21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lerde bir süre izle.neye alınırlar. Hastalann yakınlan da tabii orada kcnaklıyor ve döviz harcıyorlar. Houston Tıp Merkezi'nin Türkiye'ye çıkarma yapmayı planlaması, Başbakan Sayın özal'ın önce checkuptan geçmesi, katarakt ve bypass ameliyatlan gibi aşamalardan oluşur. Daha sonra Prof. DeBakey'in Türkiye'yi ziyareti de tanıtma programının pazarlama zincirinin bir halkasıdır. Özellikle Sayın Özal'ın bypass ameliyatı çok ustaca kullamlan bir reklam olmuştur. Böylece Houston, öteki uluslararası tıp merkezleri yanında Türk kamuoyunda daha popüler bir yer aimıştır. Prof. DeBakey'in ziyareti de bir "olay insan" imajı verilerek basınımızda büyük manşetlerle flaş haber olarak dikkatleri toplanuştır. Bütün bunlar Amerikan tıp pazarlamacılığı, tamtma (reklam) stratejilerini bize gösteren örneklerdir. Dışa açüan tıp merkezlerinde, pazar kurdu£u ülkelerin dilini konuşan protokol ekipleri, hekim kadrolan oluşturulmuştur. örneğin Houston'da Türk, Güney Amerikalı, Arap soydaşı profesörler, doktorlar vardır. Aynı dunım, dış pazar ve Avrupa'da da görülür. Londra'ya muayene ve tedavi için giden Türklerin harcadığı döviz, yılda 40 milyarı bulmaktadır. îsveç, İsviçre hatta Romanya'da da tıp pazarlannın Türk müşterileri az değildir. Bunun Türk tıbbımn gelişmesi açısından titizlikle önemsenmesinde zorunluluk vardır. Amerika ya da Avrupa tıp merkezlerinin dışa açılmayı amaçlamaları, hatta bir tıp pazarlamacılığı planlamaları doğaldır. Ancak üzülerek belirtmek zorundayım ki, birçok umutsuz, el sürülmemesi gereken vakalara yurtdışında yazık ki maddileşme yüzünden, ameliyat yapıhyor, hastalar ya masada kahyor ya da yurda zor yetişiyorlar. Ailelerin bütün varhklannı satıp savarak umut peşinde koştuklanna, sonunda yıkıma uğradıklanna sık sık tanık oluyoruz. Türkiye'de tıbbi ve cerrahi alanda güvenilebilir otoritelerimiz, merkezlerimiz vardır. Yine üzülerek belirtmek isterim ki, varhklı kişilerimizin hemen hepsi, diş ağnları için bile yurtdışına gidiyorlar. Böylece servetleriyle Türk hekimliğine bir katkıda bulunmuyorlar. Bir bypass dışanda 50 milyon liraya mal oluyor. Burada 35 milyona aynı ameliyat yapılabiliyor. Yılda yüzler, binlerce dışanya giden varhkhlar, Türkiye'deki tıp merkezlerine güvenip, biraz cömert davranabilseler, kısa zamanda bizde de bir Houston, bir Cleveland gelişir. Bir Fransızın, bir Belçikalının, bir Hollandalının, bir Ahnanın kendi ülkesindeki olanaklara teslim olduğunu, başka bir ülkede tedaviyi aklından geçirmediğini görüyor ve biliyoruz. Bizde de aynı ömeği verenlerimiz çok. örneğin ünlü Kardiyolog Prof. Remzi Özcan, tstanbul Üniversitesi'ndeki Kalp Cerrahisi Merkezi'nde bypass ameliyatı olmuş, dışanya gitmeyi düşünmemiştir. Binlerce ünlü ünsüz Türk insanı, Türk hekimine kendini teslim ediyor ve sağlığına kavuşuyor. Büyük müdahalelerdeki ölüm yüzdelerimiz de başkalanndan farklı değildir. Atatürk, "Beni Türk hekimine teslim ediniz" demiş, yabancı uzman cağnlmasına karşı çıkmıştır. Ancak konsültan olarak Epinger'in cağnlmasına karşı direnmemiştir. Türk insanının iyi bir sağlık bakımına kavuşması, herkesin kendi başının çaresine bakması zihniyetiyle gerçekleştirilemez. Çok değil, 50 yıl önce Amerikalı, Japonyalı hekimler, Viyana'ya, Almanya'ya, Fransa'ya eğitim görmeye geliyorlardı. Bugün tıp ilmi ve teknolojisinin öncülüğünü yapıyorlar. Türk insanının sağlık hizmetlerine aynlan sıska ödeneklere, sağlık merkezlerinde sürünenlere, horlananlara karşın, bir avuç varhklı grubun bu gerçeğe sırtını çevirerek, kendi başının çaresini dışanda araması, Türk hekimliğirnn gelişmesini engellemektedir. Türk tıbbımn eksikleri neyse, onu yerine getirmekte daha duyarlı bir toplum bilincine kavuşmakla, ancak uygarlığa giden yolu acabiliriz. 2 KASIM 1987 Tıp Pazarlamacılığı Prof. Dr. CELÂL ERTUĞ Son gelen Amerikan tıp dergilerinden birinde ilginç bulduğum bir konuyu ele almak istiyorum. Bu makalede Amerika'daki hekim enflasyonu ve bundan kaynaklanan sorunlar dile getiriliyor. Belirtildiğine göre, USA'da 65.000 hekim fazlası varmış. Bazı eyaletlerde 300 kişiye, ülke genelinde de •500 kişiye bir hekim düşmekte imiş. Tıp eğitimine talep azalmış. Hekimler muayenehaneleri kapatıp, grup halinde poliklinikler açmayı öngörüyorlarmış. Boylece, giderek pahalılaşan ve hızla gelişen tıp aletlerini, cihazları ortaklaşa alabilmek olasılığı doğuyormuş. Yazıda başka bir özelliğe de değiniliyor: Artık tıp öğrencileri işletmecilik fakültelerinin pazarlama kurslanna katılmak gereksinmesini duyuyorlamuş. Böylece tıp mesleğine, müşteri arama, hasta bulma yöntemlerinın girdiği de açıklanıyordu. Işe pazarlamacılık girince ister istemez ortaya iç pazarlama dış pazarlama konuları da geliyordu. nikte birlikte olduğumuz bir arkadaşım, kürsü başkanı seçilmişti. Bana klinikteki yenilikleri gösteriyordu. Söyleşi sırasında da ufak bir sıkıntımdan söz edince: Ben sana bir randevu tespit edeyim, bu konudaki uzman arkadaşımız görsün, dedi. Bir iki gün sonra sözünü ettiği o uzmanın sekreteri otelime telefon etti, dokturun randevusunu bildirdi, sonunda da muayene ücretinin 500 dolar olduğunu belirtti. Ben de "Benim hekim ve Columbia'dan olduğumu biliyor mu acaba sayın meslektaşım" diye sordum. Sekreter birdakika izin istedi, sonra " E f e n d i m bir şey değişmiyormuş" diye aldığı yanıtı bana aktardı. Ben de tabii özür dileyerek randevuyu iptal ettim.Çünkü oraya bir toplantı için gitmiştim. 500 dolar ödeyecek dövizim yoktu. Bunca yıllık tıp hayatımda ilk kez bir hekimin hekimden Ucret talep ettiğine rastlamıştım. Sonra Amerika'da hekimliğin tamamen maddileştiğini başka vesilelerle de saptadım. Hekimlerin belli bir yaşam düzeyini koruyabilmeleri için yeni koşuilara uydukları, yeni önlemler aldıklan anlaşılmaktadjr. Bu maksatla dünyanın başka ülkelerine kapılarmı açmak, oralardan özellikle zengin, varhklı sınıftan hastalar çekmek doğrultusunda Amerika tıbbı, yoğun bir tıp turizmi hareketine girişmiştir. Houston, Cleveland, Mayo, John Hopkins gibi ünlü merkezler, tıp pazarlamacılığının ustaca hazırlanmış modellerindendir. Bu merkezlerde tıp teknolojisinin en modern araç gereçleri, süper lüks otelcilik, hastanecilik mimarlığın örnekleri kurulmuştur. Checkuplar, ameliyatlar son derece pahalıdır. Hastalar kliniklerden çıkınca yaru başındaki ultra lüks otel OKVRLARA... OKAY GÖ/VE/VStV CIMHUR tYET TEN Örgünün İlmekleri G Dış pazarlama Bizi daha çok ilgilendirdiği için Amerika'daki iç pazarlama çabalannı, yöntemlerini bir yana bırakıp, dışa nasıl açıldıklarına bakmakta yarar var. Sözünü ettiğim incelemede çizilen profilden de anlaşılacağı gibi, Amerika'da hekim sayısının artması, her hekime düşen hasta sayısını düşürüyor, bu da muayene, tedavi, ameliyat ücretlerinin tırmanmasını sonuçlandınyor, bir maddileşme başlıyor. Öyle ki, hekimler Hipokrat Yemini'nden kaynaklanan, "meslektaşlardan, onların yakınlarından ücret almama" geleneğini bile artık umursamıyorlar. Benim başımdan geçti, 1980'de USA'ya bir toplantıya gitmiştim. New York'ta üç buçuk yıl konuk öğretim üyesi olarak çalıştığım Columbia Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne uğradım. Aynı kli eçen haftalaria Turidyefye gelen bir Itafyan gazeteci grubu, Türk basını üstüne çeşftii sorular sorarken, en tazla şaşırdıklan konu, Cumhuriyet dışında ve genel bir okur profilinln beUnenmemiş olmasıydı. Cumhuriyet okurunun, son anket sonucu belirtenen profilinin ayrtnblan daha önce yayımlandı. Buradan çıkan birkaç sonuç Cumhuriyefln okuruyta butünleşmlş yapısının Bab'da da ömeği görütmemlş bir duzeyde olduğunu gösteriyor. Sablan her gazetenin ortalama 3165 kişi tarafından okunduğu göz önune alındığtnda, 135 bin ortalama gunlük net satşJa çarpıiınca 500 bine yakm bir okur kitiesi ortaya çıkıyor. Bu kitlenin özellikJerinden btri Cumhuriyetin tiryakisi olması, her gün 300 bin okurumuz Cumhuriyefe en az bir saatini ayınyor. Her 100 Cumhuriyet okurundan 7Tsi de yalnızca Cumhuriyet okuyor. Bu da guvenin, butunleşmenin en açık göstergesi. Cumhuriyefi her yaş grubu okuyor. Gençler de yaşUar da.. EVET/HAYIR Bu Sınavdan Başarılı Çıktık mı? Genel seçime katılacak adaylar belli oldu. Zaten iktidar partisinin ve öteki küçük partilerin adayları merkezden saptanmıştı. Bütün üyelerinin katıldığı önseçimle, adaylarını belirleyen iki parti SHP ve DYP'dir. Şimdi, seçmen bu listeleri gereği gibi inceleyecek, 29 kasımda yapılacak oylamada hangi partiyi işbaşına getirmesi gerektiğini kararlaştıracak. Önümüzde bir ay kadar zaman var. Bu süre içinde partiler kendilerini, amaçlannı, iktidara geldiklerinde ne gibi işler başaracaklarını açıklayacaklar. Ülkenin dört bir yanını gezecekler, açık hava toplantıları yapacaklar, radyolardan TV'lerden halkımıza seslenecekler... İlk kez böylesine geniş katılımlı aday saptaması yapıldı. Ne denli başarılı oldu, ne denli yararlı sonuçlar verdi, bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ben bu yazıyı yazarken SHP ve DYP'de kimlerin, listelerin ön yerlerine geldiklerini bilmiyorum. Ben de sizler gibi gazetede okuyarak ya da radyodan, TV'den duyarak sonuçları öğreneceğim. SHP, DYP ve öteki partilerin "işte bizim milletvekillığine uygun gördüğümüz insantar" diye kamuoyuna sunduğu adaylar üzerinde düşüncelerimizi daha sonra belirteceğiz. Zamanın darlığına, koşullann elverişsizliğine karşın tüm parti üyelerinin katılmasıyla yapılan önseçim, demokrasimiz açısından yarariı bir sınav sayılmalıdır. DYP ve SHP'nin altı yüz bini aşkın üyelerinin önemli bölümü seçmenlik görevini büyük bir istekle yerine getirmiştir. Bundan sonraki yıllarda bütün partilerin geniş katılımlı önseçimlere girmeleri artık kaçınılmaz olmuştur. Demokrasi, tabanın sesi, halkımıza güven gibi sözler etmek yetersizdir; bunu kanıtlamak gerekir. Tepeden atanan adaylarla yapılan bir seçimin adı "seçim" değildir. Böyle bir uygulama demokrasiye yakışmaz. Parti liderinin, kendini herkesten üstün görmesine, çevresinde de yalnızca övgücülerin, dalkavukların toplanmasına yoJ açar. Bir partiye üye yazılan kişi, 0 partinin sorumluluğuna o partinin lideri kadar katılması gerektiğini bilmelidir. Bunu sağlamanın yollan da, partilerin üyelerine seçimden seçime başvurmaları değildir; parti üyelerinin "İşte ben oyumu verdim, görevimi yaptım" diyerek yıllarca süren bir editgenliğe kendilerini bırakmaları da değildir. Partili ile parti sürekli bir birlik, bir anlaşma, bir işbirliğı içinde olmalıdır. Önseçimde oy vererek belirlediği adayların parlamentoya girmeleri için savaşım vermelidir. En önemlisi de partili mılletvekillerinin parlamentodaki çalışmaları ile ilgılenmektir. İl ve ilçe merkezlerinde düzenlenecek toplantılarda, 0 bölgenin milletvekileriyle karşılıklı görüşmek, tartışmak, düşünce belirtmek gibi çalışmalar, milletvekili ile seçmenleri arasında belirli bir anlayış beraberliği yaratacaktır. Gerçekten halktan yana bir parti, sosyal demokrat nitelik taşıyan bir parti, sayısı milyona ulaşan üyeleri ve yöneticileriyle bir bütün oluşturmalıdır. II ve ilçelerde belirli günlerde yapılacak toplantılarda parti yöneticileri ve milletvekilleri ile 0 yörenin partilileri karşılıklı tanışma, görüşme ve anlaşma ortamı yaratabilmelidirler. Önseçmene değer vermek yalnızca genel seçimler süresinde kalmamalıdır. Parti üyesi mademki ön seçimde büyük bir güç oluşturuyor, bunun bilincinde olarak parti yönetimini ve seçtiği milletvekillerini saygılı bir denetim altında tutabilirse; partisinin ilke ve anlayışından ayrılmaya kalkanları zamanında uyarmasını bilirse; yani partisinin çızgisine en az genel başkan, ya da seçtiği milletvekilleri kadar bağlı kalırsa 0 partinin başarılı olmaması için bir neden yoktur. Bütün okurlar gibi ben de SHP ve DYP'nin önseçimle belirlediği adayları tek tek incelemek istiyorum. Ülkemizde ilk kez denenen bir önseçimde değerlendirme nasıl olmuş, halkımız oylamayı belirli ilkelere dayanarak mı yapmış, yoksa başka türiü düşünceler mi etkili olmuş göreceğiz. Her şeye karşın önseçimlerde tüm üyelerin oy kullanmasından yanayım. Bu ilk deneyim pek başarılı olmasa bile!.. Demokrasi geniş katılım isteyen bir yönetim biçimidir. Bu demokrasi sınavından başarıyla geçersek ülkemizin pek çok sorununu da çözümlemiş olacağımızı bilmeiiyiz. OKTAY AKBAL ACIKAYBIMIZ Merhum Münir Kurdoğlu ile Hüsniye Kurdoğlu'nun oğulları, Nevzat Noyan, Sevim Ûnal ve Meral Ülgenalp'in kardeşleri, Scniha Süer'in damadı, Hale Kurdoğlu'nun eşi, Nur Kurdoğlu ve Ahmet Münir Kurdoğlu'nun babaları, Melis Ulakoğlu'nun dedesi, Iş Bankası emekli müdürlerinden • • Yanında güneşin soluk kaldığı insan Cumhuriyet okuru, her gün gazetesini denetliyor.. Her gün yazılan yüzlerce mektupla eieştiriyor, uyanyor, öneriler yaptyor... Her gün başlıklardan, en küçük aynnüya kadar yanlış ya da eksik butduğu konuyu zaman zaman en sert biçimde dile getirtyor. Hele fiyat zammı dönemlerinde, "Elbette enine boyuna hesap yapmışsınızdır, ama bir de şöyle düşündünüz mü." diyen yüzlerce mektup yağmaya başltyor. Genç bir okurumuz çeşitli eleştiriler ve önerilerle dolu uzun mektubunun sonunda şöyle diyor: "Lütfen bosvermeyin yazdıklarıma, boş bakmayın satırlanma. Okuyun mümkünse tekrar. Ben siz'im. Sizin özünüzüm. Cumhuriyet'i "GAZETE" yapan örgünün bir ilmegiyim. Uyandığımda görürüm sizleri. İlhan Beyle kahvaltı eder, Oktay Beyle otobüste otururum. Yalçın Beyle vapurda göz gozeyizdir. Nadir Beyi, Mustafa Ekmekçi Beyi, Mehmed Kemal Beyi. Uğur Mumcu, M.Cevdet Anday Beyleri ne heyecan ile acaba yeni ne öğreneceğim onlardan merakıyla okuyuşumu bir görseniz..." Görmez olur muyuzl.. AYDIN EROL ölüm geldi. Bu nasıl ölüm? Seni tanısa kendini vurur. Parmaklarmın ucunda bir panter fırladı Gökyüzüne doğru. Bakışları şimşek. Gümüş bir flüdün sesindeki gecede, Acı çığlık çığük. Gülüm, buğdayım, yağmurum. Kar beyazı sevdiğim. Aydınım Kır çiçeklerinin rengini gördüğün Gözlerim. Bugünü görmemeliydi. Elimden alamıyacaklan bir şey var. Seni yaşamış olmak. And içiyorum hayatının karşısında tnsanlık onuruna yaşadığın sevdayı Sevdamla yaşatacağım. Ve yemin ediyorum ölümünün karşısında. Arkadaşımız Tank Ersoy, Bab Almanya'da bulunduğu günlerde Alman Basın Konseyi Cemiyeffnin Mudürü Dorothee Rüffer ile görüştü ve basın konseyinin nası! çalışbğını anlatordı. Türkiye'de de basın konseyi taıtsması süregeldiğinoen bu tartışmalara bir katkıda bulunacağı umuduyla bu görüşmenin bir özetini sunuyoruz: "Bu cemiyet bir otokontrol kurumudur. Devleön herhangl bir baskı veya etkisi söz konusu değildir. 1956 yılında kurulan basın konseyi, Alman dergilerini çıkaran demekler, GazetecUer Cemiyeti, GazetecUer Birtiği ve gazeta sahipiehnin yolladığı 5'er temsilciden oluşur. Toplam 20 temsilcisi vardır. Amacımtz, basın özgürlüğünün uygulanmasını sağlamakür. Basın yayın hayatının saygıntiğının sürdürülmesi de amaçlanmızdan biridir. lateMerimiz arasında basın mensuplannın özgürce çalışabilmesi için gereken ortamın sağlanması ve centilmenlik vardır. Haber kaynaklanna ulasmak için katetmemiz gereken yotdaki engelleri kaldırmak isüyoruz. Yapbğımız iş, Basın Yasası ihlallerini inceleyip şikdyeOere yanıt vermektir. Yaptınm gücümüz yoktur, sadece ihtar verebiliriz. ŞikAyeOer, geneilikle şu konularda yaptlıyon Gerçeğe uymayan haber yayımı.. Habere ek yaparak anlamın değiştirilmesi.. Kanunsuz araştırma yollan kullainmak.. Kişinin özei hayabna saygı gösterilmemesi.. Dini ve ahlaki konulara saygı gösterilmemesi.. Kaba güç ve kanlı eylemlerin sansasyonel olarak verilmesi.. Mahkemesi süren kişiler hakkında objektif olmayan yayınlar yapmak.. Tıbbi konularda sansasyonel habener vermek. Bizim tekzip etmek ya da yukandaki maddehre uymayan basm organlarını zohayıcı gücümüz yok. Bizim amacımız, okuyucuiar tarafından yapılan şikâyetleri inceleyip uyulması gereken itkeieri saptamaktırf pazar günü vefat etmiştir. Aziz naaşı 2 Kasım 1987 Pazartesi (bugün) öğle namazını takiben Şişli Camisi'nden kaldınlarak, Yeniköy Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. A. FIKRI KURDOĞLU AİLESİ KannıFATMAEROL Yurtdışında yitirdiğimiz devrimci arkadaşımız, oğlumuz, kardeşimiz, can AYDIN EKOL'u («..eo sevgiyle anıyoruz. Anısını yaşatacağız. HASAN KUDAT, ARİFE KAYNAR, ÜMtT KAYNAR, OĞULLARI DEVRİM VE ERDAL fşiliğinizi yansıtan kravat... Az sayıda, özenle üretilmiş. Belki, tek kupon. Öncu moda çiz^siyle kusursuz bir uyum içinde. Ve, Vakko imzasını taşıyor Şüdığın simgesini... Aç idik seninle doyduk Ağladık sayende güldük Aydınım, canım kardeşim Kahrolsun böyle yaşamak Seni vurdular biz öldiik Seni yaşatacağız ARKADAŞLARIN Gülser vc İlyas SALMAN AYDIN EROL Bminr Vdıko Kravatı'ndan bin.. AYDEV EROL Yaşamı ve mücadelesi onurumuzdur. Tanmcı arkadaşları adına HİKMET KOÇAK VaÂÂcr "MODA DA V A K K O ' DU R"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle