16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EKİM 1987 KULTUKYAŞAM «^ \JXYU A u £\.t İ U 1 / J SÎNEMA ATİLLA DORSAY KÎM KtME DUM DUMA BEHÎÇ AK UN İMZfllflMhPttM İKİ KEtf IKİ &İT PORJ 4 yıl sonra 'HakkârT Türkiye'de HahkârVde Bir IHevsim I Yönetmen: Erden Kıral / Eser: Ferit Edgü / Senaryo: Onat Kutlar / Görüntü: Kenan Ormanlar / Müzik: Timur Selçuk / Oyuncular: Genco Erkal, Rana Cabbar, Şerif Sezer, Erkan Yücel, Erol Demiröz, Macit Koper, Berrin Koper (Emek, Gazi, Reks, Atlantik, Sur). "Orda bir köy var uzakta / O köy bizim köyümttzdiir ' Gitmesek de görmesek de / O köy bizim köyümıizdür" diyordu, romantik Cumhuriyet aydını.. Sonra aydınımız köye gitmeye de başladı. Gerçi bu daha çok Bodrum'un Gölköy ve Antalya'nın Kemerköyü turunden köylere yö GENCO ERKAL Dibek seslerinin düzenli temposu eşliğinde, karlarla kaplı dağbaşı köyüne gelen, nelik bir ilgiydi. Peki bir aydın, geride bıraktığı sevgilisi, kitapları, Le Monde gazetesi, anüan ile bağlı olduğu öz çevresini tümüyle büyük kentten bir aydın kendini bir anda köylerin en uzağında, unutmak zorunda kalan öğretmeni Genco Erkal oynuyor. söz gelimi Hakkâri'nin Pufcanis tekilere bunca değışık bır dunya şünuyorum. Geri kalmışlık üzeBergman veya Antonioni'vari bir köyünde bulsa ne olur, ne türden yı anlatmak olanaksızdır, "yüz rine filmlerimize, "köy filmleri1 modern insan iletişimsizliği debir şok yaşanırdı? Aynı ülkenin lerce fotograf çekflse de".... Öğne artık geriye dönülemeyecek ğil. Daha somut, maddi temellebunca farklı 2 ayrı köşesinde, bir mesafe aldınyor bu fılm... Ki re dayanan, dil ve kültür farklıretmenimiz, buraya "kendini yalnız değişik toplumsal / eko bulmaya gelmiştir, oysa başkalaşisel bilinçle toplumsal bilincin lığmdan kaynaklanan bir iletinomik / kültürel yaşam biçimle nnı bulacaktır." Yalnız başkalaböylesine kaynaşabildiği, böyle şimsizlik... Ama öğretmenimiz rinin değil, sanki yuzyüların ayır nnı mı? Gerçeğin, kendi toplumsine çarpıcı, "egzotik" bir çevrebunu da yenmeyi ve çocuklarla, dığı 2 ayn dünyada yaşayan in sal gerçeğinin bambaska, hayal de geçtiği halde folklorizmden sonra onlar aracılığıyla büyüksanlanmız, herhangi bir neden bile edemeyeceği bir yuzünu keşböylesine uzak kalabilmiş bir lerle de iletişim kurmayı başarale bir süre birlikte olma deneyi federken, bu dış yolculuğa koşut film, köy filmi sorunsalına da caktır. Doğuda onca farklı bir mini acaba nasıl aşarlardı? tam bir yanıt getirmiyor mu? yazgıyı yaşayan insanlarımızla olarak kendi iç yolculuğunu da Tüm o vurucu görüntüler, o şok bu iletişimi kurmak için uğraşFerit Edgü'nün bu tür, yaşan tamamlayacak, kendi kişiliğini sahneleri, kabasaba bir öyküye, mıyor muyuz? Bu filmin getirdıde araştıracaktır.. Yoksa onun mış bir deneyimi (27 Mayıs'm en duyguları sömuren bir konuya ği umudun, iyımser bildirinin bu ilginç kararlanndan biri olan, ye gerçek "yeri", biraz da olsa yadeğil, usul usul verilen bir göz açıdan, bırakınız yasaklanmak, rarlı olduğu, bir şeyler verebildideksubaylığı köy öğretmeni olalem filmine, bir bilinçlenme sü sevinçle, onayla karşılanması gerak yapma uygulaması sayesin ği, öğretebildiği bu insanlann yarecine maddi bir çerçeve oluştu rekmiyor mu, resmi ideoloji tanı mıdır? Ders yılmin bittiğini de), çok kişisel biçımde kâğıda ruyorlar çünkü... Dış dünyanın, rafından? döken " O " romanından yola çı haber veren müfettişe, şaşkınlık somut gerceğin çarpıcı görünumiçinde "ama benim gidecek yekan "Hakkâride Bir Mevsim". Ve her önemli sanat yapıtı giişte bu şoku anlatıyor. Dibek ses rim yok ki" demesi, belki de bu leriyle, öğretmenimizin alabildi bi, fılm kendi kültürel referansğine içe dönük, kişisel serüveni, nu anlatmaktadır... lerinin düzenli temposu eşliğinlarıru jaşıyor. Carlo Levi'nin birbirlerine sürekli ve karşılıklı de, karlarla kaplı bu dağbaşı köönemli kitabı ve ondan Frances"Hakkâride BirMevsmTi onyansıyor, yoğun bir alışveriş oluş co Rosi'nin yaptığı "tsa Eboli 1 yüne gelen öğretmen, ariık geri ca he>recan uyandırdığı Berlin turuyorlar.. öğretmen, somut de bıraktığı sevgilisi, kitapları, Le şenliğinde göreli 4 yıl olmuş... de Durdu" t'ilmini, bizim edebigerçekle birlikte kişisel gerçeğiMonde gazetesi, anıları vs. ile Hey gidi gözünu sevdiğim Türk yatımızdan "Yaban", "Çalıkuni de anyor, buluyor. Ve fılmin bağlı olduğu kendi öz çevresini şu", "Bozkırdaki Çekirdek", aysineması!.. Filmlerini tıktığı deiçerdiği o anlatılmaz şiir, o sürek rıca kısa sürede tümüyle unutmak JeanPaul Sartre'ın polarda veya devlet emriyle yali gerilim, bu karşılıklı hesaplaşzorunda kalacaktır. Yaşam bur"Sözciikler" adlı yapıtlarını kan, en buyuk sanatçılarını, en manın boyutlarından ve bunlada öylesine farklıdır ki... Yıün 89 anımsamamak mumkün mü? önemli filmlerini yasaklayan, rın filmik karşılıklarının doğru ayı dış dünyayla ilişkisi kopmuş, "HakkârT'de Kenan Ormanlardünyamn alkışladığı filmleri kenbulunmuş ve kullanılmış olmabu unutulmuş, kaybolmuş köy di ülkesinde, kendi televizyonunın görüntüleri, Timur Selçuk'un sından kaynaklanıyor. "Hakkâ müziğı, başta Genco Erkal, Şede, daracık yollar, engin çayırlar, da oynatmayan Türk sineması... ri'de Bir Mevsim"den sonra Turk ırak ve hep beyaz tepeler, düz tşte "Hakkâri" ancak 4 yıl sonrif Sezer, Rana Cabbar, ne yazık sinemasında artık geri kalmışlık damların üstünde eğlenen ço ra kendi ülkesinde... Kim kazançki artık aramızda olmayan Erüzerine fılm yapmak, elbette olacuklar, küçük pencerelerin ardınkan Yücel, tum oyuncuların kath çıktı bu gecikmeden, kimlerin naksız değil, ama daha zor... da bir görünüp bir yiten kadın kısı unutulur gibi değil. "Hakkâeline ne geçti? Filmi 4 yıl sonra yüzleri, ne olduğu bilinmeyen ri'de Bir Mevsim"in ülkemize ve aynı keyifle izlerken, Türk sineVe iletişimsizliği anlatıyor hastalıklardan ölüp giden çaremasının dönum noktalarından film.. Çağımızın en büyuk so sinemamıza rötarh ve gecikmeli siz bebeler vardır... Büyük kentgelişine "hoşgeldin" diyoruz. biri olduğunu bir kez daha dürunlarından biri olan... Ama Türk sinemasının dönüm noktalarından biri P İ K N I K PIYALE MADRA HIZLI GAZETECI ISECDET ŞEN ÇÎZGtLÎK KÂMtL MASARACl Antalya Şenliği ve ön eleme sorunu Eğer Antalya Şenliği'nde ön eleme barajını aşıp asıl jüriye su nulan tum filmler Bilge Olgaç'ın güzelim filmi "!pekçe"den daha iyiyse, Turk sineması gerçekten köşeyi dönmüş de bizim haberimiz olmamış demektir!.. Ön eleme kurulunu oluşturan 3 kişiye de büyük saygırn ve guvenim var. Antalya Şenliği'nin her yıl yinelenen ve bu yıl daha da gürultulü olacağa benzeyen dedikodulanna kanşmayı da hiç ıstemiyordum. Ama onceki gün ozel bir galayla sunulan "İpekçe"yı görunce, doğrusu dayanamadım. Umahm ki diğer 12 film "tpekçe"den ve elenen tum iddıalı filmlerden daha "iyi" olsun... Erden Kıral'ın Cannes Şenliği elemesini bile aşıp, Yönetmenlerin 15 Giinii bölümune giren "Dilan"ı, 20 yıldır sinema üstune duşünüp yazan Engin Ayça dostumun (henüz görmediğim, ama merak ve guvenle bekledığım) ılk filmi "Bez Bebek", Ali Özgentürk'un sinemamaın en pahalıya çıkan filmlerinden biri olan "Su da Yanar'Y.. (Bu filmi hiç sevmediğime okurlarım tanıktır. Ama yine de bir Antalya elemesinde dokülmeli miydi?) Tüm bu filmlerin elenmesi, doğrusu eleme olayına golge duşürüyor... Sorun elbette her yıl bıkmadan, usanmadan yazdığımız. ama kimselere dinletemediğimız gibi, sistemin yanlışhğından kaynaklanıyor. Ön juri, kimlerden oluşursa oluşsun, her yıl, kaçınılmaz biçimde kendini asıl jurinin yerine koyuyor, filmleri değerlendiriyor, yargılıyor. Oysa yapılacak tek şey, gerçekten de dökulen, böyle bir yarışmaya katılmak için asgari koşulları gerçekleştirememiş bir avuç filmi elemek. diğerlerinin hepsini asıl juriye bırakmak... Bunun mümkun olması ıçin de her yıl konan "10 film, 12 film" gibi kısıtlayıcı sayılann bir yana bırakılması, belki belli taban / tavan sayıları saptanarak (en az 10, en çok 20 film gibi) ön seçici kurulun elini kolunu bağlamanm önüne geçilmesi gerekiyor. Antalya'nın ciddiliğını her yıl zedeleyen, her yıl çeşitli olaylar, protestolar, eleştiriler getiren bu eleme olayına çözum getirilmeden, bu şenlığin diğer binbir aksaklığının çözümlenmesi de mumkun olmayacak... AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GöKHAy OYUNCULUK VtRTÜOZU Sinema Günleri87'nin fllmleriarasmda dayeralan oyuncuhık virtüozu olan Meryl Streep başrol oynuyor. "boluık"da bir Savaş sonrası Ingiltere'si ve bir kadının aşkları Bolluk (Plenty) / Yönetmen: Fred Schepisi / Oyuncular: Meryl Streep, Charles Dance, John Gielgud, Sam Neil, Tracey Ullman, Sting / Cannon Film yapımı (Ortaköy Sanat Merkezi) "Bolluk" (bu sözcüğun anlamını filmden çıkaramadım... Sanırım ki başkişisinin hayatı yaşama biçiminden yola çıkarak "Dolu Dolu" adı daha uygun düşerdi), Ingiliz yazı, tiyatro ve sinema dünyasının ilginç kişiliği David Htre'in bir oyunundan yola çıkmış... Geçen yıllarda "GazeteGazete" adlı oyunu bizde de oynanan, Londra sahnelerinin ve "entel" hayatının bu değişik sanatçısı, Türkçeye çevrildiğinde anlamını biraz yitiren keskin, çiftanlamh konuşmaları, soyut diyaloglan ile kuşkusuz kavranması koiay bir yazar değil. Filmde anlatılan, bir lngil\z kadınının öykusü... Savaş yıllan n d a Fransa'da direnişçilerie birlikte Almanlara karşı savaşan Susan, savaş sonrasında yeni lngiliz toplumunun gidişine ayak uydurmaya, bu arada kişisel yaşamına bir düzen vermeye çalışıyor. Savaşta yalnızca bir gece geçirdiği Lazar (Sam Neil), evlenmeye dek gittiği tek insan olan Dış.işleri'nden Raymond Brock (Chtrles Dance), bir "çocuk sahibi olmak" ıçin ilişki kurduğu Mick (unlü şarkıcı Sting), akraba... Filmde, David Hare'in inceh'kle yaklaşıp eleştirdiğı noktalar var. Örneğin koca Britanya imparatorluğunun kaçınılmaz biçimde çökuşünun yönetici ve diplomattar katındaki yansımaSusan'ın hayatında yalnız değisı, Nâsır'a karşı Suveyş bozguşik duvgusal dönemlerin değil, aynı zamanda savaş sonrası tn înu, IsrailMısır savaşında İngilgiltere'sinin kalkınma, sanayileş tere'nin kuşkulu tutumu... Büme çabasının değişik aşamaları tün bunlar, aslında biraz tozlannı da simgeliyor. Dığer bir de mış, bizim seyirci için biraz uzak bir tarih diliminin zoraki bir ilyimle, Susan kişiliği oyunda / giyle izlenen anılan... Filmi asıl ilginç kılan, Fred Scbepisi'nin, Filmde anlatılan bir yanılmıyorsak ilk filmi olmasına karşın klasik İngiliz sinemaİngiliz kadınının sının tüm kendine güvenini içeöyküsü... Savaş ren düzeyli anlatunı... Ve tüm yıllarında Fransa'da oyuncuların inandırıcı oyunladirenişçilerie birlikte n... Elbette bir oyunculuk virtüozu olan Mer>1 Streep'in yanı sıAlmanlara karşı ra, filmin pek tanınmamış erkek savaşan Susan, savaş oyuncuları, özellikle kocası rosonrasında yeni îngiliz lündeki (ve bu mevsim olasılıkla izleyeceğimiz Taviani'lerin toplumunun gidişine "Günaydın Babil" filminde de ayak uydurmaya, bu şaşırlıcı bir yönetmen D.W. arada kişisel yaşamına Griffith kompozisyonu çizen) bir düzen vermeye Charles Dance, Streep'in başansına gereğince ayak uyduruyorçalışıyor. lar. Onca büyük ve lüks sinemanın (Kent, Emek) bizi son haffilmde, 1945'lerden başlayarak talarda son derece duş kırıklığıİngiliz toplumunun gelişiminin na uğratan projeksiyonlan yayansıdığı bir odak noktası, bir nında, Ortaköy sinemasının neayna görünümünde... Bu açı redeyse kusursuz projeksiyonlu dan, Susan, sanki Fassbinder' geniş perdesinde film izlemek de in "Bir Evliligin Öyküsu" fil ayrı bir zevk... mindeki Maria Braun'la yakın TARİHTE BUGÜN MCMTAZARIKA* 2 Ekim 1937 3T yAPIŞAN BOMBALAR! 1943'TE SUGUAJ, [T.DUNYA Ş PA, IMGlLlZ *<St2.ULiK CıSTESı "UPBfJ ÇlKA/S.ILAN BiR BOMgAYLA İLG/Lİ AÇIZL4MA YAPILMtŞTI. KU2eY AFR.ıtCA'PA/ALMAM TAMKLAR.INA JtASŞi BAŞA/ZiYLA İCUULAMILAN BOMBA, ELLE AT7LMIAKTAYDI /ÇIME PATIAYICI MADDe KOAJAAJ CAM BıR. F^AAJUS, ELĞRGÜSÜ yÜN KfUFA YE/5LEŞTtfZıiiP YAPtŞKAAJ B/G. SiVIYUA K4PL/}AJiyOiei>U. KULLJ^MILANA PEK, S/4GA. SOLJ4 YAPIŞMAMASI IÇIN KAPA/CLI SıR. KU/Z.E /Ç'AJDE TUTULAKİ BOM8AUIM FÜNYE E>AGLJ\UTILI BıR. PE SAPI VA/ZD1..8OM8A AT7LAM HEDEF€ YAP/flP OSADA PATUYO/SPU. 50 iIL ÖNCE OümhurİYet Büyük köınu. VO/IJ diin açıldı Zonguldak I (a.a.) h'n»ı<jr yolunun Çatalağzı Zonguldak ktsmının ray döşenmesı 12 ağustos tarihinde sona ermiş ve o gun ilk lokomotif halkın sevinç gosıerılen arasmda Zonguldağa girmiştır. Baymdırlık Bakanlığı hattın bugut.den itibaren işlemeye Jaş'.amasını emretmış, bugun saat onda Ankaradan gelen ilk yolcu trenı istasyonda bırıken binlerce halkın tezahurlerile karşılanmıştır. 2 Ekim 1937 İstasyon ve bütün memleket bugiin baştanbaşa bayraklarla donanmıştır. Saat 18.45 de Zonguldaktan Ankaraya ilk tren hareket etmiş ve Zonguldaklılar bu mesut hadiseyi de sevinç heyecanlarile kutlulamışlardır. Trenin Zonguldak istasyonuna 19371987 gırişini ve Zonguldaktan Ankaraya hareket edişini limandaki vapurlar selamlamışlardır. İLAN ALTINDAĞ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDEN Sayı: 1987/24 Davacı Satı Aydoğmuşoglu vekili Av. Kazım Aslan tarafından davalı Yılraaz Aydoğmuşoglu aleyhine açılan boşanma davasının yapılan duruşmasında: Davalı Yılmaz Aydoğmuşoglu adına çıkartılan teblıgatın bila tebliğ iade edildiği Emnıyetçe yapılan tahkikatta adresinin meçhul olduğu anlaşıldığından adına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştır. Karar gereğince duruşmamn muallak bulunduğu 11.11.1987 çarşamba günü saat lO.da duruşmaya gelmediği lakdirde duruşmamn H.U.M.K nun 509 ve 510 maddelerı gereğince yokluğunda yapılacağı tebligata kaim olmak üzere ilan olunur. tLAN ŞANLIURFA 1. SULH CEZA • MAHKEMEStNDEN Sayı: 1984/21781985/2018 Sağlığa zararh gıda maddesi satmak suçundan sanık Şanlıurfa Gümüşkuşak mah. nüfusuna kayıtlı olup halen Tüzeken mah. Karamusa sok. No: 17'de ıkamet eder ve kasap pazarı No: 2'de kasaplık yapmakta bulunan Mehmet oğlu 1951 d.lu Cdal Ercanlar'ın mahkememizde yıirütülen açık yargılaması sonunda hakkmda TCK. 396. 647 S.K 4/1. TCK. 398. 647 S.K 4/1. TCK. 72. 402/12. maddelerinin tatbiki sureti ile neticeten 64.000? TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 3 ay meslek ve sanatın ve ticaretin tatıline ve 7 gün süre ile işyerının kapatılmasına karar verilmiştir. Basın: 30690 ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle