21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 1987 KÜLTÜRYAŞAM ÇUMHURİYET/5 MÜZtK FtLtZ AIİ HAYVANLAR ISMAIL GVLGEÇ Müzikte Uzakdoğulu istilası Son yıllarda A vrupa orkestralannda, operalarında ve konseryaşamında gözle görülür bir Uzakdoğulu istilası var. Uzakdoğulular son birkaç yıldır A vrupa 'daki yarışmaları da kazanma rekoruna ulaştılar. Ne gariptir ki, durup dinlenmeden A vrupalı olmaya kendimizde hak gördüğümüz şu sıralarda hâlâ geleneksel müziğitnizin erdemlerini tartışmayı sürdurüyor, çağın gereklerini görmezden geliyoruz. 45 Aralık 1987 olağan Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası senfonik konserlerini Hikmet Şimşek yönetti. Konserlerin ilk yansında 1968 doğumlu kemancı Cihat Aşkın'ı dinledik. Hızla atıhm yapmakta olan Aşkın, Çaykovskfnin Op. 35 Re Majör Keman Konçertosu'nu yonimladı. Yetenekli ve çalışkan olmanın ötesinde, kemancı kumaşı var Aşkın'da. Hocası değerli kemancı Aytian Turan ona uçmayı öğretmiş, şimdi sıra bu öğrendiklerine derinlik katmaya, sürekli müzikle ve külturle beslenüen bir ortamda ve çevrede kendi gibi yetenekli ve çalışkan müzisyenlerle birlikte ilerlemeye gelmiş. Japonlar, Çinliler ve Koreliler genç yeteneklerine bu ortamı sağlıyorlar hepinizin bildiği gibi. özellikle Japonlar, her konuda olduğu gibi müzikte de olaya tarafsız bir gerçekçilikle yaklaşıyorlar. Genç yetenekleri kendi ülkelerinde belirli bir düzeye getirdikten sonra, bu işin en iyi yapıldığı yere, yani Avrupa'ya gönderiyorlar. Japonların ve Uzakdoğuluların bu konuda hiç kompleksleri yok. Avrupa'nm en iyi konservatuvarlan Japon, Çinli ve Koreli öğrencilerle dolu. ÇünkU onlar biliyorlar ki her işi yerinde ve erbabından öğrenmek, o işin en iyi yapıldığı yerin havasını teneffüs etmek başanya ulaşmanın tek yoludur. Nitekim, son yıllarda Avrupa orkestralannda, operalarında ve konser yaşamında gözle görülür bir Uzakdoğulu istilası var. Avrupa'ya bizden çok daha uzakta olan ve Hıristiyan olmayan bu ülkelerin insanları teknoloji kadar, müzigin de yerinde ve en doğru biçimde öğrenilmesi gerektiğini pragmatist bir yaklaşımla gayet net olarak görüyorlar. Uzakdoğulular Avrupa'daki yanşmalan da kazanma rekoruna ulaştılar son birkaç yıldır. Bu arada kendi ülkelerindeki müzik okullannı, konservatuvarlan, orkestralan sürekli geliştirerek ve arttırarak dünya piyasasma her geçen gün daha nitelikli müzisyenler sürüyorlar. Japonlardan, Uzakdoğululardan alacağımız çok ders var. Ne gariptir ki durup dinlenmeden Avrupah olmaya kendimizde hak gördüğümüz şu sıralarda, hâlâ geleneksel mü Avrupa konservatuvarlan Japon, Çinli ve Koreli öğrencilerle dolu KtM KÎME DUM DUMA BEHİÇ AK 3dK St/hdım. boiuntmk biz P£ ANH/SVL6 KEMMCIKUIUŞIVM Istanbul Devlet Senfoni Orkestraa" nın oeçen haftakitonserterininsoltstikemanaÛhatAşkın'dı.YetenekJive^ışkanoirnarıın ötesinde, kemancı kumaşı var Aşkın'da. ziğimizin erdemlerini(!) tartışmayı sürdurüyor ve çağın gereklerini görmezden geliyoruz. Uzakdoğu ülkelerinin geleneksel müziği yok mu? Âlâsı var hem de. Onlar akılsız da biz mi akıllıyız? Ashna bakarsanız, Uzakdoğulularla aramızdaki en belirgin fark, onlann elmalarla armutlan kanştırmamalan, bizimse ilie de karıştırmakta direnmemiz. Bu konuda bir ekieme daha yapmak istiyonım; Japonya'nın en güçlü firmalan, Japon müzisyenleri üzerine yatınm yapıyorlar. Herhalde Japon firmalannın bu yatırımlan kalplerinin iyiliğinden ya da hayalperest olduklarından yaptıklannı iddia edemeyiz. Firmalar şunu çok iyi biliyorlar ki en iyi reklam, en iyi propaganda günümüz dünyasmda sanatla ve özellikle müzikle gerçekleşiyor. Japonlar, AvrupaUlarla her alanda, onlann sahalannda top oynayarak çağın gidişine ayak uyduruyorlar. Dansı başımıza... o/a\ın arhk.. POlHL fo P Î K N İ K PÎYALE MADRA Piyanist Gülsin Onay: SENİN KARÛR BİR ÇOCUĞUM Saygun'un ritıııi Avrupahya îlgînç gelîyor EPtP EMİL ÖYMEN ~ LONDRA Grönland üzerinden "karayel"li, yağdı yağacak mor bulutlu ve bol ayazlı bir öğleden sonra "en genç devlet sanatçımız" piyanist Gülsin Onay ile Regents Park'ta hayvanat bahçesine doğru bir yürüyüş. Tek bir resital için Londra'ya gelen Onay, yanm saatliğine piyanosundan uzak, ama akîında projeleri ve randevu defteri açık. Günleri, 1989"a kadar dolu. Münih, Insbruck, Toronto, Amerika turneleri var. New York'a martta gidecek, tek bir konseriçin. Türk bestecilerini Avrupalılar'a tanıtmak mı? "Adnan Sayşun'un eserierine çok yer verdim. Özellikle 1. Piyano Konçertosuna. Şimdi Münih, Hanover ve Berlin'de 10 etüdünü calacağım, Amerika'da sonatını calacagım. Yeterince tanınmıyor. Oysa cağımızın en ileri gelen bestecilerinden bin ve her sefer son derece ilgi göniyor, beğeni kazanıyor, Geçen hafta Bonn'da Beethoven Halle orkestrası müdiirii ile görüştüm ve onu ikna etmeye ca HIZLI GAZETECİ SECDETŞEN HMZA EÜI'NPC YofrTv.. PEK] O ZAMAN NBRPEYp! I f ı ı l o l r l a r ı m ı * h a u r o m o f t î Araiık ayt başrnda Ataturk Kultur Merkezi'nde dinlediğiI M I M U U d i m i l Z I M y R i m C I U nfeAurynYay1ı(^^Dörtusukonseriıiöekulaklanmız bayram etti. Yaylı çaigılardan böyle guzel, puruzsuz, temiz ses çikabileceğini çoktandır unutmuştuk. uzellMe BelaBartok'un5. Yaylı ÇalgılarDörÖusu'ndekusursuzberaberiik. entonasyon.yay tekniği, muzikanlaytşı, kişiIftdi ve renkj yorum soiuğumuzu kesmeye yetti. Jenns Oppermann (2. keman), MatthiasLıngenfetder(i.kernan), Stewart Faton (vtyola) ve Andreas Amt (çeHo), gençlilderine karşın çok yol aimış müzisyenlerdi. Hikmet Şimşek, Uzakdoğu ve Amerika turnelerini anlattı En çok Türk eseri yöneten Türk şefi Hikmet Şimşek için yıllardır lehte ve aleyhte (hatta daha çok aleyhte) pek çok söz söylendi, yanldı, çlzildi. Ancak bu sözlerin sahiplerinin hiçbiri Hikmet Şimşek'in çağdaş Türk bestecilerine ve eserlerine yaptığı hizmeti inkâr edemez. Kimilerince 'içguzar" olarak değerlendirilen Hikmet Şimşek, eğer gerçekten işgüzarsa, bizlerin onun gibi pek çok işgüzara gereksinimimiz olduğu kanısındayım. Geçen haftanın konser programlanna K) yıl önce kaybettiğimiz Ferit Tözün ile 2 yıl önce vefat eden Cemal Reşit Rey'in eserlerini koyan Hikmet Şimşek, en çok Türk eseri yöneten Türk şefi olma rekorunu halen elinde tutuyor. Haftasonu konserlerinde dinlediğimiz, Cemal Bey'in şimdiye kadar hiç çalmmamış "Türldye" adlı Senfonik Şiiri, bestecinin en güzel eserlerinden biriydi. DoğuBatı sentezi eğer söz komısuysa, bu eser adı geçen sentezin en ileri örneklerinden biriydi. özellikle yaylı çalgılar dörtlüsü gibi başlayıp gelişcn Karadeniz ÇİZGtLÎK KÂMİL MASARACl ; Geçen hafta Istanbul Devlet Senfoni OrVestrası'nı yöneten Hikmet Şimşek, UzakdoÖuveAmerikattımeterinden sozederken, "Biliyorsunuz" dryor, "Türkiye, çoksesli muzik kiılturunun israıl dışında Avrupa'dan Asya'ya dojjru son kalesi. Bizden sonra aynı çağdaş müzik düzeyini bulmak için 10 bin kilometre aşıp Çin, Kore ve Japonya ya ulaşmak gerek." karakterli bölümü, bu alanda şimdiye kadar ulaşılan örneklerin en tutarhlan arasındaydı kuşkusuz... Hikmet Şimşek'i haftasonu konserleri dolayısıyla lstanbul'da bulduğumuz bir anda kendisine ban sorular yönelttik. Şimşek, Uzakdoğu, Orta ve Güney Amerika turneleri hakkında şunlan söyledi bize: "Biliyorsunuz, Türkiye çok sesli müzik kültürünün Avrupa'dan Asya'ya doğru son kalesi. (Tabii, tsrail'i bunun dışında tutuyorum). Bizden sonra aynı çağdaş müzik düzeyini bulmak için 10 bin kilometre aşıp Çin, Kore ve Japonya'ya ulaşmak gerek. Tabii, Japonya en ileri durumda. Buralarda yapüğım konseTİerde Türk eserlerini tanıtmak benim için kıvanç olduğu kadar onlar için de büyük sürpriz oldu. Üç yıl önce Uzakdoğu turnesinden dönerken Güney Amerika ülkelerini de tanımak, ilişki kurmak istedim ve büyük hayal kınklığına uğradım. Güney Amerika'da Turco* Türk anlamına geliyor, ama en aşağılayıcı anlamda kullanüıyor. Adeta bizdeki 'çıfıt' falan karşüığı gibi... Bunun nedeni de şu: Osmanü lmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra Osmanlı pasaportu taşıyan birçok Ortadoğulu maceracı Güney Amerikaya göçmüş ve çok fena isim yapmışlar kendilerine orada. Çağdaş Türkiye'yi ise hiç tanımıyorlar. Zira bu ülkelerle hemen hiç kultürel ilişkimiz olmamış. Halbuki dünyada Ispanyol dil ve kültürüne sahip 30'a yakın devleti oluşturan yanm milyara yakın insan var. Bu durum karşısında çağdaş müzik kültürümttz yoluyla bu ülkelere sızmaya ahdettim. Bu yıl Şili'de 2 programla 4 konser yönettim ve tekrar davet edildim. Geçen yıl ve ondan önceki yıl Küba ve Meksika'da konserler yönettim. Havana ve Meksika'dan tekrar davet aldım. Şimdiye kadar dış ülkelerde yönettiğim konserlerde 15 bestecimizin 50"ye yakın eseri çoğunlukla beğeni kazanmıştı. Ama en çok ilgiyi Orta ve Güney Amerika'da gördüm. Esasen bura halklanyla doğa ve davranış bakımlanndan büyük benzerliklerimiz var. Bu kez ölümünün 10. yıldönümü dolayısıyla Ferit Tüzün'ün eserlerine ağırlık vermiştim. Onun Türk Kapriçyosu' ile Anadolu SöiÜ'nin yanında CR. Rey'in 'Ç*|nlış'ı çok beğeni kazanarak orkestralar tarafından daimi repertuara alındı. 'Anadolu SiUti' ya da öteki adıyla 'Çeşmebası', Şili Devlet Balesi tarafından gelecek sezon sahnelenecek. Aynca A. Adnan Saygun'un 'Yonus Emre' Oratoryosu'nu gelecek yıl Santiago'da lspanyolca olarak yapacağım. Bir de 11 nisanda Washingtonda 'Çagdaş Mttzik Forumu' topluluğu ile bir TürkAmerikan Eserleri Konseri yöneteceğim!' AĞAÇ YAŞKEN EĞÎLİR KEMAL GÖKHAN ) .. bu öyi& hiR kifzlenmişlik k' \ Gubin Onay lışüm. Her halde yttzde 90 olacak. Onun konçertosuyla 1989'da bir konser yapmak üzere." Ama Türk bestecilerinin, Saygun dahi olsa pazarlamasını yapmak her zaman boyle "mutIn son"la bitmiyor. "Daniraarka'da bir orkestra ik 198990 için anlaşma yapbm. Saygun'un eserini teklif etrim, *Sizi ahyoruz, ama eseri koyamayacağız' dediler. Daha hiç bakmadan, görmeden." Bir yolu bulunup da programa alınırsa ya? "Çalındığı zaman hem organizatörler hem dinleyicilcr çok memnun kalıyorlar. Aksak ritme Bartok'la alıştılar. Bartok'n tanıdıklan için de Saygun'un eserlerine o açıdan yaklaşabiliyorlar. Ritm açısından çok enteresan geliyor. Saygun'un orkestrasyonu çok iyi, büyük bir virtüözite ile orkestrayı kullanmasını biliyor. Ona da çok buyük saygı duyuyoriar." Yönetmen Giorg Alexander Albrecht, 1989 nisanında Hanover Devlet Opera Orkestrası eşliğinde Saygun'un Onay için yazdığı ikinci Piyano Konçerosu'nun dünya prömiyerini yapmaya razı olmuş örneğin. T A R İ H T E BVGİM MVMTAZ AR1KAA 9 Aralık f893'T£ SUGÜN, AMARÇfSr l/AlLLAMrfVAYYAN"), f=&\NS(Z PAKLAMeMTO Bı'NASINA BOMSA~ATM/Çft f. OEVL£T OTOZİrBSİMİ ^£OO£0£AJ BİR PÜfuMCE KU&AMI UE POLİriK. AKIM OLAN AMA&ŞİZAA, 19 yÜZY(LOA oRrfl^v çiKAiışrtfZ. AK/HA , gieevci ı/e TOPLUMCÜ İtCİ AKJA TÜg&E ELE AUUMAkTADIR. «UÜKÜTAUGthStN KJRBAClDIH. * DtYGN ÛKILÜ FGANPG.OuDHOnf(903i86Ss)/ £tLe/ZlHf »?*A/ KŞİ & SUL eDİLEBİLİR. OMUM ertaL£A/DİĞt FidjOZOP İS£, İMGİLİZ. WtLUAM GOLC>MNPf(f7Se1&3CyAMA£ŞİSr MASf IÇİ/J ŞiDDETi ONAYLAMAtOAU Ç TEYDh. Salda, fmnsız Parlome*\iosu'rviak.ı paH sonra, k>afkaın, üyeleri sakınlefhrt^eye. çaUrırkem D£YLET OTORITESINE KARŞIL 50 YIL ÖNCE 'CumhurİYef' 9 Amhk 1937 takdim edilmiştir. Celal Bayar bundan sonra enstitüleri, laboratuvarları gezmiş, profesörlerden izahat almış ve gördüğu intizamdan dolayı memnuniyet beyan etmiştir. Bu ziyaret esnasında Celal Bayar etrafmı saran talebelerle de konuşmuş, 19371987 kendilerine muvaffakiyetler temenni etmiş ve bir daha gelişte üniversiteyi daha iyi gezeceğini söylemiştir. Başvekilimizin üniversitedeki tetkikleri bir saat kadar devam etmiş ve avdette de talebe tarafından tezahüratla uğurlanmıştır. Başvekil Ankaraya gitti Başvekil Ceial Bayar dün şehrimizde tetkiklerine devamla üniversiteyi ziyaret etmiştir. Celal Bayar, refakatinde hususi kalem müdürü olduğu halde saat 12.30'da üniversiteye gelmiş ve profesörlerle talebe tarafından tezahüratla karşılanmıştır. Başvekil doğru rektörluk odasına giderek rektörle yanm saat kadar görüşmüş, burada bütün profesörter kendisine
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle