13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lere önerilmektedir); uluslararası sayıların kabulü, bcy, paşa gibi lakap ve unvanların (sanların) kaldınlması ile bazı kisvelerin giyilemeyeceğini belirleyen devrim yasalannın yürürlükte bulunan maddeleri, "anayasaya aykın olduğu şeklinde anlaşılmaz ve yorumlanamaz" kesin buyruğu getirildi. Getirmck neye yarar uygulanmazsa!? Devrim yasalarının kurucusu biliyordu ki mukaddesatçılık, kadercilik ve ahret kökenli sağ çok küçük adımlarla ve yavaş yavas insanların özgürlüklerini yok eder. Basit gibi görünen penguenvari (lran, Pakistan ve Arap Ulke kadın giysileri özentisi) bir giysi ile turban biçiminde bağlanmasına izin verilen başörtüleri, "Adem baba" kökenli ve korkuya dayalı bir ahlflk anlayışı yaratır. Böyle bir başlangıç, bircyin düsünsel özgürlüğünden hareketle devietin bağımsızlığım etkiler. Çünkü "özgürlük olmayan bir ttlkede, ftlttm ve yıkım (izmihlal) vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun (bagımsızlıgın) anası özgttrluktür." Anayasada güvence altına alınan devrim yasaları incelenirse görülür ki, bir turist bile uzun maşlah ve başında agel (başa bağlanan bir tür kalın ip) ile Türkiye'ye giremeyeceği gibi, bir elçilik görevlisi de resmi giysileriyle Ulkemizde dolaşabilmek için Bakanlar Kurulu'ndan izin almak zorundadır (3). Ayru zamanda hiçbir kurum, kuruluş, cami, diyanet işleri ile ilgili de olsa hiçbir örgüt "...resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazılan ile", "Türkçe özel ve resmi tüm süreli ve sttresiz gazete, broşür ve dergiler" eski harfleri kullanamazlar. Gizli ve aleni Kuran kurslannın açılamayacağı ise kesindir. 1950'li yıllarda başlatıldığını gördüğümüz bu çarpık eğitimin sonucu ortaya çıkan bunalımların faturası, her askeri harekâttan sonra, Türk gençliğine ödettirilmiştir. Suçlu olarak gençlik yaptırımlara uğratılmıştır. Bu düşüncelerden hareketle, 12 Eylül'U izleyen gunlerde, göz yaşartıcı bir AtatUrkçUlük ba$latıldı. Bu kez aranılan suçlu, gençlikten sonra Türk Dil ve Tarih Kurumları olarak görüldü(!) bulundu. (?!!) 1982 Anayasası'nın güvencesinde, Başbakanlığa bağlı "Atatürk Kültür DU ve Tarih Yttksek Kurumu" adıyla bir kurum kuruldu. Yine 1950 yıllarında baslatılan girişimlerin meyvelerini vermeye başladığım, bu kurumun açılış konuşmasım dinlerken öğrendik: Dil ele alınmalı, "dede ile torun" arasındaki iletişim uçurumu ortadan kaldınlmalıydı. Tarih ise, "milli olmalıydı". Dilin uygarhğa koşut olarak gelişcceği gerçeği, çağdaşlaşmanın koşulunun ulusalcı tarihle bağımlı olduğu unutuluyor, unutturulmak isteniyordu. Olayın neden ve nasıl gerçekleştirileceği çok büyük bir merak konusu oldu. Atatürkçülüğü yaymak ve benimscterek, yabancı ideolojilerden kaynaklanan bunalımları önlemekle yükümlü olan kurum dergilerinden birinde çıkan yazıdan, bu merakımızı giderdik. Dergide "Tttrktdun sentezinln..." "Osmanhlan yücelttlgi" (4) gibi, gerçekle çelisen düşüncelerden söz ediliyor, bir toplantı sırasında da yazar, bu düşüncenin "devleün yuksek siyaseti" olduğunu belirtiyordu. Devietin resmi politikası olarak tanıtılmaya çalışılan "TUrkIslam sentezi" görüşü karşısında, bundan böyle "ilkokullardan, üniversitelere kadar" yönetimden sorumlu kurum ve kuruluşlar ile tüm devlet düzeninde açılan mescitler nasıl kapatılabilirdi? Cuma hutbelerinde aşılanan düşüncelerle, imam hatip ve Kuran kurslannın yoğunluğunu kim nasıl önleyip engelleyebilir? Buralarda aşılanan "Adem baba" zihniyetini kim durdurabilirdi? Aşılanmış çocuklanmız da nasıl Atatürkçü dUşUnuş içinde bilinçlendirilecektir? Bütün bu sorular yamt beklerken, "Yeni Forum" dergisinde yayımlanan bir yazı, içinde yaşadıgırruz olayların boyutlannın ne denli genişlemiş olduğunu kanıtlıyor, yazıda: "...Tttrklye Cumhuriyeti olarak artık (izm)leri degil bugunkü ve gelecek kuşaklara, (Yurtta sulh cihanda sulh)u da degU, Atatttrk'ün 1932 yılında baslatügı Umiarasüncı ve Unıtıcı Türk mllliyetciligiııl, bir Meoloji olarak ögretmeli ve kalplerine yerlcşlirmeliyiz" (5) denilerek, Asya'daki Müslüman Türklerle ilişkilcr önerilmektedir. Şunu anımsatmak isteriz ki, Ataturkçttluk nettmmetçlne de Turancıdır. Atatürkçülükte dinsel inanış, kişisel duşünceyle bağımlıdır, resmi hiçbir yanı yoktur. Türk ulusu ise, "Türklye Cumhuriyetini kuran Tttrklye halkına Türk ulusu denir" tanımlamasıyla belirlenmiştir. Bu tanım Turancı dUşünüşU de tümüyle dışlar. Bu ideolojiyi öneren ve bir devlet kuruluşundan emekü olarak ayrılmış bulunan yazar ile kurum dergilerinde Türk tslam sentezini AtatürkçUlUkmüş gibi gösteren yazar, aynı meslek kökenlidirler. Konu bir başka noktada daha da önem kazanmaktadır. Bu düşünceleri savunun TUrk lslam sentezi yazarlannın bu düşünceleri, acaba emekü oluşlarından sonra mı gelişti? Yoksa görev süreleri sırasında da aynı duşüncedemiydiler? Böylesi bir soruyu anımsamak bile UrkütucUdur, dUşUndUrUcüdür. Sonuç: Yaşadıgınuz günler, aymazlık (gaflet), upkınlık (dalalet) beUrtlleriyle doludur. Atatürk devrimlerine dönmek için mutlaka "yurtta banş"ın tehllkeye mi düsmesi gereklyor? Eski deyis biçimiyle, AUtttrkçttlük laubalilikle kabUi teüf degUdir. (1) OönUlâJ YaJçın, AtMUrk tnkılabı, Ank. 1983, s. 173175. (2) Kili, GözübUyük, TUrk Anayasa Melinleri. Ank. 1983, s. 133. (3) Kinross, Aıaıürk Bir MUIctin Yeniden Doguıu, lll. 1966, c. 2, s. 606. (4) llhan Suat, AtalUrkçUIUJÜn Evrenselligi, AUtUrk Arafbrma Mcrkezl derclai, Ank. c. 2, kasım 1985, s. 418. (5) Do{u Fuat; lpek Yolu Filmi, Yeal Fonım dcrflıi, Ank. 15 Ntoan 19S6, uyı: 159, ı. 34 vd. Devrimlerden Ödünler Nasd Verîldî? Devietin resmi politikası olarak tanıtılmaya çalışılan "Türktslam sentezi" görüşü karşısında, bundan böyle "ilkokullardan, üniversitelere kadar" yönetimden sorumlu kurum ve kuruluşlar ile tüm devlet düzeninde açılan mescitler nasıl kapatılabilirdi? Cuma hutbelerinde aşılanan düşüncelerle, imam hatip ve Kuran kurslarmm yoğunluğunu kim nasıl önleyip engelleyebilir? GÜRBÜZ TÜFEKÇİ SosyalAntropolog Atatürk Araş. Mer. asli üyesi 1950 yılı 14 mayısında Demokrat Parti iktidara geçti. Atatürk devrimlerinden ödünler konusunda parti ileri gelenleri, çok ince hesaplara dayanan bir oyun sergilemeye başladılar. llk yasama yetkUerini ezanın Türkçe okunmaunı bir tür yasaklayan yasayı çıkartarak kullandılar. Iktidar koltuğuna oturmalannın Ustünden bir ay üç gün ancak geçmişti. Takvimler 16 Haziran 1950'yi gösteriyordu. DP, «ymazlık (gaflet) içindeydi. 6 gün sonra 22 haziranda, anayasanın 2. maddesindeki "Devietin resmi dili Türkçedir" tUmcesine açıklık getirilmesini isteycn bir önerge verildi. önerge sahibi Sarol'du. Anayasa Komisyonu, yanıt raporunda Atatürk'ün dil devrimine baltayla saldında bulunuyor, "Türk Dil Kurumu ve üyelerinin bilimsel yetersizliği ve yetkisizliğini" ilan ediyordu. Yanıtın gerekçcal "uydunna bir dilln" knfaklar aruında ııçuramlar açmasıydı (1). O günlerde bu konuya pek bir anlam verilememişti. Nedeni sonra anlasılacaktı. 29 Mart 1951'de bu parti Atatürk'e sözde, bajlılığını kanıtlamak amacıyla, "Atatürk Aleyhine Işlenen Suçlar" Yasasını çıkardı. Meclis Genel Kunılu'nda tartışmalar, bu yasalann devrimlerin savunulması amacıyla çıkarüldığı üzerinde yoğunlasma, sına karşın, yasa maddeleri arasında devrim, kavram olarak bile anılmadı. 3 Aralık 1951'de bu kez "Türk harflerinin kabulü" ile ilgili 1353 sayılı yasanın 9. maddesine açıklık getirilmesini isteyen bir önerge veriliyordu. önergeci, Tokat Milletvekili Gürkan'dı. Açıklama, Milli Eğitim ve Içişleri Komisyonlan Başkanhklanndan geldi. Gelen raporun içerigi: "Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli veya aleni dershane açanlar hakkında" 23 Eylül 1931 günlü, 12073 sayılı kararnamedeki yasaklamayı kaldınyordu. Böylece" Kuran kunlan ve imtnı hatlp mekteplerine" yeşil ışık yakılmış oldu. önergeye verilen son yanıtın tarihi de çok ilginçti: 14 Mayıs 1952. tktidar partlsl artık sapkınlık (dalalet) agamasındaydı. Oyun sürüyordu. 21 Ocak 1952'de, Menderes 150'liklerin affı ile ilgili önergesini de vererek feci sonunu hazırlıyordu. Yurtdışına sürülmUş halife ve Osmanoğulları hanedanının Türkiye'ye girişlerini yasaklayan yasa maddesini kaldırmaya yönelik bu önerge, sürgünlerin yurttaşlığa kabulü yetkisini Bakanlar Kurulu'na bırakıyordu. önerge, 16 Haziran 1952'de yasalaştı. Ama bugUnün de bir ayncalığı vardı: Ezanın Arapçalaştırılmasının 2. yıldönümüydü. 24 Andık 1952'de IM 491 rayüı "TeşkDaö Eusiye Kanonn" yenlden yürttrluge konuldu (2). Bonun anlamı şuydu: 1945 yüında TUrkçelefUrUen anayasayla AUtürkçttlttge itaMiet edilmişti. DP bnna raa olamazdı. (!..) Nasıl olurdu da CHP 1945 yılında Atatürk'ün anısını yadsırdı? Oysa DP'nin amacı, bu kez de dil devrimlnin yıkımını anayasaya yansıtmaktı. Bundan böyle Cumhurbaskanı yerine Reisi Cumhur, Genelkurmay Başkanhğı'na Erkânı Harbiyei Umumiye Riyaseti denilecekti. Ezandan başlayan değişimin gerekçesi artık anlaşılmıştı, ama iş işten geçmişti. Atatürk'ün ulusalcı egemenlik anlayışına tahammülü yoktu iktidar partisinin; egemenlik partinin olmalıydı. DP'nin bu aymazlık (gaflet) ve (Mplunhgı (dalalet) 1960 yılı 27 Mayısı'nda ibanet ile sonuçlandı. MUKADDESATÇILAR ÖZGÜRLÜKLERt YOKEDER 1961 Anayasası ve 1971 değişikliği, Atatürk ilke ve devrimlerini bajlangıç bölUmlerinde güvence altına alıyordu. 1982 Anayasası ise bu güvenceyi 174. madde ile pekiştirdi. "Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin UstUne çıkarma ve TUrkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliğini koruma amacını güden" tevhidi tedrisat, sapka, tekke ve zaviyclerle, türbelerin seddine (kapatılmasına) ve türbedarbklar (türbe bakıcıları) ile birtakım unvanlann men ve ilgası (yasaklanarak kaldınlması), Medeni Kanun ve evlenme akdi maddesi (günümüzde imam nikâhı resmi nikâh salonlarında yeni evli PENCERE 31 OCAK 1987 "Fırkacı Fıkra Yazarlan" ve "Sol Amigolar"... Esklden Babıâli'de köşe yazarı (kl elin on parmağıyla sayılacak kadar azdı. Vâlâ Nurettin, Peyami Safa, Burhan Felek, Nurettin Artam, Refi Cevat Ulunay, Abidin Da\wr, Naci Sadullah'tan başka kimler vardı? Nazım Hikmet'in kısa, ama etkili köşe yazarlığı döneminden bugünlere güzel bir kitapçık kaldı. Tek partili rejimde gazetelerin sahipleri aynı zamanda başyazar idiler. Yunus Nadi, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman, Selim Ragıp Emeç, Mehmet Zekeriya Sertel, Ali Naci Karacan o zamanlartn simgesidkler. Bunlar Osmanlı Babıâlisi'nden cumhuriyete geçişin fırtmalarını yaşamış, görmüş geçirmiş insanlardı. Köşe yazarlan tse daha geride mevzilenmişlerdi; günlük ıvır zıvırla uğraşır, belediyeye çatar, coplerln toplanmadığından, sokaklann çamurundan yakınır, daha çok küçük burjuvanın dünyasında kalem oynatıriar; Antara'yı kızdırmaktan da oldum olası sakınırtardı, Çok partili rejime geçiş sürecinde köşe yazarlığı renklendl; demokrasi sancıları yaygınlaşmış, siyasal kavgalar başlamıştı. 27 Mayıs bir dönüm noktası oldu; adına köşe yazarlığı denen marifet aldı yürüdu. Ben de bu yolun yolcusu olduğumdan, arada sırada yaptığım rşin anlamını düşünmekten kendimi alamıyorum. Son aylarda gerek iktidardan gerek muhalefetten köşe yazarlarına yaylım ateşi açılıyor. Ateşi açanların başında ANAP lideri eski "Tonton" Turgut özal geliyor; sık sık köşe yazariarına veryansın ediyor: "Sol amigolar..." "Amigo"yu ne anlamda kullanıyor özal? Bllindiği gibi maçlarda kendi takımlarını coşturan hızlı kulüpçüler vardır ki sırasında tribünleri ayağa kaldırırlar; amigo diye anılırlar. "Işbttirtcr takımından Sayın Ozal'ın en büyük derdl başındaki "sol amlgolar"dır; Başbakan sol köşe yazarlarını diline dolamış; muhalefet ne zaman yükselse, hükümetin başı ne zaman sıkışsa, Başbakan yakınıyor: Sol amigolar yüzünden... Babıâli büyüdü, gazeteler çoğaldı, sayfa sayıları arttı, neredeyse her sayfanın bir köşesinde yazar var. Basının sağa dönük yelpazesi daha zengin, daha çok satışlı, daha renkli, daha çok köşe yazılıdır; ama Sayın özal'ın gözü soldan ayrılmıyor, derdl gücü sol köşe yazarlan... Sağcı iktidar 12 Eylül sayesinde 'Vlkenslz gül bahçesf'nöe siyaset yapacağını sanmıştı; bir ölçüde bu koşul gerçekleşmiş gibi görünüyordu... Ama ah şu sol amigolar... * Soldaki köşe yazarlarından yalnız "Tonton" mu yakınıyor? DSP ve Sayın Ecevitler de bu nedenle dertlldirler. Solda birlik ve bütünlük isteyen yazarların kimllkleri Sayın Ecevit'in dillnde ilginç bir vurgulamayla yineleniyor: "Fırkacı fıkra yazarlan..." Olayın ilginç yanı nedir? "Sol amigolar" ile "fırkacı fıkra yazarlan" aynı kişilerdir. Son gunlerde sıcak bir işbirliğine yönelen ANAP ile DSP doruklarının fikir birliği bu noktada perçinleniyor: Soldaki köşe yazarlan olmasa, ANAP'ın başarıları gölgelenmeyecek, DSP de butün Anadolu'da örgütlenip canlanacak... * "Fırkacı fıkra yazarlan" veya "sol amigolar" kaç kişi? Bilemedlniz beş ya da on kişi değil mi? iki elin parmakları bunların adlarmı saymaya yeter. Koskoca iktidar partisi, hükümet ve bir muhalefet partisi bu yazarlan neden karşısına alıyor? 50 milyonu aşkın ülkede şu güdük tlrajlı gazetelerin köşelerinde fikirlerini söyleyen kalem emekçilerinin etkileri neden bu kadar büyük oluyor? Yoksa gerçekleri mi dile getiriyorlar? Doğruyu mu söylüyorlar? 3 ..VJ»A;,.I» Ne derslniz? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Uçurumlara. Düşmemek İçin... Ayuz: Şikâyvller önlenecek 15.1.1987 tarihli gazetenizcte "Okurlardan" sütunundu yayımlanan "Vezneciler Kız Yurdu" başlıklı haber hakkında Valilikçe gerekli Inceleme yaptırılmıştır. Adı geçen yurt 4 bloktan teşekkül etmif olup, her blokun imza föyü ayrıdır. Yapılan tetkik sonucu, imza föyü önünde zaman kaybına sebebiyel verecek bir birikimin olmadığı anlaşılmış ise de yeni personel atanması yapıldığı zaman, föy sayısı daha da arttmlacak ve şikâyetler kesin olarak Tarım Bakanhğı sınavı önlenecektir. Bilgilerinizi saygı ile rica ederim. NEVZAT AYAZ Istanbul Vulisi "Bu gldlşln sonu nereye vttracak? Bir uçuruma... Başka nereye olabUlr kl!" Geçen günkü yazım bu sözlerle bitiyordu. Bir arkadaş telefon etti, bu umutsuzluğu yanlış butduğunu söyledi. "Uçurum aOzcüğü çok ağır kaçmıs" dedi. Birkaç yıldır SHP içinde uğraa verlyor. Demokraslnin, halk yararına bir nitelik kazanarak yurdumuzda köklü blçlmde yerleşmesini özleyenlerden... "Bosuna mı uğraşıyoruz blzler bu partide? Ülkenln yenlden bir uçuruma dusmemesl İçin, emeğlyle geçinen halkımızın kendi sonınlanna, daha açıkçası kendi yazgısına sahip olmasını sağlamakiçin... Ntye uçurum olsun buyolun sonu? Sosyal demokrat gücu, daha doğrusu Kemallst devıimden kaynaklanan inancı, amacı, birilktelİğl sağlayarak ülkeyi aydınlıklara çıkarmak olanaksız değll..." Kimi zaman kişl kendini umutsuzluğa kaptırır. Şu son zamanlardaki cana kıyma olaytarında görüldüğü gibil Bir çıkış, bir kurtuluş yolu bulamaz, göremez. Oysa her zaman böyle bir umut kapısı vardır. önemli olan onu bulabilmek, açabilmek... Yazarların da, umudu en büyuk güç gibi savunan, koruyan yazarların da, sürekli uğraş verdikleri konulann boyuna yinelendiğini, boyuna daha eskiye, geriye dönüldüğünü görmeleri sonucu, kendilerini bir bezginliğe, bir bıkkınlığa kaptırdıklan olur. Bu ruh halinl kaç kez yaşamışımdır. Umuttan umutsuzluğa, umutsuzluğun eşlğinden yeniden aydınlık bir umuda... SHP'II arkadaşımın bağlandığı siyasal örgütte, siyasal gorüşte, ülkemizin sorunlarına olumlu bir yaklaşım iyice belirgindir. Ama bu yalnız bir yaklaşım olarak mı kalacak, yoksa sorunların köklü çözümüne içtenlikle girişilecek mi? Ben sosyal demokrat gücü küçümseyenlerden degilim. Atatürk devriminin en buyük savunucusu bu güçtür, bu gücü oluşturan yığınlar, aydmlar, örgütlerdir. Ne yazık ki en kolay, en ucuz biçimde parçalanan da yine bu sosyal demokrat güçtür. Türkiye'nin yeniden karanlık çıkmazlara, uçurumlara düşmemesi için bu sosyal demokrat güç önemli bir etken olabilir. Olabilirsel Bir zamanlar ortanın soluna, yani kendini yenilestiren CHP'ye umut bağlamışttk. Bu partinin genç liderinin adı dağlara taşlara yazılmıştı 'umudumuz' diyel.. Ne oldu sonra? Üç kez iktidar koltuğuna oturdu ortanın solu, üç kez de yenlk düştü. Iktidar yıllarında da sağa ödünler vermekten geri kalmadı. Sandı ki tutuculuğa, gerlciliğe ödün veıirse, onlartn karşıdevrimci eylemlerine ses çıkarmazsa, iktidarda uzun süre kalınabilinecekl Oysa bu ödünler bir işe yaramadı. Ortanın solundaki CHP kendi llkelerini de, bağlandığı çağdaşhk atılımlarını da sürdüremedi. Sonunda bir kez daha yaşadık bir 12 Eylül olayını, daha önce nasıl bir 12 Mart yaşadıysakl.. Şimdi SHP ve DSP gibi iki sosyal demokrat siyasal örgüt var. Toplam oyları yüzde otuzu ancak buluyor... 88'deki genel seçimde bu iki örgüt ayrı ayrı savaşım verirlerse sonuç sosyal demokrasi, daha doğrusu gercek demokrasi açısından hiç de iyi olmayacaktır. Ne yapıp edip bu dağınıklığı bir yerde toplamak gerekir. Kişisel inatlaşmalar, hesaplar, çıkarlar bir yana atılmaz8a, gerek SHP gerekse DSP başındaki, içindeki kişiler ülkemizin nice iç ve dış tehlikeler karşısında olduğunun bilincine varmazlarsa, o yazımda sözünü ettiğim 'uçurum'a er geç yuvarlanmak kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Iktldann başındaki kişi, bakın 'çağdaşlık'la Vemokrasiy ayrı şeyler sayıyorl Ya demokrasi, ya çağdaşhk diyor... Çağdaşlıktan uzak bir demokrasi olurmuş glbil Çağdaşlığa da ancak demokratik görüşlerle, tutumlarla vanlmayacakmış gibil Hiçbir dikta yönetiml çağdaş olamaz. Konuları bu denli saptıran, Türkiye'yi çevreleyen iç ve dış tehlikelere aldırış etmeyen bir tutumun insanları işbaşındadır. Bu tutumla, bu gidişle yolun sonu az çok görünüyor. Tek umut, sosyal demokrasiye, Atatürk devriminin temel ilkelerine dayanan, çağdaş uygarlığın verilerinden güç alan bilinçli yığınların birlikteliğindedir. Bunu sağlayamadık mı, o sözünü ettiğim uçurumun dibinde bir kez daha buluşmamız ister istemez kaçınılmaz olacaktır. Tarım Bakanhğı'nın açtığı 26 Ektm 1986 tarihli personel alım sınavına ziraat yuksek mühendisi olarak katıldım. Yaklasık 3 bin kisinin katıldığı ve ÜSYM'nin yapiığı yazılı sınavı 2. olarak kazandım. Daha sonra 2 Aralık 1986'da sözlü sınava 850 kişi girdik. Ve ben, 60 puan üzeri kazanırken, 59 puanla elendim. Yazılı ve sözlü sınav ortalamasımn 59 olması için sözlüde 30'dan asağı bir puan verilmeliydi. Çünkü yazılı sınav puanım 88 kusur puandır. Bakanlıktan sözlü notu sorulduğunda 38 olduğu söylendi. Bu durumda 88 + 38= 126:2= 63 puanla yedek kazananlar arasında olmalıydım en azından. İster istemez sıralamantn keyfı yapıldığını düşünüyor insan. Düzeltilmesi istendiğinde, hiç ilgisi olmadığı halde hesaplamayı ÜSYM yapıyor. Biz kartşmtyoruz diyor. Sözlü notu ister 30, ister 38 olsun, sınav komisyonunun verdlğt not olduğuna inanmıyorum. Sınavda sorulan sorular ve cevaplarını sınav sonunda değerlendtrmek için kâğıda çtkardım. Kesinllkle çok daha yuksek olması gerektiğine inanıyorum. Sınav Komisyonu üyelerinin sınav sırasında böyle keyfi bir sıralama yapamayacağına inanarak komisyon üyeleriyle görüşüp sınav sırasında verilen gerçek notu öğrenmek istedik. Ancak komisyon üyelerinin kimliğini bile öğrenemedim. Yetkilt ve ilgililerden öğrenmek istediğlm şu: Sözlü sınavlardan amaç bilgl ölçmekse neden yazılı sınavda sorulmuyor. Tamamen adam kayırmaya yönelik bu uygulamaya ne zaman son verilecek? ÖZER OKUMUŞ ARTVtN DUYURU "ÇOCUKLARIMIZ KÖR OLMASIN" "ÇOCUKLARIMIZ KÖR OLMASIN" "ÇOCUKLARIMIZ KÖR OLMASIN" sloganını benimseyen GÖZ NURUNU KORUMA VAKFI'na yardımcı olunuz. Tertip ettigimiz EŞYA PİYANGOSU'nda 1 bilet lOOOr (Bin Lira) (1 adet Renault 9, 1 adet Şahin, 3 adet Kartal marka otomobil, 10 adet buzdolabı, fırın, çamaşır makinesi,) Bütün Milli Piyango bayilerinde sadece 100.000 adet, bütün Türkiye için. "ÇOCUKLARIMIZ KÖR OLMASIN" Not: Çekiliş 9 Mart 1987'de MİLLİ PİYANGO çekilişine bağlı olacaktır. Açıklama biletlerde yazılıdır. T.C. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI HESAP UZMAN YARDIMCILIĞI GtRtŞ SINAVI Maliye ve Cümrük Bakanhğı Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanlığı'nca 23, 24 ve 25 Mart 1987 günlerinde Ankara, Istanbul ve Izmir'de Hesap Uzman Yardımcılığı giris sınavı açılacaktır. SINAVA KATILABtLMEK İÇİN; a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak. b) 1.1.1987 tarihinde 35 yaşını doldurmamış bulunmak. c) Eğitim süresi en az dört yıl olan Siyasal Bilgiler, Iktisat, Işletme, Hukuk, tktisadi ve Idari Bilimler FakUlte ve YUksek Okulları veya ayru süre eğitim veren ve bunlara esitliği Yuksek öğrctim Kurulu'nca kabul olunan benzeri yabancı fakülte ve yuksek okulların birinden mezun olmak gerekmekıedir. Smavlara giriş sartlarmı ve sınav koşullarını gösteren brosür ile başvuru formu, yukanda belirlenen eğitim kurumları, Hesap Uzmanlan Kurulu Baskanhğı ve Kurulumuzun Ankara, istanbul ve lzmir Grup Başkanlıklanndan sağlanabilir. Isteklilerin 6 Mart 1987 gUnü akşamına kadar Maliye ve Gumruk Bakanhğı Hesap Uzmanlan Kurulu BaşkanlığıANKARA adresine belgeleri ile birlikte yazılı olarak başvurmalan duyurulur. Basın: 36437 SİİR GÜNÜ Kitap okumayı sevenlerle Saat 14.(X) 18.00 31 Ocak Cumartesi Ll/unkaya Çarı,ısı No:7ü KARTAL Cevat Çapan Arif Damar Can Yücel YASEMİN SONAY ile MUSTAFA DAYIOĞLUGİL evlendiler. İSTANBUL 30.1.1987 SAHİBÎNDEN SATILIK Dorse Damperler, Kamyon Silobaslar, TIR Silobaslar, Kompresör. ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞFNDAN YAZI YARIŞMASI Ankara Barosu'nca ni&an ayı içinde dUzenlenecek 'Savunma Haftan" nedeniyle, ödüllü yazı yarışması yapılacaklır. Hukuk devleti ve savunma hakkı Yanamanııı konuın 20 Mart 1987 (Bu tarihe kadar yazılann ılma suresi Ankara Barosu Başkanlığı'na ulaşması gerekir.) ödUI ve manslyonlar: I. ödüle net 150.00. TL. II. ödüle net 100.000. TL. III. ödule net 50.000. TL. I. Mansiyona net 25.000. TL. II. Mansiyona net 25.000. TL. III. Mansiyona net 25.000. TL. Jttriıl : Av. Mahir Can Iiıcak (Ankara Barosu Başkanı) Prof. Dr. Muammer Aksoy (TUrk Hukuk Kurumu Baskam) Av. Halit Çelenk (Ankara Barosu Avukatı) Av. Teoman Evren (Turkiye Barolar Birliji Başkanı) Av. Atilâ Sav (Türkiye Barolar Birliği Onceki Başkanı) Av. önder Sav (Ankara Barosu Onceki Başkanı) (tlgilentn tttm bukuk(ulara ve halkımu» duyurulur) PETROL OFİŞİ A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Ofisimiz ihtiyacı olan Disli pompalar, şartnameleri esasları dahilinde iç ve dıs piyasadan kapalı teklif ihale usulüyle satın alınacaktır. 2 Bu ise ait muhammen bedel 85.000.000. TL. olup, geçici teminatı 2.550.000. TL.'dir. 3 Şartnameler Genel MUdürlük Malzeme Şube MUdürlUğü'nden dilekçe mukabilinde Ucretsiz olarak temin edilebilir. 4 thaleye iştirak edecek fırmalar teklif mektuplanru en geç 2.3.1987 tarih ve saat 14.00'e kadar dış zarf Uzerine, "Dişli Pompa'ya ait tekliftir." lbaresini yazarak Petrol Ofısi A.Ş. Genel MüdUrlUğU Bestekflr Sokak No: 8 Bakanlıklar ANKARA adresine posta ile gönderecek veya elden vereceklerdir. Postadaki gecikmeler kabul edilmez. 5 İhale 2.3.1987 gUnü saat 15.00'te Satınalma Komisyon Başkanlığı'nda yapılacaktır. Firma temsilcileri ihalede hazır bulunabilirler. 6 Ofisimiz Devlet İhale Kanunu'na tabı olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta veya fiyat ve evsaf yönunden en uygun teklifi veren firmaya verip vermemekte serbesttir. Basın: 11618 Tel: 155 52 1314 15.76İ TON ALÜMİNYUM SÜLFAT SATIN AUNACAKTIR SEKA GENEİ MÜDÜRLÜĞÜ KOCAELİ SEKA Genel Mudurluğu müesseseleri 1987 yılı ihtiyacı % 20 toleransh 15.761 tovalUminyum slllfat şartnamelerimiz esaslannda sa(malınacaktır. Idari ve teknik şartnameler lzmit'tc Genel MUdUrlüğümUzden, İSTANBUL, ANKARA, tZMİR Alım Satım Müdürlüklerimizden bedelsiz temjtı edilebilir. Teklif rncktuplarının 18 Şubat 1987 günü saat 17.30'a kadar lzmit'te te$ekkül merkezimiz Haberlesme ve Arşiv Mudurluğü'ne verilmesi gerekmektedir. Postadaki gecikmeler, kapalı zarf içine konmayıp, açık olarak verilen ve telexle bildirilen teklifler dikkate alınmayacaktır. TeşekkUlUmüz 2886 sayılı kanuna tabi değildir. Emniyetli kârlı ve verimli teklif değerlendirileceğinden, ucuz teklifin dikkate alınması veya siparişin kısmen veya tamamen iptali teklif vericiye bir hak sajlamaz. Basın: 11538 İLAN KARACABEY TARIM tŞLETMESİ MÜDURLUĞU KARACABEY BURSA 1 lsletmemiz istihsali 500 ton Kırkpınar79,1500 ton Vratsa bugday ve 350 ton selektöraltı buğday açık arttırma suretiyle satılacaktır. 2 İhale 19 Şubat 1987 Perşembe günü saat 14.30'da isletmemizde yapılacaktır. 3 Muhammen bedel buğday için 85. TL./Kg. selektöraltı buğday için 75. TL/Kg. fiyattır. 4 Geçici teminat 2000 ton mahsul buğday için 17.000.000. TL.'sı 350 ton selcktöraltı buğday için 2.625.000. TL.'sıdır. İstendiğinde kısmi teminat yatırılabilir. 5 İsteyen, teminat olarak kabul edilen kıymetler karşılığında 2 ay vadeli mal alabilir. Vadeli satışa banka faızi uygulanmayacaktır. 6 İhale bu tarihte gerçekleşmezse 15 gUn sonra 5 Mart Perşembe gUnU aynı yer ve saatte tekrar edilecektir. Keyfiyet ilan olunur. Basın: 11594 PTT ANKARA BÖLGE BAŞMÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1) Tegekkülümüz ihtiyaa için 800 adct gişe tipi sandalye yaptınlacaktır. 2 Bu işe ait şartname bedeli karsüığında BaşmUdürlUğümUz Malzeme Müdürlüğü'nden temin edilebilir. 3 Bu ihaleye ait kapalı teklif mektuplarının 19.2.1987 Perşembe gflnü saat 15.00'e kadar Komisyon Ba$kanlığı'na sunulmak Uzere Malzeme Mudürluğu'ne belge karşılığı verilmesi gerekir. 4 Teşekkülümüı ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. Basın: 11074 İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ İstanbul YENİ DÖNEM İTALYANCA DİL KURSLARI 9 Şubat 1987 Pazartesi günü başlayacaktır (ttalya'ya burslar) Kayıtlar: Meşrutiyet Cad. No: 161 Tepebaşı Tel.: 144 98 48, tatil günleri hariç, Saat 10 12.30 ve 1719 arası. DUYURU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DEKANLIĞI'NDAN 19851986 eğitim öğretim yılında 2 yıl üst Uste almış oldukları derslerden 2. yıl ara sınavlardaki başansızhkları nedeniyle kayıtları silinen öğrenciler için 2/6 Mart 1987 tarihleri arasında telafi ara sınavı açılacaktır. İlgili öğrencilerin 27.2.1987 tarihine kadar şahsen dekanlığımıza başvurmalan duyurulur. PROF. DR. CAHtT YALÇIN DEKAN Basın: 11345
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle