23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER faaliyette bulunan veya yurtiçinde bu tür faaliyette bulunup da her ne surette olursa olsun, yurtdışına çıkan ve hakkında bu nedenle kamu davası açılmasına veya ceza kovuşturmasına veya hükmün infazına olanak bulunmayan ve gelmesi için yapılan duyuruya rağmen üç ay içinde, sıkıyönefim ve olağanüstü hallerde bir ay içinde yurda dönmeyenler"in vatandaşlığının kaybettirilmesine ya da vatandaşhktan çıkanlmasına bakanlar kurulunca karar verilebilir. Vatandaşhğın kaybettirilmesi ve vatandaşlıktan çıkarma için aynı neden kabul edilmiştir. Şu farkla ki, kaybettirme doğumla Türk vatandaşı olanlar için uygulandığı halde, sonuçlan bakımmdan daha ağır hükümler getiren çıkarma ise, sonradan Türk vatandaşlığını kazananlara uygulanmaktadır. Çıkarma cezası, Türkiye savaş halinde olduğu zaman doğumla Türk vatandaşı olanlar için de uygulanabilir. Vatandaşhğın bu iki yol ile kaybı arasında en önemli fark, kaybettirmede kişinin yabana statüsüne gireceği, buna karşılık çıkarmada daha ağır koşullara bağlı olacağıdır. Örneğin vatandaşlıktan çıkarılanlar bir daha hiçbir şekilde Türk vatandaşhğına alınamazlar. 1981 yıhnda yapılan değişiklikten beri, devletin iç ve dış güvenliği ile ekonomik ve mali güvenliği aleyhinde davranışlarda bulunduğu iddia edilen ve yurtdışında olduğu için kamu davası açılması, kovuşturma yapılması ya da hükmün yerine getirilmesine olanak bulunmayan ve "•yurda d ö n " çağnsına bir ay ya da üç ay gibi kısa süreler içinde uymayanlar, Türk vatandaşlığını doğumla kazanmış olsalar dahi vatandaşlıklarını yitirme tehhkesi altındadırlar. Kanunun suç saydığı ekonomik ve mali güvenlik aleyhindeki davranışların ne olduğu yönetmelikte; mal, döviz, uyuşturucu madde, hileli vergi kaçakçılığı ve benzerleri olarak sayılmış, iç ve dış güvenlik aleyhindeki davranışlardan ne anlaşılacağı net olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Her ne kadar Türk Ceza Kanununun 125164. maddeleri arasında yer alan "Devletin şahsiyetine karşı cürümler" başlığı altında sayılan ve Askeri Ceza Kanununun aynı amaca yönelik hükümlerinin uygulanacağı belirtihnişse de, bu açıklamaların yeterli güvenceyi sağlamadığı görülmektedir. Çünkü karşımızda devletin güvenliği aleyhinde suç işlediğinden kuşkulanılan bir kişi vardır. Kendisinin gerçekten suçlu olup olmadığı belli değildir. Bu kişi hakkında kamu davası açılamaması gibi nedenlerle kaybettirme karan, bakanlar kurulunun takdirine bağlı olarak verilebilecektir. Yargı organlarının denetim ve kararına bağlı olmadan, bir kuşku üzerine bu kadar ağır sonuçlar doğuran bir işlemin yapılması keyfi denilemese dahi, vatandaşhğın kaybettirilmesi için bir hukuk devletinde aranması gereken güvence ile bagdasmayan bir sonuçtur. GÜVENCESİZLİK GtTTtKÇE AĞIRLAŞTIRMA Aynca Türk Ceza Kanununda devletin kişiliğine (şahsiyetine) karşı işlenen suçlann dikkattice incelenmesi, bunlann bir kısmının vatana bağlıhkla bağdaşmayan eylemler kavramına girmeyeceğini gösterecektir. Bu kısımdaki suçlardan bir kısmı casusluk, vatan hainliği gibi ağır cezaları gerektiren suçları oluşturduğu, bazıları ise karşılığında altı ay, hatta 15 günlük hapis cezalarını gerektiren suçlardır. Bakanlar kurulunun vatandaşhğın kaybı kararlarını verirken, takdirini kullanması söz konusudur. Kendi siyasi tercihini bu yönde kullanmasının da mümkün olduğu düşünülürse, sistemin vatandaşlık hakkı açısından hiç de güvence taşımadığı görülür. 1981 tarihli değişiklikle getirilmiş olan biı başka hüküm, vatandaşhğın kaybının sonuçlannı daha da ağırlastırmaktadır. Bakanlar kuruluna, vatandaşhğı kaybettirilen ya da vatandaşlıktan çıkarılan kişinin mallarının tasfiyesine karar verme yetkisi tanınmıştır. Bu karar, asli Türk vatandaşlan için sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, sonradan Türk vatandaşı olanlar için, çıkarma cezası verilirken, her zaman verilebilecektir. Tasfiye karan sonunda Türk vatandaşlığını kaybeden kişinin Türkiye'de bulunan yakın kan hısımları, sağlığında taşınmaz mallar ve gelirlerinden yararlanamadığı gibi, öldüğünde mirasçt olarak da yararlanamayacaktır. Getirilmiş olan kural, tasfıyenin Hazine tarafından yapılıp, bedellerinin ilgilinin nam ve hesabına milli bir bankaya yatınlması öngörüyorsa da ailesinin bu bedelden nasıl yararlanacağı açık değildir. Bu işlem bir bakıma paranın bloke edilmesi anlamını taşır. Görüldüğü gibi vatandaşhğın kaybı, kendini aşmakta ve ailesini hem ekonomik hem de sosyal yönden etkileyen sonuçlar doğurmaktadır. SONUÇ Kişiyi vatandaşhk hakkından yoksun bırakacak kadar ağır bir ceza, daha sağlam hukuki güvenceye bağlanmalıdır. 12 Eylül döneminin koşullan içinde getirilmiş olan bu değişikliğin, demokratik rejime dönüldükten sonra kaldınlması ve hükmün eski doyuma getirilmesi ve bu nedenle işleme tabi tutulmuş olanların geçici madde ile vatandaşlığa alınmalanna olanak verilmesi yerinde olacaktır. En azından yapılacak değişikliğin, vatandaşhğın kaybettirilmesi halinin belli ağırlıktaki sayüı suçlar için ve hükmün yerine getirilmesi amacına yönelik olarak yeniden düzenlenmesi uygun olacaktır. Mallann tasfiyesi ile ilgili olarak getirilen hükmün de kaldınlarak kazanılmış haklann korunması esasının kabulü gerekir. Aksi halde bu karar, ailenin öbür kişilerini ekonomik yıkıma sürüklemiş ve uygulama vatandaşhğın yitirilmesinin kişisel olduğu kurahna da ters düşmttş olacaktır. 26 OCAK 198 Yurttaşlık Y asası Üzerinde Düşanmemiz Gerek... Kişiyi vatandaşhk hakkından yoksun bırakacak kadar ağır bir ceza, daha sağlam hukuki güvenceye bağlanmalıdır. 12 Eylül döneminin koşullan içinde getirilmiş olan bu değişikliğin, demokratik rejime dönüldükten sonra kaldınlması ve hükmün eski doyuma getirilmesi ve bu nedenle işleme tabi tutulmuş olanların geçici madde ile vatandaşlığa alınmalanna olanak verilmesi yerinde olacaktır. Prof. Dr. AYSEL ÇELtKEL tst. Türk Vatandaşhğı Kanunu'nun bazı maddelerinin 13 Şubai 1981'de değiştirilmesi sonucunda, bir kısım yurttaşımız, devletin güvenliği aleyhinde davranışlarda bulunduklan gerekçesiyle, vatandaşlıklarını kaybettiler. Onların, vatanı ile hukuki bağlanru koparan, vatansız dunıma düşüren bu işlem, hukuki nedenleri ve sonuçları bakımından üzerinde bir kez daha düşünülmeye değer niteliktedir. HER BİREYİN BİR YURTTAŞLIĞI OLMAL1 "Her ferdin bir vatandaşhğı olmalıdır" kuralı, vatandaşlık hukuku aJanındaki üç ana iikenin belki en önemlisidir. Vatansız (heimatlos) olmanın kişi güvenliği ve uluslararası hukuk bakımından doğuracağı sakıncalar, vatandaşlık kanunlarının düzenlenmesinde vatansız kalmayı önleyecek kurallann kabul edilmesinde etken olmuştur. Vatansız kişi bulunduğu ülkede, yabancıların hukuki durumunu taşımaktaysa da bazı haklardan yararlanmada yabancılardan farklı statüde, daha az güvenceli bir statüdedir. Kişinin hangi hukuk düzenine bağlı olduğunun saptanması, uluslararası alanda önem taşır. Devletin kendi vatandaşlarını başka devletlerin hukuka aykırı davranışlarından koruma ilkesi (diplomatik koruma) vatansız için işleyemez. Çünkü onun bağlı olduğu bir devlet yoktur. DipİPmatik koruma, kişinin şahsına CUJHHURİYETTEZV OKURLARA... OKAY GÖNENStN Gerçek ve Tarafsızlık H Üni. Hukuk Fakültesi hiçbir Türk vatandaşının vatandaşhktan çıkanlamayacağını bildirmektedir." Ayru ifade, Türk Vatandaşhğı Kanunu'nda "vatandaşhğın kaybettirilmesi" ve "vatandaşlıktan çıkarma" nedenleri için genel başlık olarak yer almıştır. Son beş yıl içinde birçok Türk vatandaşının bu nedenle vatandaşlık hakkından yoksun bırakılması, bu ölçütün (kriterin) vatandaşhğın kaybı için hakh bir neden olup olmadığı sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Bir devletin kendi yurttaşının, özellikle doğumla asli olarak kazandığı vatandaşhğın yitirilmesinde, evrensel bildirinin şart koştuğu "keyfîliği" ortadan kaldıracak, vatandaşhğın kaybı karannı verme yetkisine sahip olan bakanlar kurulunun siyasi tercih ve takdirine bağlı tutmayacak güvenceyi taşımakta mıdır? YURTTAŞLIKTAN ÇIKARILMA YURTTAŞLlGl YtTtRME Türk Vatandaşhğı Kanunu'nun vatandaşhğın kaybı nedenlerini düzenleyen maddelerinin 13 Şubat 1981 tarihinde değiştirilmesi sonunda, o tarihten itibaren en çok uygulama alanı bulan ve asli Türk vatandaşlan için uygulanan " g " bendinin yeterli güvenceyi taşımadığını görüyoruz. Hükmegöre, "Yurtdışında bulunup da Türkiye Cumhuriyeti'nin iç ve dış güvenliği ile İcanunun suç saydığı şekilde ekonomik ve mali güvenliği aleyhinde ve mallarına yabancı bir deviet tarafından verilen zararın giderilmesi için, bağlı olduğu devletin konsolosluk ve elçilikleri tarafından kullanılır. Gerektiğinde devlete, vatandaşı için uluslararası yargı yollanna başvurma yetkisi verir. Vatansız için bu yola başvurma olanağı yoktur. Vatansızın sınır dışı edilmesi de sorun yaratır. Çünkü onu vatandaşı olduğu devlet dışındakiler kabul zorunda değildir. "Her ferdin bir vatandaşhğı olmalıdır" ilkesi, Devletler Hukuku Enstitüsü'nün 1895 toplantısında kabul edilmiş, daha sonra 1948 İnsan Haklan Evrensel Bildirisi'nin 15. maddesinde bir insan hakla olarak tekrarlanmıştır. Ancak bu ilke, her devletin kendi vatandaşlığının kazanılma ve kaybedilme şartlarını düzenleme hakkını ortadan kaldırmaz. 1930 tarihli vatandaşlık sorunları ile ilgili La Haye Sözleşmesi, devletlerin kimlerin kendi vatandaşı olduğunu, kendi hukukuna göre belirleme hakkına sahip olduğunu kabul etmiştir. Bir yandan, devlet kimlerin kendi vatandaşı olduğunu tayin yetkisine sahip olacak, öte yandan kişiler vatandaşlık hakkından yoksun bırakılmayacaktır. Bu iki ana ilkenin bağdaştınlmasında uluslararası hukukun kabul ettiği ölçüt, vatandaşhğın kaybının "keyfi olmaması"dır (Ev. Bil. m. 15/2). Anayasamız 66. maddesinde, "Vatana bağlıhkla bağdaşmayan eylemlerde bulunmadıkça, er gazete ister Batıda, ister Doğuda, ister azgelişmiş ister çok gelişmis bir ülkede yayımlansın, kendini tanımlarken vazgeçemediği iki kavram vardır: Tarafsızlık ve gerçeği yazmak. Her gazetenin her gün okura ulaşan belirli bir kimliği vardır. Ama bu kimliği oluşturanlar da insanlardır, yani gazetenin oluşma sürecinin çeşitli asamalarını emekleriyle belirleyen gazeteciler. Olayı izleyen, sonra kendi gördüğü açılardan yazanlar gazeteci insanlard/r. Sonra başkaları bu yazılan elden geçirir ve "daha da mükemmelleştirmeye" çalışır, bunlar da insandır. Sonra da başkalan, ortaya çıkan bu metinlerin okurlara nasıl sunulacağma karar vehrler ya da okura sunulmasına hiç gerek olmadığını düşünür ve çöp tenekesine atarlar. Bütün bu aşamalardan sonra ortaya "gazete" çıkar. insanlann yarattığı bir ürün, diğer insanlann haberleşme bilgilenme gereksinimini gideren bir ürün olan gazete... Bu yüzden çoğu kez aynı olayın farklı gazetelerde farklı yanlanndan ele alındığını, değişik unsurlann öne çıkarıldığını görürüz. Çünkü herbirini hazıhayan gazeteciinsanlar için "gerçek" farklıdır, "tarafsızlık" farklıdır. Batının enine boyuna tartıştığı "gazete" olayını biz de yeni yeni tartışmaya başladık. Demokratik bir toplumda gazetenin işlevi nedir? Oncelikle "gazete"nin ancak demokratik bir toplumda var olabileceğini deneysel olarak öğrendik. Değişen toplumda gazete nasıl bir işlev yerine getirebilir? Değişîmi izleyip yansıtmaya çalışmak, çağdaş ve demokratik değerleri kıyasıya savunmak... Gazete sadece aktancı mı olmalı, yoksa yönlendirmeye de çalışmalı mı? Yönlendirici işJevin, etkin gazeteciliğin aynlmaz bir parçası olduğunu inkâr eden pek kalmamıştır... Suçlanan bir kişinin gazete karşısında ne gibi haklan vardır? Bugün ülkemizde devlet ve devlete ait her şey bastn karşısında bol miktarda yasa maddesiyle sıkı sıkıya korunurken, aynı özen bireyin hakları için gösterilmiş değildir. Batıda zaman zaman kamuoyunun en ilgiyle izlediği davalar bir kişi ile yayın organı arasındaki davalardır, ama ülkemizde haksızlığa uğradığına inanan bir bireyin basına karşı inandığı biçimde haklarını korumasını sağlayacak yasal çerçeveler bulunmamaktadır... Soruları sordukça ve yanıtlamaya çalıştıkça ülkemiz açısından ortaya çıkan görünüm, genel basın imajı olarak pek ileri sayılmaz. Ancak yine de her fırsatta sorular sorulmalı ve yanıtlar tartışılmalıdır. Daha gelişmis bir "basın'Vn yolu bunlann açıkça tartışılmasından geçer... 1986'da Cumhuriy&fin ortalama net günlük satışı 118.028 oldu. 1985'in günlük ortalama net satışı ise 100.230'du. Cumhuriyet ve halen yayınını sürdüren diğer günlük gazetelerin son 5 yıllık satışlannı ait atta koyduğumuzda yine ortaya çıkan tablo, artmayan toplam okuyucu sayısı. Cumhuriyet 1982 1983 1984 1985 1986 1982 1983 1984 1985 1986 1982 1983 1984 1985 1986 1982 1983 1984 1985 1986 1983 1984 1985 1986 91548 81.053 93.984 100.230 118.028 Milliyet 241.177 213.649 190368 319.196 260.958 Güneş 364.973 293.058 190.726 241.597 212.251 Bulvar 204.199 228.302 114.353 216.857 157.131 1982 1983 1984 1985 1986 1985 1986 1982 1983 1984 1985 1986 1982 1983 1984 1985 1986 1982 1983 1984 1985 1986 Hürriyet 631.075 721.611 699.205 646.403 651.920 Günaydın 649.260 313.908 •**" 212.353 172.553 195519 Tercüman 32a706 244.861 184.665 229.492 185.275 Yeni Asır 107.928 88.156 81.676 80.627 75.857 Sabah 52aO65 564.345 EVET/HAYIR AKBAL OKURLARDAN İlköğretimde altı yaş uygulaması İlköğretimde altı yaş uygulamasına son verildiğini başından öğrendim. Yanlış hesap Bağdat'tan döner, boşuna dememişti atalarımız. Eğitimde düstüğümüz önemli hatalardan yalnız bir tanesiydi bu uygulama. (Hatalar Zİncirinin yalnız bir tanesi). Eğitimimizdeki taklitçilik bize çok pahalıya mal olmuştur. Her yönü ile gelişmis ülkelere bakıyoruz, oralarda bazı uygulamalann olduğunu görüyoruz, bizde de olsun istiyoruz. Onların koşullan ile bizim koşullarımız aynı mı Bu Gidiş Nereye?.. "Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olarak kalacağını komşulanmız bilmelidir. Hükümet artık kesin bir tavır alıp komşumuz yetkililerine hadlarini bildirmelidir." Bu sözleri Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, hiç değilse Dı şişleri Bakanı'nın söylemesını beklerdik. Nedense hepsi susuyor! Ana muhalefet liderı Erdal Inönü Türk ulusu adına sesini yüksettiyor. Evet, komşumuz haddini bilmelidir... iran'da zorbalık yönetimi kuran, çağdışı yöntemlerle İran halkını iç baskılaria, dış savaşlarla felaketten felakete sürükleyen Humeynicilik Türkiye'ye el atmaya başlamıştır. içten kışkırtmalar bir yana, radyo yoluyla da laik Cumhuriyetimize, bu devletin kurucusu Atatürk'e en çirkin saldırılarda b.ulunuyorlar. Bunları hükümetimiz suskunlukla karşılıyor. 8u suskunluğun nedenini Türk halkı merak ediyor... Sözde, bir büyük camide bir imam çıkmış, Kuran'la anayasayı göstermiş, hangisine uyması gerektiğini halka sormuş, 'Görev yapmam zorlaştı, size veda ediyorum' demiş. istanbul ve Konya'da gösteri yapanlar da 'İran'la birleşelim' diye bağırmışlar... Birkaç gün sonra da iran Radyosu'ndan, Samsun Belediye Başkanı'nın "Şeriat islamiyettir" gibi sözlerini duyarsak hiç şaşmayalım. İçimizdeki gericilik yandaşlan son yıllarda en ileri göreviere kadar yükselmişlerdir. Bunlardan biri de Samsun Belediye Başkanı'dır. Bu adam, Atatürk Bulvan'nın adını bile "Vehbi Gül" olarak değiştirebilmiştir! Bu davranış gereken tepkiyle karşılaşmayınca büsbütün yüreklenerek bakın neler diyor: "Devletin en başından en aşağısına kadar cahil cühela takımı, bilmedikleri konuda tutup ahkâm kesiyorlar ve irticayı Müslümanlığa yamamak istiyorlar. Esas irtica onların kafasındadır Bir ahkâm takımı şeriat tutturmuş gidiyor. Başını örtenler devlet dairesine giremezmiş. Bunu yapacaksın millet de susacak. 01maz öyie şey." Boyte bir kişinin bir gün bile bu görevinde kalmaması gerekmez mi? Yasalann yakasına yapışması en doğal davranış olmaz mı? Bir yazar da şöyle buyuruyor: "Ataturkçülük başka, Kemalizm ise CHP'nin içindeki sağ ve sol totalitarizmin, Peker ve Kadro gruplarının icat ettiği bir özel yorumdur." Bir bakıma bu sozlere hak vermek gerek, gerçekten "Ataturkçülük" adı altında Atatürk'e ve Atatürk devrimciliğine ters düşen nice nice işler yapıldı, yapılmakta!.. Herkes Atatürkçü, ama Kemal Atatürk'ün yarattığı devrirnci Türkiye'ye hiç mi hiç yakışmayan tutumlar içinde. Bu yazar bakın ne diyor daha: "Atatürk'ün kendisi de hiçbir zaman kullanmamıştır." Yani "Kemalizm" deyimini Mustafa Kemal hiçbir zaman kullanmamış! "Ataturkçülük" deyimini kullanmış mı ki! Niye kullansın, Atatürk Türk halkına uygarlaşma, çağdaşlaşma yolunu açtı, yani bilim yolunu... Bizler bu tutuma Atatürk devrimciliği, ya da Kemalizm diyoruz. "Atatürkçülük" ise hemen herkesin ağzında, içeriksiz, içtenliksiz bir söz oldu ne yazık ki! Okudukça, duydukça insan şaşırıyor. Neler neler yazılmıyor, söylenmiyor ki! Başta ANAP'lılar, Ozallar, Keçeciler ve onlar gibileri... Komşu bir devletin radypsu, sorumluları neler neler demiyor, ama hepsi susuyor! Bir İsmet Paşa'nın oğlu karşı çıkıyor, "Haddinizi bilin" diyor. İran Konsolosu da İnönü'ye çatıyor, "Bizi iç çekişmelerinize katmayın" diyor. İran Radyosu'ndaki sözleri duymamışmış! Oysa İran'da gazeteler, radyolar her gün bu tür saldırıları, sataşmaları yapıyor!.. Sık sık İran Konsolosluğu'nun önünden geçiyorum. Camlarda Humeyni yanlısı propaganda, renk renk fotograflar, afişler... Açık açık Humeynicilik propagandasım yapıyorlar yıllardır... Kimse bir şey demiyor. Oysa Tahran'daki elçiliğimizin ya da Tebriz'deki konsolosluğumuzun vitrinlerine Atatürk'ün, devrimci Türkiye'nin resimıerini, sloganlarını assaydık, o vitrin bir anda paramparça edilmez miydi yobazlar tarafından? Samsun Belediye Başkanı açık açık konuşur. İran Radyosu iç işlerimize karışır. Başbakan Mecliste irtica soruşturmasını reddettirir. Türkiye'nin orasında burasında gerici gösteriler yapılır... Bir imam, Bursa'da meydanda "şeriat" diye bağırır. Genç kızlar "İlle de köle olacağız" diye tutturur, başörtüsünü gericiliğin bir silahı olarak dalgalandırır... İş başındakiler ya susar ya da gizli gizli bu gerici eylemleri kışkırtır. Bu gidişin sonu nereye varacak? Bir uçuruma... Başka nereye olabilir ki! diye düşünmuyoruz. Düşünemiyoruz. Aynı uygulamanın olmayacağını, olamayacağını anlayınca uygulamadan vazgeçiyoruz. Ancak deneklerimizin (denemeye aldığımız yavrulanmızın) birer kobay olmadığını diişünüyor muyuz? Bu yavrular ne oluyorlar? Onlara dönüp bakacak mtyız? Yoksa kaderleri ile başbaşa mı bırakacağız onlan? Yıllanm öğretmen yetiştiren kurumlarda (öğretmen okullarında) geçirmiş bir öğretmen olarak, çocuğun gelişimini tüm safhaları ile öğrencilerine öğretmif bir öğretmen olarak, çocuğun gelişiminin bir bütün olduğunu biliyor, altı yas uygulamasına alınan yavruların bu uygulama için yeterli olgunluğa ulaşmadığmı görüyor ve üzülüyordum. Altı yaş uygulamasmın ülkemiz için yanlış bir uygulama olduğunu, bu uygulamanın tepeden inme emirle yerine getirildiğini biliyor ve uygulamaya karşı çıkıyordum. Ilkokul müdürlerimiz çaresizdi. tlköğretimi yönetenler emirle altı yaş uygulamasım başaracaklarını zannederek ilkokul müdürlerine emirler yağdmyorlardı. Nereden bulursa bulsuntar anlayışı ile paralar bulduruluyor ve harcatılıyordu. Küçük yerleşim birimlerinde, çeşitli yol ve yöntemlerle iki, üç yavru toplatılıyor ve altı yaş uygulamasına başlanıyordu. (Göstermelik uygulamalar başlatılıyordu). Ancak devam etmiyor, edemiyordu, ilkokul müdürlerimiz bunalmışlardı. Çözüm bu uygulamadan vazgeçmekti. Vazgeçildi de. Bu uygulamayı başlatanlar bizim çocuğumuzu tanıyor muydu? Onun gelişimini izliyor ve biliyor muydu? A VNİ ÇEBİ Em. tlköğretim Müfettişi TRABZON TEKEL. İŞJ,ETMEJ,ERİ GENEL MUDURLUĞU'NDEN 1 70 cl.lik şişe için 2.900.000 adet, 35 cl.lik sişe için 150.000 adet Manıar Tapa alımı işi ihalesi AçıkEkstilme yöntemiyle Unkapanı'ndaki Genel Müdürlüğümüz bınasında ve 1. Ihale Komisyonu'nda 16.2.1987 günü saat 10.30'da yapılacaktır. 2 Bu i$e ait şartnameler Tedarik ve lkmal Daıresi Başkanbgı'ndan 1.000. TL. karşüığında alınabilir. 3 Geçici teminat: 5.838.000. TL.'dir. 4 thaleye katümak isteyen fırmalar ihaleden 15 gün önce (2.2.1987) tarihine kadar şartnamesinde istenilen miktar ve ölçüde numunelerini Paşabahçe Ispino ve Içki Fabrikasına verecekler, ihaleden 0ç gün önce de şannamesinue istenilen diğcr belgeleri tspirto ve Ispirtolu tçkiler tşletmeleri Müessese MüdOrlOğü, Kalite Kontrol Mudürlüğüne vererek oradan ihaleye iştirak belgesi alacaklardır. 5 Istekliler en az üç ay süreli limit dahili geçici teminat mektuplannı ve şartnamesinde istenilen diğer belgeleri ihale günü komisyona verraiş olacaklardır. 6 Kuruluşumuz 2886 sayüı ya&a kapsamında değildir. Emniyctli, kârlı ve verirali teküf degerlendirileceğinden, ucuz teklifîn dikkate alınmaması veya siparişin kısmen veya tamamen iptali vericiye bir hak sağlanamaz. 7 Postada doğacak gecikmeler ile telgraf ve teleksle yapılacak başvurular geçersizdir. tlanen duyurulur. İLAN TEK S.S. MERAM ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜĞÜNDEN ELEKTRİK MALZEMESİ SATINALINACAKTIR 1) Müessesemiz ihtiyacı, asagıda cins ve miktan yazıiı elelctrik raaJzemeleri, kapalı zarf usulü teküf almak suretıylc satınalınacaktır. 2) Satınalınacak elektrik maizemelerinın: DOSYA NO: CİNSt: MİKTARI: 8747MA3 125 W.Ss Tip Kompie Sokak Armatürü 1.500 Ad. 8747MA4 Tan DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Universitemiz Saglık Bilimleri Enstitüsü'ne aşagıda belirtilen programlarda 19861987 bahar dönemi için sınavla lisans üslü (yüksek lisans ve doktora) öjrencisi alınacakur. Yüksek Program lisans Doktora Biyokimya 4 (2 yüksek L. yab. uyruklu) (2 doktora yab. uyruklu) Mikrobiyoloji 3 (1 yüksek L. yab. uyruklu) (2 doktora yab. uyruklu) Tıbbi biyoloji 2 Psikiyatri 2 Fizyoloji 1 lstekülerin, kimlikleri, mezun oldukları lisans veya yüksek lisans diploması ile sınava girecekleri programın adını ve doktora yapacaklann aynca yabana dilini belirten bir dilekçeyi en geç 3 Şubat 1987 Salı günü mesaı bitimine kadar ilgili enstitüye getirmeleri gerekir. Doktora prograraı için yabancı dil sınavı 5 Şubat 1987 Persembe günü, saat: 10.00'da, doktora ve yüksek lisans programı için bilim sınavlan 6 Şubat 1987 Cuma günü, saat: 10.00'da ensu'tü toplanü salonunda yapılacaktır. Daha fazia bilgi enstitüden veya 32 04 40/402 No'lu telefondan alınabilir. Basın: 11154 210 W . S . " " " " 1.250 Ad. 8747MA5 32 A. Konuktör ve 1625 A.Orj. Termigi 1.200 Ad. Fotosel Şalter 1.200 Ad. 3) Bu işlere ait Şartnameler, Müessesemiz Makine lkmal ve Satınalma Müdürlüğü, Hükümet Meydanı Mıhçızade Işhanı Kat: 2 No: 12 Konya adresinden MA33.000. TL. MA4 6.400. TL. MA5 6.100. TL (KDV hariç) bedeUe temin edüebilir. (TLF: 20 925) 4) 8747MA3 ve 8747MA4 No'lu dosya teldifleri 3/2/1987 Salı günü saat 12.00'ye, 8747MA5 nolu dosya teklifleri de 10/2/1987 salı günü saat 12.00'ye kadar, Alaaddin Cad. Mürrnaz Koru Pasajı Kat: 2 Konya adresindeki Müessesemiz Muhaberat Servisine verilmiş olacaktır. Teklifler,' belirlenen günierde saat 14.00'te açılacaktır. 5) Şartname almayanların, geçici teminat vermeyenlerin teklifleri ile her türlü gecikmeler, telgrafla ve telexle yapılacak teklifler nazan itibare alınmaz. 6) Kurumumuz 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa tabi olmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta veya diledigine kısmen yapmakta serbesttir. Basın: 10606 110W.SJ" " " " 250 Ad. 695.267 709.249 630.796 331518 Önceki hafta bu köşede yer alan dergi tirajlarıyla ilgili olarak geçen hafta Süreli Yayınlar ve Playmen yöneticilerinin yaptıklan açıklamalara yer vermiştik. Geçen hafta da Karacan Yayınlan bir açıklama yaparak, bu iki açıklamada yer alan Kadın, Playboy ve Bravo dergilerine ilişkin rakamların yanlış olduğunu, daha önce bizim yayımladığımız rakamların doğru olduğunu bildirdi. BAŞSAĞLIĞI Meslektaşımız Başbakanlık Hazine Kontrolörü Günay Çam'ın babası Vefatını üzüntüyle öğrendilc kendisine ve ailesine başsağlığı diler, acılanru yürçkten paylaşırız. YALÇIN AYTURK CAHİT BÜYÜKTÜRK MEHMET UYSAL HÜSEYİN C.TOZLU HAMZA ÇAM'ın ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü'nün aşağıda belirtiien anabilim dalarına 19861987 öğretim yılı yaz yarıyılında sınavla yüksek lisans ve doktora öğrencisi alınacaktır. ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DOKTORA Su Urünleri 3 Biyoloji 13 9 Kimya 15 5 Matematik f, ADAY KAVDI İÇİN GEREKLİ BELGELER YÜKSEK LİSANS İÇİN: a) Adayın yüksek lisans öğrenimini görmek istedigi anabilim dalını belirteceği bir dilekce, b) Lisans diploması, çıkış belgesi veya bunlann noterden onaylı örneği, c) Onaylı nüfus cüzdan örneği, d) 4,5 x 6 boyutunda 2 adet fotoğraf. DOKTORA İÇİN: a) Adayın doktora öğrenimini görmek istedigi anabilim dalını ve sınava girmek istedigi yabancı dilini belirteceği bir dilekçe, b) Yüksek lisans diploması, çıkış belgesi veya bunlann noterden onaylı örneği, c) Onaylı nüfus cüzdan örneği, d) 4,5 x 6 boyutunda 2 adet fotoğraf, BAŞVURL': lstekli adayların 9.2.1987 Pazanesi günü mesai bitimine kadar gerekli belgelerle birlikte Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü'ne başvurmaları gerekmektedir. BAŞVLRU ADRESİ: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kurupelit / SAMSUN SINAV PROGRAMI: Doktora Yabancı Dil Sınavı 16 Şubaı 1987 Pazanesi günü saat 10.00'da, doktora ve yüksek lisans giriş bilim sınavı aynı gün 14.00'te FenEdebiyat Fakültesi'nde yapılacaktır. Basın: 10855 flrl GOKDIL Mektupla İngılızce öğretim setinin satış ve pazarlamasını yapacak Türkiye genelinde BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ verilecektir. İlgilenen kişi ve kuruluşların, konuyla ilgili yazılı tpilgi isteyebilecekleri gibi şahsende görüşebilirler. Adres: Laleli Büyük Reşitpaşa m Tel: 520 11 41 T.C. DENİZLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas no: 986/734 Davacı Hatice Arman tarafından davalı Mustafa AJi Arman aleyhine açılan boşanma davasında: Acıpayam Kumafsan köyünde Mustafa Ali oğlu Huseyin Arman yanında oturan davalı Mustafa Ali Arman adına çıkarılan davetiye geri döndüğü soruşturma ile adresi tespit edilemediğinden bu kerre durusma günü olan 18.2.1987 günü saat 9'da bizzat kendisi veya bir vekilJe temsil ettirmesi, gdmedigi ve bir vekiUe temsil ettirmediği takdirde adına gıyap davetiyesi çıkartılmadan davanın yoklugunda görulüp biürilecegi hususu dava dilekcesi davetiyesi teblig yerine geçmek üzere ilan olunur. 9.12.1986 Basın: 10964 EZGİNİN GÛNLÜĞÜ '87 Sems» ?« OcH 1M7 CumvitSJ 12 00 « n X 2İ Oc* ' » 7 Puaresı <9 00 A ?» Ju KONSER KONAK SİNEMASI'NDA (Devekuşu Kabare Salonu) T.I.: 333M75 Cad. U Kurultay Sok. No: 10 Beyazıt/İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle