17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
GUMHURÎYEi/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Âsım Aslan, şimdi idari yargıda hakkını arayacakmış. Bana Bakanlık Yüksek Disiplin Kurulu kararının bir örneğini de göndermiş. Bu kararın altmdaki imzalar şöyle: Başkan Galip Demirel (Müsteşarvali). Üyeler: Hasan Pakir (Teftiş Kurulu Başkanı), Muammer Özcan (Sivil Savunma Genel Müdürii), Bekir Aksoy (Personel Genel Müdürü). (Bu disiplin karannı günümüzdeki siyasal havayı yansıtan bir ömek olarak saklayacağım.) tşte, bu dört kişilik disiplin kurulu, Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı'run takipsizlik kararı verdiği bir eylemde suç unsuru görerek, bunca yıllık bir memuru devlet hizmetinden çıkarıyor. Zaman zaman, Âsım Aslan'ınkine benzer dilekleri içeren bayram veya yılbaşı kutlama kartlan gelir bana. Demek ki ben ihbar etsem, onlar ara» sından devlet memuru olanlar da aynı yazgıya uğrayacaklar. tşte, ülkemizde bugün böyle bir hava esiyor. Gerçek Atatürk'çü ve sosyal adaletçi görüşleri yansıtmak ne zamandan beri suç oldu? Âsım Aslan, yukarıda sözünü ettiğim kitabının başına Atatürk'ün şu sözlerini koymuş: "Gerçegi konuşmaktan korkmayınız." "Vaziyeti muhakeme ederken ve tedbir düşunürken, acı da olsa, gerçeği gormekten bir an geri kalmamak lazımdır. Kendimizi ve birbirimizi aldatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur." Asım Aslan, bütun kitabında Atatürk'ün bu öğütlerine bağlı kalmış, ülke gerçeklerinin yanı sıra Atatürkçülüğün ve Atatürk'ün son 35 yıldan beri nasıl sömürüldüğünü sergilemiş. Kitabın 100. sayfasından aktardığım şu alıntı, bunun örneklerinden biri: " . . . . Bazılan Atatürk öldu diye ağlayıp sızlanıyorlar ve bir mucize olup Atatürk'ün dirilmesini veya yeni bir Atatürk'ün, ikinci bir Atatürk'ün ortaya çıkmasını bekliyorlar. Zaman zaman bazı kişiler de, ortaya çıkıyorlar ve kendilerini ikinci Atatürk ilan ediyorlar. Bazıları da bu işi, çevrelerindeki dalkavuklarına yaptırıyorlar. Kiminın kaşı gözu Atatürk'e benzediği için kendini ikinci Atatürk olarak görüyor. Kimisi Atatürk'ün sesini, konuşmasını, tavrmı taklit ederek Atatürk'e benzemeye çalışıyor. Kimisi ise^.Atatürk'ün giysilerine benzer giysiler giyincekendini ikinci Atatürk sanıyor. Atatürk'ün sesine, konuşmasına, tavrına öykünerek, onun gibi giyinerek Atatürk olunsaydı, herkes Atatürk olurdu. Atatürk olmak o kadar kolay değil.... Atatürk'ün dirilmesini veya ikinci bir Atatürk'ün ortaya çıkmasını bekleyerek boş hayaller peşinde avunmak, bizi tembelliğe, uyuşukluğa ve miskinliğe süriiklemekten başka hiçbir işe yaramıyor. Yaramadığını yıllardan beri göruyoruz işte...." • • • Âsım Aslan da, Atatürk devrimcisi bir idealisttir. Geleceğe umutla bakar. Kitabının en sonundaki satırlar bunun kanıtıdır. Geleceğin saygın "Büyük Türkiye"sini böyle çağdaş kafalı, Atatürk'çü ve sosyal adaletçi gençler kuracaktır. Onları ezmek bu kurulmayı geciktirmekle kalmaz, yurdumuzun varlığını da tehlikeye koyar. Namık Kemal, yüz yılı aşkın bir süre önce şöyle yazmıştır: "Bulunmazsa adalet milletin efradı beyninde Batar bir gun zemine, arşa cıksa pâyei devlet." Istediğimiz kadar zengin olalım. Boğazlara köprüler, topraklarımızda oto yolları, kentlerimizde gökdelenler yapalım. Ülkede hak ve adalet, hukuk devleti ve insan haklan ilkeleri egemen olmazsa, sonumuz karanlıktır. Bu konuda iyimser olan Âsım Aslan, sözünü ettiğim kitabını şöyle bitiriyor: "Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde emperyalist ülkelere karşı savaşarak tam bağımsızlığını bütün dünVaya ilan eden; fakat onun ölümünden sonra tekrar emperyalizmin kucağına itilen ve ortacağ karanlığmda bırakılan Türkiye, bir gün mutlaka, ama mutlaka tam bağımsızlığa, gerçek demokrasiye ve çağdaş uygarlığa ulaşacaktır. Çünkü Türkiye ve Türk halkı geri kalmışlığa, ortaçağ karanlığmda yaşamaya değil, tam bağımsızlığa, gerçek demokrasiye ve çağdaş uygarlığa ulaşmaya layıktır ve bunu başaracak güçtedir. Türkiye'yi geri bırakan tum engeller ne kadar zor olursa olsun bir bir aşılacak ve halkın egemen olduğu yepyeni bir Türkiye kurulacaktır bir gün " Bu dileğe katılmamak mumkün mü? Kemalizm suç sayılsa bile!.. Kemalizm Suç mu Oldu? HBFZI VELDET VELtDEDEOĞLU Bu yazıyı bugün seçilecek olan miHetvekillerinin dikkatle okuyarak üzerinde düşünmeleri ricasıyla kaleme alıyonım. Çiinkii sorun. kişisel görnnümler içinde yatan toplnmsal bir nitelik taşımaktadır: Sayın Mehmet Isa Karaca, birkaç satırhk mektubu ile bana gönderdiği "Türban ve Ötcsi" adlı kitabında (Ankara, Varol Matbaası 1987) şöyle diyor: "Türban (baş örtüsü) isteyenlerin ne karakterde kişiler olduklarını bu millet çok gördü, sözlerine, davranışlarına tanık oldu. Milli Marşı protesto eden, 'din elden gidiyor' diyerek fıkir ve duşünceyi kurşunlayanlar onlardı. 'Bize okul değil cami lazım' diyenler de onlardı. Atatürk içjn, 'O, çarşafı kaldırttı, Türk kadımnı gâvurlaştırmak istedi. Milleti frenkleştirdi, dinitnıze kastetti, o Deccal'dır' gibi saçma sapan suçlamalarda bulunanlar d a " yine onlar. Üniversitelerin bu yılki açılışlannda üniversite kapılannda böş örtüsüyle oturan ve böylece "turban yasağı"nı protesto eden genç kızlarımızın resimlerini gazetelerde izledik. Bunlann kafalannı yıkayıp kadınlanmızı yeniden köle durumuna getirmek isteyenler var. Sayın Mehmet Isa Karaca, bu gibiler için bizim de tümüyle katıldığımız şu yargıya vanyor: "Bu ihanet tuzaklannı kuranlar, planlavanlar, hangi eepbeden olursa olsunlar, vatan bainliği düzeyinde suç işlemiş sayılırlar; bunlan koruyanlan. destekleyenleri. taviz verenleri de en azından onlar kadar vatan ve millet haini olarak kabul ediyonız, böyle biline." Sayın Karaca, inanmış bir Kemalisttir, ama bu vatansever kişi, bu gericilere göre suçludur. • * • 1985'te üçüncü basısı çıkan "Sömurülen Atatörk ve Atatiırkçiiliik" kitabının (Teknokratik Matbaacıhk, Istanbul 1985) yazarı Âsım Aslan, Hukuk Fakültesi mezunudur. Orta ve Doğu Anadolu'nun birçok ilçesinde kaymakamuk yaptıktan sonra Yozgat Ili Hukuk tşleri Müdurlüğü'ne atanır; daha sonra oradan ahnarak kendisine Ankara'da Devlet Su Işleri Genel Müdürlüğü'nde bir büro memurluğu görevi verilir, az sonra da disiplin kurulu kararı ile devlet memurluğundan çıkarılır. Asım Aslan, bana yolladığı mektupta şöyle diyor: "Içişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu'nca devlet mernurluğundan çıkarıldım. Suçum: (Insan haklannın çiğnenmediği, duşünce suçunun olmadığı, demokrasinin tüm kurumlanyla işler hale geldiği, emekçi sınıfların da kapitalist sınıflar gibi örgütlenip devlet yönetiminde söz sahibi olduklan, milli gelirin adil dağıtıldığı, sosyal adaletin gerçekleştiği, ekonomimizin iMF'nin, holdinglerin, para babalarının çıkarlanna gore değil, çalışan geniş halk kitlelerinin çıkarlarına göre yonetildiği, kalkınmış, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış, tam bağımsızlığın, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin, dostluğun, sevginin egemen olduğu yepyeni bir Türkiye özlemek). 1986 yılbaşında arkadaş, dost, akraba ve tanıdıklarıma bu özleraimi dile getiren bir yılbaşı kartı göndermiştim. Yılbaşı kartım Gazetesi'nin muhbirliği üzerine, Içişleri Bakanlığı'nca soruşturma konusu yapılmıştı. Soruşturmayı yürüten mulkiye müfettişlerine yılbaşı kartımdaki özlemlerimi, görüşlerimi yıllardan beri savunduğumu, aynı görüşlerin, sömurülen Atatürk ve Atatürkçülük adiı kitabımdadayer aldığını söyledim( ). Sevk edildiğim Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı, "Somürulen Atatürk ve Atatürkçülük" kitabımda ve yılbaşı tebrik kartımda suç unsuru bulmadı ve hakkımda takipsizlik karan verdi. Buna rağmen Içişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, beni şu gerekçeyle devlet memurluğundan çıkardı: 'Yeni yıl tebrik kartının basında yayımlanması ile kamuoyunda ve kamu görevlileri arasında çeşitli söylentilere yol açtığı, valilik makamı ve kamu görevlilerinin bu nedenle huzurunun bozulduğu anlaşıldığından '. Yılbaşı kartı bir bildiri olmadığı halde, bildiri kapsamına sokuldu." PENCERE 29 KASIM 1987 Yedi Kandilli Süreyya... insanlık bir bütündür; «elsefede, bilimde, teknikte yeni bir aşamanın sonuçları ergeç bütün dünyaya yayılır. Sömürge ve işga/yönetimlerinde bile toplumlar uygartığın diyalektiğine bağlıdırlar. Çünkü sömürgeciler de egemenlikleri altmdaki ülkeyi metropote bağlamak zorundadıriar. Bu iş, altyapısız otmaz. Osmanlı'da demiryollannı Fransız, ingiliz, Alman şirketleri döşemişlerdir; bankacılığı Türkiye'ye getiren de onlardır. Birinci Dünya Savaşı'nda Türk ordusunda Alman ve Avusturya subaylan otomobil bölüklerini oluşturdular. O dönemde otomobil Batı uy gariığı için bile çok yeni bir buluştu. Beyaz adamın Afrika içine kanlı çizmeleriyle yürümesi; trenin, gramofonun, telgrafın, telefonun, fotoğrafın, bankanın, ticaret şirketinin balta girmemiş ormanlara girmesi anlamını da taşır. Japon tarihinde ilk siyasal seçimi yaptıran kişi, Hiroşima'ya atom bombası atan Amerika'nınlşgal Kuvvetleri Komutanı Gİeneral MacArthur'dur. Japon halkı seçim denen olayı, yabancı askeri buyurganın emri altında birinci kez yaşadı. Surtan Abdülhamrt, 1876'da tahta geçti, 33 yıl padişahlığını sürdürdu. Bu 3 3 yıl yeryüzü tarihinde bilimsel gelişmenin patlama yaptığı süredir. 3atı uygartığı dev adımlarıyla ilerlerken bize de kırıntılan düstü. Abdülhamit döneminde az iş yapılmamıştır. Rüştiye ve idadi (ortaokul ve lise) açıldı; hukuk mektebi, Sanayii Nefise (Güzel SanatJar AkademisQ, Darütfünun (Üniversite) bu dönemde kuruldu; ceza ve ticaret usul kanunlan düzenlendi; Emekli Sandığı da bu sürecin ürünüdür. Ülke "DuveH Muazzama"r\\n yarı sömürgesi durumuna düşüyordu. Bir devlet düşünün ki yabancının mali denetimi altndadır; Düyunu Umumiye yönetimi ülkenin ekonomisinde eemendir; ama Batı endüstrisinin bütün ürünleri ve lüks türetimi serbest pazarda satılmaktadır. Tütün rejisi de Fransızın elinde en seçkin sigaraları pazarlıyor. Aç paketi, yak bir tane: Ohl... Uygarlık ne güzel şeyl.. Ve Mütareke İstanbul'unu düşünl.. Şişli'ye doğru apartman hayatı uç vermiş, asansörier gıcır gıcır çalışıyor; telefon girrniş evtere... Dünyanın ilk metroiarından birisi, namı diğer tünelimiz de var. Galata köprüsü Haliç^ in iki yakasını birbirine bağlıyor. Havagazı şirketi deneyimli yabancılar elinde en düzenli hizmetini veriyor. uylesine bir çağ atlanmış ki elektrik düğmesini çevirdin mi ithal malı mobiiyalarla süslenmiş salonlar aydınlanıyor. Beyoğlu'nun vitrinleri tıklım tıklım... İngiliz mi, Fransız mı istersin? Erkek kostümü, kadın iskarpini, cicisi, bicisi, her türden ve her markadan içki... Patlat Fransız şampanyasını... Yabancı sermayenin, yabancı kumpanyaların, yabancı bankaların güdümünde; ekonomisi dünyaya "entegre" olacak bir Türkiye'nin başkenti Mütareke İstanbul'u çağ mı atlıyordu?.. * İstanbul'da "Boğaz'a nazır" site... Yıl 1987. Her evde, bilgisayariı televizyon, programlı çamaşır makinesi, soğuksıcak hava düzeni. Elektrikii aygrtlann son modelleri Batı'dakinin tıpkısının aynısı. Bir de ortak dev anten kurulmuş siteye; ingiltere mi, Fransa mı, Almanya mı? Neresini istersen uydudan gelen yayını izleyebilirsin. Evin James Bond çantalı bayı, otomobiliyle işine giderken telefonla her yerie konuşabilir. Uygarlık içimize girmiştir; tütün rejisi henüz yok; ama kapıcı da isterse Marlboro içebilir. Ne dersiniz? Çağdaş mı olduk? Transistör 1948'de icat edildi; 1953'te satış için endüstri üretimine geçikji. Türkiye'ye hemen yayılmaya başladı. Bir milletvekili ülkemizin çağ atladığını ileri sürerek dedi ki: Artk dağdaki çobanlar bile radyo dinliyor. Transistörü icat eden Batılı, şimdi de haberleşme uydulannı gezegenimizin üstüne "Vadi Kandilli Süreyya" gibi asacaktır ki yapacağı televizyon yayınları bütün az gelişmiş ülkelerden izlenebilsin. Çağdaş olmak başka sey; uydu olmak başka şey; Gazi, bu ikisini ayırmıştı. Biz yine Osmanlı'ya döndük... EVET/HAYIR OKtfS AKBAL ANMA Arkadaşunız TURK DÎLt DERGİSİ ÜÇÜNCÜ SAYt ömer Asım Aksoy, Sami N. özerdim Prof. Dr. Berkc Vardar, Prof. Dr. Nenni Uygur, Sami Karaören, Prof. Dr. Bedia Akarsu, Emin özdemir, Ali Mustafa, ömer Demircan, Ali Dündar, Naim Tirâli, Konur Ertop ve Arat Ovalı'nın yanlanyla... P.K. 118 Kadıköytstanbul Sandık Başına Bugün genel seçimler yapılıyor. Türkiye'nin 26 mityon seçmeni önumuzdeM beş yıl için ulusumuzu yönetecek kadroyu saptayacak. Evet, ulkemizi 1992'ye, yani 21. yüzyılın eşiğine kadar yönetecek insanlan seçeceğiz hep biriikte... Bu, hor zaman söylediğimiz gibi büyük bir görevdir, aynı zamanda büyOk bir sorumluluğu yüklenmektir. Demokrasİyi yainızca oy vermek saymamaiıyız. Ama oy vermek, özgurce, bilinçle, hiçbir yanlış etkilere kendimizi kaptırmadan oy vermek de demokrasinin başkosullanndandır. "Bir kez oy verdik, şu ya da bu partiyi iktidar yaptık, artık işimiz bitti, beş yıl sonraya kadar bir kenara çekilelim" demenin de çok yanhş okjuğunu belirtmeliyim. Demokrasilerde yurttaşlar süretdi görevdedirier. Seçtikteri kişilerin işbaşında ya da muhalefette neler yaptıklannı yapmadıkJarını denetlemek, zaman zaman ters gtdişiere karşı çıkmak da ayn bir görevdir. özeilikle partilere kayrtlı yurttaşlann oy vererek seçtikleri kişilerden hesap sormaları da... 1960 öncesinde parti örgütJeri kasabalara, köytere kadar yaygınlaşmıştı. 27 Mayıstan sonra bütün bu ocaklar, bucakJar kaldınldı. önceleri hepimiz bunu doğru bulmuştuk. 27 Mayıs öncesindeki birtakım tutumlar bu ocaklann bucakların tehlikeli gidişlerde etkin olduğunu göstermişti. Oysa bu görüşün yanlış olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. Ocak bucak örgOtleıi olmadan da yanlışlıtdar, yanıkjılar, ters gidişler oldu yine de!.. Ocak ve bucak örgütJerinin gerekliliği, halkımızın geniş kesimlerine kadar demokratik anlayışın yayılmasında yararlı otduklan anlaşılmıştır. Genel seçimde hangi parti iktidara gelirse, muhaletetie anlaşarak bu ocaklann bucaklann yeniden kurulmasında onayak otması beklenir. Ya gidip sabah erkenden oyunuzu verdiniz ya da şimdi sandık başına gitmeye hazırianıyorsunuzl Oy vermek yurttaşlık görevidir, ama yasa zoruyla oy vermenin doğru dmadığı da kesindir. Şimdiki yasal uygulamaya göre sandığa gidip oy vermeyen yurttaş para cezasına çarptınlıyor, bu yüzden de katılma yüksek oranlara vanyor. Seçime katılmanın yüksek oluşu sevindiricidir, ama zorunluluk olmasa, yurttaş kendi istenciyle gidip oyunu kullansa daha iyi d m a z mıydı? Bizim karşımıza aday olarak çıkanlar, çıkarılanlar büyük bir görevi üstienmekten çekinmeyenlerdir. Ne demek 55 milyonluk bir ülkenin partamentosuna seçilmek hak ve yetkisini kendinde bulan biri olmak? Ben, birtakım aday adaylarryia karşılastım. Sözlerini, konuşmalannı dinledim. Sonra şastım, "Bu adamlar hangi cesaretle kalkıp ulusun temsilcisi olmak istiyorlar?" Yetersiz, yeteneksiz, bilgisiz olduklan için kendilerinde milletvekili olmak hakkını görüyoriardı bövteleri!.. Ulusumuz bilinç tştğına kavuştukça, aydınlandıkça, bilgisini, görgüsünü, demokratik haklannı kullanmayı öğrendikçe, aday olmak da zorlaşacaktır. Şimdiki gibi, her aklına esen 'Ben milletvekili adayıyım' diye karşımıza çıkamayacaktır. Kişi, kendini denetiemeyi, gücünü, bilgisini, deyimini ölçmeyi bilecektir. Bu ilk SH navi kendi içinde başanyla verirse, ancak o zaman halkın karşısına çıkabilecektir. Neyse, bugün biz adayiara değil, partilere oy vereceğiz. Seçmenlerin büyuk bölümü oy verdiği partinin adaylarının kim olduğunu bilmiyorl Kişilerden oluşur partiler, kişilerte güven kazanır, ama yeni seçim yasamız partileri öne aldı, kişileri önemsiz saydıl Oysa beş yıl boyunca Mecliste bizi temsil edecek, hükOmet olup ulus yazgısına egemen olacak insanlan yakından tanımamız, iyi bilmemiz gerekmez miydi? MontaJgne'nin bir sözünü anımsadım birden, der ki: "Bizi yöneten, dunysyı ellerinde tutan kimselerin bizim kadar akıllı olması yetmez, bizim yapabiloceğimiz kadarmı yapması yetmez. Bizdençokustun değkersebizdençokaşağısayılırlar. Çokşeyler vaat ettHderi için çok şeyier yapmak zorundadıriar?" Şimdi seçim pusulasını elinize aldınız. Bakıyorsunuz parti adlanna, simgelerine... Belki de önceden karar verdiniz hangi partive oy vereceğinizi... Bu, yaşamsal bir andır. Kisinin kendi bilinciyle, istenciyle baş başa kaldığı bir önemli an... Hepinize başanlar... Ülkemiz için mutlu ve aydınlık yannlan müjdeieyen bir seçim sonucu bekleyerek... GÜREL ERGEVin ölümünun 1. yılına rastlayan 30 kasım pazartesi günü 18.30'da Asmalı Mescit Yakup Lokantası'nda anmak ttzere buluşalım. İNSAN SICAĞI Dr. Erdal Atabek 2. bost, 1000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğluht. DOSTLARI Özen gösteren anneler gün boyu enerji harcayan çocukları için 34 yıldır SANA'yı seçiyor. Üstün kaliteli, besleyici, sütlü, vitaminli SANA, özen gösteren annelerin tercihi sonucu Türkiye;de margarinin adı olmuştur. Özen gösteren anneler için Satta özen gösteren anneler için... SONBAHARA EKİPLE GIRIN... DUMRDAN XIVAPA 12.000. TUm' DUSAKABİN GERFLÖR AKORDEON KAPI STOR/DİKEY PERDE DUVAR KAĞIDI IŞÇ UK VE KDV CAH . HALI SATILIR DÖSENİR 520 «3 66 5ıî 2i 41 IMC 5 S.0K 5316 UNKAPANHST OOEIKE KOLAYLIKUSfllYL* Boğaziçiliden ortaokul öğrencilerine Matematik ve Ingilizce dersleri verilir. 341 74 47 Istanbul Çapa Eğitım Enstitusü Fen Bölumü'nden aldığım diplomamı yıtirdim. Hükümsuzdur. Sabahm TEZCANLI Atatürk Eğitim Enstitusü lngilizce Bolumu'nden aldığım çıkış belgemi yitirdım. Hukumsuzdur. Ayşe YÜKSEL (ULUS/ SaintBenoit Mezunu, Boğaziçi öğrencisinden Fransızca Ingilizce ders (saat 0812 ve 1921 arası 168 26 70 tlf.) GENÇ MİMARLAR ARAMVOR Aydın Boysan Proje Bürosu'nda çalışmak uzere aranıyor. llgilenenlerin, Etiler İnşirah sokak 7/9 adresine özgeçmişlerini ve isteklerini bildirerek yazılı olarak başvurmaları rica olunur. Sekreter 525 30 09 TEŞEKKUR 26 Kasım 1987 Perşembe günü Ankara'da toprağa verdiğimiz sevgili aile büyüğümüz ENVER ÇAPAN'ın cenaze törenine katılan, telefon ve telgrafla taziyetlerini bildiren, çiçek gönderen, evimize kadar gelerek acımızı paylaşan dost, komşu ve akrabalarımıza teşekkür ederiz. ÇAPAN AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle