35.5 düzeyirıde gerçekleşti. Öte yandan, 1985 yılı ocak ayında gcrçekleşen aylık yüzde 5.5'lik toptan fiyat artışından sonra aylık fiyat artışları genellikle yüzde 4'ün altında seyretmişti. Toptan fiyatlar, ilk kez 1986 yılı ekim ayında yüzde 4.2'ye çıkmıştı. Adnan (Baştarafı 16. Sayfada) tarak karşılayacağının anlaşılması üzerine alacaklılar mahkemeye başvurdular. Çünkü Kaşıkçı kendi şirketini, yine kendine ait olan başka bir şirkete satmaya çalışıyordu. Adnan Kaşıkçı'nın artık sıfırı tükettiği söylene dursun, Suudi Arabistanlı silah tüccarı şimdi de Batı Afrika'nın en zcngin altın madeni olan "Mali Amerikan Madenleri"ni satın almaya çalışıyor. Financial Times, Kaşıkçının şirketle anlaşma yapmak üzere sekreteri Vault'u görevlen AIDS'li (Baştarafı 16. Sayfada) Hastanesi'nde gözetim alınmıştı. altına Mutlu Işıksungur'a hastanede gcrckli tcdavinin yapıldığını belirten Bchçet Uz Çocuk Hastanesi Başhekimi Emin Göksoy, hastanın eve götürulmesinde bir sakınca olmadığını açıkladı. Göksoy, Mutlu'ya hastanede yapılan tedavinin evde de uygulaııabileceğini belirtti. Bu arada Tepccik SSK Hastanesi'nde gözetim altına alınan Mutlu'nun ağabeyi Mesut Işıksungur da dün saat 16.30 sıralarında ailesinin isteği üzerine taburcu edildi.. x.J.x:n^c\\ Modelistler, kalıpçılar, makastarlar, dikişçüer... hazır mısınız? Baharbk/ yazhk "Altınyıldız"lar geliyor! Altınyıldız'ın '87 ilkbahar/yaz çeşitleri yarın piyasaya sunuluyor. Giyim dünyamıza benzersiz renkler, kalıcı desenler sunuluyor. Hazırgiyim kuruluşlarına, tüccar terzilere, kumaş mağazası sahiplerine ve giyimseverlere saygıyla duyurulur. "Altuwıldız"