Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bu yazıda söyleyişte özen gösterilmesi gereken kimi ünluleri özetlemeden önce şu açıklamayı yapmayı uygun buldum. Türkçede 8 kısa ünlü bulunur: a. e. ı. L o. ö. u. ü. Eski Türkçe ve Anadolu ağızlarında e ile i arasında, kapalı e fonemi ile 9. bir unlünün bulunduğu bilinmektedir. Uzun ünlü bulunan sözcükler, Arapça, Farsça ya da başka dillerden Türkçeye ödünç alınmış olanlardır. Arapça ve Farsçada ünlüler uzun ve kısa diye ayrılırlar. Arap abece'sinde uzun ünlüler "alif: â, a", "vav: u", "ya: î " adları verilen harflerfc gösterilir. Kullanışa göre bunlar ünsüz de olabilir. Kısa ünlüler "fetha: a, e, (harfin üstüne eğri küçük bir çizgi)", "kesre: ı, i (harfin altına özdeş bir çizgi)", "zamme: o, ö, u, ü (harfin üstüne küçuk bir virgul benzeri)" gibi imler konularak belirtilir. Arapçaya özgü bir yazım biçimi olan bu imlere "hareke" denir. Arap abeceli eski yazıda bunlara "ustün", "esre", "ötre" adı verilirdi. Türkçedeki ı, ö, ü seslerinin karşıhğı Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerde bulunmamasına karşın, bu kısa ünlüler Türkçenin sesçil (fonetik) düzenine göre değerlendirilir. Eski Anadolu Türkçesinin ilk evresinde (XIII. yüzyıl) Sultan Veled, Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza ve Yunus Emre'nin yapıtlarındaki Türkçe sözcüklerin Arap harfleri ile yazılışında ünlüler hem hareke hem de harf; kimi kez yalnız hareke ya da yalnız harf belirtilerek yazılmıştır. Harekelemenin sınırlı, Arapça sözcüklerin seyrek, ancak dinsel terimlerde kullanıldığı bu elyazmalar, Anado'u'da XIII. yüzyıl yalın ve an Türkçesinin en guzel ve en özlü öncüleridir. Bundan sonraki yüzyıllarda Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde başlatılan dil devrimine değgin bu onurlu yolda başka yürüyenler de olmuştur. Bu konu başka bir yazıda değerlendirilebilir. Önce â'lılar: a) Başta, ilk hecede: âfet, âdil, âlet. b) İlk hecede: dâhil, fâil, sâhib. c) İkinci hecede: işâret, tecâvuz, adâlet. d) Son hecede: dünyâ, dehâ, ma'nâ. u'lular: a) Orta hecede: duhuliyye, rutubet, cumhuriyyet. î'liler: a) Başta, ilk hecede: îcâr, îmâr,îcât b) İkinci hecede: tedbîr, tevsîk, tedkîk. c) Sonda: mülkî, askerî, beşerf. Sayıları çoğaltılabilecek bu örnekler konuşmaaların bildirilerinden ya da konuşmalarından özellikle saptanmıştır. Üıtîversitelerînıîzde "Diksiyon" Dersi Anadilimizin söyleyiş bozukluğu güncel bir konudur. Türkçenin seslerini, vurgularını, boğumlanmalarını açık ve seçik belirtmeden konuşanlar bugün oldukça çoktur. Başta TRT'de konuşmak için ekrana gelenler, kimi spikerler ve öğretim üyeleri ile yardımalarımn, çeşitli neden ve zamanlarda toplantı salonlarında ya da alanlarda bildiriler veren, şiirler r okuyan kişilerin Türkçe'deki kimi sözcükleri yanlış söylediklerine çokça ,'Ptanık olunmaktadır. AnadUini yanlış konuşan kişiler, yüksekokul bitirmiş, özellikle Türk dili ve edebiyatı bölümlerinde okumuş iseler, bu durum hoşgörü ile karşılanamaz. PENCERE 22 EKİM 1987 Kara Pazartesi'den Arta Kalan Soru... İnsan eski çağlarda akıldan yoksundu. Evrende her şey gibi akıl da evrimle oluşmuştur. Çevresinde olan bitenler, başlangıçta insana karmakanştk gelirdi. Gök gürlemesinden fırtınaya, şimşek çakmasından sel baskınına değin her doğa olayı karşısında tir tir titreyen insan için evren bir "kaos"tu. Bu keşmekeşin bir düzene oturtulması çabası, eski Yunan mitologyasını yaratmıştır. Ne kadar bilim dışı da olsa, mitoloji evrene bir düzen içinde bakmak çabasının ürünüdür. Zamanla insan aklı özgürleşti ve yetkinleştı, bilim düşüncesine erişti. Artık doğadaki olayların nedenleri bilimle açıklanıyordu. Fizik, kimya, biyoloji, vb. evrende olan bitenler arasındaki nedenselliği ınsanın kavramasında birer araçtı. Çağımızda bilim yöntemleriyle doğayı yalnız anlamakla kalmıyor insan; doğayı değıştırmek yolunda büyük adımlar atıyor. Çok uzağa gitmeye ne gerek var, ülkemizdeki GAP, insanoğlunun doğayı nasıl değiştirdiğine ilişkin en çarpıcı örnektir. Akarsulan barajlarda toplamak, hem elektrik üretmek, hem toprağı sulamak, sonuçta yörenin iklimini değiştirmek demektir. GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) yurdumuza sahip çıkmanın somut bir girişimidir ki bilime inanmış mühendislerin çabalarıyla gerçekleştiriliyor. • Ne var ki kapitalist toplum düzeni içinde yaşayan insan, doğayı düzenlemek için projeleri benimser de doğanın içinde yaşayan insan toplumunda planlamaya karşıdır. Ama hangı planlamaya? Gerçekte proje (tasarım) da özünde bir plandır. Kapitalist toplumda başka tür planlamalar da benimsenir. Sözgelimi nüfus ya da kent planlamasına karşı çıkılmaz; ama ekonomik planlama sözünden sermaye düzenlerinde ürkülür. Çünkü ekonomik planlama, liberal ya da serbest piyasa denen cangılı büyük ölçüde daha ınsanca bir düzene dönüştürecek, sömürüyü azaltacaktır. Ne var ki dünya çapında sömürüyü işletmek isteyen kapitalist ve emperyalist odaklar, liberalizmı az gelişmiş ülkelere resmi ekonomı rejimi olarak benimsetmek siyasetini güderler. Başarırlar da... Nıtekım bugün Türkiye'de geçerli olan egemen ideoloji ekonomide lıberalızmdir. Gerçi bu liberalizm sözde kalıyor; ama ülkeyi yerlı büyük holdinglere ve yabancı tekellere sunulan iştah açıcı bir sofraya da dönüştürüyor Savunulan görüşe bakılırsa, bu acımasız cangıldaki rekabet kavgasının sonucunda ortaya çağdaş bir Türkiye çıkacaktır. • Serbest piyasa bir bilinmeyenler yumağıdır. Dünya bilimsel ve teknolojik devrim sürecini yaşıyor; bilgisayarlar hayatın her kesimine girmiştir, enformatik olanakların yoğunlmaşması bilgi toplumu denen modeli oluşturma yolunda yurümeyi hızlandırıyor. Böyle bir dünyada ekonomik hayatı, ancak cangıllara benzeyen serbest pıyasaya bağlamak ne anlam taşıyor? Planlı ekonomiden neden kaçılıyor? Neden insanlar borsaların belirsız çalkantılaı.na varlıklarını bağlasınlar? Neden bir anda her şeylerini yitirip, bir anda Karun kadar zenginleşebilsinler? İlkel insan gibi bütün yaşamlarında piyasanın gök gürültülerı ve şimşeklerinden niçin ürksünler? Uygarlık bu mu? \ Pazartesi günü New York Borsası'nda bir deprem yaşandı. Kapitalizmin yüreğindeki koroner damarlarından birisi tıkandı; nekroz bölgesi büyümeye başladı; ölümcül sürece ha girildi ha giriliyorken bir şokla tehlike atlatıldı. Hasta şimdi yoğun bakım bölümündedir. Eğer 1929 buhranı gibi bir olay yaşansaydı, yıkılacak ocakların sayısını kimse bilemezdi. • Peki, birkaç gün önce Amerika'nın ekonomik merkezinde yaşanan depremin anlamı nedir? Marksizmin getirdiği yanıt dışında bir açıklama yapılacak mıdır? Yoksa bilgisayar devrimine karşın kapitalizm bugün de ilkel kurallara mı bağlıdır? Oneriler ve sonuç Yükseköğretim Kurulu tarafından usçu bir yolla eğitim fakültelerinin "Türk dili ve edebiyatı eğitimi" bolümlerinin ders izlencesi çerçevesi kapsamına alınan "diksiyon" dersinin, bu yıldan başlayarak önümuzdeki eğitimöğretim yıllannda başanlı sonuçlara varabilmek önerileri özetle şöyle sıralanabilir: 1) Dersi okutacak kimse, Türkçenin güzelliğine, varsıllığına ve bu dersin önemine önce kendisi inanmalı. 2) Hepsinin Türkçe karşıhğı bulunan yabancı kökenli sözcüklerin olabildiğince az kullanımlan sağlanmalı. 3) Yapılan yanlışlar, öğrencileri incitmeden kendi çabalan ile düzeltilmeli ve böylece ağız özelliğinin üzülecek bir yanımn bulunmadığı anlatılmah. 4) En önemlisi, ülkemizde Türkçeyi doğru ve güzel konuşan bilim ve düşünce adamları, yazarlar, şairler, gazeteciler, öğretmenler, tiyatro sanatçılan, başka iş ya dq düşünce alanlannda uğraş veren aydınlar bulunmaktadır. Türk koşuk ve yazınının çeşitli dönemlerinden seçilecek örnek parçalar, bu aydınlara okutularak ses alma makinesine geçirilebilir. Bu bandlar üniversitelerimizin çoğunda bulunan dil Iaboratuvarlannda tıpkı bir yabancı dil öğretir gibi öğrencilere, özellikle bölge ağızını henüz düzeltememiş öğretim üye ve yardımcılarına dinletilerek amaca ulaşılabilir: Böylece kulaklanmızı tırmalayan afet (âfet), sadık (sâdık), dünya (dünyâ) gibi bozuk söyleyişler düzeltilmiş ve "diksiyon" dersinin en önemli bölümü, "söyleyiş sorunu" çözümlenmiş olabilir. Başlı başına değişik konu olduğu ve daha geniş yer alacağı için Türkçedeki ünsüzlerin sesçil değişim özelliklerini bu yazının dışında tuttum. Anadiline saygı ve sevgi her Türk'ün gönülden bağlı olması gereken kutsal bir tutku ve duygudur. Ölümsüz Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlerden inanç ve güvenç ile beklediği bu idi. Bellediğimiz bu doğru yolda hiç yorulmadan ve sapmadan yürümekteyiz. Prof. Dr. HALİDE DOLU Bugün uygulanmakta bulunan 2547 sayıh Yükseköğretim Kanunu'nun 6 Kasım 1981 günu yurürlüğe girmesinden sonra, önceleri Milli Eğitim Bakanhğı'na bağlı yüksek öğretmen okullan yapı de" ğişikliği ile eğitim fakültelerine donüşturülmüş ve rektörlüklere bağlanmıştır. Orta öğretime öğretmen yetiştirmek için kurulan 4 yıllık (8 yan yıllık) eğitimoğretim veren eği, tim fakültelerinin "Türk dili ve edebiyatı eğitimi" bölümlerinde, lisans izlencelerinin yalnız 2. sınıf. lannda (3 ve 4. yan yıllarında) haftada 2 saat "diksiyon" adı altında bir ders okutulmaktadır. Bu dersin amacı, ortaöğretimde "Türk dili ve edebiyatı" okutmak üzere yetişecek öğretmen adaylanna anadillerinin kendine ozgü güzellığini ve varsıllığını göstermek; yazma, konuşma ve söyleme yeteneğini vermek; geldikleri bölgelere göre taşıdıkları ağız özelliklerini "ömek Turkçe"ye göre (îstanbul ağa ömek alınabilir) gidermek gibi ekh ~ siklikleri düzeltilerek kendilerine doğru yazma, konuşma ve söyleme becerisi kazandırmak olmalıdır. Belirttiğim bu taslak, henüz kendi ağız özelliğini tam düzeltememiş bir kimse tarafından okutulacak olursa, öğretmen adaylan yukarıda değindiğim amaca varamadan fakültelerini bitirecek, hepsi biribirinden güzel Türk dil ve yazın ürünlerini, coşku ve duygudan uzak olarak orta öğretimdeki öğrencilere okuyacak, onlar da anadillerini duzeltmeden yükseköğretime gelecek ve orada yanlış söyleyişlerini sürdürecek, böylece söyleyiş yanlışlığı dilden dile ve kuşaktan kuşağa aktarılacaktır. Anadilimizin söyleyiş bozukluğu"güncel bir konudur. Türkçenin seslerini, vurgulannı, boğumlanmalannı açık ve seçik belirtmeden konuşanlar bugün oldukça çoktur. Başta TRT'de konuşmak için ekrana gelenler, kimi spikerler ve öğretim üyeleri ile yardımcılannın, çeşitli neden ve zamanlarda toplantı salonlarında ya da alanlarda bildiriler veren, şiirler okuyan kişilerin Türkçe'deki kimi sözcttkleri yanlış söylediklerine çokça tanık olunmaktadır. Anadilini yanlış konuşan kişiler, yüksekokul bitirmiş, özellikle Türk dili ve edebiyatı bölümlerinde okumuş iseler, bu durum hoşgörü ile karşılanamaz. "Diksiyon" sözcüğtinün anlamı Yükseköğretim Kumlu'nca uygun görülerek kullanılmakta olan "diksiyon" sozcüğü, Fransızcada "diction" karşıhğı bulunup: 1) Sözleri seçip sıralayış, 2) Okuma ya da anlatım biçimi anlamındadır. Ingilizcede "diction": "Sözcükleri özel kullanma ve anlatım biçimi; konuşma tutum ve yolu" diye tanımlanır. Türk Dil Kurumu'nun son yayımladığı iki ciltlik Tiırkçe Södük "diksiyon" sözcüğü için şu açıklamayı veTmiştir: "a. Fr. 1) Seslerin, sözcüklerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarının hakkını vererek söyleme biçimi. 2) Konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması. 3) tiy. Duru, açık, vurgulama ve çıkaklara tam uyarak konuşma;' Türkçe "sözcük" karşıhğı Arapça "lafz"dan türetilmiş "telaffuz" Osmanhca'da: "söyleyiş, söyleniş" anlamındadır. Neden söyleyiş yanlışlığı Türkçeye geçmiş yabancı kökenli, özellikle Arapça sözcükJerde uzun harf ile yazılanların, sesçil bir kural olarak söylenişleri de uzun olmahdır. Burada değinmek istediğim söyleyiş yanhşları, bu uzun ünlülerin kısa okunmasından doğmaktadır. Üstelik kimi sözcüklerde anlam aynlığı yapmaktadır. örneğin: âlem: "dünya, cihan, evren"; alem: "bayrak, sancak!' fâsih: "fesheden, çürüten, bozan"; fasîh: "güzel, düzgün ve açık konuşma"; âdem: "ilk peygamber, dünyada ilk yaratılan erkek"; adem: yokluk, bulunmama". dâhil: "iç, içeri, içeride":, dahîl: "yabancı, sığıntı, sığınan, sığınmış". Yanlış «ftvlenen Arapça sözcüklerden birkaçr EVET/HAYIR OKTM AKBAL 23.10.1987 günü saat: 1618 arasında verilecek kokteyl ile Cumhuriyet Cad. No: 283 Kat. 2'deki oda lokalimiz hizmete açılacaktır. Birlikte olabilmek umuduyla BARIŞ, BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASt MÜCADELESİNİN YURTSEVER ÖNDERLERÎNDEN "Dünya Başlarına Zindan Olur" İsmet inönü'nün 12 Nisan 1956'da söylediği şu sözler bugün de öneminı koruyor: "Meselemiz rejimin eksikliklerini tamamlamaktır. Rejimin teminat altına alınmasını istiyoruz. Müspet neöceye varacağız. Neticeyi tahakkuktan men etmek için sari edilen gayretler mutlaka kısır kalacaktır. Müspet neticeye olan itimadım zerre kadar sarsılmtş değildir. On bir senelik rejim kolay kolay geri çevrile' mez. Kim çevirmek isterse ve mesela buna sabahleyin karar verirse, akşamında dünya başına zindan olacaktır. Kendisini ve arkadaşlarını ve idare sistemini kâbus içine atacaktır. Ters istikamette demokrasi rejimi aleyhınde gayretler sarfı lüzumsuzdur Ve teşebbüs edenler için son derece zararlıdır." Mustafa Ekmekçi 197986 arasında gazetemizde çıkan "Ankara Mektupları"ndan yaptığı seçmeleri bir kıtapta topladı: "Kılçıklı Balıklar" (Boyut Yayınları). Gündelık basında çıkan yazılar bir çeşit belgedir. Hele görmesini, anlatmasım bilen, içinde yaşadığı dönemin pek çok olayına tanıklık etmiş gazetecilerin günü gününe yazdıkları, aradan zaman geçince kat kat değer kazanır. Bunu her gazeteci, her yazar için söyleyemem. öyleleri var ki gerçekleri bir yana rtip, yalnızca belirli çevrelerin hoşuna gitmek, kendilerine özel çıkar sağlamak için yazarlar. Olayları çarpıtırlar. Bunları kamuoyu kısa zamanda tanır. Dikkat ederseniz bu tür kişiler belirli bir süre sonra basından silinir gider. Ama yerlerini kendilerine benzer başkaları alır. Oysa kamuoyu gözünde "bu adam inandığını yazar" kanısı yaratan kişiler ıse bir basında etkınliklerini sürdürürler. Ekmekçi, kimseye benzemez bir gazete yazarıdır. Habercidir, yorumcudur, gözlemcidir, soyleşıcidır. edebiyatçıdır, eğitimcidir. Şöyle böyle otuz yıldır Ankara'da sıyasal çalkantıların içinde yaşıyor, okuriarım da o bunalımların, arayışların içinde yaşatıyor. Ekmekçi'nin biçemi de kendine özgüdür. Okurun kimi şeyleri kendiliğinden anlamasını ister. Başarır da bunu... Satır aralarında önemli duyurular yapar. Ekmekçi'yi her gün okuyan bir insan, yazılanların ötesindeki, yazılamayan, ama duyurulan gerçekleri anlamasını öğrenir. Yazımın başına aldığım İnönü'nün sözlerini Ekmekçi'nin "Kılçıklı Balıklar" kitabından aldım. CHP Ankara İl Başkanlarından, eski senatör İ.Saffet Omay anlatmış... inönü, ülkemizde çoğulcu demokrasi adı verilen düzenin kurucusudur. Kendiliğinden, daha doğrusu halkın oyuna saygısından iktidardan ayrılmayı bilmiştir. Muhalefet lideri olarak da demokratik kuralların uygulanması, sürdürülmesi için yıllarca çaba harcamıştır. "On bir (Arkast 11. Sayfada) TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ VEFAT ve TEŞEKKÜR Ailemizin değerlı varlıgı, canımız, anamız, BEHİCE BORAN'ı SAYGÎYLA ANIYORUZ Elektrik Müh. Od. Ist. Şb. Gcmi Müh. Odası. Inşaat Müh. Od. tst. Şb. Kimya Müh. Od. tst. Şb. Maden Müh. Od. İst. Temsilciliği, Makine Müh. Od. tst. Şb. Mimarlar Od. İst. Şb. Demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizmin onurlu savaşçısı Emekli öğretmen REMZİYE TEZGİDER'in kaybından duyduğumuz anlatılmaz acımızı, cenazesine ve evimize gelerek, çelenk göndererek, telefon ve telgrafla paylaşan dostlarımıza, öğreımen arkadaşlarına, tum öğrencilerine, komşularımıza, arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunarız. KIZI: Av. NtLGÜN BOYA DAMADI: Av. NAMIK KEMAL BOYA VEFAT Bizleri büyüten fedakâr anneanncmiz, canımız, emekli öğretmen, Remziye Tezgider'i yiîirdik, ağlıyoruz. Bcrrak ND Boya Derya Tan Boya BEHİCE BORAN'ın anısı önünde saygı ile eğiliyoruz. Kapatılan T.İ.P. KADIKÖY ilçesi adına MURAT TUNCAY VE ARKADAŞLARI BAŞSAĞLIĞI değerli üyemiz Işçi sınıfının politik birliğinin yiğit savunucusu MAHMUT ÇAKAR'ı yitirmenin üzüntüsünü paylaşıyoruz. Ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDtSLEftl OOASI YÖNETÎM KURULU BEHİCE BORAN'ın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Birlikte mücadele edeceğiz, Birlikte kazanacağız Onurumuzla taşıyacağız birlik ve mücadele bayrağını, Dünyanın ve Türkiye'nin aydınlık geleceğine doğru tST. PAZARCIESN AFI ADINA İLHANIŞIKTAŞ BORAN ANAMIZ SÜLEYMAN COŞKUN VE ANKARALI ARKADAŞLARI Göğsünüzde ağn ve yanma varsa. kalbinizi kontrol ettirin Türk Kalp Vakfı Tel: 172 61 43/44148 58 66 Özgürlük ve maceranın tadı Marlb 1979 YIU İCRA PL 467 TEDBİR UYARINCA SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIP'R.