15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ULAILAK OUKUŞLtK Devlet arşivindeki Osmanlı fermanları, mahkeme kararlan ve resmi yazışmalar eski yazının "'kufi, nesih, celiy, rık'a, siyakat, sülüs, tâlik, divanî vb" gibi türlü biçimlerinden, çoğunlukla, son uçü, yanı "sülüs, tâlik, divanî".. yazı biçimiyle kâğıda geçirilirdi. Küçük yaşımda evde ve sonra okulda ve universitede tam 15 yü Osmanlıca ile eğitim görduğum halde 1938'de "Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat" konulu bir inceleme hazırlarken görmüştüm ki böyle belgeleri yanlışsız sökmeme olanak yoktu. Sayın dostum Prof. Şerafettin Turanın "Arşivlerinıiz ve Lisderde Eski Yazı" başlıklı ozlü makalesinde (Cumhurıyet 9 Temmuz 1987) belirttiği gibi, arşivlerdeki tarihsel belgeleri okumak ayrı ve üst düzeyde bir bilgi, kültür ve uzmanlık işi idi; bu uzmanlık ise universiter bir eğitimle elde edilebilirdi. Sadece eski yazıyı ve Osmanlıca'yı bilmekle başarılamazdı bu iş. Ben ise bu uzmanlık eğitiminden geçmemiştim. tyi ki .\hmet Rasim'in, sözünu ettiğim kitabındaki belgeler elyazısı ile değil, matbaa harfleriyle basılmıştı. Böyle iken bile, yukarıda anlattığım nedenlerle, yine de bin güçlukle çıkabildim işin içinden. Çeviriyi bitirdikten sonra düşündüm: Ya bu kitap, Devlet Arşivi'ndeki belgelerden çoğunda olduğu gibi, okunması çok çetin el yazılarından biriyle yayımlanmış olsaydı, durumum ne olurdu? • * • Bazı kişiler liselerde bir yıl Arap harflerini öğrenmekle Devlet Arşivleri'ndeki eski belgelerin okunabileceğini sanmışlar! Gerçekten buna inanıyorlarsa ve laik eğitimde olduğu gibi yazı devriminde de gedik açmak gibi bir art niyetleri yoksa, bilisizliğin bu aşamasındaki kişilerin devletin yetkili yüksek makamlarına kadar çıkmaları ülkemiz bakımından gerçekten çok üzuntü vericidir. Bu durum bana, (günümüz Turkçesine guçlükle çevirdiğimi, yukarıda, nedenleriyle anlattığım) Ahmet Rasim'in kitabında yer alan Osmanlı devlet ve hukumet adamlanndan çoğunun kofluk ve bilisizliğini anımsattı ve "Osmanlı Imparatorluğu boşuna batmadı!" dedim kendi kendime. Osmanlı tmparatorluğu Boşuna Batmadı!.. HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bu yılm kış aylarında ünlü tarihçi Ahmet Ratinlerde zaraan zaman öyle Arapça sözcükler yer sim'in 1924'te yayımlamış olduğu çok değerli taalıyordu ki, bunları kiiçük çaptaki Osmanlıca sözrihsel bir monografiyi bugunku Turkçeye çevircükler şöyle dursun, Şemseddin Sami'nin "Kamusı mekle uğraştım. O tarihte henıiz yeni Türk abeceTürkî "sinde bile bulma olanağı yoktu. si kabul edilmemiş olduğundan (Biliyorsunuz, Ikinci güçlük, Osmanlıca'nın Arap harfleriyle Harf Devrimi 1928'de gerçekleşti), kitap, doğal olayazılışından doğuyordu. Bu yazıhşta "unlü'" harfler rak Arap harfleriyle basılmıştı. Böyle olduğu hal ' pek az olduğundan sözcükler bir kalıp, bir resım de Ahmet Rasim'in kitabına hicri 1342'nin yaru sıra gibi belleğe nakşedilir ve öyle okunurdu. Aynı miladi 1924 tarihini de koyması dikkate değer. (Misözcükeğer Kuran'da yapıldığı gibi, unlu yerini tuladi takvim uygulaması 1 Ocak 1926'da başladı). tan " u s t ü n " , "esre" vb. gibi işaretlerle Bu, Ahmet Rasim'in ileriyi goren, geleceğe dönük harekelenmemişse tiirlü biçimlerde okunabilirdi. bir kafa yapısma sahip olduğunu gösterir. Nitekim Örneğin: "msr" harflerinin karşılığı olan uç eski Osmanlı Imparatorluğu'nun son 100 yıllık döneharfle yazılan bir sözcuğun şu biçimlerde okunmindeki batış sürecıni evre evre sergileyen bu kiması olanağı vardı: "masara, mısara, mısır, mutabın metninde de bu ilericiliğin izleri görülüyor. sır, mısra, mesar vb!' Bunlardan kimisi anlamlı, kimisi anlamsız sozcuklerdir. Ben, okunabilme biŞunu hemen vurgulamakyım ki, Osmanlıcadan çimlerini sergilemek için böyle arka arkaya dizdim. çevirmek için bu kitaba harcadığım emekle aynı Osmanlıca bilen kişi bu sözcüğü gorunce, yerine büyüklükte birkaç Fransızca veya Almanca kitagöre, ya "musır" ya da "mısır" diye okur. Birinbı Turkçeye çevirebilirdim. cisi, "üsteleyen, düşüncesinde direnen, ısrar eden" Niçin derseniz, açıklaması kolay: .Ahmet Rasim1 anlamına; ikincisi de, ya bildiğimiz Afrika ülkesi, in dili, yer yer, tarihçi ve hukukçu Cevdet Paşa'veya kaynamışını, kebabını, ekmeğini severek yenın Osmanlıcasından daha ağdalı. Hele kitapta yer diğimiz, koçanlı, sarı taneli tahıl anlamına gelir. alan Padişah Üçüncu Selim, Ikinri Mahmut ve AbHiç unutmam on bir yaşımda iken "kıraet" (okudülmecit dönemlerine ait belgeler, konuşmalar ve ma) dersimizde Süleyman Nazif in "Batarya ile metinlerin Osmanlıcasını bugunku dile çevirmek, Ateş" adlı kitabını sınıfta yüksek sesle okurken, anlatılamayacak kadar çetin bir uğraş. Sayın Mebu sözcuğü "musır" okuyacak yerde "mısır" diye lih Cevdet Anday'ın bir yazısında belirttiği gibi, okuduğumda, Türkçe öğretmenimiz Lütfi Bey az o dönemlerde bizde Türkçe sözdizimi ve tumce ayçok çahşkan bir öğrenci olduğum için beni sevdirımı bakımından duzyazı denebilecek metinler ği halde birdenbire "Mısır değil, arpa..., otur yoktu. Hele resmi yazışma ve belgelerin metinleyerine" diyerek bana o günkü derste guzel bir sıri, "olmağın, bulmağın" gibi bağlantılarla sayfafır verdi idi. Oysa biliyordum, dersin heyecanı ve larca süruyordu; tümce aynmı ve noktalama biacele ile yanlış okudum, cezamı da gordüm. linmiyordu. Boyle metinleri gunumuzün diline çevirmek için once onlan, anlamını yitirmeden, ay"Tahrir" (yazı, kompozisyon) dersinde de: "Yazrı ayrı tümcelere bölmek gerekıyordu. Üstelik medıgınız bir yazı, eger iizerinden en az 24 saat ge çip tarafınızdan tekrar okunmamışsa, sizin otmaz" kuralını da bu rahmetli ve erdemli öğretmenimizden öğrenmiş ve bütün ömrümce uygulamışımdır. • * * O çocukluk yıllannda "Arapça değil mi, uydur uydur soyle" tekerlemesini, Arapça derslerimizden önce sık sık yinelerdik. "Minna setere mottasırun felegannehu" uydurmasının da ne demek olduğunu, işin aslını bilmeyen öğrencilere sorduğumuzda, onlar bu tekerlemeyi Arapça sanırlar, anlamını bulmağa çalışırlardı. Gülerdik. Çünkü, Arap harfleriyle "Manastır Mutasarnflığına" sözcukleri bizim istediğimiz gibi harekelenince, sanki Arapçaymış gibi, yukarıki uydurma biçimde okunabilirdi. "Arapça değil mi, uydur uydur söyle" demekte kendimizi haklı görürduk. Eski harflerle Türkçe, dahası, Osmanlıca yazmanın yetersizliğini gostermek için bir örnek daha vereyim: Yazının başında sözünu ettiğim kitabın bir yerinde Ahmet Rasim baa tarihçilerden ve özellikle Lütfi ve Cevdet Tarihleri'nden alıntılar yaptıktan sonra bir yerde "Miiverrih Fazıl der ki" diye başlayan bir fıkra daha veriyordu. "Fazıl" adında bir tarihçi tanımıyordum, yine de duşündüm, ansiklopedileri karıştırdım, bu adı onlarda da bulamadım. Arap yazısında büyük harf küçük harf aynmı olmadığından "fazıl" sözcuğü özel ad olabileceği gibi, bir nitem de olabilirdi. O zaman bu sözcukleri "müverrihi fazıl" biçiminde de okumak olanaklıydı; böyle olunca bu Osmanlıca tamlama, "erdemli tarihçi" anlamına gelirdi. Ahmet Rasim'in, alıntı yaptığı tarihçilerin adlarını alt alta sıraladığı sayfayı tekrar tekrar okuyunca, sozcüklerin bu anlamda kullanıldığı ve en son adı geçen Cevdet Paşa'nın ismini yinelememek için, ondan "erdemli tarihçi" diye söz ettiği sonucuna vardım.. "Müverrihi fazıl" sözcüklerini satır başına koyması ve Cevdet Tarihi'nden yaptığı alıntılardan sonra araya başka bir cümle girdiği halde, Ahmet Cevdet Paşa ile bağlantıyı gösterecek herhangi bir ışarette bulunmaması "Fazıl" adında bir tarihçi aramak için bana saatler kaybettirmişti. PENCERE Karaduman... 4 EKİM 1987 EVET/HAYIR AKBAL OKURLARDAN Maaş almak azap olmasın Bizler, her ayın IS'inde maaş alan işçi emeklileriyiz. Eskiden yalnız Ziraat Bankası 'ndan ödenen ayhklar, yerinde bir kararla, 2 yıldan bu yana diğer devlet bankalanndan da ödeniyor. Fakat emekli sayısımn her geçen gün artması bazı banka şubelerinde yine birikimlere neden oldu. Sabah karanlığında banka önüne giden biz emekçiler, kışın soğuğunda, yazın sıcağında saatlerce maaş kuyruğunda bekliyoruz. Ömrünu yıllarca ağır işlerde tüketip, son yıllannı yaşayan işçi emeklilerinin her ay tekrarlanan bu çilesi bitsin. Yetkililerden gerekenin yapılmasını rica ediyoruz. ATAKAN Ü.\ÇU IŞÇl EMEKLİSt RESSAM duraklarda perişan ediyor. Bir yetkili, Beşiktaş'taki herhangi bir duraktan Kadıköy'e gitmek için otobüs beklesin, bu duzensizliği görecektir. Aynı durum Kadıköy'den Beşiktaş'a dönüşte de yineleniyor. Buna şu örneği verebilirim. 28 Eylül Pazartesi günü saat 13.05 sıralannda Barbaros otobüs durağına geldim. Burada Kadıköy arabasına binmek için tam 50 dakika bekledim. Tabii benimle beraber bekleyen diğer yolcular da bu duruma kızdılar. Bu süre içinde Beşiktaş'tan üç tane 111, üç tane 112, üç tane 114, iki tane Kartal ekspres, iki tane de Beykoz arabası geçti. Buna benzer durumu Beşiktaş 'a dönüşte de yaşamak mümkün. Şöyle ki; Beşiktaş arabasını beklerken 5 dakikada bir KadıköyTopkapı geçiyor. Kadıköy Topkapılara halk oıobüslerini de ekleyin, bu süre üç dakikada bire düşüyor. Oysa Beşiktaş'a gitmek için en azından diyorum 20 dakika beklemek zorundasınız. Yetkililer kalkış saatlerini incelerlerse aksakhğın nereden kaynaklandığı anlaşılacaktır. BÜLEJ\T GÜL Aday Listelerini Okurken Aday listelerine dikkatlice baktmız mı? Yalnız sağcı partilerinkine değil, solcu diye ortaya çıkanlara, demokratik sol ya da sosyal demokrat yaftalıtara... Birinde bile gerçek anlamda tek yazar, düşünür var mı, yerel muhabirlerin dışında alanında ün yapmış bir tek gazeteci ismail Cem dışında var mı? Kadın adayların sayısı da iki elin parmağını zor aşıyor. Üstelik bu listeleri merkez yönetimler, liderler yaptı. Sosyal demokrat partiler, hiç değilse onlar, Meclise birkaç düşünür, yazar, bilim adamı sokabilirlerdi. Yerel örgütler böylelerini ön yerlere getirrnezler bahanesi de yoktu ki! Listeleri birkaç kişi, daha doğrusu parti liderleri düzenledi. Beklenmedik bir fırsattı bu! Kasım 1987'de oluşacak Mecliste sesleri duyulur, düşüncelerı dinlenir sekiz on gerçek aydın yer alabilse, partiler ne yitirirlerdi? Düşünen insanlara, yazanlara, yaratanlara, gerçek emekçilere, demokrasi ve insan hakları, özgürlükleri için yıllardır savaşım verenlere bunca karşıtlık, daha doğrusu düşmanlık neden? 12 Eylül sonrasında nice haksızlık yapıldı. DİSK, Barış davalan, daha pek çok dava... Sayısız aydın, dürust insan, inançlı devrimci, yıllarca act çekti, tutuklu kaldı. Beklenirdi ki sosyal demokrat bir parti seçim zamanı geldiğinde bu haksızlıkları düzeltsin. DİSK ve Barış davaları henüz kesin sonuca bağlanmadığı için bu konularda düşünce belirtmek istemiyorum. Ama kamuoyunun gözünde bu davalarda sanık olanların çoğu aklanmıştır. SHP'nin ya da kendisini ortanın solunda sayan bir DSP'nin bu insanlardan yana olduğunu belirtmesi gerekmez miydi? Oysa kesin listeler açıklandığında, hayal kırıklığına uğradık. DİSK davası sanıklarından iki kişi o da son kurultayda parti meclisine seçildikleri için listelerin ön yerlerine alındılar. Ama hepsi bu!.. SHP, 12 Eylül sonrasının haksızlıklarını benimsemediğini gostermek için, Barış ve DİSK davaları sanıklarından birkaçını daha listesine alabilirdi, almalıydı. Demokrasi ve barış savaşı veren kişilerin SHP tarafından degerlendirilmesi beklenirdi. Oysa ne gördük; SHP'nin hemen bütün yöneticileri listelerde seçilme olanağı en yüksek yerleri aldılar, bu ülkenin yazarları, sanatçıları, emekçileri, acılar çekmiş aydınları, başarılı kadınları, erkekleri vatmış, onlara da listelerde ön yerleri vermek gerekirmiş gibi bir düşüncelerı olmadı! SHP'den kaç kişi milletvekili seçilecek? Dilegimiz bu sayının bir hayli yüksek olmasıdır. Ama liste başlarında yer alanları görünce, önümüzdeki parlamentoda SHP'nin 83'teki kadrosundan daha zengin, daha üstün, daha etkili bir kadroyta temsil edilemeyeceğinden kuşku duyuyoruz. SHP Genel Başkanının ve genel merkez yönetiminin eline geçen büyük fırsat, birtakım tutkular, baskılar yüzünden ziyan edilmişe benzer. Nasıl ki 83 seçimiyle Meclise gelen milletvekilleri sol anlayışı, devrimciliği, gerçek Atatürkçülüğü gereği gibi temsil edemedilerse, 87 Meclisine gelebilen kişilerin de bu temsil yetkinliğinde başarılı olup olamayacaklan belli değildir. Parti yöneticilerinin, il ve ilçe başkanlarının, eski ve yeni milletvekitlerinin seçilme şansı yüksek yerlere girebilmesi için gösterdikleri biraz da çirkin çaba sosyal demokrasi anlayışının yeterince benimsenmediğini göstermişti. Bunca suç elbette ki iktidar partisinin... Ama o bunu bilerek yaptı, önseçim olanağını ortadan kaldınnca muhalefet partilerinin ister istemez belirli kişiler arasındaki çekişmelere sahne olacağını, sonunda da halkımızın özlemlerine yakışır bir kadronun orteya çıkamayacağını biliyorlardı. SHP'nin aday olarak ileri sürdüğü 450 kişi arasında Atatürk devrimciliğine, sosyal demokrat anlayışa gerçekten bağlı, inançlı, güvenli kaç kişi gösterebilirsiniz? 450 adayı sosyal demokrasi açısından sıkı bir sınavdan geçirsek, "sosyal demokratlıktan ne anlıyorsunuz?" diye sorsak acaba kaçı bu sorulara doğru yanıt verebilir? öteki partilerin adayları da geçen yıllardaki seçimlerde ortaya çıkartılanlardan farklı insanlar değil. Doğrusu ya, 1 Kasım 1987 seçimine, sağdan, soldan, ortadan ileri sürülen adaylar arasmda gerçekten haikımızın umutlannı, özlemlerini benimseyen kişiler pek az... Eski kısır döngülü seçimlere bir yenisi daha eklenecek demektir. Bunda Başbakan özal'ın büyük payı var. Böyle olmasını o istedi, bu acil seçim kararını vererek, muhalefet partilerini doğrusu çıkmazlara soktu. Bir ay sonra pariamento yeni bir çehreyte karşımıza çıkacak! Yeni bir çehre mi? Hiç sanmam. Yıllardır milletvekilliği özlemini çeken ya da bir an önce bir yerlere ulaşmak hırsını duyan kişilerden oluşan birtoplulukla karşı karşıya kalacağız. 1965'te on beş inançlı TİP'Iİ toplumda yeni umut ışıkları yakmıştı. SHP'nin ya da DSP'nin bu yeni Meclis'e kaç kişiyle gelecegini bilmek zor, ama bu listelerde önerilen kadrolarla Meclise gelindiğinde, başanlı bir muhalefet ya da bir iktidar oluşturmak çok daha zor!.. Otobüsler zamanında kalkmıyor Beşiktaş'tan Kadıköy'e, Kadıköy'den Beşiktaş'a otobüsle gelmek sonın oldu. Özellikle otobuslerin zamanında gelmemesi bizleri Kimı baba çocuğuna özlemlerinjn adını verir; ortaya çelişkili bir durum çıkar. Adın ne oğlum? Deniz... Hımmm... James Bond, CIA, MOSSAD, Ajan X9 kafasıyla donanmış mantığın trafiğinde tilkiler dolaşmaya başlar. Oğlanın babası anarşist mi ne? Çocuğuna ad verirken Deniz Gezmiş'ten esinlenmiş... Ya senin adın kızım? Hürriyet... Ne? Hürriyet... 1908 Hürriyet İnkılabı seksen yıl geride kalmadı mı? Çoğu kişi bu uğurda Niyazi olmadı mı? Çocuğum senin adın? Ozgür... Seninki? Devrim... Devrimler bir yana, demokrasi bile şınanaya dönüştüğüne ve özgürlük işkencehanelerde prangaya vurulduğuna göre, bu talihsiz adlar ana baba özlemlerinin nüfus kütüğüne geçirilmesinden ötede ne anlam taşırlar? • Holding babası oğlunu çağırıyor: Erdem!... Delıkanlı: Buyur baba... Kızına sesleniyor: Fazilet!... Efendim babacığım. Hayali ihracattan hileli iflasa, devleti kazıklamaktan halkı soymaya kadar her namussuzluğu yaparak, kaç masumun ocağına incir ağacı diktiğinin muhasebesinde vicdansızlığın bilançosunu çıkaran holding babası da çocuklarına Erdem ile Fazilet adlarını vererek kendinde olmayanı ailenin nüfus kütüğüne yazdırmış. * Necmettin ne demek? "Necm" yıldız anlamına geliyor; Necmettin "dinin yıldızı" demektir. 12 Eylül yıldızlarından Necmettin Karaduman politika göğünde bir gerici askeri darbenin seherinde parlayınca, laik Cumhuriyetin Büyük Millet Meclisi'nin bahçesine cami oturtmak için çalışmaya başladı mı? Şimdi de üstüne yemin ettiği anayasanın apaçık maddesini çiğneyerek parlamentoyu toplantıya çağırmadı. Oy Necmettin Necmettin, Sen bu işi ne ettin? 12 Eylül askeri darbesi, parlamentoyu dağıtmış, eski politikacılara siyaseti yasaklamış, Türkçede erdemli, Osmanlıcada faziletli denen nitelikte bir Meclis kurmak amacıyla ortalığı birbirine katmıştı. Beş adet general bu nedenle 1983'te "buna değ(Arkası 13. Sayfada) tSTANBÜL 5 etiket gönderen herkese herkese herkese yüzbinlerce hediyeler hediyeler hediyeler... Pınar'lar sofraya... Etiketler Pınar'a... ArmaŞanlar mutfağa... III 55.555 Kişiye YEMEK REHBERİ Yıl boyu kullanılacak dengeli beslenme rehberi. İNDİRİM KUPONU Bütün Pınar Et ürünlerinde geçerli 1000.TL. indirim. S.555 Kişiye MUTFAK ÖNLÜĞÜ Kullanışh ve zarif. AVRUPA MUTFAK BIÇAĞI Uzun ömürlü. İster ekmek kesin, ister et. ÖZEL TAVA Artık başka tava kullanmayacaksınız. AVRUPA SET ÜSTÜ FIRIN Çabuk ve lezzetli yemekler için. FRANSIZ KULTUR MERKEZİ'NDE FRANSIZCA KURSLARI Birinci Dönem Kayıtları: 510 Ekim arası Her gün saat 9.0019.00 arası (Cumartesi gunü saat 13.00'e kadar) FRANSA BAŞKONSOLOSLUĞU Jstiklal Cad. 8 Taksira Tel: 144 44 95 149 48 95 Işyeri kimliğimi ve nüfus ciızdanımı kajbettim geçersizdir. NUH TLRK 1727 yaşlarında bayanlar îngiltere'de çocuğa bak karşılığında tngilizce öğren. 158 53 42 Sucuk, salam, sosis... Dilediğiniz Pınar Şarküteri ürünlerinden 5 tanesinin poşetini ön yüzünden kesin. Etiket baskılı bu poşetleri bir zarfa koyun, isminizi ve açık adresinizi de yazarak en geç 15 Kasım 1987 tarihine kadar "PINAR ET P.K. 479 İZMİR" adresine postalayın. 365 günlük Yemek Rehberi'nizi hemen alacak. ayrıca zengin armağan çekilişine de katılacaksınız. ET ÜRÜNLERİ PINARMARKETLERDE, BAKKALLARDA SÜPERMARKETLERDE, ŞARKÜTERİLERDE.. Pınar Et, bir Yaşar Holding iştirâkidir. Çekiliş 1 Aralık 1987 günü İzmir 7. Noteri huiurunda yapılacak ve kazananlara armağanlan derhal postalanacaktır. PtfMRCT "sağlık, güven, lezzet"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle