22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ARALIK 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURtYET/5 GVLGEÇ SINEMA ATtLLADORSAY HAYVANLAR tsMAtL Kadının pek değişmeyen yeri Eser Sabahattin Ali / Yönetmen: Yusuf Kurçenli / Senaryo: Ayşe Şasa, Yusuf Kurçenli / Görüntü: Kenan Davutoğlu / Miizik: Arif Erkin / Oyuncular: Türkân Şoray, Hakan Balamir, Emin Ant, Gülsen Tuncer, Gtizin özipek, Menderes Samancılar, Mehmet Akan, Sevinç Pekin, Kemal tnci / Varlık Film yapımı / Melodi, Suadiye. Sabahattin Ali'nin öyküsü '•Gramofon ATI»I", 1930'ların Konyası'nda "oturak ÜMrieri"nin gülü "Gn•ufoaı ATHrt" namıyla " a * n r Cemile'nin acılı serttvenini anlatır. 1930'ların Konyası deyince şimdilerin Konyası'ndan daha "geri" bir yer gelmesin akhnıza!.. Atatürk devrimlerinin henüz yaşamda olduğu, kentin "kfljar" ailelerinin kadınlı erkeklı toplantılar, "daasu partiler" düzenlediği, sosyal hayalın gelişmekte olduğu bir Konya'dır bu... Yine de tüm bunlar, bir azınlık için söz konusudur. tster o azınlıktan, isterse "sesriz çof»«l«k"ıan olsunlar, hcmen tüm erkekler için kadın yine kolay ulaşılmazdır, "Hbu"dur, "namusiu" ve "kafifneptn" diye kesin çizgılerle üciye aynlrnışür.. Yörenin (gunümuzde bile süren) ünlü "oCurak ftlemleri"nden ikinci türden, etli canlı, gerçek kadınlann işveli göbek atmaJarı seyredilir, elleri tutulur, kımi zaman güvercin göğüsleri emiür... Bu kesinUkle bir erkekler dunyasıdır. Kadın orada hem tapınılması hemde sırası geldiğinde alabildiğine aşağUanması gereken bir bilmece, bir anahtar, bir yazgıdır... Üç erkeğin yazgısı da, bu "otmrak kadınlan"ndan biri olan Cemüe'ııin kişiliğinde düğümlenmiştir... Esraftan Rifat, Gramofon uğ YusufKurçenli'nin Sabahattin Ali uyarlarnası "Gramofon Avrat" Grmmmftt Avrut I yim yerindeyse, bir minyatür ustası gibi çalışıyor. Filmini coşkulu fırça darbeleriyle degil, küçük dokunuşlarla, bin bir aynntıyla, küçük boyutlarda çalışan bir minyatür ressamı gibi oluşturuyor... Söyleyeceklerini alçak perdeden soylüyor... Bu, Kurçenli sinemasının artık temel bir özelliği... Görüntü, müzik ve oyuncu çabasını da bu niteliklere uydurmuş KurçenliTürkan Şoray ve Hakan Balanür, bize sorarsanız, karşılıklı birer oyunculuk gösterisi döktürüyorlar... Balamir'in Urkek, kıskanç, tutkulu bakışlarla saptadığı kompozisyonunu kolay kolay unutmak mümkün değil... Türkân Şoray*a gelince, Kurçenli'nin de yönlendirişiyle sanıyorum, oldukça ilginç bir kompozisyon yaratmış... Önceleri, özellikle aynalar OYUNCUUIK GftSTERİSİ "Gramofon Avraf'ta Türkân Şoray (saflda) ve önündeki makyaj bölümlerinde, birHakan Balamir karşılıklı birer oyunculuk gösterisi döktürüyorlar. Güzin Ozi birine kattığı erkek dünyalanndan, kopardığı fırtınalardan habersiz, en pek'in (solda) de rol aldığı fılmde, Şoray, yönetmen Yusuf Kurçenli'nin de azından onları hiç umursamayan yönlendirişiyle, oldukça ilginç bir kompozisyon çiziyor. ruhsuz, duygusuz bir "taş bebek" kişiüği çiziyor Şoray». Sonra film ilermesi sahnesinde, yabancılaştıncı bir nına gencecik yaşamuu tüketecek, ledikçe, ilerleyen yıllann bin bir yemüziğjn de etkisiyle sahneyi sıradan, faytoncu Murat yine onun yüzıinden ni anlam ve zenginlik kattığı yüzüyerotik bir danstan alıp ırak soyutiukeurıi kana bulayıp hapse duşecek, yile, bu kez iç âlemi, duygulan olan, lara, tanımlamaötesi duygulara doğne eşraftan tüccar Ali ise hastalıklı kendisi için öldüren adama tüm yaru kanatlandınyor... Gramofon'un karısımn yaşamına getirdiği kasvetşamıru adamayı bilen bir kadınla karKonya'mn eşraftan kadınları arasınten Gramofon yoluyla biraz feraha şılaşıyoruz. Bu, Şoray'ın oyununa daki "baypnlık" sahnesi veya anlaçıkmayı deneyecektir... nüanslar katıyor gerçi, ama sonuç tıcımn (Sabahattin Ali'nin) kişiligiyle Yusuf Kurçenli'nin yeni (ve dörolarak belki de fılmin, tüm olarak verilen final bölümü gibi sahneler de düncü) fümi, güzel bir hikâyeden debakıldığında, aleyhine oluyor. Çünusta işi... Ama aynı Kurçenli'nin sözğişik, kişisel, insanı hem etkileyen kiı Gramofon'un tasasız, kaygısız, gelimi Murat'ın Rifat'ı vurması gibi hem de hevesini kursağmda bırakan duygusuz taş bebek kişiliğinden köbir anahtar sahneyi niye bir müsamebir füm çıkanyor. Kurçenli, öncelikle rükörüne âşık olan, aşkı yüzünden re havasında çektiğini gelın de temel ve kolayca düsülebilecek bir tuacı çeken gözü yaşlı bir kadın kişilianlayın!.. zağı, Gramofon'un hikâyesinden bir ğine dönüşmesi (Sinemamızda çok tür bol danslı, göbekli, şenlikli "7 "Gramofoo Ayrat" erdemleri ve fazla işlenmiş bir kişilik), gereğince Kocalı Hunaöz" filmi yapma tuzakusurlarıyla, Türk toplumunda kainandıncı olmuyor ve filmin ilk yagını önluyor. Hıkâyenin ıçerdiği, asdının, çeşitli devrimlere, reformlara, ndaki özgünlUğünü zedeliyor.. Helında çok sinemalık malzemeyi ayıkmodernleşme, Batılılaşma çabalanmen tüm yardımcı oyunculann, özellıyor, en pitoresk olan, en kolay etki na karşın pek değişmeyen yeri üzerilikle baştan sona pırıl pırü bir oyun yapabüecek olanı sanki bir yana kone ilginç bir gözlem getiriyor. Film, . veren sinemamızın adsız kahramanyuyor... Kurçenli, aslında çelişkilen Kurçenli'nin sineması üzerine yine erlanndan Gülşen Tuncer'in oyunu övolan, bunları dördüncü fılmine kardemleri ve kusurlarıyla artık daha kegüye değer... şın hâlâ yenememiş bir yönetmen... sin bir yargıda bulunma fırsatım da Kimi zaman olağanustu mizansenler getiriyor. Filmi izlerken hep aklım"Gramofon Avrat", tam bir başayaratabiliyor.. Örneğın kilisede Gradaydı, sonradan buldum aradıgım n degil, ama çeşitli ögeleriyle yıhn mofon'un arabacı Murat için dans etsözcuğü: Kurçenli, sinemamızda, degörülmesi gerekli filmlerinden... KİM KİME DUM DUMA BEHK AK PtKNİK PtYALE MADRA BUINİSANLAR BEMİM UAHZAMİ BlRŞEMJER UATIRLIVDRLJM. Sinemamn tadı bir başka Uzunca süren bunalım döneminden sonra, sinemalarda ve sinemacüıktaki canlanmayı fark edıyor musunuz? Geçen yıllarda her hafta gıdilecek iyi bir film mumla aranırdı., Dünyada ilgi goren, yankılaı vapan, ödüller alan fîlmleri sinemalarda izlemek bir hayaldi. Tek seçeneğiniz yasal olmayan, dolayısıyla lcaçak, bozuk, kötü video kasetîerdi. Her gün yeni bir sinema salonunun kapandıgına, yıkıldığına değgın haberler gelirdi. Ve biz bu yozlaşma, bu çöküş içinde, sinemamn, geniş peıdenin, salonlarda film iılemenin keyfı, gerekliliği ve güzelliği üzerine sürekli yazıp durur, bu alanda zamansız bir Don Kişot gibi kimı olgulara saldınr, kimi umutlan yeşertir, kımi kişi ve kurutnlara görevlerini ammsatır, kamuoyunu bezgın, kararasar çığhklarla umutlu ileriye bakışlar arasında bir yerlerde, konuya ilgi duymaya çağınrdık... \fe bu mevsim bırden olaylar başka bir görünüra almaya başladı. Sanki yülardır inatla, dirençle yazıp soylediklerimiz, uzaklardaki Kaf dağlarına dek uzun bir yolculuk yapmış, arna bir yerlerde bir şeylere çarparak yankılar üretmeye baslamıştı. Küçük ekranda film seyretmenin asla buyuk ekran zevkı vermeyeceginı, video alanında korsanlığın önlenmesinin, yasallığın sağlanmasının tüm uygar ülkelerde olduğu gibi, bizde de sinemamn kurtulması için son şans olduğunu yazıp durmuştuk. Gerçekten de, hakkım vermek gerek, ANAP hükümeti zamamnda çıkan yasa, bu alandaki korkunç ve haksız yağmaya dur demişti... Sinemacılığın artık çağdaşlaşması, her salonun bilgili, becerikli, sinemayı seven ve sayan bir yönetim altında işletilmesi gereğinı yazıp durmuştuk. Bugün kapananların ardında kalan salonlar birer ikışer ele alinıyor, yeni yöneticilere, yeni işletme anlayışlarma kavuşturuluyor, birer "sanat sineması"na dönüşturülüyor. Sinema salonlanmn teknik donanımlarının yer.ilenmesi, projeksiyonun, sesin, görüntü kalitesinin düzeltilmesi gereğine sayısız kez işaret etmiştik.. Bugün bu da yapılıyor, birer ikişer tüm sınernalar kendilerine çeki düzen veriyorlar... Ve böylece art arda yalnız lstanbul'da Kadıkoy, Suadiye, Sinema 74, Renk, Dünya, tnci, Gazi, Sinepop, Melodi gibi sayısız salon, Ankara'da Kralınnak ve Metropol gibi salonlar yepyenı bir anlayışla yönetilmeye, kendilerini ve donanımlarını yenilemeye başlıyorlar, sinemaseverlere yeni bir heyecanla kapılannı açıyorlar... Ve kapanan kimi sinemalar yeniden açılıyor: Beyoğlu Lalc Sineması gibi... Gerçi sermaye piyasasuun kurtlannın eline duşmuş olan Konak, Saray, Liiks gibi emektar ve tarihsel salonlardan pek umut yok, ama biz yine de "dana bepsinin başına" dileğinde bulunalım... Salonlann çağdaşlaşmasında bir "DolbyStereo" Sinemalar ve sinemacılık yeniden canlanırken HIZLI GAZETECÎ NECDET ŞEN DOLBYSTiREO SİSlfcMİYLE Sınemalanmızda göztemlenen modemleşmenin bir örneği de, "PlatoonMufreze'' arjlı filmin sunuluşunda ortaya çıkıyor. "Müfreze'', oldukça çağdaş bir bıçımde hazırlanmış alt yazılarta ve "dolbystereo" sistemiyle gösteriliyor. olayının önemine değinmiş, bu donammın bize de gelmesi için sayısız dilekte bulunmuştuk. Bu da gerçekleşıyor yavaş yavaş: yalnız bu mevsim başında Site, Sinepop ve Bakırköy Renk sinemaları, oldukça onemli bir yatırım pahasına, bu duzene geçtiler. Gidin de bir "Amadeus" yz da "Pla(oon"u DolbyStereo düzeniyle izleyin... Sonuç bambaşka oluyor... Altyazılann yetersizliğine, filmin özünü vermede veya modern, gunluk konuşma diline uygunluktaki yetersizliğine değuıırdik... "MiifrezePla(oon"u görenler, herhalde bu filmin altyazılarındakı "çagdaş" anlayışın filmin seyrine bulunduğu katkıda "hemfıkir"dirler.. Filmlerin kesilmesine hep karşı çıkardık.. Bugun artık hiçbir uzun film kesilmiyor, "Amadeus"tan (yakında göreceğimiz 3.S saatlik) "Siberiade"a dek, hepsi tam uzunluğuyla gösteriliyor... Tarutırran önemine değinirdik, bugün tüm önemli, savlı filmler basında düzenli biçimde duyuruluyor... Bir olumlu gıdış örnegi daha... Sinema salonlanmn yetersizliği, sayıca azlığı karşısında, ya çabucak ortadan kalkan filmler ya da aylar boyu gösterilip diğer fılmlere yer buakmayan iş fümleri ikilemi vardı sınemaalıgımızda... Geçen mevsim Moda Sineması, kimi filmleri yalmz sabah matinelerinde göstermekle, aynı salondan daha çok yararlanma yollarından birini açmış oldu. Bu mevsim aynı şeyi fılmlerini sağladığı Gazi Sineması'nda uygulaması için Met Film sahibi Erol Özpeçen dostumuza öneride bulunduk. Erol Bey, Gazi'de "sanat filmleri'' için sabah matinelerini başlattı. (Minnelli ve Schlondorff un tstanbul yakasmda gösterilmemiş ilginç fılmleriyle...) Hemen aynı duygulamayı Diinyı ve sonra Kent sinemalanrun da başlatuğiru gördük. "Anaynrt Oteli" ve "Başka Tannnın ÇocuMan", sabah seanslannda gösterıldı, hâlâ da göstenliyor. Bu da sinemacıhkta bir salonun daha verimli işletilmesine, seyirciye daha çok seçenek verilmesine yönelik olumlu bir gidiş değil mi? Evet, gidiş iyiye doğru.Uzun bir sessizlikten sonra sınemacıU^ımızdaki bu canlanmaya son derece sevindiğimizi söylemeye bilmem gerek var mı? Doğallıkta her şeyin başı seyircinin (artan) ılgisi... Dileyelim ki, bu artış sürekli olsun, dalga dalga tüm ülkeye yayüarak çağdaş sinemacılığı ve sinemayı ülke çapında yaygınlaştırsın... ÇtZGİLJK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKKLS BILSAK'TA BUGÜN Armağan seçmek bir sanattır... 19.00 Panel: "RADİKAL TRANSNASYONELCİLİK: YENİ BİR ENTERNASYONALİZM Mİ? Giovanni NEGRİ (İtalyan Radikal Partisi 1. Sekreteri) Nail SATLIGAN İbrahim EREN GÖRSEL SANAT ATÖLYELERİ Mehmet GULERYÜZ'le resim çalışmalan. 10.00 CafeFnaye Yerli basın, çay kahve, hafif içkiler. 17.00 CafeBar GitarVokal 18.00 Jazz RestaurantBar Önder FocanŞafak Dörtlusu BİLSAK Soğancı Sokak 7 C1HANGİR 143 28 79 143 28 99 TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAU 4 Arahk İLK SOYUT RES/MLERİ YAPMISTI.. 'OA 8UGÜU, ÜNLÜ ISUS OİNSKY DOĞAAUŞTU MOSKOVA ÜNİVBESirESİ 'A/Oe HUKUK ve eKOfJOMI OKUMUŞ AMA SO ONCELSE.İ, Pt?AVUeUJtoCU( EKSPRE FOVtSr££/e'tA/ ETKtSıA/DE tCALAAJ İLK SOYÜr RSSİMLERİNI fSİO'DA , &OYUT /SESMt/Kİ 0£ tCK <5/SAJE< GAYILACAKT/. {312.' OE, RJESSAM <4&Ş " OEZ. BLAUE fZBİTEf?." (MAK/l ATLI ' GRJLJBUNU tU/fZAAJ t£ANÇ>tN£*lY, 2.O YÜZYIİ /S.6S/M £/*KiATtM<M ÖMCÜLeeı E Sağda , /Canetti>>sky Vnn 133? ' ele tjapHğı "Ohı* " gjlı resmiıp kapyası şörulâyor 4 Arahk 1937 50 YIL ÖNCECumhuriyet Sancağa Müstahsarlardcuı şekhnı aldı. Buna göre 26 kuruşa kadar olan yerli ve ecnebi müstahzarlardan resim hürmet ahnan resim altnmıyacaktır. Bu suretle Ankara 3 (Telefonla) bilhassa fakir halkın istifade gösterilecek Mıisiahzarlardan ahnan eiıiği ve parakende suretle istihlak resmi hakkındaki kanunu değiştıren layiha, son aldığı bazı ılaçlar ucuzlatılmış olmaktadır. 19371987 yeni bir tamim göndermiştir. Bu lamime göre, merasimlerde alay sancağı geçerken dokuz metro mesafede bulunan herkes, şapkasını çıkaracak, gozlerıle sancağı takip edecektir. KUMSAL CAFEBAR TEKSTİL SanayıTıcaret ve PazarUma A.Ş. Abdı Ipek<,ı C 55/A Nışantaşılst Tel 131 48 92 147 75 19 526 82 65 522 03 13 Teleks 28 278 atst tr Sıcak Atmosferiyle, özenli Servisiyle Hizmetinizdedir. SARIYERİST. 142 27 35 MEHMET ÇETtNALP Hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. Başvekalcı. tancağa hurmetı teınin etınek için viiayellere
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle